Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

Hazine ve Maliye Bakanlığı (Gelir İdaresi Başkanlığı)’ndan:

VERGİ USUL KANUNU GENEL TEBLİĞİ (SIRA NO:433)’NDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR TEBLİĞ

(SIRA NO: …….)

Madde 1- 30/12/2013 tarihli ve 28867 Mükerrer sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği (Sıra No: 433)’nin “2- Tanımlar ve Kısaltmalar” bölümüne aşağıdaki “Elektronik Arşiv Fatura (e-Arşiv Fatura)” ve “El Terminali” tanımları eklenmiştir.

Elektronik Arşiv Fatura (e-Arşiv Fatura): Bu Tebliğde yer alan şartlara uygun şekilde, e-Arşiv Uygulaması kapsamında elektronik belge biçiminde oluşturulan faturayı,”

El Terminali: Bu Tebliğdeki şartlara uygun şekilde oluşturulan e-Arşiv Faturanın düzenlenebilmesine ve/veya kağıt çıktısının verilmesine imkan sağlayacak şekilde yazıcı tertibatı barındıran ve bilgi işlem sistemi ile internet üzerinden iletişim sağlayabilen mobil cihazları,”

Madde 2- Aynı Tebliğin “4- Uygulamadan Yararlanma Yöntemleri ve Başvuru” başlıklı bölümünün 1 inci ve 2 nci paragrafları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Uygulamadan yararlanmak için mükelleflerin bu Tebliğin 10.4 bölümünde istisnai haller dışında, 397 sıra numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile getirilen e-Fatura Uygulamasına kayıtlı olmaları gerekmektedir.”

“Mükellefler e-Arşiv Uygulamasını, kendi bilgi işlem sistemi üzerinden, Başkanlıktan izin almış özel entegratörlerin bilgi işlem sistemi üzerinden veya elektronik belgelere ait temel fonksiyonların internet üzerinden genel kullanımını sağlamak amacı ile Başkanlık tarafından oluşturulan ve http://www.efatura.gov.tr internet adresi üzerinden hizmete sunulan e-Arşiv Portalı aracılığıyla olmak üzere üç yöntemle kullanabilirler. e-Arşiv Portalı aracılığı ile uygulamayı kullanmak isteyen mükellefler, http://www.efatura.gov.tr/ İnternet adresinde yayımlanan e-Arşiv Başvuru Kılavuzu'nda açıklanan şartlara uygun olarak başvuru yapmalarını müteakip Başkanlık tarafından kullanıcı hesaplarının tanımlanması sonrasında uygulamadan yararlanmaya başlayacaklardır.”

Madde 3- Aynı Tebliğin “4.1. Değerlendirme ve İzin” başlıklı bölümünün 4 üncü paragrafının son cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Bu durum, mükelleflerin e-Arşiv Uygulamasından Başkanlıktan e-Arşiv izni alan özel entegratörlerin bilgi işlem sistemleri aracılığıyla veya e-Arşiv Portalı yöntemiyle yararlanmalarına engel teşkil etmez.”

Madde 4- Aynı Tebliğin “5- Özel Entegratör Hizmeti Verenler” başlıklı bölümü aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“397 sıra numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği kapsamında Başkanlıktan özel entegrasyon izni alan mükellefler, e-Arşiv uygulaması kapsamında belge düzenlemek isteyen mükelleflere elektronik ortamda ilgili belgeleri ve bunlara ait raporlarını oluşturma, mali mühürle onaylama, zaman damgası kullanma ve oluşturulan belgeleri bu Tebliğin 3 üncü ve 7 nci bölümlerine uygun olarak elektronik ortamda alıcıya iletme hizmeti verebilirler.

Özel entegratörlerin e-Arşiv Uygulaması kapsamında hizmet verebilmesi için, Başkanlıktan ayrıca e-Arşiv Özel Entegratörlüğü izni alması gerekmektedir. Bu izni alabilmek için gerekli koşullar http://www.efatura.gov.tr/ internet adresinde yayımlanan kılavuzlarda yer almaktadır. Başkanlıktan özel entegratör izni alan mükelleflerin uygulama kapsamında hizmet verebilmeleri için e-Arşiv Uygulamasına kayıtlı olmaları gerekmektedir.

Başkanlıktan izin alan özel entegratörler, hizmet verdikleri mükelleflerin e-Arşiv uygulaması kapsamında oluşturdukları elektronik belgelerin Başkanlık sistemleri üzerinden erişilmesi, görüntülenmesi, sorgulanması ve doğrulanabilmesi için gerekli tedbirleri almak zorundadırlar. Başkanlık sistemleri üzerinden gerçekleştirilecek erişim, görüntüleme, sorgulama ve doğrulama işlemlerinin teknik usul ve esasları www.efatura.gov.tr internet adresinde yayımlanan e-Arşiv uygulamasına ilişkin teknik kılavuzlarda yer almaktadır.

Özel entegratörler, hizmet verdikleri mükelleflere ait vakıf oldukları bilgileri, e-Arşiv Uygulaması kapsamındaki elektronik belgelerin ve raporların oluşturulması, imzalanması, gönderilmesi, alınması amacı dışında kullanamaz ve işleme taraf olanların yazılı izni olmaksızın Başkanlık haricinde üçüncü kişilerle paylaşamazlar. Özel entegratörler bu faaliyetleri kapsamında elde ettiği ticari sır niteliğindeki bilgilerinin güvenliğinden ve gizliliğinden sorumludurlar. Bu amaca aykırı olarak işleme taraf olmayan üçüncü kişilerle, elektronik belgelere ve raporlarına ilişkin bilgileri paylaştığı tespit olunan özel entegratörlerin diğer Kanunların öngördüğü cezai sorumlulukları dışında ayrıca Başkanlık tarafından özel entegratörlük izinleri iptal edilebilir. Başkanlık ayrıca özel entegratörler için ilave yükümlülük belirlemeye ve istediğinde ulusal ve uluslararası standartlara uyma zorunluluğu getirmeye yetkilidir.

e-Arşiv Uygulamasına ilişkin, özel entegratör sistemi üzerinden hizmet alan mükellefler, uygulama kapsamında düzenlenebilecek belgeler ve elektronik arşiv raporlarında özel entegratörün mali mührünün ve zaman damgasının kullanılmasını talep edebilirler.”

Madde 5- Aynı Tebliğin “6- Belgelerin Elektronik Ortamda Oluşturulması” başlıklı bölümünün son paragrafından önce gelmek üzere aşağıdaki paragraf eklenmiştir.

“e-Arşiv Uygulaması kapsamında belirlenen format ve standartlara uygun olarak düzenlenen fatura vb. elektronik belgeler yeni bir belge türü olmayıp kağıt ortamda düzenlenen fatura vb. belgelerle ile aynı hukuki niteliklere sahiptir.”

Madde 6- Aynı Tebliğin “6.1 Belgelere Konulacak Amblem” başlıklı bölümüne aşağıdaki paragraf eklenmiştir. “e-Arşiv  Uygulaması  kapsamında  elektronik  ortamda  düzenlenen  belgelerin  alıcısına  kağıt  olarak  veya

elektronik ortamda iletilen aslı ile düzenleyen tarafından muhafaza edilen elektronik hali üzerinde yer alan Gelir İdaresi

Başkanlığı ambleminin renkli olarak yer alması esastır. Ancak düzenleyen tarafından muhafaza edilen elektronik hali üzerinde bulunan amblemin renkli olarak yer alması koşuluyla, alıcısına kağıt olarak iletilen asıl nüshaları üzerine siyah- beyaz olarak da basılması mümkün olup bu durumda, kağıt çıktı üzerinde satıcı veya yetkilisine ait ıslak imza ile kaşe veya damgasının bulunması zorunludur. Ancak bu Tebliğin 17 nci bölümünde kendilerine el terminalleri vasıtası ile e- Arşiv uygulaması kapsamında elektronik belge düzenleme ve müşterilere kağıt veya elektronik ortamda iletme izni verilen mükelleflerde ıslak imza ile kaşe veya damga zorunluluğu aranmaz.”

Madde 7- Aynı Tebliğin “7- Belgelerin Alıcılarına Teslimi” başlıklı bölümünün 5 inci paragrafı aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“e-Arşiv Uygulaması kapsamında düzenlenen belgelerde, düzenleme tarihi yanında düzenleme zamanının saat ve dakika olarak gösterilmesi zorunludur.”

Madde 8- Aynı Tebliğin “7.1 397 Sıra Numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile Getirilen e-Fatura Uygulamasına Kayıtlı Olmayan Mükelleflere Faturanın Teslimi” başlıklı bölümünün 1 inci paragrafının sonuna aşağıdaki cümle eklenmiştir.

“Bu durumda, sevk irsaliyesi, irsaliye yerine geçen; e-Arşiv Faturasının kağıt çıktısı ya da Ödeme Kaydedici Cihaz (ÖKC)dan üretilen fatura bilgi fişinin sevk sırasında malın yanında bulunması zorunludur.”

Madde 9- Aynı Tebliğin “7.2 Vergi Mükellefi Olmayanlara Faturanın Teslimi” başlıklı bölümünün 3 üncü paragrafı aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Vergi mükellefi olmayanlara yapılan satışlarda e-Arşiv Fatura, malın teslimi ya da hizmetin ifası anında elektronik ortamda iletiliyorsa müşteriye bu faturanın “irsaliye yerine geçen” kâğıt çıktısı verilebileceği gibi, sevk irsaliyesi ya da irsaliye yerine geçen ÖKC fatura bilgi fişi satıcı ya da yetkilisi tarafından imzalanarak verilmesi zorunludur.

Madde 10- Aynı Tebliğin “10- İnternet Üzerinden Mal ve Hizmet Satışında Düzenlenecek Faturalar” başlıklı bölümü başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“10 - e-Arşiv Uygulamasına Geçiş Zorunluluğu Getirilen Mükellefler ile Elektronik Ticaret Kapsamında Düzenlenecek Faturalara İlişkin Usul ve Esaslar

  • Elektronik Defter ve Elektronik Fatura Uygulamalarına Dahil Olma Zorunluluğu Bulunan Mükelleflerin e-Arşiv Uygulamasına Geçiş Zorunluluğu

14.12.2012 tarih ve 28497 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 421 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile 20/06/2015 Tarih ve 29392 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 454 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinde belirtilen açıklamalara göre, elektronik defter ve elektronik fatura uygulamalarına dahil olma zorunluluğu bulunan mükellefler, en geç 1/1/2019 tarihine kadar başvurularını ve fiili geçiş hazırlıklarını tamamlayarak e-Arşiv uygulamasına geçmek ve bu tarihten itibaren düzenleyecekleri faturaları, Bu Tebliğin 12 nci maddesinde belirtilen istisnai durumlar haricinde e-Fatura veya e-Arşiv Fatura olarak düzenlemeleri zorunludur.

10.2.    Aracı Hizmet Sağlayıcıları, İnternet Reklamcılığı Hizmet Aracıları ile İnternet Ortamında İlan Yayınlayanların e-Arşiv Uygulamasına Geçiş Zorunluluğu

Mal veya hizmetlerin alınması, satılması, kiralanması veya dağıtımı işlemlerinin gerçekleştirilmesine aracılık etmek üzere internet ortamında 6563 sayılı Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanunda tanımlanan başkalarına ait iktisadi ve ticari faaliyetlerin yapılmasına elektronik ticaret ortamını sağlayan gerçek ya da tüzel kişi aracı hizmet sağlayıcıları, internet ortamında gerçek ve tüzel kişilere ait gayrimenkul, motorlu araç vasıtalarının satılmasına veya kiralanmasına ilişkin ilanları yayınlayan internet sitelerinin sahipleri veya işleticileri ile internet ortamında reklamların yayınlanmasına aracılık faaliyetinde bulunan internet reklamcılığı hizmet aracıları, 1/1/2019 tarihine kadar (2019 ve müteakip hesap dönemlerinden itibaren bu paragrafta belirtilen işler ile iştigal etmek üzere işe başlayacak mükelleflerin ise işe başlama tarihinden itibaren 3 ay içinde) başvurularını ve fiili geçiş hazırlıklarını tamamlayarak e-Arşiv Uygulamasına geçmek zorundadırlar. Bu suretle aracı hizmet sağlayıcıları, internet reklamcılığı hizmet aracıları ile internet ortamında ilan yayınlayanlar tarafından belirtilen tarihlerden itibaren düzenlenecek faturaların Bu Tebliğin 12 nci maddesinde belirtilen istisnai durumlar haricinde e-Fatura veya e-Arşiv Fatura olarak düzenlenmesi mecburiyeti bulunmaktadır.

10.3.   e-Arşiv Uygulamasına Geçiş Zorunluluğu Getirilen Diğer Mükellef Grupları

421 ve 454 sıra numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğleri ile zorunluluk getirilen mükelleflere ilave olarak; 2017 veya müteakip hesap dönemleri brüt satış hasılatı ( veya satışları ile gayrisafi iş hasılatı) 5 Milyon TL ve üzeri olan mükellefler, ilgili hesap dönemine ilişkin gelir/kurumlar vergisi beyannamesinin verileceği hesap döneminin sonuna kadar (2017 hesap dönemine ilişkin brüt satış hasılatı, satış veya gayrisafi iş hasılatı 5 Milyon TL’yi aşan mükellefler için 1/1/2019 tarihine kadar) başvurularını ve fiili geçiş hazırlıklarını tamamlayarak e-Arşiv ve e-Fatura uygulamalarına geçmek ve bu tarihlerden itibaren düzenleyecekleri faturaları Bu Tebliğin 12 nci maddesinde ve 494 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinde belirtilen istisnai ve zorunlu durumlar haricinde e-Fatura veya e-Arşiv Fatura olarak düzenlemeleri zorunludur.

10.4.   Elektronik ortamda düzenlenme zorunluluğu getirilen faturalar

e-Arşiv Fatura uygulamasına dahil olmayan mükelleflerce 1/1/2019 tarihinden itibaren düzenlenecek faturaların vergiler dahil toplam tutarının 50 Bin TL ve üzerinde olması halinde, söz konusu faturaların e-Arşiv uygulaması kapsamında “e-Arşiv Fatura” olarak ve Başkanlıkça sunulan e-Arşiv İnternet Portali üzerinden düzenlenmesi zorunlu olup, 494 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinde belirtilen zorunlu haller dışında, e-Arşiv Faturası yerine matbu (kağıt) fatura düzenlenmesi veya alınması halinde, faturayı düzenleyen ve nihai tüketici dışındaki vergi mükellefiyeti bulunan alıcı hakkında Vergi Usul Kanunu’nun 353 üncü maddesinde öngörülen cezai hüküm uygulanacaktır.

Satıcı ve alıcının her ikisinin e-Fatura uygulamasına kayıtlı kullanıcılar olması halinde bunlar arasında düzenlenen faturaların tamamının elektronik fatura olması gerektiği tabiidir.

Aynı günde aynı vergi mükellefine düzenlenen/düzenlenecek faturalar topluca birlikte değerlendirilecek olup, faturaların vergi dahil tutar toplamının belirtilen tutarı aşması halinde, e-Arşiv Fatura olarak düzenlenmesi ve alınması zorunluluğu bulunmaktadır.

Bu kapsamda düzenlenmesi gereken e-Arşiv Faturalara ilişkin usul ve esaslar e-Arşiv Uygulama Kılavuzunda açıklanmıştır.

10.5.   Başkanlıkça Zorunluluk Getirilecek Diğer Mükellefler

Başkanlık, yapacağı analiz çalışmaları neticesinde riskli ya da vergiye uyum düzeyi düşük olan mükellefleri veya gerek gördüğü diğer mükellef gruplarını faaliyet, sektör, ciro ve fatura tutarına bağlı olmaksızın, yazılı bildirim yapmak ve geçiş hazırlıkları için en az 3 ay süre vermek suretiyle e-Fatura ve e-Arşiv Fatura uygulamalarına geçme zorunluluğu getirmeye yetkilidir. Kendisine yazılı bildirim yapılan mükelleflerin, yazıda belirtilen süreler içinde e-Fatura ve e-Arşiv Fatura uygulamalarına dahil olması ve faturalarını e-Arşiv ve/veya e-Fatura olarak düzenlemeleri gerekmektedir. Bu zorunluluğa uymayan mükellefler hakkında Vergi Usul Kanununda öngörülen hükümler uygulanır.

10.6.    Elektronik Ticaret Kapsamında Düzenlenen e-Arşiv Faturalarına İlişkin Usul ve Esaslar

e-Arşiv Uygulamasına dahil olup internet üzerinden mal ve hizmet satışı yapanlar, yaptıkları satışlara ilişkin e-Arşiv Faturaları elektronik ortamda iletmek zorundadır. Söz konusu satışlarda irsaliye yerine geçen; e-Arşiv Faturanın kağıt çıktısı, ÖKC fatura bilgi fişi ya da sevk irsaliyesinin sevk edilen malın yanında bulunması gerekmektedir.

e-Arşiv Uygulamasına dahil olan mükellefler tarafından elektronik ticaret kapsamında gerçekleştirilen mal ve hizmet satışlarına ilişkin düzenlenecek e-Arşiv faturalarında aşağıdaki bilgilere yer verilmesi zorunlu olup ayrıca fatura üzerinde “Bu satış internet üzerinden yapılmıştır.” ifadesine yer verilmesi gerekmektedir.

  1. Satış işleminin yapıldığı web adresi,
  2. Ödeme şekli,
  3. Ödeme tarihi,
  4. Mal satışlarında gönderiyi taşıyanın adı soyadı/unvanı ve VKN/TCKN bilgisi,
  5. Satışa konu malın gönderildiği veya hizmetin ifa edildiği tarih,
  6. İade bölümünde; malı iade edenin adı soyadı, adresi, imzası, iade edilen mala ilişkin cins, miktar, birim fiyat ve tutarı.

Müşteri malı iade etmek isterse elektronik ortamda kendisine iletilen faturanın kağıt çıktısını alır ve iadeye ilişkin bölümü doldurup imzalamak suretiyle mal ile birlikte malı satana geri gönderir. Bu suretle malı satana geri gönderilen bu belge satıcı tarafından düzenlenen gider pusulası yerine geçer.

e-Arşiv Uygulamasına dahil olup, 397 sıra numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile getirilen e-Fatura Uygulamasına kayıtlı kullanıcılara internet üzerinden mal satışı yapanlar, düzenleyecekleri elektronik faturada, 6 ncı madde hariç yukarıda yazılı bilgilere yer vereceklerdir. Söz konusu mükelleflerce yapılan bu kapsamdaki satışlarda; bu Tebliğin 15 inci bölümünde açıklanan irsaliye yerine geçen; e-Fatura kağıt çıktısı, ÖKC fatura bilgi fişi ya da sevk irsaliyesinin sevk edilen malın yanında bulundurulması gerekmektedir.”

Madde 11- Aynı Tebliğin “11-Sorumluluk ve Cezai Müeyyideler” başlıklı bölümünün son paragrafı aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“ e-Arşiv Uygulamasını kendi bilgi işlem sistemlerinden kullananlardan bilgi işlem sistemi entegrasyonu ile uygulamadan yararlanma izinleri iptal edildiği kendisine bildirilen mükellefler, bildirimin yapıldığı tarihten itibaren 1 yıl süre ile uygulamayı kendi bilgi işlem sistemleri entegrasyonu yöntemi ile kullanmak üzere başvuru yapamazlar. Bu mükellefler istemeleri halinde Başkanlıktan izin alan özel entegratörlerden e-Arşiv hizmeti alabilecekleri gibi, e-Arşiv Portalini de kullanmaya başlayabilirler. Bununla birlikte; e-Arşiv Uygulamasına geçme zorunluğu bulunmayan mükelleflerden izni iptal edilenlerden Portal veya Özel Entegratör yönetimini kullanmak istemeyenler, iznin iptal edildiği tarihten itibaren en geç 15 gün içerisinde belgelerini anlaşmalı matbaalara bastırarak genel hükümler çerçevesinde belge düzenlemeye başlamak zorundadır.”

Madde 12- Aynı Tebliğin “12-Diğer Hususlar” bölümüne aşağıda belirtilen “g” ve “h” bentleri eklenmiştir.

“g) e-Arşiv Fatura düzenleme yetkisi bulunan mükelleflerin sistemlerinde meydana gelebilecek arıza ve kesinti durumlarında fatura düzenleyebilmek için yeteri kadar basılı kağıt fatura bulundurmaları zorunludur. Bu durumla ilgili tevsik edici belgelerle birlikte en çok 15 gün içinde Başkanlığa yazılı olarak başvurmaları gerekmektedir.”

“h) e-Arşiv Fatura uygulamasına dahil olan mükelleflerin, milli savunma, istihbarat ve güvenlik amaçlı mal veya hizmet alımlarına ilişkin olarak Başkanlıktan özel izin alan kurumlara matbu fatura düzenlenmek üzere yeteri kadar basılı kağıt fatura bulundurmaları zorunludur.”

Madde 13- Aynı Tebliğin “16- 397 ve 421 Sıra Numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğlerinde Yapılan Değişiklik” başlıklı bölümünden sonra gelmek üzere aşağıdaki “e-Arşiv Faturalarının Düzenlenmesinde ve Müşterilerine Kağıt veya Elektronik Ortamda İletilmesinde El Terminallerinin Kullanılması” başlıklı 17 nci bölümü eklenmiş ve Tebliğdeki mevcut “17- Yürürlük” bölümünün başlığı “18- Yürürlük” olarak değiştirilmiştir.

“17- e-Arşiv Faturalarının Düzenlenmesinde ve Müşterilerine Kağıt Ortamda İletilmesinde El Terminallerinin Kullanılması

Enerji Piyasası Düzenleme Kurumundan alınan dağıtım veya tedarik lisansları ile doğal gaz ve elektrik dağıtım ve satış faaliyetinde bulunanlar ile 11/6/2009 tarih ve 27255 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Karayolu Taşıma Yönetmeliği uyarınca M1, M2 ve M3 yetki belgesi alan kargo ve lojistik işletmeleri ile Başkanlıktan yazılı izin alan mükelleflerin, e-Arşiv Faturalarının düzenlenmesinde ve müşterilere kağıt ortamda tesliminde, el terminallerini de kullanılabilmeleri mümkün bulunmaktadır. El terminalleri aracılığı ile verilecek elektronik belgelerin kağıt çıktılarında matbu belge kullanılabileceği gibi standartları 52 Seri No'lu Katma Değer Vergisi Mükelleflerinin Ödeme Kaydedici Cihazları Kullanmaları Mecburiyeti Hakkında Kanunla İlgili Genel Tebliğ’inin 5 inci bölümünde belirtilen termal kağıtlar da kullanılabilecektir. Bahse konu mükellefler; matbu/termal kağıtta yer alan bilgilerle elektronik ortamda oluşturdukları faturalarda yer alan bilgilerin aynı olması koşuluyla sayaç mahallinde el terminalleri ile fatura düzenleyebilir ve kağıt çıktısını el terminali aracılığı ile iletebilir.”

Madde 14-                     Bu Tebliğ yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

Madde 15-                     Bu Tebliğ hükümlerini Hazine ve Maliye Bakanı yürütür.

Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Ticaret Bakanlığından:

ELEKTRONİK DEFTER GENEL TEBLİĞİ (SIRA NO: 1)'NDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR GENEL TEBLİĞ (SIRA NO: 3)

MADDE 1 - 13/12/2011 tarihli ve 28141 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Elektronik Defter Genel Tebliği (Sıra No: 1)’nin “3.2.Yazılımların Uyumluluk Onayı” bölümüne aşağıdaki 3.2.4. numaralı paragraf eklenmiştir.

3.2.4. Başkanlık tarafından uyumluluk onayı verilen yazılımlarda, yazılım üreticileri veya yazılımlarını kendi geliştiren mükellefler tarafından gerçekleştirilecek güncellemelerin de Başkanlık tarafından teste tabi tutulması gerekmektedir. Başkanlık tarafından yapılan testleri başarılı şekilde tamamlayan güncel yazılımlar www.edefter.gov.tr internet adresinde ilan edilecektir.”

MADDE 2 – Aynı Tebliğin “3.3. Elektronik Defter Oluşturma” başlıklı bölümünde yer alan 3.3.1. ve 3.3.2. numaralı paragrafları aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve 3.3.3. numaralı paragrafına aşağıdaki (d), (e) ve (f) bentleri eklenmiştir.

3.3.1. Bu Tebliğ kapsamında kendilerine izin verilenler, www.edefter.gov.tr internet adresinde duyurulan format ve standartlara uygun olarak aylık dönemler itibarıyla elektronik defterlerini oluşturmaya ve saklamaya başlayacaklardır. Defterlerini elektronik defter biçiminde tutmaya başlayanlar ile Hazine ve Maliye Bakanlığınca yapılan düzenlemeler uyarınca defterlerini elektronik defter olarak tutma zorunluluğu getirilen mükellefler söz konusu defterlerini kâğıt ortamında tutamazlar. Defterlerini elektronik defter biçiminde tutanların, elektronik defterlere ilişkin muhasebe kayıtlarını 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 219 uncu maddesinin (b) bendinde belirtilen “muhasebe fişleri”, “primanota” ve “bordro” gibi yetkili amirlerin imza ve parafını taşıyan mazbut vesikalarla gerçekleştirmesi ve bu belgeleri elektronik defter kayıtları ile birlikte muhafaza ve yetkili mercileri tarafından istenildiğinde ibraz etmeleri gerekmektedir. Elektronik defterlerin oluşturulmasına ilişkin bu Tebliğin 3.3.3. bölümünde belirtilen sürelerden önce, defter kayıtlarının varlığı tanzim olunan muhasebe fişleri, primanato ve bordro gibi yetkili amirlerin imza ve parafını taşıyan mazbut vesikalarla tevsik ve ispat olunması gerekmektedir. Muhasebe kayıtlarının gerçekleştirilmesinde kullanılan muhasebe fişleri kağıt ortamda muhafaza edilebileceği gibi elektronik ortamda da muhafaza edilebilecektir. Muhasebe fişlerinin elektronik ortamda muhafaza edilmesine ilişkin usul ve esaslar www.edefter.gov.tr internet adresinde yayınlanan “e-Defter Uygulama Kılavuzunda” açıklanmıştır.

3.3.2. Elektronik defter tutma sürecinde hesap döneminin ilk ayına ait beratın alınması açılış onayı, son ayına ait beratın alınması kapanış onayı, diğer aylara ait beratların alınması ise ilgili aylara ait defterlerin noter onayı yerine geçer.”

“d) Başkanlık bu bölümde belirtilen elektronik defter oluşturma, imzalama ve elektronik defter beratlarının Başkanlık sistemine yüklenmesine ilişkin süreleri gerek görmesi halinde bir aya kadar uzatmaya yetkilidir. Başkanlık süre uzatımı yetkisini il, bölge, sektör ve mükellef grupları için kullanabileceği gibi tüm e-Defter kullanıcılarını kapsayacak şekilde de kullanabilir.”

“e) Elektronik defterler ve beratların mükelleflerin kendilerine ait güvenli imza veya mali mühür ile imzalanması esas olmakla birlikte, mükellefler tarafından noterde tanzim olunan özel vekaletnamede veya Başkanlık tarafından belirlenen usullere göre oluşturulan elektronik imzalı muvafakatnamede belirtilmesi kaydıyla elektronik defter saklama hizmetleri yönünden teknik yeterliliğe sahip ve Başkanlıktan bu hususta izin alan elektronik fatura özel entegratörlerin mali

mührü ile imzalanması da mümkündür. Bu amaçla tanzim olunan özel vekâletnamede veya muvafakatnamede; hangi dönemlere ait elektronik defter ve beratların hangi özel entegratör tarafından imzalanmasına yetki verildiği açık bir şekilde belirtilmeli ve mükellef tarafından söz konusu vekâletname veya muvafakatname bilgilerinin elektronik defter uygulaması aracılığı ile Başkanlık sistemine yüklenmesi gerekmektedir. Tanzim olunan özel vekaletname veya muvafakatname bilgilerinin Başkanlık sistemine yüklenmesini müteakip, vekaletnamede veya muvafakatnamede belirtilen vergilendirme dönemlerine ait elektronik defter ve beratların özel entegratörün mali mührü ile imzalama işlemi gerçekleştirilebilir. Vekaletnamede veya muvafakatnamede belirtilmeyen dönemlere ait elektronik defter ve beratların mükellefin kendisine ait güvenli elektronik imza veya mali mühür ile imzalanması gerekmektedir.”

“ f) Elektronik defterlerin oluşturulması, imzalanması/onaylanması için bu bölümde belirtilen süreler, elektronik defterlerin Başkanlık tarafından belirlenen format ve standartta oluşturulması, imzalanması, oluşturulan elektronik defterlerin teknik kontrollerden geçirilmesi, gerçekleştirilen muhasebe kayıtlarının tamamının oluşturulan elektronik defter dosyalarında bulunup bulunmadığının kontrol edilmesi ve elektronik defter dosyalarına ait berat dosyalarının oluşturulması, imzalanması ve bu beratların Başkanlık sistemine yüklenmesi için öngörülen azami süreler olup beyanname ve ödeme sürelerini herhangi bir şekilde etkilememektedir. Belirtilen süreden önceki tarihlerde de elektronik defterlerin oluşturulması ve Başkanlık sistemlerine elektronik defter berat dosyalarının yüklenmesi mümkün bulunmaktadır.”

MADDE 3 – Aynı Tebliğin “4. Elektronik Defterlerin Muhafazası ve İbrazı” başlıklı bölümünün 4.1. numaralı paragrafında yer alan (d) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve müteakiben aşağıdaki (e), (f) ve (g) bentleri eklenmiştir.

“d) Elektronik defterler ve beratların elektronik defter izni verilenlerin kendilerine ait bilgi işlem sistemlerinde muhafaza edilmesi mecburi olup, Başkanlıktan elektronik defter saklama hizmeti konusunda izin alan özel entegratörler haricinde üçüncü kişiler nezdinde ya da yurt dışında muhafaza işlemi Başkanlık ve Genel Müdürlük açısından herhangi bir hüküm ifade etmemektedir. Muhafaza yükümlülüğünün Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde ve Türkiye Cumhuriyeti kanunlarının geçerli olduğu yerlerde yerine getirilmesi zorunludur.”

“e) Elektronik defter dosyaları ile bunlara ilişkin beratların (bu bendin yürürlüğe girdiği tarih itibariyle oluşturulmuş olanlar da dahil) elektronik defter saklama hizmetleri yönünden teknik yeterliliğe sahip ve Başkanlıktan bu hususta izin alan özel entegratörlerin bilgi işlem sistemlerinde ikincil kopyalarının gizliliği ve güvenliği sağlanacak şekilde 1/1/2019 tarihinden itibaren asgari 10 yıl süre ile muhafaza edilmesi zorunludur. Elektronik defter ve beratların özel entegratörlerin bilgi işlem sistemlerinde muhafaza usulü ile muhafaza edilmesi sürecinde elektronik defter uygulamasına dahil olan mükellefler ve özel entegratörler tarafından uyulması gereken genel, gizlilik ve güvenliğe ilişkin usul ve esaslar, Başkanlık tarafından hazırlanarak www.edefter.gov.tr internet adresinde yayınlanan “Elektronik Defter ve Berat Dosyaları Saklama Hizmeti Özel Entegratörlüğü Başvuru, Onay ve Muhafaza ile Uzaktan Erişim Usulüne İlişkin Teknik Kılavuz”da açıklanacaktır.”

“f) Başkanlıktan elektronik defter saklama hizmeti konusunda izin alan özel entegratörler, saklama hizmeti verdikleri mükelleflere ait elektronik defter dosyaları ve beratları ile bunlara ilişkin bilgileri, mükellefin yazılı izni olmaksızın Başkanlık ve Genel Müdürlük dışında üçüncü kişilerle paylaşamazlar. Özel entegratörler, saklama hizmetini verdikleri mükelleflere ait elektronik defterlerin bütünlüğünden, güvenliğinden, gizliliğinden ve Başkanlığın ve Genel Müdürlüğün uzaktan erişimine imkan sağlamaktan sorumludurlar. Mükellefin yazılı izni olmaksızın, elektronik defter bilgilerini Başkanlık ve Genel Müdürlük dışındaki üçüncü kişilerle paylaştığı tespit olunan özel entegratörlerin diğer Kanunların öngördüğü cezai sorumlulukları dışında ayrıca Başkanlık tarafından özel entegratörlük izinleri iptal edilebilir.”

“g) Elektronik defter ve beratlarının muhafaza işleminin Başkanlıktan izin alan özel entegratörlerin bilgi işlem sisteminde muhafaza edilmesi, bu hizmetten yararlanan mükellefin muhafaza ve ibraz ödevlerini ortadan kaldırmaz. Bu çerçevede elektronik defter dosyaları ve berat dosyalarının yetkili makamlara ibrazı öncelikle ilgili mükelleften yazılı olarak istenecektir. İlgili mükellef tarafından elektronik defter dosyaları ile beratlarının yazılı talebe rağmen yetkili makamlara ibraz edilmediğinin veya edilemediğinin tevsikini müteakip, saklama hizmetini veren özel entegratörden resmi yazılı talepte bulunularak ilgili elektronik defter dosyaları ve beratların ibrazı istenebilecektir. Bu suretle özel entegratörden elektronik defter dosyaları ve beratlarının ibrazı talep edildiğinde, ilgili özel entegratör ivedilikle (her hal ve şartta talep tarihinden itibaren 15 günlük süreyi aşmayacak şekilde) ilgili makama talep edilen elektronik defter dosyaları ile beratlarını ibraz etmek mecburiyetindedir. Elektronik defter dosyaları ve beratların saklama hizmeti konusunda Başkanlıktan izin alan özel entegratörlerin listesi www.edefter.gov.tr internet adresinde Başkanlık tarafından yayınlanır.”

MADDE 4 – Aynı Tebliğin “6. Sorumluluk ve Cezai Müeyyideler” başlıklı bölümünün 6.4. ve 6.6. numaralı paragrafları aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve aynı bölüme 6.7. numaralı aşağıdaki paragraf eklenmiştir.

6.4. Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Ticaret Bakanlığının gerek görmesi halinde, bu Tebliğde belirlenen esaslar ile sınırlı olmak üzere, uygulamadan yararlananların ve elektronik defter saklama hizmeti veren özel entegratörlerin bilgi işlem sistemlerini denetleme veya denetlettirme yetkisine sahiptir. Elektronik defter tutanlar ve elektronik defter saklama hizmeti veren özel entegratörler bu denetimler sırasında, gerekli her türlü imkânı (uygun donanım ve yazılımlar, terminallere ulaşım izinleri ve uzman personel gibi) sağlamak zorundadır. Bu kapsamdaki denetim yetkisi mahallinde kullanılabileceği gibi, bu süreçte uzaktan erişim yöntemlerinin kullanılması da istenilebilir.”

6.6. Bu Tebliğ kapsamında elektronik defter oluşturanlar ve elektronik defter saklama hizmeti veren özel entegratörler, bilgi işlem sistemini oluşturan yazılım, donanım, dosya, dokümantasyon ve benzeri unsurları, hiçbir şekilde kısmen veya tamamen denetim elemanlarının veya Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Ticaret Bakanlığınca görevlendirilecek personelin erişimini ve denetlemesini engelleyecek bir sözleşme veya lisansa konu edemez.”

“6.7. Elektronik defter uygulamasına dahil olan mükelleflerin, bu Tebliğin 3.3.3. bölümünde belirtilen sürelerde elektronik defterlerini oluşturmaması, imzalamaması/onaylamaması veya oluşturulan elektronik defter dosyalarına ait berat dosyalarının Başkanlığın onayına sunulmak üzere Başkanlık sistemlerine yüklememesi halinde Vergi Usul Kanunu’nun Mükerrer 355 inci maddesinde belirtilen özel usulsüzlük cezası uygulanır. “

MADDE 5 – Tebliğin “7. Diğer Hususlar” başlıklı bölümünde yer alan; (a), (b), (ç) ve (g) bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, (i) bendi (ı) bendi, (ı) bendi ise (i) bendi olarak değiştirilmiş ve aşağıdaki (j) bendi eklenmiştir.

“ a) Elektronik defter tutanlar, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nda belirtilen “mücbir sebep” halleri nedeniyle elektronik defter veya beratlarına ait kayıtlarının bozulması, silinmesi, zarar görmesi veya işlem görememesi ve elektronik defter ve berat dosyalarının muhafaza edildiği, elektronik defter saklama hizmeti veren özel entegratör kuruluşlardan ikincil örneklerinin temin edilemediği hallerde söz konusu durumların öğrenilmesinden itibaren tevsik edici bilgi ve belgeleri ile birlikte onbeş gün içinde ticari işletmesinin bulunduğu yetkili mahkemesine başvurarak kendisine bir zayi belgesi verilmesini istemelidir. Mahkemeden zayi belgesinin temin edilmesini müteakip zayi belgesi ile birlikte durumun Başkanlığa yazılı olarak bildirilmesi ve Başkanlık tarafından istenilen bilgi ve belgelerin (talep edilecek bilgi ve belgeler e-Defter Uygulama Kılavuzunda açıklanmıştır) ibraz edilmesi halinde, mükelleflerin zayi olan elektronik defter kayıtlarının yeniden oluşturulması ve bunlara ait yeni oluşturulan berat

dosyalarının elektronik defter uygulaması aracılığı ile Başkanlık sistemine yüklenmesi için Başkanlık tarafından yazılı izin verilir.”

“ b) Elektronik defter tutanlar, elektronik defterlerin oluşturulması sırasında kullandıkları bilgi işlem sisteminin sağlıklı biçimde çalışabilmesi ile ilgili yeterli teknik ve güvenlik önlemlerini almakla yükümlüdür. Elektronik defter ve beratların imzalanmasında kullanılan elektronik imza araçları ile mali mühürlerin, mükelleflerin elinde olmayan sebeplerle arızalanması çalınması vb. diğer nedenlerle elektronik defter ve beratların bu Tebliğde öngörülen sürelerde imzalama işleminin gerçekleştirilememesi halinde, mükellefler söz konusu durumu ve yeni elektronik imza aracının / mali mührün teminine yönelik başvuru işlemlerini yapıldığını tevsik eden bilgi ve belgelerle Başkanlığa başvurmak zorundadır. Yeni elektronik imza aracının / mali mührün temin edilmesini müteakip üç işgünü içinde imzalanan defterlere ait berat dosyalarının Başkanlık sistemine yüklenmesi gerekmektedir.”

“ ç) Elektronik defter tutanlar ve elektronik defter saklama hizmeti veren özel entegratörler, kanunlarla yetkili kılınan kurum ve kişilerin talebi üzerine elektronik defterlere ait bilgilerin oluşturulması veya muhafazası sırasında kullanılan donanımların bulunduğu adres veya adreslerde inceleme ve tespit yapılabilmesi için gerekli olacak her türlü teknik ve fiziki imkânı (uygun donanım ve yazılımlar, terminallere ulaşım izinleri ve uzman personel gibi) sunmak zorundadır.”

“ g) Elektronik ortamda oluşturulması, kaydedilmesi, muhafazası ve ibrazına izin verilen defterler ile bu defterlerin elektronik ortamda oluşturulmasına ilişkin standartlar, teknik ve uygulama kılavuzları ile elektronik defter uygulamasına ilişkin kurallar www.edefter.gov.tr internet adresinde duyurulur.”

“ j) Elektronik defter ve berat dosyalarının yetkili makamlarca talep edildiği durumlarda, bu Tebliğin 3.3.3. bölümünde belirtilen süreler beklenmeksizin elektronik defter ve berat dosyalarının oluşturulması ve ibrazı zorunludur.”

MADDE 6 - Bu Tebliğ yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

MADDE 7- Bu Tebliğ hükümlerini Hazine ve Maliye Bakanı ile Ticaret Bakanı yürütür.

Tebliğ olunur.

Emekli aylığı bağlanırken, 2000 öncesi, 2000-2008 Eylül arası ve 2008 Ekim sonrası farklı yöntemlerle hesaplanıyor. Aylık bağlama oranı bakımından en avantajlı dönem, 2000 yılı öncesi. 2000 öncesindeki çalışma süresi ne kadar uzunsa emekli aylığı da o kadar yüksek bağlanıyor. En dezavantajlı dönem ise 2008 sonrası. 2008 sonrasındaki çalışma dönemi uzadıkça bağlanan aylık düşüyor.

1992, 2003 ve 2009 doğumlu üç çocuğu bulunan kadın sigortalının emekli olmak için sadece 600 gün borçlanmaya ihtiyacı varsa, eksik gününü tamamlamak için 1992 yılında doğan çocuğu için borçlanırsa daha yüksek emekli aylığı alır. 2009 doğumlu çocuk için borçlandığında ise bağlanacak emekli aylığı düşer. Hatta, birinci çocuk için yaptığı borçlanma emekli aylığı bağlatmaya yeterli olduğu halde diğer iki çocuk için de borçlandığında emekli aylığı yine azalabilir.

Prim günü eksik olmadığı halde emekli aylığını yükseltmek amacıyla borçlananlar zararlı çıkabilir. Bu amaçla borçlanma yapmak isteyenlerin, 2000 öncesi tarihler için borçlanma imkânı yoksa, hiç borçlanmaması daha iyi olur. Umut Çiray

Cuma, 10 Ağustos 2018 10:15

Siber Suçlar Ve Muhasebe Belgeleri

Günümüzde teknolojinin her geçen gün gelişmesi sonucu ile teknolojinin ve bu teknolojilere erişilebilirliğin giderek artması sonucunda güvenli muhasebe kayıtları alanında da bilişim sistemlerine yönelik işlenen fiiller nedeniyle siber suçlar çoğalmaktadır. Siber suç, bir bilişim sisteminin güvenliğini ve buna bağlı rakamsal verileri veya kullanıcısını hedef alan suçlardır. Bazen hedef muhasebe verileri de olabilir. Siber suçu, diğer suçlardan özelliği bir bilişim sistemi olmadan fiilin işlenememesidir. Siber suç türü bilgisayar ve internete özgül suçlar olarak da isimlendirilmektedir.

Bu yazımızda, bir şirketin resmi muhasebe kayıtları, fatura sistemleri, üzerinde dışarıdan hacker tarafından girilerek bütün verilerin başka bir ortama transfer edilmesi veya bütün bu mevcut kayıtların tamamıyla silinmesi fiili de siber suç olarak adlandırılabilir. Siber suçların bilişim sistemler kullanılmak suretiyle işlenerek fiilin tamamlandığı bir vakadır. Ancak böyle olması, o eylemi siber suç yapmayacaktır. Siber suç, bir bilişim sistemine izinsiz yollar ile girilerek buradan elde edilen veriler üzerinden yola çıkılarak daha sonra ortaya çıkan fiillerdir. Bu suçun işlenmesinde, başta hedef bir gerçek kişi veya tüzel kişi olabileceği gibi bireyin veya tüzel şahsın mameleki veya bir sistemin kendisi de olabilir. Örneğin, bir sisteme izinsiz girilerek müşteri bilgilerinin elde edilmiş olması, muhasebe kayıtlarında tahrifat yapılmış olması, verileri silmek, rakamlarda oynama yapmak gibi fiiller siber suç kategorisinde değerlendirilmektedir. Siber suç ile ilgili bir fiile maruz kalan bir kişi bu konuda ilgili Emniyet Müdürlüğü’ne başvurup, durumu bildirerek konu ile ilgili şikayetlerini sunması zorunludur.

Muhasebe alanında işlenilen siber suçlar ile ilgili fiile maruz kalan gerçek veya tüzel kişinin durumu bağlı bulunduğu vergi dairesine bildirmesi mümkündür. Muhasebe kayıtlarında vergi ziyaı veya 213 sayılı VUK md. 359 ‘da tanımlanan fiillerin bulunması halinde, bu fiillerin tespiti halinde ayrıca Asliye Ceza Mahkemesi’nde yargılama mahfuzdur. Ceza Mahkemesi’nde yargılanacak vergi suçları ve cezalı ile ilgili 213 sayılı VUK ilgili maddelerinin göz önünde bulundurulması ayrıca gerekecektir. Nazlı Gaye Alpaslan

http://www.hurses.com.tr/av-nazli-gaye-alpaslan/siber-suclar-ve-muhasebe-belgeleri/haber-20688

Cuma, 10 Ağustos 2018 10:12

Arabulucuda Anlaşmanın Avantajları

İşçi ve işveren arasındaki anlaşmazlıkların çözümünü kolaylaştırmak amacıyla 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu ile birlikte bazı davalarda mahkemeye gitmeden önce arabulucuya başvurma zorunluluğu getirildi. Yaklaşık 8 aydır uygulanan dava şartı olarak arabulucuya gitme zorunluluğunda büyük başarı sağlandığını söyleyebiliriz.

Dava Şartı Arabuluculuk Uygulama İstatistikleri incelendiğinde, 02.01.2018 ve 27.05.2018 tarihleri arasında 127 bin 845 dosyadan tutanak düzenlenen 38.667 dosyada (%65) anlaşma sağlandığı, 20.510 dosyada (%35) ise arabulucu görüşmesi sonunda anlaşma sağlanamadığı görülmektedir.

Dava şartı olarak arabulucuya gidilmesiyle birlikte hem avukat hem bilirkişi ve harç gibi yargı masraflarına katlanılmayacak, hem de daha kısa bir sürede işçi ve işveren arasında anlaşma sağlanarak iş barışı korunmuş olacaktır.

İşçi ve işveren arasındaki anlaşmazlıkların dostane ve uzlaşarak çözülmesi için bireysel veya toplu iş sözleşmesine dayanan işçi veya işveren alacağı ve tazminatı ile işe iade talebiyle açılan davalarda, arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak aranmaktadır.

Başvuru karşı tarafın yerleşim yerindeki veya işin yapıldığı yerdeki arabuluculuk bürosuna yapılması gerekmektedir.

Başvuran taraf, kendisine ve elinde bulunması halinde karşı tarafa ait her türlü iletişim bilgisini büroya vermek zorundadır.

Arabuluculuk görüşmelerine taraflar bizzat, kanuni temsilcileri veya avukatları aracılığıyla katılabilirler. İşverenin yazılı belgeyle yetkilendirdiği çalışanı da görüşmelerde işvereni temsil edebilir ve son tutanağı imzalayabilir.

Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Aksi durumda arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması halinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilecektir.

***

Hangi Alacaklar Arabulucuya Gidecek?

Çalışan tarafından talep edilebilecek; kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, kötü niyet tazminatı, ayrımcılık (eşitliğe aykırılık) tazminatı, sendikal tazminat, mobbing tazminatı, ücret, prim, ikramiye, fazla mesai ücreti, kullanılmayan yıllık izin ücreti alacağı, hafta tatili ücreti, belirli süreli sözleşmenin feshinde bakiye süre ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücreti ve benzeri işçilik alacaklarının söz konusu olması halinde arabulucuya gidilecek.

İşçi ve işveren arasında haksız fiil veya sebepsiz zenginleşme gibi nedenlerden doğduğu iddia edilen ve iş ilişkisinden kaynaklanan alacak ve tazminat talepleri için de arabulucuya başvurulması bir dava şartıdır.

İş kazası veya meslek hastalığından kaynaklanan maddi veya manevi tazminat davaları ile bunlarla ilgili tespit, itiraz ve rücu davaları arabuluculuk kapsamı dışındadır.

***

Arabulucuda Anlaşılamazsa…

Dava şartı olarak arabulucuya gitmek zorunlu, ancak arabulucuda uzlaşmak zorunlu değildir. Bu nedenle taraflar arasında anlaşma sağlanamazsa mahkemeye gidilmesinde herhangi bir engel bulunmamaktadır.

Arabulucuda anlaşılamaması halinde tarafların mahkeme huzurunda haklarını aramaları mümkündür.

Arabuluculuk görüşmeleri sonunda tarafların anlaşmaya varmaları halinde, üzerinde anlaşılmış olan hususların tehdit, hile, cebir gibi taraf iradelerini sakatlayan bir olgunun varlığı söz konusu değilse taraflarca yeniden yargı konusu yapılması mümkün değildir.

***

Toplantıya Gelmeyen Masrafları Öder!

Taraflardan birinin geçerli bir mazeret göstermeksizin ilk toplantıya katılmaması sebebiyle arabuluculuk faaliyetinin sona ermesi durumunda toplantıya katılmayan taraf, son tutanakta belirtilir ve bu taraf davada kısmen veya tamamen haklı çıksa bile yargılama giderinin tamamından sorumlu tutulur. Ayrıca bu taraf lehine vekâlet ücretine hükmedilmez.
Her iki tarafın da ilk toplantıya katılmaması sebebiyle sona eren arabuluculuk faaliyeti üzerine açılacak davalarda tarafların yaptıkları yargılama giderleri kendi üzerlerinde bırakılacaktır.
Bu nedenle arabulucu çağrılarında mutlaka ilk toplantıya gidilmesi önemlidir. Resul Kurt

https://www.dunya.com/kose-yazisi/arabulucuda-anlasmanin-avantajlari/424815

Çarşamba günü ilk kısmını (ilk üç konu) yayınladığımız, vergi inceleme elemanlarının eleştiri yaptığı konuları listelemeye devam edelim.

4. Faizsiz kredi alana ceza

Başlık yanlış değil. İlişkili şirketten faizsiz, hatta kur farksız borç aldığınızda cezalı KDV tarhiyatı ile karşı karşıya kalıyorsunuz. Bu teorik bir risk veya olasılık değil fiilen bu tarhiyatlar yapıldı.

Alınan borç tutarına emsal faiz ne olurdu diye olmayan, hayali faiz hesabı yapılıyor, olmayan/hayali faiz üzerinden gerçek, cezalı KDV tarhiyatı isteniliyor. Faizsiz, kur farksız borcun emsal faiz bedeli üzerinden KDV’ye tabi olması gerektiği ileri sürülüyor.

Velhasıl, şirkete faizsiz/hatta kur farksız borç bulmuş, kaynak bulmuş, ayakta kalmış, yatırım yapmış diye ödül verilmesi gerekirken ceza verilebiliyor.

Hukuki temeli olmayan bu uygulamadan vazgeçilmelidir.

5. Ortakların karşıladıkları zarara ceza

Bir önceki eleştiriye benzer bir hatalı uygulama da teknik iflasla karşı karşıya kalan şirket ortaklarının, Türk Ticaret Kanunu hükümleri çerçevesinde, zorunlu olarak, ortaklık payları nispetinde şirkete koydukları tutarların gelir sayılıp hem kurumlar vergisine hem de KDV’ye tabi tutulmasıdır.

Bir nevi, eksilen sermayenin ortaklarca tamamlanması, ilave sermaye koyma anlamına gelen bu işlemin cezalı tarhiyata konu edilmesini anlayabilmek mümkün değildir.

6. Sanal işyeri iddiaları

Kanuni veya iş merkezi yurt dışında bulunan şirketler internet üzerinden Türkiye’den bir gelir elde ediyorlarsa, Türkiye’de fiziki bir işyeri veya daimi temsilcileri bulunmasa bile, internetten erişilebiliyor olmak sanal işyeri sayılmakta ve Türkiye’den elde edilen gelirin tamamı Türkiye’de vergilenmektedir.

Sanal işyeri kavramının Vergi Usul Kanunumuz, Çifte Vergilemeyi Önleme Anlaşmaları ve bu zamana kadar ki müktesebat dikkate alındığında, kabulü oldukça tartışmalı bir durum yaratmaktadır.

Bir an için “sanal işyeri” kabul edilse dahi bu işyerine bir gelir atfedilmesi, yani Türkiye’den elde edilen gelirin bir kısmının Türkiye’de vergilenmesi gerekirken tamamının vergilenmeye çalışılması da tartışmalı hali daha da teknik olarak sorunlu hale getirmektedir.

7. Sorumlu sıfatıyla KDV mi yoksa mükellef sıfatıyla KDV mi?

Sanal işyeri kavramından hareketle yapılan kurumlar vergisi tarhiyatları yanında, bu zamana kadar ki müktesebat da bir yana bırakılarak, KDV Kanunun 9. Maddesine eklenen yeni fıkra, 3 no’lu KDV beyanı düzenlemelerine de aykırı olarak, dar mükellef kurumların mükellef olarak KDV beyanında bulunmadıkları iddia edilmekte, cezalı KDV tarhiyatları yapılmaktadır. Zeki Gündüz

https://www.dunya.com/kose-yazisi/vergide-yeni-tartisma-konulari-geliyor/424811

Son dönemlerde yoğun şekilde dostlarımızdan ve çevremizden mükelleflerin ihracat veya transit gibi gelirlerini yurtdışında elden almaları sebep gösterilerek vergi müfettişleri tarafından ağır şekilde özel usulsüzlük cezaları kesildiği şikayetleri alıyoruz. Bu mükelleflere derhal dava seçeneğini kullanma önerilerimiz bulunmaktadır. Konuyla ilgili olarak düzenlenmiş Genel Tebliğlerde mükelleflerin muameleleri ile ilgili tahsilat ve ödemelerini banka, benzeri finans kurumları veya posta idarelerince düzenlenen belgelerle tevsik etmeleri zorunluluğu kapsamında “transit taşıma", "ihracat" vb bedellerinin tahsilatına ilişkin olarak” 213 sayılı VUK.nun Mükerrer 257. maddesinde yer alan “yetki” çerçevesinde herhangi bir düzenleme yapılmamıştır.

Maliye Bakanlığı’na Kanunda açıkça usul ve esasları belirleme yetkisi verilmişken, yurtdışı tahsilatlar ile ilgili açık, hukuki belirlilik içinde anlaşılabilen bir ifade ve değerlendirme bulunmamaktadır. Aksi düşünce tarzı hukuki belirlilik içinde olmayan bir hukuk kuralına dayanarak ceza uygulanmasına ve mükellef haklarının kaybolmasına neden olacaktır.

Dolayısıyla, Maliye Bakanlığının da konuyla ilgili özelgeleri de dikkate alınarak fiili zorunluluktan dolayı yapılmış işlemlerde usule aykırı bir durum bulunmamaktadır. GİB Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 25.04.2011 tarih ve B.07.1.GİB.4.06.18.02-32mük257-7932-248 sayılı özelgesi gibi pek çok özelgede yurtdışından getirilecek olan ihracat geliri gibi, transit gibi gelirlerin getirilmesine ilişkin Maliye Bakanlığı tarafından kullanılmış bir yetkinin bulunmadığı açıktır. Maliye Bakanlığının kendisine verilen yetkiyi kullandığı düzenleme ile ancak Türkiye siyasi sınırları içerisinde sınırlayıcı bir düzenleme yapılabilir, iç mevzuatın yurtdışında geçerli olmaması, orada banka veya finans sisteminin bulunmaması gibi pekçok neden de uygulamanın mümkün olmadığını gösterdiği gibi, aksi düşünce tarzı açıkça hukuk düzenine de aykırıdır. Bakanlık, düzenlemeyle yer vermediği, yetkisi kapsamında değerlendirmediği şekilde yurtdışı tahsilatların banka ve finans kanalıyla ödenmesi zorunluluğu bulunduğunu iddia etmek, açıkça “yetki gaspı” olup, görevi kötüye kullanma sonucuna yol açacaktır. Ali Çakmakcı www.TaxAuditingYMM.com

Özelgeler ve vergileme

Vergi Usul Kanunu'nun 413'üncü maddesi, vergi kanunlarındaki düzenlemelerin açık ve net olmaması halinde "özelge" veya "mukteza" denilen bir uygulamayı düzenliyor. Bu düzenlemeye göre, vergi yükümlüleri, Vergi İdaresi'nden "vergi durumları ve vergi uygulamaları bakımından açık veya belirgin olmayan ve kararsız kaldıkları zor konularda yazılı görüş ile açıklama" isteyebiliyor. Bu uygulama yeni değil. 

Ancak Vergi İdaresi artan ekonomik hacim ve yeni ekonomik ortamda öngörülebilirliği sağlamak adına 2010 yılında yapılan bir düzenlemeyle özelge uygulamasında değişiklik yaptı. Buna göre, 1 Ağustos 2010 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere özelge uygulaması merkezileştirildi. Diğer bir deyişle, bu düzenleme sonrasında özelgeler bir komisyon tarafından verilmek üzere merkezden yönetilir oldu. Komisyon, Gelir İdaresi Başkanlığı bünyesinde; Gelir İdaresi Başkanı veya görevlendireceği bir başkan yardımcısının başkanlığında en az üç daire başkanını içerecek şekilde oluşturuldu. Bu komisyon tarafından verilen özelgelere (komisyon özelgesi olarak da anılıyor) uygun olmak şartıyla Gelir İdaresi Başkanlığı taşra teşkilatı tarafından özelge verilebiliyor.

Bu kapsamda verilen özelgeler "vergi gizliğine aykırı" olmamak şartıyla (mükellef isimler çıkarılarak) Gelir İdaresi Başkanlığı internet sitesinde yayımlanıyor. Bütün bunlar, vergilemede "öngörülebilirliği" sağlamaya yönelik doğru ve takdir edilen bir uygulama, fakat zaman zaman aksamalar oluyor.

Özelgelerin merkezileşmesi öngörülebilirlik sağlar mı?

Türk Dil Kurumu'na göre, öngörü "bir işin ilerisini kestirme veya bir işin nasıl bir yol alacağını önceden anlayabilme ve ona göre davranma" şeklinde tanımlanmıştır.

Gelir İdaresi'nin komisyon özelgelerini internet ortamında yayımlanmasını sağlamasıyla vergilemede "öngörülebilirlik" temin edilmeye çalışılıyor.

Vergide "öngörülebilirlik" ne anlama geliyor?

Vergide öngörülebilirlik en net ve kapsamlı şekilde 21 Şubat 2015 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanmış 12 Kasım 2014 tarihli ve 2014/6192 numaralı Anayasa Mahkemesi'nin (AYM) bireysel başvuru hakkında verdiği Karar'da yapılmış.

Buradaki tanıma göre, "öngörülebilirlik" hukuk kuralının uygulanması halinde doğabilecek sonuçların, önceden tahmin edilebilmesidir.

Peki, merkezi özelge uygulaması ile öngörülebilirlik sağlanabiliyor mu? Bunun cevabını kamuoyuna bırakalım.

Ancak konuyu neden gündeme getiriyoruz? Sebebi gerek Gelir Vergisi Kanunu gerekse Kurumlar Vergisi Kanunu'nda bir değişiklik olmadığı halde Vergi İdaresi daha önce vermiş olduğu özelgeler ile açıkladığı istikrar kazanmış görüşünü değiştirebiliyor.

Örnek nev'i değişikliğinde hisse senedini elinde bulunduran kişilerin vergilendirmesinde ilk edinim tarihi.

Nev'i değişikliği nedir? Nev'i değişikliğinde ilk edinim tarihi nedir? 

Nev'i değişikliği veya tür değişikliği, Kurumlar Vergisi Kanunu ile düzenlenmiş bir uygulama. Öncelikle 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 180 ve 181'inci maddelerinde düzenlenmektedir. Söz konusu madde düzenlemelerine göre, bir şirket hukuki şeklini değiştirebilir ve yeni türe dönüştürülen şirket eskisinin devamıdır. Bu çerçevede 181'inci maddenin 1'inci fıkrasının (a) bendine göre bir sermaye başka türde bir sermaye şirketine dönüşebilir. Buna göre bir limited şirket, tür değiştirerek anonim şirkete dönüşebilmektedir. 

Vergi mevzuatında ise nev'i değişikliği Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 19'uncu maddesinin 1'inci ve 2'nci fıkrasında düzenlenmektedir.

Devir hangi şartlar halinde yapılırsa vergisiz birleşme sayılır? Şartları aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:

  • Birleşme sonucunda infisah eden kurum ile birleşilen kurumun kanuni veya iş merkezlerinin Türkiye'de bulunması

  • Münfesih kurumun devir tarihindeki bilanço değerlerinin, birleşilen kurum tarafından bir bütün halinde devralınması ve aynen bilançosuna geçirilmesi

  • Devre ilişkin kararının Ticaret Sicilinde tescil ediliyor olması

Kurumların yukarıdaki şartlar dahilinde tür değiştirmeleri (nev'i değişikliği) de devir hükmündedir.

Bu düzenlemelere paralel olarak 1 Seri No.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği'nin 19.3.3.bölümünde "Devir ve bölünmelerde elde edilen hisselerin iktisap tarihi" ile ilgili açıklamalar yer almaktadır. 1 Seri No.lu KVK Tebliğinin 19.3.3.bölüm açıklaması şu şekildedir:

"Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 19 ve 20'nci maddeleri kapsamında gerçekleştirilen devir ve bölünme (kısmi bölünme dahil) hallerinde, devir olan veya bölünen şirketin ortaklarına verilen hisselerin iktisap tarihi olarak, bu yeni hisselerin verilmesine neden olan devir olan veya bölünen şirketin hisselerinin iktisap edildiği tarihin esas alınması gerekmektedir."

Diğer taraftan Gelir Vergisi Kanunu'nun değer artış kazançları ile ilgili mükerrer 80'inci maddesi ile ilgili 232 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliği'nin 2.1.bölümünde "Sermaye Artırımları Dolayısıyla Sahip Olunan Hisse Senetlerinin İktisap Tarihi" ile ilgili açıklamalar yer almaktadır. Bu açıklamalara göre ise "hisse senetlerinin elden çıkarılmasından doğan kazançların vergilendirilmesinde, sermaye ve kar yedeklerinin sermayeye eklenmesi dolayısıyla sahip olunan hisse senetlerinin iktisap tarihi olarak, daha önceden sahip olunan hisse senetlerinin iktisap tarihinin esas alınacağı" belirtilmiştir.

Buraya kadar gerek TTK gerekse vergi mevzuatında konu açık ve net.

Nev'i değişikliği özelgelerine göre ilk edinim tarihi nedir?  

Tekrar özelgelerin amacının ne olduğuna cevap vererek başlayalım. 

Özelge uygulamasında amaç, vergi uygulamalarında açıklık veya belirsizlik halinde konu hakkında İdare'nin yazılı görüşünün alınmasıdır. Bu uygulamada vergi yönetiminde öngörülebilirliği sağlama adına 1 Ağustos 2010 tarihi itibarıyla özelge verme merkezileştirilmiştir. Bu uygulama vergilemede paydaşlara yapacakları uygulamalarda "öngörülebilirlik" sağlıyor.

Vergilemede esas olan ise "kanunilik ilkesi". Bu ilkeden çıkan "öngörülebilir" olma esasından uzaklaşmaya örnek bir konu nev'i veya tür değişikliğinde 2018 yılında verilen bir özelge sorun yaratmaya başladı.

Neden? Çünkü ne TTK ne de KVK'nın tür değiştirmeler ile ilgili maddelerine bir değişiklik olmamasına rağmen 14. Şubat 2018 tarihinde verilen bir özelge ile "nev'i değişikliği dolayısıyla anonim şirkete dönüşen şirkette nevi değişikliği nedeniyle ortaklara verilen hisse senetlerinin ilk iktisap tarihi" hakkında vergi idaresi ilk edinim ile ilgili uygulamasını değiştirdi.

İstikrar Ka​zanan Özelgeler Özelge Özeti
B.07.1.GİB.4.35.16.01-176200-778 sayı – 30.12.2011 Nev'i değişikliğinin Kurumlar Vergisi Kanununun 19 ve 20 nci maddeleri kapsamında yapılması halinde, hisse senetlerinin ilk iktisap tarihi olarak nev'i değiştiren limited şirketin sermayesine iştirak ettiğiniz tarih olan 02.04.2008 tarihinin dikkate alınması gerekmektedir.
B.07.1.GİB.4.34.16.01-GVK mük.80-1027 sayı – 20.7.2011 Bu hüküm ve açıklamalara göre, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu açısından şirketlerde nev'i değişikliği devir hükmünde olduğundan limited şirketinizin Kurumlar Vergisi Kanununun 19 ve 20 nci maddeleri kapsamında anonim şirkete dönüşmesi halinde, limited şirket ortağı olan iki ortağınıza verilecek anonim şirkete ait hisse senetlerinin ilk iktisap tarihi olarak söz konusu iki ortağınızın limited şirketinizin sermayesine iştirak ettikleri tarihin dikkate alınması gerekmektedir.
B.07.1.GİB.4.06.16.01-125[19-11/3]-983 sayı – 11.11.2011 Kurumlar Vergisi Kanunun 19 uncu ve 20 nci maddeleri kapsamında söz konusu limited şirketin anonim şirkete dönüşmesi halinde, limited şirket ortağı olan ortaklarınıza verilecek anonim şirkete ait hisse senedi veya hisse senedi yerine geçen geçici ilmühaberle temin edilen ortaklık hisselerinin ilk iktisap tarihi olarak söz konusu ortaklarınızın limited şirketinizin sermayesine iştirak ettikleri tarihin dikkate alınması gerekmektedir.
B.07.1.GİB.4.35.16.01-176300-226 sayı - 9.6.2011 Nev'i değişikliğinin Kurumlar Vergisi Kanununun 19 uncu ve 20 nci maddeleri kapsamında yapılması halinde,  hisse senetlerinin ilk iktisap tarihi olarak ortaklarınızın nevi değiştiren limited şirketin sermayesine iştirak ettikleri tarihin dikkate alınması gerekmektedir.


Yukarıda değişik tarihlerde verilen birden fazla özelge ile istikrar kazanmış görüş aksine aşağıdaki görüş idare tarafından verilmiştir.

2018 Yılında Verilen Özelge Özelge Özeti
62030549-120[Mük.80-2017/386]-154561 sayı – 14.2.2018 Yukarıdaki hüküm ve açıklamalara göre; ortağı bulunduğunuz limited şirkete ait ortaklık hakkınız, anonim şirkete dönüşmesinden sonraki bir tarihte (10.05.2017 tarihinde) hisse senedi çıkarılmak suretiyle hisse senedine bağlanmış olduğundan, sahip olduğunuz hisse senetlerinin satışının değer artış kazancı kapsamı dışında değerlendirilmesinin tespitinde, iktisap tarihi olarak şirket hisse senetleri üzerinde tasarruf hakkına sahip olduğunuz (hisse senetlerinin bastırıldığı) 10.05.2017 tarihinin esas alınması gerekmektedir


Herhangi bir kanun değişikliği olmamasına rağmen, tür değişikliği nedeniyle ortaklara verilen hisse senetlerinin "ilk iktisap tarihi" uygulamasında vergi idaresinin oturmuş uygulamayı neden görüş değiştirdiğini bilemiyoruz. Ancak bu durumun vergilemede ciddi sorunlara ve vergi mükelleflerinin güveninin sarsılmasına neden olacağı kanaatindeyiz.

Sorumlu Vergicilik Bakışıyla…

Anayasa Mahkemesi (AYM) vergi ile ilgili bireysel başvurulara ilişkin kararlarda, mükelleflerin kendilerine Anayasa ile yüklenilen "mali ödevlerini" düzenleyen bir kanun hükmünün belli bir kesinlik içermesi gerektiğini belirtiyor. Burada dile getirilen, kanunların belli bir ölçüde "öngörülebilirlik" sağlaması gerektiği, mutlak bir "öngörülebilirlik" beklenmediğidir. Kanuni düzenlemenin içeriğinin ve kapsamının kanun altı düzenlemeler veya yargısal içtihatlarla açıklığa kavuşturulduğu, bir diğer deyişle birey açısından belirliliğin sağlandığı durumlarda öngörülebilirlik koşulunun karşılandığı söylenebilecektir.

Dolayısıyla herhangi bir kanun değişikliği olmadığı durumda, istikrar kazanmış vergi uygulamalarına aykırı idari işlemler (özelgeler dahil) tesis etmek "belirlilik ilkesine"  ve "öngörülebilirliğe" aykırılık oluşturur. Bunlara aykırı hareket etmek hem İdare hem de mükellefler açısından zaman ve kaynak israfına neden olacaktır. 

Sonuç olarak 14 Şubat 2018 tarihinde İdare'nin mükelleflere verilen söz konusu görüş değişikliğine katılmadığımızı ve istikrar kazanmış uygulamayı değiştirerek "belirlilik ilkesine"  ve "öngörülebilirliğe" aykırılık oluşturan bu görüşün gözden geçirilerek düzeltilmesi gerektiği kanaatindeyiz. ​Abdulkadir Kahraman

https://www.kpmgvergi.com/Blog/Pages/FullBlog.aspx?article=915

Perşembe, 09 Ağustos 2018 09:33

Döviz Borçlarının Sorunları

İdeal olan şirketlerin kendi öz kaynakları ile yatırımlarını yapmaları ve faaliyetlerini sürdürmeleri olmakla birlikte, bu her zaman mümkün olmaz ve kaynak ihtiyacı dış kaynaklara (borçlanma yoluna) başvurularak giderilir. Yurt içinden –elverişli – borçlanma yapılamadığı takdirde ülke dışından kaynak arayışına girişilir.

Borçlanma yoluna giden şirketlerin bu yolu kullanmasında kötüye kullanımın önlenmesi amacıyla örtülü sermaye teşkil eden borçların maliyetlerinin giderlerleştirilmesine ve borçlanma yoluyla transfer fiyatlandırması yapılmasına ilişkin çeşitli düzenlemeler Kurumlar Vergisi Kanunu'nda yer almıştır.

Bütün bu sınırlandırıcı düzenlemelere takılmadan da yurt dışından borçlanma mümkündür. Ancak bu şekilde yani, ilişkisiz kişilerden (veya ilişkili kişilerden emsallerine uygun şekilde) borçlanma bazen ek mali yükümlülükler getirebilmektedir. Bu mali yükümlülükler, özellikle yurt dışından yapılan borçlanmalarda karşımıza çıkmaktadır.

Kurumlar Vergisi Kanunu'nun dar mükellefiyette vergi kesintisinin düzenlendiği 30/1 maddesinde, dar mükellefiyete tabi kurumların Türkiye'de elde ettikleri kazanç ve iratları üzerinden, bu kazanç ve iratları (avanslar da dahil) nakden veya hesaben ödeyen veya tahakkuk ettirenler tarafından % 15 oranında vergi kesintisi yapılması öngörülmüştür. Bu konuda yapılacak kesinti oranlarını belirleyen 2009/14593 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile her nevi alacak faizlerinden yapılacak vergi kesintisi oranları alacaklı kuruma göre ayrı ayrı belirlenmiştir. Yabancı devletler, uluslararası kurumlar veya yabancı bankalardan ya da bulunduğu ülkede mutad olarak kredi vermeye yetkilendirilmiş olup sadece ilişkili bulunduğu kurumlara değil tüm gerçek ve tüzel kişilere kredi veren kurumlardan alınan her türlü krediler için ödenecek faizlerden yapılacak tevkifat oranı % 0, diğer alacak faizi ödemeleri üzerinden yapılacak tevkifat oranı % 10 olarak belirlenmiştir. Bu düzenlemeye göre; kredi veren firmanın, sadece ilişkili bulunduğu kurumlara değil tüm gerçek ve tüzel kişilere kredi veren bir kurum olması veya ilgili ülke mevzuatı gereğince banka veya kredi vermeye yetkili kuruluş olduğunun tevsiki halinde, ödenecek faizler üzerinden %0 oranında, aksi halde ise %10 oranında vergi kesintisi yapılması gerekmektedir.

Yurt dışından yapılacak borçlanmalarda doğan bir başka mali yükümlülük ise Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu (KKDF) kesintisidir. 2012/4116 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile, bankalar ve finansman şirketleri dışında Türkiye'de yerleşik kişilerin yurt dışından sağladıkları döviz ve altın kredilerinde (fiduciary işlemler hariç); kredi ortalama vadesi bir yıla kadar olanlarda %3, ortalama vadesi 1 yıl (1 yıl dahil) ile 2 yıl arasında olanlarda %1, ortalama vadesi 2 yıl (2 yıl dahil) ile 3 yıl arasında olanlarda %0,5 KKDF kesintisi yapılması öngörülmüştür. Ortalama kredi vadesinin 3 yıl (3 yıl dahil) ve üzerinde olduğu hallerde ise KKDF kesintisi yapılmayacaktır. Söz konusu fon kesintilerinin, döviz kredilerinde kredinin kullanıldığı tarihte kredinin anapara tutarı üzerinden hesaplanması gerekmektedir.

Yurt dışından temin edilen borçlanmaların faizleri üzerinden katma değer vergisi (KDV) hesaplanıp hesaplanmayacağına ise yine kredi verenin (alacaklının) statüsüne göre karar vermek gerekmektedir. Zira borç verme işlemi bir finansman hizmeti niteliğinde olduğundan KDV’nin konusuna girme ihtimali yüksek bir işlemdir.

Yurt dışından borçlanılan kurumun faaliyette bulunduğu ülke mevzuatına göre kredi kuruluşu olarak kabul edilmesi veya bir banka olması durumunda söz konusu işlem mahiyeti itibarıyla Banka Sigorta Muamele Vergisi'nin (BSMV) kapsamında değerlendirileceğinden yurt dışı kredi kullanımı, Katma Değer Vergisi Kanunu'nun 17/4-e maddesi gereğince katma değer vergisinden istisna olacaktır. Bu durumda faiz üzerinden bir vergi hesaplaması yapılmayacaktır.

Ancak bu günlerde gerek yurt dışından gerekse yurt içinden alınan döviz borçlarla ilgili olarak özellikle kur farkı konusuna dikkat etmek gerekmektedir. Zira, kur farkları borcu örtülü sermaye kapsamına alabileceği gibi şirketleri teknik iflasa da götürebilmektedir. Teknik iflas konusunu ise önümüzdeki yazılarda değerlendirmeye çalışacağım. Bumin Doğrusöz

https://www.dunya.com/kose-yazisi/doviz-borclarinin-sorunlari/424717

Perşembe, 09 Ağustos 2018 09:27

İdarenin Re'sen Vergi Tarhı

Kamu harcamalarını karşılamak amacıyla devletin çeşitli adlarla vergi almaktadır. Vergi almakta çeşitli tarh usulleri mevcuttur. Genel uygulama vergi mükellefinin beyan edeceği geliri ve ödeyeceği vergiyi defter kayıtları ve belgelere dayanarak, kendisinin beyan etmesidir.

Türk Vergi Sistemi'ne göre olağan durum mükellefin gönüllü beyanına göre verginin tarh edilmesi, beyannameye dayalı tarhtır. Bu tarh usulünde mükellef yazılı olarak matrahını beyan eder ve idare beyan edilen bu matrah üzerinden tarhiyat işlemini gerçekleştirir. Tahakkuk fişi düzenlenir ve bir nüshası mükellefe verilir. Bu şekilde vergi tahakkuk etmiş olur.

Mükellefler bu usulde matrahları kendileri beyan ettikleri için bu matrah üzerinden tarh edilen vergilere karşı dava açamazlar. Ancak ihtirazı kayıtla verilen beyannameler üzerinden yapılan tarhiyata ve vergi hataları içeren tarhiyata karşı dava açılabilir.

Vergi sistemimizdeki beyan esası mükelleflerin gelirlerini ve ödenmesi gereken vergiyi en iyi kendilerinin belirleyebileceği kabulüne dayanır. Bununla beraber vergi idaresine kanunla, beyanların doğruluğunu denetleme yetkisi verilmiştir. Denetimler sonucunda ödenmesi gereken verginin beyan edilenden fazla olduğu tespit edildiğinde ek bir tarhiyat-mükelleften vergi istenmesi-söz konusu olacaktır. Yapılan tespitin özelliğine göre tarh usulü farklı olacaktır; ikmalen tarh veya re’sen tarh.

İkmalen Tarh

Daha önce bir vergi tarh edildikten sonra (ör: mükellefin beyanına göre) bu vergiye ilişkili olarak ortaya çıkan ve defter, kayıt ve belgelere veya kanuni ölçülere dayanılarak miktarı tespit olunan bir matrah veya matrah farkı üzerinden alınacak verginin tarh edilmesidir.

Re'sen Vergi Tarhı

Re'sen vergi tarhı, maddi delil veya kanuni ölçülere dayanılamaması sebebiyle, ikmalen tarhiyatın mümkün olmadığı durumlarda takdir komisyonları tarafından takdir edilen veya vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlarca düzenlenmiş vergi inceleme raporlarında belirtilen matrah veya matrah kısmı üzerinden ilgili idarece vergi tarh olunmasıdır.

İnceleme raporunda belirlenen matrah veya matrah farkı re'sen takdir olunmuş sayılmaktadır. VUK'nun 30'uncu maddesinde 6 bent halinde sayılan ve aşağıda yer verilen, nedenlerden birisinin bulunması halinde ikmalen tarhiyatın mümkün olmadığı veya vergi matrahının defter, kayıt ve belgelere veya kanuni ölçülere göre tespit edilemediği kabul edilmektedir.

Re'sen kelimesi sözlükte kendiliğinden hareket anlamına gelmekte olup re’sen tarhı da idarenin kendiliğinden vergilendirmede bulunması demektir .Bir başka ifade ile VUK'un 30'uncu maddesinde 6 bent halinde sayılan durumların varlığı nedeniyle vergiyle ilgili ödevlerini yerine hiç getirmemiş veya eksik getirmiş mükelleflerin vergilerinin idarece belirlenmesidir. Kanun re'sen takdir nedenlerini tek tek saydığı için söz konusu maddede sayılanlar dışında bir gerekçeyle re'sen tarhiyat yapma imkanı bulunmamaktadır.

Re’sen tarhiyat için matrah veya matrah kısmının takdir komisyonlarınca takdir edilmiş ya da vergi inceleme elemanlarınca düzenlenen vergi inceleme raporlarda belirlenmiş olması gerekmektedir.

Şunu da belirtelim ki, takdir edilmiş sayılma ibaresi vergi inceleme elemanlarına takdir komisyonlarında olduğu gibi genel bir matrah takdir etme yetkisi vermemiştir.

İnceleme elemanlarının düzenleyecekleri raporlarda, taktir nedenlerinin bulunması halinde re'sen tarh edilmesi gereken matrahı VUK'un 3'üncü maddesinde belirtilen delil ve ispat yöntemini kullanmak suretiyle tespit etmeleri gerekir. Bu husus gerek, 13.7.1937 tarih ve 263 Yayın Sıra No'lu Hesap Uzmanları Kurulu Danışma Komisyonu Kararında gerek 149 Sıra No'lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği'nde vurgulanmıştır. Bu nedenle vergi inceleme yetkisini haiz birisinin VUK'un 30'uncu yazılı takdir nedenleri bulunuyor diye herhangi bir delil veya karineye dayanmadan matrah tesis etmesi mümkün değildir.

Takdir Komisyonları Takdiri Keyfi Olamaz

Vergi inceleme elemanları için bulunan kısıtlama takdir komisyonları için de geçerlidir. Söz gelimi beyanname vermeyen bir mükellefin ilgili dönem matrahı 30’uncu maddenin 1 numaralı bendi uyarınca re’sen takdir nedenidir. Bu dönemin vergi matrahını takdir edecek olan takdir komisyonunun tamamen afaki bir matrah takdiri mümkün değildir. Nitekim gelir idaresi bu amaçla takdir komisyonuna matrah takdiri için sevk edilecek dosyalarda sağlıklı ve gerçekçi matrah takdiri yapılabilmesi için bulunması gereken asgari bilgi ve belgeleri belirleyerek; teşkilatına duyurmuştur.

Vergi yargısı da karar verirken bu hususa dikkat etmektedir. Bir kararında Danıştay, re’sen tarha ilişkin koşulların gerçekleşmesi nedeniyle idareye matrah takdir etme yetkisinin verilmesi, idarece keyfi bir şekilde belirlenen bir tutarın dönem matrahı olarak takdir edilebileceği anlamına gelmez” gerekçesiyle re’sen yapılan tarhiyatın bozulmasına karar vermiştir.

İşletme defterinin geç tasdik ettirilmesi nedeniyle re’sen takdire gidilmesinin yerinde olduğu ancak mükellefin defter ve belgeleri incelenmeden beyanı ile kayıtları arasında farklılık olup olmadığı araştırılmadan matrah takdir edilmesinde isabet görülmediği gerekçeli ile tarhiyatın kaldırılmasına karar veren vergi mahkemesi kararı Danıştay’ca yerinde bulunmuştur.

Re’sen ve İkmalen Tarh Sebeplerinin Bir Arada Bulunması

VUK'un 30 maddesinin son fıkrasında re’sen vergi tarhını gerektiren bir sebebin yanında ikmalen vergi tarhını da gerektiren bir neden mevcut ise re’sen takdir sonucu beklenmeksizin gerekli ikmalen tarhiyatın yapılacağı daha sonra re’sen takdir sırasında ikmalen tarhiyat konusu kısım da göz önünü alınmışsa verginin tarhı sırasında ikmalen tarh edilmiş kısmın indirileceği hükmüne yer verilmiştir. Bu durum ikmalen tarhiyat konusu matrah farkının yanı sıra re’sen takdir nedeniyle matrah takdiri için takdir komisyonuna gidilen durumda bulunabilir. Böyle olması hem uzlaşma hem ceza hükümlerinin uygulanması açısından kolaylık sağlamaktadır.

Beyannamesin de sadece gayrimenkul sermaye iradına ilişkin olarak matrah bildiren bir mükellefin vergiye tabi faiz gelirini ve ticari kazancını beyan etmediği anlaşılmıştır. Faiz geliri bilgisi bankadan alınmış ,ancak defter ve belgelerin bulunmaması nedeniyle ticari kazanca ilişkin matrah tespit edilememiştir.

Faiz geliri dolayısıyla ikmalen tarh işlemi gerçekleştirilir, ticari kazanç için ise takdir komisyonu tarafından ticari kazanca ilişkin matrah takdiri yapıldıktan sonra bütün matrah unsurları dikkate alınarak re’sen tahriyat yapılır. Ancak daha önce (gerek beyan üzerine gerek ikmalen) yapılan tahriyat re’sen yapılacak tahriyatta bir indirim olarak dikkate alınır.

Takdir Nedenleri ve Takdirde Özel Durumlar

Aşağıdaki hallerden herhangi birinin bulunması durumunda, vergi matrahının tamamen veya kısmen defter, kayıt ve belgelere veya kanuni ölçülere dayanılarak tespitinin mümkün olmadığı kabul edilir.

1. Vergi beyannamesi kanunî süresi geçtiği halde verilmemişse,

2.Vergi beyannamesi kanuni veya ek süreler içinde verilmekle beraber beyannamede vergi matrahına ilişkin bilgiler gösterilmemiş bulunursa,

3.Bu kanuna göre (VUK) tutulması mecburi olan defterlerin hepsi veya bir kısmı tutulmamış veya tasdik ettirilmemiş olursa veya vergi incelenmesi yapmaya yetkili olanlara her hangi bir sebeple ibraz edilmezse,

4.Defter kayıtları ve bunlarla ilgili vesikalar, vergi matrahının doğru ve kesin olarak tespitine imkân vermeyecek derecede noksan, usulsüz ve karışık olması dolayısıyla ihticaca salih (güvenilir) bulunmazsa.

5. Tutulması zorunlu olan defterlerin veya verilen beyannamelerin gerçek durumu yansıtmadığına dair delil bulunursa.

6. Bu Kanunun mükerrer 227'nci maddesi uyarınca 3568 sayılı Kanuna göre yetki almış meslek mensuplarına imzalattırma mecburiyeti getirilen beyanname ve ekleri imzalattırılmazsa veya tasdik kapsamına alınan konularda yeminli malî müşavir tasdik raporu zamanında ibraz edilmezse.

Takdir komisyonlarınca aşağıdaki hususlar göz önünde bulundurulacaktır.

-Yukarıdaki 2'nci bende yazılı halin vukuunda mükellefe, takdir komisyonu tarafınan 15 günden az olmamak üzere bir mühlet verilerek vergi matrahına ilişkin bilgileri vermeye ve kanuni defterlerini ibraz etmeye davet olunur, bu davet üzerine mükellef istenilen bilgileri verir ve kanuni defterlerini ibraz ederse, defter ve vesikalar ihticaca salih bulunmak şartıyla, mükellefe takdir olunacak matrah defter ve vesikaları kayıtlarına göre tespit olunacak miktardan fazla olamaz.

-Vergi beyannamesini kanuni süresi geçtikten sonra vermiş olanlara bu beyannamede gösterdikleri matrah üzerinden re’sen gerekli tarhiyat yapılır ve bu beyannameler re’sen takdir için takdir komisyonuna sevk edilmez. Ancak, vergi incelemesine başlanılmasından veya takdir komisyonuna sevk edilmesinden sonra kendiliğinden verilen beyannameler için bu hüküm uygulanmaz.

-Yukarıdaki bendlerin hükümlerine göre re’sen vergi tarhını gerektirir bir sebep yanında ikmalen vergi tarhını da lüzumlu kılan bir durum mevcut ise re’sen takdir sonucu beklenmeksizin gerekli ikmal tarhiyatı yapılır. Re’sen takdir sırasında ikmal tarhiyatına mesnet olan matrah farkı nazara alınmışsa vergi tarhı sırasında evvelce tarh edilmiş olan vergi indirilir. Akif Akarca/Dr. Mehmet Şafak

https://www.dunya.com/kose-yazisi/idarenin-resen-vergi-tarhi/424719

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • AK Parti'den Açıklama Geldi: Genel Sağlık Sigortası (GSS) Borçları Silinecek AK Parti Grup Başkanvekili Usta, AK Parti grubunun Meclis Başkanlığı'na…
  • TAM İSTİSNA KAPSAMINDA YÜKLENİM KDV İADESİ ANALİZİ * Yüklenilen KDV’nin Yüklenildiği Dönem İle İadenin Talep Edildiği Dönem…
  • İTUS, HİS , ATU KAPSAMINDA KDV İADE HADLERİ İndirimli Teminat Uygulama Sistemi ( İTUS) Hızlandırılmış İade Sistemi (…
Top