Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
Cumartesi, 18 Ağustos 2018 13:12

İnşaat Maliyet Bedelleri Belirlendi

Emlak vergisine esas olmak üzere gelecek yıl uygulanacak bina metrekare normal inşaat maliyet bedelleri, meskenler açısından 64,10 lira ile 2 bin 940,71 lira arasında değişecek

Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından hazırlanan Emlak Vergisi Kanunu Genel Tebliği, Resmi Gazete'de yayımlandı.

Tebliğle emlak vergisine esas olmak üzere gelecek yıl uygulanacak bina metrekare normal inşaat maliyet bedelleri belirlendi.

Buna göre, mesken binaları açısından lüks inşaatlar için metrekare normal inşaat maliyet bedellerinin asgari ve azami sınırları bin 341,59 lira ile 2 bin 940,71 lira, birinci sınıf inşaatlar için 566,17 lira ile bin 966,55 lira, ikinci sınıf inşaatlar için 398,84 lira ile bin 332,37 lira, üçüncü sınıf inşaatlar için 134,72 lira ile 907,45 lira, basit inşaatlar için 64,10 lira ile 409,25 lira arasında tespit edildi.

Tebliğ ile kullanım amacı farklı olan diğer binaların metrekare normal inşaat maliyet bedelleri de yeniden düzenlendi. Kaynak: AA

Cumartesi, 18 Ağustos 2018 13:07

Varlık Barışı' Düzenlemesinde Değişiklik

Değişiklikle, yurt dışında bulunan varlıkların Türkiye'deki banka ya da aracı kurumlarda açılacak hesaba transferi işlemlerinde, bildirimde bulunan hesap sahibiyle yurt dışından varlığı transfer edenin farklı kişiler olması halinde de vergi incelemesi ve vergi tarhiyatı yapılmayacak.

"Varlık barışı" olarak bilinen, gerçek ve tüzel kişilerin yurt dışında bulunan varlıklarının yurda getirilerek milli ekonomiye kazandırılmasına ilişkin esaslarda düzenlemeye gidildi.

Gelir İdaresi Başkanlığının "Vergi ve Diğer Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin 7143 Sayılı Kanun Genel Tebliği'nde (seri No: 3) Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliği" Resmi Gazete'de yayımlandı.

Buna göre, yurt dışında bulunan varlıkların Türkiye'deki banka ya da aracı kurumlarda açılacak hesaba transferi işlemlerinde, bildirimde bulunan hesap sahibiyle yurt dışından varlığı transfer edenin farklı kişiler olması halinde de vergi incelemesi ve vergi tarhiyatı yapılmayacak.

Şirket veya şirket ortaklarına ait olduğu halde şirketin kanuni temsilcileri, ortakları veya vekilleri dışındaki kişilerce tasarruf edilen varlıklar, şirket adına bildirim veya beyana konu edilerek ilgili kanun hükümlerinden yararlanabilecek.

Gerçek kişilere ait olduğu halde bu kişilerin ortağı veya kanuni temsilcisi oldukları yurt dışındaki şirketlerce tasarruf edilen varlıkların da ilgili gerçek kişiler adına bildirilerek aynı hükümlerden yararlanması mümkün olacak.

Ancak bildirim veya beyan dışındaki nedenlerle yapılacak inceleme esnasında söz konusu varlıkların şirket veya şirket ortaklarına ya da gerçek kişilere ait olduğunun ispat edilmesi gerekecek.

Kaynak: AA

SGK bu ayın başında prim borcu bulunan Bağ–Kur’lulardan yapılandırmaya başvurmayanların prim borçlarını sildi. Borcu silinenler için bu sayede emeklilik ve sağlıktan yararlanabilme yolu da açılmış oldu.

Bağ-Kur’a 1 Haziran 2018 itibarıyla prim borcu bulunan ve borçlarını 1 Ağustos 2018 tarihine kadar yapılandırmayan bütün Bağ–Kur’luların prim borçları silindi. Dolayısıyla 1 Haziran öncesinde SGK’ya prim borcu bulunan küçük esnaf, mahalle ve köy muhtarları, şirket ortakları, tarımsal faaliyette bulunan çiftçilerin prim borçları 1 Ağustos itibarıyla silinmiş oldu.

BAŞVURUYA GEREK OLMADI

SGK 1 Haziran itibarıyla prim borcu bulunan Bağ–Kur’luların borçlarını silerken borçlulardan başvuru istemedi. 1 Haziran itibarıyla prim borçları bulunan ve bu borçları 1 Ağustos tarihine kadar yapılandırmayan bütün Bağ–Kur’luların borçları silindi. Dolayısıyla prim borcu bulunan ve yapılandıran Bağ–Kur’luların borçları silinmedi. Ancak borcu olup yapılandırmaya başvurmayan bütün Bağ–Kur’luların borçları da bu şekilde silinmiş oldu.

BORÇ SINIRI ARANMADI

Bağ–Kur’lulara yönelik daha önce de SGK tarafından borç silinmesine ilişkin düzenlemeler hayata geçmişti. Ancak bu düzenlemelerde genellikle borç sınırı söz konusuydu. 12 ay ve daha fazla prim borcu bulunanların borçlarının silinmesi söz konusu olmuştu. Ancak bu yılki düzenlemede borç sınırı şartı konmadı ve 1 ay da olsa SGK’ya prim borcu bulunan Bağ–Kur’luların sınır ayrımı yapılmadan borçları silindi.

EMEKLİLİK DİLEKÇESİ VEREBİLİR

Bağ–Kur’lular emekli olmak için gerekli şartları tamamladıklarında emeklilik dilekçesi vermek durumundalar. Kendi primlerini ödeyen kişiler oldukları için emekli dilekçesi verdiklerinde aylık bağlatabilmek için SGK’ya prim borcu bulunmama şartı aranır. Emekli olmak için gerekli şartları sağlayan ancak prim borcu için emekli dilekçesi veremeyen kişiler için borçların silinmiş olması emeklilik yolunu açmış oldu.

Sonradan ödeme yapılabiliyor

1 Haziran itibarıyla borcunu yapılandırmadığı için borçları ve çalışmaları silinenler isterlerse ileride bugünlerin primlerini ödeyerek bu süreleri emekliliklerine ekletebilirler. Bunun için yapılması gereken dilekçe verip bu süreler için kendilerinin belirleyeceği seviyeden prim ödemek olacak. Ayrıca bu durumdaki kişilerin vefatında hak sahipleri de bu işlemi yapabilecek ve ölüm aylığına hak kazanabilecekler.

1 Haziran tarihi önemli

1 Haziran öncesinde yapılandırmadığı için borcu silinen Bağ–Kur’lular, bu tarihten sonra Bağ–Kur’lu olacak şekilde çalışıyorlarsa, sigortalılıkları 1 Haziran’dan itibaren yeniden başlatıldı. Dolayısıyla borcu silinen Bağ–Kur’luların prim ödemeyi gerektirecek şekilde çalışmaları varsa prim ödemeye devam etmek durumundalar. Okan Güray Bülbül

https://www.aksam.com.tr/yazarlar/okan-guray-bulbul/borcu-silinen-bagkurluya-emeklilik-yolu-acildi/haber-765470

Cumartesi, 18 Ağustos 2018 09:21

İdari İzin Gününe Dikkat

Haftaya pazartesi Kurban Bayramı'nın arefesi. Öncelikle tüm okurlarımızın bayramlarını peşinen kutlayalım. Herkese, mutlu, huzurlu, sağlıklı, varlıklı ama vergiden uzak bir bayram dileyelim. Pazartesi öğleden sonrası resmi tatil. Öncesi, resmi olarak iş günü.

Ancak arefe günü, aynı zamanda, resmi dairelerin hizmet sunumunun asgari düzeye indirildiği bir idari izin günü. Yani, kamu kurum ve kuruluşlarında çalışanların yarım gün izinli sayıldığı bir gün. Bizde bu vesile ile, bu uygulamanın süre hesaplamalarına etkisini tekrar, kimsenin hak kaybına uğramaması amacıyla hatırlatmak istedik.

Vergi Usul Kanunu'na tâbi sürelerin hesaplanmasında, resmi tatil günlerinin süreye dahil olması, ancak sürenin son günü tatil gününe rastlarsa, sürenin tatili, izleyen ilk iş günü tatil saatine kadar uzaması esası kabul edilmiştir. Aynı esaslar, İdari Yargılama Usulü Kanununda ve Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'da da benimsenmiştir.

Öte yandan, arife veya bayram günleri ile hafta tatilinin yakın olması halinde, aradaki iş gününün, tatilden sayılması, artık bir gelenek haline gelmiştir. Nitekim bu arefe de, öyle bir gündür. Böyle günler kamuoyuna, ya açıklama yapan yetkililerce ya da medya tarafından “tatil” olarak duyurulmaktadır. Acaba bu nitelendirme doğru mudur? Bu yazımızda bu konu üzerinde durmak istiyoruz. Çünkü bu konu, özellikle sürelerin son gününün böyle bir güne rastlaması halinde, son derece önem kazanmaktadır.

Bir çalışma günü, ancak kanunla tatil ilan edilebilir. Nitekim ülkemizde tatil günleri, 394 sayılı Hafta Tatili Kanunu ile 2429 sayılı Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanun'da sayma yolu ile tahdidi olarak belirlenmiştir.

Dolayısıyla, ortada tatil ilan edilen bir gün yoktur. Böyle günlerde yapılan uygulama, “hizmetlerin aksatılmaması ve kurum yöneticilerince gerekli tedbirlerin alınması”, “zorunlu hizmetlerin yürütülmesi için asgari seviyede eleman bulundurulması suretiyle” kamuda çalışan memur, işçi ve diğer personelin idari izinli sayılması şeklinde yürütülmektedir. Hukuken yapılması mümkün bu uygulamayı, “tatil günü ilanı” olarak adlandırmak mümkün değildir. Nitekim hukukçular arasında, bu tip uygulamalar, “idari izin” günü olarak adlandırılmaktadır.

İdari izin günlerinin Kanunla kabul edilmiş birer tatil günü olmaması sebebiyle, Vergi Usul Kanunu, İdari Yargılama Usulü Kanunu veya Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun uyarınca belirlenmiş ve son günü bu günlere rastlayan süreleri, izleyen ilk çalışma günü sonuna kadar uzatması mümkün değildir.

Nitekim dava açma süreleri veya temyiz süreleri idari izin günlerine rastlayan, ancak o gün değilde izleyen ilk çalışma günü açılan davaları yargı organları reddetmektedir. Örneğin Danıştay 3. Dairesi 8.4.1992 gün ve E.1991/1566 K.1992/1335 sayılı Kararında “Ramazan Bayramı nedeniyle 15-19 Nisan günlerinin tatil olması yolunda Başbakanlık genelgesi ile verilen idari izin resmi tatil sayılamayacağından temyiz süresinin durmayacağı”, Danıştay 7. Dairesi 4.2.1997 gün ve E.1996/2050 K.1997/402 sayılı Kararında, “Hükümetçe verilen idari izinler resmi tatil niteliğinde olmadığından dava açma süresinin son gününün hükümetçe verilen idari izin gününe rastlaması halinde, dava açma süresinin uzamayacağı” gerekçesi ile başvuruların reddine karar vermiştir.

Buna karşılık aksi yönde verilmiş kararlarda mevcuttur. Örneğin Danıştay 11. Dairesi E.1998/1621 K. 1999/3597 sayı ve 13.10.1999 tarihli Kararında “İdari İzni Düzenleyen genelgede zorunlu hizmetlerin yürütülmesi için asgari seviyede eleman bulundurulmasının gerektiği açıklanmakta ise de: verilen idari iznin ne suretle uygulanacağı, hangi birimleri kapsayacağı, kimlerin bu izinden yararlanıp, yararlanamayacağı konusunda bir düzenlemeye yer verilmediğinden bu uygulamanın bir kısım resmi işlemlerin ifasında aksaklıklara yol açtığında kuşku bulunmamaktadır.” gerekçesi ile “dava açma süresinin son gününün idari izin olarak belirtilen tarihe rastlaması ve bu tarihi izleyen gününde resmi tatil olması nedeniyle, izin ve tatil sürelerinin bitimini izleyen günde açılan davayı süre aşımı yönünden reddeden vergi mahkemesi kararını” bozulmasına karar vermiştir. Nitekim Danıştay 4. Dairesi'nin E.1993/754 K.1993/5242 sayı ve 15.11.1993 günlü Kararı da bu yönde oluşmuştur.

Görüldüğü gibi konu içtihat bazında tartışmalıdır. Bu nedenle, bu konuda titiz davranmak, idari izin günü içinde de olsa, gerekli işlemleri yapmaya özen göstermek gerekmektedir. Konu ticaret hukuku açısından da önemlidir. İdari izin günü uygulaması, örneğin faturaya itiraz, protesto süreleri gibi süreleri uzatmaz. Zaten bu nedenle idari izin uygulaması noterlikleri ve bankaları kapsamaz.

Ancak burada, sürenin sonu idari izin günlerine rastlayıpta izleyen ilk çalışma günü açılan davaları reddeden kararlara katılma olanağı bulamamaktayız.

Bence olması gerekene gelince; halk nezdinde veya dava yoluyla hakkını arayacak pek çok kişi nezdinde, tatil-izin günü gibi hukuk kavramları netleşmemiştir. Özellikle siyasilerin ve medyanın hukuk kavramlarını genellikle özensiz kullanması sonucu uzman kişilerin dahi rahatlıkla yanılabilecekleri, söz konusu günlerde resmi dairelerin kapalı olacağının düşünülebileceği bir ortam söz konusudur. Kişilerin açıkça bilgi sahibi kılınmadığı, kavramların belirsiz olduğu durumlarda yorumun kişiler lehine yapılması gerekir. Zira bizce bir hukuk devletinin, kişilerin haklarını her durumda kısıtlamaya çalışan değil, olabildiğince genişletmeye çalışan bir devlet olması gerekir. Unutulmaması gerekir ki hukukun ve hukukçunun görevi, kanunları lafzi olarak son derece katı biçimde ve hak kaybettirecek şekilde uygulamak değil, adaleti ve hakkaniyeti gerçekleştirmektir. Bumin Doğröz

https://www.dunya.com/kose-yazisi/idari-izin-gunune-dikkat/425553

Vergi dairesinden tebliğ edilen ödeme emrine karşı 6183 sayılı Kanun’unun 58 ‘inci madde hükmüne göre; iptal davası (15) gün içerisinde ilgili vergi mahkemesinde açılmalıdır. Bazı hallerde vergi mahkemesine (15) günlük süre içerisinde dava açılmış olmakla beraber mahkeme çeşitli nedenlerle dava dilekçesini reddetmektedir. Daha sonra vergi mahkemesi, İYUK 3, 5, ve 15 madde hükümlerine göre yeniden usulüne uygun olarak dava açılması için mükellefe bu ödeme emri ile ilgili yeniden (30) günlük daha ek bir süre verilebilmektedir. Yapılan Yasal düzenleme ile ödeme emrine karşı açılacak iptal davalarında dava açma süresi 7061 sayılı Kanunun 9. mad. hükmüyle 01.01.2018 tarihinden itibaren 15 güne çıkarılmıştır.

İçinde bulunduğumuz şu günlerde torba Yasa ile yapılan bir düzenleme ile ödeme emrine karşı açılacak iptal davalarında dava açma süresi (15) günden (15) güne çıkarılması torba Yasa tasarısında yer almıştır. Yeni dönemde torba yasanın yürürlüğe girmesiyle birlikte ödeme emrine karşı dava açma süresi (15) gün olarak dikkate alınmalıdır. (Bkz: ALPASLAN Mustafa, KAYA Eda, ALPASLAN N.Gaye, Ödeme Emri, İzmir, MET Matbaacılık Aş., 2017-Ekim)

Ödeme emrinin mutlak surette gerçek ve tüzel kişiliğin asıl muhatabına tebliğ edilmesi zorunludur. Gerçek kişilerde mükellefe veya yanında çalışan sigortalı personeline tebligat yapılması gerekir. Anonim ve limited şirketlerde ise mutlak surette tüzel kişiliğin yetkilisine tebligat yapılması zorunludur. Hatalı muhataplara yapılan tebligatlar geçersizdir.

Böylece, (15) gün içerisinde ödeme emrine karşı açılan iptal davası için mahkeme mükellefe yeni bir dava açabilmesi için (30) gün içerisinde ek bir süre daha tanıyabilmektedir. Bu suretle; (15) gün içerisinde açılan dava, mahkemece tekrar (30) gün içerisinde yeni bir süre verilerek dava yeniden açılabilmektedir. Böylece, (15) gün içerisinde açılan dava için tekrar yeni bir (30) günlük süre daha mükellef davacıya tanınmaktadır.

Ödeme emri hakkında dikkat edilecek özet bilgiler aşağıda olduğu gibidir;

1) Ödeme emrine karşı yukarıda izah edildiği gibi, vergi dairesine itiraz yapılamaz. Ancak (15) gün içerisinde ilgili vergi mahkemesine iptal davası açılabilir. (Bkz 6183 sayılı kanunun md. 55, 58, İYUK md. 3, 7, 15) Dava açma süresi 7061 sayılı yasanın 9. Maddesiyle 01.01.2018 tarihinden itibaren 15 güne çıkarılmıştır.

2) Ödeme emrine karşı dava açılması sırasında ileri sürülebilecek iddialar şunlardır:

Böyle bir borcumuz yoktur iddiası, borcun kısmen veya tamamen ödenmiş olduğu iddiası, borca karşılık düzeltme talebi veya mahsup talebinin bulunduğu iddiası, ödeme emrinde hata olduğu iddiası , ödeme emri tebliğ edilen kişi şahsı ve muhatabında hata, tebliğ edilen ödeme emrinin zamanaşımına uğramış olduğu iddiası ( 6183 sayılı AATUH yasa md. 102)

3) Ödeme emrine karşı tarh zaman aşımı içerisinde (yani 5 yıl içerisinde) vergi hatası mevcut ise, ancak 213 sayılı VUK md. 116 ila 124 hükümlerine göre düzeltme talep edilebilir. Burada düzeltme zamanaşımı önemlidir.

4) Ödeme emrine karşı ilgili vergi mahkemesinde iptal davası açılması halinde mutlak surette yürütmenin durdurulması talep edilmelidir. Bazı hallerde mahkemeler, yürütmenin durdurulmasına teminat istenmeden karar verebilir. (Bkz İYUK md. 27, 28) Bazı hallerde de mükelleflerce gösterilen teminat karşılığında mahkeme tarafından yürütmenin durdurulması kararı verilebilir. (Bkz İYUK md. 27)

5) Yürütmenin durdurulması kararı verilmeden önce, mahkeme davalı idarenin savunmasını alıp, işin esasına göre bu konuda karar vermektedir. Yürütmenin durdurması hakkında kararlar İYUK md. 27/9 hükmüne göre öncelikle incelenir, karara bağlanır ve YD kararları (15) gün içerisinde yazılır ve imzalanır. Aynı konu hakkında iki kez yürütme durdurulması talebinde bulunulamaz.

6) İYUK md. 28 hükmüne göre YD hakkında verilen kararlar (30) gün içerisinde vergi dairesi tarafından infaz edilerek uygulanır. Tarafların YD kararlarına (15) gün içerisinde bölge idare mahkemesi nezdinde itiraz/istinaf etme olanakları mevcuttur.

7) Anayasa Mahkemesi tarafından verilen karar gereğince, 2577 sayılı İYUK 28/1 md. hükmü iptal edilmiştir. Buna göre, ihtiyati haciz ve ihtiyatı tahakkuk ile ilgili konularda; açılan davalarda ilk vergi mahkemesi kararına göre; kararın gereği yerine getirilecektir. (Bkz Anayasa Mahkemesi 10.07.2013 gün ve E:2012/107 – K:2013/90 sayılıkararı)

8) Özel esasları alınan mükelleflerin buradan çıkış ile ilgili açtıkları iptal davalarında yürütmenin durdurulması hakkında verilen karar gereğince mükellefler KOD 4 ‘den çıkartılarak genel esasları dönüştürülmektedir.

9) Tarhiyat aşamasında (1) nolu vergi ve ceza ihbarnamesine karşı (30) gün içerisinde dava açma süresini kaybedenler sonraki aşamalarda ödeme emrine karşı sınırlı belli konularda (15) gün içerisinde dava açma yolu mümkündür. Bu süre şimdilik (15) gün olup, torba Yasa ile 15 güne çıkarılmaktadır. Burada ileri sürülecek iddialar ödeme emrine karşı açılabilecek davada sınırlı olarak dermeyan edilebilir.

10) İhbarname aşamasında açılan vergi davaları açısından yürütmenin durdurulması talep edilemez. Çünkü, (1) nolu ihbarnameye karşı vergi yargısında dava açılması durumunda tahsilat otomatik olarak durmaktadır. Bu nedenle, yürütmenin durdurulması talep edilmesine lüzum yoktur. (Bkz. VUK md. 368)

11) Üzerinde uzlaşılan vergi ve cezalar için uzlaşma komisyonu kararına göre (30) gün içerisinde ödeme yapılır. Uzlaşmada mutabık kalınması halinde kesinlikle yargıya gidilemez. Dava açılamaz. Tarhiyat öncesi uzlaşmaya müracaat edip, uzlaşma müzakerelerinde uzlaşmaya varılmaması halinde ikinci kez tarhiyat sonrası uzlaşma talep olunamaz. Vergi dairesinden gelecek ihbarnameler üzerine vergi yargısına müracaat olunabilir. (Bkz. 213 sayılı VUK md. 11) Nazlı Gaye Alpaslan

https://www.hurses.com.tr/av-nazli-gaye-alpaslan/odeme-emrine-karsi-iptal-davasi-acma-suresi/haber-20876

18 Ağustos 2018 Tarihli Resmi Gazete

Sayı: 30513

Hazine ve Maliye Bakanlığı (Gelir İdaresi Başkanlığı)’ndan:

MADDE 1 – 4/7/2018 tarihli ve 30468 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Vergi ve Diğer Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin 7143 sayılı Kanun Genel Tebliği (Seri No: 3)nin 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının sonuna aşağıdaki cümle eklenmiştir.

“Türkiye’deki banka ya da aracı kurumlarda açılacak hesaba ilgili varlığın transferi işlemlerinde, bildirimde bulunan hesap sahibi ile yurtdışından varlığı transfer edenin farklı kişiler olmasının söz konusu hükümden faydalanılması açısından herhangi bir önemi bulunmamaktadır.”

MADDE 2 – Aynı Tebliğe 8 inci maddenin birinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

“(2) Şirket veya şirket ortaklarına ait olduğu halde şirketin kanuni temsilcileri, ortakları veya vekilleri dışındaki kişilerce tasarruf edilen varlıklar, 7143 sayılı Kanunun 10 uncu maddesinin onüçüncü fıkrası hükümleri çerçevesinde şirket adına bildirim veya beyana konu edilerek bu fıkra hükmünden yararlanılabilecektir. Ayrıca, gerçek kişilere ait olduğu halde bu kişilerin ortağı veya kanuni temsilcisi oldukları yurtdışındaki şirketlerce tasarruf edilen varlıkların da ilgili gerçek kişiler adına bildirim veya beyana konu edilmesi halinde bu fıkra hükmünden yararlanılabilmesi mümkündür. Ancak, bildirim veya beyan dışındaki nedenlerle yapılacak inceleme esnasında söz konusu varlıkların şirket veya şirket ortaklarına ya da gerçek kişilere ait olduğunun ispat edilmesi gerekmektedir.”

Tebliğ olunur.

18 Ağustos 2018 Tarihli Resmi Gazete

Sayı: 30513

Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığından:

29/7/1970 tarihli ve 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununun 29 uncu maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde, binalar için vergi değerinin, Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca müştereken tespit ve ilan edilecek bina metrekare normal inşaat maliyetleri ile aynı maddenin (a) bendinde belirtilen esaslara göre bulunacak arsa veya arsa payı değeri esas alınarak 31 inci madde uyarınca hazırlanmış bulunan 29/2/1972 tarihli ve 7/3995 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan Emlak Vergisine Matrah Olacak Vergi Değerlerinin Takdirine İlişkin Tüzük hükümlerinden yararlanmak suretiyle hesaplanan bedel olduğu hükme bağlanmıştır.

Bu itibarla, emlak vergisine esas olmak üzere 2019 yılında uygulanacak bina metrekare normal inşaat maliyet bedelleri, Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca bu Tebliğ ekinde yer alan cetvelde belirtilen tutarlarda tespit edilmiştir.

Tebliğ olunur.

2019 Yılı Bina İnşaat Metrekare m2 Bedelleri

TTK madde 537’ye göre, esas sözleşme veya genel kurul kararıyla atanmış tasfiye memurları ve bu görevi yerine getiren yönetim kurulu üyeleri, genel kurul tarafından her zaman görevden alınabilir ve yerlerine yenileri atanabilir. 

TTK madde 546’ya göre, tasfiyeye ilişkin kararlar 418. madde uyarınca alınır. TTK md. 418’e göre de genel kurul, TTK’da ve esas sözleşmede daha ağır nisap öngörülmemiş ise sermayenin en az dörtte birini karşılayan pay sahiplerinin veya temsilcilerinin katılımıyla toplanır, ilk toplantıda dörtte bir katılım sağlanamazsa, ikinci toplantıda nisap aranmaz. Kararlar, toplantıda hazır bulunan oyların çoğunluğu ile verilir.

Buna göre esas olan, tasfiye memurunun genel kurul kararıyla azlidir. Bunun için de esas sözleşmede daha ağır bir nisap öngörülmüş ise (tasfiye memurunun azli ile ilgili olarak sözleşmeye hüküm koyulabilir ve karar nisabı ağırlaştırılabilir) genel kurulun bu nisapla tasfiye memurunu azli gerekir.

Genel kurul tasfiye memurunu azletmiyorsa, pay sahibi ancak haklı sebeplerin varlığı halinde tasfiye memurunun azlini mahkemeden talep edebilir. Bu durumda pay sahibi haklı sebebi ortaya koymalı ve ispatlamalıdır. Sebebin haklılığını değerlendirecek olan mahkemedir. Sebebi haklı bulan mahkeme azil ve yeni tayin işlemi yapabilir. Yaklaşım Dergisi

7143 sayılı, Vergi ve Diğer Bazı Kamu Alacaklarının Tahsili Hakkında Yasa 18.05.2018 gün ve 30425 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Yasa’nın 5. Maddesi hükmü matrah ve vergi artırımına ilişkin hükümleri ve kuralları içermektedir. Buna göre; 2013 ila 2017 yılları içi muhtemel gelir, kurum, stopaj, KDV matrah ve vergi artırımı yapanlar vergi incelemesine tabi tutulmayacaktır. Buna göre; 31.08.2018 tarihine kadar yapılacak matrah ve vergi artırımları özel hesap dönemine tabi olan mükelleflerde aşağıdaki şekilde gerçekleştirilecektir.

213 sayılı Kanunun 174 üncü maddesi çerçevesinde, kendilerine özel hesap dönemi tayin edilen gelir veya kurumlar vergisi mükellefleri, ilgili özel hesap dönemlerinin kapandığı yıl itibarıyla matrah ve vergi artırımı hükümlerinden yararlanabileceklerdir.

Örnek 1- Öteden beri 1 Haziran - 31 Mayıs özel hesap dönemini kullanan gelir vergisi mükellefi (A), söz konusu özel hesap dönemine ait gelirlerini özel hesap döneminin kapandığı takvim yılını izleyen yılın Mart ayının 1 ila 25’i arasında beyan etmektedir. Bu mükellef;

- 1/6/2012 - 31/5/2013 özel hesap dönemine ilişkin olarak 2013 takvim yılı için,

- 1/6/2013 - 31/5/2014 özel hesap dönemine ilişkin olarak 2014 takvim yılı için,

- 1/6/2014 - 31/5/2015 özel hesap dönemine ilişkin olarak 2015 takvim yılı için,

- 1/6/2015 - 31/5/2016 özel hesap dönemine ilişkin olarak 2016 takvim yılı için,

- 1/6/2016 - 31/5/2017 özel hesap dönemine ilişkin olarak 2017 takvim yılı için

belirlenen matrah artırım oranlarını veya asgari matrah tutarlarını dikkate almak suretiyle matrah artırımı hükümlerinden yararlanabilecektir.

Örnek 2- Takvim yılı esasına göre hesap dönemine tabi olan (B) Limited Şirketine, 1 Temmuz 2014 tarihinden itibaren özel hesap dönemi tayin edilmiş bulunmaktadır. Bu mükellef;

-1/1/2013 - 31/12/2013 hesap dönemine ilişkin olarak 2013 takvim yılı için,

-1/1/2014 - 30/6/2014 kıst hesap dönemine ilişkin olarak 2014 takvim yılı için,

-1/7/2014 - 30/6/2015 özel hesap dönemine ilişkin olarak 2015 takvim yılı için,

-1/7/2015 - 30/6/2016 özel hesap dönemine ilişkin olarak 2016 takvim yılı için,

-1/7/2016 - 30/6/2017 özel hesap dönemine ilişkin olarak 2017 takvim yılı için

belirlenen artırım oranlarını veya asgari matrah tutarlarını dikkate almak suretiyle matrah artırımı hükümlerinden yararlanabilecektir.

1/1/2014 - 30/6/2014 kıst hesap dönemine ilişkin olarak beyan edilen matrahların toplamı üzerinden ilgili yıl için belirlenmiş oranda matrah artırımı yapılması gerekecek olup asgari matrahlar üzerinden matrah artırımı yapılmasının gerekmesi hâlinde ise asgari matrahlar kıst hesaplamaya tabi tutulmayacaktır.

Sonuç olarak, haklarında sahte belge düzenleme yönünden vergi tekniği raporu olmayan mükellefler matrah artırımı yapabilir, özellikle 2013 ila 2017 yıllarında özel hesap dönemi kapanan mükellefler yukarıda izah edildiği gibi SB düzenleme raporu yok ise bu haktan faydalanabilir. Özel hesap dönemine tabi olan mükellefler bilindiği gibi 213 sayılı VUK mad. 174 hükümlerine göre kazançlarını belirlemektedirler. Konuyla ilgili 7143 sayılı Yasa ve ilgili Genel Tebliğ de ayrıntılı açıklamalar mevcuttur.  

Ayrıca Maliye Bakanlığı’nın yayınladığı matrah artırımı ile ilgili rehber ve broşürlerde konu açıkça aydınlatılmıştır. Son müracaat tarihi ise 31.08.2018’dir. Nazlı Gaye Alpaslan

https://www.hurses.com.tr/av-nazli-gaye-alpaslan/ozel-hesap-donemine-tabi-mukelleflerde-matrah-artirimi-nasil-yapilacaktir/haber-20855

1475 sayılı (eski) İş Kanunu’nun halen yürürlükte olan kıdem tazminatına ilişkin 14. maddesine göre, kadın çalışan, evlendiği tarihten itibaren bir yıl içinde işten ayrılması halinde kıdem tazminatına hak kazanır.

Buna göre, evlendiği tarihten itibaren bir yıl içinde evlilik nedeniyle kendi isteğiyle işten ayrılan kadın çalışana kıdem tazminatı ödenmesi gerekir. 

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • AK Parti'den Açıklama Geldi: Genel Sağlık Sigortası (GSS) Borçları Silinecek AK Parti Grup Başkanvekili Usta, AK Parti grubunun Meclis Başkanlığı'na…
  • TAM İSTİSNA KAPSAMINDA YÜKLENİM KDV İADESİ ANALİZİ * Yüklenilen KDV’nin Yüklenildiği Dönem İle İadenin Talep Edildiği Dönem…
  • İTUS, HİS , ATU KAPSAMINDA KDV İADE HADLERİ İndirimli Teminat Uygulama Sistemi ( İTUS) Hızlandırılmış İade Sistemi (…
Top