Mehmet Özdoğru
SSK /4-1(A) Ölüm Aylığında Alt Sınır Aylığı Nedir?-1
Sosyal güvenliğin en önemli özelliği ,yaşamları boyunca sigortalıları,bakmakla yükümlü olan eş,çocuk,ana ve babasına güvence, vefat etmeleri halinde sigortalının yasal hak sahiplerine yaşadıkları toplum içinde insan onuruna yakışan asgari bir hayat standardı sağlamayı kendine görev edinen bir sistemsel yaklaşımdır.
Hedef kitle ölüm halinde sigortalının ailesi olmaktadır.O halde devlet anayasa gereği güçsüz kalan aile bireylerinin sosyal güvenlik şemsiyesi altına alarak koruma kalkanı oluşturmaktadır.
Sosyal tehlikenin en önemli fertleri,eş,çocuklar ve ana-babası oluşturmaktadır.
Özellikle 4/1-a sigortalıların ölüm sigortasında alt sınır aylığı uygulamasına dikkat çekeceğiz
08/09/1999 ÖNCESİ SİGORTASI OLUP 5510 YASADAN ÖNCE VEFAT ETMESİ(30/09/2008) HALİNDE ALT SINIR AYLIĞI
Burada özellikle 08/09/1999 öncesi SSK olan 506 sayıla kanuna tabi olan sigortalı 1/10/2008 tarihinden önce vefat etmiştir.Bunların geride kalan dul ve yetimlerine,hak sahibi ana ve babalarına ölüm sigortasında alt sınır aylığı uygulamasında belirlenen tutarlar.
Bu tutarlar her yılın ilk altı ayı ve ikinci altı ayında farklı farklı belirlenir.
2018 YILINDA BU RAKAM NEDİR?
YIL |
AY |
|
Tek Hak Sahibi |
Farklı Hisseli |
Aynı Hisseli |
|
|
İki Hak Sahibi |
İki Hak sahibi |
||||
|
80% |
Büyük Hisse |
Küçük Hisse |
Eşit Hisse |
||
EN DÜŞÜK EMEKLİ MAAŞ |
60% |
30% |
45% |
|||
2018 |
OCAK |
1.509,13 |
1.260,97 |
923,39 |
461,71 |
692,55 |
2018 |
TEMMUZ |
1.647,52 |
1.376,60 |
1.008,06 |
504,05 |
756,06 |
YUKARIDAKİ TABLOYA BAKTIĞINDA YETİM KIZ ÇOCUKLARI NEDEN ESKİ EŞİ İLE EVLENİYOR?
Son yıllarda sosyal güvenlik kanununda yer alan EKİM/2008 5510 sayılı Kanunla eski eşi ile kağıt üzerinde boşanarak,tekrar aynı evi paylaşan yetim aylığı alan boşanmış kız çocukları için önemli bir yaptırımın altında yatan ana nedenlerin biri de tek hak sahibi olması halinde hesaplanan dosya aylığı %50 oranında aylık bağlama, 1.376,60 TL altında ise yetim kız çocuğuna (annesi ölmüş,başka kardeşi yok)%80 hak sahibi olacağından bu rakam kendisine ödenecektir.
O halde ölüm sigortasında 08/09/1999 öncesi sigortalı olup,30/09/2008 öncesi ölen sigortalının hak sahibine dosya aylığına bakılarak avantajlı ölüm sigortasında maaş bağlanması,dul ve yetim kız çocukları için önemli avantajlar sağlamaktadır.Hatta hayatta olup düşük maaş alan emeklinin dul ve yetimleri alt sınır aylığı ile koruma kalkanı geliştirilmiştir. Vedat İlki
e -Arşiv Fatura Düzenleyen Mükelleflere Önemli Duyuru
Bilindiği üzere düzenlenen tüm faturalarda (e-Fatura, e-Arşiv Fatura ve Kağıt Fatura) 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu’ nun 230. Maddesi’nde belirtilen müşterinin ad, soyad ve adres bilgilerinin yer alması zorunluluğuna uyulması gerekmektedir. Bununla birlikte gerek Başkanlığımıza intikal eden olaylar, gerek saha denetimleri sonucu bazı mükelleflerimizin ilgili madde hükümlerine her zaman riayet etmedikleri, ilgili alanlara anlamsız metinler girilebildiği gibi, “müşteri”, “üye”,” isimsiz” vb. ifadeler yazılmak suretiyle e-Arşiv Fatura düzenlendiği belirlenmiş olup, durum Başkanlığımız bilgi işlem sistemlerinde yapılan analiz çalışmaları ile de teyit edilmiş bulunmaktadır. Bu nedenle mükelleflerimizin cezai işlemlerle muhatap olmamaları adına mezkur Kanunun ilgili maddesindeki düzenlemeye riayet etmeleri gerekmekte olup, mağaza çalışanlarınızca söz konusu bilgilerin eksiksiz girilmesi için gerekli uyarıların yapılması uygulamanın sıhhati için önem arz etmektedir.
Bununla birlikte, vergi mükellefi olmayan nihai tüketicilere düzenlenecek faturalarda vergi dairesi ve vergi kimlik numarası veya T.C. Kimlik Numarası bilgilerine yer verilmesi zorunluluğu bulunmamaktadır. Bu nedenle; vergi mükellefi olmayan nihai tüketici mahiyetindeki müşteriler tarafından T.C. Kimlik Numarası bilgilerinin paylaşılmak istenmediği hallerde, e-Arşiv Faturalarında alıcı hesap numarası alanına “11111111111” girilebilecektir. Ayrıca vergi mükellefiyeti bulunmayan nihai tüketici mahiyetindeki müşterilerin satıcıya bildirdiği bilgilerin satıcı tarafından doğruluğunun sağlanması sorumluluğu bulunmadığından satıcının bir yükümlülüğü bulunmamaktadır.
Vergi Haczi Sırasında İdare, Borçlu İle Alacaklının Menfaatlerini Telif Etmek Zorundadır
6183 sayılı AATUHK’nun 62. maddesine göre amme borçlusunun elinde bulunduğu menkul malları ile gayrimenkullerinden alacak ve haklarından amme alacağına yetecek miktarı kadar alacaklı tahsil daireleri tarafından haczedilmektedir.[1]
Haczedilen menkul ve gayrimenkullerin bilahare serbest bırakılması, gayrimenkuller üzerindeki hacizlerin tapuda fek edilmesi borcun ödenmesine bağlıdır. Borç ödenmediği takdirde haczin kaldırılması mümkün değildir.[2]
Alacaklı tahsil dairesi haciz sırasında amme idaresi ile borçlunun menfaatlerini telif etmek (dengelemek) zorundadır. Bu nedenle, haciz sırasında idare, icra memuru borçlunun ileride düşebileceği durumları tahmin etmek ve buna göre haciz yapmak zorundadır. Haczedilen mallara değer biçme yetkisi menkul mallarda icra memuruna aittir. Bu nedenle, icra memurlarının haciz sırasında haciz tutanakları üzerinde koyduğu değerleri takdir ederken bir eksper gibi davranmak zorundadır. Afaki değer takdirleri ileride bu malların satışa çıkarılması halinde satışını güçleştirebilir. Rasyonel bir davranış haczedilen menkul mallarda makul ve gerçeğe uygun değerin belirlenmesidir.
Bilindiği gibi, yürürlüğe giren 6111 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına Dair Kanun hükümlerine göre taksite bağlanan borçlar taksit süreleri içerisinde düzenli ödenmesi zorunludur. Taksitlerin aksatılmaması esastır. Yıl içerisinde iki kez aksatabilme imkanı getirilmiştir. Netice itibariyle, ödemelerin düzenli yapılmış olması halinde, yapılan ödemelerin toplam barca nispeti dahilinde hacizlerin çözülmesi prensip olarak kabul edilmiştir.
Vergi yada sigorta prim affından yararlanmak için başvuranlar, borçlarını örneğin 36 ay vadede ödemek için dilekçe verdiklerinde, bu borçlardan kaynaklanan hacizler hemen kaldırılmayacaktır. Ödeme yapıldıkça, ödemeye isabet eden oranda hacizler kaldırılacak ve alınan teminatların iadesi söz konusu olacaktır.[3]
Diğer yandan, motorlu taşıtlar vergisi ödemeleri hakkında satışlar ve vizelerde ise yeni af kanunu aşağıdaki hükümleri getirmektedir.
6111 sayılı Kanunun 2. maddesinin 4. fıkrası uyarınca Kanun kapsamında ödenecek olan motorlu taşıtlar vergisi ve bu vergiye bağlı gecikme faizi ve gecikme zammı yerine bu Kanunun yayımlandığıtarihe kadar TEFE/ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarın ait olduğu taşıt için, bu Kanun hükümlerinin ihlal edilmemiş olması koşuluyla bu Kanunda belirtilen ödeme süresi sonuna kadar 18/2/1963 tarihli ve 197 sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanununun 13 üncü maddesinin (d) fıkrası hükmü uygulanmadan, taksit ödeme süresi sonuna kadar taşıtlarının fenni muayenelerini yaptırmalarına ve uçuşa elverişli belgelerini almalarına imkan verilecektir.
Ancak, taşıtın satış ve devri halinde taksitlendirilen borcun tamamının ödenmesi şartının aranılacağı tabiidir.
Diğer yandan, 6111 sayılı yasanın 20. maddesinin 3. bend hükmü gereğince “… bu kanuna göre ödenecek alacaklarla ilgili olarak, tatbik edilen hacizler yapılan ödemeler nispetinde kaldırılır ve buna isabet eden teminatlar iade edilir”hükmü bulunmaktadır.
Bu aşamada borçlarını yapılandıranlar hakkında ihale makamlarına borcu yoktur kağıdı verilmektedir. Ayrıca, SGK borçlarını da yapılandıran işverenlere ilişiksiz belgesi verilebilmektedir. Kesin hacizlerin çözümünde ise, mutlak surette borcun tamamıyla itfa dilmesi gerekmektedir.
Sonuç olarak, bu yeniden yapılandırma veya af yasası evvelce vergi borcu nedeniyle haczedilmiş gayrimenkullerin satılmak istenmesi durumunda borç bitmediği sürece hacziler çözülmez. Yapılan ödemelerin toplam borca oranlaması yapılarak bu ödemelere uygun olarak kısım kısım konulan hacizler çözülecektir. Teminat takası ise bazı hallerde mümkün bulunmaktadır. Üzerindeki haczi kaldırılacak olan gayrimenkulle eşdeğerde bir başka gayrimenkul vergi dairesine verilmediği sürece hacizler yine çözülmez. Teminat takası yapılmaz. Borca yetecek miktarda banka teminat mektubu verildiği takdirde gayrimenkul hacizleri çözülür.
Bir gayrimenkul üzerine daha önceden rehinli bir alacak nedeniyle rehin varsa, amme borcu nedeniyle konulacak hacizler rehinli alacağın önüne geçemez.[4] Rehinli alacakların, amme alacağına göre öncelik sırası bulunmaktadır.
Öte yandan, SGK kurumu tarafından yayımlanan 18/3/2011 gün ve 166 sayılı 2011/29 genelge hükümlerine göre de kuruma olan borçlarından dolayı üçüncü kişilerdeki hak ve alacaklarına (maaş, aylık veya gelir, kira, mevduat, istihkak, hak ediş vb) 6183 sayılı kanunun 79. maddesine göre haciz konulmuş olan borçluların, söz konusu borçları için yeniden yapılandırma başvurusunda bulunmaları halinde, üçüncü kişiler nezdindeki hak ve alacaklar üzerine konulan hacizler;
- Peşin ödeme yolunun tercih edilmesi halinde, borcun tamamının ödenmesinin,
- Taksitle ödeme yolunun tercih edilmesi halinde ise, ilk taksitin ödenmesinin ardından kaldırılacaktır.
Hal böyle olmakla birlikte, hak ve alacaklar üzerine konulmuş olan hacizlerin
kaldırılmasından önce üçüncü kişiler tarafından kurum hesaplarına yatırılan paralar,
- 24/2/2011 ve öncesinde yatırılmış ise, yeniden yapılandırma işlemlerinden önce cari usul ve esaslara göre,
- 24/2/2011 tarihinden sonra yatırılmış ise, yeniden yapılandırma işlemlerinin tamamlanmasının ardından peşin veya taksitler halinde ödenecek tutarlara,
mahsup edilecektir.
Kanunun yürürlük tarihinden önce haczedilip, bu tarihten sonra kurum hesaplarına aktarılan tutarın, yapılandırılan alacak tutarından fazla olması halinde ise, söz konusu paralar varsa kapsama girmeyen diğer alacaklara mahsup edilecek, yoksa 5510 sayılı kanunun 89. maddesine istinaden ilgililere iade edilecektir.
Diğer taraftan, taşınır ve taşınmaz mallar üzerindeki hacizlerin kaldırılması konusuna gelince; 6111 sayılı kanun kapsamına giren alacaklardan dolayı daha önce taşınır ve taşınmaz mallar üzerine haciz tatbik edilmiş ise, hacze konu malın birden fazla olması ve her birinin değerinin ayrı ayrı belirlenebilir nitelikte ya da ayrı ayrı tescile konu olması şartıyla, haczin devam edeceği malın değerinin en az yeniden yapılandırma öncesindeki toplam borç tutarını karşılaması ve borçlu tarafından yazılı talep edilmesi kaydıyla, daha önce konuşmuş hacizler yapılan ödemeler nispetinde kaldırılacak, alınmış teminatlar ise yine yapılan ödemeler nispetinde iade edilecektir. Nazlı Gaye Alpaslan
----------------
[1] 6183 sayılı AATUHK’nun Genel Tebliğ Seri A Sıra No 1, Seri A Sıra 2.
[2] Ayrıntılı açıklamalar için bkz. YERLİKAYA Gökhan Kürşat, Açıklamalı ve İçtihatlı 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun Şerhi, XII Levha Yayınları, İstanbul, Ocak 2012, s.561-573.
[3] 6111 sayılı yasa md.2.
[4] ALPASLAN Mustafa – SAKAL Mustafa, Vergi Hukuku Uygulaması – I, İzmir, Ocak 2008, s.350.
Yurtdışı Borçlanmada Vazgeçme De Yeni Uygulama
2018/27 Sayılı Genelge ile birlikte önemli değişiklerden biri de borçlanmadan vazgeçme ve borçlanma miktarının iadesi konusunda 2011/48 sayılı Genelge deki mevcut hükümlerden farklı olarak geniş açıklamaya 2018/27 sayılı Genelge de yer verilmiştir.
2011/48 Sayılı Genelge de aşağıdaki hükümler mevcuttur.
Kanunun 4. maddesinin ikinci fıkrasında ve Yönetmeliğin 11. maddesinde borçlanmadan vazgeçilmesi ve borçlanma miktarının iadesi ile ilgili olarak yapılan düzenlemelere ilişkin usul ve esaslar aşağıda açıklanmıştır.
1) Borçlanma başvurusunda bulunup borcu tebliğ edilmeden ya da tebliğ edildikten sonra üç aylık süre içinde borçlanma başvurusundan vazgeçtiklerini yazılı olarak bildirenlerin borçlanma başvuruları geçersiz sayılacaktır.
2) Tahakkuk ettirilen borcun tamamını veya bir kısmını ödeyenlerden henüz kendilerine bağlanan aylıkları almaya başlamadan borçlanmalarının iptal edilmesi için yazılı başvuruda bulunanların ödedikleri borçlanma tutarının tamamı, faiz uygulanmaksızın Türk Lirası olarak iade edilecektir. Bu durumda kısmi iade yapılmayacak, diğer bir ifadeyle, borçlanmanın bir kısmı iptal edilerek, bir kısmı geçerli sayılmayacaktır. Ancak, farklı tarihlerde birden fazla borçlanma yapılmış ise talep sahibinin yapmış olduğu borçlanmalardan bir ya da birkaçından vazgeçme hakkı saklıdır.
3) Borçlandıkları hizmetleri ile malullük ve yaşlılık aylığı bağlanmasına hak kazanamayan sigortalılara yazılı başvuruları halinde, ödenen borçlanma miktarının tamamı faiz uygulanmaksızın Türk Lirası olarak iade edilecektir.
4) Borçlandıkları hizmetler dikkate alınarak aylık almakta olanlar, borçlanma başvurusu ve buna bağlı olarak yapılan borçlanmadan vazgeçemeyeceklerinden, bunların ödedikleri borçlanma tutarı iade edilmeyecektir.
**
2018/27 Sayılı Genelge
Borçlanmadan Vazgeçme ve Borçlanma Miktarının İadesi
Borçlanmadan vazgeçme ve borçlanma miktarının iadesine ilişkin iş ve işlemler aşağıda açıklanmıştır.
(1) Borçlanmalarının iptal edilmesi için yazılı başvuruda bulunanların ödedikleri borçlanma tutarının tamamı, faiz uygulanmaksızın Türk Lirası olarak iade edilecektir.
ödedikleri borçlanma tutarının tamamı, faiz uygulanmaksızın Türk Lirası olarak iade edilecektir.(2011/48 Sayılı Genelge de mevcut/2)
Bu durumda kısmi iade yapılmayacaktır. Diğer bir ifadeyle, borçlanmanın bir kısmı iptal edilerek, bir kısmı geçerli sayılmayacaktır. Ancak, birden fazla borçlanma yapılmış ise talep sahibinin yapmış olduğu borçlanmalardan bir ya da birkaçından vazgeçme hakkı saklıdır.(2011/48 Sayılı Genelge de Mevcut/2)
**Önemli Ayrıntı Tahakkuk ettirilen borcun tamamını veya bir kısmını ödeyenlerden henüz kendilerine bağlanan aylıkları almaya başlamadan borçlanmalarının iptal edilmesi ibaresi 2018/27 sayılı Genelge de yer almamıştır.
(2) Borçlanma başvurusunda bulunup borcu tebliğ edilmeden ya da tebliğ edildikten sonra üç aylık borç ödeme süresi içinde borçlanma başvurusundan vazgeçtiklerini yazılı olarak bildirenlerin borçlanma başvurulan geçersiz sayılacaktır.
1) Borçlanma başvurusunda bulunup borcu tebliğ edilmeden ya da tebliğ edildikten sonra üç aylık süre içinde borçlanma başvurusundan vazgeçtiklerini yazılı olarak bildirenlerin borçlanma başvuruları geçersiz sayılacaktır.(2011/48 sayılı Genelge de mevcut/1)
Bu şekilde başvurulan geçersiz sayılanlardan, borçlanma taleplerinin yeniden geçerli sayılmasını isteyenlerin bu. talepleri kabul edilmeyerek, yeni borçlanma talebinde bulunmaları istenecektir.
(3) Tahakkuk ettirilen borcun tamamını veya bir kısmım ödeyerek aylık talebinde bulunanlar, aylık talebinden sarfınazar ederek borçlanmalarının iptal edilmesini isteyebileceklerdir. Aylık talebinden sarfınazar edilmesine ilişkin iş ve işlemler Emeklilik İşlemleri Genelgesine göre gerçekleştirilecektir.
**Sarfınazar TDK..
bir yana bırakmak, hesaba katmamak, saymamak, vazgeçmek.
O halde aylık talebinde bulunanların aylık talebinden vazgeçmesi halinde.
(4) Borçlandıkları yurt dışı sürelerine istinaden aylık bağlananlar borçlanmadan vazgeçemeyeceklerdir. Bu durumda olanların sigortalı olarak çalışmaya başlayarak aylığını kestirmeleri halinde de borçlanmadan vazgeçmeleri veya borçlandıkları süre ve gün sayısını değiştirmeleri imkanı bulunmamaktadır.
**Aylık Bağlanması sigortalılara tebliğ edilmesi halinde artık ben yanlış borçlandım diyemeyecek,yasal mıdır bu da bize yeni davaların açılmasına sebep verir.2011/48 sayılı genelge bu konuda 3201 sayılı Kanun ve Yönetmeliğin dışına çıkmamış iken,2018/27 sayılı Genelge ile hak daraltılmıştır.
3201 sayılı Kanun 4.Maddesinde ve ikinci fıkrasında borçlanmadan sonradan vazgeçenler ibaresinden yola çıkıldığında irade ile vazgeçmenin her zaman mümkün olduğu net bir şekilde kanunda yer verilmiştir.
Genelge bu hakkı ortadan kaldıramaz,çünkü genelge kanun değildir.
Yönetmelik;
(2) Tahakkuk ettirilen borcun tamamını veya bir kısmını ödeyenlerden borçlanmalarının iptal edilmesi için başvuruda bulunanların ödedikleri borçlanma tutarının tamamı denilerek konuya açıklık getirilmiştir.
(5) Borçlandıkları hizmetleri ile malullük ve yaşlılık aylığı bağlanmasına hak kazanamayan sigortalılara yazılı başvurulan halinde, ödedikleri borçlanma miktarının tamamı faiz uygulanmaksızın Türk Lirası olarak iade edilecektir.(2011/48 sayılı Genelge de mevcut/3)
(6) Borçlanmadan vazgeçenler bu borçlanmalarını yeniden geçerli sayılmasını talep edemezler.
(7) Borçlanmadan vazgeçenler veya borçlanması iptal edilenlerden yeniden borçlanma talebinde bulunanların ilk borçlanmaya karşılık ödedikleri miktar iade edilmemişse, ilgilinin mahsup talebinde bulunması halinde yeni borcuna mahsup edilecektir. Bu durumda mahsup dilekçesinin Kurum kayıtlarına geçtiği tarih, borç ödeme tarihi olarak dikkate alınacaktır.
(8) Borçlanma talebinde bulunan ve borç miktarım ödeyen sigortalıların ölümü halinde hak sahipleri borçlanma talebinden vazgeçemeyeceklerdir. Ayrıca hak sahiplerinin, sigortalının sağlığında yapmış olduğu borçlanmadan ölüm aylığına yetecek kadar süre dışındaki borçlanma tutarının iadesi talepleri de kabul edilmeyecektir.
Örnek: 23.11.2017 tarihinde 9000 günlük borçlanma tutarını ödeyen sigortalı, aylık' bağlanmadan 2.1.2018 tarihinde vefat etmiştir. Sigortalının hak sahipleri, sigortalının yaptığı borçlanma talebinden vazgeçemeyeceğinden, ölüm aylığına yetecek 1800 gün hizmetin geçerli sayılarak kalan 7200 günlük borçlanma tutarının iadesi talepleri reddedilecektir.
(9) Sigortalının yurt dışı sürelerini borçlanan hak sahiplerinden ölüm aylığına hak kazanamayan ya da hak kazanmasına rağmen yaptığı borçlanmadan vazgeçmek isteyenlere yazılı başvurulan halinde, ödenen borçlanma miktarının tamamı borçlanmayı ödeyen hak sahibine faiz uygulanmaksızın Türk Lirası olarak iade edilecektir. Vedat İlki
Bu İşleri Yapan Erken Emekli Oluyor
Erken emekli olmak hemen herkesin hayali. 5510 sayılı Kanun ile emeklilik yaşı, bazı istisnalar dışında kadınlarda 58, erkeklerde 60 yaş olarak belirlenmiştir. Bazı çalışma durumlarına bağlı olarak verilen ilave hizmet süreleri emeklilik yaş hadlerinden indiriliyor. Bunların başında fiili hizmet zamları/yıpranma payları ile malul çocuğu olan anneler geliyor. Bunları açıklayalım.
İşler ve meslekler
Aşağıda belirtilen işlerde ve mesleklerde çalışanlara fiili hizmet zammı uygulanarak çalıştıkları sürenin belirli bir oranı ilave hizmete sayılıyor. Belirli bir kısmı da emeklilik yaş hadlerinden düşürülüyor. Kurşun ve arsenik işleri, yangın söndürme işlerinde çalışanlar, cam fabrika ve atölyeleri, cıva üretimi işleri sanayii, çimento fabrikaları, kok fabrikalarıyla termik santraller, alüminyum fabrikaları, demir ve çelik fabrikaları, döküm fabrikaları, asit üretimi yapan fabrika ve atölyeler, yeraltı işleri, radyoaktif ve radyoiyonizan maddelerle yapılan işler, su altında veya su altında basınçlı hava içinde çalışmayı gerektiren işler, Türk Silahlı Kuvvetleri’nde çalışanlar, emniyet ve polis mesleğinde çalışanlar, cezaevi personeli, Milli İstihbarat Teşkilatı’nda çalışanlar, Basın Kartı Yönetmeliğine göre basın kartı sahibi olmak suretiyle fiilen çalışanlar. Türkiye Radyo-Televizyon Kurumunda basın kartı sahibi olmak suretiyle haber hizmetinde fiilen çalışanlar. Ayrıca en son sağlık çalışanlarıda fiili hizmet zammı kapsamına alındı.
Malul çocuğu olan anneler
Başka birinin sürekli bakımına muhtaç derecede malul çocuğu bulunan anneler erken emekli olabiliyor. Malul çocuğu bulunan kadın sigortalıların erken emekli olabilmeleri için 01.10.2008 tarihinden sonra geçen prim ödeme gün sayılarının dörtte biri, prim ödeme gün sayıları toplamına ekleniyor ve eklenen bu süreler emeklilik yaş hadlerinden de indiriliyor. İndirimin yapılabilmesi için çocuğun başka birisinin bakımına sürekli muhtaç olduğunun sağlık kurulu raporu ile belgelenmesi gerekiyor. Bu haktan SSK, Bağ-Kur veya Emekli Sandığına tabi olan ve 1 Ekim 2008’den itibaren çalışması bulunan anneler yararlanıyor.
Örnek: 51 yaşında emekli olması gereken Fatma Hanım’ın bakıma muhtaç çocuğu bulunmaktadır. Fatma Hanım’ın 01.10.2008 tarihinden sonra 1000 gün prim ödeme günü bulunmaktadır. Fatma Hanım’ın 1000 gün prim ödeme süresine 250 gün daha eklenecek ve 1250 gün prim ödemiş sayılacak. Ayrıca 50 yaş haddinden 250 günlük sürede düşülecektir.
Doğum borçlanması
Doğum borçlanması emekli olabilmek için diğer koşulları sağlayıp prim gün sayısı eksik olan kadınların erken emekli olmasını sağlıyor. Aşağıdaki şartları sağlayan kadınlar doğum borçlanması yapabilirler. Buna göre;
Kadın sigortalının doğumdan önce (5510 sayılı Yasanın 4/a, 4/b ve 4/c’li olarak kanun kapsamında tescil edilmiş olması, Kadın sigortalının adına kısa ya da uzun vadeli sigorta kolları yönünden prim ödenmiş olması,Çocuğun yaşaması gerekiyor. Doğum borçlanması en fazla üç çocuk için yapılabiliyor. Her çocuk için en fazla iki yıl borçlanılıyor. Doğumdan sonraki iki yıl içinde çalışılmamış olması gerekiyor. İki yıllık sürenin bir kısmında çalışılıp prim ödenmişse kalan çalışılmayan süre için borçlanma yapılabiliniyor. Arif Temir
http://www.gunes.com/yazarlar/arif--temir/bu-isleri-yapan%C2%A0-erken-emekli-oluyor-897711
Yapılandırma Süresi Uzatıldı
7 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile 7143 sayılı Vergi ve Diğer Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına ilişkin Kanunun,
- 2’nci maddesinde yer alan borçların yeniden yapılandırılması
- 3’üncü maddesinde yer alan dava hakkından vazgeçilmesi
- 4’üncü maddesinde yer alan inceleme aşamasında bulunan işlemler
- 7’nci maddesinde yer alan kesinleşmiş sosyal Güvenlik Kurumu
alacaklarının yeniden yapılandırılması
- 8’nci maddesinde yer alan ön değerlendirme, araştırma veya tespit aşamasında olan eksik işçilik prim tutarları ile kesinleşmemiş idari para cezalarının yeniden yapılandırılması
- 10’uncu maddesinin altı, yedi ve sekizinci fıkralarında yer alan
borçlar için öngörülmüş olan başvuru, bildirim ve beyan süreleri 31 Temmuz 2018 tarihinden 27 Ağustos 2018 Pazartesi gününe uzatıldı.
Buna karşılık
- Varlık barışı ile ilgili yurt dışında bulunan para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarının, maddedeki hükümler çerçevesinde Türkiye’deki banka veya aracı kurumlara vergi ödenmeksizin bildirilme ve getirme süresi (md 10/13-g)
- Yurtiçindeki varlıkların vergi ödenmeksizin bildirim süresi (md 10/13-g)
- Meslek kuruluşları üyeleri ile odaların borçlarına ilişkin başvuru
süreleri uzatılmadı.
27 Ağustos 2018 Pazartesi günü, Kurban Bayramı tatilinden sonraki ilk iş gününe karşılık gelmektedir.
31 Temmuz 2018 tarihli ve 30945 sayılı Mükerrer Resmi Gazetede yayımlanan 7 sayılı 11/5/2018 Tarihli ve 7143 Sayılı Vergi ve Diğer Bazı Alacakların Yeniden2Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanunun 2, 3, 4, 7 ve 8’inci Maddeleri ile 10’uncu Maddesinin Altı, Yedi ve Sekizinci Fıkralarından Yararlanmak İçin Öngörülmüş Olan Başvuru, Bildirim ve Beyan Sürelerinin 27/08/2018 Tarihine (Bu Tarih Dâhil) Kadar Uzatılmasına Dair Cumhurbaşkanı Kararı ile 7143 sayılı Vergi ve Diğer Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına ilişkin Kanunun,
- 2’nci maddesinde yer alan borçların yeniden yapılandırılması
- 3’üncü maddesinde yer alan dava hakkından vazgeçilmesi
- 4’üncü maddesinde yer alan inceleme aşamasında bulunan işlemler
- 7’nci maddesinde yer alan kesinleşmiş sosyal Güvenlik Kurumu alacaklarının yeniden yapılandırılması
- 8’nci maddesinde yer alan ön değerlendirme, araştırma veya tespit aşamasında olan eksik işçilik prim tutarları ile kesinleşmemiş idari para cezalarının yeniden yapılandırılması
- 10’uncu maddesinin altı, yedi ve sekizinci fıkralarında yer alan borçlar
için öngörülmüş olan başvuru, bildirim ve beyan süreleri 31 Temmuz 2018 tarihinden 27 Ağustos 2018 Tarihine Uzatıldı.
Buna karşılık varlık,
- Varlık barışı ile ilgili yurt dışında bulunan para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarının, maddedeki hükümler çerçevesinde Türkiye’deki banka veya aracı kurumlara vergi ödenmeksizin bildirilme ve getirme süresi (md 10/13-ğ)
- Yurtiçindeki varlıkların vergi ödenmeksizin bildirim süresi
- Meslek kuruluşları üyeleri ile odaların borçlarına ilişkin başvuru süreleri uzatılmadı.
Buna göre 7143 sayılı Kanuna ilişkin güncel başvuru, bildirim ve beyan süreleri aşağıdaki gibi olmuştur. 7 sayılı CB Kararı ile değişin süreler aşağıda sarı renkte gösterilmiştir.
Madde No |
Başvuru/ödeme türü |
7143 sayılı Kanun ile Süre |
7 sayılı CB Kararı ileyapılan Değişiklik Sonrası Süreler |
YENİDEN YAPILANDIRMAYA İLİŞKİN SÜRELER |
|||
Madde 2 |
Yeniden yapılandırmaya konu olacak alacakların vadesinin son tarihi |
31 Mart 2018 |
31 Mart 2018 |
Borçların yeniden yapılandırılması için başvuru süresi |
31 Temmuz 2018 |
27 Ağustos 2018 |
|
Maliye Bakanlığına, Gümrük ve Ticaret Bakanlığına, il özel idarelerine, belediyelere ve YİKOB'lara bağlı tahsil dairelerine ödenecek borçların ilk taksitini ödeme süresi |
30 Eylül 2018 |
30 Eylül 2018 |
|
Sosyal Güvenlik Kurumuna bağlı tahsil dairelerine ödenecek tutarların ilk taksitinin ödeme süresi |
31 Ağustos 2018 |
31 Ağustos 2018 |
|
DAVA HAKKINDAN VAZGEÇMEYE İLİŞKİN SÜRELER |
|||
Madde 3 |
Dava hakkından vazgeçmek için başvuru süresi |
31 Temmuz 2018 |
27 Ağustos 2018 |
İNCELEME AŞAMASINDA BULUNAN İŞLEMLERE İLİŞKİN SÜRELER |
|||
Madde 4 |
Devam eden incelemelerde matrah ve vergi artırımına ilişki hükümler saklı kaymak kaydıyla |
31 Temmuz 2018 (İhbarnamenin tebliğ tarihinden itibaren otuz gün) |
27 Ağustos 2018 (İhbarnamenin tebliğ tarihinden itibaren otuz gün) |
MATRAH ARTIRIMINA İLİŞKİN SÜRELER |
|||
Madde 5 |
Matrah artırımları için başvuru süresi |
31 Ağustos 2018 |
31 Ağustos 2018 |
Madde 6 |
İŞLETME KAYITLARININ DÜZELTİLMESİNE İLİŞKİN SÜRELER |
||
İşletmede mevcut olduğu hâlde kayıtlarda yer almayan emtia, makine, teçhizat ve demirbaşların |
31 Ağustos 2018 |
31 Ağustos 2018 |
Envanter listesi ile vergi dairelerine bildirmeksuretiyle defterlerine kaydedilme süresi |
|||
Eczanelerin stoklarında kaydi olarak yer aldığı halde fiilen bulunmayan ilaçlarını maliyet bedeli üzerinden fatura düzenleyerek kayıtlarından çıkarma süresi |
31 Ağustos 2018 |
31 Ağustos 2018 |
|
Eczanelerin stoklarından çıkardıkları için ilaçlar için maliyet bedeli üzerinden %4 oranında KDV hesapladıkları KDV’yi beyan ve ödeme süresi |
30 Eylül 2018 |
30 Eylül 2018 |
|
Gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin kayıtlarında yer aldığı hâlde işletmelerinde mevcut olmayan emtialarını, fatura düzenlemek ve her türlü vergisel yükümlülüklerini yerine getirmek suretiyle kayıt ve beyanlarına intikal ettirme süresi |
31 Ağustos 2018 |
31 Ağustos 2018 |
|
Kayıtlarda yer aldığı hâlde işletmede bulunmayan malların kayıt ve beyanlarına intikal süresi |
31 Ağustos 2018 |
31 Ağustos 2018 |
|
Kayıtlarda yer aldığı hâlde işletmede bulunmayan kasa mevcudu ve ortaklardan alacakların dikkate alınacağı bilanço tarihi |
31 Aralık 2017 |
31 Aralık 2017 |
|
Kayıtlarda yer aldığı hâlde işletmede bulunmayan kasa mevcudu ve ortaklardan alacakların vergi dairelerine beyan edilmesi suretiyle kayıtların düzeltilmesi süresi |
31 Ağustos 2018 |
31 Ağustos 2018 |
|
SOSYAL GÜVENLİK KURUMU ALACAKLARINA İLİŞKİN SÜRELER |
|||
Madde 7 |
Sosyal Güvenlik Kurumu alacakları için başvuru süresi |
31 Temmuz 2018 |
27 Ağustos 2018 |
Madde 8 |
Ön değerlendirme, araştırma veya tespit aşamasında olan eksik işçilik prim tutarları ile kesinleşmemiş idari para cezaları |
31 Temmuz 2018 |
27 Ağustos 2018 |
MÜCBİR SEBEP HALİNE İLİŞKİN SÜRELER |
|||
Madde 9/ 17 |
31/5/2017 tarihinde mücbir sebep hali sonlandırılan mükelleflerin, mücbir sebep halinin devam ettiği dönemlere ilişkin beyannamelerini 31/8/2017 tarihine kadar vererek tahakkuk edenvergilerini ikişer aylık dönemler halinde 30 eşit |
31 Ağustos 2018 |
31 Ağustos 2018 |
taksitte ödeyecek olan mükelleflere getirilen olanaktan yararlanamayan mükellefler için beyanname ve bildirimlerin verilme süresi |
|||
10/ 13 |
VARLIK BARIŞINA İLİŞKİN SÜRELER |
||
10/ 13- g |
I- Yurtdışındaki Varlıkların Vergi Ödenmeksizin Bildirim Süresi Yurt dışında bulunan para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarının, maddedeki hükümler çerçevesinde Türkiye’deki banka veya aracı kurumlara VERGİ ÖDENMEKSİZİN bildirilme ve getirme süresi |
31 Temmuz 2018 |
31 Temmuz 2018 (Değişmedi) |
II- Yurtdışındaki Varlıkların %2 Oranında Vergisinin Ödeneceği Bildirim Süresi Yurt dışında bulunan para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarının, maddedeki hükümler çerçevesinde Türkiye’deki banka veya aracı kurumlara BİLDİRİLME süresi |
30 Kasım 2018 |
||
Banka ve aracı kurumların kendilerine bildirilen varlıklara ilişkin olarak %2 oranında hesapladıkları vergiyi ödeme süresi |
31 Aralık 2018 |
||
Bildirilen varlıkların, Türkiye’ye getirilmesi veya Türkiye’deki banka ya da aracı kurumlarda açılacak bir hesaba transfer edilme süresi |
Bildirimin yapıldığı tarihten itibaren üç ay |
||
10/ 13- g |
III- Yurtiçindeki Varlıkların Vergi Ödenmeksizin Bildirim Süresi |
31 Temmuz 2018 |
31 Temmuz 2018 (Değişmedi) |
IV- Yurtiçindeki Varlıkların %2 Oranında Vergisinin Ödeneceği Bildirim Süresi Gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerinin sahip oldukları, Türkiye’de bulunan ancak kanuni defter kayıtlarında yer almayan para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçları ile taşınmazların beyan süresi |
30 Kasım 2018 |
30 Kasım 2018 |
Türkiye’de bulunan ve beyan edilen varlıklara ilişkin olarak %2 oranında hesaplanan verginin ödenme süresi |
31 Aralık 2018 |
31 Aralık 2018 |
|
10/ 11 |
SMMM ve YMM’lerin üyesi oldukları odalara olan aidat borçları ile odaların TÜRMOB’a olan birlik payı borçlarının asıllarının ödenmemiş kısmı için başvuru süresi |
31 Temmuz 2018 |
31 Temmuz 2018 (Değişmedi) |
10/ 11 |
SMMM ve YMM’lerin üyesi oldukları odalara olan aidat borçları ile odaların TÜRMOB’a olan birlik payı borçlarının asıllarının ödenmemiş kısmının birinci taksitinin ödeme süresi |
31 Temmuz 2018 |
31 Temmuz 2018 (Değişmedi) |
TAŞINMAZ DEĞERLEMESİNE İLİŞKİN SÜRELER |
|||
(7144 sayılı Kanun) Tam mükellefiyete tabi ve bilanço esasına göre defter tutan gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin aktiflerine kayıtlı bulunan taşınmazlarını değerlemelerinin son günü |
30 Eylül 2018 |
30 Eylül 2018 |
|
DİĞER ALACAKLAR |
|||
10/6 |
(6) İşverenlerin ve üçüncü şahısların, 5510 sayılı Kanunun 14’üncü, 21’inci, 23 üncü, 39’uncu ve 76’ncı maddeleri, 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun mülga 10’uncu, 26’ncı, 27’nci ve 28 inci maddeleri, 1479 sayılı Kanunun mülga 63’üncü maddesi ve 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun mülga 129’uncu maddesi gereğince iş kazası ve meslek hastalığı, malullük, adi malullük ve ölüm halleri ile genel sağlık sigortalısına ve bunların bakmakla yükümlü olduğu kişilere yönelik fiiller nedeniyle ödemekle yükümlü bulundukları her türlü borçları ile bu borçlara kanuni faiz uygulanan sürenin başlangıcından bu Kanunun yayımı tarihine kadar geçen süre için Yİ- ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarın, bu Kanunda belirtilen süre ve şekilde ödenmesi halinde bu borçlara uygulanan kanuni faizin tahsilinden vazgeçilir. |
31 Temmuz 2018 |
27 Ağustos 2018 |
10/7 | (7) Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından fazla veya yersiz olarak ödendiği tespit edilen ve 506 sayılı Kanunun, 1479 sayılı Kanunun, 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununun, 2926 sayılı Kanunun, 5434 sayılı Kanunun mülga hükümleri ve 5510 sayılı Kanunun 96’ncı maddesi gereğince tahsil edilmesi gereken gelir ve aylıklara ilişkin borç asılları ile bu borçlara kanuni faiz uygulanan sürenin başlangıcından bu Kanunun yayımı tarihine kadar geçen süre için Yİ- ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarın, bu Kanunda belirtilen süre ve şekilde ödenmesi halinde bu borçlara uygulanan kanuni faizin tahsilinden vazgeçilir. | 31 Temmuz 2018 | 27 Ağustos 2018 |
10/8 |
(8) Belediyeler ve bunların bağlı kuruluşları ile sermayesinin %50’sinden fazlası bunlara ait şirketlerin mülkiyetlerinde bulunan taşınmazlar hakkında yaptıkları irtifak hakkı ve kiralama işlemlerinden kaynaklanan (kaynak sularının kira bedeli dâhil) ve vadesi 31/3/2018 tarihi itibarıyla geldiği halde bu Kanunun yayımı tarihi itibarıyla ödenmemiş olan kullanım bedelleri ve hasılat payları asıllarının tamamı ile bu alacaklara ilişkin gecikme zammı, faiz gibi fer’ileri yerine bu Kanunun yayımı tarihine kadar Yİ-ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarın; bu Kanunun yayımı tarihini izleyen üçüncü aydan başlamak üzere ikişer aylık dönemler halinde azami on sekiz eşit taksitte 9 uncu maddenin üçüncü fıkrasının (ç) bendi hükümlerine göre Hesaplanan katsayı ile birlikte tamamen ödenmesi şartıyla, bu alacaklara hesaplanan gecikme zammı, faiz gibi fer’i alacakların tahsilinden vazgeçilir. Bu takdirde mahkeme ve icra masrafları ile vekâlet ücreti ilk taksit tutarı ile birlikte tahsil edilir. Bu fıkra hükümlerinden yararlanılabilmesi için dava açılmaması ve açılmış davalardan vazgeçilmesi şarttır. Bu fıkranın uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye İçişleri Bakanlığı yetkilidir. |
31 Temmuz 2018 |
27 Ağustos 2018 |
Türmo
7145 Sayılı Kanun Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
31 Temmuz 2018 Tarihli Resmi Gazete
Sayı: 30495
Kanun No: 7145
Kabul Tarihi: 25 Temmuz 2018
MADDE 1- 10/6/1949 tarihli ve 5442 sayılı İl İdaresi Kanununun 11 inci maddesinin (C) fıkrasının birinci paragrafına aşağıdaki cümle eklenmiş, mevcut ikinci paragrafının birinci cümlesi yürürlükten kaldırılmış, ikinci cümlesinde yer alan “Bu hususta” ibaresi “Bu fıkra kapsamında” şeklinde değiştirilmiş ve aynı fıkraya birinci paragrafından sonra gelmek üzere aşağıdaki paragraf eklenmiştir.
“Bunları sağlamak için vali gereken karar ve tedbirleri alır.”
“Vali, kamu düzeni veya güvenliğinin olağan hayatı durduracak veya kesintiye uğratacak şekilde bozulduğu ya da bozulacağına ilişkin ciddi belirtilerin bulunduğu hâllerde on beş günü geçmemek üzere ildeki belirli yerlere girişi ve çıkışı kamu düzeni ya da kamu güvenliğini bozabileceği şüphesi bulunan kişiler için sınırlayabilir; belli yerlerde veya saatlerde kişilerin dolaşmalarını, toplanmalarını, araçların seyirlerini düzenleyebilir veya kısıtlayabilir ve ruhsatlı da olsa her çeşit silah ve merminin taşınması ve naklini yasaklayabilir.”
MADDE 2- 4/1/1961 tarihli ve 211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununa 56 ncı maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki 56/A ve 56/B maddeleri eklenmiştir.
“Önleme araması
MADDE 56/A- Tehlikenin veya suç işlenmesinin önlenmesi amacıyla usulüne göre verilmiş sulh ceza hâkimi kararı veya bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde askerî birlik komutanının veya askerî kurum amirinin ya da hukuk hizmetleri başkanı veya birim amirinin yazılı emri üzerine, askerî mahallerde özel kanun hükümleri saklı kalmak kaydıyla kişilerin üstü, araçları, özel kâğıtları ve eşyası aranır, gerekli tedbirler alınır, suç delilleri koruma altına alınarak 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerine göre gerekli işlemler yapılır.
Arama talep yazısında, arama için makul sebeplerin oluştuğunun gerekçeleriyle birlikte gösterilmesi gerekir. Arama kararında veya emrinde; aramanın sebebi, konusu ve kapsamı ile yapılacağı yer, zaman ve geçerli olacağı süre belirtilir.
Aramanın sonucu, arama kararı veya emri veren merci ya da makama bir tutanakla bildirilir.
Konutta ve yerleşim yerinde ve eklentilerinde önleme araması yapılamaz.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Milli Savunma Bakanlığı tarafından çıkarılan yönetmelikle düzenlenir.
Askerî mahallerde kontrol
MADDE 56/B- Özel kanun hükümleri saklı kalmak kaydıyla, asker kişiler dâhil askerî mahallere girmek veya çıkmak isteyenler duyarlı kapıdan geçmek zorundadır. Bu kişilerin üstleri, duyarlı kapının ikaz vermesi hâlinde, metal dedektörle kontrol edilir; eşyaları teknik cihazlardan ve güvenlik sistemlerinden geçirilir; aracı, teknik cihazlarla, gerektiğinde el ile kontrol edilir. Şüphe hâlinde veya bu cihazların bulunmadığı yerlerde, herhangi bir emir veya karar olmasına bakılmaksızın, kontrol elle yapılabilir. Teknik cihazların ikazının sürmesi hâlinde, bu kişiler ancak elle kontrolü kabul ettikleri takdirde askerî mahallere girebilirler.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Milli Savunma Bakanlığı tarafından çıkarılan yönetmelikle düzenlenir.”
MADDE 3- 13/5/1971 tarihli ve 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanunu yürürlükten kaldırılmıştır.
MADDE 4- 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 53 üncü maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendine “tespit edilmiş olması” ibaresinden sonra gelmek üzere “veya hüküm aleyhine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvuru hakkında dostane çözüm ya da tek taraflı deklarasyon sonucunda düşme kararı verilmesi” ibaresi eklenmiştir.
MADDE 5- 9/7/1982 tarihli ve 2692 sayılı Sahil Güvenlik Komutanlığı Kanununa aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
“Erbaş ve erlerin üst ve eşya aramaları
EK MADDE 7- Tehlikenin veya suç işlenmesinin önlenmesi amacıyla usulüne göre verilmiş sulh ceza hâkimi kararı veya bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde birlik komutanının veya kurum amirinin yazılı emri üzerine, sahil güvenlik hizmet binaları ve eklentileri ile yüzer unsurlarında, askerlik yükümlülüğünü yerine getiren erbaş ve erlerin üstü, özel kâğıtları ve eşyası aranır, gerekli tedbirler alınır, suç delilleri koruma altına alınarak 5271 sayılı Kanun hükümlerine göre gerekli işlemler yapılır.
Arama talep yazısında, arama için makul sebeplerin oluştuğunun, gerekçeleriyle birlikte gösterilmesi gerekir. Arama kararında veya emrinde; aramanın sebebi, konusu ve kapsamı ile yapılacağı yer, zaman ve geçerli olacağı süre belirtilir.
Aramanın sonucu, arama kararı veya emri veren merci veya makama bir tutanakla bildirilir.
Konutta ve yerleşim yerinde ve eklentilerinde önleme araması yapılamaz.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar İçişleri Bakanlığı tarafından çıkarılan yönetmelikle düzenlenir.”
MADDE 6- 10/3/1983 tarihli ve 2803 sayılı Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanununa 15 inci maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki 15/A maddesi eklenmiştir.
“Erbaş ve erlerin üst ve eşya aramaları:
MADDE 15/A- Tehlikenin veya suç işlenmesinin önlenmesi amacıyla usulüne göre verilmiş sulh ceza hâkimi kararı veya bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde birlik komutanının veya kurum amirinin yazılı emri (Ş.Abacı) üzerine, jandarma hizmet binaları ve eklentilerinde, askerlik yükümlülüğünü yerine getiren erbaş ve erlerin üstü, özel kâğıtları ve eşyası aranır, gerekli tedbirler alınır, suç delilleri koruma altına alınarak 5271 sayılı Kanun hükümlerine göre gerekli işlemler yapılır.
Arama talep yazısında, arama için makul sebeplerin oluştuğunun, gerekçeleriyle birlikte gösterilmesi gerekir. Arama kararında veya emrinde; aramanın sebebi, konusu ve kapsamı ile yapılacağı yer, zaman ve geçerli olacağı süre belirtilir.
Aramanın sonucu, arama kararı veya emri veren merci veya makama bir tutanakla bildirilir.
Konutta ve yerleşim yerinde ve eklentilerinde önleme araması yapılamaz.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar İçişleri Bakanlığı tarafından çıkarılan yönetmelikle düzenlenir.”
MADDE 7- 2803 sayılı Kanunun ek 8 inci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“Vardiya yatakhaneleri, gazinolar, sosyal tesisler, özel, yerel ve kış eğitim merkezlerinin sermayeleri, bu tesislerin gelirleri ile üye aidatlarına ilave olarak Jandarma Genel Komutanlığı bütçesine konulacak ödenekten oluşur. Vardiya yatakhaneleri, gazinolar, sosyal tesisler, özel, yerel ve kış eğitim merkezlerinin yılı merkezi yönetim bütçe kanunu ile belirlenen giderleri genel bütçeden karşılanabilir.”
MADDE 8- 6/10/1983 tarihli ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununun 6 ncı maddesinin ikinci fıkrasına “genel asayişi bozmayacak” ibaresinden sonra gelmek üzere “, vatandaşların günlük yaşamını aşırı ve katlanılamaz derecede zorlaştırmayacak” ibaresi eklenmiştir.
MADDE 9- 2911 sayılı Kanunun 7 nci maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Açık yerlerdeki toplantılar ile yürüyüşler gece vaktinin başlamasıyla dağılacak şekilde, kapalı yerlerdeki toplantılar ise saat 24.00’e kadar yapılabilir. Toplantı ve gösteri yürüyüşünün gece vaktinin başlamasından sonra devam edeceği hususu, geçerli neden gösterilerek bildirilmiş ise vatandaşların huzur ve sükûnet içinde istirahatini aşırı ve katlanılamaz derecede zorlaştırmamak ve kamu düzeni ve genel asayişin bozulmasına neden olmamak şartıyla, açık yerlerde yapılan toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin dağılma saati mahallin en büyük mülki amirinin kararıyla en geç saat 24.00’e kadar uzatılabilir.”
MADDE 10- 1/11/1983 tarihli ve 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununun 30 uncu maddesine aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
“MİT’in tarafı olduğu hukuk uyuşmazlıklarında, dava şartı olarak öngörülen arabuluculuk dâhil, arabuluculuk usulü uygulanmaz.
MİT, 9/10/2003 tarihli ve 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu kapsamı dışındadır.”
MADDE 11- 4/11/1983 tarihli ve 2941 sayılı Seferberlik ve Savaş Hali Kanununun 17 nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “1402 sayılı Sıkıyönetim Kanununun 15 inci maddesinde yazılı suçları işleyenler” ibaresi “26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 109, 124, 148, 149, 170 ila 172, 179, 185 ila 188, 190, 202, 213 ila 217, 220, 223, 240, 299 ila 339 uncu maddelerinde belirtilen suçları işleyenler” şeklinde değiştirilmiş, fıkranın ikinci cümlesi yürürlükten kaldırılmış ve maddeye aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
“Bu Kanunda belirtilen suçlardan dolayı aşağıda yazılı kişiler hakkında bölgede yetkili kılınan komutanın kovuşturma yapabilmesi;
- Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar hakkında Cumhurbaşkanının,
- Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri hakkında Türkiye Büyük Millet Meclisinin,
- General ve amiraller hakkında Genelkurmay Başkanının,
- Bakan yardımcıları hakkında ilgili bakanların,
- Valiler ve kaymakamlar ile Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığında görevli general ve amiraller hakkında İçişleri Bakanının,
- Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Hâkimler ve Savcılar Kurulu, Sayıştay Başkan ve üyeleri, hâkimler ve savcılar ve bu sınıftan sayılanlar hakkında özel kanunlarına göre yetkili kurul ve makamların,
iznine ve yargılama usulüne bağlıdır.
Yukarıdaki fıkrada sayılan kişiler hakkında yetkili kurul ve makamlar tarafından, hakkında bölgede yetkili kılınan komutanca kovuşturma yapılmasına izin verilmediği ahvalde özel kanunlarına göre işlem yapılır.
Diplomatik dokunulmazlıkla ilgili düzenlemeler saklıdır.”
MADDE 12- 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununa aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
“EK MADDE 4- 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar ile 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlardan mahkûm olanlar ile Milli Güvenlik Kurulunca Devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti ve iltisakı yahut bunlarla irtibatı nedeniyle kamu görevinden çıkarılanların silah ruhsatları iptal edilir, bu silahların mülkiyetinin kamuya geçirilmesine karar verilir ve 10/7/1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunun ek 8 inci maddesine göre ilgili idarelerce işlem tesis edilir. Müsadere hükümleri saklıdır.
Birinci fıkrada belirtilen sebeplerin ortadan kalkması hâlinde, mülkiyeti kamuya geçirilen silahlar sahibine iade edilir. İadesinin mümkün olmaması hâlinde rayiç değeri tespit edilerek sahibine ödenir.”
MADDE 13- 3713 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
“GEÇİCİ MADDE 19- Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç yıl süreyle; 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar ile 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar veya örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlar bakımından:
a) Gözaltı süresi, yakalama yerine en yakın hâkim veya mahkemeye gönderilmesi için zorunlu süre hariç, yakalama anından itibaren kırk sekiz saati, toplu olarak işlenen suçlarda dört günü geçemez. Delillerin toplanmasındaki güçlük veya dosyanın kapsamlı olması nedeniyle gözaltı süresi, birinci cümlede belirtilen sürelerle bağlı kalmak kaydıyla, en fazla iki defa uzatılabilir. Gözaltı süresinin uzatılmasına ilişkin karar, Cumhuriyet savcısının istemi üzerine yakalanan kişi dinlenilmek suretiyle hâkim tarafından verilir. Yakalama emri üzerine yakalanan kişi hakkında da bu bent hükümleri uygulanır.
b) Şüphelinin aynı olayla ilgili olarak yeniden ifadesinin alınması ihtiyacı ortaya çıktığında bu işlem, Cumhuriyet savcısı veya Cumhuriyet savcısının yazılı emri üzerine kolluk tarafından yapılabilir.
c) 1. Tutukluluğa itiraz ve tahliye talepleri dosya üzerinden karara bağlanabilir.
Tahliye talepleri en geç otuzar günlük sürelerle tutukluluğun incelenmesi ile birlikte dosya üzerinden karara bağlanabilir.
4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 108 inci maddesi uyarınca yapılan tutukluluğun incelenmesi en geç, otuzar günlük sürelerle dosya üzerinden, doksanar günlük sürelerle kişi veya müdafi dinlenilmek suretiyle resen yapılır.”
MADDE 14- 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 119 uncu maddesinin beşinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“(5) Askerî mahallerde yapılacak arama, Cumhuriyet savcısının nezaretinde askerî makamların katılımıyla adlî kolluk görevlileri tarafından yerine getirilir. Gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısının yazılı emriyle de askerî makamların katılımıyla adlî kolluk görevlileri tarafından arama yapılabilir.”
MADDE 15- 5271 sayılı Kanunun 127 nci maddesinin altıncı fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“(6) Askerî mahallerde yapılacak elkoyma işlemi, Cumhuriyet savcısının nezaretinde askerî makamların katılımıyla adlî kolluk görevlileri tarafından yerine getirilir. Gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısının yazılı emriyle de askerî makamların katılımıyla adlî kolluk görevlileri tarafından elkoyma işlemi yapılabilir.”
MADDE 16- 5271 sayılı Kanunun 134 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Cumhuriyet savcısının istemi üzerine” ibaresi “hâkim veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısı tarafından” şeklinde değiştirilmiş, fıkrada yer alan “hâkim tarafından” ibaresi madde metninden çıkarılmış, fıkraya aşağıdaki cümleler eklenmiş ve ikinci fıkrasına “bilgilere ulaşılamaması” ibaresinden sonra gelmek üzere “ya da işlemin uzun sürecek olması” ibaresi eklenmiştir.
“Cumhuriyet savcısı tarafından verilen kararlar yirmi dört saat içinde hâkim onayına sunulur. Hâkim kararını en geç yirmi dört saat içinde verir. Sürenin dolması veya hâkim tarafından aksine karar verilmesi hâlinde çıkarılan kopyalar ve çözümü yapılan metinler derhâl imha edilir.”
MADDE 17- 5271 sayılı Kanunun 172 nci maddesinin üçüncü fıkrasına “tespit edilmesi” ibaresinden sonra gelmek üzere “veya bu karar aleyhine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvuru hakkında dostane çözüm ya da tek taraflı deklarasyon sonucunda düşme kararı verilmesi” ibaresi eklenmiştir.
MADDE 18- 5271 sayılı Kanunun 311 inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendine “tespit edilmiş olması” ibaresinden sonra gelmek üzere “veya ceza hükmü aleyhine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvuru hakkında dostane çözüm ya da tek taraflı deklarasyon sonucunda düşme kararı verilmesi” ibaresi eklenmiştir.
MADDE 19- 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 375 inci maddesinin birinci fıkrasının (i) bendine “tespit edilmiş olması” ibaresinden sonra gelmek üzere “veya karar aleyhine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvuru hakkında dostane çözüm ya da tek taraflı deklarasyon sonucunda düşme kararı verilmesi” ibaresi eklenmiştir.
MADDE 20- 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
“Anayasa Mahkemesinde bulunan bazı bireysel başvurular hakkında Komisyona müracaat
GEÇİCİ MADDE 2- (l) Kanunun 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri kapsamında olup, münhasıran bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Anayasa Mahkemesinde derdest olan bireysel başvurular, başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle verilen kabul edilemezlik kararının tebliğinden itibaren üç ay içinde yapılacak müracaat üzerine Komisyon tarafından incelenir.
(2) Komisyona müracaat, müracaat edenin kimlik bilgileri ile Anayasa Mahkemesine başvuru tarihi ve numarasını içeren imzalı bir dilekçeyle yapılır. Dilekçeye, Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvuruya ilişkin form, kabul edilemezlik kararı ve bu kararın tebliğine dair belge ile ihlal iddiasına ilişkin diğer bilgi ve belgeler eklenir.
(3) Müracaat evrakındaki eksikliğin giderilmesi için müracaat edene otuz günü geçmemek üzere süre verilir. Bu süre içinde, geçerli bir mazeret olmaksızın eksikliğin tamamlanmaması hâlinde müracaat reddedilir.
(4) Bu madde uyarınca Komisyona gelen müracaatlar bakımından 7 nci maddenin birinci fıkrasındaki dokuz aylık süre, on altı ay olarak uygulanır.”
MADDE 21- 18/10/2016 tarihli ve 6749 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanunun 4 üncü maddesinin ikinci fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir.
“Birinci fıkra uyarınca kamu görevinden çıkarılan asker kişilerin askerî rütbeleri, mahkeme kararı aranmaksızın karar tarihinden geçerli olmak üzere geri alınır.”
MADDE 22- 1/2/2018 tarihli ve 7075 sayılı Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanunun 10 uncu maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“(1) Kamu görevinden, meslekten veya görev yapılan teşkilattan çıkarılan ya da ilişiği kesilenlere ilişkin başvurunun kabulü hâlinde karar, kadro veya pozisyonunun bulunduğu kuruma, yükseköğretim kurumlarında kamu görevinden çıkarılan öğretim elemanları için Yükseköğretim Kurulu Başkanlığına bildirilir. Kamu görevine iade edilmesine karar verilenlerin eski kadro veya pozisyonuna atanması esastır. Ancak müdür yardımcısı veya daha üstü ile bunlara eşdeğer yöneticilik görevinde bulunmakta iken kamu görevinden çıkarılmış olanların atamalarında, söz konusu yöneticilik görevlerinden önce bulundukları kadro ve pozisyon unvanları dikkate alınır. Yükseköğretim Kurulu Başkanlığına bildirilenlerin atama teklifleri; Ankara, İstanbul, İzmir illeri dışında ve 2006 yılından sonra kurulan yükseköğretim kurumlarına öncelik verilmek kaydıyla, Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı tarafından kamu görevinden çıkarıldığı yükseköğretim kurumu haricinde tespit edilecek yükseköğretim kurumlarından birine önceki kadro unvanlarına uygun olarak on beş gün içinde yapılır. Kurumlar, bildirim veya atama teklif tarihini takip eden otuz gün içerisinde atama işlemlerini tamamlar. Bu kapsamda yer alan personele ilişkin kadro ve pozisyonlar, ilgililere ilişkin atama onaylarının alındığı tarih itibarıyla diğer kanunlardaki hükümlere bakılmaksızın ve başka bir işleme gerek kalmaksızın ilgili mevzuatı uyarınca ihdas, tahsis ve vize edilmiş sayılır. Söz konusu kadro ve pozisyonlar, herhangi bir şekilde boşalmaları hâlinde başka bir işleme gerek kalmaksızın iptal edilmiş sayılır. Atama emri, ilgili kamu kurum ve kuruluşu tarafından 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre ilgililere tebliğ edilir. Tebliğ tarihini takip eden on gün içerisinde göreve başlamayanların bu maddeden doğan atanma hakkı ile mali hakları düşer. Kamu kurum ve kuruluşları atama ve göreve başlatma işlemlerinin sonucunu, işlemlerin tamamlanmasını takip eden on beş gün içinde Devlet Personel Başkanlığına bildirirler. İlgililerin kamu görevinden çıkarılmasına ilişkin kanun hükmünde kararname hükümleri, bu fıkrada belirtilen kişiler bakımından tüm hüküm ve sonuçlarıyla birlikte ortadan kalkmış sayılır. Bu kapsamda göreve başlayanlara, kamu görevinden çıkarılma tarihlerini takip eden aybaşından göreve başladıkları tarihe kadar geçen süreye tekabül eden mali ve sosyal hakları ödenir. Bu kişiler, kamu görevinden çıkarılmalarından dolayı herhangi bir tazminat talebinde bulunamaz.”
MADDE 23- 7075 sayılı Kanuna 10 uncu maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki 10/A maddesi eklenmiştir.
“Türk Silahlı Kuvvetleri ile genel kolluk kuvvetleri personeli ve Dışişleri Bakanlığı diplomatik kariyer memurlarına ilişkin kararların uygulanması
MADDE 10/A- (1) Terör örgütlerine veya Millî Güvenlik Kurulunca Devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilmesi sebebiyle kamu görevinden, meslekten veya görevden çıkarılan ya da ilişiği kesilen subay, astsubay, uzman jandarmalar ile Emniyet Genel Müdürlüğünde emniyet hizmetleri sınıfına tabi olanlar ve Dışişleri Bakanlığı diplomatik kariyer memurlarından; haklarında mahkemeler tarafından göreve iade mahiyetinde karar verilenler ile Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu tarafından başvurunun kabulü kararı verilenlerden, eski kadro, rütbe veya unvanına atanması ilgili bakan onayı ile uygun görülmeyenler ilgisine göre Milli Savunma Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı bünyelerinde kurulan araştırma merkezlerinde bu madde esaslarına göre istihdam edilir.
(2) Birinci fıkra kapsamında bulunanlardan binbaşı ve üstü rütbelerde olanlar ile emniyet hizmetleri sınıfında bulunan her sınıftaki emniyet müdürlerinin atamaları araştırma merkezlerindeki araştırmacı unvanlı kadrolara, diğerlerinin atamaları ise Devlet Personel Başkanlığının görüşü üzerine ilgisine göre İçişleri Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı ve Milli Savunma Bakanlığı tarafından tespit edilen araştırma merkezlerindeki diğer kadrolara, kararların bildirimini takip eden otuz gün içinde ilgili bakan onayıyla yapılır. Bunlara ilişkin kadrolar başka bir işleme gerek kalmaksızın ilgili mevzuatı uyarınca atama onayının alındığı tarih itibarıyla ihdas, tahsis ve vize edilmiş sayılır. Söz konusu kadrolar herhangi bir sebeple boşalmaları hâlinde iptal edilmiş sayılır.
(3) Atama emri, ilgili bakanlık tarafından 7201 sayılı Kanun hükümlerine göre ilgililere tebliğ edilir. Tebliğ tarihini takip eden on gün içerisinde göreve başlamayanların atanma hakkı düşer. İlgili bakanlık atama ve göreve başlatma işlemlerinin sonucunu, işlemlerin tamamlanmasını takip eden on beş gün içinde Devlet Personel Başkanlığına bildirir.
(4) Bu madde kapsamında araştırma merkezlerinde göreve başlayanlara, kamu görevinden çıkarıldıkları tarihi takip eden aybaşından göreve başladıkları tarihe kadar geçen süreye tekabül eden mali ve sosyal hakları eski kurumları tarafından ödenir. Bu kişiler, kamu görevinden çıkarılmalarından dolayı herhangi bir tazminat talebinde bulunamaz. Mahkeme kararları saklı kalmak üzere, ilgililerin kamu görevinden çıkarılmasına ilişkin kanun hükmünde kararname hükümleri, bu madde kapsamında yer alanlar bakımından tüm hüküm ve sonuçlarıyla birlikte ortadan kalkmış sayılır.
(5) Bu madde uyarınca atananlara, eski kadro, rütbe veya unvanlarına ilişkin atama onayının tebliği tarihi itibarıyla almaya hak kazandıkları aylık, ek gösterge, her türlü zam ve tazminatlar, makam, görev ve temsil tazminatları, ek ödeme ile diğer mali hakları (ilgili mevzuatı uyarınca fiilî çalışmaya bağlı yapılan ödemeler, tayın bedeli, fazla mesai ücreti ile fiilen yapılan ders karşılığı ödenen ek ders ücreti hariç) toplamının net tutarının (bu tutar sabit bir değer olarak esas alınır), atandıkları yeni kadroları için öngörülen aylık, ek gösterge, her türlü zam ve tazminatlar, makam, görev ve temsil tazminatları, ek ödeme ile diğer mali hakları (ilgili mevzuatı uyarınca fiilî çalışmaya bağlı yapılan ödemeler, tayın bedeli, fazla mesai ücreti ile fiilen yapılan ders karşılığı ödenen ek ders ücreti hariç) toplamının net tutarından fazla olması hâlinde aradaki fark tutarı, farklılık giderilinceye kadar herhangi bir vergi ve kesintiye tabi tutulmaksızın tazminat olarak ödenir.
(6) Bu madde kapsamına giren personel, önceki statülerinden kaynaklanan rütbe, unvan, kimlik ve sosyal haklarını kullanamaz, emniyet hizmetleri sınıfındakiler ile Dışişleri Bakanlığı diplomatik kariyer memurları hariç olmak üzere muvazzaf askerlik hizmetini yerine getirmiş sayılır ve bunların 21/4/2004 tarihli ve 5143 sayılı Türk Silahlı Kuvvetlerinde İlk Nasıp İstihkakına İlişkin Kanun kapsamında verilen silahları irat kaydedilir. Talepte bulunanların Ordu Yardımlaşma Kurumu üyelikleri devam eder.
(7) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce Komisyon tarafından başvurunun kabulü kararı verilenler hakkında da bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren otuz gün içinde bu maddedeki usul ve esaslar çerçevesinde yeniden işlem tesis edilebilir.
(8) Araştırma merkezlerinin görev, yetki ve sorumlulukları, kurulacağı iller, çalışma usul ve esasları ve diğer hususlar ilgili bakanlık tarafından yürürlüğe konulan yönetmelikle düzenlenir. Bakan onayı ile Ankara dışında araştırma merkezlerine bağlı çalışma grupları oluşturulabilir.
(9) Bu madde kapsamında araştırma merkezlerine atananlar hakkında 10 uncu ve geçici 3 üncü madde hükümleri uygulanmaz.
(10) Bu madde hükümlerine göre araştırma merkezlerine atanan personelden ilgili mevzuat uyarınca diğer kamu kurum ve kuruluşlarındaki kadro veya pozisyonlara atananlara, beşinci fıkraya göre ödenen fark tazminatının aynı usul ve esaslar çerçevesinde ödenmesine devam olunur.
(11) Bu madde kapsamındaki personelin mali ve sosyal haklarına ilişkin konularda ortaya çıkabilecek tereddütleri gidermeye, uygulamayı yönlendirmeye ve gerekli düzenlemeleri yapmaya Hazine ve Maliye Bakanlığı yetkilidir.
(12) Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar ilgili bakanlıkça belirlenir.”
MADDE 24- 7075 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
“Komisyonun iade kararlarının uygulanması
GEÇİCİ MADDE 3- (1) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte Komisyon tarafından Devlet Personel Başkanlığına bildirilenlerden atama teklifi yapılmamış olan kişiler 10 uncu madde hükümleri çerçevesinde işlem tesis edilmek üzere Devlet Personel Başkanlığınca kurumlarına bildirilir. Bunların atama işlemleri bildirim tarihinden itibaren otuz gün içinde kurumlarınca gerçekleştirilir.
(2) Devlet Personel Başkanlığı tarafından kamu görevinden çıkarıldıkları tarihte kadro veya pozisyonunun bulunduğu kurumdan başka bir kuruma atama teklifi yapılanlar hakkında teklif işlemi 10 uncu madde esas alınarak yeniden yapılır.
(3) Bu Kanun uyarınca Devlet Personel Başkanlığı ve Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı tarafından atama teklifi yapılan ve göreve başlayanlar hakkında da 10 uncu maddenin birinci fıkrası hükümleri uygulanır. Mali haklarının hesaplanmasında göreve başladıkları tarihi takip eden hizmetleri karşılığında ilgiliye yapılan ödemeler, kurumlarınca yapılacak toplu ödeme tutarından mahsup edilir. Bu maddenin ikinci fıkrası kapsamındakilere atama teklifinin yapıldığı kurumlar tarafından ödeme yapılır.
(4) Bu maddenin uygulanmasına ilişkin tereddütleri gidermeye ve uygulamaya yön vermeye ilgisine göre Devlet Personel Başkanlığı ve Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı yetkilidir.”
MADDE 25- 27/6/1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 20 nci maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Bu madde kapsamındaki şirketlerin koruma ve güvenlik hizmeti alanındaki faaliyetlerinde 10/6/2004 tarihli ve 5188 sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun hükümleri uygulanır. Ancak;
a) Bu şirketlerin faaliyet alanının münhasıran koruma ve güvenlik hizmeti olması zorunluluğu yoktur. Şirketler bu kapsamdaki faaliyetlerini ayrı bir bölüm hâlinde yürütür.
b) Şirketlerde özel güvenlik alanında istihdam edilen özel güvenlik görevlisi sayısının on kişiyi geçmemesi hâlinde özel güvenlik bölümü yöneticisinde en az lise mezunu olma şartı aranır. Kanunda belirtilen özel güvenlik temel eğitim şartı sadece bu bölümde görevli olan yöneticiler hakkında aranır.
c) Bu şirketler 5188 sayılı Kanunun 24 üncü maddesinde belirtilen ruhsat harcından muaftır.
ç) Bu şirketler kendi kurumları dışındaki özel ve kamu kurumlarına özel güvenlik hizmeti veremezler.”
MADDE 26- 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
“GEÇİCİ MADDE 35- A) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç yıl süreyle; terör örgütlerine veya Millî Güvenlik Kurulunca Devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında Anayasa Mahkemesi Genel Kurulunun salt çoğunluğunca; Yargıtay daire başkanı ve üyeleri hakkında Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunca; Danıştay daire başkanı ve üyeleri hakkında Danıştay Başkanlık Kurulunca; hâkim ve savcılar hakkında Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunca, askeri hâkimler hakkında Milli Savunma Bakanının başkanlığında, Milli Savunma Bakanı tarafından birinci sınıf askeri hâkimler arasından seçilecek iki askeri hâkimden oluşan komisyonca ve Sayıştay meslek mensupları hakkında Sayıştay Başkanının başkanlığında, başkan yardımcıları ile Sayıştay Başkanı tarafından belirlenecek bir daire başkanı ve bir üyeden oluşan komisyonca meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmalarına karar verilir. Bu kararlar, Resmî Gazetede yayımlanır ve yayımı tarihinde ilgililere tebliğ edilmiş sayılır. Meslekten çıkarma kararlarına karşı ilgili kanunlarda yer alan hükümler uyarınca itiraz edilmesi veya yeniden inceleme talebinde bulunulması üzerine verilen kararlar da Resmî Gazetede yayımlanır ve yayımı tarihinde ilgililere tebliğ edilmiş sayılır. Bu kişiler hakkında alınan kararlar on beş gün içinde Devlet Personel Başkanlığına bildirilir. Görevden uzaklaştırılanlar veya görevlerine son verilenlerin silah ruhsatları ve pasaportları iptal edilir ve bu kişiler oturdukları kamu konutlarından veya vakıf lojmanlarından on beş gün içinde tahliye edilir.
Bu fıkranın birinci paragrafı uyarınca görevine son verilenler hakkında bu maddenin (B) fıkrasının ikinci paragrafı hükümleri uygulanır. Ayrıca askeri hâkimlerin askeri rütbeleri, mahkûmiyet kararı aranmaksızın alınır.
B) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç yıl süreyle; terör örgütlerine veya Millî Güvenlik Kurulunca Devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen;
1) 27/7/1967 tarihli ve 926 sayılı Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanununa tabi personel Milli Savunma Bakanının onayı ile kamu görevinden çıkarılır.
2) 18/3/1986 tarihli ve 3269 sayılı Uzman Erbaş Kanununa tabi personelden Türk Silahlı Kuvvetlerinde istihdam edilenler Milli Savunma Bakanının onayı ile kamu görevinden çıkarılır.
3) 13/6/2001 tarihli ve 4678 sayılı Türk Silâhlı Kuvvetlerinde İstihdam Edilecek Sözleşmeli Subay ve Astsubaylar Hakkında Kanuna tabi personelden Türk Silahlı Kuvvetlerinde istihdam edilenler Milli Savunma Bakanının onayı ile kamu görevinden çıkarılır.
4) 10/3/2011 tarihli ve 6191 sayılı Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanununa tabi personelden Türk Silahlı Kuvvetlerinde istihdam edilenler Milli Savunma Bakanının onayı ile kamu görevinden çıkarılır.
5) Milli Savunma Bakanına bağlı personel Milli Savunma Bakanının onayı ile kamu görevinden çıkarılır.
6) Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü personeli İçişleri Bakanının onayı ile kamu görevinden çıkarılır.
7) 11/10/1983 tarihli ve 2914 sayılı Yükseköğretim Personel Kanununa tabi personel, Yükseköğretim Kurulu Başkanının teklifi üzerine Yükseköğretim Kurulunun kararıyla; yükseköğretim kurumları ile yükseköğretim üst kuruluşlarındaki 657 sayılı Kanuna tabi personel ise yükseköğretim kurumları ile yükseköğretim üst kuruluşlarının en üst yöneticisinin teklifi üzerine, yükseköğretim kurumlarında üniversite yönetim kurulunun, yükseköğretim üst kuruluşlarında ise Yükseköğretim Kurulunun kararıyla kamu görevinden çıkarılır.
8) Mahalli idareler personeli, valinin başkanlığında toplanan ve vali tarafından belirlenen kurulun teklifi üzerine İçişleri Bakanının onayıyla kamu görevinden çıkarılır.
9) 657 sayılı Kanuna ve diğer mevzuata tabi her türlü kadro, pozisyon ve statüde (işçi dâhil) istihdam edilen personel, ilgili kurum veya kuruluşun en üst yöneticisi başkanlığında bağlı, ilgili veya ilişkili olunan bakan tarafından oluşturulan kurulun teklifi üzerine ilgili bakan onayıyla kamu görevinden çıkarılır. Bu maddenin (A) fıkrasında belirtilenlerin işlemleri ise söz konusu fıkradaki usule göre yapılır.
10) Bir bakanlığa bağlı, ilgili veya ilişkili olmayan diğer kurumlarda her türlü kadro, pozisyon ve statüde (işçi dâhil) istihdam edilen personel, birim amirinin teklifi üzerine atamaya yetkili amirin onayıyla kamu görevinden çıkarılır.
Bu fıkranın birinci paragrafı uyarınca görevine son verilenler bir daha kamu hizmetinde istihdam edilemez, doğrudan veya dolaylı olarak görevlendirilemez; görevinden çıkarılanların uhdelerinde bulunan her türlü mütevelli heyet, kurul, komisyon, yönetim kurulu, denetim kurulu, tasfiye kurulu üyeliği ve sair görevleri de sona ermiş sayılır. Birinci paragraf uyarınca Türk Silahlı Kuvvetleri, Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğünden çıkarılanların, mahkeme kararı aranmaksızın, karar tarihinden geçerli olmak üzere rütbe ve memuriyetleri geri alınır, bu kişiler yeniden kamu görevlerine kabul edilmez ve on beş gün içinde Devlet Personel Başkanlığına bildirilir. Bu paragrafta sayılan görevleri yürütmekle birlikte kamu görevlisi sıfatını taşımayanlar hakkında da bu paragraf hükümleri uygulanır.
Bu fıkraya göre görevlerine son verilenlerin silah ruhsatları, gemi adamlığına ilişkin belgeleri ve pilot lisansları iptal edilir ve bu kişiler oturdukları kamu konutlarından veya vakıf lojmanlarından on beş gün içinde tahliye edilir. Bu kişiler özel güvenlik şirketlerinin kurucusu, ortağı ve çalışanı olamaz.
Bu fıkrada öngörülen usuller uyarınca, terör örgütlerine veya Millî Güvenlik Kurulunca Devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilerek idari işlem tesis edilmek suretiyle kamu görevinden çıkarılanların itirazları üzerine yapılacak değerlendirme sonucunda görevlerine iadesine ilişkin işlemler aynı usullerle yapılır. Bu kapsamda görevine iade edilenlere kamu görevinden çıkarıldıkları tarihten göreve başladıkları tarihe kadar geçen süreye tekabül eden mali ve sosyal hakları ödenir. Bu kişiler, kamu görevinden çıkarılmalarından dolayı herhangi bir tazminat talebinde bulunamaz. Bu personelin görevlerine iadesi, kamu görevinden çıkarıldıkları tarihte bulundukları yöneticilik görevi dışında öğrenim durumları ve kazanılmış hak aylık derecelerine uygun kadro ve pozisyonlara atanmak suretiyle de yerine getirilebilir.
C) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç yıl süreyle; haklarında (A) ve (B) fıkraları uyarınca idari işlem tesis edilenler ile aynı gerekçeyle haklarında suç soruşturması veya kovuşturması yürütülenler, işlemi yapan kurum ve kuruluşlarca ilgili pasaport birimine derhâl bildirilir. Bu bildirim üzerine ilgili pasaport birimlerince pasaportlar iptal edilebilir. İlgili pasaport birimine isimleri bildirilen kişilerin eşlerine ait pasaportlar da genel güvenlik açısından mahzurlu görülmesi hâlinde aynı tarihte İçişleri Bakanlığınca iptal edilebilir.
Ç) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç yıl süreyle; terör örgütlerine veya Millî Güvenlik Kurulunca Devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı nedeniyle hakkında inceleme ve soruşturma yürütülen kişiler ile bunların eş ve çocuklarına ilişkin olarak yetkili kurul, komisyon ve diğer mercilerce ihtiyaç duyulan, 19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu uyarınca müşteri sırrı kapsamında kabul edilenler hariç, telekomünikasyon yoluyla iletişimin tespiti de dâhil olmak üzere her türlü bilgi ve belge, kamu ve özel tüm kurum ve kuruluşlarca vakit geçirilmeksizin verilir.
Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç yıl süreyle; kamu kurum ve kuruluşlarının personeline ve bunların eş ve çocuklarına ait olup Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilen ve faaliyet izni kaldırılan Asya Katılım Bankası A.Ş.’de veya bu Bankayla ilgili olarak Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunda, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunda ya da Malî Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığında bulunan her türlü bilgi, bu personelin çalıştığı kurum ve kuruluşlarca talepte bulunulması durumunda gecikmeksizin verilir ve bu işlemlere ilişkin olarak 5411 sayılı Kanunun 73 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan sınırlama uygulanmaz.
D) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç yıl süreyle;
1) Türk Silahlı Kuvvetlerinden emekliye sevk edilen, kendi isteğiyle emekli olan, 31/1/2013 tarihli ve 6413 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu hükümlerine göre Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezası alan, Devlet memurluğundan çıkarılan, sözleşmeleri feshedilen, müstafi sayılan veya istifa eden subay, sözleşmeli subay, astsubay, sözleşmeli astsubay, Devlet memuru, işçi, uzman erbaş, sözleşmeli erbaş ve erler ile 926 sayılı Kanunun geçici 32 nci maddesi kapsamında haklarında işlem tesis edilenlerden,
2) Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığından emekliye sevk edilen, kendi isteğiyle emekli olan, ilişiği kesilen, disiplin hükümlerine göre meslekten veya Devlet memurluğundan çıkarılan, sözleşmeleri feshedilen, müstafi sayılan, istifa eden veya çekilmiş sayılan subay, sözleşmeli subay, astsubay, sözleşmeli astsubay, uzman jandarma, Devlet memuru, işçi, uzman erbaş, sözleşmeli erbaş ve erlerden,
3) 4/6/1937 tarihli ve 3201 sayılı Emniyet Teşkilat Kanununun 55 inci maddesinin ondokuzuncu ve yirminci fıkraları ile geçici 27 nci maddesi uyarınca resen emekliye sevk edilen, kendi isteğiyle emekli olan veya disiplin hükümlerine göre meslekten veya Devlet memurluğundan çıkarılanlar ile müstafi sayılanlardan, terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilenlerin rütbeleri ilgili bakanın onayıyla alınır. Bu kişiler görev yaptıkları teşkilata ve kamu görevine yeniden kabul edilmez, doğrudan veya dolaylı görevlendirilemez ve bu kişiler on beş gün içinde Devlet Personel Başkanlığına bildirilir. Ayrıca bunlar uhdelerinde taşımış oldukları mesleki unvanları ve sıfatlarını kullanamaz ve bu unvan ve sıfatlarına bağlı olarak sağlanan haklardan yararlanamaz. Bu kişilerin uhdelerinde bulunan her türlü mütevelli heyet, kurul, komisyon, yönetim kurulu, denetim kurulu, tasfiye kurulu üyeliği ve sair görevleri de sona ermiş sayılır. Bunların silah ruhsatları, emekli kimlikleri, gemi adamlığına ilişkin belgeleri, pilot lisansları ve ilgili pasaport birimlerince pasaportları iptal edilir. Bu kişiler özel güvenlik şirketlerinin kurucusu, ortağı ve çalışanı olamaz.
E) Bu maddenin (A), (B) ve (D) fıkraları uyarınca haklarında işlem tesis edilenler uhdelerinde taşımış oldukları büyükelçi, vali gibi unvanları ve yüksek mahkeme başkan ve üyeliği, müsteşar, hâkim, savcı, kaymakam ve benzeri meslek adlarını ve sıfatlarını kullanamaz ve bu unvan, sıfat ve meslek adlarına bağlı olarak sağlanan haklardan yararlanamaz.
F) Bu maddenin (A), (B) ve (D) fıkraları kapsamındaki görevler yerine getirilirken görevin niteliğinden doğan veya görevle ilgili olmak şartıyla görevin ifası sırasında işlendiği iddia olunan suçlardan dolayı kamu görevlileri hakkında adli ve idari soruşturma ve kovuşturma yapılması ilgisine göre ilgili bakan, Cumhurbaşkanı veya yetkilendireceği Cumhurbaşkanı yardımcısının iznine tabidir.
G) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç yıl süreyle; terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirildiği için görevden uzaklaştırılanlar veya açığa alınanlar hakkında ilgili mevzuatta yer alan;
a) Soruşturmaya başlama süresi uygulanmaz.
b) Disiplin soruşturması sebebiyle görevden uzaklaştırma süreleri bir yıl olarak uygulanır ve bu süre ilgisine göre ilgili bakan, Hâkimler ve Savcılar Kurulu, Yükseköğretim Kurulu veya ilgili kurul onayıyla bir yıla kadar uzatılabilir.
c) Adli soruşturma ve kovuşturma sebebiyle görevden uzaklaştırma veya açığa alma işlemlerinde değerlendirme süreleri uygulanmaz.
Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce terör örgütlerine veya Millî Güvenlik Kurulunca Devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu gerekçesiyle haklarında görevden uzaklaştırma veya açığa alınma işlemi tesis edilen ve ilgili mevzuatında yer alan süreleri dolan kamu görevlilerinin durumu, işlemi tesis eden makamca en geç üç ay içinde gözden geçirilir ve yeniden bu fıkra hükümlerine göre karar verilir. Karar verilinceye kadar, herhangi bir işleme gerek kalmaksızın görevden uzaklaştırma veya açığa alınma tedbirlerinin uygulanmasına devam olunur.
Bu maddenin (A) ve (B) fıkraları uyarınca haklarında işlem tesis edilecek olanlara yedi günden az olmamak üzere ilgili kurum tarafından uygun vasıtalarla savunma hakkı verilir. Verilen süre içinde savunmasını yapmayanlar, savunma hakkından vazgeçmiş sayılır.”
GEÇİCİ MADDE 1- (1) 10/11/2016 tarihli ve 6758 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanunun 19 uncu maddesinin ikinci fıkrası uyarınca Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun kayyım olarak atanmasına ilişkin hüküm, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç yıl süreyle uygulanır.
(2) 20/7/2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal döneminde yürürlüğe konulan ve Fon ile Fonun ilişkili olduğu Bakan ve Fonun kayyımlık yetkisi kapsamında atananlar veya görevlendirilenlerin görev, hak, yetki ve sorumluluklarını ve şirket ve mal varlığı değerlerine ilişkin, kefalet ve takip dâhil tüm muafiyetleri düzenleyen kanun hükümleri, Fonun kayyım atandığı dosyalar bakımından ceza soruşturması veya kovuşturması kesinleşinceye ya da satış veya tasfiye işlemleri tamamlanıncaya kadar uygulanır.
(3) 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 133 üncü maddesi uyarınca kayyım atanan şirketlerde ortaklık pay ve haklarına ilişkin olarak soruşturmanın başladığı tarihten Fonun kayyım olarak atandığı tarihe kadar şirket ortakları tarafından yapılmış olan devir ve temlik işlemleri muvazaalı kabul edilerek geçersiz sayılır ve ticaret sicilinden resen terkin edilir.
MADDE 27- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 28- (1) Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür. 30/07/2018
Vergi Mükellefine İştirakten Dolayı Kesilen Ceza
Uygulamada, mükelleflere usulüne uygun olarak vergi ve ceza ihbarnamesi tebliğ edilmeden, ihbarnameler kesinleştirilmek suretiyle ödeme emri düzenlenerek tebliğ yoluna gidildiğini zaman zaman rastlamaktayız. Vergi daireleri, ihbarnameleri mükelleflere tebliğ etme konusunda zaman zaman sıkıntıya düşebilmektedirler. Mükelleflerin son ikametgah adreslerinde bulunamayışı veya kısa süreli seyahatlere çıkması gibi nedenlerle uygulamada ihbarnamelerin tebliği ile ilgili olarak problemlerle karşılaşılabilmektedir. Ödeme emri düzenlenebilmesi için mutlak surette ihbarnamenin mükellefe tebliğ zorunludur. Usulüne uygun olarak mükellefe ihbarname tebliğ edilmediği takdirde ödeme emrinin tebliğ de mümkün bulunmamaktadır(1).
Ortağı olduğu limited şirketin “vergi kaçakçılığı suçu” işlemesi dolayısıyla vergi ziyaı cezası kesilen mükellefe potansiyel mükellef olarak bağlı olduğu vergi dairesi tarafından ihbarname tebliğ edilememiştir. Bilahare, aynı mükellefe ödeme emri tebliğ edilerek mükelleften bu borcu ödemesi için tebligat yapılmıştır.
Konuyla ilgili olarak mükellef kendisine ödeme emri tebliğ edilmeden önce bilinen adresine ihbarname tebliğ edilmeden ödeme emrinin hukuka aykırı olduğunu iddia ederek vergi mahkemesinde dava açmıştır.
Olayda mükellefe vergi dairesi ihbarnameyi adresinde tebligat yapamadığı gerekçesiyle gazetede ilanen tebligat yoluna gittiği ve ihbarnameyi bu şekilde ilanen tebliğ ettiğini ileri sürmektedir. Ödeme emri aşamasında konuya dahil olan mükellef ödeme emrini dava konusu yaparak ödeme emrinin iptalini talep ederek meseleyi yargıya taşımıştır.
Vergi mahkemesi mükellefin açmış olduğu davayı reddedip, idarece yapılan ödeme emri ile ilgili tebligatın yasal ve isabetli olduğunu kabul etmiştir. Mükellef bu defa yerel vergi mahkemesinin kararını itiraz yoluyla Bölge İdare Mahkemesine taşımıştır. Sonuçta mükellef vergi mahkemesi tarafından verilen kararın bozulması için bölge idare mahkemesine itiraz yoluyla müracaat etmiştir.
Bölge idare mahkemesi ise, konuyu etraflıca inceleyip araştırarak yerel vergi mahkemesi tarafından verilen kararı bozmuştur. Bölge idare mahkemesinin, vergi mahkemesi kararını bozma gerekçeleri kısaca şöyledir:
“Dosyanın incelenmesinden; davacı adına düzenlenen ceza ihbarnamelerinin, davacının idarece bilinen ……….. adresine tebliğ çıkarıldığı, ancak tebliğ edilemediği, ………….. adresine çıkarılan tebligatın, bu adreste oturmadığına dair apartman görevlisinin beyanı alınmak suretiyle, ………….. adresine çıkarılan tebligatın ise posta memurunun, bu adreste oturmadığına dair beyanı ile iade edildiği, ayrıca komşularından bir kişi veya muhtar veya ihtar heyeti üyelerinden biri veyahut bir zabıta memurunun beyan ve imzasının alınmadığı, olay tarihinde yürürlükte olan yasa hükmü uyarınca yerel gazetede yapılan ilan yazısının bir suretinin de mükellefin bilinen son adresinin bağlı olduğu muhtarlığa gönderilmediği anlaşılmıştır.
Bu durumda, usulüne uygun olarak yapılmayan tebligat işlemlerine dayalı olarak, alacağın vadesinde ödenmeyerek kesinleştiğinden söz edilemeyeceğinden, dava konusu ödeme emirlerinin düzenlenmesinde hukuka uyarlık bulunmadığından, aksi gerekçeyle verilen hakimlik kararında isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, itirazın kabulüne, İzmir 2. Vergi Mahkemesi Hakimliğince verilen 25.05.2005 gün ve E:2006/961-K:2007/505 sayılı kararın bozulmasına, davanın kabulüne, dava konusu ödeme emirlerinin iptaline, ….. YTL yargılama giderinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine, posta gideri avansından artan kısmın istemi halinde davacıya iadesine, 18.10.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”(2).
Yukarıda yer verilen Bölge İdare Mahkemesinin bozma kararı gerekçeleri ve yorumu kısaca şöylece özetlenebilir:
- Ödeme emri düzenlenmeden önce mutlak surette bilinen adreslere ihbarnamelerin tebliğ edilmesi zorunluluğu bulunmaktadır.
- Ödeme emri tebliği nihai aşama ile ilgili bir işlemdir. Başka bir deyimle, ihbarname tebliğ edilmeden ödeme emri tebliği söz konusu olamaz.
- Vergi dairelerinin ihbarnameleri mükelleflere tebliğ edemediği durumlarda, ilanen tebliğ yoluna gidebilmesi için bu durum mutlaka tespit etmesi ve yerel gazete ile yapılan ilanın bir suretinin de mükellefin bilinen en son adresinin bağlı olduğu muhtarlığa yollaması gerekmektedir. Başka bir ifade ile, tebliğ edilemeyen ihbarnamelerle ilgili olarak, yerel gazetelerde ilanen tebligat yapılabilmesi için mükellefin tebligatın vaki olmadığı adreste oturmadığına dair apartman görevlisinin beyanı alınarak bu durumun muhtar veya ihtiyar heyeti üyelerinden biri veya bir zabıta memurunun beyanı alınmalıdır. Yerel gazetede yapılan ilan yazısının bir nüshasının da mükellefin bilinen son adresinin bağlı olduğu muhtarlığa gönderilmesi zorunludur.
- Usulüne uygun olarak tebliğ edilemeyen ihbarnameler için, kamu alacağının müddetinde ödenmeyerek, kesinleştirilerek bilahare ödeme emri düzenlenmesinde hukuka uyarlılık bulunmamaktadır.
- İhbarnameler ile ilgili ilanen tebligatlarda mutlak surette 213 sayılı VUK’nun 104/2 maddesinde de belirtildiği gibi ilan yazısının bir suretinin mükellefin bilinen son adresinin bağlı olduğu muhtarlığa gönderilmesinin gerektiği hususu yasada açıkça yer almıştır.
(1) Dnş. 9. D.nın 9.3.2005 gün ve E:2003/2571-K:2005/494 sayılı kararlarında, “bilinen adreslere postayla tebliğ yoluna gidilmediği tespit edilmediğinden, daha önce terk edildiği bilinen adreste düzenlenen adres tespit tutanağına dayanılarak ilanen tebliğ şartlarının oluşturulmayacağı hk.”
(2) İzmir Bölge İdare Mahkemesi kararı 18.10.2007 gün ve E:2007/2094-K:2007/3173 sayılı kararı.
Nazlı Gaye Alpaslan
Defter Ve Belgelerin Yitirilmesi
Ticaret Kanunu 82. maddesinde tacirlere ticari defterleri, mali tabloları, ticari mektupları ve defterlere yapılan kayıtları on yıl süre ile saklama yükümlülüğü getirmiştir. Saklama süresi ticari defterlere son kaydın yapıldığı, envanterin çıkarıldığı, ara bilançonun düzenlendiği, yıl sonu yıl sonu finansal tabloların ve/veya konsolide finansal tabloların hazırlandığı, ticari yazışmaların yapıldığı veya muhasebe belgelerinin oluştuğu takvim yılının bitişiyle başlamaktadır. Saklama süresi ticaret hukukuna göre 10 yıl, vergi hukukuna göre kural olarak beş yıldır. Kural olarak dememin sebebi, süreyi uzatan pek çok istisnanın bulunmasıdır. Ancak bu saklama süresi içerisinde elbetteki defter ve belgelerin başına pek çok şey gelebilir. Bu süre içerisinde defter ve belgeler yok olabileceği gibi tahrip de olabilir, okunamaz hale gelebilir.
Öte yandan defter ve belgelerin yetkili mercilere ibraz edilmemesi, çeşitli kanunlarda ayrı ayrı yaptırıma bağlanmıştır. İşte bu nedenle ibraz edilememe halinin, ibraz etmeme kasdına dayanmadığının ve ibraz etmemenin elde olmayan bir sebepten ileri geldiğinin kanıtlanabilmesi için Ticaret Kanunu tacirlere bu konuda da bir mükellefiyet yüklemiştir.
Özellikle bu günlerde iklimsel anomalilerin yaşandığını, yağmurların hızla sele dönüştüğü ve işyerlerine de zarar verdiğini, muhasebe ve defterlerini de kullanılamaz hale gelmesine sebep olduğunu da dikkate alarak, bu konuyu hatırlatayım istedim.
Ticaret Kanunu'nun 82/7. maddesine göre; “bir tacirin saklamakla yükümlü olduğu defter ve belgeler; yangın, su baskını veya yer sarsıntısı gibi bir afet veya hırsızlık sebebiyle ve kanuni saklama süresi içerisinde kayba uğrarsa, tacir kaybı öğrendiği tarihten itibaren on beş gün içerisinde ticari işletmesinin bulunduğu yer yetkili mahkemesinden kendisine bir belge verilmesini isteyebilir”. Madde metninde “yangın, su baskını veya yer sarsıntısı gibi” denilmek suretiyle bu gibi olayların benzerlerinin de bu kapsamda yorumlanması gerektiği ifade edilmiştir. Uygulamada bu hükme dayanılarak mahkemelerce verilen belgeye veya karara, “zayi belgesi” adı verilmektedir.
Burada önemli olan, defter ve belgelerin elden çıkmasında, tacirin bir kusurunun olmaması gerekir. Bir başka deyişle iddianın inandırıcı ve samimi olması, hayatın olağan akışı içerisinde makul olması gerekmektedir.
Hasımsız olarak görülecek bu davada, mahkemeler gerekli araştırmayı yapmak durumundadır. Mahkeme, itfaiye raporu, karakol tutanağı gibi belgeleri incelemenin yanı sıra şahit de dinleyebilmektedir. Mahkemeye müracaat ederken, kayba yol açan olaya ilişkin delillerin yanı sıra hangi defter ve belgeler için zayi belgesi istenildiğinin de belirtilmesi gerekir. Zira tutulmamış veya tasdiki yaptırılmamış defterler için zayi belgesi istenilmesi mümkün değildir. Tasdik ettirilmiş olsa dahi, kullanılmamış, boş defter veya fatura, fiş, irsaliye gibi belgeler için zayi belgesi istenemez.
Ancak serbest meslek erbabınca kullanılan defter ve belgelerin zayi halinde, zayi belgesi istenilmesi mümkün değildir. Çünkü zayi belgesi, Ticaret Kanunu'nda tacir için düzenlenmiştir. Kanunlarımızda bu konuda bir boşluk vardır ve Vergi Usul Kanunu'nda düzenlenmesinde yarar vardır.
Zayi belgesinin talep edildiği dava hasımsız olarak görüldüğünden mahkeme kararı, kesin hüküm oluşturmaz, kesin kanıt değildir ve her zaman aksi iddia ve ispat edilebilir. Zayi belgesi taleplerinin, ticari işletmenin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemelerine yöneltilmesi gerekmektedir.
Zayi belgesi talebinin, zayi olma halinin gerçekleştiğinin, bir başka deyişle zayi olma sonucunu doğuran olayın öğrenilmesinden itibaren 15 gün içerisinde yapılması gerekir. Bu süre, bazen olay tarihine göre 15 günden fazla da olabilmektedir. Bu nedenle buradaki hak düşürücü sürenin her durumda, olay tarihine göre hesaplanması mümkün değildir.
Zayi Belgesi, özel hukuka ait bir belgedir. Alınmış olunması halinin dahi kesin hüküm teşkil etmemesi sebebiyle, bu belgenin alınmamış olması veya alınmasının ihmal edilmiş olması durumlarında da, ibraz etmeme fiili dolayısıyla açılacak ceza davalarında, defter ve belgelerin zayi olduğunu (tabii ki yine inandırıcı ve samimi olarak, hayatın olağan akışına uygun biçimde ve tacirin elinde olmayan sebeplerle zayi olduğunu) iddia ve ispat etmek mümkündür.
Uygulamada sıkça ihmal edilen bu konuya mutlaka gerekli özenin gösterilmesi gerekmektedir. Bumin Doğrusöz
https://www.dunya.com/kose-yazisi/defter-ve-belgelerin-yitirilmesi/423897
Üç Kriteri Sağlayan 65 Yaş Aylığına Hak Kazanıyor
Yaşlılarımızın yoksulluğa düşmesini engelleyen 65 yaş aylığı için, yaş dışında emekli olmamak ve kişi başına aylık gelirin 483 TL’nin altında olması gerekiyor. 65 yaş aylığı üç ayda bir 1500 TL olarak ödeniyor.
65 yaş aylığı ülkemizde uygulanmakta olan en eski sosyal yardımlardan bir tanesi. Yaşlılarımızın yoksulluğa düşmesinin engellenmesi ve temel ihtiyaçlarını kimseye muhtaç olmadan karşılayabilmeleri esasına dayanan 65 yaş aylığının alınabilmesi için bazı koşullar söz konusu.
NAFAKAYLA BERABER OLMAZ
65 yaş aylığı alabilmek için üç temel şart söz konusu. İlk şart, 65 yaşın doldurulmuş olması. 65 yaşını doldurmuş ve hiçbir sosyal güvencesi olmayan kişilere aylık bağlanıyor. Yani emekli olmayan, SGK’dan dul veya yetim aylığı almayan, herhangi bir işte çalışmayan kişiler aylık alabiliyor. Kocasından veya anne – babasından ölüm aylığı alan 65 yaş üstü bir kişi aylık alamıyor. Nafaka alanlar da yararlanamıyor.
MUHTAÇ OLMAK GEREKİYOR
65 yaş aylığı alabilmek için gerekli üçüncü şart 65 yaş üstü kişi ve eşinin toplam geliri üzerinden hesaplanan kişi başına düşen gelirin belirli bir limitin altında olmasıdır. Bu limit asgari ücretin net tutarının üçte birini aşamaz. 65 yaş üstü kişinin eşiyle birlikte toplam geliri hesaplanıyor ve bu rakam ikiye bölünerek kişi başına düşen aylık gelir bulunuyor. Bu rakam 2018 itibarıyla 483,63 TL’nin altındaysa kişiye aylık bağlanıyor.
HANE GELİRLERİ DE ÖNEMLİ
65 yaş aylığında gelir kriteri geçtiğimiz yıla kadar 65 yaş üstü kişinin yaşadığı hane üzerinden hesaplanıyordu. 65 yaşın üzerinde olan hiçbir geliri bulunmayan bir kişi, çocuklarıyla birlikte aynı evde yaşadığı ve torunu işe girdiği için aylığından olabiliyordu. Geçtiğimiz yıl yapılan değişiklikle 65 yaş üstü kişinin ve eşinin toplam geliri üzerinden hesaplanan kişi başına düşen gelirin gelir sınırını aşmamasına bakılmaya başlandı ve yararlanan kişi sayısı arttı.
Başvurunun şahsen yapılması lazım
65 yaş aylığından yararlanmak isteyen vatandaşlar, başvurularını adrese kayıtlı nüfus sisteminde kayıtlı ikametgâhının bulunduğu yerdeki Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarına yapacaklar. Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarına yapılacak başvuruların şahsen ve yazılı olarak yapılması gerekiyor. Başvuru yapmak için gerekli başvuru formu, Çalışma, Sosyal Hizmetler ve Aile Bakanlığı’nın internet sitesinde mevcut. Yani Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarına gitmeden bu formu elde ederek doldurmak mümkün.
Üç aylık 1500 TL ödeme başladı
Torba kanunla yapılan değişiklikle 65 yaş aylığı ödemesine esas gösterge rakamındaki artış 1 Haziran'dan itibaren uygulanıyor. Dolayısıyla 65 yaş aylığı alanlar haziran ayından itibaren aylık 500 TL, üç aylık 1.500 TL olan aylıklarını almaya başladılar. Aylıkların PTT kart ile ödenmesi de mümkün. Bu sayede 65 yaş aylığını almak için en yakın PTT’ye gitmek yeterli oluyor.
Ödemeler ayın 5'i ila 10'unda
65 yaş aylığı hak sahiplerine üç ayda bir ödeniyor. Ödeme tarihi doğum yılının son numarasına göre belirleniyor. Örneğin 1934 doğumlu bir kişi ayın belirli bir gününde, 1935 olan bir kişi ayın başka bir gününde ödeme alıyor. Ödemeler bütün hak sahipleri için ayın 5’i ila 10’u arasında yapılmış oluyor. 65 yaş aylıkları üç ayda bir ödeniyor. Mart, haziran, eylül ve aralık aylarında 65 yaş aylığı hak sahiplerine ödeniyor. Ocak, şubat ve mart aylarının ödemeleri martta, nisan, mayıs ve haziran aylarının ödemeleri haziranda, temmuz, ağustos ve eylül aylarının ödemeleri eylülde ve ekim, kasım ve aralık aylarının ödemeleriyse aralık ayında yapılıyor.
Nafaka dışında haciz koyulamaz
65 Yaş aylığına nafaka borcu dışında haciz konulamıyor. Aylık alan kişi kendi rıza gösterse bile 65 yaş aylığının nafaka dışındaki bir borç dolayısıylahaczedilmesi mümkün değil. Bunun yanında 65 yaş aylığının başka bir kişiye devir edilmesi veya bir şekilde temlik edilmesi de söz konusu değil. Okan Güray Bülbül