Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
Cumartesi, 25 Ağustos 2018 11:50

Ücrette Ve Tazminatta Zamanaşımı

■ İş Kanunu'na göre zamanaşımı kaç yıl içinde dolar? Ben 13 yılımı doldurdum, kaç gün yıllık izin hakkım var? Ayrıca tazminatlı şekilde işten ayrılırsam ne kadar tazminat alırım? Tazminattan kesinti olur mu? 5...731084 Nolu SMS 
İş Kanunu'na göre ücretlerde ve tazminatlarda zaman aşımı süreleri 5 yıldır. 13 yıl hizmeti olan bir kişinin yıllık izin süresi 20 gündür. Tazminata hak kazanacak şekilde işten ayrılırsanız çalıştığınız her yıl için bir aylık brüt ücretiniz tutarında kıdem tazminati alırsınız. Kıdem tazminatından damga vergisi dışında başkaca bir kesinti yapılmaz.

■ Doğuştan engelliyim. Çalışma gücünü yüzde 60 oranında kaybedenlerin malull��k aylığına bağlanabileceği belirtiliyor. Başvuru yapsam emekli olabilir miyim? 5...777107 Nolu SMS 
Çalışma gücünün yüzde 60'ını sonradan kaybedenler tam teşekküllü bir hastaneden alacağı raporla ve bu raporun SGK Sağlık Kurulu heyeti tarafından yapılacak değerlendirme sonucunda onaylanması ile maluliyet aylığına bağlanabilmektedirler. Ancak sigortalı olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihten önce çalışma gücünü yüzde 60 kaybedenler maluliyet aylığından faydalanamaz. Siz doğuştan engeliniz veya hastalığınızdan dolayı malulen emekli olamazsınız. Ancak doğuştan engel durumunuzdan başka daha sonra oluşan hastalık varsa ve bu çalışmaya engelse bu ayrı. Ayrıca vergi indiriminden faydalanıp alacağınız engel oranına göre daha erken ve daha az prim ödeyerek engelli emeklilik şartlarından faydalanma imkanınız var.

Ne zaman emekli olurum?
■ 14.05.1977 doğumluyum. SSK başlangıç 1994, prim günüm 2181. En kolay ne zaman emekli olurum? 5...194067 Nolu SMS 
İşe girişiniz 24.05.1995'ten önce ise 25 yıl, 54 yaş ve 5675 prim gün şatlarına, bu tarihten sonra ise 25 yıl, 55 yaş ve 5750 prim gün şartlarına tabisiniz.

■ 1969 doğumluyum, işe giriş 1984 yılı. 3000 günüm var. Kaç yaşında emekli olurum? 5...571963 Nolu SMS 
25 yıl, 48 yaş ve 5225 prim gün şartlarına tabisiniz. Yıl ve yaş şartınız tamam. Primin tamamlanması için 2225 gün daha çalışmanız gerekiyor. Ali Şerbetçi

https://www.takvim.com.tr/yazarlar/aliserbetci/2018/08/25/ucrette-ve-tazminatta-zamanasimi

Defter ve belgelerin inceleme elemanı tarafından verilen kanuni süre içerisinde mükellefçe veya vekili tarafından ibraz edilmemesi halinde haklı bir neden yoksa 213 sayılı VUK md. 30/3 hükmüne göre re’sen takdir nedenidir.[1]Ayrıca bu durum 213 sayılı VUK md. 359 hükmüne göre ise hem hürriyeti bağlayıcı cezayı ve hem de parasal yönden yaptırımı gerektirmektedir.

Yukarıda yer verilen hem parasal cezaların ve hem de adlî cezaların ve yaptırımlarının uygulanması belli koşullara bağlıdır. Buna göre;

1) Mükellef kendisine verilen süre içerisinde defter ve belgeleri ibraz zorunluluğuna uymadığı takdirde, 213 sayılı VUK mük. Md. 355 hükmü uyarınca mükellefiyet türüne göre özel usulsüzlük cezası kesilir ve tebliğ edilir.

2) Özel usulsüzlük cezası tebliğ edildikten sonra mükellefe ibraz ve ücretinin yeniden yerine getirmesi için 2. Kez bir yazı çıkartılarak bu 2. Yazıda verilen süre içerisinde ibraz edilmediği takdirde özel usulsüzlük cezasının (1) kat arttırılarak kesileceği ihtar edilir.

3) (1) kat artırımlı özel usulsüzlük cezası kesilmesine karşın, defter ve belgelerini ibraz etmeyen mükellefler hakkında inceleme elemanı (Vergi müfettişi) 213 sayılı VUK md. 30/3 hükmü gereğince re’sen takdir yöntemi ile matrahı tespit ederek, vergi inceleme raporunu düzenler. Bu raporda, bütün KDV indirimleri reddedilerek ve (3) kat Vergi Ziyaı Cezası mükellefe tarh ve tebliğ edilir.

4) Uygulamada, vergi müfettişleri mükelleften (1) kez defter ibrazı hakkında ki yazıyı tebliğ edip, mükelleflere (15) gün içerisinde defter ve belgeleri ibrazını talep etmektedirler. Oysa ki, bu işlem mükellefe yukarıda ifade edildiği gibi iki kez tekrar edilmesi gerekecektir. Maliye Bakanlığı ‘nın yayınladığı, 280 no.lu Vergi Usul Genel Tebliğinde ve ayrıca 199/5 sıra no.lu VUK iç genelgesinde defter ve belgeleri ibraz etmeyenlerin 213 sayılı VUK md. 30 hükmüne göre re’sen takdir sebebi olduğu ve rapor düzenlenmesi için ikinci bir sürenin beklenilmesine lüzum olmadığı vurgulanmıştır. Oysa ki, 213 sayılı VUK md. 30 hükmünde bu işlemin iki kez yapılması gerekecektir. Bilindiği gibi, yazılı hukuk kuralları arasında kanunun genel tebliğinden önce uygulama alanı vardır. Keza, normlar hiyerarşisine göre kanunun genel tebliğinden veya iç genelgeden önce uygulama sırası bulunmaktadır.[2]

5) Mükelleften defter ve belgelerin ibrazı hakkında ki yazının, müfettiş tarafından mükellefe tebliği üzerine verilen (15) günlük süre içerisinde mükelleflerin bu defter ve belgeleri ibraz etmemesi halinde KDV indirimlerinin reddi hukuka uyarlı değildir. Yine aynı şekilde, bu uygulamanın bir sonucu olarak 213 sayılı VUK md. 359 hükmüne göre “Vergi Suçu Raporu” düzenlenerek, kamu davasının açılması işlemi hukuka uyarlı değildir. Çünkü, defter ve belge ibraz yazısının yukarıda da belirtildiği üzere iki kez tebliğ edilmesi zorunludur.

6) Burada, üzerinde durulması gereken en önemli husus vergi mükelleflerinin kanunen tutmak zorunda oldukları ve vergi incelemesine sahip kimselere yukarıda belirtilen sürecin işlemesi ve herhangi bir mazerete dayanmamasına rağmen ibraz edilmemesi fiili “Defter ve Belgelerin Gizlenmesi” fiili ortaya çıkacaktır. Re’sen takdiri de gerektiren bu fiil aynı zaman da 213 sayılı VUK md. 359 hükmünde yer alan kaçakçılık suçu fiilinin işlenmesini de gerektirmiş olacaktır.

7) Sonuç olarak, mevcudiyeti noter kayıtları ile sabit olan defter ve belgelerin ibraz edilmemesi eylemi vergi inceleme sonucunda takdir edilen matrah veya matrah farkı üzerinden re’sen gelir veya kurumlar vergisi, KDV, geçici vergi gibi vergiler tarh edilmekte ve tarh elden bu vergilere (3) kat vergi ziyaı cezası uygulanmaktadır. Öte yandan, defter ve belgelerin gizlenmesi fiili dolayısı ile 213 sayılı VUK md. 359/2 hükmüne göre “Vergi Suçu Raporu” düzenlenerek (18) aydan (3) yıla kadar hapis cezası istemi ile Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunulacaktır.[3]Daha sonra konu mükellefin savcılığa vereceği ifade üzerine (Bu ifade bazen yerel karakollarda da ifadelerin alındığı görülmektedir) Asliye Ceza Mahkemesinde mesele kamu davasının açılması ile devam ettirilecektir. Nazlı Gaye Alpaslan

https://www.hurses.com.tr/av-nazli-gaye-alpaslan/defter-ve-belgelerin-vergi-incelemesine-ibraz-edilmemesi-ve-kamu-davasi/haber-21011

---------------

[1] ALPASLAN, N. Gaye – ALPASLAN, Mustafa – KAYA, Eda “Defter, Belge İbrazı ve Zamanaşımı”, Lebib Yalkın Mevzuat Dergisi, 2014 Temmuz, Sayı:127, S. 148

[2] Yargıya intikal eden bir olay ile ilgili olarak Danıştay Vergi Daireleri Kurulu’nun 26.12.2012 tarih ve E:2010/707 – K:2012/618 sayılı kararında defter ve belgelerinin mahkemeye ibrazının istenmesi ve bu defter ve belgeler üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak karar verilmesi gerektiği karara bağlanmıştır.

[3] Bkz. http:www.muhasebetr.com/yazarlarimiz/mustafaalpaslan/089/ Erişim : 10.04.2014

İşyerlerinde üretimi artırmak, bir arızayı gidermek veya başka nedenlerden dolayı fazla çalışma/mesai yapılıyor. Çalışma mevzuatında fazla çalışmaların izin yoluyla da ücretinin ödenmiş olacağına ilişkin düzenlemeler var. Çalışma mevzuatında çalışanların fazla mesai yaparak fazla mesailerin karşılığında izin kullanılmasına serbest zaman uygulaması deniliyor. Buna göre fazla çalışma veya fazla sürelerle çalışma yapan işçi, isterse işverene yazılı olarak başvurmak koşuluyla, bu çalışmalar karşılığı zamlı ücret yerine, fazla çalıştığı her saat karşılığında bir saat otuz dakikayı, fazla sürelerle çalıştığı her saat karşılığında bir saat on beş dakikayı serbest zaman/izin olarak kullanabilir. Fazla çalışma/fazla sürelerle çalışma yapması yasak olanlar serbest zamana bağlı izin uygulamasından yararlanamaz.  İşçi hak ettiği serbest zamanı, 6 ay içerisinde işverene önceden yazılı olarak bildirmesi şartıyla ve işverenin, işin veya işyerinin gereklerine uygun olarak belirlediği tarihten itibaren iş günleri içerisinde aralıksız olarak ücretinde bir kesinti olmadan kullanacak. 

İşverenin maliyeti düşecek 

İşçinin İş Kanunu’ndan ve sözleşmelerden kaynaklanan tatil ve izin günlerinde serbest zaman kullandırılamıyor. Serbest zaman iznini işçi işyerinde çalışması gereken işgünleri içerisinde kullanacak. Bu uygulama ile işverenler işyeri maliyetlerini önemli ölçüde azaltacak. İşçilerde daha çok izin kullanacak. 

Örnek 1: İşçi Hüseyin Beyin işyerinde günlük çalışma süresi 7.5 saattir. Mehmet Bey bir haftalık süre içerisinde 10 saat fazla çalışma yapmıştır. Hüseyin Bey fazla çalışmasını serbest zaman olarak kaç gün kullanacak?

Hüseyin Bey 10 saat fazla çalışma yaptığından her saat fazla çalışmayı 1 saat 30 dakika serbest zaman olarak kullanacağından, 10 saat fazla çalışma süresini 15 saat serbest zaman/izin olarak kullanacak. Buna göre Hüseyin Bey ücretinde hiçbir kesinti olmadan iki işgünü izin kullanacaktır. 

Örnek 2: İşçi Fatma Hanımın işyerindeki günlük çalışması 7.5 saattir. Fatma Hanım haftada 6 saat fazla sürelerle çalışmıştır. Fatma Hanım ne kadar serbest zaman(izin) kullanacak? 

Fatma Hanım her bir saat fazla sürelerle çalışması için bir saat 15 dakikayı serbest zaman olarak kullanacağından 6 saatlik fazla sürelerle çalışması için 7.5 saat serbest zaman/izin kullanacak. Dolayısı ile Fatma Hanım bir iş günü izin kullanacaktır. Arif Temir

http://www.gunes.com/yazarlar/arif-temir/fazla-mesai-yapana-ucret-odenmeyebilir-903858

Cuma, 24 Ağustos 2018 11:31

Zorla Fazla Mesai Yaptırılamaz

■ Özel sektörde çalışmaktayım. Günde 8 saat çalışacağız diye işe girdik fakat 12-13 saat çalışıyoruz. Biz çalışma saatlerine uymak zorunda mıyız?
İş Kanunu'na göre haftalık çalışma süresi 45 saattir. Bunun dışındaki çalışmalar fazla çalışma olarak kabul edilir. Fazla çalışma için işverenin işçinin onayını alması gerekir, işçi onay vermeden zorla fazla çalışma yaptırılamaz.

■ Emekli olarak bir işyerinde çalışırken işveren tarafından iş sözleşmem bildirimsiz olarak fesh edildi. İşveren kıdem tazminatımı ödedi. Ancak ihbar tazminatımı ödemedi. İhbar tazminatı hakkım var mı? 5...534950 Nolu SMS 
İhbar tazminatının İş Kanunu'nun 17'nci maddesine uyarak yapılan geçerli nedenle fesihlerde fesih ihbar süresi tanımaksızın sözleşmenin işverence fesh edilmesi durumunda ödenmesi gerekir. Bu bakımdan emekli yahut emekli olmayan işçi ayrımı yapılamaz. Keza iş sözleşmesinin haklı neden olmaksızın işçi tarafından işverene ihbar süresi tanımaksızın derhal fesh edilmesi durumunda da bu defa işçi tarafından işverene ödenmesi gerekir ki bu bakımdan da işçinin emekli olup olmadığının önemi bulunmamaktadır.

■ Bağ-Kur'lular toplu prim ödeyerek emekli oluyor. Benim de 2000'den sigorta girişim ve ödenmiş 6 yıllık primim var. Bağ- Kur'lular gibi toplu prim ödeyerek emekli olabilir miyim? Bağ-Kur'a geçsem yararlanabilir miyim? 5...168287 Nolu SMS 
Bağ-Kur'luların toplu borçlanması durumu farklı. Bağ-Kur'lular gerek vergi kaydı, gerek şirket ortaklıkları gerekse Tarım Bağ-Kur'undan dolayı kayıtları devam ettiğinden ve kayıtları devam ederken Bağ-Kur'a yatırmaları gereken prim borçlarını ödeyemediklerinden dolayı bu borçlarını toplu olarak ödemektedirler. Bu ödeme de ara boşluk borçlanması değildir. Bağ-Kur'lular bu borçları, mevzuat gereği silinen günleri ihya ederek ödeyebilmektedir. Dolayısı ile sizin veya bir başkasının toplu olarak ara boşluk ödeme hakkı bulunmamakta.

Ne zaman emekli olurum?
■ 17.10.1966 doğumluyum, 1993 SGK girişim var. Askerlik borçlanması yapmadım, ne zaman emekli olabilirim? 5...515348 Nolu SMS 
1993 tarihindeki girişinize göre 25 yıl, 54 yaş, 5675 prim gün şartlarına tabisiniz. Askerlik borçlanması yaparak 25 yıl, 53 yaş ve 5600 prim gün şartlarına tabi olabilirsiniz. Bu durumda 5600 prim günü tamamlayarak 17.10.2019 tarihinde emekli olabilirsiniz. Ali Şerbetçi

https://www.takvim.com.tr/yazarlar/aliserbetci/2018/08/24/zorla-fazla-mesai-yaptirilamaz

Evde bakım aylığı için yüzde 50 ve üzerinde engelli olmak gerekiyor. Ayrıca raporda ‘ağır engelli' bölümüne ‘evet' yazılmış olması da aranan şart. Engel durumuna hastanelerdeki heyet karar veriyor. Bakım maaşı yaşlı, hasta ve muhtaç olan kimselere değil onlara bakan kimseler veriliyor. Başvuru ‘Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü'ne veya varsa ilçe müdürlüklerine yapılıyor.

Bakım ödemesinin yanında yaşlının kendisine de maaş veriliyor. Bunun için de bazı şartların yerine getirilmesi gerekiyor. Yaşlılığı nedeniyle herhangi bir işte çalışamayan ve geliri olmayanlara bağlanan maaş halk arasında 65 yaş aylığı olarak biliniyor. Buna ‘2022 aylığı' da denilmektedir.

EVDE BAKIM MAAŞI İÇİN BAŞVURUSU

Öncelikle valilik veya kaymakamlıklara bağlı defterdarlık veya mal müdürlüklerinden başvuru evrakları alınacak.

İl veya ilçe idare kurulundan muhtaçlık kararı belgeleri alınacak.

Alınan belgeler ‘SGK-Primsiz Ödemeler Genel Müdürlüğü'ne teslim edilecek.

SGK alınan belgeleri inceleyecek ve yaşlılık maaşı alıp almayacağınıza karar verecek.

65 yaş aylığı için başvurunun yakını tarafından (vasi) yapılması için mahkemeden ‘vasi'lik kararı alınacak.

EVDE BAKIM MAAŞI ALABİLMEK İÇİN ŞARTLAR NELERDİR?

– Evde bakım ücreti/evde bakıma destek yardımından yararlanabilmek için hastanelerden alınacak 16.12.2010 tarih ve 27787 Sayılı Resmi Gazetede Yayımlanan” Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” kapsamında alınan Engelli Sağlık Kurulu Raporlarında engel oranı % 50 ve üzeri olup ağır engelli EVET- HAYIR bölümünde EVET ibaresi olması gerekmektedir.

– Özürlü kişinin başkasının yardımı ve bakımı olmadan hayatını devam ettiremeyecek düzeyde olması gerekiyor. Yani tuvalet, beslenme ihtiyacı, giyinip-soyunabilme, merdiven inip çıkabilmek gibi…

– Her ne ad altında olursa olsun her türlü gelirler toplamı esas alınmak suretiyle; kendilerine ait veya bakmakla yükümlü olunan birey sayısına göre kendisine düşen ortalama aylık gelir tutarının, bir aylık net asgari ücret tutarının 2/3'ünden daha az olduğunun (606.95 TL/ 1 Temmuz 2015-31 Aralık 2015) bakım raporu ile tespit edilmesi gerekmektedir. (Aile bireylerinin hesaplanmasında üvey evlatlar, vatani görevini yapmakta olan bireylerde sayılmaktadır. Ayrıca, aile bireylerinin geliri toplamında üniversitede okumakta olan bireylerin almış olduğu öğrenci kredisi ve burslar miktarı ne olursa olsun gelir kapsamı dışında tutulmaktadır.)

– 30.07.2006 tarih 26244 sayılı “Bakıma Muhtaç Engellilerin Tespiti ve Bakım Hizmeti Esaslarının Belirlenmesine İlişkin Yönetmelik” kapsamında bakım ihtiyacı olan engelli koşullarına sahip olmak.

https://www.sozcu.com.tr/2018/ekonomi/evde-bakim-ayligi-nasil-alinir-evde-bakim-ayligi-sartlari-oub1-2589821/

Başlık

İşletme aktifinde kayıtlı olmayan gayrimenkullerin satışından elde edilecek kazancın, ticari faaliyetten doğan kazanca dahil edilip edilmeyeceği hk.

Tarih

02/08/2013

Sayı

11395140-019.01-1172

Kapsam

 T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

Mükellef Hizmetleri Usul Grup Müdürlüğü

Sayı

:

11395140-019.01-1172

02/08/2013

Konu

:

Aktife kayıtlı olmayan gayrimenkulün satışından elde edilecek kazancın beyanı, ikrazat işinden doğan kazanca dahil edilip edilmeyeceği ve ayrı mükellefiyet tesisi.

        İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda ikrazat işi ile iştigal ettiğinizi, işletme aktifinde kayıtlı olmayan birden fazla gayrimenkulünüzü 2011 yılı içinde satmak istediğinizi belirterek, gayrimenkullerin satışından elde edilecek kazancın beyanı ile ticari kazanç olarak beyan edilmesi halinde ikrazat işinden doğan kazancınız ile birleştirilip birleştirilmeyeceği ve gayrimenkul satışından doğan kazancın ayrı bir mükellefiyet tesisini gerektirip gerektirmediği hususlarında Başkanlığımız görüşünü talep etmektesiniz.

             I- GELİR VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN

            193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 37 nci maddesinin birinci fıkrasında, her türlü ticari ve sınai faaliyetlerden doğan kazançların ticari kazanç olduğu belirtilmiş söz konusu maddenin ikinci fıkrasının (4) numaralı bendinde ise gayrimenkullerin alım, satım ve inşa işleriyle devamlı olarak uğraşanların bu işlerinden elde ettikleri kazancın ticari kazanç olduğu hükme bağlanmıştır.

            Ticari faaliyet bir tür emek sermaye organizasyonuna dayanmaktadır. Kazanç sağlama niyet ve kastının bulunup bulunmaması böyle bir organizasyon tarafından icra edilen faaliyetin "Ticari Faaliyet" olma niteliğine etki etmemektedir. Bir faaliyetin ticari faaliyet sayılabilmesi için kazanç sağlama niyet ve kastı gerekmemekle birlikte, faaliyeti icra eden organizasyonun bütün unsurları ile birlikte değerlendirildiğinde kazanç sağlama potansiyeline sahip olması gerektiği ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla ticari bir organizasyon çerçevesinde yapılan gayrimenkul satışlarının tamamı ticari kazanca ilişkin hükümler çerçevesinde vergilendirilecektir.

            Aynı Kanunun "Değer Artışı Kazançları" başlıklı mükerrer 80 inci maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendinde, iktisap şekli ne olursa olsun (ivazsız olarak iktisap edilenler hariç) 70 inci maddenin birinci fıkrasının (1), (2), (4) ve (7) numaralı bentlerinde yazılı mal (gerçek usulde vergiye tabi çiftçilerin zirai istihsalde kullandıkları gayrimenkuller dahil) ve hakların, iktisap tarihinden başlayarak (5615 sayılı kanunun 5 inci maddesiyle değişen ibare Yürürlük; 01/01/2007 ) beş yıl içinde elden çıkarılmasından doğan kazançların (Kooperatiflerin ortaklarına bu sıfatları dolayısıyla tahsis ettikleri gayrimenkulleri tahsis tarihinde ortak tarafından satın alınmış sayılır) değer artış kazancı olarak vergiye tabi tutulacağı hüküm altına alınmış, aynı maddenin ikinci fıkrasında da bu maddede geçen "Elden Çıkarma" deyiminin, bu mal ve hakların satılması, bir ivaz karşılığında devir ve temliki, trampa edilmesi, takası, kamulaştırılması, devletleştirilmesi, ticaret şirketlerine sermaye olarak konulmasını ifade ettiği belirtilmiş, üçüncü fıkrasında da bir takvim yılında elde edilen değer artış kazancının, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarının elden çıkarılmasından sağlananlar hariç, 6.000,00 (280 seri No'lu Gelir Vergisi Genel Tebliği ile 01/01/2012 tarihinden itibaren 8.800,00 TL.) Yeni Türk Lirası kısmının gelir vergisinden müstesna olduğu hüküm altına alınmıştır.

            Diğer taraftan, aynı Kanunun Geçici 71 inci maddesine göre; (5615 sayılı Kanun'un 11 inci maddesiyle eklenen madde) (01/01/2007 tarihinden geçerli olmak üzere) Bu Kanunun mükerrer 80 inci maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendinin uygulanmasına ilişkin olarak, 70 inci maddenin birinci fıkrasının (1), (2), (4) ve (7) numaralı bentlerinde sayılan ve 01/01/2007 tarihinden önce iktisap edilmiş olan mal (gerçek usulde vergilendirilen çiftçilerin zirai istihsalde kullandıkları gayrimenkuller dahil) ve hakların elden çıkarılmasından doğan kazançların vergilendirilmesinde dört yıllık süre esas alınacaktır.

            Aynı Kanunun 85 inci maddesinde "Mükellefler, ikinci maddede yazılı kaynaklardan bir takvim yılı içinde elde ettikleri kazanç ve iratları için bu kanunda aksine hüküm olmadıkça yıllık beyanname verirler. Bu kanuna göre beyanı gereken gelirlerin yıllık beyannamede toplanması zorunludur.

            ..." hükmü yer almış olup aynı Kanunun "Toplama Yapılmayan Haller" başlıklı 86 ncı maddesinde ise yıllık beyanname verilmeyecek gelirler ile diğer gelirler için beyanname verilmesi halinde beyannameye dahil edilmeyecek gelirler hüküm altına alınmıştır.

            Bu itibarla yukarıda yer alan hükümlere göre, farklı tarihlerde alınan söz konusu gayrimenkullerin satışının ticari bir organizasyon içerisinde yürütülmesi veya bu tür organizasyon içinde bulunmamakla beraber bu satışların aynı kişiye farklı tarihlerde ve farklı kişilere aynı tarihte veya birbirini izleyen yıllarda yapılması durumunda yapılan satışlar devamlı olarak gayrimenkul alım-satım işiyle uğraşıldığına karine teşkil edeceğinden elde edeceğiniz kazancın Gelir Vergisi Kanununun 37 nci maddesi çerçevesinde ticari kazanç olarak vergilendirilmesi gerekmekte olup ikrazatçılık faaliyeti nedeniyle vermiş olduğunuz yıllık gelir vergisi beyannamenizde aynı Kanunun 85 ve 86 ncı maddesi hükümleri çerçevesinde beyan edilmesi gerekmektedir.

             II- KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN

            3065 Sayılı Katma Değer Vergisi (KDV) Kanununun 1 inci maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinde; Türkiye'de yapılan ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin KDV'ye tabi olduğu, 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde; mal teslimi ve hizmet ifası hallerinde bu işleri yapanların verginin mükellefi olduğu hüküm altına alınmıştır.

            Kişilerin uhdelerinde bulunan taşınmazları aynı yıl içinde veya birbirlerini takip eden yıllarda birden fazla satışa konu etmeleri süreklilik arz edeceğinden mutat olarak yapılan taşınmaz alım-satımı faaliyeti kapsamında değerlendirilecektir.

            Buna göre, taşınmaz satışınız ticari faaliyet kapsamında değerlendirileceğinden taşınmazların satışı ait oldukları oranda KDV'ye tabi olacak ve KDV mükellefiyeti tesis ettirmeniz gerekecektir.

             III- VERGİ USUL KANUNU YÖNÜNDEN

            213 sayılı Vergi Usul Kanununun 229 uncu maddesinde faturanın, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesika olduğu, 232 nci maddesinde tüccarların sattıkları emtia veya yaptıkları işler için fatura vermek ve bunlar da fatura istemek ve almak mecburiyetinde oldukları hüküm altına alınmıştır.

            Aynı Kanun'un mükerrer 257 nci maddesinin Maliye Bakanlığına verdiği yetkiye dayanılarak, 350 sıra No'lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile bilanço esasına göre defter tutan mükelleflerin belirli bir haddi aşan mal ve hizmet alımlarını "Mal ve Hizmet Alımlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Ba)" ile mal ve hizmet satışlarını ise "Mal ve Hizmet Satışlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Bs)" ile bildirmeleri yükümlülüğü getirilmiş, 362 ve 381 sıra No'lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğleriyle de bu yükümlülüğe ilişkin açıklamalar yapılmıştır.

             Diğer taraftan, 396 sıra No'lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği'ne göre bilanço esasına göre defter tutan mükellefler tarafından 2010 yılı ve müteakip yılların aylık dönemlerine ilişkin bir kişi veya kurumdan katma değer vergisi hariç 5.000 TL ve üzerindeki mal ve/veya hizmet alışları, Form Ba) ile; bir kişi veya kuruma katma değer vergisi hariç 5.000 TL ve üzerindeki mal ve/veya hizmet satışları ise Form Bs'nin Tablo II alanında bildirilecektir.

            İşletmenize kayıtlı olmadığını ve şahsınız uhdesinde bulunduğunu ifade ettiğiniz taşınmazları aynı yıl içinde veya birbirlerini takip eden yıllarda birden fazla satışa konu etmeniz süreklilik arz edeceğinden mutat olarak yapılan taşınmaz alım-satımı faaliyeti kapsamında değerlendirilecektir.

            Buna göre; gayrimenkul satışınızın ticari faaliyet kapsamında değerlendrilmesinden dolayı söz konusu gayrimenkul satışlarınız için fatura düzenlemeniz gerekmektedir.

            Diğer taraftan, gayrimenkul satış işlemlerinin Bs formuna dahil edilmesi ve bildirimde bulunulması gerekmektedir.

             Bilgi edinilmesini rica ederim. 

(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

Malûm olduğu üzere, vergi inceleme elemanları tarafından, 3568 sayılı yasaya göre unvan almış meslek mensuplarına müşterilerinin sahte belge kullanmaları nedeniyle haklarında yazılan raporlardan dolayı müşterek ve müteselsil sorumluluk raporları düzenlenebilmektedir (Maliye Bakanlığı 29.06.1997 tarih ve 4 sıra no’lu Vergi Beyan. SMMM’ce İmzalanması Hakkında Genel Tebliğ)

Meslek mensupları hakkında, düzenlenen raporların başlığında “Görüş ve Öneri Raporu” adı altında meslek mensuplarına defterlerini tuttukları müşterilerden dolayı cezalı tarhiyatlar yapılabilmektedir. Görüş ve öneri raporlarında meslek mensuplarının 3568 sayılı yasaya bağlı 4 seri nolu tebliğ gereğince, sorumluluk raporları düzenlenerek meslek mensuplarının bağlı oldukları SMMM odalarına da bildirilmektedir.[1] Konu ayrıca meslek mensubu açısından Asliye Ceza Mahkemesine taşınarak meslek mensubu için kamu davası açılmaktadır. Böylece meslek mensupları hakkında disiplin soruşturması açılarak meslek mensupları hem cezalı tarhiyattan, hem asliye ceza mahkemesinde yargılama sürecinden ve hem de disiplin soruşturmasından dolayı mağdur duruma itilmektedir.

Mesele hakkında temelde, birçok hatalı işlemler yapılabilmektedir.

Örneğin;

a) Meslek mensubunun beyan ve ifadesi alınmadan müşterisinden dolayı meslek mensubu hakkında müteselsil sorumluluk, görüş ve öneri raporu düzenlenmektedir. Oysaki meslek mensuplarının konu ile ilgili bilgi ve ifadelerine başvurularak görüş ve ifadeleri mutlaka alınmalıdır. Hatta meslek mensubu için rapor yazılmadan önce rapor değerlendirilme komisyonunda dinlenme talebi dikkate alınmalıdır.

b) Düzenlenen görüş ve öneri raporlarında meslek mensubunun defterini tuttuğu veya müşavirliğini yaptığı mükellefin, vergi kaybına neden olacak fiili nedeniyle mükellefle beraber müteselsil sorumlusu olabilmesi için raporda mutlaka meslek mensubunun fiili iştiraki, bu fiilin işlenmesinde meslek mensubunun rolü ve etkisi, meslek mensubunun maddî veya manevî menfaat temin edip etmediği, meslek mensubunun bu konuda işlenen fiil ile ilgili durumu, işlenen suçun bütün unsurları ile (maddî-manevî unsurlar) gerçekleşip gerçekleşmediği ve benzeri konular etraflıca raporda kesin kanıtları ile beraber yer almalıdır.[2]

c) Görüş ve öneri raporlarında, yeterli kanıt ve deliller toplanmadan doğrudan doğruya 4 seri nolu genel tebliğ baz alınarak sorumluluk görüş ve öneri raporları düzenlenmektedir.[3]

d) Mükellefin kendisi hakkında yapılan cezalı tarhiyat ile ilgili Yargıya gitmesi halinde, görüş ve öneri raporu düzenlenmemelidir. Çünkü, vergi yargısına giden mükellefin, vergi mahkemesinde haklı olduğunu ispat etmesi durumunda, durum ne olacaktır? [4]

e) Meslek mensubunun defterin tuttuğu, esnaf, tüccar veya sanayiciye doğrudan doğruya kefil olması hayatın olağan akışına aykırıdır. Mükellefin hakkında düzenlenen vergi tekniği raporu kesinleşmeden meslek mensubu hakkında da görüş ve öneri raporu düzenlenmemesi gerekir.

f) Kendisi hakkında düzenlenen sorumluluk, görüş ve öneri raporu ile ilgili vergi yargısında haklı çıkan mükellefe geçmişte uğradığı maddî ve manevî zararlardan dolayı ayrıca bir tazminat hakkı olması gerekmektedir. Zira kendisi hakkında sorumluluk, görüş ve öneri raporu yazılan meslek mensubunun yaşanan süreçten dolayı maddî ve manevî yönden çektiği ızdırap, gündelik çalışmalarını da olumsuz yönde etkileyeceği açıktır.

g) Maliye Bakanlığı’nın ve TÜRMOB’un müşterek bir çalışma yaparak meslek mensuplarının defterini tuttuğu, danışmanlığını yaptığı, müşterilerin çeşitli sebeplerle vergi kaybına neden olucu davranışlarından dolayı sorumluluklarının kesin sınırlarının belirlenmesi zorunlu hale gelmiştir. Aksi takdirde yaşanan ağır ekonomik koşullar nedeniyle mükelleflerin vergi kaybına neden olucu fiillerinden dolayı malî müşavirlik ve muhasebe mesleği yapılamaz bir hal alacaktır. Özellikle sahte fatura kullanımı ve düzenlenmesi ile ilgili problemlerin yoğunlaştığı son yıllarda “koda” girmeyen (özel esaslara alınma işlemi) mükellef neredeyse kalmamıştır. Nazlı Gaye Alpaslan

https://www.hurses.com.tr/av-nazli-gaye-alpaslan/sahte-fatura-kullanma-iddiasi-ve-meslek-mensubu-hakkinda-sorumluluk-raporu/haber-20988

--------------

[1] Bkz. ALPASLAN, Mustafa, ALPASLAN, Nazlı Gaye, KAYA Eda, “Bazı Vergi Sorunlarına Bakış”, LEGAL Malî Hukuk dergisi, Cilt:10, Sayı:110, Şubat 2014, S. 17-45

[2] Konu ile ilgili, İzmir SMMM odasının TÜRMOB’a yazdığı bir rapor izsmmo.com adresinde yer almıştır. Bu raporun incelenmesinde yarar bulunmaktadır. Ayrıca konu ile ilgili bkz. Gınalı Ayşe: “Vergi İnceleme Raporlarında Müşterek ve Müteselsil Sorumlu Tutulan Meslek Mensuplarının Sorumluluk Süreci” bkz. www.erzurumsmmmo.org.tr

[3] Yeni Vergi İnceleme yönetmeliğinde görüş ve öneri raporlarının mutlak suretle tarhiyat öneren raporlar mahiyeti arz etmediği anlaşılmaktadır. Burada meslek mensupları hakkında, “görüş ve öneri raporu” adı altında düzenlenen raporlar gereğince tarhiyat yapılamaz, asliye ceza mahkemelerinde dava açılamaz. Çünkü düzenlenen raporun adı, öneri raporudur. Öneri raporları gereğince, meslek mensupları hakkında ciddi bir konuda kamu davası açılamaz, tarhiyat önerilemez ve hatta müteselsil sorumluluktan dolayı meslek mensupları suçlanamaz.

[4] Konu ile ilgili emsal bazı yargı kararları aşağıda olduğu gibidir; Bu kararların incelenmesinden de görüleceği üzere meslek mensupları hakkında cezalı tarhiyat önerilemez.
(a) İzmir 1. vergi mahkemesinin 17/2/2004 gün ve E:2004/99-K:2005/140 sayılı kararlarında muhasebecinin mükellefin sahte ve muhteviyatı itibariyle fatura düzenlediği ile ilgili olarak sorumlu olamayacağına ve bu nedenle muhasebeci hakkında önerilen tarhiyatı ortadan kaldırmıştır.
(b) Dnş. 4. D. nin vermiş olduğu 9/3/2005 günlü ve E:2004/1877-K:2005/347 sayılı kararlarında yine muhasebecinin 213 sayılı VUK nun mük. 227 . maddesine göre mükelleften mesul olamayacağına karar verilmiştir.
(c) Dnş. 3. D.nin vermiş olduğu 9/11/1999 gün ve E:1998/2581-K:1999/3680 sayılı kararlarında mükellefin tarhiyat öncesi uzlaşmaya vararak uzlaşılan ve üzerinde mutabık kalınan vergi ve cezaları ödemese bile sorumlusunun muhasebecisinin olamayacağına karar vermiştir. Diğer taraftan bir başka kararda ise, Danıştay 4. Dairesi 7/2/2006 gün ve E:2004/1877-K:2005/347 sayılı kararlarında “Muhasebecilerin sorumluluğu, imzaladıkları beyannamelerde yer alan bilgilerin defter kayıtlarına ve bu kayıtların dayanağını oluşturan belgelere uygun olmamasından doğmakta olup, şirketin düzenlediği faturalar karşılığında %5 komisyon geliri elde ettiği varsayımına dayanılarak 213 sayılı VUK’nun mükerrer 227. maddesi uyarınca muhasebeci olan davacının sorumluluğuna gidilemeyeceği hk.” Karar vermiştir.

Çarşamba, 22 Ağustos 2018 13:20

İşçiyken Memur Olanlar Dikkat!

■ Özel bir firmada İş Kanunu'na tabi çalışmaktayken bir kamu kurumunda memur olarak işbaşı yapacağım. Bu nedenle tazminat hakkım var mı? Mahkemeye versem bir sonuç alabilir miyim? K.AVCI

İş Kanunu'nda belirtilen haklı sebepler dışında işten ayrılmanız halinde kıdem tazminatına hak kazanmazsınız. Devlet memurluğuna geçiş İş Kanunu'na göre tazminat almak için haklı bir sebep değildir. Dava açsanız bile kazanma durumu söz konusu olamaz.

■ 5 senedir çalışmaktayım. Senelik iznimi vermiyorlar. İstifa etsem tazminatımı alabilir miyim? 5...564878 Nolu SMS 
Yıllık izin hakkının keyfi ve subjektif nedenlerle kullandırılmaması hukuka aykırıdır. Yönetmelikte belirtildiği şekilde talepte bulunulması halinde işverenin keyfi nedenlerle işçiye yıllık iznini kullandırmaması işçi açısından sözleşmenin haklı nedenle feshi sonucunu taşıyabilecektir. Bu nedenle fesihte işçi tazminata hak kazanır.

■ 3 yıllık sözleşme imzalayarak bir firmada işe başladım. İki yılım dolunca, daha bir yıllık sözleşmem varken yani sözleşmem bitmeden işten ayrılmamı istediler. Tazminatımı almak için hangi yolları izlemem gerekiyor? Bana yardımcı olursanız sevinirim. 5...261898 Nolu SMS 
Sözleşme süresi bitmeden önce işveren haklı bir neden olmadan iş sözleşmenizi fesh ediyor ise işten ayrılma tarihinizle sözleşmenin bitim tarihi arasındaki sürenin ücretini borçlar kanununa göre işverenden talep etme hakkınız vardır. Ayrıca kıdem tazminatına hak kazanırsınız. Bunun için öncelikle işverenlikçe iş sözleşmenizin sona erdirilmesi gerekir. Siz kendiniz ayrılırsanız herhangi bir tazminat talebinde bulunamazsınız. İş sözleşmeniz sona erince iş mahkemesine dava açarak alacaklarınızı talep edebilirsiniz.

Ne zaman emekli olurum?
■ 01 Ocak 2001 sigorta başlangıç tarihim var. 01.12.1969 doğumluyum. Halen 1280 gün ödenmiş prim güne sahibim, emeklilik şartlarım ne olabilir? Askerliğim Ağustos 1989 başlangıç tarihli olup ödenmemiştir. 5...661222 Nolu SMS 
İşe başlangıcınıza göre 7000 prim gün ve 60 yaşa tabisiniz. Ancak askerliği borçlanırsanız (18 ay) 25 yıl, 58 yaş ve 5975 prim gün şartların tabi olabilirsiniz. Bu durumda 5975 prim günü tamamlayıp 01.12.2027 tarihinde emekli olabilirsiniz. Ali Şerbetçi

65 yaş aylığı ülkemizde uygulanan en eski sosyal yardımlardan biri. Çok sayıda insana ulaşan bu yardımın uygulanmasıyla ilgili yönetmelikte hafta başında bir değişiklik yapıldı. Buna göre eylül ayından itibaren 65 yaş aylığı artık üç ayda bir değil, ayda bir ödenecek. Haziran ayından itibaren yüzde 100 zam yapılan 65 yaş aylıkları, temmuz ayındaki gösterge katsayısı değişikliği sonrası tekrar yükseldi.

Üç temel şart aranıyor

Bu artıştan kaynaklanan fark da eylül ayında ödenecek. 65 yaş aylığı alabilmek için üç temel şart söz konusu. İlk şart, 65 yaşın doldurulmuş olması. 65 yaşını doldurmuş ve hiçbir sosyal güvencesi olmayan kişilere aylık bağlanıyor. Yani emekli olmayan, SGK’dan dul veya yetim aylığı almayan, herhangi bir işte çalışmayan kişiler aylık alabiliyor. Nafaka alan kişiler de 65 yaş aylığından yararlanamıyor.

Hanedeki gelir önemli

65 yaş aylığı alabilmek için gerekli üçüncü şart ise 65 yaş üstü kişinin ve eşinin toplam geliri üzerinden hesaplanan kişi başına düşen gelirin belirli bir limitin altında olması. Bu limit asgari ücretin net tutarının üçte biri. 65 yaş üstü kişinin eşiyle birlikte toplam geliri hesaplanıyor ve bu rakam ikiye bölünerek kişi başına düşen aylık gelir bulunuyor. Bulunan bu rakam 2018 yılı itibarıyla 483.63 TL’nin altındaysa bu kişiye aylık bağlanıyor. Aksi takdirde 65 yaş üstü kişi diğer bütün şartları sağlasa da aylık alamıyor. 65 yaş aylıklarının üç ayda bir ödeme periyotları söz konusuydu. Mart, haziran, eylül ve aralık aylarında 65 yaş aylığı hak sahiplerine ödeniyordu.

Katsayı değişti, zam geldi

Temmuzda memur maaşlarındaki artış çerçevesinde 65 yaş aylığının hesabında da kullanılan memur katsayısı değiştiği için 65 yaş aylığına temmuz ayından geçerli olmak üzere zam gelmiş oldu. Bu değişiklik 65 yaş aylığına 43 TL zam anlamına geliyor. Eylülde, temmuz ayında zamlanan 65 yaş aylığının iki aylık fark tutarı da hesaplara yatırılacak. Eylül ayında iki aylık fark tutarıyla birlikte 65 yaş aylığı alanlara 629 TL ödeme yapılacak. Ekim, kasım ve aralık ayları için 65 yaş aylığı alanlara aylık olarak 543 TL ödeme yapılmaya devam edilecek. Ödemeler eskisi gibi doğum tarihine göre belirlenen günlerde yapılacak.

YÜZDE 100 ARTIRILDI

65 yaş aylığı hak sahiplerine üç ayda bir ödeniyordu. Ancak eylül ayından itibaren 65 yaş aylığı aylık olarak ödenmeye başlanacak. Geçtiğimiz aylarda hayata geçen torba kanunla 65 yaş aylığı ödemesine esas gösterge rakamında artış yapılmıştı. Bu sayede 65 yaş aylığı yüzde 100 artmıştı. Artış 1 Haziran’dan itibaren geçerliydi. Bu kişiler, haziran ayından itibaren geçerli olmak üzere aylık 500 TL, üç aylık 1.500 TL olan aylıklarını almaya başlamışlardı.

Sağlık primini ödeyenin de hakkı

Yönetmelik değişikliğiyle birlikte 65 yaş aylığının kapsamında da düzenleme yapıldı. Buna göre, hanede yaşayan ailenin toplam gelirinin kişi başına düşen tutarının 676 TL’nin üzerinde olması halinde bu hanede yaşayan büyükanne ve büyükbaba, hiçbir sosyal güvencesi olmamasına rağmen 65 yaş aylığına başvuramıyordu. Değişiklik sonrası bu kişiler de 65 yaş aylığına başvurabilecek. Bu kişiler sağlık primini kendileri ödese dahi 65 yaş aylığı alabilecek. Okan Güray Bülbül

https://www.aksam.com.tr/yazarlar/okan-guray-bulbul/65-yas-ayligi-farkla-birlikte-eylulde-629-liraya-cikiyor/haber-766420

Salı, 21 Ağustos 2018 12:25

Vergi Hukukunda Kanıt Yükü

213 sayılı VUK’un 3.maddesinin 2365 sayılı kanunun 1.maddesi ile değişen şekli uyarınca (B) fıkrasında yer alan ispat veya kanıt başlığı altında vergi hukukunda ispat müessesi düzenlenmiştir. Madde hükmüne göre ispat: vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin işlemlerin gerçek mahiyeti esastır. Vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin işlemlerin gerçek mahiyeti yemin hariç her türlü delille kanıtlanabilir. Ancak, vergiyi doğran olayla ilgisi doğal ve açık bulunmayan tanık ifadesi kanıtlama aracı olarak ileri sürülemeyecektir. Ekonomik ve ticari ve teknik geleneklere uymayan veya hadisenin niteliğine göre normal ve rutin olmayan bir durumun öne sürülmesi durumunda kanıt külfeti olarak bunu iddia eden taraf iddiasını ispat etmek zorundadır.[1]

Hukukta ispat, maddi ve manevi olguların doğruluğu hakkında hakimde kanaat uyandırmak için lüzumlu delillerin sunulması şeklinde tanımlanmaktadır. Bu itibarla ispat, uyuşmazlık konusu olayların ortaya çıkartılması ve belirlenmesi suretiyle hakimi iknaya yönelik bir çaba olmaktadır. Vergi yargılaması hukuku açısından ispatı, bir vergi ilişkisinin temelindeki maddi olayın ve suçlularda manevi unsurun, vasıta olarak delillerden yararlanmak suretiyle ortaya konulması olarak tanımlamak mümkündür.[2]

İspat hukukunda ispat yüküne ilişkin olarak benimsenen ilkeye göre, hukukta iddia sahibi iddiasını ispat ile yükümlüdür. Nitekim, Türk Medeni Kanunu bu ilkeyi, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür” şeklinde hükme bağlamaktadır (m.6). bu hükümden de anlaşılacağı gibi, belli durumlarda ispat yükü yer değiştirebilmektedir.

Genel olarak, kanıt gösterme ve beyan yükümü, tarafların ileri sürmüş olduğu iddiaları veya aleyhine ileri sürülen iddiaların tersini kanıtlamak için bu amaçları gerçekleştirmeye elverişli araçlar yani kanıtlar yoluyla hakimi ikna işidir.[3]

Kanıt gösterme kuralları, ispat işinin şeklini veya usulünü düzenlemektedir.[4]Kanıt gösterme kavramı, yargısal bir kavram olup, kanıt gösterme kuralları, yargılama hukuku alanına girmektedir.[5]

İdari yargıda deliller çoğu zaman davalı durumunda bulunan idarenin elindedir. Davacı iddiasını ispatlamak için idarenin elinde bulunan işlem dosyasının getirilmesini ya da idarenin elindeki delillerin tespitinin yapılmasını isteyebilir.[6]

Vergi davalarında, İYUK md. 31/2 hükmü ile yapılan yollama gereğince medeni yargılamada var olan hükmün geçerli olacağı söylenebilir. Yani kendi lehine hüküm çıkarmak amacıyla bir iddiayı ileri süren kişi iddiasının ispatı yükünü üzerine almış olmaktadır.[7]

Vergi hukukunda vergilendirmeye mesnet olan olguların hayatın normal akışına uygun biçimde gelişmiş olduğu hayatın normal akışı ile birlikte gelen, iktisadi, ticari ve teknik gereklerin vakıaları şekillendirilmiş olduğu kabul edilir. Bu nedenle vakıaların olağan akış dışındaki durumlarının ispat yükü bu durumları iddia eden tarafa düşmektedir.[8]

VUK’un 3 maddesinin 3.fıkrasında, iktisadi, ticari ve teknik icaplara değinilmesi ile genel objektif koşullara uymayan durumlarda ispat yüküne olayın özelliğine göre normal ve mutat olmayan demek suretiyle de sübjektif durumlarda ispat yükü ile ilgili kural getirilmiştir.[9]

Danıştay 4.Dairesi tarafından verilen bir kararda; “Salt re’sen takdir sebebinin bulunması, ortada somut bilgi ve belge bulunmadan, varsayım ya da kanaate dayalı olarak vergileme yapılmasını gerektirmez.” Şeklinde karar verilmiştir. Karar gerekçesinde de belirtildiği gibi re’sen vergi tarhının amacı mükelleflerin varsa beyan dışı bıraktıkları gelirlerini, gerçeğe en yakın biçimde saptayabilmektedir. Karar gerekçesinde belirtildiği gibi salt, re’sen takdir nedeninin bulunması matrah takdiri için yeterli görülmeyip, ayrıca ortada somut bilgi ve belge bulunması koşuluna bağlanmıştır.[10]

Sonuç olarak, bir işlemi yapan ve bu işlemi ile karşı tarafı yükümlülük altına sokan taraf ile anılan işleme muhatap olan karşı taraf, iddialarını her zaman için ispat ile mükelleftirler. Nazlı Gaye Alpaslan

https://www.hurses.com.tr/av-nazli-gaye-alpaslan/vergi-hukukunda-kanit-yuku/haber-20947

-----------------

[1] VUK md.3

[2] Öncel – Kumrulu – Çağan, s.199

[3] UMAR Bilge-YILMAZ Ejder, “İspat Yükü”, 2. Baskı, İstanbul 1980, s.32

[4] Umar-Yılmaz, age., s.32’den KUHN, s.26

[5] Umar-Yılmaz, age. 32

[6] GÖZÜBÜYÜK, age., s.342

[7] KELLECİ Fatma, “Vergi Yargısında İspat ve İspat Araçları”, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Eskişehir, 1992.

[8] Kaneti, age., s.342

[9] Öncel-Kumrulu-Çağan, age., s.244-245

[10] Dnş. 4. D. nin 24.2.2005 gün ve E:2004/780-K:2005/274 sayılı kararı.

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • AK Parti'den Açıklama Geldi: Genel Sağlık Sigortası (GSS) Borçları Silinecek AK Parti Grup Başkanvekili Usta, AK Parti grubunun Meclis Başkanlığı'na…
  • TAM İSTİSNA KAPSAMINDA YÜKLENİM KDV İADESİ ANALİZİ * Yüklenilen KDV’nin Yüklenildiği Dönem İle İadenin Talep Edildiği Dönem…
  • İTUS, HİS , ATU KAPSAMINDA KDV İADE HADLERİ İndirimli Teminat Uygulama Sistemi ( İTUS) Hızlandırılmış İade Sistemi (…
Top