Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

16 Ağustos 2018 Tarihli Resmi Gazete

Sayı: 30511

Karar Sayısı: 42

Aday çırak ve çıraklar ile işletmelerde mesleki eğitim gören, staj veya tamamlayıcı eğitime devam eden öğrencilerin ücretlerine yapılan Devlet katkısı ödemelerinin süresinin uzatılması hakkındaki ekli Kararın yürürlüğe konulmasına, 3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanununun geçici 12 nci maddesi gereğince karar verilmiştir,

15 Ağustos 2018

Recep Tayyip ERDOĞAN

CUMHURBAŞKANI

15/8/2018 TARİHLİ VE 42 SAYILI CUMHURBAŞKANI KARARININ EKİ

KARAR

Devlet Katkısı Ödeme Süresi

MADDE 1- (1) 5/6/1986 tarihli ve 3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanunu’nun Geçici 12 nci maddesi uyarınca aday çırak ve çıraklar ile anılan Kanunun 18 inci maddesine göre işletmelerde mesleki eğitim gören, staj veya tamamlayıcı eğitime devam eden öğrencilere ödenebilecek en az ücretin; yirmiden az personel çalıştıran işletmeler için üçte ikisinin, yirmi ve üzerinde personel çalıştıran işletmeler için üçte birinin, 25/8/1999 tarihli ve 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanununun 53 üncü maddesinin üçüncü fıkrasının (B) bendinin (h) alt bendi için ayrılan tutardan Devlet katkısı olarak ödenmesine ilişkin süre, 2018-2019 eğitim öğretim yılından itibaren üç eğitim ve öğretim yılı uzatılmıştır.

Yürürlük

MADDE 2- (2) Bu Karar yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

Yürütme

MADDE 3- (3) Bu Kararın hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

ANKARA VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

(Mükellef Hizmetleri Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü)

Sayı

:

B.07.1.GİB.4.06.16.01-2010-GVK-31-2-509

12/07/2011

Konu

:

Sakatlık İndiriminin kıst dönem maaşlara uygulanması hk.

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda, Merkez Müdürlüğünüz bünyesinde istihdam ettiğiniz işçi, sözleşmeli personel ve memurlara ilişkin olarak çeşitli nedenlerle 25 gün üzerinden kıst maaş alan personellerin ücretlerine sakatlık indirimlerinin uygulanmasında sakatlık indirimi olarak tespit edilen aylık tutarların tamamı mı yoksa çalışılan güne isabet eden tutarının mı indirim konusu yapılacağı hususunda Başkanlığımızdan görüş bildirilmesi istenilmektedir.

193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun 61 inci maddesinde "Ücret, işverene tabi ve belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatlerdir.

Ücretin ödenek, tazminat, kasa tazminatı (Mali sorumluluk tazminatı), tahsisat, zam, avans, aidat, huzur hakkı, prim, ikramiye, gider karşılığı veya başka adlar altında ödenmiş olması veya bir ortaklık münasebeti niteliğinde olmamak şartı ile kazancın belli bir yüzdesi şeklinde tayin edilmiş bulunması onun mahiyetini değiştirmez." hükmüne yer verilmiştir.

Yine aynı Kanunun 31 inci maddesinde; Çalışma gücünün asgarî % 80'ini kaybetmiş bulunan hizmet erbabı birinci derece sakat, asgarî % 60'ını kaybetmiş bulunan hizmet erbabı ikinci derece sakat, asgarî % 40'ını kaybetmiş bulunan hizmet erbabı ise üçüncü derece sakat sayılır ve aşağıda sakatlık dereceleri itibariyle belirlenen aylık tutarlar, hizmet erbabının ücretinden indirilir.

Sakatlık indirimi;

- Birinci derece sakatlar için 680 TL,

- İkinci derece sakatlar için 330 TL,

- Üçüncü derece sakatlar için 160 TL.dir.

Sakatlık derecelerinin tespit şekli ile uygulamaya ilişkin esas ve usuller Maliye, Sağlık ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlıklarınca bu konuda müştereken hazırlanacak bir yönetmelik ile belirlenir."  hükmü yer almıştır.

Diğer taraftan, Gelir Vergisi Kanununun 4842 sayılı Kanunla değiştirilmeden önceki 31 inci maddesinde yer alan düzenleme doğrultusunda çıkarılan 203 Seri No'lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinin "Yeniden Tespit Edilen Özel ve Sakatlık İndirimi Tutarlarının Uygulanmasındaki Esaslar:" başlıklı birinci bölümün ikinci paragrafında: "İndirimlerin uygulanmasında esas prensip, ücretin ödeme dönemidir. Ücret günlük dönemler itibariyle ödenmekte ise indirimlerin günlük tutarları ile, ücret aylık dönemler itibariyle ödenmekte ise, indirimlerin aylık tutarları ile (kıst bir döneme inhisar etse dahi) uygulanması gerekmektedir." açıklamasına yer verilmiştir.

Bu itibarla, özürlü hizmet erbabına aylık dönemler itibariyle ücret ödenmesi halinde sakatlık indirimi aylık tutarlar üzerinden uygulanacak olup, bir ay içerisinde kıst dönem çalışılması durumunda da sakatlık indiriminin aylık tutarları dikkate alınacaktır. Ücret günlük dönemler itibariyle ödenmekte ise sakatlık indiriminin günlük tutarları ile uygulanması gerekmektedir.  

Diğer taraftan, işçilere yapılan ilave ödeme ve ikramiye ödemeleri de Gelir Vergisi Kanununun 61 inci maddesi hükmü gereğince ücret olarak değerlendirileceğinden söz konusu ücret ödemelerinin de hizmet erbabının asıl ücretine dahil edilerek Gelir Vergisi Kanununun 31 inci maddesi hükmüne göre belirlenen sakatlık derecesine uygun sakatlık indirimi tutarlarının yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde indirim konusu yapılması gerekmektedir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

Çarşamba, 15 Ağustos 2018 09:53

Yevmiye Defterinin Tasdiki Zorunlumudur

213 sayılı VUK md. 220 hükmüne göre defter-i kebirin tasdiki zorunlu değildir. Buna karşın, Türk Ticaret Kanunu yönünden uygulamada bir çok mükelleflerin defter-i kebiri notere tasdik ettirdikleri görülebilmektedir.

Büyük defter (Defter-i kebir) yevmiye defterine yazılan kayıtların bütün hesaplar itibari ile tasnif edilerek tutulduğu havuz bir defter olup, 213 sayılı VUK md. 184 hükmünde bu defter ile ilgili düzenlemeler yer almaktadır.[1]

Dileyen vergi mükellefleri, defteri kebirde müteharrik yapraklı olarak da kullanabilirler. Bazı mükellefler ise defter-i kebirli yevmiye adı altında yevmiye ve defter-i kebirden oluşan tek bir defterde tutabilmektedirler. Gerekli esaslara uyulmak koşulu ile bu şekilde defter tutulmasında yasal bir sakınca görülmemektedir.

Yaşanan bir olayda, bir limited şirketin kebir defterini notere tasdik ettirdiği ve daha sonra bu defteri zayii ettiği tespit edilmiştir. Uygulamada yevmiye defterinin tasdikli olması zorunlu ve yeterli olup, kebirin tasdiki zorunlu değildir. Vergi müfettişlerinin defter ve belge ibrazı sırasında kebir defterini ibrazı ile ilgili olarak inceleme yazılarında istemedikleri görülmektedir. Uygulamada genel de vergi incelemesi için ibrazı zorunlu olan defterler arasında yevmiye defteri, envanter defteri, alış – satış faturaları ve bordrolar inceleme sırasında istenilmektedir. Mükellefin işletme hesabı esasına göre defter tutması halinde sadece işletme defteri ile alış ve satış faturaları ve bununla ilgili var ise bordrolar, yazar kasa ruloları ve diğer evraklar incelemede talep edilebilmektedir.

Sonuç olarak tasdiki zorunlu olmayan kebir defterinin isteğe bağlı olarak tasdik ettirilmesi mümkündür. Vergi mevzuatı yönünden böyle bir tasdik işlemi zorunlu değildir. Ancak TTK açısından kebir defterinin tasdik ettirilmesi gerekmektedir. Vergi müfettişleri inceleme sırasında defter-i kebiri talep etmemektedir. Ancak, defter-i kebire düşülecek kayıtların tasdiksiz sürekli form yapraklarına print edilmesi yeterlidir. Uygulamada meslek mensupları defter- kebir kayıtlarını tek tek A4 formatında ki kağıtlara dökmektedir. Vergi incelemesi sırasında kebir hesaplarının detaylı incelenebilmesi için bu şekilde tasdiksiz A4 kağıtlarından kebir kayıtları denetlenebilir.

Yargı’ ya intikal eden bir hadise nedeni ile, Danıştay 3. Dairesi tarafından  verilen 30.09.2011 gün ve E: 2011/1610 – K:2011/5355 sayılı kararında: envanter ve defter-i kebirin vergi incelemesine ibraz edilmemesi dolayısı ile 213 sayılı VUK mük. Md. 355 hükmüne göre kesilen özel usulsüzlük cezası kaldırılmıştır. Nazlı Gaye Alpaslan

http://www.hurses.com.tr/av-nazli-gaye-alpaslan/yevmiye-defterinin-tasdiki-zorunludur/haber-20814

-----------------

[1] Bkz. Ürel GÜROL “Güncel Vergi Usul Kanunu Uygulaması”, Maliye ve Hukuk Yayınları, 2. Baskı, Mart 2007, S.348

1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği'nin, “5.6.2.4.3. Bedelsiz olarak elde edilen hisse senetlerinin satışından sağlanan kazançların durumu” başlıklı bölümünün bir paragrafı Danıştay Dördüncü Dairesi'nin 14.06.2017 tarih ve E:2013/2951 K:2017/5260 sayılı kararıyla iptal edilmişti.

Geçtiğimiz günlerde Gelir İdaresi Başkanlığı resmi internet sitesinden, Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu'nun 07.02.2018 tarih ve E:2017/626 K:2018/51 sayılı kararıyla Dördüncü Daire kararının bozulduğunu duyurdu. Dolayısıyla tebliğin iptal edilen paragrafı yayımlandığı tarihten geçerli olmak üzere yürürlükte.

Davaya konu düzenleme neydi?

Düzenleme özetle şunu söylüyordu: İştirakiniz olan şirket, kâr yedeklerini kullanarak sermaye artırımı yaptı ve bu nedenle şirketiniz bedelsiz hisse senedi aldıysa;

- Aldığınız hisse senetlerini nominal bedeliyle aktife kaydetmeniz gerekir.

- Aynı tutarı gelir yazmanız gerekir ancak iştirak kazançları istisnasından yararlanabilirsiniz.

Danıştay Dördüncü Dairesi kararı ne diyordu?

Düzenlemeyi iptal eden Danıştay kararı özele şunu söylüyordu:

- İç kaynaklarla sermaye artışı pay sayısında artışa neden olabilir ama şirketin mal varlığını artırıcı bir etkisi yoktur. Dolayısıyla, böyle bir sermaye artırımı nedeniyle oluşan payları temsil eden hisse senetlerinin ortaklara dağıtılması halinde ortakların mal varlığında bir artış meydana gelmemektedir.

- Kâr yedeklerinin sermayeye eklenmesi ile sermaye yedeklerinin sermayeye eklenmesi arasında, iştirak edenlerin mal varlığı yönünden bir farklılık bulunmamaktadır.

- Kurum kazancı sermayeye eklenerek gerçekleştirilen sermaye artırımı sonucu elde edilen bedelsiz hisse senetleri nedeniyle, iştirak kazancı elde edildiğinden bahsedilemez.

Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu kararı ne diyor?

Dördüncü Daire kararını bozan Vergi Dava Daireleri Kurulu kararı da özele şunu söylüyor:

- Dönem kârından ayrılan yedekler kullanılarak yapılan sermaye artırımı sonucu ortaklara bedelsiz hisse senedi verilmesi ile fiilen kâr payı dağıtılması arasında fark yoktur.

- Kâr yedeklerini kullanarak sermaye artışı gerçekleştiren şirketin ödenmiş sermayesi artırılan tutar kadar artar. Ortaklar açısından bakıldığında, iştirak edilen şirketteki sermaye artışı nedeniyle sahip olunan hisse senedinin sayısı artacağı gibi iştirakin değeri de artar. Bu durumun ortaklara doğrudan kâr dağıtımından bir farkı yoktur.

Bozma kararı çerçevesinde yapılması gereken bir işlem var mı?

Makalenin başında bahsettiğim makalelerde iptal kararının olası sonuçlarını ayrıntılı olarak bahsetmiştim. Bu konuya tekrar dönmeye gerek yok.

İştiraki kâr yedeklerini kullanarak sermaye artışı yaptığı için bedelsiz hisse senedi alan ve 1 seri no.lu Tebliğ'de açıklanan şekilde hareket eden kurumlar açısından da yapılacak bir işlem yok. Danıştay Dördüncü Dairesi'nin iptal kararı çerçevesinde işlem yapan kurumların ise yapmaları gereken işlemler veya düzeltmeleri gereken kayıtlar olabilir. Bunlardan kısaca bahsedelim:

 1. Girişim sermayesi hariç, yatırım fon ve ortaklıklarının ortakları açısından

Girişim sermayesi hariç, yatırım fon ve ortaklıklarına iştirak etmiş olan kurumların, bu fon ve ortaklıklardan elde ettikleri kâr payları iştirak kazançları istisnasından yararlanamıyor. İptal kararı sonrasından bu kapsamda gelir elde eden ve kurumlar vergisine tabi tutmayan kurumların tebliğde yer alan açıklamalar çerçevesinde kayıtlarını ve beyannamelerini düzeltmesi ve eksik ödenen verginin ödenmesi gerekiyor.

Dördüncü Daire' nin iptal kararı, bedelsiz alınan hisse senetleri için herhangi bir kayıt yapılmamasını ve dolayısıyla sahip olunan hisse senetlerinin alış bedelinin değiştirilmemesini gerektiriyordu. Bedelsiz alınan hisse senetleri elden çıkartılmış ve iptal kararı doğrultusunda elden çıkartılan hisse senetlerinin maliyeti düşük belirlenmişse, alınan kâr payı tutarı kadar kazanç fazla hesaplanmış ve bu tutarın vergisi kadar fazla vergi ödenmiş olabilir. Vergi Usul Kanunu’nun düzeltme hükümleri çerçevesinde bu verginin iadesi istenebilir.

 2. Diğer kurumların ortakları açısından

Kazançları üzerinden kurumlar vergisi ödeyen şirketlerin ortağı olan kurumlar, Danıştay’ın iptal kararı sonrasında kâr yedekleri kaynaklı olarak bedelsiz pay edinmiş ve karar doğrultusunda herhangi bir kayıt yapmamışlarsa, bozma kararı çerçevesinde kayıtlarını düzeltmeleri ve iştirakin alış bedelini bedelsiz olarak aldıkları hisselerin nominal bedeli kadar artırmaları gerekir. Aynı tutar bir taraftan da gelir kaydedilecek ancak bu kazanç iştirak kazancı olarak kurumlar vergisinden istisna olduğundan, ödenecek vergiye bir etkisi olmayacak.

Bedelsiz edinilen hisse senetleri elden çıkartılmış ve iptal kararı dikkate alınarak kazanç hesaplanmışsa, alış bedeli, alınan kâr payı kadar düşük dikkate alındığından, kurumlar vergisi fazla ödenmiş demektir. Bu tutarın Vergi Usul Kanunu’nun düzeltme hükümleri çerçevesinde iadesi talep edilebilir. Bu durumda hem kâr payının alındığı dönem beyannamesinin hem de hisselerin elden çıkartıldığı dönem beyannamesinin değiştirilmesi gerekiyor. Ancak hisselerin elden çıkartıldığı dönem için iade alınabilecek bir tutar söz konusu.

 3. Yasal düzenleme ihtiyacı var mı?

Yukarıda özetlenen kararlar vesilesiyle, bazı düzenleme ve uygulamaların yapmasında yarar olduğunu söylemek istiyorum. Kısaca özetleyeyim:

- Fon ve ortaklıklardan elde edilen kazançlar iştirak kazançları istisnası kapsamına alınmalıdır. Düzenleme bir istisna düzenlemesi ama istisnayı bazı durumlarda vergi ertelemesi haline dönüştürüyor. Mantıklı bir açıklaması da bence yok. Bu durumun düzeltilmesinde yarar var.

- Resmi Gazete'de yayımlanan düzenlemelerle ilgili yürütmeyi durdurma ve iptal kararları da Resmi Gazete'de yayımlanmalı. Aksi halde, bu konuda olduğu gibi mevzuatı izlemek kolay olmuyor. Recep Bıyık https://www.dunya.com/kose-yazisi/karini-sermayeye-ekleyen-sirketlerin-ortagi-sirketler-icin-onemli-bir-karar/425281

15 Ağustos 2018 Tarihli Resmi Gazete

Sayı: 30510

Karar Sayısı: 22

Ekli “Mal ve Hizmetlere Uygulanacak Katma Değer Vergisi Oranlarının Tespitine İlişkin Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair Karar”ın yürürlüğe konulmasına, 25/10/1984 tarihli ve 3065 sayılı Kanunun 28 inci maddesi gereğince karar verilmiştir.

14 Ağustos 2018

Recep Tayyip ERDOĞAN

CUMHURBAŞKANI

MAL VE HİZMETLERE UYGULANACAK KATMA DEĞER VERGİSİ ORANLARININ TESPİTİNE İLİŞKİN KARARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KARAR

MADDE 1-24/12/2007 tarihli ve 2007/13033 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan Mal ve Hizmetlere Uygulanacak Katma Değer Vergisi Oranlarının Tespitine İlişkin Kararın geçici 3 üncü maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

“Geçici Madde 4- (1) Büyük ve küçükbaş hayvanların, 10/9/2018 tarihine kadar (bu tarih dahil) kamu menfaatine yararlı dernekler ve Cumhurbaşkanınca vergi muafiyeti tanınan vakıflara teslimlerinde, bu Kararın 1 inci maddesinin (b) bendinde belirtilen vergi oranı uygulanır.”

MADDE 2 – Bu Karar yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

MADDE 3 – Bu Karar hükümlerini Hazine ve Maliye Bakanı yürütür.

"TÜRKÇE MEALİ"

(Büyük Ve Küçükbaş Hayvanların, 10/9/2018 Tarihine Kadar (Bu Tarih Dahil) Kamu Menfaatine Yararlı Dernekler Ve Cumhurbaşkanınca Vergi Muafiyeti Tanınan Vakıflara Teslimlerinde, KDV Yüzde 1' e İndirildi)

Bakanlar Kurulu Kararının Yayımlandığı Resmi Gazetenin

Tarihi

Sayısı

30/12/2007 26742

Bakanlar Kurulu Kararında Değişiklik Yapan Düzenlemelerin Yayımlandığı

Resmi Gazetelerin

Tarihi

Sayısı

8/2/2008 26781
6/4/2008 26839
19/7/2008 26941
20/9/2008 27003
29/3/2009 27184
15/7/2009 27289
28/4/2011 27918
27/11/2011 28125
27/12/2011 28155
27/1/2012 28186
24/3/2012 28243
12/9/2012 28409
1/1/2013 28515
24/2/2013 28569
1/12/2013 28838
31/1/2015 29253
1/1/2016 29580
5/5/2016 29703
30/6/2016 29758
8/9/2016 29825
25/11/2016 29899
3/2/2017 29968
28/7/2017 30137
3/2/2018 30321
5/5/2018 30412
9/5/2018 30416
Çarşamba, 15 Ağustos 2018 08:53

Arife Günü Tatil Edilebilir Mi?

Bu sene Kurban Bayramı tatili haftanın tamamına yayılıyor. 21 Ağustos salı günü bayramın 1. günü kutlanacak. Bayram 21, 22,23 ve 24 Ağustos’u kapsıyor. 20 Ağustos arife gününün yarım günü de eklenebilse, hafta sonlarıyla birlikte tatil uzuyor. Herkesin aklında aynı soru; tatil süresini birleştirebilir miyim? Tatil sürelerini birleştirebilmek için çeşitli yollar bulunuyor. 

Telafi çalışması 

İş Kanunu’nda ‘telafi çalışması’ bu gibi durumlar için düzenlenmiş. Buna göre, işveren resmi tatillerden önce veya sonra iş yerini tatil ederek bütün çalışanlarına izin verebilir. Bu bayramda da işveren pazartesi gününü tümden tatil ederek, bu gündeki çalışmaları için çalışanlarına 2 ay içerisinde telafi çalışması yaptırabilir. Örneğin, haftanın 5 günü, günde 9 saat çalışılan bir iş yerinde perşembe ve cuma günleri iş yerini tatil eden işveren, işçilerine yarım gün için toplam 4.5 saatlik telafi çalışması yaptırabilir. İşçiler 4.5 saatlik telafi çalışmasını tatil sonrası belirli periyotlar halinde ve kanundaki hükümlere uygun olarak iş yerinde daha fazla çalışarak gerçekleştirebilirler.

En fazla 3 saat

Telafi çalışması günde 3 saatin üzerine çıkamadığı gibi, iş yerinde günlük çalışma süresi de 11 saati aşamaz. Verdiğimiz örnekte, işveren iş yerinde telafi çalışmasını günde en fazla 2 saat yaptırabilir. İş yerinde günde 9 saat çalışıldığı için 2 saatlik telafi çalışmasıyla bu süre 11 saate çıkacaktır. Günlük çalışma süresi 11 saati geçemeyeceği için, bu iş yerinde telafi çalışması günde en fazla 2 saat yapılabilecektir. Dolayısıyla, işveren 4.5 saatlik telafi çalışmasını en kısa 3 güne yayarak yapabilir. Günde 1’er saat veya yarım saat şeklinde de 4.5 saatlik süre tamamlanabilir.

Telafi çalışması yaptırmak isteyen işveren bunu iş yerinde çalışılan günlere bölmek zorundadır. İş yerinde haftanın 5 günü çalışılıyorsa, cumartesi ve pazar günleri telafi çalışması yaptırılamaz. Diğer yandan, işveren telafi çalışmasını iş yerini kapattığı günün bitiminden itibaren 2 ay içerisinde yaptırmak zorundadır. 2 aylık sürenin dolmasının ardından işçiler telafi çalışması yapmaya zorlanamazlar.

Yıllık izin 

Arife günü çalışılması gereken yarım güne karşılık işverenin yıllık izin kullandırıp kullandıramayacağı, işçinin bu yarım gün için yıllık izin talep edip edemeyeceği tartışmalı konulardan biri. İş Kanunu’nun 56. maddesine göre, “Yıllık ücretli izin süreleri tarafların anlaşması ile bir bölümü on günden aşağı olmamak üzere bölümler hâlinde kullanılabilir.” Fakat mevzuat yarım günlük yıllık ücretli izin kullanılabileceğine dair bir hüküm içermiyor. Konu farklı şekilde yorumlanabiliyor.

Kanun yıllık ücretli izni gün üzerinden belirlediğinden, kanunun gün kavramına üstünlük tanıdığı düşünülebilecektir. Aynı şekilde, yıllık ücretli iznin temel amacı da çalışanın yıl içinde mümkün olduğunca kesintisiz sürelerle dinlendirilmesi olduğundan, ilgili hükmün günü esas aldığı sonucuna ulaşılabilecektir. Kanunda telafi çalışmasının getirilmesinin amacının da bu yarım günlük sürelerin yıllık izin süresinden düşülemeyecek olması olduğu düşünülebilecektir. Aynı şekilde, kanundaki, işveren tarafından yıl içinde verilmiş bulunan diğer ücretli ve ücretsiz izinler veya dinlenme ve hastalık izinleri yıllık izne mahsup edilemez hükmü de aynı görüşü desteklemektedir. Bu nedenle, yarım güne karşılık yıllık izin süresinin düşürülemeyeceği, yıllık iznin en azından bir gün olarak kullanılması gerektiği yorumlanmaktadır.

Cumartesi tatil mi?

Kurban Bayramı ile ilgili diğer bir sorun da bayramın son gününü takip eden cumartesi gününün tatil olup olmadığı. Normalde cumartesi günü çalışılan iş yerlerinde, bu gün tatil kabul edilecek mi? Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanun uyarınca “Ulusal Bayram ve genel tatil günleri cuma günü akşamı sona erdiğinde, müteakip cumartesi gününün tamamı tatil yapılır”.  Bundan 25 Ağustos Cumartesi günü de tatil sayılmaktadır.

Telafi çalışmasına karşılık ek ücret ödenmez

Telafi çalışması yapılması dolayısıyla günlük çalışma süresinin üzerinde çalışan işçiler bu nedenle işverenden fazla mesai ücreti talep edemezler. Telafi çalışmasında çalışmadıkları günler için ücretlerinden kesinti yapılmayan işçiler aynı şekilde günlük çalışma süresinin üzerinde çalıştıkları günler için de fazla mesai ücreti alamazlar.

Telafi çalışmasında açıkladığımız kurallara uymayan işveren idari para cezasıyla karşılaşabilir. Telafi çalışmasını iki ay içerisinde yaptırmayan, telafi çalışmasını tatil günlerinde yaptıran, günde 3 saatten daha fazla telafi çalışması yaptıran işveren bu hükümlere uymadan telafi çalıştırması yaptırdığı her bir işçi için 337 TL idari para cezası ödemek zorunda kalabilir. Cem Kılıç

http://www.milliyet.com.tr/yazarlar/cem-kilic/arife-gunu-tatil-edilebilir-mi--2724986/

Evli eşlerden birinin vergi borcu nedeniyle, aileye ait konut üzerine konulan vergi haczi nedeniyle konutun satılıp, satılmayacağı hakkında tereddütler oluşmaktadır. Bilindiği gibi, aile konutu şerhi Türk Medenî Kanunu ‘nun 194 maddesi gereğince taşınmaz üzerinde hak sahibi olan eşin tasarrufu, diğer eşin açık rızasına bağlı bulunmaktadır. Aile konutu şerhi bilindiği gibi evlilik cüzdanı veya nüfus kayıt örneğinin ibrazı halinde başkaca hiçbir belgeye ihtiyaç duyulmaksızın, tarafların talebi üzerine tapu idaresi tarafından “Aile Konutu” ‘dur şerhinin işlenmesi ile mümkün olabilmektedir. Aile konutu, eşlerin bütün yaşam faaliyetlerini gerçekleştirdiği ve düzenli yerleşim amacıyla kullandıkları mekânları ifade ettiğinden, zaman zaman ya da hafta sonu kullanmak amacıyla edinilen yazlık konut, dağ evi gibi konutlar Türk Medeni Kanunu ‘nun md. 194 hükmü kapsamında girmemektedir.[1]

Öte yandan, 6183 sayılı A.A.T.H.U.K. ‘nun md. 70/11 hükmü gereğince; borçlunun haline münasip evi haciz edilemeyecek mallar arasında zikredilmektedir.[2]Ancak burada, alacaklı kamu idaresi evin değeri ile borcun miktarını mukayese etmektedir.[3]Bu mukayese sonucunda, evin değeri fazla ise, bedelinden haline münasip bir yer alınabilecek miktarı borçluya bırakılmak üzere haczedilerek satılabilir.[4]

Uygulamada alacaklı vergi daireleri konut satışlarında, konutun kime ait olduğu, üzerinde herhangi gibi takyidatın olup, olmadığı, aile konutu şerhinin bulunup, bulunmadığı gibi hususların satış komisyonları tarafından irdelenmesi zorunludur. Ortak bir konut üzerine, eşlerden herhangi birinin vergi borcu nedeniyle borçlunun hissesi kadar satış kararı alınması halinde durum ne olacaktır? Bize göre, eşlerden birinin vergi borcu diğersinin hissesinin satışını gerektirmez. Başka bir ifade ile, evli eşlerden birinin vergi borcunun olması diğer eşin mal varlığına zarar getirmez. Amme borçlusu eşin, satışa konu hisseli gayrimenkulü, tek konuta tekabul ediyorsa bu konut 6183 sayılı kanunu ‘nun md. 70/11 hükmüne göre değerlendirilecektir.

Danıştay 4. Dairesince verilen bir emsal kararda, “ binanın özellikleri, borçlunun aile yapısı, konutta ikamet eden birey sayısı, sosyal konumları ve ihtiyaçları gibi ölçüler birlikte değerlendirildiğinde, borçlunun haline münasip olduğu tespit edilen tek evinin vergi borcu nedeniyle haciz edilemeyeceğine” karar verilmiştir.[5]

Olayda, kanuni temsilcisi olduğu şirketin vergi borçları nedeniyle davacıya ait gayrimenkul üzerine konulan haciz işleminin iptali talebiyle şirket müdürü tarafından dava açılmıştır. Daha sonra ilgili şirketin kanuni temsilcisi şirket borcu nedeni ile sahibi olduğu kişisel meskeni için vergi dairesi tarafından konulan hacizin iptali için girişimde bulunarak iptal için dava açmıştır.

Daha sonra Danıştay 4. Dairesi vermiş olduğu kararı ile, borçlunun haline uygun bir tek evinin haciz edilemeyeceğine karar vermiştir.

Gerçektende, 6183 sayılı yasanın 70/11 madde hükmümde “borçlunun haline münasip evi ancak evin değeri fazla ise bedelinden haline münasip bir yer alınabilecek miktarı borçluya bırakılmak üzere haciz edilerek satılabilir.” gereğince mükellefin böyle bir evi haciz edilemeyecektir.[6]

Öte yandan, konu ile ilgili İzmir 4. İdare Mahkemesi tarafından verilen 8.6.2007 gün ve E: 2005/1456 – K: 2007/843 sayılı kararlarında: “... davacı şirketteki hissesini 8.8.2005 tarihinde devrettiğine ve hisseyi devir alan yeni ortakların şirketin mali durumunu, borçlu veya alacaklı olup olmadığını bilmesi gerektiğine göre, ortaklık payını devr eden ve artık şirketle bir ilgisi kalmayan davacının şirket borçlarından sorumlu tutulması ve adına yurtdışı yasağı konulması olanağı bulunmamaktadır.” şeklinde kararları bulunmaktadır. Nazlı Gaye Alpaslan

http://www.hurses.com.tr/av-nazli-gaye-alpaslan/evli-eslerden-birinin-vergi-borcunun-digerine-etkisi-nedir-/haber-20779

----------------

[1] Bkz. 11.06.2002 gün ve 2002/7 sayılı Tapu Kadastro Genelgesi

[2] Bkz. Seri A Sıra 1 no.lu Tahsilat Genel Tebliği

[3] Bkz. YERLİKAYA, Gökhan Kürşat, Açıklamalı ve İçtihatlı 6183 sayılı A.A.T.H. U.K. Şerhi, Ocak 2012, İstanbul, On İki Levha Yayıncılık, S. 604

[4] Bkz. Gelir İdaresi Başkanlığı Özelgesi, 07.03.1997 gün ve 9436

[5] Dnş.K. 16.10.2006 gün ve E: 2006/3488 – K: 2006/1950

[6] 6183 sayılı yasanın 75. maddesi hükmü gereğince yapılan takip neticesinde haczi caiz malı olmadığı anlaşılan veya bulunan malının satış bedeli borcunu karşılamayan borçlunun durumunu açıklamaktadır. Madde hükmüne göre bu iki durumda da borçlunun aciz halinde olacağı ifade edilmektedir. Bkz. Yr.HGK., 2.3.2006 gün ve E:2005/15-K:2005/119.

4/b (Bağ-Kur) sigortalılarından, 31 Mayıs 2018 tarihi itibarıyla prim borcu bulunanların, bu borçlarını 2018 Temmuz ayı sonuna kadar ödememeleri veya yapılandırmamaları halinde, birikmiş prim borçları silinecek, prim borcu silinen dönemler sigortalılık süresi olarak değerlendirilmeyecek. Bu şekilde borçları silinen ve sigortalılık süreleri durdurulanlardan 4/b kapsamında çalışması devam edenlerin sigortalılıkları 1 Haziran 2018 tarihi itibarıyla yeniden başlatılacak. Sigortalı veya hak sahipleri daha sonra isterlerse durdurulan sigortalılık sürelerini ihya edebilecek. Yaklaşım Dergisi

Anonim şirketlerde temsil yetkisi TTK’ nın 370’inci maddede ve temsil yetkisinin kapsam ve sınırları ise 371’inci maddede düzenlenmiştir. 370’inci maddeye göre, esas sözleşmede aksi öngörülmemiş veya yönetim kurulu tek kişiden oluşmuyorsa temsil yetkisi çift imza ile kullanılmak üzere yönetim kuruluna aittir. Yönetim kurulu, temsil yetkisini bir veya daha fazla murahhas üyeye veya müdür olarak üçüncü kişilere devredebilir. En az bir yönetim kurulu üyesinin temsil yetkisini haiz olması şarttır.

TTK’ nın 371’inci maddesinin 1 ve 2’nci fıkraları uyarınca, temsile yetkili olanlar şirketin amacına ve işletme konusuna giren her tür işleri ve hukuki işlemleri, şirket adına yapabilir ve bunun için şirket unvanını kullanabilirler. Kanuna ve esas sözleşmeye aykırı işlemler dolayısıyla şirketin rücû hakkı saklıdır. Temsile yetkili olanların, üçüncü kişilerle, işletme konusu dışında yaptığı işlemler de şirketi bağlar; meğerki, üçüncü kişinin, işlemin işletme konusu dışında bulunduğunu bildiği veya durumun gereğinden, bilebilecek durumda bulunduğu ispat edilsin. Şirket esas sözleşmesinin ilan edilmiş olması, bu hususun ispatı açısından, tek başına yeterli delil değildir.

Temsile yetkili olanların yaptıkları fiiller nedeniyle şirketin şirket yetkililerine rücu edebilmesinin (başvurması) sınırları birinci fıkra ile çizilmektedir. Şirketin imza yetkilisine rücu edip edemeyeceğinin sınırını şirketin amacı ve konusu belirleyecektir.

İkinci fıkrada düzenlendiği üzere, şirketin amacı ve işletme konusu dışında yapılan işlemler de şirketi bağlayacaktır (ultra vires sistemi kalktığı için), üçüncü kişiye karşı şirket sorumludur, fakat, sınırı aşan kanuni temsilciye karşı şirket rücu edebilecektir. İkinci fıkra düzenlemesi, işletme konusu dışındaki işlemlerin şirketi bağlamasının istisnasını düzenlemektedir.

TTK’nın 371/3’e fıkrasına göre, temsil yetkisinin sınırlandırılması, iyiniyet sahibi üçüncü kişilere karşı hüküm ifade etmez; ancak, temsil yetkisinin sadece merkezin veya bir şubenin işlerine özgülendiğine veya birlikte kullanılmasına ilişkin tescil ve ilan edilen sınırlamalar geçerlidir.

Üçüncü fıkra düzenlemesi ile, temsil yetkisinin sınırlandırılması halinde bunun iyiniyet sahibi üçüncü kişilere karşı hüküm ifade etmeyeceğini belirtilmektedir. Bunun anlamı iyiniyet sahibi üçüncü kişilerin korunacağıdır. Şirket ortaklarının ben kanuni temsilcinin yetkilerini sınırlandırmıştım demesi iyiniyet sahibi kişilere karşı bir anlam ifade etmeyecektir.

Bunun istisnasını da kanun düzenlemiştir. Temsil yetkisinin sınırlandırılması yalnızca merkezin veya bir şubenin işlerine özgülendiğinde veya birlikte kullanılmasına ilişkin tescil ve ilan edildiğinde geçerli olacaktır.

371/4 uyarınca da, temsile yetkili kişiler tarafından yapılan işlemin esas sözleşmeye veya genel kurul kararına aykırı olması, iyiniyet sahibi üçüncü kişilerin o işlemden dolayı şirkete başvurmalarına engel değildir. 5’inci fıkraya göre ise, temsile veya yönetime yetkili olanların, görevlerini yaptıkları sırada işledikleri haksız fiillerden şirket sorumludur. Şirketin rücû hakkı saklıdır.

Sonuç olarak anonim şirketlerde kanuni temsilcinin yetkilerinin sınırlandırılsa bile bu durum iyiniyetli üçüncü kişilerin korunmasına engel değildir. Tek ortaklı olan anonim şirket sahipleri de dışarıdan kanuni temsilci seçebileceklerdir. Ancak, onlar bakımından da yukarıda yapılan açıklamalar geçerli olacaktır. Önümüzdeki yazımızda ise limited şirketlerde müdürlerin yetkilerinin kısıtlanıp kısıtlanamayacağı konusu ele alınacaktır. Ekrem Öncü

http://www.thelira.com/yazar/31/ekrem-oncu/2436


Yukarıda yer verilen açıklamalar, konuya ilişkin genel bilgiler içermektedir. Özdoğrular smmm ltd. şti./ www.ozdogrular.com, işbu dokümanın içeriğinden kaynaklanan veya içeriğine ilişkin olarak ortaya çıkan sonuçlardan dolayı herhangi bir sorumluluk iddiasında bulunulamaz.

Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Selçuk'un açıklamasında şu ifadeler kullanıldı:

"Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 100 Günlük İcraat Planı Tanıtım Toplantısı’nda Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımızın 100 günlük yol haritasına ilişkin duyurduğu hedefler kapsamında kadınlarımız, gençlerimiz, işverenlerimiz, ihtiyaç sahiplerimiz, çalışanlarımız ve emeklilerimizin yanında olmaya devam edeceğiz. 100 gün içerisinde önemli projeleri hayata geçiriyoruz. Bu kapsamda çalışanlarımızın, şehit ve gazilerimizin sosyal güvenlik koşullarına yönelik düzenlemelerimiz şu şekildedir:

“1000 TL ALTINDA EMEKLİ MAAŞI KALMAYACAK!”

“1000 liranın altında emekli maaşı bırakmama” sözümüzü yerine getiriyoruz. Gerçekleştireceğimiz mevzuat değişikliği ile emeklilerimiz 1000 TL’nin altında maaş almayacak. Düzenlemeden 150 bin emekli yararlanacak.

“ŞEHİT YAKINI VE GAZİLERE ÇIKARILAN SGK BORÇLARI SİLİNECEK”

Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı olarak şehit yakınlarımızın ve gazilerimizin her türlü ihtiyaçlarında yanlarında olmaya devam ediyoruz. Bu amaçla yaşama geçireceğimiz uygulamalar ve atacağımız kalıcı adımlarla şehit yakınlarımızın ve gazilerimizin SGK borçlarını terkin ediyoruz.

“ER-ERBAŞLARIN AİLELERİNE DE ÜCRETSİZ SAĞLIK HİZMETİ VERECEĞİZ”

460.000 er ve erbaşımızın ailelerinin sağlık hizmetlerinden yararlanmasını sağlayacağız.

“İŞSİZLİK ÖDENEĞİNE BAŞVURU ŞARTLARI KOLAYLAŞTIRILACAK”

İşsizlik ödeneğinde başvuru şartlarını esnetiyoruz. Hizmet akdinin sona ermesinden önceki son 120 gün kesintisiz prim ödeme şartını kaldırıyoruz. Bu kuralı, “Hizmet akdinin sona ermesinden önceki son 120 gün hizmet akdine tabi olanlardan” şeklinde değiştiriyoruz. Bu düzenlemeden 12.500 kişinin daha yararlanmasını öngörüyoruz.

100 günlük İcraat Planımızda sağlık hizmetlerimizden yararlandırmayı da kolaylaştırıyoruz.

“AĞIR KRONİK HASTALARA ELEKTRİK FATURA DESTEĞİ VERİLECEK“

Bakanlığımız, maddi zorluk içindeki ağır kronik hastaların tedavilerini aksatmadan sürdürmelerini sağlamak için önemli bir adım atıyor. 2828 sayılı Kanun çerçevesinde uygulanan evde bakım yardımı alanlar hariç, 3294 sayılı Kanun kapsamında bulunan ve ağır kronik hastalığı nedeniyle cihaza bağımlı olan hastaların tedavilerini aksatmadan sürdürebilmelerini amaçlıyoruz. Bunun için, hastalara, kullanılan cihazın aylık yaklaşık ortalama tüketimi tespit edilerek elektrik tüketim desteği vereceğiz.

“MÜKERRER GÖRÜNTÜLEME YÜKÜNDEN KURTULUYORUZ”

Hastalarımızın işlem takibi, görüntü ve tetkik paylaşımlarının elektronik ortama aktarımını sağlayarak teşhis ve tedavi noktasında gereksiz radyasyon alımının önüne geçmeyi ve yine bu sayede sağlık alanında önemli bir tasarruf sağlamayı hedeflemekteyiz. Sağlık hizmet sunucusu tarafından çekilen ve kaydedilen BT-MR görüntülerinin, internet aracılığıyla diğer sağlık hizmet sunucuları tarafından görüntülenmesini sağlayacak söz konusu uygulama ile birlikte görüntü ve tetkik maliyetinde yüzde 5 azalma öngörüyoruz.

“ENGELLİLER TEK BİR SAĞLIK KURULU RAPORU İLE TÜM İŞLEMLERİNİ GERÇEKLEŞTİRECEK”

 Bakanlığımızca, Engelli Sağlık Kurulu Raporlarında yaşanan sorunların giderilmesi ve engellilerimizin hak ettikleri sosyal desteğe daha etkin ulaşmasını amaçlamaktayız. Bu doğrultuda engelli vatandaşlarımızın her bir işlem için ayrı ayrı rapor almasının önüne geçmeyi hedefliyoruz.

“BAĞ-KUR’A BORÇLU SİGORTALILARIN SAĞLIK HİZMETLERİNDEN YARARLANMASI KOLAYLAŞTIRILACAK”

 Bağ-Kur’lu sigortalılarımıza sosyal güvenlik primlerini ödeme kolaylığı ve geçmiş hizmetlerini dondurarak sağlık hizmetlerinden faydalanma imkânı sağlayacağız. 31.07.2018 tarihine kadar talep edenlerin prim borcuna bağlı olarak, geçmişe yönelik hizmetleri dondurulacak, sağlık hizmetleri aktif hale getirilecektir.

Ülkemizde çoklu doğum yaşayan ve beklenmedik harcamalar ile karşılaşan aileleri destekleyici bir sosyal yardım programı bulunmamaktaydı. Çoklu doğum yaşayan ailelere destek programı başlatıyoruz.

“ÇOKLU DOĞUM YAPAN KADINLARA DESTEK VERİLECEK”

Çoklu doğum ile dünyaya gelen çocukların bulunduğu hanelerin beslenme ve öz bakım ihtiyaçlarının desteklenmesine yönelik “Çoklu Doğum Yardımı Programını” hayata geçiriyoruz. Bu çerçevede, çoklu doğum nedeniyle beklenmedik harcamalar ile karşılaşan muhtaç ailelere 0-2 yaş grubundaki çocukları için aylık 150 TL ödeme yapacağız.

“YENİ SOSYAL HİZMET MERKEZLERİ AÇILACAK”

Çocuk, genç, kadın, erkek, engelli, yaşlı bireylere ve ailelerine koruyucu, önleyici, destekleyici,  rehberlik ve danışmanlık odaklı sosyal hizmetlere erişim kolaylığı bakanlığımızın öncelikleri arasında yer almaktadır.

Bu doğrultuda Bakanlığımızın sosyal hizmetlerine erişimi kolaylaştırmak amacıyla yeni Sosyal Hizmet Merkezleri açacağız. "

http://www.milliyet.com.tr/bakan-dan-flas-aciklama-bin-ekonomi-2723990/

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • AK Parti'den Açıklama Geldi: Genel Sağlık Sigortası (GSS) Borçları Silinecek AK Parti Grup Başkanvekili Usta, AK Parti grubunun Meclis Başkanlığı'na…
  • TAM İSTİSNA KAPSAMINDA YÜKLENİM KDV İADESİ ANALİZİ * Yüklenilen KDV’nin Yüklenildiği Dönem İle İadenin Talep Edildiği Dönem…
  • İTUS, HİS , ATU KAPSAMINDA KDV İADE HADLERİ İndirimli Teminat Uygulama Sistemi ( İTUS) Hızlandırılmış İade Sistemi (…
Top