Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
Pazartesi, 30 Nisan 2018 09:39

Dövizle Borçlanmaya "Yatırım" Ayarı

Başbakan Yardımcısı Şimşek, dövizle borçlanmaya sınırlama getiren düzenlemeye yeni istisnalar eklediklerini belirterek, özelleştirme ihaleleriyle bedeli döviz olarak belirlenen kamu ihalelerini kazanan Türkiye’de yerleşik kişilerce temin edilecek kredilerin kapsam dışı olacağını söyledi.

Başbakan Yardımcısı Şimşek, dövizle borçlanmaya sınırlama getiren düzenlemeye yeni istisnalar eklediklerini belirterek, özelleştirme ihaleleriyle bedeli döviz olarak belirlenen kamu ihalelerini kazanan Türkiye’de yerleşik kişilerce temin edilecek kredilerin kapsam dışı olacağını söyledi.Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, döviz geliri olmayan şirketlerin 2 Mayıs'tan itibaren döviz kredisi kullanamayacağını belirterek, büyümeye katkı sağlayacak yatırımların önünü açmak ve bu alanlara yatırım yapacak şirketlerin finansmana erişimini kolaylaştırmak amacıyla dövizle borçlanmaya sınırlama getiren düzenlemeye yeni istisnalar sağladıklarını bildirdi.

Şimşek yaptığı açıklamada, reel sektörün döviz kurundaki iniş çıkışlara karşı korunması, kurda oynaklık ve risk priminin azaltılması amacıyla döviz geliri olmayan şirketlerin dövizle borçlanmasına yönelik düzenleme yaptıklarını hatırlattı.

Bu kapsamda 2 Mayıs'tan itibaren döviz geliri olmayan Türkiye'de yerleşik kişilerin, belirlenen bazı istisnalar dışında yurt dışından ve yurt içinden döviz kredisi temin edemeyeceğini anlatan Şimşek, kamu kurum ve kuruluşları, bankalar, finansal kiralama şirketleri, faktoring şirketleri ve finansman şirketlerince kullanılacak döviz kredileriyle, yatırım teşvik belgesi kapsamında veya bazı yatırım mallarının finansmanında kullanılacak döviz kredilerinin kapsam dışında olduğunu söyledi.

Uluslararası ilana çıkılan yurt içi ihalelere ilişkin faaliyetlerle veya savunma sanayi projeleri, kamu-özel iş birliği modeli kapsamında gerçekleştirilecek projelere ilişkin kullanılacak döviz kredilerinde de döviz geliri şartı aranmayacağına dikkati çeken Şimşek, "Ayrıca ihracata yeni başlayan firmaların döviz geliri şartı nedeniyle mağdur olmaması amacıyla ihracat bağlantılarının ve muhtemel döviz gelirlerinin belgelenmesi kaydıyla bu firmaların da muhtemel döviz gelirleri toplamı kadar döviz kredisi kullanmaları mümkün olacak." dedi.

Yeni istisnalar eklendi

Büyümeye katkı sağlayacak yatırımların önünü açmak ve bu alanlara yatırım yapacak şirketlerin finansmana erişimini kolaylaştırmak amacıyla yeni istisnalar getirdiklerini bildiren Şimşek, şunları kaydetti:

"Merkez Bankasının 2 Mayıs'ta yürürlüğe girecek Sermaye Hareketleri Genelgesi'ne yeni istisnalar ekledik. Buna göre devletin alım garantisi kapsamında yenilenebilir enerji kaynaklarına ilişkin yatırımların finansmanında kullanılacak döviz kredilerinde döviz geliri şartı aranmayacak. Özelleştirme ihaleleriyle bedeli döviz olarak belirlenen kamu ihalelerini kazanan Türkiye’de yerleşik kişilerce temin edilecek krediler de kapsam dışı olacak. Ayrıca yeni bir şirket payı alımı amacıyla kurulan ve bunun haricinde herhangi bir faaliyeti olmayan Türkiye’de yerleşik kişilerce temin edilecek döviz kredileri de düzenleme kapsamında olmayacak."

Döviz geliri olanların durumu

Şimşek, döviz geliri olan Türkiye'de yerleşik kişilerin yurt dışından ve yurt içinden kullanacakları döviz kredilerinde, kullanıcının kredi bakiyesinin 15 milyon dolarının altında olması durumunda, kullanılmak istenen kredi tutarı ile mevcut kredi bakiyesi toplamının, son 3 yılın döviz gelirleri toplamını aşamayacağını ifade etti.

Bankaların, finansal kiralama, faktoring ve finansman şirketleri ve bu kuruluşların yurt dışındaki şubeleri tarafından kullandırılan kredilerin döviz geliri şartına ilişkin kurallara aykırı olarak kullanıldığı sonradan anlaşılması durumunda söz konusu döviz kredilerinin son 3 yılın döviz gelirlerini aşan kısmının geri çağrılacağını veya Türk lirası krediye dönüştürüleceğini belirten Şimşek, şöyle devam etti:

"Türkiye’de yerleşik gerçek kişilerin yurt içinden veya yurt dışından döviz kredisi kullanmaları mümkün bulunmayacak. 2 Mayıs'tan itibaren açık bulunan ve kredi bakiyesi 15 milyon dolarının altında olan Türkiye’de yerleşik kişiler tarafından yurt içinden veya yurt dışından temin edilmiş olan dövize endeksli krediler hiçbir şekilde dövize endeksli kredi olarak yenilenemeyecek, yeni düzenlemede yer alan koşulları sağlamaması durumunda döviz kredisi olarak yenilenmeyecek. Düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarihten önce kullanılmış döviz kredileri ve dövize endeksli krediler, kredi bakiyesi hesaplamasına dahil edilecek."

https://www.dunya.com/finans/haberler/dovizle-borclanmaya-yatirim-ayari-haberi-413578

Çalışma hayatının dinamik yapısı, daha esnek yapılı çalışma ilişkilerini ortaya çıkartmaktadır. Bu dinamik yapı çalışma mevzuatını etkilemekte “telafi çalışması” gibi istisna uygulamalar yapılabilmektedir.

Telafi çalışması, çeşitli sebeplerden dolayı işin durması, işyerinin tatil edilmesi veya işçinin talebi ile kendisine izin verilmesi hallerinde, işçinin çalışmadığı sürelerin daha sonra çalışılarak telafi edilmesidir. Söz konusu hallerde işveren iki ay içinde çalışılmayan süreler için telafi çalışması yaptırabilir. Telafi çalışması, işçinin ücretini aldığı ancak çeşitli sebeplerden dolayı çalışmadığı bir süreyi sonradan çalışarak yerine getirmesidir.

Özellikle ulusal bayram genel tatil günlerinden önce veya sonra ya da kar, sel gibi nedenlerle işyerinde çalışılamaması durumlarında işyerinin tatil edilmesi halinde daha sonraki günlerde telafi çalışması yaptırılabilmektedir. Türk İş Hukuku'na göre telafi çalışmaları fazla çalışma veya fazla sürelerle çalışma sayılmamaktadır.

Çeşitli sebeplerden dolayı işçinin kısmen veya tamamen çalıştırılamadığı sürelerin, en çok 2 ay içinde telafi edilmesi gereklidir. İki aylık sürenin sona ermesi halinde artık telafi çalışması mümkün olmadığı gibi, işçinin telafi çalışması nedeniyle çalışmadığı sürenin ücreti de istenemez.

Telafi çalışmaları, günlük en çok çalışma süresi olan 11 saati aşmamak koşulu ile günde 3 saatten fazla olamaz. Örneğin işyerinde bir işçi günlük 7 saat çalışıyorsa, telafi çalışmasıyla birlikte ancak 10 saat çalışabilecektir.

***
Telafi çalışması yaptırılabilecek haller nelerdir?

- Zorunlu nedenlerden dolayı işin durması

Zorunlu nedenler, önceden görülemeyen ve kaçınılamayan, kusurdan uzak dıştan gelen olaylardır. Bunlar; deprem, şiddetli kar, don gibi doğal olaylar olabileceği gibi, devletin koyduğu yasaklar da olabilir.

- Tatillerden önce veya sonra işyerinin tatil edilmesi

4857 sayılı Kanun'la, özellikle bayram ve tatil öncesinde ve sonrasında işyerinin tatil edilmesi veya işçiye izin verilmesi durumunda, sonradan çalışarak telafi edilmesi mümkündür.

- Çeşitli sebeplerden işyerinde normal çalışma sürelerinin önemli ölçüde altında çalışılması veya tamamen tatil edilmesi

4857 Sayılı İş Kanunu'nun 64’üncü maddesi, ulusal bayram ve genel tatillerden önce veya sonra işyerinin tatil edilmesi halinde çalışılmayan sürelerin sonradan telafi edilmesine imkân vermiş; benzer nedenlerle işyerinde normal çalışma sürelerinin önemli ölçüde altında çalışılması veya tamamen tatil edilmesi halinde de telafi çalışmasının mümkün olabileceğini belirtmiştir.
Yukarıda bahsedilen durumlarda telafi çalışması tarafların anlaşmasına veya işçinin onayına bağlı değildir. Başka bir ifadeyle, belirtilen durumlarda işveren, tek taraflı bir kararla, yani işçinin rızası olmadan da telafi çalışması yaptırılabilecektir.

- İşçinin izin talebi

İşçinin talep etmesi halinde, işverenin izin verme zorunluluğu bulunmamaktadır. Zira işverenin işçiye, mevzuatta yer alan veya sözleşmede hüküm altına alınan hallerin dışında izin vermesi zorunluluğu yoktur. Fakat işverenin, işçinin talebini kabul ederek, çalışılmayan sürenin telafi edilmesine imkân tanımasını engelleyecek bir durum da söz konusu değildir.

***

Cezası var!

İş Kanunu’nun telafi çalışmasını düzenleyen 64’üncü maddesine uyulmaması halinde bu durumdaki her işçi için idari para cezası verilebiliyor. İbrahim Işıklı

https://www.dunya.com/kose-yazisi/telafi-calismasi-hangi-hallerde-yapilir/413616

Pazartesi, 30 Nisan 2018 09:28

Çalışma Hayatında Son Durum Nedir?

1 Mayıs işçi sınıfı için çok önemli bir gündür. Emeğin ve dayanışmanın bayramı, işçi sınıfının mücadele ile elde ettiği pek çok hak sonrası insanca yaşama ve çalışma özgürlüğünün kutlandığı gündür. Ancak ne yazık ki tarihsel geçmiş ve yaşanan üzücü olaylar nedeniyle ülkemizde her yıl 1 Mayıs’ta endişeli bir bekleyiş içine gireriz.

/* */

Taksim’den gelecek polis müdahalesi veya arbede görüntüleri ana haberlerin gündemini oluşturur. Bu yıl, DİSK ve KESK 1 Mayıs kutlamalarını Maltepe’de; HAK  İŞ Adana’da, TÜRK  İŞ ise Hatay’da yapacak. Dolayısıyla, geçen yıl olduğu gibi, bu yıl da sakin bir 1 Mayıs yaşanmasını bekliyoruz.

Bugünkü yazımda, emek mücadelesinin 1 Mayıs 2017’den 1 Mayıs 2018’e kadar geçen süreçte ne gibi kazanımlar elde ettiği üzerinde durarak bir yılın envanterini çıkarmak istedim. İşçi sınıfının daha fazla kazanım elde ettiği ve insan onuruna yakışır işlerin çoğaldığı bir süreç yaşanması dileklerimle.

Çok çalışıyoruz

Ülkemizde işçi sınıfının halen devam eden problemleri bulunuyor. Bunlardan ilki, sürekli bir şekilde fazla mesai yapılması. İş  yaşam dengesi açısından en önemli unsurlardan biri, insanların zamanlarının ne kadarlık bölümünü çalışarak geçirdikleridir. Pek çok araştırmadan elde edilen sonuçlar, çok uzun çalışma saatlerinin stresi artırması nedeniyle kişisel sağlığı ve iş güvenliğini olumsuz yönde etkilediğini gösteriyor.

Diğer yandan, uzun çalışma süreleri aile birliğinin bozulması ve boşanma oranlarının artması üzerinde bile etkili. Eve iş getiren ve sürekli çalışmak zorunda olan kişiler ailelerine gereken vakti ayıramıyorlar ve sonuçta boşanmalar söz konusu oluyor.

OECD verilerine göre; haftalık olarak 50 saat ve üzerinde, yani çok uzun saatler çalışanların oranına ilişkin OECD ortalaması yüzde 12,5 ile aslında çok da yüksek değil. Ancak OECD üyeleri içinde bazı ülkeler, ciddi anlamda ortalamanın üzerine çıkıyor. Bu anlamda, ne yazık ki OECD ülkeleri içinde en yüksek çalışma saatlerinin söz konusu olduğu ülke Türkiye. OECD verilerine göre, Türkiye’de haftalık 50 saat ve üzerinde çalışanların oranı yaklaşık yüzde 40,9. Türkiye’yi, yüzde 28,8 ile Meksika ve yaklaşık yüzde 16 ile İsrail takip ediyor. Bununla birlikte, iş  yaşam dengesi sıralamasında Türkiye en son sırada yer alıyor. Diğer taraftan, ülkemizde pek çok işyerinde fazla mesailerin ödenmediği de göz önüne alındığında tablonun vahameti artıyor.

Asgari ücret arttı

1 Mayıs 2017’den 1 Mayıs 2018’e değişen önemli bir çalışma hayatı verisi de asgari ücret. Asgari cürette 2016 yılında gerçekleşen artış, son yıllarda işçi sınıfının önemli kazanımları arasında yer almıştı.

Asgari ücret 2018 yılı itibarıyla net 1.603 TL oldu. 2016 ve 2017 yıllarında olduğu gibi, 2018 yılı için de asgari ücret yıllık olarak belirlendi. Dolayısıyla, 1 Temmuzda rakam değişmeyecek. Bununla birlikte, geçtiğimiz yıl başlayan asgari ücrete devlet desteği uygulamasının devam edeceği ile ilgili kanunda yasalaştı. Bugünlerde SGK’nın konuyla ilgili genelgeyi yayımlaması bekleniyor.

Sendikalaşma durumu

1 Mayıslar işçilerin temsilcisi sendikalar için bir muhasebe günü aslında. Ancak ne yazık ki ülkemizde sendikacılık ücret pazarlığının ötesine geçemediği ve sendikalaşmanın önündeki engeller kaldırılmadığı için sendikalar şanslı azınlığın mensup olabildiği bir örgüt konumundadır. Türkiye’de bir önceki yıla göre, sendikalaşma oranında bir miktar artış söz konusu.

Yasal hakların yanı sıra ekonomik hakların gelişimi için de sendikalar gerekli. Sendikalı çalışanların ücretleri, sendikalı olmayanlara göre yüzde 30 - 40 daha fazla. Ayrıca iş yaşamından kaynaklanan demokratik hakları kullanma konusunda sendikalar üyelerine önemli imkânlar da sunmaktadır. Bu nedenle, sendikalar hem üye sayılarını artırmak, hem de sendikalaşmanın önündeki engelleri ortadan kaldırmak için gerekli çalışmaları yürütmek zorunda. Sendikasız bir çalışma hayatı ne işçiler, ne işverenler, ne de devlet için olumlu sonuçlar üretmeyecektir. Bu açıdan, sendikalar çalışma hayatının vazgeçilmezi konumundadırlar.

Kamuda taşeron bitti

1 Mayıs 2017’den bu yana en önemli gelişme yılsonunda yaşandı ve kamuda çalışan taşeron işçilerin kadroya geçirilmesi için düzenleme yasalaştı. Bu düzenlemenin yasalaşması kolay olmadı.

Taşeron işçileri için Yol  İş Sendikasının açtığı davalarla başlayan süreç, nihayet 2017 yılı sonunda çözüme kavuştu. Kamuda çalışan taşeron işçiler kadroya geçtiler ve maddi ve sosyal haklarında iyileştirmeler yaşandı. Bunun yanında 4/c’liler de 4/b kadrosuna geçirildiler. Bu iki gelişme işçi sınıfı için çok önemlidir ve bugünkü kutlamalarda taşeron işçiler de en ön saflarda yer alacaktır.

İstihdam seferberliği

Geçtiğimiz yıl artı bir olarak başlatılan istihdam seferberliğinde bu yıl çıta daha da yükseldi. Artı iki istihdam hedefiyle genişleyen istihdam seferberliğinin sürmesi çok önemli. Bu sayede daha çok kişiye iş imkanı sağlanacak ve işçi sınıfının genişlemesi söz konusu olacaktır. Bu genişlemenin insan onuruna yakışır işlere erişim ile gerçekleşmesi halinde işçi sınıfı açısından bir dahaki 1 Mayısın çok daha coşkuyla kutlanması söz konusu olacaktır. Cem Kılıç

http://www.milliyet.com.tr/yazarlar/cem-kilic/calisma-hayatinda-son-durum-nedir--2658653/

1 Mayıs’ta işyerleri kapalı ama işveren dilerse yarını da tatil ederek, çalışana peşpeşe 4 gün izin hediye edebilir. Tabii karşılığında 2 ay içinde ‘telafi çalışması’ yaptırarak... İşte tüm ayrıntılarıyla telafi çalışması...

1 Mayıs resmi tatil olduğu için salı günü işyerleri kapalı. Diğer yandan işveren isterse yarını da tatil ederek çalışanlarına 4 günlük tatil hakkı tanıyabilir ve daha sonra telafi çalışması yaptırabilir. Peki, bunu nasıl yapabilir, işçi bu şekilde çalıştırılmayı kabul etmeyebilir mi?

GÜNDE 3 SAATİ AŞAMAZ

İş Kanunu’nda telafi çalışması olarak ifade edilmiş bir düzenleme var. Buna göre; işveren resmi tatillerden önce veya sonra işyerini tatil ederek bütün çalışanlara izin verebilir. Bu kapsamda pazartesi gününü de tatil eden işveren, 2 ay içerisinde yani 1 Temmuz’a kadar, telafi çalışması yaptırma hakkına sahiptir. Örneğin haftanın 5 günü, günde 9 saat çalışılan bir işyerinde pazartesi gününü tatil eden işveren, işçilerine 1 gün için toplam 9 saatlik telafi çalışması yaptırabilir. İşçiler 9 saatlik telafi çalışmasını, tatil sonrası belirli periyotlar halinde ve kanundaki hükümlere uygun olarak işyerinde daha fazla çalışarak gerçekleştirebilir. Telafi çalışması günde 3 saatten fazla yaptırılamaz. Ayrıca işyerinde günlük 11 saatlik çalışma süresi de telafi çalışması gerekçesiyle aşılamaz. Yani verdiğimiz örnekte yer alan işyerinde işveren, telafi çalışmasını en fazla günde 2 saat yaptırabilir.

TATİL GÜNÜNDE YAPAMAZ

Telafi çalışması yaptırmak isteyen işveren bunu işyerinde çalışılan günlere bölmek zorundadır. Yani işyerinde haftanın 5 günü çalışılıyorsa, cumartesi ve pazar günleri telafi çalışması yaptırılamaz. Diğer yandan işveren telafi çalışmasını işyerini kapattığı günün bitiminden itibaren 2 ay içerisinde yaptırmak zorundadır. 2 aylık süre geçmişse işçiler telafi çalışması yapmaya zorlanamazlar.

FAZLA MESAİ SAYILAMAZ

Telafi çalışması yapılması dolayısıyla günlük çalışma süresinin üzerinde çalışan işçiler bu nedenle işverenden fazla mesai ücreti talep edemezler. Ayrıca telafi çalışması yaptıracak işveren, pazartesi günü işçilerine verdiği izni işçilerin yıllık izninden düşemez. İşçiler pazartesi günü izinli olmanın telafisini iki ay içerisinde çalışarak yapacakları için yıllık izinlerinden düşülemez.

KURALLARA UYMAYANA HER İŞÇİ İÇİN 337 TL CEZA

Telafi çalışmasında bahsettiğimiz kurallara uymayan işveren bu kapsamda idari para cezasıyla karşılaşabilir. Telafi çalışmasını iki ay içerisinde yaptırmayan, telafi çalışmasını tatil günlerinde yaptıran, günde 3 saatten daha fazla telafi çalışması yaptıran işveren, her bir işçi için 337 TL ceza ödemek zorunda. Dolayısıyla 100 çalışanı olan bir işveren 33.700 TL idari para cezasını yalnızca bu kurallara uymadığı için ödemek zorunda kalabilir. İşverenlerin bu faturayla karşılaşmamaları için çalışanlara telafi çalıştırması yaptırırken kurallara uymaları gerekiyor. Aksi halde yüksek cezalar alabilirler.

ÇALIŞANIN RIZASINI ALMAYA GEREK YOK

İşveren işyerini kapatarak telafi çalışması yapmaya karar verdiğinde işçilerden muvafakat almasına gerek yoktur. Aynı şekilde işçilerin de bu duruma riayet etmemek gibi bir hakları bulunmuyor. Yani işçi ben pazartesi günü işe gelmek istiyorum diyemediği gibi pazartesi günkü çalışma telafi edileceği gün de işe gitmek zorundadır. Dolayısıyla işveren telafi çalışması için bu kurallar dahilinde işçiden onay almak zorunda değildir. Okan Güray Bülbül

https://www.aksam.com.tr/yazarlar/okan-guray-bulbul/isveren-telafi-calismasiyla-yarini-da-tatil-edebilir/haber-730501

İşten ayrılmayı ve başka firmaya geçmeyi düşünüyorum. Başka firmadan güzel teklif aldım. İşyerime ne kadar zaman önce ayrılacağımı bildirmem gerekir? İşten ayrılırken sıkıntı çıkar mı? 5...485856 Nolu SMS:
İş kanununa göre, işçi ve işverenlerin iş sözleşmesini fesh ederken karşı tarafa önceden bildirimde bulunma yükümlüğü bulunmaktadır. İşyerindeki kıdemi 6 aya kadar olanlar 2 hafta, 6 ayla 1,5 yıl arasında olanlar 4 hafta, 1,5 yıl ile 3 yıl arasında olanlar 6 hafta, 3 yıldan fazla olanlar 8 hafta önceden yazılı olarak sözleşmenin sona erdireceğini karşı tarafa bildirimde bulunmakla yükümlüdürler. Eğer bu sürelere uyulmadan taraflardan biri iş sözleşmesini sona erdirirse bu süreler kadarki ücretleri karşı taraftan talep edebilirler. Bu nedenle işvereninizde sizden ihbar tazminatı talep etme hakkı vardır. Ayrıca, işe başlarken yapmış olduğunuz sözleşmede işi haklı bir neden olmaksızın bırakmanız halinde herhangi bir cezai şart konulmuş ise örneğin sizi eğitime göndermiş bunun masrafını işveren karşılamış ise bu yapmış olduğu masrafları aradan makul bir süre geçmeden işten ayrılmış iseniz bunu da sizden yasal olarak talep edebilir.

Ali Bey, özel bir şirkette çalışıyoruz. Son üç aydır bazı arkadaşlar maaşını alıyor bazıları alamıyoruz. Bu şekilde daha ne kadar çalışırız bilemiyorum. İşten çıksak tazminat alabilir miyiz? Nasıl bir yol izleyelim? 5Ö042921 Nolu SMS:
Sevgili Okurum, iş kanununa göre; işçiye ücreti kanun hükümleri veya sözleşme hükümlerine uygun olarak hesap edilmez veya ödenmezse işçinin iş sözleşmesini bildirimsiz olarak fesh etme ve tazminatını alma hakkı vardır. Bu durumda işçi bu nedenle iş sözleşmesini fesh ettiğini noterden göndereceği ihtarname ile işverenliğe bildirerek tazminatını talep etmesi gerekir. İşveren bu ihtarnameye rağmen tazminatını ödemez ise ya İş mahkemesine dava açacaksınız ya da Çalışma Bakanlığı 'na konuyla ilgili şikayet dilekçesi vereceksiniz.

​NE ZAMAN EMEKLİ OLURUM?
01.01.1964 doğumluyum. 01.08.1995 işe girişim, 15.01.2015 çıkışım. Askerliğimin ne kadarını borçlanabilirim. Ne zaman emekli olabilirim? 5...534462 Nolu SMS:
İşe başlangıcınıza göre 25 yıl, 55 yaş ve 5750 prim gün şartlarına tabisiniz. 14,5 aylık askerlik borçlanırsanız 25 yıl, 54 yaş ve 5675 prim gün şartlarına tabi olursunuz. Ancak emekli olmanızda engel yaşınız değil 25 yıl şartınız. Çünkü 55 yaşınız 2019, 25 yılınız 2020 yılında dolacak. Bu nedenle ne kadar askerlik yaptıysanız tümünü borçlanarak askerlik süreniz kadar daha önce emekli olabilirsiniz. Ali Şerbetçi Takvim Gazetesi

TTK 462. md hükmüne göre iç kaynaklardan sermaye artırımına gidilmeden nakdi sermaye artırımına gidilemeyecektir. Öncelikle, şirketin bilançosunun pasifinde yer alan iç kaynakların belirlenmesi bunların sermaye artırışında kullanılması gerekecektir. Örneğin, yeniden değerleme fonları, iştirak ve taşınmaz satış hasılatı ve enflasyon değerlemesinden doğan fonların sermaye artışında kullanılması öncelikle zorunludur. [1]

Sermaye artışında şirketin sermaye artırımına karar vermesi ve iki nüsha karar alınması, 6 adet tadil tasarısının düzenlenmesi ile ve ticaret sicilinden yapılacak diğer işlemlerle beraber sermaye artışı tamamlanacaktır.

Sermayenin iç kaynaklardan artırılan kısmını, iç kaynaklardan karşılayan tutarın şirket bünyesinde gerçekten mevcut olduğunun onaylanmış yıllık bilanço ve yönetim kurulunun vereceği açık ve yazılı bir beyanla doğrulaması da ayrıca gerekecektir. Bilanço tarihinin üzerinden 6 aydan fazla zaman geçmiş olduğu durumlarda, yeni bir bilanço çıkarılması ve bunun yönetim kurulu tarafından tasdiki zorunludur.

1 Temmuz 2012 tarihinden itibaren dahili kaynaklardan yapılacak sermaye artırımları için:

  1. Bankaya, iç kaynaklardan arttırılan sermaye kısmı için %25 blokaj yapılmayacaktır.
     
  2. Sermaye artırımı için işlem denetçisi gerekmeyecektir.
     
  3. YMM veya SMMM raporu aranmayacaktır. Bu görevler şirketlerin yönetim kuruluna verilmiştir.

Sonuç olarak, anonim ve limited şirketlerin iç kaynaklarından sermaye artırımına gidilmesi durumunda nakit artışından önce iç kaynakların eklenmesi zorunludur. İç kaynakların şirkette mevcut olup olmadığı önemlidir. İç kaynaklarının gerçekten var olup olmadığının ve bunun denetimi / tespiti tamamıyla şirketin yönetim kuruluna verilmiştir.[2]

Nazlı Gaye Alpaslan

http://www.hurses.com.tr/av-nazli-gaye-alpaslan/anonim-ve-limited-sirketlerde-sermaye-artisinda-ic-kaynaklar/haber-18555

---------------

[1]İç kaynaklar, esas sözleşme ve/veya genel kurul kararıyla isteğe bağlı olarak ayrılmış yedek akçeler ile, kanuni yedek akçelerin serbest kısımlarıdır. Diğer mevzuatlar uyarınca ise sermayeye ilave edilecek fonlar bulunmaktadır. Bunlara örnek olarak, yeniden değerleme fonları, iştirak ve taşınmaz satış hasılatı ve enflasyon değerlemesinden doğan fonlar gösterilebilir.

[2]Yeni TTK md. 462/2

Madde ile, gıda veya ilaç gibi bozulma, çürüme veya son kullanma tarihinin geçmesi gibi nedenlerle imha edilmesi gereken emtianın, emsal bedelinin, takdir komisyonu kararı olmaksızın mükelleflerce değerlemesinin yapılabilmesine imkân sağlanmaktadır.

Bu kapsamda işlem tesis edilebilmesi için, bu mahiyetteki imha işlemleri süreklilik arz eden mükelleflerce Maliye Bakanlığına başvurulması gerekmektedir. Bu başvuru üzerine mükellefin geçmiş yıllardaki işlemleri, fiili üretimi, satış ve imha süreçleri ile sektördeki diğer mükelleflerin durumu, yetkili idare, oda ve kuruluşların görüşleri de dikkate alınmak suretiyle mükellefle yapılacak anlaşma ile belirlenecek usul çerçevesinde ve imha oranını aşmayacak şekilde imha edilen emtianın emsal bedelinin sıfır olarak kabul edileceği düzenlenmektedir.

Öte yandan, maddenin son fıkrası ile Maliye Bakanlığı, bu maddeden yararlanmak için başvuruda bulunabilecek mükelleflerde aranacak şartları, tayin olunan imha oranının geçerli olacağı süreyi, imha oranının süresinden önce iptaline ilişkin kriterleri, madde kapsamına giren emtiayı, sektörler, iş kolları ve işletme büyüklüklerini ayrı ayrı ya da birlikte dikkate almak suretiyle, belirlemeye ve maddenin uygulanmasına ilişkin diğer usul ve esasları tespite yetkili kılınmaktadır.  

İmha edilmesi gereken mallar:

MADDE 278/A- Bozulma, çürüme veya son kullanma tarihinin geçmesi gibi nedenlerle imha edilmesi gereken emtia, bu mahiyetteki imha işlemleri süreklilik arz eden mükelleflerin başvurularına istinaden, bu Kanunun 267 nci maddesinin ikinci fıkrasının üçüncü bendindeki usulle mukayyet olmaksızın, Maliye Bakanlığı tarafından belirlenen usul çerçevesinde ve tayin olunan imha oranı dikkate alınmak suretiyle değerlenebilir.

Birinci fıkra hükmünden yararlanmak için yapılan başvurular, Maliye Bakanlığınca mükellefin geçmiş yıllardaki işlemleri, fiili üretimi, satış ve imha süreçleri ile sektördeki diğer mükelleflerin durumu, yetkili idare, oda ve kuruluşların görüşleri de dikkate alınmak suretiyle değerlendirilir. Bu değerlendirme neticesinde, Maliye Bakanlığınca karşılıklı anlaşmak suretiyle, tayin olunan imha oranını aşmamak kaydıyla imha edilen emtianın emsal bedeli sıfır olarak kabul edilir.

Mükellefler, imha işlemine ilişkin her türlü kayıt, belge ve evrakı bu Kanunun ilgili hükümleri uyarınca muhafaza ve gerektiğinde ibraz etmek zorundadır.

Maliye Bakanlığı, bu maddeden yararlanmak için başvuruda bulunabilecek mükelleflerde aranacak şartları, tayin olunan imha oranının geçerli olacağı süreyi, imha oranının süresinden önce iptaline ilişkin kriterleri, bu madde kapsamına giren emtiayı, sektörler, iş kolları ve işletme büyüklüklerini ayrı ayrı ya da birlikte dikkate almak suretiyle belirlemeye ve bu maddenin uygulanmasına ilişkin diğer usul ve esasları tespite yetkilidir.” Ali Çakmakçı

Madde ile, yatırım teşvik belgesi kapsamında yatırım yapacak tam mükellef sermaye şirketlerine, işe başladıkları hesap dönemi ve bu dönemi takip eden hesap döneminde sermaye olarak yurtdışından getirilen yabancı paralar için yeni bir değerleme müessesesi getirilmektedir.

Öngörülen düzenlemeyle, bu amaçla getirilen yabancı paraların işe başlanılan hesap dönemini takip eden hesap dönemi sonuna kadar kullanılmayan kısmı ile yatırım teşvik belgesinde öngörülen yatırımları gerçekleştirmek üzere kullanılan kısmı için yabancı para değerlemesi nedeniyle ortaya çıkacak vergisel sonuçların önlenmesi amaçlanmaktadır.

Madde ile ayrıca, maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkili kılınmaktadır.

Yurtdışından getirilerek sermaye olarak konulan yabancı paralar:

MADDE 280/A- Yatırım teşvik belgesi kapsamında yatırım yapacak tam mükellef sermaye şirketlerine, işe başladıkları hesap dönemini takip eden hesap dönemi sonuna kadar yurtdışından getirilerek sermaye olarak konulan yabancı paraların, söz konusu dönem zarfında yatırım teşvik belgesi kapsamında sarf olunan kısmı nedeniyle oluşan kur farkları pasifte özel bir fon hesabına alınabilir. Bu durumda olumlu kur farkları bu hesabın alacağına, olumsuz kur farkları ise bu hesabın borcuna kaydedilir.

Sermaye olarak konulan bu yabancı paraların, işe başlanılan hesap dönemini takip eden hesap dönemi sonuna kadar herhangi bir suretle sarf edilmeyen kısmı; bu hesap dönemlerine ait vergilendirme dönemlerinin sonuna kadar mukayyet değeriyle, işe başlanılan hesap dönemini takip eden hesap döneminin sonu itibarıyla bu Kanunun 280 inci maddesine göre değerlenir.

Birinci fıkra uyarınca oluşan fon hesabı, sermayeye ilave edilme dışında, herhangi bir suretle başka bir hesaba nakledildiği veya işletmeden çekildiği takdirde, bu işlemlerin yapıldığı dönemlerin kazancı ile ilişkilendirilmeksizin, bu dönemde vergiye tabi tutulur. Kurumlar Vergisi Kanununa göre yapılan devir ve bölünme işlemleri hariç, şirketin tasfiyesi halinde de bu hüküm uygulanır.

Mükelleflerin, bu madde hükmünden yararlanabilmeleri için ticaret siciline tescil tarihini izleyen üçüncü ayın sonuna kadar yatırım teşvik belgesi almak için başvuruda bulunmuş ve işe başlanılan hesap dönemini takip eden hesap dönemi sonuna kadar bu belgeyi almış olması gerekir. Söz konusu yabancı paralar; başvurunun süresi içinde yapılmaması halinde müteakip ilk vergilendirme dönemi, yatırım teşvik belgesinin alınamaması halinde ise işe başlanılan hesap dönemini takip eden hesap dönemi sonu itibarıyla bu Kanunun 280 inci maddesine göre değerlenir.

Maliye Bakanlığı bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye yetkilidir.” Ali Çakmakçı YMM

28 Nisan 2018 Tarihli Resmi Gazete

Sayı: 30405 

Karar Sayısı : 2018/11651

Ekli “Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair Karar’ın yürürlüğe konulması; Ekonomi Bakanlığının 6/4/2018 tarihli ve 35030 sayılı yazısı üzerine, 14/5/1964 tarihli ve 474 sayılı Kanunun 2 nci, 25/10/1984 tarihli ve 3065 sayılı Kanunun 13 üncü ve geçici 30 uncu, 29/6/2001 tarihli ve 4706 sayılı Kanunun ek 3 üncü, 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Kanunun ek 2 nci, 3/6/2011 tarihli ve 637 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 11 inci ve 26 nci maddeleri ile 13/6/2006 tarihli ve 5520 sayılı Kanunun 32/A maddesine göre, Bakanlar Kurulu’nca 9/4/2018 tarihinde kararlaştırılmıştır.

Recep Tayyip ERDOĞAN

CUMHURBAŞKANI

YATIRIMLARDA DEVLET YARDIMLARI HAKKINDA KARARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KARAR

MADDE 1– 15/6/2012 tarihli ve 2012/3305 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Karara aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

“GEÇİCİ MADDE 10- (1) Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgelerinde bir veya birden fazla yatırımcı tarafından gerçekleştirilecek asgari 7.500 yatak kapasitesini haiz turizm yatırımları için; beşinci bölgede uygulanan bölgesel destek unsurlarının bu maddede belirtilmeyen hükümleri aynı kalmak üzere, aşağıdaki destek, oran, süre, miktar ve şartları uygulanabilir:

(a) Bankalardan kullanılacak en az bir yıl vadeli yatırım kredilerinin teşvik belgesinde kayıtlı sabit yatırım tutarının yüzde seksenine kadar olan kısmı için ödenecek faizin veya kar payının Türk Lirası kredilerde yedi puanına kadarı, döviz www.alomaliye.comkredileri ve dövize endeksli kredilerde üç puanına kadarı, Bakanlıkça da uygun görülmesi halinde ilk on yıl için ödenmek kaydıyla bütçe kaynaklarından karşılanabilir. Faiz desteği tutarı gerçekleşen sabit yatırım tutarının yüzde yirmisini geçemez.

(b) Vergi indirimi desteği kapsamında yatırıma katkı oranı yüzde ellibeş, vergi indirimi oranı yüzde doksan ve toplam yatırıma katkı tutarının yatırım döneminde diğer faaliyetlerden elde edilecek kazançlar üzerinden kullanılabilecek oranı yüzde yüz olarak uygulanır.

(c) Yatırımcı tarafından talep edilmesi halinde, azami destek tutarı ve süresi aynı kalmak üzere sigorta primi işveren hissesi desteği uygulamasına yatırım tamamlama vizesi şartı aranmaksızın yatırım dönemi içerisinde başlanabilir.

(ç) Sabit yatırım tutarı yüz milyon Türk Lirası ve üzerindeki teşvik belgeli yatırımlar kapsamında yapılacak bina inşaat harcamaları KDV iadesinden yararlandırılabilir.

(2) Müstakil olarak belgelendirilmiş kongre ve sergi merkezi, golf tesisi, sağlıklı yaşam tesisi ve günübirlik tesisler de bu madde kapsamındaki desteklerden yararlanabilir.

(3) Yatırıma başlanıldığının kabul edilebilmesi için bu maddenin yayımı tarihinden itibaren bir yıl içerisinde teşvik belgesinin ilk düzenlendiği tarihteki sabit yatırım tutarının en az yüzde onu oranında veya asgari beş milyon Türk Lirası tutarında harcama yapılması gerekir.

(4) Bakanlığa yapılacak teşvik belgesi ve tamamlama vizesi müracaatları, asgari 7.500 yatak kapasitesine ulaşılmasını müteakip topluca değerlendirilir. Yatırımların bitiş tarihi 31.12.2022 olup, mücbir sebep veya fevkalade haller dışında süre uzatımı yapılmaz. Bu madde kapsamında düzenlenen belgelerin tamamlama vizesinin yapılabilmesi için, bu tarihe kadar yatırımın tamamlanarak turizm işletme belgesinin alınması ve bu tarihi izleyen altı ay içinde müracaat edilmesi zorunludur.

(5) Yatırıma başlama şartının sağlanamaması veya 31/12/2022 tarihi itibariyle yatırımın tamamlanamaması ve talep edilmesi halinde; konaklama yatırımlarında, bölgesel desteklerden yararlanma şartının sağlanması koşuluyla teşvik belgesinde kayıtlı destekler beşinci bölge desteklerine dönüştürülerek varsa fazladan yararlandırılan destekler, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri çerçevesinde geri alınır.”

MADDE 2– Aynı Kararın EK-4 sayılı ve “TEŞVİK EDİLMEYECEK VEYA TEŞVİKİ BELİRLİ ŞARTLARA BAĞLI YATIRIM KONULARI” başlıklı ekinin I/C bölümünün (12) numaralı sırası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“12- Lokanta, kafeterya, eğlence yeri, günübirlik tesis (Kültür vc Turizm Koruma ve Gelişim Bölgelerinde yapılacak turizm yatırım belgeli günübirlik tesisler hariç), termal kür tesisi ve yüzme havuzu yatırımları.”

MADDE 3– Bu Karar yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

MADDE 4– Bu Karar hükümlerini Ekonomi Bakanı yürütür.

Bakanlar Kurulu Kararının Yayımlandığı Resmî Gazetenin

Tarihi Sayısı
19/6/2012 28328

Bakanlar Kurulu Kararında

Değişiklik Yapan Düzenlemelerin
Yayımlandığı Resmî Gazetelerin
Tarihi Sayısı
13/10/2012 28440
15/2/2013 28560
30/5/2013 28662
9/5/2014 28995
6/8/2014 29080
5/3/2015 29286
8/4/2015 29320
27/8/2015 29458
19/11/2015 29537
8/4/2016 29678
5/10/2016 29848
22/2/2017 29987
3/5/2017 30055
17/8/2017 30157
30/12/2017 30286

(3. Mükerrer)

20/1/2018 30307
22/2/2018 30340

Ülkemiz de yatırım teşvik belgesi kapsamında birçok yatırım gerçekleştirilmektedir. Söz konusu yatırımların bazıları ise tamamlanmadan yani tamamlama vizesi yapılmadan satılmakta el değiştirmektedir. Bu durumdaki tamamlanmamış yatırımların el değiştirmesi özel bir prosedür gerektirmekte olduğundan uygulamada tereddütle karşılanmaktadır. Her şeyden önce belirtelim ki, yatırım teşvik belgesi kapsamındaki tamamlanmamış yatırımların satılması, el değiştirmesi mevzuat çevresinde mümkündür.

Buna göre yatırım teşvik belgesi kapsamında temin edilen makine ve teçhizatın, Ekonomi Bakanlığı'nın izin ve onayı ile teşvik belgesi sahibi başka bir mükellefe, bu mükellefin sahip olduğu yatırım teşvik belgesi eki listede aynı makine ve teçhizatın yer alması şartıyla istisna kapsamında devri mümkündür. Diğer yandan yatırım teşvik mevzuatı çerçevesinde Ekonomi Bakanlığı'nın onay ve iznine tabi olmayan devir ve satışlarda, izin ve onay alınmasına gerek bulunmamaktadır.

Böyle bir işlemde yatırım teşvik belgesi sahibi mükellefin yatırım teşvik belgesi kapsamında KDV istisnası uygulayarak satın aldığı makine ve teçhizatı, Ekonomi Bakanlığı Teşvik Uygulama Genel Müdürlüğü'nün izin ve onayı ile başka bir şirket tarafından alınan yatırım teşvik belgesi kapsamında tesliminin KDV Kanunu’nun 13-d maddesi hükmü gereğince KDV’den istisna tutularak fatura edilmesi gerekmektedir.

Bu nedenle devre tabi olan söz konusu tesisin Ekonomi Bakanlığı'ndan alınacak izin çerçevesinde KDV’siz olarak faturalandırılarak satılması mümkündür. Ancak uygulamada böyle bir tesisin devrinde sadece yatırım teşvik belgesi kapsamındaki makine ve teçhizat değil, tesisin bir bütün halinde alım ve satım işlemi gerçekleştirilmektedir. Yani tesisisin tamamı üzerinden bir fiyat belirlenmekte ve teşvik belgeli veya belgesiz ayrımına gidilmeksizin topluca belirlenen bedel üzerinden satışı yapılmaktadır. Bu durumda faturanın ayrıştırılarak yatırım teşvik belgesi kapsamındaki makine ve teçhizatın ve teşvik belgesi kapsamında olmayan makine ve teçhizatın ayrı ayrı tespit edilerek faturalandırılması gerekmektedir. Bu işlemde yatırım teşvik belgesi kapsamında olan mal ve teçhizatın KDV’siz olacağı tartışmasızdır. Ancak bir bütün halinde tesisin KDV’siz olarak faturalandırılması ise mümkün değildir.

Tesisisin maliyet bedelinin altında satılması ise mevcut ekonomik şartlar dahilinde yapılan bir işlem olarak karşımıza çıkmaktadır. Dolayısıyla maliyet bedelinin altında zararına yapılan satışlarda da zararın tesisin bütününe ait olduğu düşünülmelidir. Bu durumda teşvik belgesi kapsamındaki mal ve teçhizat ile kapsama dahil olmayan mal ve teçhizatın fiyatında aynı oranda indirim yapılmış (zarar edilmiş) şeklinde işlem yapılması gerekir. Yani maliyet bedelinin altında gerçekleştirilen satışta zararın tamamının teşvik belgesi kapsamındaki mal ve teçhizata ya da kapsama dahil olmayan kısıma yansıtılması mümkün değildir. Söz konusu zararın tüm tesis üzerinden aynı oranda yapılmış olması şartı aranılır.

Yatırım teşvik belgesi kapsamında gerçekleştirilen tesislerin devrinde; teşvikli tedarik edilen makine ve teçhizatın satışında yukarıda açıklanan özellik arzeden hususlara uyulması, sonradan ortaya çıkması muhtemel ihtilafları ortadan kaldıracağı düşünülmektedir. Yılmaz Sezer

https://www.dunya.com/kose-yazisi/yatirim-tesvik-belgeli-tesisisin-devrinde-onemli-noktalar/413455

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • 1 TL için 532.000 TL Fazla Vergi Ödeme Riski Sosyal içerik üreticilerinden ile Appstore, Google Play üzerinden gelir elde…
  • BORSAYA AÇILAN ŞİRKETLER AÇISINDAN EMİSYON PRİMLİ PAYLARA YÖNELİK ÖRNEK UYGULAMA EMİSYON PRİMİ TİCARİ KARA DÂHİL DEĞİLDİR. ÖZKAYNAKLAR ARASINDA 520 PAY…
Top