Mehmet Özdoğru
Çalışma Hayatında Beklentiler Başka Döneme Kalır
Çalışma hayatında beklenti olan bir çok düzenleme 24 Haziran sonrasına sarkacak gibi görünürken,bazı düzenlemeler ekonomik konjektörle belirlenecektir.Son günlerde kısmen de olsa işverenlerin prim yükünü azaltma adına ,denetimlerde İPC yazmadan önce işverenlere ek süre verilmesi gibi düzenlemeler olumlu olsa da eksiklikleri var.
Bayramda emeklilere iki ikramiye fakat geçmişteki SYZ benzememesi gerekir.Asgari ücretteki belirsizlikler.Emeklilikte yaşa takılanlar gibi.
Ø Emeklilikte yaşa takılanlar için GSS ücretsiz olur mu?
Ø Emeklilikte yaşa takılanlar için düzenleme yapılarak emekli aylıklarına mahsuben avans ödeme yapılır mı?
Ø Emekli aylıklarında intibak için umutlar tükenir mi?
Ø Emekli aylıklarında zam uygulamasında işçi/memur ayrımı sonlanır mı?(Tek çatı sistemi sendikal düzenleme gibi.)
Ø Emekli olup işyeri sahiplerinden destekleme primini sıfırlarken,işçi olup emekli olup çalışanların SGDP kesilen karşılıklarını çalışmayı sonlandırdıklarında emekli aylıklarına yansıtacak projeyi hayata geçer mi?
Ø Aile sigortası anlamında İLO yıllar önce bu söz verilmiştir.Sosyal Yardımlardan bağımsız olmalıdır.
Ø Ülkemizde istihdam için tüm sanayi işletmelerinin yoğun olduğu kentlerde Sanayi ve Teknoloji Meslek Edindirme Liseleri/Mesleki Yüksek Okullar devreye alınmalıdır.
Ø Tübitak yeniden revize edilmeli,ülkemizin en iyi teknik üniversiteleri,mühendislik fakülteleri,tıp ve eczacılık fakülteleriyle işbirliği içinde İleri Fen ve Teknoloji liseleri 5 yıllık olarak kurulmalıdır.Bu liselerin mezunları için bu üniversitelere girmede başarı ve mezuniyet puanları dikkate alınmalıdır.
Ø Kadın çalışan teşvikleri yeterince var bunları iş hayatında hayata geçirecek tedbirler ve düzenlemeler basit ,sade ve anlaşılır olmalıdır.Kreş yardımları vergisel kolaylığın yanında kadın çalışanların için hak haline getiren işverenlere de ödül gibi teşvikler sunulması gerekir.
Ø Üretim bantları dönmezse ve kalite çemberi içinde üretim yapılmazsa,dış pazara ihracat hatlarınız açılmaz ise vaat ettiğiniz enflasyon ,büyüme oranında gelişme ve döviz girdisinde düşme olmaz.
Ø BES emekliliği için çalışanlar neden zorlanıyor?İsteğe bağlı olmalı işverenden pay alınmalıdır.
Ø Sağlıkta katkı payları %200 olması sağlıkta kuyrukları kaldırmanın,ilaca kolay erişmenin ödülü mü oldu?Tamamlayıcı sigorta sektörü için Pazar mı yaratıldı.
Ø Başımız tacı dediğimiz emeklilerimizden 65 yaş ve üstünden neden sağlıkta katkı payı alınır?
Ø Çalışandan alınan GSS katkı paylarını neden düşürmezler?
Ø Çalışanların vergi dilimleri adaletli olmalıdır.
Ø Eşdeğer ilaç uygulaması ile savurganlık önlendi mi?Yurtdışı tedavi de bürokratik uygulamalar hastanın tedavi şartlarını uzatıyor.
Ø İşverenlerin prim oranları yüksek düşmez mi?
Ø SGK İdari Para Cezaları ve VUK cezaları işyeri kapatıyor düzelmez mi?
Ø %5 Teşvik kaldırılsın yerine prim indirimi gelmesi gerekmez mi?
Ø Yapılandırmalar yapılıyor,tahsilatlar yapılmadan yapılandırmalar bozuluyor buna rağmen her iki sene de bir yapılandırmalar neden sonlanmıyor?
Ø İşverenler bürokrasi den ,denetimden yılmış,davalar önlenmiyor,Defter saklama yükümlülükleri 5 yıla düşmüyor(SGK)?
Ø Denetimler tek başlı değil,çok sesli işverenler neredeyse yatırımdan vazgeçiriyor,denetimlerde orta yol bulunmaz mı,vergi gibi uzlaşma müessesi kurulması gibi?
Ø SGK uzlaşma kültürü için yeni düzenleme yasal olarak yapılmaz mı?Yapılandırmalara o zaman gerek kalır mı?
Ø Kayıt dışılık dayatmasıyla teşviklerden işveren yıldırılıyor bununla ilgili yapıcı düzenleme neden yapılmıyor?
Ø 3 aylık süre geçirenler APHB verdi diyerek cezalandırılıyor,bunun için özel bir İPC uygulanmalıdır.İşverenler SGK ile barışmalıdır.
Ø İş Kazası mağdurlarına 900 gün aranmadan dul ve yetim aylıkları bağlanması adına yasal düzenleme neden yapılmaz?
Ø Geriye dönük sanatçı borçlanması verilmiyor?
Ø Stajyerler staj dönemini borçlanamıyor?
Ø Kimlik bildirme angaryası sabit işyerleri için kaldırılmalıdır bu konuda düzenleme bekleniyor.
Ø Teşvikler sade ve basit anlaşılır olmalı
Ø Düzenli prim ödeyen işverenler için rehber denetim anlayışı ve işyerlerinin buna göre sınıflandırılması
Ø Ülkemizde kayıt dışı öncelikle kayıtlı işyerlerinde değil,kayıt dışı yoğun olduğu sektörlerde denetime alınması gerekir.Bunun içinde sendikalı işyerleri profilleri ve ücret ortalamaları çıkarılmalı,sendikalı olma özendirilmeli,sendikalı işyerlerinde sıfır kayıt dışı yaratanlar için ek teşvikler uygulanarak üzerlerindeki ağır işçilik yükü alınmalıdır.
Ø İş Kazası sıfır olan işyerlerine tehlike derecesi dikkate almadan kısa vadeli indirim
Ø Teşviklerde yasaklama da işyeri büyüklüğü ve kazanç,defter tutma hadlerine göre düzenleme 1 yıllık cezalandırmaya son verilmesi
Ø Teşvik cezalandırmasında kusura göre uzlaşmanın ortaya konulması
Ø Sigorta Priminden muaf tutulma miktarlarının bazı kalemlerden tamamen kaldırılması
Ø Emekli aylıklarında hesaplamaların ve ek ödemenin yeniden gözden geçirilmesi
Ø İşsizlik ödeneklerinin artırılması
Ø İşsizlik sigortasında 360 gün hayata geçirilmesi yanında 120 gün kesintinin uygulama da yarattığı ikilem sonlanmalıdır.6-8-10 ay yerine 4-6-8-10-12 ay geçilmelidir.%50-%100 oranından işsizlik maaşı ödenmesi gerekir.
Ø Emekli olup işsizlik ödeneğinden birikimi olup bu fondan harcaması olamayan çalışanlara işçi payının iade edilmesi(Hiç işsizlik fonundan para almayanlar için yasal neması hesap edilerek)
Ø Geçici iş göremezliklerde yeni düzenlemelere yer verilmesi
Ø Sahte sigortalılığı önleme adına 4/a isteğe bağlılık için şartlı düzenlemeye yer verilmez mi?
Ø Ücretlilerin kıdem tazminatı her yıl karşılarına fon geliyor diye değil,sağlam temeller üzerine oturtulmuş kıdem tazminat kasası oluşturulması gerekir,bundan çalışanlar mağdur olmamalı.
Ø İş Hukukunda ve İş Güvenliği Kanununda ağır idari para cezaları tekrar gözden geçirilmez mi?
Ø Kamu çalışanlarının özlük hakları düzenlenmesi gerekir
Ø 3600 ek gösterge yapılırken,geçmişte 2200 gösterge mağdurları unutulmaması gerekir.
Ø Engelli istihdamında yaşanan sorunlar ele alınmalıdır.
Ø Kamu kariyer planlamaları yeniden ele alınmalıdır.
Ø Fiili Hizmet süreleri yeniden gözden geçirilmesi ve yeni iş kollarının fiili hizmet statüsüne alınması gerekir.
Ø Engellilere engel olan hane halkı geliri yeniden gözden geçirilmesi gerekir.Engelli maaşları da artmalıdır.
Ø Kısa Vadeli Sigorta Konusu tekrar gözden geçirilmesi gerekir.
Ø Bağ Kur sorunları dağ gibi,çözülmesi gerekiyor.
Ø 1/10/2008 Sonrası Memur-İşçi-İşveren Aynı potaya alınmıştır.İleride emekli aylıkları da yanı mantıkla hesaplanacaktır.GH %30 olması düşük emekli aylıklarına neden olacak bununda düzeltilmesi gerekir.
Ø 24 Haziran seçimleri de biter,vaatler yerini bulur mu yoksa başka bahara mı kalır buna göre sandıktaki tercihiniz Başkanı yönlendirecektir. Vedat İlki
İşverenler Tarafından Emniyet Birimlerine Yapılan Personel Bildirimlerinin SGK İrtibatı
Yerel karakollar civardaki işyerlerinden oturma ile ilgili bildirim formları dağıtarak daha sonra bu formların doldurulmuş şekli ile karakol kayıtlarına intikal ettirilmektedirler. Burada işyerleri ve sahipleri tarafından yapılan bildirimler daha sonra yerel karakollar tarafından sigortalılık açısından SGK kurumuna bildirilmektedir. Böylece, karakolların bildirdikleri formlardan yola çıkılarak ve SGK tarafından resen sigortalılık tescillerli yapılabilmektedir. Bu durumlara dikkat edilmesi ve ortaya çıkacak resen tescil dolayısıyla işverenlere “idari para cezaları” kesilebilmektedir.
SGK 16/318 ek sayılı genelge uyarınca, kuruma yeterli işçiliğin bildirilmiş olup olmadığına ilişkin araştırma ve resen yapılacak işlemlerle ilgili SSİ Yönetmelik bölüm 4 madde 117, 102. maddelerinde belirtilmiştir. Buna göre, 5510 sayılı yasanın yürürlüğe girdiği 1 Ekim 2008 tarihinden sonra uygulama farklı bir yöne girmiştir. Bu çalışmada kuruma kafi işçiliğin bildirilmiş olup olmadığına ilişkin araştırmalar ve resen yapılacak işlemlerle ilgili düzenlemeler açıklanacaktır.
Eksik işçilik ile ilgili araştırma yapılırken kuruma yeterli işçiliğin beyan edilmiş olup olmadığına ait araştırma ve resen yapılacak işlemler ihale konusu işlerde kesin kabulün ya da geçici kabulün noksansız yapıldığı, özel nitelikli iş yerlerinde de inşaatın bitirildiği tarihe kadar kuruma bildirilmiş olan işçilik miktarı dikkate alınmaktadır. İşin başlangıç tarihinden önce ve bitim tarihinden sonra kuruma bildirilmiş olan sigorta primine esas kazanç tutarları ile gün sayıları araştırma işleminde dikkate alınmamaktadır. Ancak, sahteliği veya çalışmaların fiili olmadığı vs. şeklinde bir tespit yoksa iptali de yapılmamaktadır. Kurumda tescil edilmemiş veya tescil edilmiş olmakla beraber hiç işçilik bildirilmemiş işyerleri ya da gerekli görülen diğer hallerde işin yürütümü için gerekli olan asgari işçilik miktarı, kurumun denetim ve kontrolle görevlendirilmiş memurlarınca tespit olunabilmektedir. İhale konusu ve özel nitelikteki inşaat işlerinde ünitece yapılacak araştırma, söz konusu işlerin kuruma tesciline ve bildirimde bulunulması koşuluna bağlanmıştır. Ancak, faaliyet süresinin tümünün zamanaşımına uğramış olduğu tespit edilen ihale konusu işler ile özel bina inşaatlarında, ünitece prim tahakkuku ve tahsilinin yapılabilmesi için, işyerinin tescilli olması ve bildirim yapılmış olması koşulu aranmamaktadır. Kurumun prim tahsilinin arttırılması ve işverenlerin bir an önce istedikleri belgeleri alabilmelerini temin etmek maksadı ile bu nitelikte bir düzenleme yapılmıştır.
Ünitece ihale konusu işlerde yapılan araştırma sonucunda;
a) SSİ Yönetmeliğinin 177. maddesine göre tespit edilen ve kuruma bildirilmediği anlaşılan asgari işçilik miktarı üzerinden, gerçek veya tüzel kişiler ile tüzel kişiliği haiz olmayan kurum ve kuruluşlarca yapılan özel nitelikteki inşaat işyerlerinde ise Yönetmeliğin 118. maddesi uyarınca hesaplanan prim tutarı, aksine bir tespit olmaması halinde, faaliyet süresinin son ayına mal edilerek tahakkuk ettirilmek suretiyle gecikme cezası ve gecikme zammı ile birlikte ödenmek üzere işverene tebliğ olunur.
b) İşverence borcun tebliğ tarihinden itibaren 1 ay içinde ödeneceğinin ve daha sonra kurumun denetim ve kontrolle görevlendirilmiş memurlarınca inceleme yapılması istenilmeyeceğinin bir dilekçe ile bildirilmesi halinde, borç kesinleşmekte ve işlemler sonuçlandırılmaktadır.
Bu uygulama, 01.10.2008 tarihinden önceki döneme ait uygulama ile aynı yöndedir. Ancak, inceleme yapılmasının istenmeyeceğinin dilekçe ile bildirilmesi halinde işverenin inceleme isteme hakkı elinden alınmaktadır.
Kesinleşen noksan işçilik primi esas kazanç tutarları TC Maliye Bakanlığı gelir İdaresi Başkanlığının ilgili birimine bildirilmektedir. 01.10.2008 tarihi öncesinde yürürlükte olan mevzuata göre böyle bir uygulama söz konusu değildir. Bu düzenlemenin amacı işçilik ile stopaj kaybının önlenmesi olarak gözükse de uygulama tam olarak netleşmiş ve Maliye Bakanlığı tarafından konu hakkında herhangi bir tebliğ veya genelge çıkartılmamıştır.
1.10.2008 tarihinden itibaren işverenler, işçilere ödedikleri ücretlerden gelir ve damga vergisi kesintisi yaparak bağlı oldukları vergi dairesine yatırmakta ve bu anlamda vergi sorumlusu olarak tarif edilmektedir. Asgari işçilik değerlendirmesi sonucu ortaya çıkan eksik işçilik matrah kayıt dışı bir işçilik tespiti olarak değerlendirilip doğrudan resen vergi tarhiyatına neden olacak mıdır? Uygulama bu şekilde yürütüldüğü takdirde çok yanlış sonuçlar doğuracaktır.
İhale konusu işlerde olsun veya özel nitelikli inşaat işlerinde olsun gerçek maliyetin tespiti önemlidir. Diğer taraftan işçilik oranlarının aynı iş kolunda ve aynı bölgede dahi farklılık gösterdiği ülkemizde genel olarak tespit edilmesi haksız rekabet koşullarını da beraberinde getirmektedir. Bu nedenle, asgari işçilik oranlarının, gelişen teknolojinin de dikkate alınarak yeniden tespit edilmesinde büyük yarar vardır. Ayrıca, iş devam ederken, işverenin istemi halinde o işe ait asgari işçilik oranının tespiti, ilgili meslek odalarından hizmet satın alınması suretiyle yaptırılabilmeli ve buna uygun bir sistem getirilmelidir.
Asgari işçilik değerlendirmesi sonucunda kuruma bildirilmesi gereken işçilikten az işçiliğin bildirilmiş olduğunun tespit edilmesi halinde, yapılmış “eksik bildirim farkının” alınması demek, o işyerinde gerçekten kayıt dışı işçi çalıştırıldığı anlamına gelmez. Bazı istisnalar hariç olmak üzere, işçilik oranının çok yüksek olduğu bir çok işlerde tüm işçiler bildirildiği halde eksik işçiliğin dolmadığı bir vakıadır.
Buna rağmen, kurum tarafından tespit edilecek eksik işçiliğin, kayıt dışı işçilere ödendiği varsayımı ile Gelir İdaresince re’sen gelir stopaj vergisi nasıl hesaplanacaktır? Kimler adına hangi asgari geçim indirimi tutarı baz alarak tahakkuk yapılacaktır? Bunlar bilinmeden hayali isimler adına yani kimin çalıştığı, ne kadar ücret aldığı bilinmeden gelir stopajı alınması GVK’na aykırılık teşkil edecektir. Nazlı Gaye Alpaslan
4447 Sayılı İşsizlik Sigortası Kanununun Geçici 19 uncu Maddesi Kapsamında Bilişim Sektöründe Prim Desteğinden Yararlanacak İşyerlerinin Belirlenmesi Hakkında Karar BKK 2018/11969 (Bilişim Sektörü Prim Desteği)
20 Haziran 2018 Tarihli Resmi Gazete
Sayı: 30454 (Mükerrer)
Karar Sayısı : 2018/11969
4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanununun geçici 19 uncu maddesi kapsamında bilişim sektöründe prim desteğinden yararlanacak işyerlerinin belirlenmesi hakkındaki ekli Kararın yürürlüğe konulması; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının 6/4/2018 tarihli ve 2326742 sayılı yazısı üzerine, anılan Kanunun geçici 19 uncu maddesine göre. Bakanlar Kurulu’nca 9/4/2018 tarihinde kararlaştırılmıştır.
Recep Tayyip ERDOĞAN
CUMHURBAŞKANI
9/4/2018 TARİHLİ VE 2018/11969 SAYILI KARARNAMENİN EKİ
KARAR
Amaç ve kapsam
MADDE 1- (1) Bu Kararın amacı; NACE Rev.2 Ekonomik Faaliyet Sınıflamasında belirtilen işkolları arasından 25/8/1999 tarihli ve 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanununun geçici 19 uncu maddesi kapsamında bilişim sektöründe destekten yararlanacak işkollarının tespit edilmesidir.
Destekten yararlanacak iş kolları
MADDE 2- (1) Bilişim sektöründe, 4447 sayılı Kanunun geçici 19 uncu maddesi kapsamında yer alan prim desteğinden, bu maddede öngörülen diğer şartlarla birlikte, NACE Rev.2 Ekonomik Faaliyet Sınıflamasında aşağıda belirtilen dörtlü ekonomik sınıflandırmada (işkollarında) faaliyet gösteren işyerleri yararlanabilir.
58.21 | Bilgisayar oyunlarının yayımlanması |
58.29 | Diğer yazılım programlarının yayımlanması |
61.10 | Kablolu telekomünikasyon faaliyetleri |
61.20 | Kablosuz telekomünikasyon faaliyetleri |
61.30 | Uydu üzerinden telekomünikasyon faaliyetleri |
61.90 | Diğer telekomünikasyon faaliyetleri |
62.01 | Bilgisayar programlama faaliyetleri |
62.02 | Bilgisayar danışmanlık faaliyetleri |
62.03 | Bilgisayar tesisleri yönetim faaliyetleri |
62.09 | Diğer bilgi teknolojisi ve bilgisayar hizmet faaliyetleri |
63.11 | Veri işleme, barındırma ve ilgili faaliyetler |
63.12 | Web portalları |
63.99 | Başka yerde sınıflandırılmamış diğer bilgi hizmet faaliyetleri |
Yürürlük
MADDE 3- (1) Bu Karar 1/1/2018 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
Yürütme
MADDE 4- (1) Bu Karar hükümlerini Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı yürütür.
4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanununun geçici 19 uncu maddesi için TIKLAYINIZ
İşverenlere 100 TL Asgari Ücret Desteği
ÖZET : 5018 sayılı Kanuna ekli (I) sayılı cetvelde sayılan kamu idareleri hariç tüm özel ve kamu sektöründe faaliyet gösteren işverenlerin, 5510 sayılı Kanunun 4/1-a kapsamında haklarında uzun vadeli sigorta kolları hükümleri uygulanan sigortalılar için 2018 yılı Ocak-Eylül dönemi için, 2018 yılı öncesi tescil edilen işyerleri için prime esas günlük kazancı 120 TL, toplu iş sözleşmesi uygulanan özel sektör işverenlerine ait işyerleri için 180,00 TL ve altında olan, 2018 yılında tescil edilen işyerleri için ise tüm sigortalıların çalışma gün sayısının 3,33 TL ile çarpımı sonucu bulunacak miktar kadar işverenlere sigortalı başına asgari ücret desteği verilecektir.
ASGARİ ÜCRETE DESTEĞİNİN USUL VE ESASLARI:
20/6/2018 tarihli ve 30454 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 2018/11668 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile asgari ücret desteğine esas parametreler yayımlanmış bulunmaktadır.
Bu parametrelere bakıldığında, asgari ücret desteğinde kıstas olarak alınan günlük prime esas kazanç miktarı 120 TL, toplu sözleşmelere tabi işyerleri için ise 180 TL, günlük verilecek asgari ücret miktarı ise 3,33 TL olarak belirlenmiştir. Buna göre 2018 yılı Ocak-Eylül döneminde;
2018 yılı öncesi tescil edilen işyerleri için prime esas günlük kazancı 120 TL ve altında olan, 2018 yılında tescil edilen işyerleri için ise tüm sigortalıların çalışma gün sayısının 3.33 ile çarpımı sonucu bulunacak miktar kadar,
6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu kapsamında toplu iş sözleşmesi uygulanan özel sektör işverenlerine ait işyerleri için prime esas günlük kazancı 180 TL ve altında olan, 2018 yılında tescil edilen işyerleri için ise tüm sigortalıların çalışma gün sayısının 3.33 ile çarpımı sonucu bulunacak miktar kadar,
Asgari ücret desteği verilecektir.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa geçici 75’inci maddesinde öngörülen asgari ücret desteğinden yararlanmak için herhangi bir başvuru şartı aranmayacak olup şartları taşıyan 5018 sayılı Kanuna ekli (I) sayılı cetvelde sayılan kamu idareleri hariç tüm özel ve kamu sektöründe faaliyet gösteren işverenler, asgari ücret desteğinden herhangi bir işlem yapmaksızın yararlanacaklardır.
Asgari ücret destek tutarı takip eden ayda tahakkuk edecek prim borçlarına mahsup edilmesi gerektiğinden ve 5510 sayılı Kanunun geçici 75 inci maddesi 01.01.2018 tarihinden itibaren yürürlüğe girdiğinden 2018/Ocak, Şubat, Mart ve Nisan aylarına ilişkin hak edilen asgari ücret destek tutarlarının toplu olarak işverenlerin 2018/Mayıs ayı prim tahakkuklarına mahsup edilmesi gerekmektedir.
Kaynak: TÜRMOB
2018 Yevmiye Defterlerinin Kapanış Tasdikleri
ÖZET: Türk Ticaret Kanunu’na göre 2017 yılında fiziki ortamda tutulan yevmiye defterlerinin, 30 Haziran 2018’e kadar notere ibraz edilip son kaydın altına noterce “Görülmüştür” ibaresi yazılarak mühür ve imza ile onaylanması gerekmektedir.
Ticari defterlerin elektronik ortamda tutulması hâlinde defterlerin açılışlarında ve yevmiye defteri ile yönetim kurulu karar defterinin kapanışında noter onayı aranmamaktadır.
Türk Ticaret Kanunu’nda, ticari defterlerin açılış veya kapanış onaylarını noterde zamanında yaptırmayanlara 2018 yılı için 6.190 TL idari para cezası öngörülmüştür.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 64’üncü maddesinde her tacirin ticari defterleri tutmak ve defterlerinde, ticari işlemleriyle ticari işletmesinin iktisadi ve mali durumunu, borç ve alacak ilişkilerini ve her hesap dönemi içinde elde edilen neticeleri, bu Kanuna göre açıkça görülebilir bir şekilde ortaya koymak zorunda oldukları belirtilmiştir.
Mükelleflerin fiziki ortamda kullanacakları defterlerinin Türk Ticaret Kanunu ve Vergi Usul Kanunuhükümlerine göre açılış ve sadece Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre de kapanış tasdiklerini yaptırmaları gerekmektedir. Ticari defterlerin elektronik ortamda tutulması hâlinde defterlerin açılışlarında ve yevmiye defteri ile yönetim kurulu karar defterinin kapanışında noter onayı aranmamaktadır.
Fiziki ortamda tutulan yevmiye defteri, defteri kebir ve envanter defteri ile diğer defterlerin açılış onayları, kuruluş sırasında ve kullanılmaya başlanmadan önce noter tarafından yapılmaktadır.
Yevmiye defterinin kapanış onayı, izleyen faaliyet döneminin altıncı ayının sonuna kadar, yönetim kurulu karar defterinin kapanış onayı ise izleyen faaliyet döneminin birinci ayının sonuna kadar notere yaptırılmak zorundadır.
Buna göre Türk Ticaret Kanunu düzenlemelerine 2017 yılında fiziki ortamda tutulan yevmiye defterinin30 Haziran 2018 günü sonuna kadar notere ibraz edilip son kaydın altına noterce “Görülmüştür” ibaresi yazılarak mühür ve imza ile onaylanması gerekmektedir.
Türk Ticaret Kanunu’nun 562/1-c bendine göre; 64’üncü maddenin üçüncü fıkrası uyarınca gerekli onayları yaptırmayanların 2018 yılı için 6.190 TL idari para cezasıyla cezalandırılması gerekmektedir.
Kaynak: TÜRMOB
Çalışana Ödenen Tazminatların Vergilendirilmesi Yeni Düzenlemeler
Hizmet erbabına ilgili mevzuat hükümleri çerçevesinde, işten ayrıldığında kıdem tazminatı ödenmektedir. Bu tazminatlar vergi mevzuatının ilgili hükümleri çerçevesinde gelir vergisinden istisnadır. Bu husus kanunda açıkça düzenlenmiştir. Ancak, hizmet erbabına hizmet sözleşmesi sona erdikten sonra; karşılıklı sonlandırma sözleşmesi veya ikale sözleşmesi (ikale, tarafların ortak iradesi ile daha önce kurulan sözleşmenin yürürlükten kaldırılmasını ifade eder) kapsamında ödenen tazminatlar, iş kaybı tazminatları, iş sonu tazminatları iş güvencesi tazminatları gibi çeşitli adlar altında yapılan ödeme ve yardımların kıdem tazminatı gibi değerlendirilip değerlendirilmeyeceği konusunda farklı görüşler ortaya çıkmıştır. Ortaya çıkan belirsizlikler 7103 Sayılı Kanun'la Gelir Vergisi Kanunu’nun tazminat ve yardımlarda istisnalarla ilgili 25'inci maddesinin 7'nci bendinde ve 61'inci maddesinde yeni düzenlemeler yapılarak giderilmiştir..
Yasal düzenlemeler
(1) GVK’nın 25/7'nci maddesi değişiklik öncesinde ‘’1475 ve 854 sayılı kanunlara göre ödenmesi gereken kıdem tazminatlarının tamamı ile 5953 Sayılı Kanun’a göre ödenen tazminatların hizmet erbabının 24 aylığını aşmayan miktarlarının (hizmet ifa etmeksizin ödene ücretler tazminat sayılmaz) vergiden istisna olduğu şeklinde idi.
(2) 7103 sayılı Kanun'la 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun tazminat ve yardımlarda gelir vergisi istisnasını düzenleyen 25'inci maddesinin birinci fıkrasının (7) numaralı bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"7. a) 25/8/1971 tarihli ve 1475 sayılı İş Kanunu ve 20/4/1967 tarihli ve 854 sayılı Deniz İş Kanunu'na göre ödenmesi gereken kıdem tazminatlarının tamamı ile 13/6/1952 tarihli ve 5953 sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanun'a göre ödenen kıdem tazminatlarının hizmet erbabının 24 aylığını aşmayan miktarları (Hizmet ifa etmeksizin ödenen ücretler tazminat sayılmaz.);
b) Hizmet erbabının tabi olduğu mevzuata göre bu bendin (a) alt bendinde belirtilen istisna tutarının hesabında dikkate alınmak şartıyla, hizmet sözleşmesi sona erdikten sonra; karşılıklı sonlandırma sözleşmesi veya ikale sözleşmesi kapsamında ödenen tazminatlar, iş kaybı tazminatları, iş sonu tazminatları, iş güvencesi tazminatları gibi çeşitli adlar altında yapılan ödemeler ve yardımlar (Bu bendin uygulamasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.);"
(3) 7103 sayılı Kanunla 193 sayılı GVK’nın 61'inci maddesinin üçüncü fıkrasına aşağıdaki (7) numaralı bent eklenmiştir.
"7. Hizmet sözleşmesi sona erdikten sonra; karşılıklı sonlandırma sözleşmesi veya ikale sözleşmesi kapsamında ödenen tazminatlar, iş kaybı tazminatları, iş sonu tazminatları, iş güvencesi tazminatları gibi çeşitli adlar altında yapılan ödemeler ve yardımlar"da ücret kapsamına alınmıştır.
Genel tebliğ düzenlemeleri
Yukarıda belirtildiği üzere 25'inci madde 7'nci bentte yapılan düzenlemelerle ilgili olarak Maliye Bakanlığı’na usul ve esasları belirleme yetkisi verilmiştir. Bakanlık bu yetkiye dayanarak 303 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Genel Tebliği'ni hazırlamış ve Tebliğ 11 Haziran 2018 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanmıştır. Tebliğde yeni düzenlemelerle ilgili olarak aşağıdaki açıklamalara yer verilmiştir.
Hizmet sözleşmesi sona erdikten sonra yapılan ödemeler ve yardımların vergilendirilmesi
(1) 193 sayılı Kanun'un 61'inci maddesinin üçüncü fıkrasına eklenen bent hükmü ile hizmet sözleşmesi sona erdikten sonra; karşılıklı sonlandırma sözleşmesi ve ikale sözleşmesi gibi sözleşmeler kapsamında ödenen tazminatlar, iş kaybı tazminatları, iş sonu tazminatları, iş güvencesi tazminatları gibi çeşitli adlar altında yapılan ödemeler ve yardımların ücret olarak kabul edildiği ve vergilendirdiği hususuna açıklık getirilmiştir.
(2) Bu tazminatlar, hizmet erbabına işten ayrılma, emekli olma, dava açmama vb. nedenlerle çalışmasından bağımsız olarak ödenmiş olup olmadığına bakılmaksızın, ücret hükümlerine göre vergilendirilecektir.
Kıdem tazminatlarında istisna uygulaması
1) 7103 sayılı Kanun'la 193 sayılı Kanun'un 25'inci maddesinin birinci fıkrasının yeniden düzenlenen (7) numaralı bendinin (a) alt bendi ile 1475, 854 ve 5953 sayılı kanunlara göre ödenen kıdem tazminatlarına uygulanacak istisnaya ilişkin düzenleme aynen korunmuştur.
2) Bu çerçevede ücret kapsamında değerlendirilen;
a) 1475 ve 854 sayılı kanunlar uyarınca ödenmesi gereken kıdem tazminatları,
b) 5953 sayılı Kanun uyarınca yapılan ve çalışanın son brüt ücreti üzerinden hesaplanan ve ödenen 24 aylık tutarı aşmayan kıdem tazminatları,
gelir vergisinden istisna edilecektir.
3) 1475 ve 854 sayılı kanunlar uyarınca, hizmet erbabının çalıştığı süre ve kıdem tazminatına esas ücreti dikkate alınarak hesaplanan ve ödenen kıdem tazminatları istisna kapsamına girmekte olup hesaplanan bu tutarları aşan ilave ödemeler ise ücret kapsamında değerlendirilmek suretiyle vergilendirilecektir. Dolayısıyla, hizmet erbabının kıdem tazminatına esas ücretine göre hesaplanan ve en yüksek devlet memuruna bir hizmet yılı için ödenen azamî emekli İkramiyesi tutarını aşan ödemelerde ise en yüksek Devlet memuruna ödenen azami emekli ikramiyesi kadarlık kısmı istisnaya konu edilecek, aşan kısmı ise ücret olarak vergilendirilecektir.
4) Kıdem tazminatının yıllık miktarı 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'na tabi en yüksek devlet memuruna 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine göre bir hizmet yılı,
için ödenecek azami emekli ikramiyesini geçemez. Bu tutar 2/1/2018 tarihi itibariyle 5.001,76TL’ dir.
Hizmet sözleşmesi sona erdikten sonra yapılan ödemeler ve yardımlarda istisna
1) Çalışma hayatında hizmet erbabına işten ayrılma, emekli olma, dava açılmaması vb. nedenlerle karşılıklı sonlandırma sözleşmesi veya ikale sözleşmesi kapsamında ödenen tazminatlar, iş kaybı tazminatları, iş sonu tazminatları, İş güvencesi tazminatları gibi ödemeler yapılabilmektedir. 193 sayılı Kanun'un 25'inci maddesinin birinci fıkrasının (7) numaralı bendinin (b) alt bendinde yapılan düzenleme ile bu ödemelerinde çalışanın tabi olduğu mevzuata göre kıdem tazminatına ilişkin istisna tutarının hesabında dikkate alınması gerektiği hususuna açıklık getirilmiştir. Buna göre, anılan Kanunlar uyarınca ödenecek kıdem tazminatlarından gelir vergisinden istisna edilecek tutar hesap edilirken, yukarıda sayılan ödemeler de dahil edilerek ödemelerin toplamı üzerinden istisna uygulanacak, istisnayı aşan tutarlar ise ücret olarak gelir vergisine tabi tutulacaktır.
2) 1475 ve 854 sayılı kanunlar uyarınca tebliğin 10'uncu maddesinde belirtildiği şekilde hesaplanan kıdem tazminatı tutarı dışında, birinci fıkrada sayılan ilave bir tazminat ödemesi yapılması halinde, bu ödemenin; bu tutar ile kıdem tazminatı tutarı toplamının, en yüksek Devlet memuruna ödenen azami emekli ikramiyesi tutarını aşmayan kısmı istisnaya konu edilecektir.
3) 5953 sayılı Kanun uyarınca kıdem tazminatı ödenen hizmet erbabına, bu tazminat dışında, birinci fıkrada sayılan ilave bir tazminat ödemesi yapılması halinde, bu tutar ile kıdem tazminatı tutarı toplamının, çalışanın son brüt ücreti üzerinden hesaplanan 24 aylık tutarını aşmayan kısmı istisnaya tabi tutulacaktır.
4) 1475 ve 854 sayılı kanunlara tabi olarak çalışanlara kıdem tazminatı ödenmediği, ancak birinci fıkrada sayılan bir tazminat ödendiği durumlarda, ödenen bu tazminat tutarının, en yüksek devlet memuruna ödenen azami emekli ikramiyesi tutarını aşmayan kısmı, 5953 sayılı Kanun'a tabi olarak çalışanlarda ise çalışanın son brüt ücreti üzerinden hesaplanan 24 aylık tutarını aşmayan kısmı istisnaya tabi tutulacak, aşan kısmı ise ücret olarak vergiye tabi tutulacaktır.
657 sayılı Kanunun 4/b ve mülga 4/c maddeleri kapsamında çalışan personele ödenen iş sonu tazminatlarının vergilendirilmesi
1) 657 sayılı Kanun'un 4'üncü maddesinin (B) fıkrası kapsamındaki sözleşmeli personele ve mülga (C) fıkrası kapsamındaki geçici personele hizmet sözleşmelerinin sona ermesi nedeniyle ödenen iş sonu tazminatları da 193 sayılı Kanun'un 25'inci maddesinin birinci fıkrasının (7) numaralı bendi uyarınca, yukarıda açıklanan ,anılan Tebliğde yapılan açıklamalar çerçevesinde gelir vergisinden istisna edilecektir.
2) 7103 sayılı Kanun'un yayımı tarihinden önce 657 sayılı Kanun'un 4'üncü maddesinin (B) fıkrası kapsamındaki sözleşmeli personele ve mülga (C) fıkrası kapsamındaki geçici personele ödenen iş sonu tazminatları üzerinden gelir vergisi kesintisinin yapılmış olması durumunda, zamanaşımı süresi de dikkate alınarak;
a) Kesilen gelir vergisini dava konusu yapmayan mükelleflerin, ilgili muhasebe birimlerine dilekçeyle başvurmaları,
b) Mahkemelerde ihtilafı devam eden ve tebliğin yayımı tarihi itibarıyla yargıda kesinleşmemiş İşlemlere ilişkin olarak; mükelleflerin, davalarından feragat etmeleri ve buna ilişkin ilgili mahkemeden feragat ettiklerini gösterir şerhli dilekçe örneğini veya bu belge temin edilemediği takdirde feragat nedeniyle verilecek karar örneğini muhasebe birimlerine ibraz etmeleri,
kaydıyla, tahsil edilen gelir vergisinin iadesi yapılabilecektir. Akif Akarca/Dr. Mehmet Şafak
Limited Şirketlerin Anonim Şirkete Dönüşmesinde Maliye Görüş Değiştirdi
Maliye Bakanlığı, vergi kanunlarının kendisine verdiği yetkiler içerisinde çeşitli düzenleyici işlemlerde bulunmakta veya vergi kanunlarının uygulanmasına ilişkin yorumlarını yine açıklayıcı işlemlerle kamuoyu ile paylaşmaktadır. Söz konusu düzenlemeler genel tebliğ veya sirküler başlığı altında genele hitap edebileceği gibi, Özelge (Mukteza) olarak kişiye özel verilen görüşler şeklinde de olmaktadır. Bununla birlikte, Gelir İdaresi Başkanlığı uygulamaya yön vermek adına geniş kitleleri ilgilendiren bazı özelgeleri internet sitesindeki özelge havuzunda yayınlamaktadır. Vergi Usul Kanunu'nun (VUK) 140. maddesi, 425 Sıra No.lı VUK Genel Tebliği ve 63 No.lu VUK Sirkülerinde yapılan düzenlemeler sonrasında vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlar yapacakları vergi incelemelerinde vergi kanunlarıyla ilgili kararname, tüzük, yönetmelik, genel tebliğ ve sirkülerlere ilaveten özelgelere de uymak zorundadırlar. Dolayısıyla özelge havuzunda yayınlanan özelgeler, hem idarenin görüşlerini yansıtması hem de vergi denetim elemanlarını bağlaması açısından önemlidir.
Son zamanlarda Gelir İdaresi, herhangi bir kanuni değişiklik olmamasına rağmen, bazı müesseselere ilişkin yorum ve uygulamalarını özelge havuzunda paylaştığı özelgelerle sessiz sedasız değiştirmektedir. Hatta bu değişikliklerin bazıları normlar hiyerarşisinde üst sırada yer alan genel tebliğlere de aykırı olabilmektedir. Bu değişikliklerden bir tanesi 14.02.2018 tarih ve 62030549-120 [Mük.80-2017/386]-154561 sayılı özelgeyle yapılmıştır. Söz konusu özelge, nevi değişikliği dolayısıyla anonim şirkete dönüşen şirkette nevi değişikliği nedeniyle ortaklara verilen hisse senetlerinin ilk iktisap tarihinin tespit edilmesi konusundadır. Özelgeye konu olayda bir limited şirketin 10.11.2003 tarihinde tescil edilerek kurulduğu, 01.12.2015 tarihinde nevi değişikliği yapılarak anonim şirkete dönüştüğü ve 10.05.2017 tarihinde alınan yönetim kurulu kararı ile sahip olunan tüm hisseler için hisse senedi bastırıldığı belirtildikten sonra, bahse konu hisse senetlerinin satışa konu edilmesi durumunda söz konusu hisse senetlerinin ilk iktisap tarihi olarak hangi tarihin esas alınacağı sorusuna Gelir İdaresi, Gelir Vergisi Kanunu’nun mükerrer 80’inci maddesi ile 232 seri no.lu Gelir Vergisi Genel Tebliği'ne atıf yaptıktan sonra şu şekilde görüş vermiştir: “…Yukarıdaki hüküm ve açıklamalara göre; ortağı bulunduğunuz limited şirkete ait ortaklık hakkınız, anonim şirkete dönüşmesinden sonraki bir tarihte (10.05.2017 tarihinde) hisse senedi çıkarılmak suretiyle hisse senedine bağlanmış olduğundan, sahip olduğunuz hisse senetlerinin satışının değer artış kazancı kapsamı dışında değerlendirilmesinin tespitinde, iktisap tarihi olarak şirket hisse senetleri üzerinde tasarruf hakkına sahip olduğunuz (hisse senetlerinin bastırıldığı) 10.05.2017 tarihinin esas alınması gerekmektedir.”
Öncelikle söz konusu özelgede belirtilen görüş açık değildir. Özelgedeki ifadeden tür değiştirilmesinin olduğu günde hisse senetleri bastırılması halinde iktisap tarihinin limited şirket sermayesine iştirak edilen tarih olarak alınabileceği anlamı çıkarılabileceği gibi, tür değişikliklerinde iktisap tarihi olarak hisse senetlerinin basım tarihinin alınacağı anlamı da çıkarılabilmektedir.
Tür değişiminde elde edilen hisse senetlerinin iktisap tarihi konusunda vergi mevzuatında düzenlemelerin yapıldığı diğer bir alan Kurumlar Vergisi Kanunu’nda yer alan “Devir” müessesesidir. Gelir İdaresi'nin söz konusu özelgedeki görüşü hem 1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği’nde devir müessesine ilişkin yapılan düzenlemeler hem de konuya ilişkin verdiği bir çok özelgeye aykırıdır tebliğin 19.1 bölümünde “Kurumların yukarıdaki şartlar dahilinde tür değiştirmeleri de devir hükmündedir” denildikten sonra, 19.3.3. bölümünde “Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 19 ve 20’nci maddeleri kapsamında gerçekleştirilen devir ve bölünme (kısmi bölünme dahil) hallerinde, devir olan veya bölünen şirketin ortaklarına verilen hisselerin iktisap tarihi olarak, bu yeni hisselerin verilmesine neden olan devir olan veya bölünen şirketin hisselerinin iktisap edildiği tarihin esas alınması gerekmektedir.” açıklamarına yer verilmiştir. Yine konuya ilişkin bir çok özelgede1, Gelir İdaresi limited şirket ortaklarına verilen anonim şirkete ait hisse senetlerinin ilk iktisap tarihi olarak ortakların nevi değiştiren limited şirketin sermayesine iştirak ettikleri tarihin dikkate alınması gerektiği yönünde görüş bildirmiştir.
Diğer taraftan iktisap tarihinin tasarruf hakkına bağlanması da yanlış bir yorumdur. Zira olması gereken iktisap tarihinin mülkiyet hakkına bağlanmasıdır. Hisse senetlerinin ediniminde ise mülkiyet hisselerin ediniminde doğar, hisse senetlerinin basımında değil. Zira Türk Ticaret Kanunu açısından esas olan hissedir (paydır). Hisse senetleri hisseyi temsilen çıkarılan pay sahipliğini gösteren bir ispat aracıdır. Şirketin tür değişimi olması durumunda ise mülkiyet tür değiştirmeden önceki durumda kazanılmıştır. Şirketin türünün değişmesi mülkiyette bir değişiklik yapmamaktadır. Dolayısıyla, limited şirketlerin anonim şirkete dönüşmeleri halinde anonim şirket pay senetlerinin iktisap tarihi limited şirkete iştirak edilen tarih olmalıdır. İdare son özelgedeki yorumunu bir an önce değiştirmelidir.
Konuyu bir soruyla bitirecek olursak: Bir kız arkadaşınız evlenince kızlık soyadı değişirse, siz bu arkadaşınızı ne zamandan beri tanıyor olursunuz? Tanıştığınız günden itibaren mi yoksa soyadının değiştiği günden itibaren mi? Dr. Numan Emre ERGİN
-----------------
(1) Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 17.03.2011 tarih ve B.07.1.GİB.4.06.16.01-2010-GVK-Mük.80-16-140 sayılı, İzmir Vergi Dairesi Başkanlığı tarafından verilen 30.12.2011 tarih ve B.07.1.GİB.4.35.16.01-176200-778 sayılı, İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı tarafından verilen 18/05/2010 tarih ve B.07.1.GİB.4.34.16.01-KVK 19-106 sayılı özelgeleri
Geçici Vergide Altı Değişiklik İhtiyacı
Gelir vergisi mükelleflerinden basit usulde vergilendirilenler hariç olmak üzere ticari kazanç sahipleri ile serbest meslek kazancı sahipleri ve kurumlar vergisi mükellefleri, altışar aylık dönem kazançları üzerinden, yıllık gelir veya kurumlar vergilerinden mahsup edilmek üzere, geçici vergi ödemekle yükümlü tutulmuşlardır. Ancak kanunla altışar aylık olarak belirlenen geçici vergi dönemleri, 2000/329 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı uyarınca önce 2000 yılının 2. altı ayına mahsus olmak üzere, daha sonra 2000/1514 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile kalıcı olarak üçer aylık dönemler şeklinde belirlenmiştir.
İlk önce kanunu fiili duruma uydurmak gerekmektedir.
Geçici verginin oranı, gelir vergisi mükellefleri için %15, kurumlar vergisi mükellefleri için %22’dir. Ancak bu mükellefler, geçici vergi dönemi içerisinde kendilerine yapılan ödemelerden kesilen vergileri, hesaplayacakları geçici vergiden mahsup hakkına sahiptirler. Serbest meslek kazançları %20 oranında stopaja tabi tutulduğu için, pek çok serbest meslek erbabı fiilen geçici vergi ödememekte, sadece beyan gibi şekli bir yükümlülüğü yerine getirmektedir.
İkinci olarak bir önceki yıl kazançlarının %75 -80’i stopaja tabi kazançlardan oluşan mükellefler izleyen yıl için geçici vergi beyannamesi vermekten muaf tutulabilir.
Geçici vergi döneminin kapanmasından sonra, geçici vergi beyanlarının incelenmesi sırasında, geçici verginin eksik beyan olunduğunun vergi idaresi tarafından tespiti halinde, eksik geçici vergi, ikmalen veya re’sen tarh olunur. Bu eksik beyan olgusu, aynı zamanda vergi ziyaına da yol açtığından ceza ve gecikme faizinin de beraberinde doğumuna yol açar. Ancak eksik beyanda bulunulduğunun, yıllık verginin vergilendirme döneminin kapanmasından sonra saptanması halinde, tarh olunacak geçici verginin mahsup olanağı artık kalmamış olacağından, geçici vergi tarhiyatı yapılamaz. Bu durumda mükelleflerden sadece, ceza ve gecikme faizi aranır. Böyle bir durumda aranacak olan gecikme faizinin ise, geçici verginin normal beyan ve ödeme tarihi ile mahsup olanağı bulunan yıllık beyan tarihi arasındaki süre ile sınırlı olması gerekir. Maliye Bakanlığı da gecikme faizinin hesabı konusunda 16.5.2000 tarih ve 2000/6 sayılı Uygulama İç Genelgesi ile bu yönde görüş açıklamıştır.
Üçüncü olarak İç Genelgeye dayalı uygulamanın yasaya işlenmesi gerekmektedir.
Burada yıl kapanıp yıllık beyanname verildikten sonra ceza uygulanması da ceza hukukunun temel ilkesi olan ve daha önce yasal dayanaklarını yazdığım “non bis in idem” (bir fiile birden fazla ceza verilemeyeceğine ilişkin) ilkesine açıkça aykırıdır. Bu hususun da gözden geçirilmesi gerekmektedir. Şarttır. Çünkü bir mükellefin AİHM’e müracaatı halinde, Bakanlık zor durumda kalabilir. Yıllık vergi matrahının eksik beyan edilen geçici vergi matrahını da kavradığı hallerde artık geçici vergi için ayrıca ceza tarhiyatı yapılmaması gerekmektedir.
Dördüncü olarak bu hususun Kanunda vurgulanması gerekmektedir.
Geçici vergi matrahının mükelleflerce dönem sonu işlemlerine ilişkin kayıtlar yapılmadan ve dönem sonu işlemlerinden bir kısmı ihmal edilerek belirlenmesi dolayısıyla, mükelleflerin hata yapma olasılıkları yüksektir. Bu durumu dikkat alan yasa koyucu, geçici vergi matrahlarında ileride bulunacak farklarla ilgili olarak %10 oranında bir hoş görü payı öngörmüştür. Gelir Vergisi Kanunu'nun mükerrer 120 maddesinde yer alan yasal düzenlemeye göre, “yapılan incelemeler sonucunda, geçmiş dönemlere ait geçici verginin %10’u aşan tutarda eksik beyan edildiğinin tespiti halinde, eksik beyan edilen bu kısım için re’sen veya ikmalen geçici vergi tarh edilir”.
Bu düzenleme uygulamada farklı yorumlara yol açmaktadır. Bizim anlayışımızda, geçici vergi beyannamesini verenlerden, inceleme konusu yapılıp, %10’u aşmayan oranda vergi farkı bulunan mükelleflerle ilgili tarhiyat yapılmasına engel bir hoşgörü hükmüdür. Yoksa bu düzenleme, yapılan incelemelerde %10’dan fazla oranda vergi farkı olan mükelleflere yapılacak tarhiyatlarda, %10’luk kısım için de tarhiyat yapılmasına engel değildir. Ancak Maliye Bakanlığı, 217 sayılı Gelir Vergisi Genel Tebliği'nde, “%10’u aşan kısım re’sen veya ikmalen tarhiyata konu olacaktır” şeklinde görüş açıklamıştır. Buna karşılık bir 27635 sayı ve 7.6.2000 tarihli Özelge'de, “hesaplamanın, beyan edilmesi gereken matrah üzerinden yapılması gerektiği” şeklindeki açıklama yapılmıştır. Ancak Danıştay 3. Dairesi E.2005/1149 K.2005/1925 sayı ve 20.9.2005 tarihli Kararı ile –savunduğumuz görüş doğrultusunda-, eksik beyan edilen geçici verginin tamamı için yapılan tarhiyatın %10’luk kısma tekabül eden bölümünü kaldıran Malatya Vergi Mahkemesi kararını bozmuştur. Kararda “Maliye Bakanlığı görüşünü duyuran tebliğlerde, geçici vergi matrahının yüzde 10'unu aşan tutarda noksan beyan edilmesi halinde bu oranı aşan kısmın vergilendirmeye konu yapılacağı yönündeki açıklamanın, yasadaki düzenleme karşısında etkili olmayacağı açıktır.” denilmiştir. Beşinci olarak bu konunun da yasada açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.
Ve nihayet altıncı olarak, günümüz ekonomik koşulları karşısında geçici vergi dönemleri üçe indirilebilir. Ancak bu husus bir teknik gereklilik olmayıp, siyasi tercihe bağlıdır. Bumin Doğrusöz
https://www.dunya.com/kose-yazisi/gecici-vergide-alti-degisiklik-ihtiyaci/419871
Ev Sahibi Ol Kıdem Tazminatı Öde!
Başlığı okuduğunuzda bir çoğunuz bu konuda şaşıracaksınız.Okur bu soruyu yöneldiği zaman keşke bu işi bilen Uzmanların yazılarını okusa idi.
Türkiye ‘de son 20 yıldır ev sahibi olmak herkesin hayali haline geldi.Bir çok aile bütçesine uygun bir ev almak için yıllarca uğraşır.Son yıllarda emlak piyasında uygun kredi oranlarıyla, ödeme gücüne uygun,kira öder gibi ev sahibi olma kampanyasıyla ev sahibi olunur.
Özellikle yeni ve hiç oturulmamış evleri satın aldığınızda site de olsa,apartman katı da olsa, kat maliki olarak gider paylarına katılmaktan dolayı çalışanların kıdem tazminatından tapu/kat maliki sıfatıyla sorumlu olursunuz.
Şayet yeni aldığınız bina genç bina değil,yaşlı bina ise eski ve yeni mal sahiplerinin site yada apartman görevlisinin kıdem tazminatı alacağından sorumluluğunuz devam eder.
İş Kanunun ilgili maddeleri yaşayan organizmalar gibi,günün koşullarına göre işçilik alacakları yönünden önem arz eder,yetersiz kalınan noktalarda Borçlar Kanunu ve Medeni Hukuk da devreye girecektir.
Sizlerde tapulu ev sahibi olurken aynı zamanda apartman ve site görevlilerine karşı işveren konumuna getiriliyorsunuz.
Örnek:
10 yıllık apartmandan daire satın alan (A) kişisi apartman görevlisinin 10 yıllık kıdem tazminatını da üstlenmiş oluyor,eski mal sahibi ile birlikte.
4857 sayılı Kanunun 6.maddesinde İşyerinin veya bir bölümünün devri başlığı altında;
''İşyeri veya işyerinin bir bölümü hukukî bir işleme dayalı olarak başka birine devredildiğinde, devir tarihinde işyerinde veya bir bölümünde mevcut olan iş sözleşmeleri bütün hak ve borçları ile birlikte devralana geçer.
Devralan işveren, işçinin hizmet süresinin esas alındığı haklarda, işçinin devreden işveren yanında işe başladığı tarihe göre işlem yapmakla yükümlüdür.
Yukarıdaki hükümlere göre devir halinde, devirden önce doğmuş olan ve devir tarihinde ödenmesi gereken borçlardan devreden ve devralan işveren birlikte sorumludurlar. Ancak bu yükümlülüklerden devreden işverenin sorumluluğu devir tarihinden itibaren iki yıl ile sınırlıdır.''
Apartmanda görevli(kapıcı) istihdam ediliyorsa apartman işyeridir. Apartmanın bir dairesini satın alan şahsın yapmış olduğu bu hukuki işlem işyerinin bir kısmının devredilmesi işlemi anlamı ortaya çıkıyor.
4857 sayılı Yasa’ya göre evi satın alan kat maliki ile ev satan kat maliki apartman görevlisinin(kapıcının )kıdem tazminatından birlikte sorumlular. Evi satan kat malikinin bu sorumluluğu iki yıl sonra ortadan kalkar.4857 sayılı Yasa’nın 6. maddesi hükümlerinin uygulanması gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle ev satın alan kat malikinin evin satın alındığı tarihten önceki sürede kapıcının kıdem tazminatından sorumlu olup olmaması 4857 sayılı Yasa’nın 6. maddesi hükümleri kapsamında değerlendirilmesi gerekir.
Özellikle ev sahibi olalım derken,kıdem tazminatı,ihbar ve diğer işçilik ödemelerine,iş mahkemelerinden davalara kadar konulara da muhatap olacağınızı unutmayınız.
Kısaca ev alırken 4857 sayılı İş Hukukundan doğan sorumluluklarla birlikte,5510 sayılı SS ve GSS Kanunun ilgili hükümleri de sizi sıkı sıkı bağlayacaktır.
İleri de süpriz sonuçlar da ortaya çıkar;
a.)Tapunuzda şerh
b.)Tapunuzda hem işçilik alacağı yönünden hem de SGK pirm alacağı yönünden icra ile karşı karşıya kalabilirsiniz. Vedat İlki
Askerlik Borçlanması Da Emekli Aylığını Yükseltebilir
Erkek sigortalılar askerlik borçlanmasıyla emeklilikte önemli avantajlar sağlayabilir. Askerlik için yapılacak azamiden borçlanma, emekli aylığını yükseltebilir. Ayrıca yine bu sayede emeklilik tarihi öne de çekilebilir.
Soru: 1983 doğumlu lisans mezunu engelli bir memurum. İlk SGK 4a işe girişim 2002. 20.11.2017 ilk memuriyete girişim. Yüzde 42 sürekli engelli raporum var. İşçi olarak devam etseydim 19 yılda emekli olabiliyordum şimdi 18 yılda mı emekli olacağım? 8 ay 20 gün askerlik yapmıştım sağlık sebeplerinden dolayı yarım bıraktım 2003’te. Azamiden borçlansam 42 bin TL yapıyor, bu maaşı ne kadar fark ettirir? Borçlanmama değer mi? (Eser Arslan)
Emekli sandığı avantajlı
Cevap: Memur olarak devam ederseniz ve emekli aylığı öncesi
Son 3.5 yılda da memur olarak
prim ödenirse memur olarak emekli olursunuz. Memur olarak 18 yıl, 4.680 günle emekli olabilirsiniz, engellilik işe öncesi belgelenmişse. İşçi olarak ise 19 yıl, 4.240 günle emekli olabilirsiniz. Emekli Sandığı'ndan olmak sizin için daha avantajlı. 15.06.2020’de emekli olabilirsiniz. Askerliği azamiden borçlanma 2000-2008 arası dönemde size sigortalılık kazandıracağı için emekli aylığınızı yükseltir.
1 yıl daha öne çekebilirsiniz
Soru: 1.07.1993’te SSK’lı çalışmaya başladım. 1996’da Bağ-Kur’lu devam ettim 2008’e kadar. Bu tarihten sonra da tekrar SSK’lı devam ettim. 1990’da askere gitmiştim ne zaman emekli olabilirim? (Ahmet Muz)
Cevap: SSK’dan 54 yaşında, 5675 günle emekli olabilirsiniz. Primleriniz zaten dolmuş. Eğer askerlik süreniz 8 aydan fazla ise borçlanarak girişinizi geri çekip 53 yaşında emekliliğe hak kazanabilirsiniz. Priminiz dolduğu için askerlik borçlanmasıyla erken emekli olmanız mümkün.
Ramazan kolisi tazminata eklenir
Soru: 115 yıl, 3.600 günle istifa ederek önümüzdeki ay işyerinden ayrılacağım. İşveren her yıl Ramazan kolisi veriyor. Kıdem tazminatım hesaplanırken kolinin fiyatı da eklenecek mi? (Salih Yudum)
Cevap: Kıdem tazminatına esas alınacak ödemeler kapsamında düzenli yardımlar var. Ramazan kolisinin maddi değerinin hesaplanarak tazminatınıza dahil edilmesi gerekmektedir.
Eş durumundan tayin hakkı var
Soru: Bir lisede öğretmenim. Eşimin kendi dükkanı var. Eş durumundan tayin isteyebilir miyiz? Eşimin de illa memur olması mı gerekiyor? (Ayşenur Sarı)
Cevap: Memurların eş durumundan tayin istemeleri için eşlerinin de memur olmasına gerek yok. Bu konuda yapılan değişiklikle söz konusu şart kaldırıldı. Ancak bu durumdaki kişiler için son iki yılda en az 360 gün prim yatırılmış olması gerekiyor.
Son 1261 gün kritik
Soru: 1973 doğumluyum, 1992 SSK girişim var. 2694 gün prim sayısı. 2004 Bağ-Kur başlangıcı ve devam ediyor. Emeklilik için SSK, Bağ-Kur hangisi avantajlı olur, bir de ne zaman emekli olabilirim? (Bekir Sümer)
Cevap: Bağ-Kur’dan 60 yaşında, 9000 prim günüyle emekli olabilirsiniz. Eğer SSK girişiniz 23 Kasım 1992 ve öncesinde ise SSK’dan 53 yaşında 5600 günle emekli olmanız mümkün. Bağ-Kur’a ödediğiniz primlerle birlikte prim gününüz dolmuş. 2026’da yaşı dolduruyorsunuz. Emekli aylığına hak kazanmadan önceki son 1.261 gün yani 3.5 yıl SSK’lı olarak çalışırsanız bu tarihte aylık bağlatabilirsiniz. Ancak Bağ-Kur’lu çalışmaya devam ederseniz 60 yaşını beklemeniz gerekir. Okan Güray Bülbül