Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

T.C.

HAZİNE VE MALİYE BAKANLIĞI

Gelir İdaresi Başkanlığı

 

VERGİ USUL KANUNU SİRKÜLERİ/177

  

Konusu: 18 Kasım 2024 Pazartesi günü sonuna kadar verilmesi gereken 2024 III. Geçici Vergi Dönemine (Temmuz-Ağustos-Eylül) ait Gelir ve Kurum Geçici Vergi Beyannamelerinin verilme ve ödeme sürelerinin uzatılması.

Tarihi: 15/11/2024

Sayısı: VUK-177/2024-15

 

1. Giriş:

Bakanlığımıza iletilen talepler nedeniyle, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 28 inci maddesindeki yetkiye dayanılarak (17 Kasım 2024 tarihinin resmi tatile rastlaması nedeniyle) 18 Kasım 2024 Pazartesi günü sonuna kadar verilmesi gereken 2024 III. Geçici Vergi Dönemine (Temmuz-Ağustos-Eylül) ait Gelir ve Kurum Geçici Vergi Beyannamelerinin verilme ve ödeme sürelerinin uzatılması bu Sirkülerin konusunu oluşturmaktadır.

2. Gelir ve Kurum Geçici Vergi Beyannamelerinin Verilme ve Ödeme Sürelerinin Uzatılması:

18 Kasım 2024 Pazartesi günü sonuna kadar verilmesi gereken 2024 III. Geçici Vergi Dönemine (Temmuz-Ağustos-Eylül) ait Gelir ve Kurum Geçici Vergi Beyannamelerinin verilme süreleri ile bu beyannameler üzerine tahakkuk eden vergilerin ödeme süreleri 22 Kasım 2024 Cuma günü sonuna kadar uzatılmıştır. Söz konusu uzatma, ilgili geçici vergi dönemi itibarıyla beyanname verme tarihi 18 Kasım 2024 Pazartesi günü sonu olan özel hesap dönemine tabi mükellefleri de kapsayacaktır.

Duyurulur.

                                 

Bekir BAYRAKDAR

Gelir İdaresi Başk

Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından 176 nolu Enflasyon Düzeltmesi Uygulamasına ilişkin Vergi Usul Kanunu Sirküleri 01.11.2024 tarihinde yayımlanmıştır.

Sirküler ile yapılan açıklamalardan iki husus, 30.06.2024 dönemi geçici vergi beyanlarını da etkileyeceğinden, bazı tereddütlere neden olmuştur.

Bu hususlara ait açıklamalarımız aşağıda detaylı olarak sunulmuştur.

1.Stokların düzeltilmesinde kullanılan basit ortalama yönteme göre katsayı hesaplanırken kullanılan, bir önceki geçici vergi dönemi Yİ-ÜFE fiyat endeksi ibaresinden, enflasyon düzeltmesi yapılmış bir önceki geçici vergi dönemi Yİ-ÜFE fiyat endeksinin anlaşılması gerektiği açıklanmıştır.

Oysa, enflasyon düzeltmesi uygulaması ile ilgili olarak yayımlanan 555 nolu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin 18. Maddesinin 2/a bendindeki tanımdan görüleceği üzere, bu tanımda hiçbir şekilde “enflasyon düzeltmesi yapılmış bir önceki geçici vergi dönemi” ibaresi geçmemektedir.

Sonuç olarak, 30.06.2024 enflasyon düzeltmesi yapan tüm mükellefler, tebliğdeki bu tanımın lafzından anlaşıldığı şekilde basit ortalama yöntem düzeltme katsayısını 1.03421 olarak hesaplayıp, stoklarını bu katsayıya göre düzeltmişler idi.

Ancak bahsi geçen bu sirküler ile idare farklı bir yorum getirmiş ve buna göre, 30.06.2024 tarihli stokların düzeltilmesinde kullanılan bu katsayı 1,08881 olarak hesaplanmıştır.

Buna kapsamda, 30.06.2024 tarihinde stoklarını basit ortalama yöntemine göre düzelten ve 1,03421 katsayısını kullanan mükelleflerin, cezai bir durum ile karşılaşmaması için;

-Stokların 30.06.2024 enflasyon farkı 1,08881 katsayısı ile yeniden hesaplamaları,

-1,03421 katsayısı ile oluşan düzeltme farkı ile 1,08881 katsayısı ile oluşan düzeltme farkı arasındaki fark tutar eğer 2.Dönem geçici vergi matrahının %10’undan düşük ise, bu farkı 01.07.2024 tarihinde (e-defter berat yüklemesi aylık olanlarda 01.08.2024 tarihinde) atacakları bir muhasebe kaydı ile (15x hesap borç 648 hesap alacak kaydı verilerek) düzeltmeleri,

-1,03421 katsayısı ile oluşan düzeltme farkı ile 1,08881 katsayısı ile oluşan düzeltme farkı arasındaki fark tutar eğer 2.Dönem geçici vergi matrahının %10’undan fazla ise, vergi ziyaı cezasına muhatap olmamak için 2.dönem geçici vergi beyanı için pişmanlık ile düzeltme beyanı vermeleri, uygun olacaktır.

2.31.12.2023 tarihli bilançoda yer alan gelecek dönemlere ait giderler, 2024 ve sonraki yıllarda ilgili gider hesabına çekilirken, 31.12.2023 tarihinde oluşan enflasyon farklarının KKEG olarak dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir.

Oysa mükellefler, daha önce yayımlanan tebliğ ve sirkülerlerde, 180-280 hesaplarda oluşan 2023 enflasyon farkları ile ilgili bir açıklama olmadığından, stok ve benzeri amortismana tabi olmayan aktif kalemler 2024 ve sonraki yıllarda elden çıkarılırken maliyet bedeli olarak düzeltilmiş değerlerinin dikkat alınacağına (2023 enflasyon farkları dahil)  yönelik açıklamalardan da hareketle, 180-280 hesaptaki 2023 yılından gelen tutarları 2024 yılında gider hesabına çekerken, 2023 enflasyon farklarını da KKEG olarak dikkate almadan maliyete almış veya giderleştirmiş idi.

Sirkülerin bu hükmüne göre, 2023 yılından devir gelen gelecek aylara-yıllara ait hesaplarından, 30.09.2024 tarihi itibariyle (01.01.2024-30.09.2024 tarihleri arasında) gider-maliyet virmanı yapan mükelleflerin, gidere virmanlanan bu hesaplar içindeki 31.12.2023 enflasyon farkı tutarlarını, 2024/3.dönem geçici vergi beyanında KKEG olarak dikkate almaları uygun olacaktır.

https://hisardenetim.com.tr/2024-10-enflasyon-duzeltmesi-ile-ilgili-176-nolu-vuk-sirkuleri-yayimlandi-g-309

Bilindiği üzere 2023 yılı sonu ve takip eden yıllarda yapılacak enflasyon düzeltme işlemlerinin ne şekilde yapılacağına dair detaylı açıklamalar, 555 Nolu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinde ve 165 Nolu Vergi Usul Kanunu Sirkülerinde yapılmıştır.

563 Nolu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinde ise, 2023 Yılı brüt satışlar toplamı 50 Milyon TL altında olan mükelleflerin 2024/2 ve 3. Geçici Vergi dönemlerinde enflasyon düzeltmesi yapmayacağı, geçici vergi beyanları ekinde bilanço vermeyeceği hüküm altına alınmıştır.

Bu tebliğler ve sirküler dikkate alınarak, eğer önümüzdeki günlerde bir erteleme olmaz ise, 30.09.2024 tarihli bilançodaki parasal olmayan kıymetlerin enflasyon düzeltmeleri yapılırken nelere dikkat edilmesi ve ne şekilde hareket edilmesi gerektiğine dair önemli gördüğümüz hususlar aşağıda sunulmuştur.

Öncelikle şunu belirtelim ki, yukarıda açıklandığı üzere, 2023 yılı brüt satış hasılatı 50 Milyon TL altında olan mükellefler, bu dönem de enflasyon düzeltmesi yapmayacaklar ve geçici vergi beyanlarının ekine bilanço koymayacaklardır.

1.Öncelikle 30.09.2024 tarihli mizandan enflasyon düzeltmesine tabi tutulacak parasal olmayan kıymetlerin tespit edilmesi gerekmektedir.

2.30.06.2024 tarihinden devir gelen ve 30.09.2024 tarihli bilançoda da yer alan enflasyon düzeltmesine tabi tutulacak parasal olmayan kıymetlerin düzeltilmesinde, düzeltmeye esas tutar olarak 30.06.2024 tarihli düzeltilmiş değer, taşıma katsayısı olarak 1.05070 katsayısı kullanılacaktır.

3.30.06.2024 tarihinden sonra kayıtlara giren parasal olmayan kıymetler için ise, düzeltmeye esas aya göre aşağıdaki düzeltme katsayıları kullanılacaktır.

2024 DÜZELTMEYE ESAS GİRİŞ AYI

30.09.2024 DÜZELTME KATSAYISI

TEMMUZ

1,03069

AĞUSTOS

1,01366

EYLÜL

1,00000

4.30.06.2024’den devreden ve 30.06.2024 tarihinde enflasyon düzeltmesine tabi tutulmuş stoklar, 30.09.2024 tarihinde maliyet kayıtları yapılırken düzeltilmiş değerleri dikkate alınarak maliyet kayıtları yapılacaktır.

5.Stoklar, maliyet kayıtları yapıldıktan sonra kalan stok tutarına göre düzeltmeye tabi tutulacak olup, stoklarını basit ortalama yönteme göre düzeltmek isteyen mükellefler 30.09.2024 tarihinde düzeltme katsayısı olarak 1.02472 katsayısı kullanacaktır.

6.31.12.2023 ve 30.06.2024 Tarihinde enflasyon düzeltmesi yapılmış sabit kıymetler 2024 yılında satılmış ise, bunların satış ve maliyet kayıtlarında, düzeltilmiş aktif değer ve düzeltilmiş birikmiş amortisman dikkat alınacaktır.

7.Amortismana tabi iktisadi kıymetler için öncelikle 30.09.2024 itibariyle enflasyon düzeltmesi yapılacak, 9 aylık amortisman düzeltilmiş değerler üzerinden ayrılacak, 9 aylık bu tutardan, 30.06.2024 tarihinde ayrılan 6 aylık amortisman düşüldükten sonra kalan tutar gider yazılacaktır.

31.12.2023 tarihinden devir devir sabit kıymetlerin birikmiş amortismanlarının düzeltmeye esas değeri olarak, 2023 den devir amortismanların 30.06.2024 düzeltilmiş değeri dikkate alınacaktır. 30.09.2024 dönemi amortismanı düzeltilmiş değerler üzerinden hesaplanacağından, 2024 yılında girişi olan sabit kıymetlerin 30.09.2024 tarihinden önce ayrılan amortismanlar düzeltilmeyecektir.

8.30.06.2024 tarihinde enflasyon düzeltmesine tabi tutulan 180-280 hesaplar, 2024 yılında gider hesabına çekilirken 30.06.2024 düzeltilmiş değerleri dikkate alınarak ilgili gider hesabına alınacaktır.

9.30.06.2024 tarihinde enflasyon düzeltmesi yapılmış, 30.09.2024 tarihinde de hala bilançoda yer alan parasal olmayan kıymetler 30.09.2024 tarihinde düzeltilir iken, 30.06.2024 düzeltilmiş değerleri esas alınacaktır.

10.31.12.2023 tarihinde düzeltmeye tabi tutulmuş alınan (340 hesap) avanslar, 2024 yılında kapatılırken, 2023 enflasyon farkları 649 hesaba alınarak kapatılacaktır. Ancak 649 hesaba alınan bu tutar, geçici vergi ve kurumlar vergisi beyannamesinde zarar olsa dahi indirilecek istisna ve indirimler bölümünde diğer indirim olarak matrahtan indirilecektir.

Ancak 2023 yılından devir olmayıp sadece 2024 yılında enflasyon düzeltmesine tabi tutulmuş alınan (340 hesap) avanslar, 2024 yılında kapatılırken 649 hesaba gelir yazılacak olup, bunlarla ilgili beyannamede bir indirim söz konusu olmayacaktır.

31.12.2023 ve 30.06.2024 tarihinde düzeltmeye tabi tutulmuş verilen (159 hesap) avanslar, 2024 yılında kapatılırken, 2023 ve 2024 enflasyon farkları alımı yapılan kıymetin maliyetine alınarak kapatılacaktır.

Yani 2023 ve 2024 yılında enflasyon düzeltmesi yapılmış bir avansın asıl tutarı (faturası alınarak veya faturası kesilerek) 2024 yılında kapatılmış ise, 2023 ve 2024 enflasyon farkı da bir üstte açıklandığı şekilde kapatılacaktır.

11.Sermaye hesabı ve sermaye enflasyon fark hesapları 30.09.2024 tarihinde düzeltilirken, bu hesapların 30.06.2024 tarihli düzeltilmiş değerlerine Eylül 2024 taşıma katsayısı uygulanarak düzeltme yapılacaktır. 30.06.2024 enflasyon farkı ise yine 502 hesaba kaydedilecek, 500-sermaye hesabının tutarı değişmeyecektir.

12.Bilindiği üzere, 31.12.2023 tarihli enflasyon düzeltmesinde oluşan enflasyon farkları, geçmiş yıl kar ve zararları ile birlikte geçmiş yıl karları veya geçmiş yıl zararları hesabına alınmış idi. 30.09.2024 tarihinde enflasyon düzeltmesi yapılırken bu hesapta düzeltmeye tabi tutulacaktır. Düzletmeye esas değer olarak 30.06.2024 düzeltilmiş değerleri dikkate alınacaktır.

13.30.09.2024 tarihli enflasyon düzeltme farkları öncelikle 698 hesaba alınacak, tüm hesaplar düzeltildikten sonra, 698 hesabın bakiyesi borç kalanı veriyor ise bu bakiye 658-Enflasyon Düzeltme Zararları Hesabına, 698 hesabın bakiyesi alacak kalanı veriyor ise bu bakiye 648-Enflasyon Düzeltme Karları Hesabına virman yapılacaktır.

14.Düzeltme işlemleri sonucunda, 30.09.2024 tarihi itibariyle enflasyon düzeltmesine tabi tutulmuş rakamları da içeren bilanço çıkarılacak ve geçici vergi beyanının ekinde beyan edilecektir.

15.2023 yılı enflasyon düzeltmesinde, oluşan net düzeltme farkı vergi matrahını etkilememişti. Ancak 30.06.2024 düzeltmesinde olduğu gibi, bu dönem yapılacak enflasyon düzeltme farkı gelir tablosuna duruma göre gelir veya gider yazılacağından, vergi matrahını ve ödenecek geçici vergi tutarını etkileyecektir.

16.Edinilen bilgilere göre, yapılmakta olan yatırımlar hesaplarına ait enflasyon farklarının doğrudan gelir yazılmayıp, yatırım faaliyete geçtikten sonraki dönemlerde taksitler halinde gelir yazılması, tasfiye halindeki şirketlerin 2024-2025 enflasyon farklarının gelir yazılmamasını içeren düzenlemeler yapılacağı beklenmektedir. Bu kapsama giren mükelleflerin yapılacak düzenlemeyi takip edip ona göre hareket etmeleri uygun olacaktır.

https://hisardenetim.com.tr/2024-09-30-09-2024-tarihli-bilancolarin-enflasyon-duzeltmesi-islemlerinde-onemli-hususlar-g-308

Yeşil kart uygulamasının sona ermesinin ardından sigortalı olarak çalışmayan ve başka birinin de bakmakla yükümlüsü olmayan vatandaşlar 1/1/2012 tarihinden itibaren Genel Sağlık Sigortası (GSS) kapsamına alınmışlardır.

Bu vatandaşlar SGK tarafından gönderilen “Siz de her bir değerli vatandaşımız gibi” başlayan yazıyla;

  • GSS kapsamında prim ödeme yükümlüsü olarak tescil edildikleri,
  • Gelir düzeyinin prim ödemeye imkân vermemesi halinde, bir ay içinde Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfına (SYDV) müracaat ederek aile içinde kişi başına düşen gelir miktarının asgari ücretin üçte birinin altında çıkması halinde GSS primlerinin devlet tarafından karşılanacağı,
  • Gelir testi başvurusunun bir aylık süre geçtikten sonra yapılması veya gelir testine hiç başvurulmaması durumunda, GSS primlerinin ait olduğu ayı izleyen ayın sonuna kadar kendilerince ödenmesi gerektiği
  • Bildirilmektedir.

BİR AYLIK SÜREYE DİKKAT!

Aile bireylerinin harcamaları, taşınır ve taşınmazları ile bunlardan doğan hakları da dikkate alınarak aile içinde kişi başına düşen gelirin aylık tutarı 2024 yılı itibariyle 20.002,50/3=6.667,50 veya üzerinde ise GSS kapsamına alınmış vatandaşlar gelir testine gitseler de gitmeseler de sonuç değişmeyeceğinden, her halükârda GSS primlerini kendilerinin ödemesi gerekecektir.

Buna karşın SGK tarafından gönderilen yazının tebliğinden itibaren bir ay içinde SYDV’ye başvurmaları ve aile içindeki kişi başına düşen gelir miktarının 6.667,50 TL’nin altında çıkması halinde hem başlangıçtan itibaren GSS borçları silinmekte hem de ilerleyen aylardaki GSS prim borçları devlet tarafından karşılanmaktadır.

BİR AYLIK SÜRE GEÇİRİLMİŞ OLSA DA SYDV’YE BAŞVURULMASI MÜMKÜN!

SGK tarafından gönderilen yazının tebliğinden itibaren bir aylık süre içinde SYDV’ye başvurulmamış olsa bile SYDV’ye başvuru imkânı her daim devam etmektedir. Bu durumda yani bir aylık süre geçirildikten sonra yapılan başvuru sonrasında aile içinde kişi başına düşen gelir miktarı asgari ücretin üçte birinden az çıktığı taktirde, SYDV’ye başvurulan tarihten önceki GSS borçları silinmeyerek sigortalı tarafından ödenmesi gerekse de SYDV’ye başvuru tarihinden sonraki sürelerde tahakkuk edecek GSS primleri devlet tarafından karşılanacaktır.

Bu durumda SYDV’ye başvuru tarihinden önceki sürelere ait GSS prim borçları ödenmemiş olsa bile, SYDV’ye başvuru tarihinden sonraki sürelerdeki GSS primlerinin Devlet tarafından karşılanmasıyla birlikte sağlık hizmetlerinden yararlanılması noktasında da herhangi bir sorun yaşanmayacaktır.
Diğer taraftan, gelir testi sonucunda aile içinde kişi başına düzen gelir miktarı asgari ücretin üçte birinden fazla çıkan, bu nedenle GSS primlerinin ödeme yükümlüsü kendileri olan vatandaşların, aile içinde doğum, ölüm, evlenme, boşanma ve benzeri nedenlerle gelir miktarında sonradan değişiklik olması halinde, kişi başına düşen gelir miktarı asgari ücretin üçte birinin altına düşebilecektir. Haliyle bu gibi durumlarda, değişikliğin meydana geldiği tarihten itibaren bir ay içinde SYDV’ye gelir testinin yenilenmesi hususunda başvuruda bulunulması yerinde olacaktır.

GSS KAPSAMINA ALINDIKLARI, SİGORTALI OLARAK ÇALIŞIRKEN BİLDİRİLEN VATANDAŞLAR SYDV’YE NE ZAMAN BAŞVURABİLİR?

GSS kapsamına alınan vatandaşlara SGK tarafından gönderilen yazılar kimi zaman çok sonra, hatta sigortalı olarak çalışmaya başladıkları tarihten sonra dahi gönderilebilmektedir.

Ancak sigortalı olarak çalışırken gelir testi yapılmamaktadır. Bu vatandaşların gelir testine başvurmaları gereken bir aylık süre, SGK tarafından ikinci bir tebligat gönderilmeden, işten ayrılmalarının ardından yeniden GSS kapsamına alındıkları tarihten itibaren başlatılmaktadır.

Sigortalı olarak çalışmakta iken işten ayrılan sigortalılar, işten ayrıldıkları tarihten önceki son bir yıl içinde adlarına 30 gün SGK primi yatırılmışsa 10 gün sonra; 90 gün SGK primi yatırılmışsa 10+90 =100 gün sonra GSS kapsamına alınmaktadır. Haliyle sosyal güvencesinin bulunmadığı süreler için GSS kapsamına alındıkları çalışırken bildirilen vatandaşların, SYDV’ye müracaat etmeleri gereken bir aylık süre, işten ayrılış tarihini izleyen 10 günlük veya 100 günlük sürenin sona ermesinin ardından başlatılmaktadır.

Bu bakımdan sigortalı olarak çalışırken GSS tescili yapıldığı yönünde yazı tebliğ edilen vatandaşlarca, gelir testine işten ayrıldıktan sonra ve yukarıda belirtilen süreler zarfında başvurulması ihmal edilmemelidir.

ÖDEME EMRİ GÖNDERİLEN VATANDAŞLAR NELERE DİKKAT ETMELİ?

2012 ve 2013 yılına ait ödenmemiş GSS prim borçlarının zamanaşımına girmesi nedeniyle terkin edilmesinin ardından, 2014 yılı ve sonrası GSS prim borçları için Kurumca ödeme emri gönderilmek suretiyle icra takip işlemleri başlatılmıştır.

Uygulamada kimi zaman MEB, YÖK gibi kurumlardan elektronik ortamda alınamayan öğrenci bilgileri veya veri tabanındaki hatalı/eksik kayıtlar nedeniyle GSS prim borçlarının yersiz oluşturulduğu görülebilmektedir.

Ödeme emrine karşı yapılacak itirazın her ne kadar 15 günlük süre içinde yetkili idare mahkemesine yapılması gerekse de ödeme emrine konu olan sürelerde varsa yersiz oluşturulan GSS prim borçlarının iptali için 15 günlük itiraz süresinin geçip geçmediği üzerinde durulmaksızın ilgili SGK Müdürlüğüne başvurulması halinde gerekli kontroller yapılarak, varsa hatalı dönemler için ödeme emrinin kısmen veya tamamen iptali yapılmaktadır. Eyüp Sabri Demirci

https://www.karar.com/yazarlar/eyup-sabri-demirci/gssli-vatandaslar-nelere-dikkat-etmeli-1601856

* Yönetim kurulu, üyeleri arasından bir başkan ve bulunmadığı zamanlarda ona vekâlet etmek üzere, en az bir başkan vekili seçer. ( HER YIL YÖNETİM KURULU BAŞKANI SEÇME ŞARTI KALDIRILMIŞTIR. ANONİM ŞİRKET YÖNETİM KURULU GÖREV SÜRESİ 3 YILDIR. BU DURUMDA 3 YIL İÇİN YÖNETİM KURULU BAŞKANI SEÇİLEBİLİR. LİMİTED ŞİRKET MÜDÜRLERİ İSE AKSİ KARAR ALININCAYA KADAR SEÇİLEBİLİR.)

* Şube müdürleri hariç olmak üzere müdürlerin ve aynı işleve sahip kişilerin atanmaları ve görevden alınmaları Yönetim Kurulunun devredilemez ve vazgeçilemez görev ve yetkileri arasındadır. Bu durumda sayılanlar haricinde  ŞUBE MÜDÜRÜ'nün ataması ve görevden alınması Yönetim Kurulunun devredilemez ve vazgeçilemez görev ve yetkileri arasından çıkarılmıştır. Bu görev devredilebilir mahiyettedir.

* Her Yönetim Kurulu üyesi başkandan, yönetim kurulunu toplantıya çağırmasınıyazılı olarak isteyebilir.  İstemin uygun görülmesi hâlinde çağrı, YÖNETİM KURULU BAŞKANINCA yapılır. Ancak yönetim kurulu üyelerinin ÇOĞUNLUĞUNUN yazılı istemi üzerine, yönetim kurulu başkanı yönetim kurulunu istemin kendisine ulaştığı tarihten itibaren en geç 30 gün içinde yapılacak şekilde toplantıya çağırmak zorundadır.

* ANONİM ve LİMİTED ŞİRKETLER, sermayelerini 31/12/2026 tarihine kadar 250 Bin TL ve 50 Bin TL Asgari Sermaye tutarlarına yükseltmezlerse infisah etmiş sayılırlar.

Ersan KARACA
Yeminli Mali Müşavir
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

Örtülü sermaye düzeltmesinde ödeme koşuluyla ilgili konuyu bu köşede 16 Haziran 2023 tarihli makalede yazmıştım.

Söz konusu makalede, konuyla ilgili yargı kararlarını ve Mali İdare görüşünü özetlemiş, kendi değerlendirmemi yapmıştım.

Makalenin üzerinden yaklaşık 1,5 yıla yakın zaman geçmiş. Bu sürede neler değişmiş özetleyeyim istedim.

Önce yasal düzenlemeyi ve konuyu özetleyeyim. Sonra gelişmelerden bahsederim.

Yasal düzenleme

Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 12. maddesinde yer alan düzenleme gereği, örtülü sermaye üzerinden hesaplanan veya ödenen faiz ve benzerleri, hesap döneminin son günü itibariyle dağıtılmış kâr payı sayılıyor, daha önce yapılan vergilendirme işlemlerinin buna göre düzeltilmesi gerekiyor.

Düzeltme, faizi ödeyenin ödediği faizi kanunen kabul edilmeyen gider yazması, faiz geliri elde edenin ise faiz gelirini temettü geliri olarak değiştirmesi anlamına geliyor. Düzeltme sonucunda bir taraf ödediği faizi gider yazmıyor, diğer taraf elde ettiği geliri iştirak kazancı istisnası kapsamında vergiye tabi tutmuyor.

Sorun ve tartışma yaratan konu

Özetlediğim düzenleme, düzeltmenin yapılmasını örtülü sermaye kullanan kurum adına tarh edilen verginin kesinleşmiş ve ödenmiş olması koşuluna bağlamış.

Hem borç veren hem de kullanan kurumun yeterli vergi matrahının çıktığı durumda uygulamada sorun olmuyor. Ancak faizi ödeyenin zararlı olduğu durumda, tarh edilen ve ödenen bir vergi olmadığı gerekçesiyle ilgili dönemde istisnanın uygulanamayacağı görüşü, istisnadan yararlanma olanağını ortadan kaldıracak, dolayısıyla mükerrer vergilemeye yol açacak bir noktaya gidiyor. Sonuçta bir vergi güvenlik önlemi, amacını da aşan bir şekilde, bir taraftan ödenen faizi gider kabul etmezken, bir taraftan da istisnadan yararlanılamaması nedeniyle farklı bir niteliğe bürünüyor. Mükerrer vergilemeyi önlemeyi amaçlayan iştirak kazançları istisnasının uygulanamaması, mükerrer vergilemeyle sonuçlanıyor.

Bu yorum, tahmin edersiniz ki, tek yorum değil. Düzeltmede tarh edilen verginin ödenmiş olması koşulunu farklı yorumlayan vergi hukukçuları da var. Bu görüşte olanlar, borç veren kurumda düzeltme ve istisnadan yararlanmak için, örtülü sermaye üzerinden hesaplanan faiz veya benzerinin borcu kullanan kurumda kanunen kabul edilmeyen gider olarak dikkate alınmasını yeterli buluyorlar.

Gelir İdaresi’nin görüşü

16 Haziran 2023 tarihli makalede konuyla ilgili Genel Tebliğ açıklamasını ve tespit edebildiğim Gelir İdaresi özelgelerini özetlemiştim.

Genel Tebliğ’de özetle, düzeltmenin gider yazılan geçici vergi döneminden sonra yapılması durumunda, tahakkuk eden verginin ödenmesinin şart olduğu açıkça belirtilmiş. İlgili geçici vergi döneminde düzeltme yapılmasının mümkün olduğu belirtilmiş ancak bu durumda da tahakkuk eden verginin ödenmesi koşulunun aranıp aranmayacağına ilişkin bir açıklama yapılmamış. Ben Tebliğin böyle bir koşulu aramadığı şeklinde anlıyorum.

Özelgelere bakıldığındaysa, bugüne kadar verilen bir özelgede, kullanılan borçların örtülü sermaye kapsamında olduğunun geçici vergi dönemi/hesap dönemi kapandıktan sonra tespit edilmesi halinde, borç veren tarafından düzeltme yapabilmesi için, örtülü sermaye kullanan kurum nezdinde yapılan düzeltme neticesinde bir tarhiyatın olması ve bu tarhiyata konu verginin de kesinleşmesi gerektiği, örtülü sermaye şartlarının gerçekleştiği geçici vergi döneminde örtülü sermaye hükümleri dikkate alınarak hesaben düzeltme yapılabilmesi için Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 12. maddesinin yedinci fıkrası kapsamında düzeltme şartlarının varlığının aranmayacağı açıklanmış. (15.12.2020 tarih ve 933530 sayılı özelge.)

Bu özelge dışındaki tespit edebildiğim bütün özelgelerde, borç verilen şirkette matrah oluşmaması nedeniyle yapılan bir tarhiyat ile kesinleşen ve ödenen bir vergi yoksa borç veren şirket tarafından da düzeltme yapılarak iştirak kazançları istisnasından yararlanılmasının söz konusu olmayacağı belirtilmiş. Bu yönde çok sayıda özelge var. Üç tanesini daha önceki makalede özetlemiş, tarih ve sayılarını yazmıştım.

Daha önce yazdığım makale sonrasında verilmiş, benim gördüğüm yeni bir özelge yok.

Yargı kararları

16 Haziran 2023 tarihli makalede, konuyla ilgili tespit edebildiğim ve incelediğim 9’u mükellef lehine, 7’si mükellef aleyhine olmak üzere 16 Danıştay kararlarından bahsetmiş, ayrıca biri mükellef aleyhine, biri lehine iki Danıştay Veri Dava Daireleri Kurul (DVDDK) Kararını özetlemiştim.

Makale sonrasında yargı kararları çıkmaya devam etti. Gördüğüm kadarıyla Danıştay Dördüncü Dairesi’nin 2023 tarihli mükellef aleyhine, Danıştay Dokuzuncu Dairesi’nin ise 2023 ve 2024 tarihli mükellef lehine kararları çıktı. Bu kararlara ek olarak, DVDDK’nın da tespit edebildiğim mükellef lehine üç kararı çıktı.

Yeni DVDDK kararlarının gerekçeleri, daha önceki kararların gerekçelerinden farklı değil. Yeni kararlarda da, uyuşmazlığın çözümlenebilmesi için Kanun'da düzeltme için öngörülen örtülü sermaye kullanan kurum adına tarh edilen vergilerin kesinleşmiş ve ödenmiş olması şartından ne anlaşılması gerektiğinin açıklığa kavuşturulması gerektiği tespiti yapıldıktan sonra;

- Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 12. maddesinde açıkça, "daha önce yapılan vergilendirme işlemleri"nin düzeltilmesi için "tarh edilen "vergilerin kesinleşmiş ve ödenmiş olması gerektiğinin belirtildiği, buradan anlaşılması gereken hesap dönemi kapandıktan sonra diğer bir ifadeyle kurumlar vergisi beyannamesi verildikten ve kurumlar vergisi tahakkuk ettirildikten sonra örtülü sermaye kullanan kurumun yapacağı düzeltme talebi yönünden, beyana dayalı olarak, ikmalen ya da re'sen tarh edilen verginin kesinleşmiş ve ödenmiş olması gerektiği, dolayısıyla henüz vergilendirme ve tarh işlemi gerçekleşmeden, dönemi içinde yapılan düzeltmelerde kesinleşme ve ödeme şartının söz konusu olmayacağı,

- Bu durumda, borç alan şirket tarafından kanunen kabul edilmeyen gider olarak dikkate alınmasına rağmen zarar edilmiş olması nedeniyle kurumlar vergisi ödenmemesi halinde de borç veren kurum nezdinde gerekli düzeltme işlemleri yapılabileceği ve dolayısıyla söz konusu borca ilişkin faiz gelirinin elde edilen kâr payı sayılarak iştirak kazancı istisnası kapsamında değerlendirilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmış. (Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu’nun; 08.03.2023 tarih ve E:2021/1153 K:2023/157 sayılı, 14.02.2024 tarih ve E:2022/1415 K:2024/ sayılı, 06.03.2024 tarih ve E:2022/933 K:2024/ sayılı kararları.)

Kişisel değerlendirmem

Konuyla ilgili kişisel değerlendirmemi daha önceki makalede uzunca ifade etmiştim. Tekrar etmek istemem. Sadece bu tür ihtilaflı konuların çözümünü uzun sürelere bırakmamakta, süre uzadıkça çözümün de zorlaştığını görmekte, yargı kararlarını bir süre izledikten sonra kararlara uygun bir uygulamaya yönelmekte yarar görüyorum.

Somut konu bazında ifade etmek gerekirse, Mali İdare, bir tebliğ veya sirkülerle yeni DVDDK kararları doğrultusunda uygulamaya yön verebilir. İdarenin bu uygulamaya ilke olarak karşı olduğunu da zannetmiyorum.

Bu arada, aynı tartışma ve yorum farklılığı, örtülü sermayede yaşandığı ölçüde yaygın olmasa da transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç aktarımı konusunda da var. Her iki konu çözüm bekliyor. Recep BIYIK

https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/ortulu-sermaye-duzeltmesinde-odeme-kosuluyla-ilgili-son-yargi-kararlari/780207

İşçi özlük dosyasının ne olduğu konusu İş Kanunu’nda tanımlanmamış olup, kanundaki düzenlemeden hareketle işçi özlük dosyası, işveren tarafından çalıştırılan her işçi için ayrı düzenlemek koşuluyla iş ilişkisinin başlangıcı, devamı ve sona ermesine ilişkin gerek İş Kanunda, gerek diğer kanunlarda öngörülen belge ve kayıtların yanı sıra kanunlara aykırı olmamak koşuluyla iş ilişkisinin gerekli kıldığı bilgi ve belgelerin toplandığı kişisel nitelikte bir dosya olarak tanımlanabilir. Bu anlamda, özlük dosyası hem iş ilişkilerinin düzenli yürütülmesi hem de işçinin haklarının korunması bakımından önem taşımaktadır.

İşçi özlük dosyası tutma yükümlülüğünün dayanağı

İşçi özlük dosyasının kanuni dayanağını, 4857 Sayılı İş Kanunu’nun 75’inci maddesi oluşturmaktadır. 

İş Kanunu’nun 75. maddesinde işverenlerin özlük dosyası düzenleme, işçiler hakkında edindikleri bilgiler konusunda sır saklama ve bu bilgileri hukuka uygun olarak kullanma yükümlülüğü getirilmiştir.

Söz konusu maddeye göre, işveren çalıştırdığı her işçi için bir özlük dosyası düzenler. İşveren bu dosyada, işçinin kimlik bilgilerinin yanında, İş Kanunu ve diğer kanunlar uyarınca düzenlemek zorunda olduğu her türlü belge ve kayıtları saklamak ve bunları istendiği zaman yetkili memur ve mercilere göstermek zorundadır. İşveren, işçi hakkında edindiği bilgileri dürüstlük kuralları ve hukuka uygun olarak kullanmak ve gizli kalmasında işçinin haklı çıkarı bulunan bilgileri açıklamamakla yükümlüdür.

İşçi özlük dosyasının özellikleri

İşçi özlük dosyasının aşağıda belirtildiği şekilde belli başlı özellikleri bulunmaktadır.

a) İşverenin kanuni yükümlülüğüdür: İş Kanunu’na göre, bir iş sözleşmesine dayanarak işçi çalıştıran gerçek veya tüzel kişi yahut tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlar işveren sayılmaktadır. Dolayısıyla, bu tanım kapsamında yer alan tüm işverenlerin işçi özlük dosyası tutma yükümlülüğü bulunmaktadır. Ancak, işçi özlük dosyasının tam ve eksiksiz tutulabilmesi için dosya da yer alması gereken bazı belge ve kayıtların işçi tarafından sağlanması konusunda sorumluluğu bulunmaktadır.

b) Kişisel niteliktedir: İş Kanunu’nun 75. maddesi uyarınca her işçi için ayrı bir işçi özlük dosyası tutulması gerekmektedir. Tutulan bu dosyada ilgili işçiye ilişkin belge ve kayıtlar yer almaktadır. Dosyada işçiye ilişkin olmayan belge ve kayıtlara yer verilmemesi dosyayı kişiye özgü kılmaktadır.

c) Delil özelliği taşır: Özlük dosyası, işçi ve işveren arasındaki iş ilişkisinde önemli bir delil niteliği taşır. İşçinin işe başlama tarihi, maaş bilgileri, disiplin cezaları gibi belgeler, işverenin yasal yükümlülüklerini yerine getirip getirmediğine kanıt oluşturur. Aynı zamanda, işçi ile işveren arasında doğabilecek davalarda, örneğin kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, fazla çalışma, yıllık izin gibi hak taleplerinde, özlük dosyasında bulunan belgeler delil olarak kullanılmaktadır. Bu anlamda, dosyanın delil özelliğinden hem işçi hem işveren yararlanabilmektedir.

Özlük dosyasında tutulması gereken belge ve kayıtlar

İş Kanunu'nda işçi özlük dosyasında yer alacak belgeler açık olarak belirtilmemiş, bunun yerine işverenin bu dosyada, işçinin kimlik bilgilerinin yanında, İş Kanunu ve diğer kanunlar uyarınca düzenlemek zorunda olduğu her türlü belge ve kaydı saklamak ve bunları istendiği zaman yetkili memur ve mercilere göstermek zorunda olduğu şeklinde genel ifadelere yer verilmiştir.

Bu çerçevede, özlük dosyasında kanunda belirtildiği gibi öncelikle işçiye ait kimlik bilgilerinin bulunması gerekmektedir. Ayrıca gerek İş Kanunu, gerekse diğer kanunlar uyarınca düzenlenmesi zorunlu bilgi ve belgeler de özlük dosyasında yer almalıdır.

Dolayısıyla, özlük dosyasında yer alması gereken belgeleri “kanunlara göre düzenlenmesi zorunlu belgeler” ve “gerekli belgeler” şeklinde ikili bir ayrıma tutulabilecektir. 

Bunun dışında, özlük dosyasında yer alması gereken belgelerinden bazıları işe giriş esnasında (örneğin; iş başvuru formu, iş sözleşmesi, SGK işe giriş bildirgesi, iş sağlığına ilişkin belgeler, diploma, fotoğraf, adli sicil kaydı, ikametgâh belgesi, eski işyerine ilişkin çalışma belgesi, askerlik durum belgesi, yabancı işçiler için çalışma izni vd.),  bazıları işin devamı sırasında (örneğin; ücret hesap pusulası, yıllık ücretli izin talep dilekçesi, yıllık ücretli izin kayıt belgesi, iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin belgeler, işçi onayına ilişkin belgeler, performans değerlendirme formu, işçiye ilişkin ihtar yazıları ve tutanaklar vd.),  bazıları ise işin sona ermesi sırasında (örneğin; iş sözleşmesini fesheden işverenin/işçinin feshe ilişkin yazısı, çalışma belgesi, ibraname, SGK işten ayrılış bildirgesi vd.) tutulması gereken belge ve kayıtları oluşturmaktadır.

Özlük dosyasının saklanma süresi

İş Kanunu’nda işçi özlük dosyasının saklanma süresine ilişkin herhangi bir hükme yer verilmemiştir.

Ancak, işçi özlük dosyalarının, iş ilişkisi sona erdikten sonra da belirli bir süre boyunca saklanması gerekmektedir. İş Kanunu, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu, Kişisel Verilerin Korunması Kanunu ve doktrindeki görüşlere göre, işçinin özlük dosyasındaki belgelerin işten ayrılma tarihinden itibaren en az 10 yıl süreyle muhafaza edilmesi gerekmektedir. Bu süre, işçi ile işveren arasında doğabilecek olası anlaşmazlıkların çözümünde delil sağlama açısından önem taşımaktadır. İş sağlığı ve güvenliği mevzuatına göre ise, çalışanların kişisel sağlık dosyalarının işten ayrılma tarihinden itibaren en az 15 yıl süreyle saklanması gerektiğinden bu hususa da dikkat edilmesi gerekmektedir.

Özlük dosyasında KVKK yönünden dikkat edilmesi gerekenler 

Özlük dosyasında yer alan bilgilerin birçoğu kişisel veri niteliğindedir ve bu nedenle Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’na (KVKK) uygun şekilde işlenmesi gerekmektedir. 

Bu nedenle, özlük dosyasının saklanması ve üçüncü kişilerle paylaşılması sürecinde KVKK’nın getirdiği yükümlülüklere uygun hareket edilmesi, özlük dosyasındaki kişisel verilerin güvenliğinin sağlanması için, dosyanın fiziksel ve dijital ortamda korunması ve yetkisiz erişimlere karşı gerekli tedbirlerin alınması gereklidir.

Özlük dosyası ile ilgili yaptırımlar

Özlük dosyası ile ilgili işverenin yaptırıma konu olabilecek ihlalleri aşağıdaki belirtilmiştir.

- Özlük dosyasının düzenlenmemesi,

- Özlük dosyasının yetkili memur ve mercilere gösterilmemesi,

- Açıklamama yükümlüğüne aykırı davranılması,

- Özlük dosyasının hukuka aykırı kullanılması

- Özlük dosyalarına hukuka aykırı olarak veri kaydedilmesi

Yukarıda belirtilen ihlal durumlarında “idari para cezası”, “ceza hukuku yaptırımı” ve “hukuki sorumluluk” şeklinde yaptırımlar söz konusu olabilmektedir.

Örneğin, özlük dosyasının düzenlenmemesi durumunda İş Kanunu’na göre idari para cezası (14.739 TL) ile karşı karşıya kalınacaktır.

Yine, özlük dosyasının denetim ve kontrolle görevli memurlara (Müfettiş, Denetmen) gösterilmemesi hem İş Kanunu, hem de Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nda idari para cezası yaptırımına bağlanmıştır. 

Hukuka uygunluk olmadan işçi özlük dosyasındaki bilgilerin ifşa edilmesi, çalışma hayatı ile ilgili olmayan verilerin kaydedilmesi, kişisel verilerin hukuka aykırı olarak bir başkasına verilmesi ise Türk Ceza Kanunu yönünden yaptırımı gündeme getirecektir.

Sır saklama yükümlülüğü kapsamında işçi hakkındaki gizli kalması gereken bilgilerin açıklanması da işverenin hukuki sorumluluğunu doğurmaktadır. Böyle bir durumda işçi genel hükümlere göre işverene karşı maddi ve manevi tazminat davaları açabileceği gibi ihlalin önlenmesine yönelik tedbirler alınmasını da isteyebilecektir.

Sonuç olarak; işverenlerin özlük dosyası tutma yükümlülüğüne dikkat etmeleri, özlük dosyalarını yasal çerçevede oluşturarak saklama süresine ve kişisel veri güvenliğine dikkat etmeleri gerekmektedir. Celal ÖZCAN

https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/isverenin-isci-ozluk-dosyasi-tutma-yukumlulugu-ve-dikkat-edilmesi-gerekenler/780189

Şirketin, ticari faaliyeti ile ilgisi olmayan harcamalar KKEG değildir❗

Aslında, daha açık bir ifade ile, bu tür harcamalar "GİDER" dahi değildir.

Adından da anlaşılacağı gibi, bir harcamanın KKEG olması için öncelikle şirket açısından "GİDER" mahiyetinde olması gerekir. Eğer bir harcama şirket açısından gider değilse KKEG de olamaz.

Örneğin, şirket ortağının şahsi bir harcamasının KKEG olarak kaydedilmesi doğru olmaz. Zira, söz konusu harcama ticari faaliyet ile ilgili olmadığı için gider dahi değildir. Bu tür harcamaların KKEG olarak kaydedilmesi halinde kurumlar vergisi yönünden bir vergi ziyaı olmaz, ancak bir bakıma şirket ortağına kâr dağıtılmış olur ve gelir vergi stopajı kapsamında değerlendirilebilir.

BU NEDENLE, ŞİRKET FAALİYETİ İLE İLGİLİ OLMAYAN HARCAMALARIN KKEG OLARAK DEĞİL, ORTAKLAR CARİ HESAPLARINA (VEYA BENZER HESAPLARA) KAYDEDİLMESİ GEREKİR.

Perşembe, 14 Kasım 2024 20:15

SGK Basın Duyurusu

Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) olarak, işçilerin kazançlarından kesilerek SGK’ya yatırılması gereken primlerin tahsil edilmesi, yasal bir zorunluluk olup topladığımız bu prim gelirleri ile emeklilerimizin aylıklarını ödemekte, vatandaşlarımızın sağlık hizmeti giderlerini karşılamaktayız.

SGK, prim gelirlerini toplarken hiçbir kurum veya kişi ayrımı yapmadan tüm borçlulara karşı eşit bir tutum sergilemektedir. Dolayısıyla, SGK tarafından prim borçlarının takip edilmesi süreci “siyasi bir saldırı” olarak değerlendirilemez.

Kurum olarak amacımız; birikmiş ve sürdürülemez bir seviyeye ulaşan prim borçlarının tahsil edilmesidir.

Gündeme gelen Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin SGK’ya olan prim borçları hakkında kamuoyuna açıklama yapma ihtiyacı doğmuştur.

Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin SGK’ya olan borcu, son yedi ayda 4,5 milyar liradan 2024/Ağustos ayı itibarıyla 8.4 milyar TL’ye, 2024/Eylül ayı itibarıyla ise 8,8 milyar liraya yükselmiştir.

Belediyenin 6183 sayılı Kanun’un 48/A maddesine göre borçların tecili için yaptığı girişim, kanunda belirtilen şartları taşımaması nedeniyle kanunen geçersizdir. Söz konusu madde, mali açıdan zor durumda bulunan ve borcun vadesi bir yılı geçmemiş durumda olan mükelleflere istisnai olarak uygulanmakta olup, bugüne kadar deprem bölgesi belediyeleri dahil hiçbir belediyeye bu madde çerçevesinde bir tecil işlemi yapılmamıştır.

6183 sayılı Kanun’un 48. maddesi uyarınca tecil başvurusu yapabilmek için borcun %10’unun peşin olarak ödenmesi ve kalan borcun %50’si oranında teminat gösterilmesi şartı vardır. Ancak, Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından teminat olarak gösterilen gayrimenkuller üzerinde çok sayıda haciz bulunması nedeniyle bu varlıklar kanunen geçerli teminat olamamıştır. Dolayısıyla bu işlem geçersiz olmuş ve SGK Yönetim Kurulu’nda değerlendirilecek bir başvuru halini dahi alamamıştır. Kanuni şartların bilinmesine rağmen üzerinde hacizler olan gayrimenkullerin teminat olarak verilmesi iyi niyetli bir yaklaşımdan uzaktır.

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı tarafından dile getirilen SGK ile rızaen anlaşma yapıldığına dair iddia ise gerçeği yansıtmamaktadır. Mevzuatımızda ve borçların ödenme şekilleri arasında “rızaen anlaşma şekli” bulunmamaktadır. Kurumumuz tarafından bu yönde bir anlaşma da yapılmamıştır.

SGK olarak yasal sorumluluğumuzu yerine getirmekle ilgili süreçlerin siyasi tartışmaların odağına çekilmesinden üzüntü duymaktayız.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

Kaynak: SGK

Dairemizin ..... vergi kimlik numarasında kayıtlı mükellefi olup, ilgi tarih sayılı dilekçenizde özel esaslara tabi olup olmadığınız hususunda bilgi talep etmektesiniz.

Bilindiği üzere, 31/10/2024 tarihli ve 32708 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 52 Seri No.lu KDV Genel Uygulama Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ ile KDV Genel Uygulama Tebliğinin (IV.E Özel Esaslar) bölümü yürürlükten kaldırılmıştır.

Bilgilerinize tebliğen rica ederim.

NOT: YAPILAN GÖRÜŞMEDE BUNDAN SONRA BU KAPSAMDA VERGİ İNCELEMESİNE SEVK SONUCUNA BAĞLI İŞLEM YAPILACAĞI İLETİLDİ.

Ersan KARACA
Yeminli Mali Müşavir
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

Page 6 of 1347

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • Sermaye Taahhüdünün Süresinde Ödenmemesi Halinde Payın Başkasına Satışı Yapılabilir Türk Ticaret Kanununun 332. Maddesi Uyarınca Anonim Şirketler Asgari 250.000,00…
  • ÖZ SERMAYE UNSURLARININ ENFLASYON DÜZELTME FARKLARI A) SERMAYEYE İLAVESİ / B) DÜZELTME SONRASI GEÇMİŞ YIL ZARARINA…
  • Geçici İş İlişkisi İş Kanunu'nun 7.maddesinde, geçici iş ilişkisinin 2 yolla yapılabileceği belirtilmiştir.…
Top