Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

5746 Sayılı Araştırma, Geliştirme ve Tasarım Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun ve Uygulama Yönetmeliği gereği, 31 Mayıs 2024 tarihine kadar 2023 yılı faaliyet dönemine ait Ar-Ge/Tasarım Merkezi Faaliyet Raporlarının hazırlanarak AGTM portale e-imzalı olarak yüklenmesi gerekmektedir.

Faaliyet raporlarının içerisinde yer alan mali verilerde bildirilecek veriler 2023 yılına ait mali verilerdir. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından yapılan açıklama uyarınca, 2023 yılında yapılan enflasyon düzeltme işleminin 2023 yılına herhangi bir vergi etkisi olmayacağı için faaliyet raporlarında enflasyon düzeltmesi yapılmamış mali rakamları bildirmesi gerekmektedir. https://kpmgvergi.com/

31.12.2023 tarihli bilançolarda yer alan parasal olmayan aktif kalemlerin düzeltmeye tabi tutulması sonucunda ortaya çıkan gelir etkisinin parasal olmayan pasif kalemlerle öz kaynak hesaplarının düzeltmeye tabi tutulması sonucu ortaya çıkan gider etkisinden büyük olan firmalarda düzeltme karı ortaya çıkmış bir yandan düzeltme karı bir yandan da öz kaynak hesaplarının düzeltilmesi sonucunda öz kaynaklar hesaplarındaki artışlar öz kaynakları güçlendirmiştir. Bilançonun pasifinde yer alan kısa ve uzun vadeli yabancı kaynaklarda düzeltilen hesap sayısı sınırlı olduğundan, anılan kaynakların öz kaynaklarla karşılaştırmasında gider kısıtlaması oranın açısından mükellef lehine sonuçlar doğurmuştur. Özetle, öz kaynaklardaki artışlar firmaları finansman gider kısıtlaması kapsamı dışına itmiştir.

 

Çarşamba, 15 Mayıs 2024 13:33

ADLİ MAHİYETTE VERGİ CEZALARI

Anayasa Mahkemesi 1.6.2023 Tarihinde E.2022/120 Esas Nolu Dosyada, Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB) Kurumunu Düzenleyen Kuralının Anayasa’ya Aykırı Olduğuna Ve İptaline, Kararın Resmî Gazete’de Yayımlanmasından Başlayarak Bir Yıl Sonra Yürürlüğe Girmesine Karar Vermiştir. Ayrıca Vergi Usul Kanunu’nun 367. Maddesinde Yer Alan Ve Aynı Fail Tarafından Aynı Fiille/Farklı Fakat Bağlantılı Fiille İşlenen Vergi Kaçakçılığı Suçu İle Vergi Kabahatine İlişkin Adli Yaptırım Ve İdari Yaptırıma İlişkin “Ceza” Süreçlerinde Kamu Otoritelerinin Kararlarında Karşılıklı Bağlamazlık Öngören Kural Anayasa Mahkemesi Tarafından İptal Edilmiştir. Bu Durumda Asliye Ceza Mahkemesi Açısından Da Kastın Olmadığı Noktasında Lehe Delil Olur. Buna yönelik yargı paketlerinde değişiklikler yapılmaktadır.

Bu kapsamda Vergi Usul Kanununda Yer Alan Vergi Cezalarına İlişkin Bilgiler Ek Tabloda Yer Almaktadır.

Vergi Usul Kanunu’nun 367. Maddesine Göre Yaptıkları İnceleme Sırasında 359. Maddede Yazılı Suçların İşlendiğini Tespit Eden Vergi Müfettişleri Ve Vergi Müfettiş Yardımcıları Tarafından İlgili Rapor Değerlendirme Komisyonunun Mütalaasıyla Doğrudan Doğruya Ve Vergi İncelemesine Yetkili Olan Diğer Memurlar Tarafından İlgili Rapor Değerlendirme Komisyonunun Mütalaasıyla Vergi Dairesi Başkanlığı Veya Defterdarlık Tarafından Keyfiyetin Cumhuriyet Başsavcılığına Bildirilmesi Mecburidir. Kanun hükmünden de anlaşılacağı üzere işbu suçların işlendiğine ilişkin tespit Vergi Müfettişleri Ve Vergi Müfettiş Yardımcıları Tarafından Vergi Suçu Raporu ile Ortaya Konur. Ayrıca 359.  maddede yazılı suçlara ilişkin yürütülmekte olan soruşturma veya kovuşturmalarda mütalaaya konu fiilin, başka bir kişi tarafından veya başka bir kişiyle birlikte gerçekleştirildiğinin ortaya çıkması durumunda, bu kişi bakımından kamu davası açılması için rapor düzenlenmesi ve mütalaa verilmesi şartı aranmaz.

Vergi Cezalarına İlişkin Bilgileri İçeren Ek Tablo İçin Tıklayınız

ERSAN KARACA

ERSAN KARACA YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİR

Engelli vatandaşların içinde bulunduğu zor koşulların giderilmesine katkıda bulunmak, sosyal ve ekonomik hayata katılımlarını kolaylaştırmak amacıyla vergi mevzuatında çeşitli düzenlemeler yapılmıştır. Bu kapsamda daha önce yayınlanmış olan “Engelliler İçin Vergi Rehberi” güncellenerek kullanıma sunulmuştur.

Söz konusu Rehberde;

  • Engellilik indiriminin kapsamı, başvurusu ve hangi raporların geçerli olduğu,
  • Engellilik indiriminden kimlerin yararlanabileceği,
  • Engellilik indirimi tutarlarının ne kadar olduğu,
  • Engellilik indiriminden yararlanmak için yapılması gerekenler,
  • Yurt içinden alınan taşıtlarda sağlanan özel tüketim vergisi avantajı,
  • Katma değer vergisinde sağlanan vergi avantajları,
  • Motorlu taşıtlar vergisinde sağlanan vergi avantajları,
  • Gümrük vergisinde sağlanan vergi avantajları,
  • Emlak vergisinde sağlanan vergi avantajları,

gibi konular hakkında detaylı bilgilere yer verilmiştir.

Engelliler İçin Vergi Rehberine ulaşmak için tıklayınız
İnfografik için tıklayınız

Kaynak: GİB

T.C.

HAZİNE VE MALİYE BAKANLIĞI

Gelir İdaresi Başkanlığı

  

VERGİ USUL KANUNU SİRKÜLERİ/168

 

Konusu: 17 Mayıs 2024 günü sonuna kadar verilmesi gereken 2024 I. Geçici Vergi Dönemine (Ocak-Şubat-Mart) ait Gelir ve Kurum Geçici Vergi Beyannamelerinin verilme ve ödeme sürelerinin uzatılması.

Tarihi: 15/5/2024

Sayısı: VUK-168/ 2024-6

1. Giriş:

Bakanlığımıza iletilen talepler nedeniyle, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 28 inci maddesindeki yetkiye dayanılarak 17 Mayıs 2024 günü sonuna kadar verilmesi gereken 2024 I. Geçici Vergi Dönemine (Ocak-Şubat-Mart) ait Gelir ve Kurum Geçici Vergi Beyannamelerinin verilme ve ödeme sürelerinin uzatılması bu Sirkülerin konusunu oluşturmaktadır.

2. Gelir ve Kurum Geçici Vergi Beyannamelerinin Verilme ve Ödeme Sürelerinin Uzatılması:

17 Mayıs 2024 günü sonuna kadar verilmesi gereken 2024 I. Geçici Vergi Dönemine (Ocak-Şubat-Mart) ait Gelir ve Kurum Geçici Vergi Beyannamelerinin verilme süreleri ile bu beyannameler üzerine tahakkuk eden vergilerin ödeme süreleri 22 Mayıs 2024 Çarşamba günü sonuna kadar uzatılmıştır. Söz konusu uzatma, ilgili geçici vergi dönemi itibarıyla beyanname verme tarihi 17 Mayıs 2024 günü sonu olan özel hesap dönemine tabi mükellefleri de kapsayacaktır.

Duyurulur.

 

Çarşamba, 15 Mayıs 2024 10:30

KIDEM TAZMİNATINA HAK KAZANMA ŞARTLARI

A- Kıdem tazminatına başvuracak çalışanın işverene ait işyerlerinde minimum 1 (bir) yıl kesintisiz bir şekilde çalışmış olmasıdır.

B- Çalışanın sözleşmesinin işveren veya çalışan tarafından kıdem tazminatına hak kazandıracak şekilde sona erdirilmesidir.

Bunlar;

1- İşveren tarafından 4857 sayılı İş Kanunu 25/II maddesi dışında (ahlak ve iyiniyetli hallerine aykırılık dışındaki) fesih halleri.(4857/25-I,III)

2- İşçi tarafından haklı nedenlerle derhal fesih hakkı. (4857/24)

3- İşçinin vefatı.

4- Muvazzaf askerlik nedeniyle fesih.

5- Yaşlılık aylığı (Emeklilik) nedeniyle fesih.

6- Kadın işçinin evlenmesi nedeniyle fesih.

7- Yaş dışında yaşlılık aylığı bağlanması için öngörülen sigortalılık süresini ve prim ödeme gün sayısını tamamlayan işçilerin SGK ‘dan alacakları evrakla işyerine başvurup kendi istekleri ile işten ayrılmaları halinde.

Kıdem tazminatına hak kazanılır.

ORHAN KOTAN

T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Başmüfettişi

Linkedin paylaşımından Alıntı yapılmıştır
Çarşamba, 15 Mayıs 2024 10:22

DEFTER BELGELERİN VERGİ MAHKEMESİNE İBRAZI

(2013/3 Esas, 2019/1 Karar Sayılı 08.02.2019 Tarihli Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu Kararı )

I-) Mücbir Sebep Varlığı İbraz Etmeme Fiili

Mücbir Sebebin Varlığı Halinde, Davacıdan Defter Ve Belgelerini Vergi İncelemesine İbraz Ederek Alış Belgelerini Defterlerine Kaydettiğini Belgelemesi Beklenemeyeceği Gibi Katma Değer Vergisi İndirimleri Kabul Edilmeyen Davacının, İndirim Uygulama Koşullarından İkincisi Olan, İndirim Konusu Yapılan Vergilerin Alış Belgelerinde Ayrıca Gösterilmiş Olmasını Kanıtlama Yükümlülüğü De Bulunmadığından, İbraz Ödevinin Yerine Getirilmediği Gerekçesiyle Yapılan Tarhiyatların Terkini Gerekir.

Iı-) Mücbir Sebep Olmaksızın İbraz Etmeme Fiili

Daha Önce Vergi İdaresine İbraz Edilmeyen Defter Ve Belgelerin, Gerçek Bir Ticari Harekete Ve Teslime Dayanıp Dayanmadığı Konusundaki Saptama Ancak, Her Türlü İmkan Ve Yetki İle Donatılmış Vergi İdaresi Tarafından Yapılacak İncelemeyle Ortaya Konulabileceğinden, Vergi Mahkemesine Sunulacak Defter Ve Belgeler Hakkında Vergi İdaresinin Bilgi Ve Tespitlerine Başvurulması Bu Amacın Sağlanması İçin Gereklidir. Yaptığı Vergilendirmeye Karşı Açılan Davanın Tarafı Olan Vergi İdaresinin, Ancak Yargılama Sırasında Ulaşabileceği Defter Ve Belgeler Hakkında Gerek Biçimsel Yönden, Gerekse Belgelerin Temsil Ettiği Hukuki Muamelelerin Gerçekliği Konusundaki Saptamaları, Kendisine Vergi Usul Kanunu’nun Tanıdığı Yetki Ve Tekniklere Göre Yapacağında Kuşku Yoktur. Vergi Mahkemesi Tarafından, Yukarıdaki Saptamalardan Sonra Durum Gerektirdiği Takdirde Diğer Kanıtların, 2577 Sayılı Kanun’un 31. Maddesinin Birinci Fıkrası Uyarınca Elde Edilmesi Mümkündür. Burada Yargı Organınca, İdarenin Yerine Geçerek Herhangi Bir İnceleme Yapılmamakta, Ödenmesi Gereken Verginin Doğruluğu Konusunda Yargısal Denetim Yapılmakta Olup, Bu Da İdari Yargılama Usulü Kanunu’ndan Doğmaktadır.

Mücbir Sebep Olmaksızın Defter Ve Belgelerini, Vergi İncelemesine Yetkili Olan Vergi Müfettişlerine İbraz Etmeyen Katma Değer Vergisi Mükellefleri Adına Yapılan Cezalı Tarhiyatlara Karşı Açılan Davalarda; Davacılar Tarafından, Vergilendirme Dönemine İlişkin Yasal Defterler Ve Belgelerin Vergi Mahkemesine Sunulabileceğinin İleri Sürülmesi Halinde, Bu Defter Ve Belgeler Davacıdan İstenilip, Defterlerdeki Kayıtlar İncelenip, Bu Kayıt Ve Belgeler Hakkında Davanın Diğer Tarafı Olan Vergi İdaresinin Görüşü Ve Saptamaları Da Alınarak Yapılacak Hukuki Değerlendirmeye Göre Karar Verilmesi Gerekir. Vergi Usul Kanunu’nun 367. Maddesine Yer Alan Ve Aynı Fail Tarafından Aynı Fiille/Farklı Fakat Bağlantılı Fiille İşlenen Vergi Kaçakçılığı Suçu İle Vergi Kabahatine İlişkin Adli Yaptırım Ve İdari Yaptırıma İlişkin “Ceza” Süreçlerinde Kamu Otoritelerinin Kararlarında Karşılıklı Bağlamazlık Öngören Kural Anayasa Mahkemesi Tarafından İptal Edilmiştir. Bu Durumda Asliye Ceza Mahkemesi Açısından Da Kastın Olmadığı Noktasında Lehe Delil Olur.

ERSAN KARACA

ERSAN KARACA YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİR

Çarşamba, 15 Mayıs 2024 07:53

FAKİR ŞİRKETLERİN ZENGİN PATRONLARI!

Türkiye’de, sermaye yetersizliği nedeniyle bilançosu bozuk ancak sahipleri zengin olan çok sayıda şirket bulunmaktadır. Mali durumu bozuk olan bu tür şirketler çoğunlukla zarar beyan ettiklerinden dolayı vergi ödememekte, haksız rekabete yol açmaktadır.

Mevcut şirket sayısı ve sermaye sorunu Yeni Türk Ticaret Kanunu’na (TTK) göre, artık şirketler tek ortaklı ve asgari sermaye ile kurulabiliyor.

Türkiye’de 2024 mart sonu itibarıyla Ticaret Bakanlığı verilerine göre toplamda 1.467.789 olan sermaye şirketlerinin 1.260.143 adedi limited şirket ve 207.646 adedi anonim şirket olarak faaliyet göstermektedir. Bu şirketlerin çoğu ise aile şirketleridir. 7887 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile anonim ve limited şirketler için azami sermaye tutarları aşağıdaki gibi artırılmış olup, düzenlemenin yürürlük tarihi 1 Ocak 2024 olarak belirlenmiştir. Buna göre;

-Anonim şirketler için sermaye tutarı en az 250.000 TL olarak belirlenmiştir (Önceki tutar 50.000 TL)

-Kayıtlı sermaye sistemini kabul etmiş bulunan halka açık olmayan anonim şirketler için başlangıç sermayesi tutarı en az 500.000 TL olarak belirlenmiştir. (Önceki tutar 100.000 TL).

- Limited şirketler için ise sermaye tutarı en az 50.000 TL olarak belirlenmiştir. (Önceki tutar 10.000 TL) Özellikle birçok aile şirketi asgari sermaye tutarıyla kurulmakta ve yıllarca bu asgari sermaye ile faaliyetlerini sürdürmektedir. Bu durumdaki şirketlerin aktifleri büyüdükçe sermaye ihtiyacını karşılamak için sermaye artışı yerine ortaklarına borçlanmak veya piyasaya borçlanmak suretiyle faaliyetlerine devam etmektedir.

Şirketler; özvarlıklarının üç katından fazla ortaklarına borçlandığı durumda, vergi mevzuatı açısından “örtülü sermaye” TTK açısından ise “borca batıklık” yönünden sorun yaşamaya devam edecektir. Öte yandan birçok şirket, çok düşük sermaye ile yıllarca faaliyetine devam ettiği halde, bankalardan çok yüksek miktarlarda aldıkları kredileri ortaklarının şirket dışı mal varlıklarını teminat göstererek çözmektedir.

Konkordato uygulaması gözden geçirilmeli

Yeterli sermayeye sahip olmayan şirketler zor duruma girdiklerinde bu zorluğu konkordatonun yaratacağı avantajlarla gidermeye çalıştığı görülüyor. Hal böyle olunca, konkordato ilan ederek alacaklılara ödeyeceği borçta indirim yaptırıp taksitlendiren ödeme planları yapılmakta. Konkordato uygulaması, bir şirketi iflastan korurken alacaklı olan başka işletmelerin iflasının önünü açma tehlikesi taşıdığından, konkordato müessesesinin borçlu kadar alacaklıyı da gözetecek şekilde yeniden düzenlenmesi gerekiyor.

Patronlara bir uyarım bir de önerim var Uyarım: bilindiği gibi, “enflasyon düzeltmesi” adı altında 31/12/2023 tarihinde uygulamaya konulan enflasyon muhasebesi sonrası sermayesi (özvarlığı) yetersiz olan şirketleri 1/1/2024 ten itibaren ciddi vergi yükü bekliyor. Şöyle ki, enflasyon düzeltmesi sonrası aktifteki (stoklar ve sabit varlıklar) artışlar pasifteki (öz varlıklar) artıştan fazla ise fark vergilendirilecek. Bakanlığın son düzenlemesiyle, 2024 birinci geçici vergi dönemine enflasyon düzeltmesi uygulanmayacak, ancak ikinci ve sonraki geçici vergi dönemlerine ve yıllık kurumlar vergisine uygulanacaktır.

Önerim; sermaye yetersizliği olan şirketlerin 30/6/2024 tarihinden önce nakit sermaye artışına gitmeleri veya varsa ortaklara borçlar hesabını sermayeye ilave etmeleridir. Bazı şirketler, sermaye artışını sermaye yedekleri veya geçmiş yıl karlarından karşılamaktadır, ancak bu şekilde yapılan artışlar öz varlıkta herhangi bir artışa yol açamayacağı için anlamsız kalacaktır. Asıl olan dış kaynaktan sermaye artışını yapmaktır.

Dolayısıyla, 30/6/2024 tarihinden önce, tüm şirketler geçici bilanço çıkararak enflasyon düzeltmesi sonucu oluşacak farkları tespit etmeli ve çözüm bulmalıdır. Enflasyon düzeltmesinin tenkit edilen birçok olumsuzlukları yanında, en önemli olumlu yanı ise öz varlığı zayıf olan şirketlerin sermayelerini artırmayı teşvik ederek mali tablolarını düzeltmeye katkısı olacaktır.

Talha APAK

https://www.dunya.com/kose-yazisi/fakir-sirketlerin-zengin-patronlari/727078

Çarşamba, 15 Mayıs 2024 07:50

GAYRİMENKUL YATIRIM ORTAKLIKLARI

Gayrimenkul yatırım ortaklıkları, gayrimenkullere, gayrimenkul projelerine, gayrimenkule dayalı haklara ve sermaye piyasası araçlarına yatırım yapabilen, belirli projeleri gerçekleştirmek ya da belirli bir gayrimenkule yatırım yapmak amacıyla kurulabilen ve izin verilen diğer faaliyetlerde bulunabilen, gelirleri kurumlar vergisinden istisna tutulmuş sermaye piyasası kurumlarıdır.

Ülkemizde kayıtlı sermaye sistemine tabi anonim şirket statüsünde kurulma zorunluluğu olan ve tescili takiben 3 ay içinde halka arz başvurusu yapmak zorunda olan gayrimenkul yatırım ortaklıkları (GYO) ilk kez Türkiye’de 1995 yılında kurulmuş olup, 2024 itibarıyla toplam sayısı 48’e yükselmiştir.

GYO’ların ekonomiye katkısı

-Uluslararası piyasalarca tanınmış bir yatırım enstrümanının varlığı ile yatırımcıların daha rahat hareket edebilmelerine imkân sağlaması,

-Banka finansmanı dışında, gayrimenkul yatırımlarına ayrı bir finansman imkânı sağlaması,

-Yüksek standartlarda ve kalitede gayrimenkul üretimi nedeniyle sorumluluk taşıyan gayrimenkul üretimini ve profesyonel yönetimi teşvik etmesi,

-Gayrimenkul yatırımlarında borçlanma sınırlamaları nedeniyle riskli yatırım kararlarının önüne geçilmesi,

-Borsa şirketleri olması dolayısı ile şeffaflık, istikrar ve likidite kurallarına uygun çalışma zorunluluğu,

-Borsanın gelişmesine, büyümesine ve gayrimenkul sektörünün borsa içindeki derinliğinin artmasına katkısı.

Yatırımcıya katkısı

-Tüm dünyaca tanınan ve kabul edilmiş bir yatırım aracı olması nedeniyle özellikle büyük gayrimenkul yatırımcılarını çekebilme özelliği taşıması, 

-Değişik türdeki gayrimenkul yatırımları ve borçlanma sınırlamaları nedeniyle negatif sermaye riskini ortadan kaldırması ve sonuçta da düşük riskli bir gayrimenkul yatırım imkânı sunması,

-Kiracıların ya da gayrimenkulün bütünlüğünü bozmadan ve riske atmadan yatırımcıların istedikleri an ve istedikleri büyüklükte borsadan alım satım yapabilmelerine olanak sağlaması,

-Halka açık olmaları nedeniyle kâr dağıtımı yapan ve bu yolla yatırımcılarına sürekli ve uzun süreli bir gelir akışı sağlayabilen bir araç olmaları,

-Borçlanma sınırlamalarının da yatırımcıyı hak ettiği kârların borç geri ödemesine gitmemesi yönünden korumasını sağlaması. 

-Küçük yatırımcı için minimum maliyetle ( sadece bir hisse bedeli ile ) çok büyük yatırımlardan pay alabilme imkanı sağlaması,

-Küçük yatırımcıların daha önce sadece çok büyük yatırımcıların sahip olabileceği yüksek getirili projelerden pay alabilmelerine imkan sağlaması,

-Sürekli bir gelir akışı sağlamaları nedeniyle emeklilik fonları için ek bir yatırım alanı olarak ortaya çıkması.

GYO’ların diğer sektörel katkıları

 -İnşaat yapma yasakları nedeniyle proje geliştirme süreçlerinde küçük yatırımcının hak ve menfaatini korur nitelikte davranmaları,

-Hâlihazırda 44 ülkede uygulanan ve özellikle Avrupa ülkeleri tarafından son yıllarda gayrimenkul sektöründeki krizden çıkış için yeni yeni uygulamaya koyulan bu aracın ülkemizde uzun yıllardır kullanılıyor olmasının yarattığı güven ortamı,

-Bağımsız denetim yükümlülüğü sebebiyle yarattığı şeffaflık ve hesap verebilirlik yoluyla inşaat ve gayrimenkul sektörünün kayıt içine alınması,

-Halka açık olma ve kurumlar vergisi istisnasının yarattığı ortam sebebiyle gerçek değerlerinden işlem yapması dolayısıyla sektörde emsal oluşturması dolayısıyla ülke vergi gelirlerine katkısı,

-İslami finans araçları dahil pek çok finansal enstrümanı üretebilecek bir araç olması, 

-Merkez Bankası Enflasyon Raporunda önemle altı çizilen barınma sorununa çözüm için kurumsal konut sahipliği yoluyla konut kiralama portföyü oluşturabilme potansiyeli, 

-Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisi raporunda ortaya çıkan en güvenilir yatırım aracı özelliğinin küçük yatırımcılarca da aktarılabilmesi.

Sonuç…

 Sermaye piyasası üzerinden finansmana erişmek ve bunu gayrimenkul projelerinde kullanmak önemlidir. Gayrimenkul sektörünün devamlılığı ve değer yaratması hem yatırımcısı hem de ülke ekonomisine katkısı açısından faydalıdır.

Dünyadaki örneklerine baktığımızda son derece verimli ve tercih edilen bir finansal enstrüman olan GYO’ların farklı nitelikteki gayrimenkul projelerine yatırım yaptıkları da görülmektedir. Örneğin, bugün dünyanın en büyük gayrimenkul yatırım ortaklığı lojistik ve depolama alanında faaliyette bulunan ve piyasa değeri 100 milyar doları aşan ABD merkezli Prologis’tir.

Ülkemizde de TSPB tarafında açıklanan GYO verileri bize bina niteliğindeki yatırımların başlıca lojistik (yüzde 3,43), perakende (yüzde 14,26), otel (yüzde 4,34), ofis (yüze 15,20) ve konut (yüzde 4,85) alanlarında dağılım gösterdiğini işaret etmektedir. Dolayısıyla, GYO’lara sadece konut üretimi alanında faaliyette bulunan kollektif yatırım kuruluşları şeklinde yaklaşmak hatalıdır; düzenli gelir yaratarak ekonomiye katkı sağlamaları dikkate alındıklarında mevcut statülerinin korunması önemlidir.

Not: Sağladığı bilgi ve görüşler için Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Derneği’ne teşekkür ederim.

Prof. Dr. Ali HEPŞEN

This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

https://www.dunya.com/kose-yazisi/gayrimenkul-yatirim-ortakliklari/727082

Sermaye şirketlerinin nakit sermaye artırımlarında faiz indirimi olanağı sağlayan düzenlemeyle ilgili bugüne kadar 10’dan fazla makale yazdım. Uygulama zorluğu veya ihtilaf yaratan çok konu var. Bu konularda yeni gelişmeler oldukça yazmaya çalışıyorum.

Bugün, faiz indiriminde sıkça karşılaşılmayan bir konudan bahsedeceğim. Gelirlerinin %25 veya fazlası kira gelirinden oluşan şirketlerde faiz indirim oranı konusu.

Kira gelirlerinin hangi durumlarda/şirketlerde pasif nitelikli olduğu, bir başka ifadeyle bu gelir türünün her durumda pasif nitelikli olup olmadığı tartışmalı bir konu.

Kanunda kira geliri dışında faiz, kâr payı, lisans ücreti ve menkul kıymet satış geliri gibi gelirler de sayılıyor ama bu makalede kira gelirleriyle sınırlı kalacağım.

Konuyla doğrudan ilgili bir özelge vardı, yeni tarihli de bir yargı kararı çıktı. Bunları aşağıda özetleyip, konuyu değerlendirmeye çalışacağım.

Düzenlemenin özeti

2015 yılında yasalaşan 6637 sayılı Kanun’la yapılan düzenlemeyle, yeni kurulan veya nakit sermaye artıran şirketlerde, konan veya artırılan sermaye üzerinden, Merkez Bankası tarafından ilgili yıl için açıklanan bankalarca açılan TL cinsinden ticari kredilere uygulanan ağırlıklı yıllık ortalama faiz oranı dikkate alınarak hesaplanacak tutarın % 50’sinin, kurumlar vergisi matrahından indirimine olanak sağlandı.

Daha sonra 2021 yılında yapılan düzenlemeyle, sermaye artışının yurt dışından getirilen nakitle karşılanan kısmı için oran %75’e çıkartıldı, 2022 yılında yapılan değişiklikle de indirim olanağı beş yılla sınırlandırıldı.

Öte yandan, düzenlemeyle Bakanlar Kurulu’na (mevcut halinde Cumhurbaşkanı’na) verilen yetki kapsamında önemli düzenlemeler yapıldı. Bakanlar Kurulu,kanunun kendisine verdiği yetkiyi 2015 yılında 2015/7910 sayılı Kararla kullanarak, indirim oranını birçok işlem için farklılaştırdı. Bu kapsamda, gelirlerinin % 25 veya fazlası şirket faaliyetiyle orantılı sermaye, organizasyon ve personel istihdamı suretiyle yürütülen ticari, zirai veya serbest meslek faaliyeti dışındaki faiz, kâr payı, kira, lisans ücreti, menkul kıymet satış geliri gibi pasif nitelikli gelirlerden oluşan sermaye şirketleri için oran sıfır olarak belirlendi.

Mali İdare’nin görüşü

Faaliyeti gayrimenkul alım-satım, kiralama ve inşaat hizmetleri olan ve gelirlerinin tamamı kira gelirlerinden oluşan bir kuruma verilen özelgede, nakit sermaye artırımında faiz uygulamasında kira gelirlerinin pasif nitelikli gelir olarak kabul edileceği belirtildikten sonra, kurumun gelirlerinin %25 veya fazlasının şirket faaliyeti ile orantılı sermaye, organizasyon ve personel istihdamı suretiyle yürütülen ticari, zirai veya serbest meslek faaliyeti dışındaki faiz, kâr payı, kira, lisans ücreti, menkul kıymet satış geliri gibi pasif nitelikteki gelirlerden oluşması halinde nakdi sermaye artışından kaynaklanan faiz indirimi oranının yüzde sıfır olarak uygulanacağı açıklandı. (04.01.2017 tarih ve 2757 sayılı özelge.)

Özelge metninden Gelir İdaresi’nin görüşünün açık olduğu, kira gelirinin pasif gelir unsuru olarak değerlendirildiği anlaşılıyor.

Danıştay kararı

Konuyla ilgili olarak benim tespit edebildiğim bir tane Danıştay Kararı var.

Danıştay Kararında yer alan Vergi Mahkemesi Kararı özetinde, ilgili Genel Tebliğe ve bir özelgeye atıf yapılıyor. Özelgenin tarih ve sayısını göremiyorum ama yukarıda özetlediğim 2017 tarihli özelge olduğu anlaşılıyor. Kararda yer alan özetten, özelgeyi Vergi Mahkemesi’nin de yukarıda benim anladığım şekilde anladığı anlaşılıyor.

Gelelim yargı kararına.

Danıştay Üçüncü Dairesi, Vergi Mahkemesi’nin, Bakanlar Kurulu Kararı’nda faaliyeti dışında gelir elde eden mükelleflerden bahsedildiği, davacı şirketin ana sözleşmesinde faaliyet konularından birinin de kira geliri olduğu, elde edilen kira gelirlerinin pasif nitelikli gelir değil ticari kazanç olarak nitelendirilmesi gerektiği, dolayısıyla faiz indirimi koşullarını sağlayan şirketin faiz indiriminden yararlanabileceği gerekçeleriyle, ihtirazi kayıtla verilen beyanname üzerine tahakkuk eden kurumlar vergisinin ihtirazi kayda konu edilen kısmında hukuka uyarlık bulunmadığı yönündeki kararını hukuka uygun bularak idarenin temyiz istemini reddediyor. (Danıştay Üçüncü Dairesi’nin 10.10.2022 tarih ve E:2019/2633 K:2022/3657 sayılı Kararı.) 

Kişisel değerlendirmem

Pasif nitelikli gelir kavramının vergi mevzuatımızda bir tanımı yok. Kavram vergi mevzuatına Kurumlar Vergisi Kanunu’nun kontrol edilen yabancı kurum kazancı ile ilgili 7. maddesinde girdi. Aynı kavram daha sonra nakit sermaye artırımında faiz indirimi uygulamasıyla ilgili Bakanlar Kurulu Kararı’nda aynen yer aldı.

Pasif gelir kavramının bir tanımı yok ama Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 7. maddesinde ve faiz indirimi uygulamasıyla ilgili Kararda, hem pasif nitelikli gelirler ucu açık olarak örnekleme yoluyla sayılmış durumda, hem de bu gelirlerin niteliğine ilişkin bir çerçeve çizilmiş durumda. Bu çerçeveye göre, sayılan gelirlerin her durumda pasif nitelikli olmadı açık.

Sayılan gelirlerin pasif nitelikli sayılabilmesi için, gelirin “şirket faaliyetiyle orantılı sermaye, organizasyon ve personel istihdamı suretiyle yürütülen ticari, zirai veya serbest meslek faaliyeti dışındaki” gelirlerden olması gerekiyor. Dolayısıyla, şirketin esas faaliyeti kapsamında, düzenlemelerde sayılan gelirleri elde etmek üzere, bu faaliyetle orantılı sermaye, organizasyon ve eleman istihdamı suretiyle yürütülen ticari faaliyet sonucu elde edilen gelirin pasif nitelikli olduğu söylenemez.

Somut konuyla ilgili en iyi örnek zannediyorum araç kiralama faaliyeti olabilir. Bu faaliyet sonucu elde edilen gelir kira geliri. Ancak faaliyette, faaliyetin niteliği gereği faaliyetle orantılı sermaye, organizasyon ve eleman istihdamı gerekiyor, gelirin kaynağı olan faaliyete doğrudan katılım olmak zorunda ve gelir doğrudan operasyon geliri.

Yukarıda özetlediğim özelge ve yargı kararına konu taşınmaz alım satımı, kiralaması ve inşaat hizmetleri faaliyeti de araç kiralama faaliyetiyle aynı. Söz konusu faaliyet sonucu elde edilen kira gelirinin, sadece kira geliri olduğu için pasif nitelikli gelir sayılması görüşüne katılmıyorum. Recep BIYIK

https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/nakit-sermaye-artisi-faiz-indiriminde-pasif-gelir-tanimi/742993

Page 6 of 1214

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • KOMPLE YATIRIMLARDA İNDİRİMLİ KURUMLAR VERGİSİNDEN YARARLANMAK İÇİN YATIRIMIN BİTMESİNİ BEKLEMENİZE GEREK YOK! Komple yatırım yapan firmaların yatırımın devam ettiği süre zarfında başka…
  • SİGORTALILIK İPTALİ KAPSAMINDA SGK ZAMANAŞIMI! 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 93.…
  • SGK ASGARİ İŞÇİLİK UYGULAMASI VE ŞİRKETLER İÇİN RİSKLER Asgari işçilik uygulaması nedir? Asgari işçilik uygulaması SGK’nın kayıtdışı istihdamla…
Top