Mehmet Özdoğru
Genç Girişimcilere Bağ-Kur Prim Teşviki
18.05.2018 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 7143 sayılı Kanun ile 5510 sayılı Kanununun 81.maddesine eklenen (k) fıkrası ile 01.06.2018 tarihinden başlamak üzere ilk defa mükellefiyet tesis edilen ve 5510/4-b (Bağ-Kur) kapsamında tescil edilen genç girişimcilerin bir yıl süreyle sigorta primine esas kazanç alt sınırından hesaplanacak sigorta primlerinin tamamının Hazine tarafından karşılanması imkanı getirilmişti.
SGK’nın 19.07.2018 tarihli ve 2018/28 sayılı SGK Genelgesi ile uygulamanın usul ve esasları açıklanmıştır.
Kapsam
18.05.2018 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 7143 sayılı Vergi Ve Diğer Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanunun 22.maddesi ile 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 81.maddesine eklenen (k) fıkrası ile 01.06.2018 tarihinden başlamak üzere ilk defa mükellefiyet tesis edilen ve 5510/4-b kapsamında tescil edilen genç girişimcilerin bir yıl süreyle sigorta primine esas kazanç alt sınırından hesaplanacak sigorta primlerinin tamamının Hazine tarafından karşılanması imkanı getirilmişti.
Yeni teşvik uygulamasının usul ve esasları, SGK tarafından yayımlanan 19.07.2018 tarihli ve 2018/28 sayılı Genelgede açıklanmıştır.
1-Kapsama Giren Sigortalılar:
a) 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun mükerrer 20.maddesi kapsamında genç girişimcilerde kazanç istisnasından faydalanan,
b) Sigortalının vergi mükellefiyet başlangış tarihi itibarıyla 18 yaşını doldurmuş, 29 yaşını doldurmamış olan,
c) 01.06.2018 tarihinden itibaren 5510 sayılı Kanunun 4/1-b (Bağ-Kur) maddesi kapsamında sigortalı sayılan/tescil edilen,
d) Mevcut bir işletmeye sonradan ortak olmayan,
Sigortalılar teşviklerden yararlanabilecektir.
2-Tüzel Kişiler:
Adi ortalıklarda ve şahıs şirket ortaklıklarında sadece en genç olan bir ortak bu teşvikten yararlanabilecektir.
Ancak, bu durumda ortaklardan her birinin teşvik şartlarından yararlanabilir olması gereklidir.
3-Faydalanma Şartları:
a) İşe başlamanın GVK/20.maddesi gereği kanuni süresinde bildirilmiş olması,
b) Kendi işinde bilfiil çalışılması, işin sevk ve idare edilmesi,
c) SGK ve GİB arasında elektronik sorgulama yapılıncaya kadar, ilgili vergi dairesinden GVK/20.madde kapsamında kazanç istisnasından faydalandığına dair alınacak belge ile ilgili SGK müdürlüğüne müracaat edilmesi,
Gerekmektedir.
4-Teşvik Süresi ve Tutarı:
Sigortalılar teşvikten 1 yıl süre ile faydalanabilcektir.
SPEK alt sınırı üzerinden hesaplanacak sigorta primlerinin tamamı Hazine tarafından karşılancak olup her ay için yararlanılacak teşvik (2.029,50 x %34,5 = 700,18 TL) ve yıllık tutarı da (700,18 x 12 = 8.402,16 TL) olacaktır.
Bu destek ile ilgili olarak daha detaylı açıklamaları ve örnekleri 2018/28 sayılı Genelgeden inceleyebilirsiniz.pwc
Söz konusu SGK Genelgesine aşağıdaki bağlantı aracılığıyla ulaşabilirsiniz.
Mali Yargıda Hak Arama Ve Bunun Hukuksal Sonuçları
Vergi ödevi Anayasamızın 73.maddesinde tanımını bularak herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere mali gücüne göre vergi ödemekle mükelleftirler. Bir mükellefin, mükellef olabilmesi veya bu kişiden ve idare tarafından vergi talep edilebilmesi için bu kişi tarafından gelirin elde edilmiş olması veya vergiyi doğuran olayın gerçekleşmiş olması veyahut da hukuksal durumun tamamlanmış olması zorunludur (Bkz. VUK md.19).
Vergi hukukunda tebligat çok önemlidir. Hiçbir vesika tebliğ edilmeden hüküm ifade etmez. Tebligat yapılmadan da hiçbir şekilde icrai takip yapılamaz. Çok özel durumlarda bu tebligat ilan yoluyla da yapılabilecektir. Tebligat yapılmamışsa mükellef yasal haklarını hiçbir yerde takip edemez ve idare de tebligat yapmadan mükellef nezdinde bir talepte bulunamaz.
Vergi idaresinin her türlü eylem ve işlemleri Anayasamızın 125.maddesine göre, yargı yolu açık olmak üzere denetime tabi tutulmuştur. Vergi yargısı uzun ve sabır isteyen meşakkatli bir yoldur. Vergi idaresinin her türlü vergisel tebligatlarına karşı vergi mahkemelerinde veya idare mahkemelerinde dava yolu açıktır. Davanın açılması mükellefleri bu işlemlerden tam manasıyla koruyup/korumadığı tartışılabilir. Örneğin, bir şirket borcu dolayısıyla çok kısa bir süre şirkette ortak olan kişinin sahip olduğu araçlarına önce haciz konulması daha sonra bu kişi adına 5 ay sonra ödeme emri tebliğ edilmesi yasal ve isabetli değildir. Ancak idare, haciz koyduğu tarihte mükellefe henüz ödeme emri tebliği yapmamıştır. İdare önce araca haciz koymakta ve 5-6 ay sonra da söz konusu ödeme emirlerini bireyselleştirerek ilgili kişiye tebliğ etme yolunu tercih etmektedir. Oysaki, işlemlerin tam aksi yönünde yürütülmesi esastır. Yani, önce kişinin ödeme emri tebliğ edilmeli ve bu ödeme emrinin kesinleşmesine göre de ayrıca kişinin aracına haciz konulması aşamasına gelinmelidir. Özetle bu aşamada, ödeme emri kesinleşmeden hiçbir icrai işlem tesis edilemeyecektir.
Dava açıldığı andan itibaren başlayıp, dava neticeleninceye kadar olan süreç bizi yargılama hukukunun içine dahil etmektedir. Vergi mükelleflerinin, vergi yargılaması süresi içinde adil yargılamayı talep etme hakları bulunmaktadır. Adil yargılama hakkı denilince aklımıza, İdari Yargılama Usul Kanunun 27, 28 ve Anayasamızın 36. maddesi gelmektedir. İYUK’nun 28/1 md. hükmü hukuka aykırı bir uygulamayı öngörmektedir. Oysa ki, mahkeme kararlarının infaz süresi açık olmasına rağmen bu madde hükmüne göre haciz veya ihtiyati haciz uygulamaları ile ilgili davalarda verilen kararlar hakkında bu kararların kesinleşmesinden sonra idarece işlem tesis edileceği yöndeki hüküm mükellef haklarına aykırılık teşkil etmektedir. Maddeye göre, vergi mahkemesinde açtığı davayı kazanan mükellefin bu davası en son yargı mercii olan Danıştay’dan kesin karar alınmadığı sürece mükellefin açtığı davayı kazanmasının hiçbir anlamı yoktur. yine diğer taraftan, adil yargılama hakkı ile ilgili olarak Anayasamızın 36. maddesinde hak arama hürriyeti konusu işlenmiştir. Bu hakla kişilerin yargılamanın süresince ve bu sürece ilişkin konumları adil yargılama hakkı güvenceye alınmıştır. Adil yargılanma hakkı denilince, mahkemeye erişim hakkı, yargılama sürecinde makul süre hakkı, kamuya açık duruşma hakkı, susma hakkı, silahların eşitliği hakkı, adli yardım hakkı ve nihayet vergi cezalarının mirasçılara intikal etmemesi ve masumiyet karinesi de sayılabilir.
Tekrar başa dönersek, mükellefin dava açması idari işlemi veya vergi dairesi tarafından önerilen tarhiyatı veya uygulana hacze her zaman mükellef lehine çözmeyebilecektir. İdare, 2577 sayılı yasanın 28. maddesinin 1. bendi hükmü uyarınca bazı davalarda kesinleşmiş kararın gelmesini beklenilmektedir. Burada esasında mükellefin hakları ihlal edilmektedir. Vergi mükellefleri tarafından dava açılması her zaman tahakkuk eden tarhiyatlar için hukuki himayenin tam olduğu ve sağlanacağı güvencesini vermeyebilir. Halbuki, dava ve savunma hakkı bütün hakların koruyucusudur. Hukuksal koruma yok ise, o vakit o hakta fiilen yok sayılmaktadır. Dava hakkı olmayan borçlar eksik borç sayılmıştır. Hatta hukukumuzun da temeli olan Roma Hukukunda hakların doğumunun hukuki himaye yani dava hakkı ile olduğu, yani bir ilişkiye hukuki himaye tanındığında hak haline geldiği ifade edilmektedir.
Sonuç olarak, mükelleflerin kendilerine tebliğ edilen her türlü evrakları saklamaları, bu evrakların üzerinde yazılı belgeye göre dava açma hakkı, uzlaşma hakkı ve diğer yasal haklarının süresinde kullanmaları zorunludur. Süresinde gereği yapılmayan bir belge için mükellefin haklı olması halinde de süre aşımı dolayısıyla artık bu hak geriye dönüştürülemeyecektir. Süre geçici dolayısıyla mükellefin haklı olması halinde de artık bu hakkını araması yolları sınırlandırılmış olacaktır. Mükelleflerin alacağı önlemler evraktaki müracaat ve hakların kullanılması ile ilgili sürelere sıkı sıkıya bağlıdır. Genellikle bu süreler 7 gün veya 30 gün şeklinde olabilmektedir. Hiçbir evrak gelişi güzel mükellefe tebliğ edilemez. Tebliğ edilmiş ise, tebliğ edilen bu evrakın mutlak bir anlamı bulunmaktadır. tebliğ edilen evrak üzerine mükellef tarafından duyarsız kalınması durumunda ileride bu mükellefin başı derde girebilir. Ve hatta sermayesini, servetini dahi kaybedebilir. Tebligatın da mükellefe veya yasada sayılan kimselere mutlaka tebliğ edilmesi zorunludur. Mükellefin işyerindeki misafirine veya akrabasına tebligat yapılamaz. Tebliğin kimlere yapılacağı 213 sayılı VUK’un 94.maddesinde belirtilmiştir. Mükellefin işçisine tebligat yapılabilir. Mükellefin 18 yaşından küçük çocuğuna tebligat yapılamaz. Tebligat ile ilgili hususlarda vergi dairesi personelinin de çok dikkat etmesi gereklidir. Mükellefin yokluğunda yapılacak tebligatlarda, tebligat yapılan kişinin VUK 94. madde hükmüne uygun olmaması halinde yapılan tebligat geçersizdir. Nazlı Gaye Alpaslan
Senet İmzalayan İsçiler Dikkat Geçerliliği Yok!
İşçiye çıkarken tazminat ödememek için işe girişte senet alınamaz. Böyle bir senet alınmış olsa dahi bunun geçerliliği söz konusu olmaz. İşten çıkarsanız, işveren senede dayanarak tazminat dahil hiçbir işlem yapamaz.
Soru: İşveren işe girerken boş senede imza attırmıştı. İşe ihtiyacım vardı imzaladım. Şimdi işten çıkmak istiyorum, çıkamazsın senet var elimde diyor. Senetle bana dava açabilir mi? (Ekrem Maşuk)
Cevap: Senet, hukuken sebebe bağlı bir belgedir. Yani senet alan bir kişinin karşı taraftan bir sebep karşılığında bu senedi almış olması gerekir. İşe giren işçinin işverenine senet vermesi için ortada bir sebep yoktur.
TAZMİNAT İÇİN KULLANAMAZ
İşçinin ileride işverene veya işyerine zarar verebileceği gerekçesiyle veya işten çıkarken tazminat ödememek için işçiden senet alınamaz. Böyle bir senet alınmış olsa dahi geçerliliği söz konusu olmayacaktır. Dolayısıyla işten çıkarsanız işvereniniz senede dayanarak işlem yapamaz. Ancak ihbar süresine uymanız gerekebilir. İşverene işten çıkacağınızı söyledikten sonra ihbar süresi kadar çalışmanızı isterse, buna uymanız gerekir.
Zamanaşımı 10 yıl
Soru: Prim iadesi yazını okudum. Benim iki yerden SSK prim ödemem var. 1978-1983 arası aynı, şirketin ikinci işyerinden SSK primi ödedim. 1999’da emekli oldum. İkinci işyerinden emekliliğe bir katkı olmadı. Bu primi alma hakkım var mı? (Ahmet Duran)
Cevap: Birden fazla işyerinden ödenen primlerin ilgili dönemde prime esas kazanç tavanını aşan miktarlarının emekli aylığına katkısı olmaz. Bu dönemde ödenmiş primlerin prime esas kazanç sınırını aşan kısmını iade alabilirdiniz. Ancak iade işleminin yapılabilmesi için SGK’ya yazılı başvuru yapmanız gerekiyordu. Bu başvuru için de 10 yıllık zamanaşımı söz konusu. Bu nedenle böyle bir talepte bulunmanız ne yazık ki mümkün değil.
Emekli aylığına etkisi değişir
Soru: Tavandan askerlik borçlanması yapacağım. Emeklilik hesaplanırken son aylara mı dahil ediliyor? (Ayhan Bacaksız)
Cevap: Askerlik döneminize ve borçlanma talep ettiğiniz tarihe göre askerlik borçlanmasının emekli aylığına etkisi farklılaşabiliyor. Borçlanmanın son aylara dahil edilmesi gibi bir durum söz konusu değil, ancak askerlik ve borçlanma tarihine göre emekli aylığına etkisi değişiyor.
Borçlular da sağlıktan yararlanır
Soru: Bağ-Kur borcu olup da sağlıktan yararlanmak için hastaneye gitmem yeterli mi? Yoksa gitmeden önce SGK’ya gitmem gerekiyor mu? (Hasan Deveci)
Cevap: Bağ-Kurlular 31.12.2018’e kadar iki aydan fazla prim borcu olsa dahi Sağlık Bakanlığı ve bağlı kuruluşlarına ait sağlık tesisleriyle üniversite hastanelerinden sağlık hizmeti alabiliyor. Bakmakla yükümlü olduğu kişiler de hastane kapısından dönmüyor. Bu şekilde sağlık hakkından yararlanmanız için önceden SGK’ya başvuru şartı yok. Dolayısıyla Sağlık Bakanlığı ve bağlı kuruluşlarına ait sağlık tesislerinden faydalanabilirsiniz.
1.5 yıl çalışmanız lazım
Soru: 2001 yılında sigortam başladı. 11 yıl çalıştım. Daha sonra doğum nedeniyle işten ayrıldım ve üç çocuk sahibi oldum. İşe geri dönüp, çalışmaya devam etmeyeceğim. Yaştan emekli olabilir miyim? (Esra Sarı)
Cevap: 9 Eylül 1999 sonrasında ilk kez sigortalı olan kadın sigortalılar için yaştan emeklilik şartları 58 yaş, 25 yıl sigortalılık ve 4.500 prim günüdür. Sizin 2026’da sigortalılık süreniz dolacak ve 58 yaşınızda yaştan emekli olabileceksiniz. Ancak sigorta girişiniz 9 Eylül 1999 sonrası olduğu için 3.600 günle değil, 4.500 günle emekli olabilirsiniz. Yani 1.5 yıl çalışmanız gerekiyor. Okan Güray Bülbül
Taleple Bağlılık İlkesi
Taleple bağlılık ilkesi uyarınca, hakim tarafların talep sonuçları ile bağlıdır ve talep edilenden fazlasına ya da başka bir şeye karar veremez (6100 sayılı HMK m. 26).
TALEPLE BAĞLILIK İLKESİNE İLİŞKİN KARARLAR
- “6100 sayılı HMK’nın “Taleple Bağlılık İlkesi” başlıklı 26. maddesine göre Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir. Hâkimin, tarafların talebiyle bağlı olmadığına ilişkin kanun hükümleri saklıdır. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davacının kıdem tazminatı 3.132,29 TL net / 3.156,25 TL brüt, ihbar tazminatı 1.429,40 TL net / 1.696,80 TL brüt ve fazla mesai ücreti 3.283,78 TL net / 3.898,08 TL brüt olarak hesaplanmıştır. Davacı ıslah dilekçesi ile birlikte nihai olarak; 3.132,29 TL net kıdem tazminatı, 1.429,40 TL net ihbar tazminatı ve 3.283,78 TL net fazla mesai ücreti alacaklarının hüküm altına alınmasını istediği halde Mahkemece, davacının açık talebi karşısında net tutarlar yerine 3.156,25 TL brüt kıdem tazminatı, 1.696,80 TL brüt ihbar tazminatı ve 3.898,08 TL brüt fazla mesai ücreti alacaklarına hükmedilmesi HMK’nın 26. maddesine aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.” Yargıtay 9. HD., E:2017/7573, K:2018/12978, T: 07.06.2018
- “Somut uyuşmazlıkta, dava dilekçesinde davacının davalılara ait işyerinde çalıştığı süre boyunca 2 haftalık yıllık izninin kullandırılmadığı ve karşılığının ödenmediği beyan edilerek yıllık izin ücreti talep edilmiştir. Mahkemece, 6100 sayılı HMK’nın 25 ve 26. maddelerinde düzenlenen vakıa ve taleple bağlılık kurallarına aykırı olarak 50 günlük izin ücretinin hüküm altına alınması hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.” Yargıtay 9. HD., E: 2017/8371, K: 2018/12971, T: 07.06.2018
- “Davacı vekili, dava ve ıslah dilekçelerinde kıdem tazminatı dışındaki alacak kalemlerinin yasal faizi ile birlikte tahsilini talep etmiştir. Mahkemece ihbar tazminatı alacağının yasal faizi ile tahsiline dair hüküm kurulması doğru ise de, genel tatil ve fazla mesai ücreti alacaklarında taleple bağlı kalınarak, yasal faizi aşmamak üzere bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faizi ile birlikte tahsiline hükmedilmesi gerekirken, doğrudan en yüksek mevduat faizine hükmedilmesi hatalı olup, ayrı bir bozma nedenidir.” Yargıtay 9. HD., E:2015/19376, K:2018/12064, T:29.05.2018
- “Dava dilekçesinde faiz talebi olmasına karşın ıslah dilekçesinde faiz talebinin bulunmamasına rağmen ıslah ile artırılan kısımlara da faiz yürütülmesi HMK’nun 26. maddesindeki taleple bağlılık kuralının ihlali olup hatalıdır.” Yargıtay 9. HD., E:2017/21538, K:2017/10569, T:15.06.2017
- “Somut uyuşmazlıkta, HMK.nun 26. maddesindeki taleple bağlılık kuralı ihlal edilerek, fazla mesai ücreti alacağı bakımından toplam talebin 7.778,12 TL. asgari geçim indirimi alacağı açısından ise toplam talebin 1.572,51 TL. olmasına rağmen bu taleplerin üzerindeki miktarların hüküm altına alınması hatalıdır.” Yargıtay 9. HD., E:2015/7000, K:2017/321, T: 19.01.2017
- “Davacı dava dilekçesi ile işyerinde haftada 5 gün 08:00-21:00/22:00 saatleri arasında, cumartesi günü ise 08:00-17:00 saatleri arasında çalıştığını açıklamasına rağmen, hükme esas alınan bilirkişi raporunda cumartesi günü çalışmanın 08:00-18:00 arası kabul edilerek hesaplanması, HMK.nın 25. Maddesindeki “vakıa ile bağlılık ve 26. maddesindeki taleple bağlılık kuralına aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.” Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, E:2016/20228, K:2018/1269, T:25.01.2018
- “Davacı işçinin fazla mesai alacağı konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır. HMK.’un 26. maddesi “Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir.” hükmü uyarınca taleple bağlılık kuralına aykırı olarak talepten fazlasına karar verilmesi usule aykırıdır. Somut olayda davacı işçi davalı işyerinde ayda iki cumartesi çalıştığını belirttiği halde Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının fazla mesaisi tanık beyanlarına göre haftanın altı günü çalıştığı kabulü ile hesaplandığı anlaşılmıştır. Hal böyle iken, dava konusu fazla çalışma ücreti alacağının, dava dilekçesinde belirtilen ayda iki cumartesi günü çalışıldığı hususu dikkate alınarak hesaplanması gerekirken davacının talebi aşılarak yazılı şekilde karar verilmesi isabetli olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.” Yargıtay 22. HD., E:2017/8747, K:2017/21462, T:12.10.2017
- “Davacı kısmi dava açmıştır. Islah ile alacak miktarlarını artırmış, ancak faiz talep etmemiştir. Buna karşın Mahkemece ıslah ile artırılan miktar için faize hükmedilmesi taleple bağlılık kuralına aykırı olup, isabetsizdir.” Yargıtay 9. HD., E:2015/22360, K:2017/9851, T:06.06.2017
- “Taraflar arasında davacının yıllık ücretli izin alacağının hesaplanması konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 26. maddesi “Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir.” hükmü uyarınca taleple bağlılık kuralına aykırı olarak talepten fazlasına karar verilmesi usule aykırıdır. Somut olayda davacı dava dilekçesinde hak edilen yıllık ücretli iznine ilişkin yılda sadece 5 gün izin kullandırıldığını, kullandırılmayan ücretli izne ilişkin ücretlerin ödenmediğini beyan etmiştir. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda; davacının hizmet süresine göre, yüzelli gün izin hakkının bulunduğu, davacı tarafından imzalı yıllık ücretli izin belgelerine göre, 100 gün izin kullandığı belirtilerek 50 gün üzerinden yıllık ücretli izin alacağı hesaplanmış ise de; imzalı yıllık ücretli izin belgeleri ile birlikte davacının yılda beş gün izin kullandırıldığına dair beyanı da dikkate alınarak hesaplama yapılması gerekirken yazılı şekilde talep aşılarak hesaplama yapılması hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.” Yargıtay 22. HD., E:2017/5775, K:2017/4802, T:07.03.2017
- “Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının davalı nezdinde geçen tüm hizmet süresi için yıllık izin ücreti hesabı yapılmış ise de davacı taraf dava dilekçesinde “son yıla ait izninin kullandırılmadığı, önceki yıl izninin ise Ramazan Bayramına denk gelecek şekilde sadece 7 gün kullandırıldığı” şeklinde beyanda bulunmuştur. Davacı tarafın bu açıklaması dikkate alınmadan talep aşılarak yazılı şekilde yıllık izin ücretine hükmedilmesi 6100 sayılı HMK’nın 26. Maddesinde belirtilen taleple bağlılık kuralına aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.” Yargıtay 9. HD., E:2014/16164, K:2015/28915, T:19/10/2015
- “…kısa kararda fazla çalışma ücreti alacağının brüt 1.451,96 TL yerine brüt 2.263,21 TL olarak yazılması hatalı olup, fazla çalışma ücreti alacağının taleple bağlı kalınarak brüt 1.451,96 TL olarak hüküm altına alınması gerekir.” Yargıtay 22. HD., E:2014/1594, K:2015/16526, T:06.05.2015
- “Hüküm altına alınan tazminat ve alacaklar 2002 yılı bordrosundaki ücret esas alınarak ve asgari ücrete oranlanarak hesaplanmıştır. Davacı taraf asgari ücretle çalıştığını belirtmiş ve kendisini sınırlamıştır. HUMK.’nun 74. maddesindeki taleple bağlılık kuralı gereği tazminat ve alacakların asgari ücret esas alınarak belirlenmesi gerekir.” Yargıtay 9. HD., E:2007/33271, K:2008/33621, T:15.12.2008
- “Somut olayda davacı, dava dilekçesinde ücretinin 600,00 TL olduğunu belirterek işçilik alacaklarının tahsilini istemiştir. Bilirkişi raporunda davacının ücretinin 608,40 TL olduğu kabul edilerek hesap yapılmıştır. 1086 sayılı HUMK.nun 74. (H.M.K. 26.) maddesinde düzenlenen taleple bağlılık kuralı gereği Mahkemece davacının ücretinin 600,00 TL. olduğunun kabulü ile karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde talebin aşılması hatalıdır.” Yargıtay 9. HD., E:2009/37374, K:2012/160, T:16.01.2012
- “…dava dilekçesinde 62 günlük izin ücreti alacağının ödenmediğinin açıkça beyan edilmesi karşısında hükme dayanak bilirkişi raporunda bu süreyi aşar şekilde izin alacağının hesaplanması da maddi vaka ve taleple bağlılık kuralına aykırıdır. Mahkemece taleple bağlılık kuralına aykırı olarak ve hatalı hesap tarzına itibarla yıllık ücretli izin alacağının hüküm altına alınması da bozmayı gerektirmiştir.” Yargıtay 9 HD, E: 2016/798, K: 2017/1929, T: 28.11.2017
Yıllık Ücretli İzin Süresinin Ücrete Dönüşmesi
YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ
Yargıtay 9. HD., E: 2017/8371, K: 2018/12971, T: 07.06.2018
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalılardan A……. A.Ş. vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
YARGITAY KARARI
A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkiline hiçbir zaman ücret pusulası verilmediğini, bu nedenle ücretin unsurlarının hiçbir zaman bilinemediğini, müvekkilinin 05/12/2006-06/12/2011 tarihleri arasında çay ve temizlik elemanı olarak istihdam edildiğini ancak asıl işlerinde yaptırıldığını, asgari ücretli çalıştığını, müvekkilinin haksız ve nedensiz olarak işten çıkartıldığını ileri sürerek, kıdem, ihbar tazminatları ile fazla mesai ücreti ve yıllık izin ücreti alacaklarının davalılardan tahsilini istemiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı A…………. A.Ş. vekili, haksız açılan davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı P………… A.Ş., davaya karşı cevap dilekçesi sunmamıştır.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davalı işverenin iş sözleşmesini fesihte haksız olduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı davalı A………… A.Ş. vekili temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalı Anadolubank A.Ş. vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasında uyuşmazlık, işçinin kullandırılmayan izin sürelerine ait ücretlere hak kazanıp kazanmadığı noktasında toplanmaktadır.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 59. maddesinde, iş sözleşmesinin herhangi bir nedenle sona ermesi halinde, işçiye kullandırılmayan yıllık izin sürelerine ait ücretlerin son ücret üzerinden ödeneceği hükme bağlanmıştır. Yıllık izin hakkının ücrete dönüşmesi için iş sözleşmesinin feshi şarttır. Bu noktada, sözleşmenin sona erme şeklinin ve haklı nedene dayanıp dayanmadığının önemi bulunmamaktadır.
Yıllık izinlerin kullandırıldığı noktasında ispat yükü işverene aittir. İşveren yıllık izinlerin kullandırıldığını imzalı izin defteri veya eşdeğer bir belge ile kanıtlamalıdır. Bu konuda ispat yükü üzerinde olan işveren, işçiye yemin teklif edebilir.
Somut uyuşmazlıkta, dava dilekçesinde davacının davalılara ait işyerinde çalıştığı süre boyunca 2 haftalık yıllık izninin kullandırılmadığı ve karşılığının ödenmediği beyan edilerek yıllık izin ücreti talep edilmiştir.
Mahkemece, 6100 sayılı HMK’nın 25 ve 26. maddelerinde düzenlenen vakıa ve taleple bağlılık kurallarına aykırı olarak 50 günlük izin ücretinin hüküm altına alınması hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 07.06.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
http://iskanunu.net/yillik-ucretli-izin-suresinin-ucrete-donusmesi-taleple-baglilik/
Sözleşmenizde Süre Varsa
Bir firmada süreli sözleşme karşılığı çalışıyorum. Sözleşmem bitmeden işverenin çıkarması ya da sözleşmem bittikten sonra işten ayrılmam durumunda işe iade veya tazminat talep edebilir miyim? 5...382487 Nolu SMS
İş Kanunu'na göre işe iade hakkından yararlanmak için, 30 veya daha fazla işçi çalıştıran işyerlerinde en az 6 aylık kıdemi olan işçinin belirsiz süreli iş sözleşmesini fesheden işveren, işçinin yeterliliğinden veya davranışlarından ya da işletmenin, işyerinin veya işin gereklerinden kaynaklanan geçerli bir sebebe dayanmak zorundadır. Belirli süreli iş sözleşmelerinde işe iade hakkı bulunmamaktadır. Ancak belirli süreli iş sözleşmesi ile çalıştığınızdan ve iş sözleşmeniz süresinden önce haklı bir nedene dayandırılmadan sona erdirilmiş yada erdirilecekse aradaki sürenin ücretini tazminat olarak işverenin ödemesi gerekmektedir.
İşyerimizde 3 yıldır çalışan bir arkadaşımız işten ayrıldı. Arkadaşımız 3 yıldır izin kullanmadı. Kendi ayrıldığı için tazminat ödemeyeceğiz.
Tazminatsız işten ayrılan işçiye geriye dönük izin parası ödeyecek miyiz? 5...768557 Nolu SMS
İş Kanunu'na göre İş sözleşmesinin, herhangi bir nedenle sona ermesi halinde yani tazminat verilip verilmeyeceğine bakılmaksızın işçinin hak kazanıp da kullanmadığı yıllık izin sürelerine ait ücreti, sözleşmenin sona erdiği tarihteki ücreti üzerinden kendisine veya hak sahiplerine ödenir. İşçiye çalıştığı dönem içinde kullanmadığı izinlerin toplamı kadar yani 3 sene çalışmış ise ve hiç izin kullanmamış ise 42 günlük ücreti tutarında izin parası ödenmesi gerekir.
Ne zaman emekli olurum?
03.05.1974 doğum tarihim, SSK girişim 01.05.1996, 5092 gün primim var. Askerliğimi 1994'te 18 ay yaptım. 5...554876 Nolu SMS
SSK girişinize göre, 25 yıl, 56 yaş ve 5825 prim gün şartlarına tabisiniz. 6 aylık askerlik borçlanması yaparak 25 yıl, 55 yaş, 5750 prim gün şartlarına tabi olabilirsiniz. Buna göre de 478 gün daha prim ödeyerek 55 yaşınızın dolacağı 04.05.2029 tarihinde emekli olabilirsiniz Ali Şerbetçi
https://www.takvim.com.tr/yazarlar/aliserbetci/2018/07/27/sozlesmenizde-sure-varsa
Seçilmiş Gelir İdaresi özelgeleri
Gelir İdaresi özelgeleri, vergi cezası ve gecikme faizine karşı koruma sağlıyor. Aynı nitelikli özelgeler sadece özelgenin verildiği değil bütün mükellefler için aynı sonuçları doğuruyor. Bu nedenle özelgeler oldukça önemli ve izlenmesi gereken kaynaklar.
Gelir İdaresi'nce verilen özelgelerden seçilmiş bazılarının özetine, yorum yapmadan zaman zaman bu köşede yer vermeye çalışıyorum. İşte son zamanlarda verilen özelgelerden seçtiğim bazılarının özeti. Özelgelerin tam metinlerine Gelir İdaresi'nin internet sitesinden ulaşmak mümkün.
Bankaya ait taşınmazın Hazine'ye ait taşınmazla trampa edilmesi halinde kurumlar vergisi ve BSMV yükümlülüğü doğar mı?
(16.03.2018 tarih ve 116967 sayılı özelge)
Sahip olunan arsa ve binaların Hazineye ait arsayla trampa edilmesi iki ayrı işlem olup, kurum mülkiyetinden çıkan taşınmazların devri satış hükmündedir. Bu kapsamda, trampaya konu edilen taşınmazların devir/satış bedeli ile bunların envanter defterinde kayıtlı değerleri (birikmiş amortismanlar düşüldükten sonraki net defter değerleri) arasındaki farkın, devir/satış işleminin yapıldığı hesap döneminin kurum kazancına dahil edilmesi gerekir.
Öte yandan, bankaların her ne şekilde olursa olsun yapmış oldukları bütün işlemler sonucu lehlerine almış oldukları her türlü paralar BSMV’ye tabidir.
Bankanın aktifinde kayıtlı olan taşınmazların Hazineye ait arsayla trampa edilmesi işlemi satış hükmünde olduğundan, yapılan taşınmaz satışı dolayısıyla lehe alınan paraların BSMV’ye tabi tutulması gerekmektedir. Söz konusu satış işleminde BSMV matrahı banka aktifinde kayıtlı olan taşınmazların satış bedellerinden birikmiş amortismanlar ve varsa enflasyon düzeltme farklarının dikkate alınması suretiyle hesaplanacak olan kayıtlı değerleri düşülerek bulunacak tutardır.
Finansal kiralama sözleşmesinin devrinde KDV doğar mı? Bu işlemde belge düzeni nasıl olmalıdır?
(04.04.2018 tarih ve 331710 sayılı özelge)
Finansal kiralama sözleşmesinin başka bir finansal kiralama şirketine tüm hak ve yükümlülükleri ile devredilmesi işlemi, esas itibariyle finansal kiralamaya konu malın mülkiyetinin devri, dolayısıyla söz konusu malın satışı mahiyetindedir.
Dolayısıyla bu işlemin satış olarak kabul edilmesi, satış bedeli üzerinden söz konusu malın tabi olduğu oranda KDV hesaplanması ve hesaplanan KDV’yi ihtiva edecek şekilde fatura düzenlenmesi gerekmektedir.
KDV iadesinin fazla alınması nedeniyle yapılan tarhiyat vergi indirimini ortadan kaldırır mı?
(10.05.2018 tarih ve 2014105 sayılı özelge)
İndirimli orana tabi mal tesliminden kaynaklanan KDV iadesi tutarlarının fazla ve yersiz olarak alındığı yönündeki tespit üzerine, şirket adına yapılan tarhiyat, indirimin hesaplanacağı beyannamenin ait olduğu yıl ile bu yıldan önceki son iki yıl içerisinde yapılmış olması ve kesinleşmiş yargı kararlarıyla veya uzlaşma ya da düzeltme hükümlerine göre tamamen ortadan kaldırılmayıp, uzlaşmaya gidilmek suretiyle ödenmiş olması halinde, %5 kurumlar vergisi indiriminden yararlanmaya engeldir.
Belediyeden satın alınan taşınmaza ilişkin ödemeler banka dekontuyla belgelendirilebilir mi? Ödenen KDV bu belgeye dayanılarak indirim konusu yapılabilir mi?
(29.05.2018 tarih ve 209179 sayılı özelge)
Kurumlar vergisi mükellefiyeti bulunmayan belediyelerin katma değer vergisine tabi işlemleriyle ilgili olarak fatura düzenlemesi mümkün bulunmaktadır. Ancak fatura düzenlenmemesi durumunda, bu işlemlerin tabi olunan ilgili mevzuata göre işlemin mahiyetini ve miktarını göstermek üzere düzenlenen belgelerle tevsik edilmesi gerekmektedir.
Buna göre, belediyeden yapılan taşınmaz alımına ilişkin olarak, kurumlar vergisi mükellefiyetinin bulunmaması kaydıyla, belediyenin fatura düzenleme zorunluluğu bulunmamakta olup, bu durumda adı geçen belediye başkanlığı tarafından, tabi olduğu mevzuata göre düzenleyeceği belgelerle işlemin tevsik edilmesi gerekmektedir.
Öte yandan, KDV mükelleflerinin kendilerine yapılan teslim ve hizmetlere ait katma değer vergisini indirim konusu yapabilmesi için, öncelikle bu işlemlere ilişkin katma değer vergisinin fatura ve benzeri belgelerle tevsik edilmesi ve bu belgelerin yasal süresi içinde kanuni defterlere kaydedilmesi gerekmektedir.
Bu çerçevede, alınan taşınmazın satışı karşılığında fatura düzenlenmemesi ve ödemenin banka kanalıyla yapılması durumunda, belediye tarafından düzenlenen detay tahsilat raporu ve banka dekontunun, Vergi Usul Kanunu uyarınca fatura veya fatura yerine geçen belge kapsamında değerlendirilmesi ve vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu takvim yılı içinde kanuni defterlere kaydedilmesi şartıyla indirim konusu yapılabilmesi mümkün bulunmaktadır. Recep Bıyık
https://www.dunya.com/kose-yazisi/secilmis-gelir-idaresi-ozelgeleri/423541
Bedelli Askerlikte Tazminat Var Mı?
Bir süredir gündemde olan ve gençlerin heyecanla beklediği bedelli askerlik niayet TBMM’de görüşülerek yasalaştı. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından onaylandığında da yürürlüğe girecek.
Bedelli askerlikten, son dakika değişikliğiyle 1 Ocak 1994 tarihi de dahil, bu tarihten önce doğup, 15 bin TL ödeyen ve 21 gün temel askerlik eğitimi alanlar yararlanabilecek. Bedelli askerlikten yararlanmak isteyen yükümlüler; bu düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 3 ay içinde askerlik şubelerine veya yurt dışı temsilciliklerine başvuracak.
Gurbetçiler için de farklı bir düzenleme var. Yurt dışında yaşayanlar en az 3 yıl süreyle yabancı ülkelerde bulunmak şartıyla, 2 bin euro ödemeleri ve Milli Savunma Bakanlığı'nca verilecek uzaktan eğitimi almaları halinde askerlik hizmetini yerine getirmiş sayılacak.
1475 sayılı Yasa'nın 14. maddesinin üçüncü fıkrasına göre; İşçi, muvazzaf askerlik hizmeti sebebiyle iş sözleşmesini feshetmesi halinde kıdem tazminatına hak kazanmaktadır.
Bedelli askerlikte önemli düzenlemelerden birisini de bedelli askerlik yapanların temel askerlik eğitimi süresince çalıştıkları iş yeri, kurum ve kuruluşlar tarafından aylıksız veya ücretsiz izinli olarak sayılmaları oluşturuyor.
Buna göre, yaklaşık 400 bin kişinin faydalanmasının beklendiği bedelli askerliğe başvuranlar için 21 günlük temel eğitim süresinde işyerleri tarafından işten çıkış işlemi yapılmayacak. Böylece 21 günlük askerlik sonrasında işsiz kalma riski olmayacak. Ancak, öte yandan da çalışan açısından da bedelli askerlik nedeniyle kıdem tazminatı alınamayacak.
Ücretsiz izin döneminde ayrıca herhangi bir SGK sigorta primi yatırılmayacağı gibi, işyerinden bir ücrette alınmayacak. Resul Kurt
https://www.dunya.com/kose-yazisi/bedellide-tazminat-var-mi/423539
Yanıltıcı Fatura Şüphesi Ve Düzeltici Beyanname
Son zamanlarda vergi dairelerinden mükelleflere yazılar tebliğ edilerek bu yazılar içersinde mükelleflerin kullandığı faturaların sahte fatura olduğu ve bu faturaların kayıtlardan çıkartılarak ilgili KDV, geçici vergi, kurum, gelir ve diğer ilgili beyannamelerin düzeltilmesi gerektiği tebliğ edilmektedir.
Uygulamada vergi daireleri mükelleflere yazı tebliğ etmeyip, pratiklik açısından telefonla mükellefleri arayıp, bu durumu izah edip, problemli faturaları geri çekerek düzeltme beyannamesi verilmesi gerektiğini şifai olarak söylemektedir.
Bilindiği gibi, Türkiye çapında sorunlu faturalar çığ gibi büyüyerek bütün iş alemini sarmış durumdadır. Yazılan bir “vergi tekniği raporuna” istinaden Türkiye çapında o mükelleften mal alan bütün mükellefler özel esaslara alınmaktadır. Ayrıca, özel esaslara alınan mükelleflerden mal alanlar da ikinci aşamada KOD’a alınarak bunlar da aynı şekilde özel esaslara geçirilmektedir. Böylece, ikinci ve üçüncü seviyede özel esaslara alınan firmalardan mal alanların KDV beyannamelerinin düzeltilmesi talep edilmektedir. (Müfettişler tarafından düzenlenen raporların ekinde özel esaslara alma tablosu eklenerek, buralarda rapora ilişkin bilgiler, hakkında rapor düzenlenen mükelleflere ilişkin bilgiler ve ayrıca rapora istinaden özel esaslar kapsamında alınacak mükellefler ayrıntılı olarak belirtilmektedir)
Yukarıda yer verilen problemlerin çözümlenebilmesi için KDV beyannamesinin VEDOP sistemine girilerek, “ihtirazi kayıtla düzeltilip” bu düzeltme neticesinde alınan tahakkuk fişlerinin 30 gün içerisinde yargıya taşınmasında yarar olacaktır. Ayrıca bu konuda vergi dairesine düzeltme yapılmadan önce ayrıntılı bir dilekçe verilmesi gerekecektir.
Düzeltme sonucunda çıkan tahakkuk fişleri ve üzerinde yer alan ilgili vergiler yargıya taşınarak sorun bir ölçüde çözümlenmiş olabilecektir. Bu aşamada ödeme belgeleri, banka dökümleri ve diğer evrakların da dilekçe ekinde vergi dairesine verilmesi gerekecektir. Nazlı Gaye Alpaslan
Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tarife
27 Temmuz 2018 Tarihli Resmi Gazete
Sayı: 30491
Türkiye Barolar Birliği Başkanlığından:
MADDE 1 – 30/12/2017 tarihli ve 30286 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 14 üncü maddesinin üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“(3) 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 141 ve devamı maddelerine göre tazminat için Ağır Ceza Mahkemelerine yapılan başvurularda, Tarifenin üçüncü kısmı gereğince avukatlık ücretine hükmedilir. Şu kadar ki, hükmedilecek bu ücret ikinci kısmın ikinci bölümünün sekinci sırasındaki ücretten az, onikinci sıra numarasındaki ücretten fazla olamaz.”
MADDE 2 – Bu Tarife yayımı tarihinde yürürlüğe girer.