Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

Kamuoyunun sonucunu merakla beklediği birbirinden önemli ek MTV, Ek Vergi, Kur Korumalı Mevduat (KKM) İstisnası ve Finansman Gider Kısıtlaması (FGK) davaları bir bir sonuçlanmaya başladı.

Öncelikle Anayasa Mahkemesi, Ek MTV ve Ek Vergi düzenlemelerini Anayasaya aykırı bulmadı ve iptal etmedi! (Anayasa Mahkemesi’nin 28/9/2023 tarihli ve E:2023/131, K:2023/160, 14.03.2024 tarihli ve E:2023/169, K:2024/82 sayılı Kararları). Danıştay 3. Dairesi ise, 19 Seri No.lu KVK Tebliği’nin KKM kapsamında yabancı paraların dönem sonu değerlemesinden kaynaklanan kur farkı kazançlarına ilişkin istisna başlıklı bölümünü iptal etti (Danıştay 3. Dairesi’nin 29.11.2023 tarihli ve E.2023/3106, K.2023/4982 sayılı Kararı).

Bu kararlar sonrasında hemen herkes finansman gider kısıtlaması (FGK) Tebliği’nin önemli bölümlerinin iptali ile ilgili davaların sonucunu merakla beklemeye başladı!

Tam da bu sırada maalesef Danıştay’dan şirketleri şoke eden FGK kararları geldi!

Finansman gider kısıtlaması tam olarak ne?

FGK düzenlemesi ile, şirketler tarafından kullanılan yabancı kaynaklara ilişkin faiz, komisyon, vade farkı, kâr payı, kur farkı ve benzeri giderlerin belirlenen oran (şu an için yüzde 10) kadarlık kısmının kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak dikkate alınmaması öngörülüyor. Yalnız bu düzenleme tüm şirketleri değil, kullandıkları yabancı kaynakları öz kaynaklarını aşan şirketleri ilgilendiriyor.

FGK düzenlemesi nasıl?

FGK’ya ilişkin düzenlemeler, Gelir Vergisi Kanunu (GVK) ve Kurumlar Vergisi Kanunu (KVK)’nda yer alıyor (GVK. Mad. 41/9, KVK. Mad. 11/1-i). Maliye, bu kısıtlamaya ilişkin usul ve esasları çıkardığı bir Tebliğ ile belirlemiş bulunuyor (18 Seri No.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği (Seri No: 1)’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ)

Kredi kuruluşları, finansal kuruluşlar, finansal kiralama, faktoring ve finansman şirketleri dışında, kullanılan yabancı kaynakları öz kaynaklarını aşan işletmelerde, aşan kısma münhasır olmak üzere, yatırımın maliyetine eklenenler hariç, işletmede kullanılan yabancı kaynaklara ilişkin faiz, komisyon, vade farkı, kâr payı, kur farkı ve benzeri adlar altında yapılan gider ve maliyet unsurları toplamının yüzde 10'unu aşmamak üzere Cumhurbaşkanı’nca kararlaştırılan kısmı kanunen kabul edilmeyen gider (KKEG) olarak kabul ediliyor.

3490 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile, söz konusu oran, 1 Ocak 2021 tarihinden itibaren başlayan vergilendirme dönemi kazançlarına uygulanmak üzere, yüzde 10 olarak belirlendi.

Çok sayıda dava açıldı!

FGK, kullandıkları yabancı kaynakları öz kaynaklarını aşan şirketlere ek bir yük getiriyor. Şu an şirketlerin büyük bir bölümünde kullanılan yabancı kaynaklar öz kaynaklarını aşmış durumda. Yani şirketlerin büyük bir kısmı finansman gider kısıtlamasının kıskacı altında! Bu nedenle, FGK ile ilgili yürütmeyi durdurma talepli (YD) çok sayıda iptal davası açıldı.

3490 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile 18 Seri No.lu KVK Tebliği’nde yer alan ve iptali istenilen düzenlemeler şu şekilde:

- 1 Ocak 2021 tarihinden önce kullanılan banka kredilerine ilişkin faiz, komisyon, vade farkı, kâr payı, kur farkı ve benzeri giderlerin 2021 yılı ve sonrasında finansman gider kısıtlamasına tabi tutulması,

- 18 Seri No.lu Tebliğin “11.13 Finansman Gider Kısıtlaması” başlıklı bölümünde yer alan “Yabancı kaynaklar”, “11.13.2 Finansman gider kısıtlamasının uygulanacağı dönem”“11.13.3 1/1/2013 tarihinden önce yapılan borçlanmalara ilişkin finansman giderlerinin durumu”“11.13.8 Finansman gideri yanında finansman gelirinin de bulunması” başlıklı bölümleri.

Bu davalara artık Danıştay 3. Dairesi bakıyordu!

FGK düzenlemesinden olumsuz etkilenen mükellefler tarafından 3490 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı’nın 2 ve 3. Maddeleri ile 18 Seri No.lu Tebliğin yukarıda belirtilen bölümlerinin iptali ile dava sonuçlanıncaya kadar yürütmesinin durdurulması istemiyle açılan davalara ilk zamanlar Danıştay 4. Dairesi bakıyordu ve bu konuda açılan davalarda YD taleplerini reddetmişti. Ancak, YD ret kararlarını veren Danıştay 4. Dairesi’nin görev alanı değiştirilerek, idari dava dairesi olarak görevlendirildi ve bu davalara esas yönünden Danıştay 3. Dairesi’nin bakmasına karar verildi.

Bu durum, bu dava açanlarda bir umut ışığına neden olmuştu. Ancak, Danıştay 3. Dairesi’nin FGK’ya bakış açısı da, aynen 4. Daire gibi oldu! Danıştay 3. Dairesi, FGK konusunda açılan davalarda YD taleplerini reddetti! (Danıştay 3. Dairesi’nin 12.10.2023 tarihli ve E.2023/3124, 11.12.2023 tarihli ve E.2023/9997, 25.12.2023 tarihli ve E.2023/10751, 25.12.2023 tarihli ve E.2023/10707, 25.09.2023 tarihli ve E.202379049 sayılı Kararları) Bu davaları Gazetemizde 28 Temmuz 2023 tarihinde yayınlanan “Danıştay’dan Finansman Gider Kısıtlamasına YD Ret!” ve 2 Ağustos 2023 tarihinde yayınlanan “Maliye Finansman Gider Kısıtlamasında 2 – 0 Önde!” başlıklı iki köşe yazımızla gündeme getirmiştik.

Danıştay VDDK yapılan itirazları reddetti!

Danıştay VDDK, Danıştay 3 ve 4. Daireleri tarafından verilen YD ret kararlarına karşı yapılan itirazları reddetti (Örneğin, Danıştay VDDK’nın 11.10.2023 tarihli ve İtiraz No:2023/11 sayılı Kararı). 

Bu arada verilen bir mahkeme kararı Maliye’yi şok etti!

Maliye, finansman gider kısıtlaması düzenlemesiyle ilgili Danıştay tarafından verilen YD ret ve itiraz ret kararları sonrasında oldukça rahatlamıştı! Ancak, bir Vergi Mahkemesi tarafından verilen sürpriz karar Maliye’yi oldukça şaşırttı! Bu kararda; bilançonun kısa vadeli yabancı kaynaklar ve uzun vadeli yabancı kaynaklar başlıklı kısımlarında yer alan ve işletmenin finansman gideri gerçekleştirmediği 355-Personele Borçlar, 360-Ödenecek Vergi ve Fonlar, 361-Ödenecek Sosyal Güvenlik Kesintileri, 380-Gelecek Aylara Ait Gelirler, 320-Satıcılar, 329-Diğer Ticari Borçlar, 340-Alınan Sipariş Avansları, 369-Ödenecek Diğer Yükümlülükler, 381-Gider Tahakkukları hesaplarında takip edilen unsurların yabancı kaynak olarak nitelendirilemeyeceği ve finansman gideri kısıtlamasının hesabında dikkate alınamayacağı belirtildi (Bursa 1. Vergi Mahkemesi’nin 25.10.2023 tarihli ve Esas No:2022/1402,  Karar No :2023/869 sayılı Kararı).  Maliye, kendisini oldukça şaşırtan bu kararı istinaf yoluyla Bölge İdare Mahkemesine taşıdı.

Danıştay 3. Dairesi’nin esastan verdiği kararlar borçlu şirketleri şok etti!

Danıştay 3. Dairesi, FGK ile ilgili açılan davalarda esastan karar vermeye başladı, ilk kararlar Maliye lehine, şirketler aleyhine!

FGK uygulaması ile ilgili 18 No.lu Tebliğin “Yabancı kaynaklar”, “11.13.2 Finansman gider kısıtlamasının uygulanacağı dönem”“11.13.3 1/1/2013 tarihinden önce yapılan borçlanmalara ilişkin finansman giderlerinin durumu” başlıklı bölümlerinin iptaline ilişkin olarak açılan davalar esastan reddedildi.

Söz konusu kararların özetleri şu şekilde:

Yabancı kaynak tanımına ilişkin karar:

“Yabancı kaynak tanımı bakımından 5520 sayılı Kanunun 11. maddesinin birinci fıkrasının (i) bendinde herhangi bir istisnaya veya ayrıma yer verilmediği, tek düzen hesap planında dikkate alınan yabancı kaynak tanımının 18 Seri No.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği'nde yer alan tanım ile aynı olduğu, muhasebe işlemlerinde de aynı yabancı kaynak tanımının kullanıldığı, doktrinde de bu tanımlamaya ilişkin herhangi bir ihtilaf bulunmadığı, Kanun ve madde gerekçesi dikkate alındığında, bilançonun unsurları arasında yer alan öz kaynak ve yabancı kaynakların baz alındığı ve Tebliğinde mezkur kanunun verdiği yetki çerçevesinde yabancı kaynak tanımının sınırlarında herhangi bir değişiklik yapmadan normlar hiyerarşisine uygun şekilde teşekkül ettiği, dava konusu Tebliğde de yabancı kaynakların, bilançonun kısa vadeli yabancı kaynaklar ve uzun vadeli yabancı kaynaklar toplamını ifade edeceğine ilişkin tanımlama yapıldığı, bu tanımın finansman gider kısıtlaması uygulaması bakımından nasıl anlaşılması gerektiği ve uygulanacağı, hangi hesapların bu kapsamda değerlendirilmesi gerektiği, bir gider veya maliyet unsurunun gider kısıtlamasına konu edilmesi için bunların yabancı kaynak kullanımına ve bu kaynağın kullanım süresine bağlı olarak doğmuş olması gerektiğine ilişkin açıklamalar yapıldığı, dolayısıyla Tebliğ ile yapılan düzenlemenin davalı Bakanlığa verilen usul ve esasları düzenlenme yetkisi kapsamında olduğu ve bu durumun fonksiyon gasbı oluşturmadığı, davalı idarece kendisine Kanun ile verilen yetki kapsamında, kurumlar vergisi beyannamesinin verilmesi gereken yasal tarih esas alınmak suretiyle uygulamada birlik sağlanması amacıyla düzenleme yapıldığı,  (…) kanunun uygulama alanını sınırlamadığı gibi kanunda belirtilen hukuki durumu açıklamaya yönelik olduğu ve üst hukuk normlarına aykırılık taşımadığı anlaşıldığından, iptali istenilen Tebliğe ilişkin düzenlemede hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.” (Danıştay 3. Dairesi’nin 11.12.2023 tarihli ve E.2023/3088, K.2023/5459 sayılı Kararı).

FGK’nın uygulanacağı dönem ve 2013 öncesi borçlanmalara ilişkin karar:

“01/01/2013 tarihi itibarıyla finansman gider kısıtlaması düzenlemesinin ilgili Kanunda yer aldığı ancak, uygulanacak oranın 3490 sayılı Cumhurbaşkanı Kararıyla 01/01/2021 tarihinden itibaren başlayan vergilendirme dönemi kazançlarına uygulanmak üzere belirlendiği, dolayısıyla vergilendirme dönemi kapanmadan finansman gider kısıtlaması oranının yürürlüğe girdiği, 2020 ve önceki yıllarda kurum kazancının tespitinde dikkate alınmış olan finansman giderlerinin finansman gider kısıtlamasına tabi tutulmasının söz konusu olmadığı ancak aynı yıllarda alınıp 2021 yılında kesinleşen kısımlarının ise finansman gider kısıtlamasına tabi tutulması gerektiği, Cumhurbaşkanının maddede öngörülen yetkisini bir süre kullanmamış olmasının kendisine verilen yetkiyi ortadan kaldırmadığı, Kanunla konusu ve sınırları belirlenerek her takvim yılı başında, Cumhurbaşkanınca Kanunla verilen yetkiye dayanılarak belirli bir oranın belirlenmesi ihtimali ve beklentisi bulunduğunun kabul edilmesinin makul ve mantıklı sayılabileceği bir konuda, bu oranın Kanunun yürürlük tarihinden sonra belirlenmiş olmasının mükellefler açısından öngörülemez ya da objektif olarak tahmin edilebilecek bir haklı beklentinin veya bir kazanılmış hakkın ihlal edildiği sonucunu doğurduğu iddiasına itibar edilmesinin mümkün olmadığı, kurum kazancının vergilendirmesinde vergilendirme döneminin yıllık olduğu ve söz konusu düzenlemenin 2021 takvim yılı içinde ve ilk geçici vergilendirme dönemi kapanmadan önce belirlenmesi ve düzenlemenin yılın başından itibaren yürürlüğe konulmasının, benimsenen vergi sisteminin bir sonucu olduğu dikkate alındığında, davacının iptalini istediği Tebliğin davaya konu olan kısmının, Cumhurbaşkanı kararının geriye yürütülmesi sonucuna doğurduğu iddiası yerinde görülmemiştir. Kurumlar vergisi matrahını etkileyecek nitelikteki bir düzenlemenin vergiyi doğuran olay henüz gerçekleşmeden uygulamaya girmesi ve ilgili yıla ilişkin olarak da uygulanması kuralın geçmişe yürümesi ve hukuki güvenlik ilkesinin ihlali anlamına gelmeyecektir. Bu itibarla, söz konusu düzenlemelerin ilgili Kanun maddesinin Hazine ve Maliye Bakanlığı'na verdiği hak ve yetki kapsamında uyulması gereken usul ve esasların belirlenmesine ilişkin olarak yapıldığı ve kanundan alınan açık yetkiye dayandığı, öte yandan söz konusu yetkiye istinaden çıkarılan tebliğin ilgili düzenlemesinde yapılan belirlemenin de idarenin takdir yetkisi kapsamında olduğu, kanunun uygulama alanını sınırlamadığı gibi kanunda belirtilen hukuki durumu açıklamaya yönelik ve üst hukuk normlarına aykırılık taşımadığı anlaşıldığından, iptali istenilen tebliğe ilişkin düzenlemede hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.” (Danıştay 3. Dairesi’nin 11.12.2023 tarihli ve E.2023/3107, K.2023/5468, aynı tarihli ve E.2023/3102, K.2023/5464, aynı tarihli ve E.2023/3103, K.2023/5465 sayılı Kararları).

Davacılar bu kararlara itiraz ederek konuyu VDDK’ya taşıdı! 

Davacı şirketler, bu kararlara karşı Danıştay VDDK’ya itirazda bulundu. İtiraz süreci devam ediyor. Kısa bir hatırlatma: Danıştay VDDK, daha önce bu konuda açılan YD talepli davalarda Danıştay 3 ve 4. Daireler tarafından verilen YD ret kararlarına karşı yapılan itirazları reddetti.

Reel sektör FGK’ya oldukça tepkili!  

FGK, kullandıkları yabancı kaynakları öz kaynaklarını aşan şirketlere ek bir yük getiriyor.

Şu an ülkemizdeki şirketlerin büyük bir bölümünde kullanılan yabancı kaynaklar öz kaynaklarını aşmış durumda. Yani şirketlerin büyük bir kısmı finansman gider kısıtlamasının kıskacı altında, durum oldukça vahim! Reel sektör de, bu nedenle FGK’ya ciddi tepkili!

Abdullah TOLU

Abdullah TOLU
Vergi Kurdu

https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/danistaydan-borclu-sirketler-icin-sok-karar/743009

31.12.2023 Tarihli bilançoların düzeltilmesi esnasında düzeltmesini unuttuğunuz veya düzeltme katsayısı yanlış uygulamaktan kaynaklı hatalı işlemlerinizi 2024 yılı kayıtlarınızda düzeltebilirsiniz.

Örneğin, düzeltmeye tabi tutulması gereken verilen sipariş avansı hesabının düzeltme işlemine tabi tutulmaması nedeniyle ortaya çıkan gelir etkisini 159 hesaba borç, 570 veya 580 hesaba alacak yazmak suretiyle düzeltme karı artırabilir veya düzeltme zararını azaltarak işlem yapabilirsiniz.

Başka bir örnek vermek gerekirse kayda alınan emtia karşılığının düzeltme katsayısının yanlış uygulanması nedeniyle gider etkisinin diğer değişle enflasyon fark hesabının olması gerekenden az daha az hesaplandığı bir durumda, düzeltme için 570 veya 580 hesaba borç, 525 hesaba alacak verilmek suretiyle gider etkisi olması gereken duruma getirilir. Böylelikle düzeltme karı azalmış veya düzeltme zararı artmış olur.

Soner Ülgen

Linkedin paylaşımından Alıntı yapılmıştır

Gelir Veya Kurumlar Vergisi Beyannameleri Üzerinden Hesaplanan Verginin %5'i, Ödenmesi Gereken Gelir Veya Kurumlar Vergisinden İndirilir. Bunu 1 Veya 5 Puan İndirimli Kurumlar Vergisi Oran İndirimi İle Karıştırmamak Gerekir. Üst Tutar 6.900.000,00 TL’dir.

İndirimin Hesaplanacağı Beyannamenin Ait Olduğu Yıl İle Bu Yıldan Önceki Son 2 Yıla Ait Vergi Beyannamelerinin Kanuni Süresinde Verilmiş Olması Gerekir. Bu Durumda Aşağıdaki Beyannameler Süresinden Sonra 1 Gün Dahi Geç Verilirse 3 Yıllık % 5 Vergi İndiriminden Yararlanılamaz.

- Gelir Vergisi Beyannamesi
- Kurumlar Vergisi Beyannamesi
- Geçici Vergisi Beyannamesi
- Muhtasar Beyanname
- Muhtasar Ve Prim Hizmet Beyannamesi
- Katma Değer Vergisi Beyannamesi
- Özel Tüketim Vergisi Beyannamesi

> Kanuni Süresinde Verilen Bir Beyannameye İlişkin Olarak Kanuni Süresinden Sonra Düzeltme Amacıyla Veya Pişmanlıkla Verilen Beyannameler Bu Şartın İhlali Sayılmayacaktır. (Bu beyannameler üzerine tahakkuk eden bütün vergilerin de vergi indiriminin hesaplanacağı beyannamenin verildiği tarih itibarıyla ödenmiş olmaları gerekmektedir.)

> Kanuni Süresinde Verilen Bir Beyanname Yoksa Kanuni Süresinden Sonra Veya Pişmanlıkla Verilen Beyannameler Bu Şartın İhlali Sayılır. ( İdarenin Görüşü)
KONUYA İLİŞKİN YARARLANILAN KAYNAK: MALİ ÇÖZÜM DERGİSİ MAYIS-HAZİRAN 2024 / BEYANNAMENİN BİR GÜN GEÇ VERİLMESİ Nesimi YAŞAR)

ERSAN KARACA

ERSAN KARACA YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİR

28/02/2024 tarihli ve 32474 Sayılı Resmi Gazete’de “Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ (Tebliğ No: 2008-32/34)'de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (No: 2024-32/69)” yayımlandı. Söz konusu Tebliğ ile dövizli ödeme yapılabilecek haller daha da gevşetildi. Son tebliğ ile birlikte dövizli ödeme yapılabilecek hallerin tamamı aşağıdaki gibidir.

1- Döviz Ödeme yapılacak Haller

  1. Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile vatandaşlık bağı bulunmayan kişilerin taraf oldukları hizmet sözleşmeleri,
  2. İhracat, transit ticaret, ihracat sayılan satış ve teslimler ile döviz kazandırıcı hizmet ve faaliyetler kapsamında yapılan hizmet sözleşmeleri,
  3. Türkiye’de yerleşik kişilerin yurtdışında gerçekleştirecekleri faaliyetler kapsamında yapılan hizmet sözleşmeleri,
  4. Türkiye’de yerleşik kişilerin kendi aralarında akdedecekleri; Türkiye’de başlayıp yurtdışında sonlanan, yurtdışında başlayıp Türkiye’de sonlanan veya yurt dışında başlayıp yurtdışında sonlanan hizmet sözleşmeleri.
  5. Türkiye’de yerleşik kişilerin Kültür ve Turizm Bakanlığından belgeli konaklama tesislerinde akdedeceği konaklama hizmet sözleşmeleri.

- Türkiye’de yerleşik kişilerin kendi aralarında akdedecekleri; döviz cinsinden maliyet içeren eser sözleşmelerinde, sözleşme bedelini ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerini döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırmaları mümkündür.

- Türkiye’de yerleşik kişilerin kendi aralarında akdedecekleri; taşıt satış sözleşmeleri dışında kalan menkul satış sözleşmelerinde sözleşme bedelini ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerini döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırmaları mümkündür.

Ancak söz konusu sözleşmelere ilişkin aşağıda belirtilen haller dışında kalan ödeme yükümlülüklerinin Türk parası cinsinden yerine getirilmesi ve kabul edilmesi zorunludur:

* 19/4/2022 tarihinden önce akdedilen menkul satış sözleşmelerinin ifası kapsamında 19/4/2022 tarihli ve 31814 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ (Tebliğ No: 2008-32/34)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Tebliğ No: 2022-32/66)’in yürürlük tarihi öncesinde dolaşıma girmiş bulunan döviz cinsinden kıymetli evraklar kapsamındaki

ödeme yükümlülükleri.

* 19/4/2022 tarihinden önce düzenlenmiş faturalar kapsamındaki ödeme yükümlülükleri.

Borsa İstanbul A.Ş. Kıymetli Madenler ve Kıymetli Taşlar Piyasasında döviz cinsinden gerçekleştirilen kıymetli maden ve kıymetli taş alım satım işlemleri ile bu işlemlerin takası kapsamındaki ödeme yükümlülükleri.

* 8/12/2004 tarihli ve 25664 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Dış Ticaret Sermaye Şirketi Statüsüne İlişkin Tebliğ ve 2/7/2004 tarihli ve 25510 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Sektörel Dış Ticaret Şirketleri Statüsüne İlişkin Tebliğ kapsamında, aracılı ihracat sözleşmesine dayanarak Dış Ticaret Sermaye Şirketleri (DTSŞ) veya Sektörel Dış Ticaret Şirketleri (SDTŞ) üzerinden gerçekleştirilecek ihracatlar ile 17/8/2022 tarihli ve 5973 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile yürürlüğe konulan İhracat Destekleri Hakkında Karar kapsamındaki İhracat Konsorsiyumu ve 24/8/2022 tarihli ve 5986 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile yürürlüğe konulan E-İhracat Destekleri Hakkında Karar kapsamındaki E- gerçekleştirilecek ihracatlara yönelik menkul satış sözleşmeleri kapsamındaki ödeme yükümlülükleri.

* Gümrük beyannamesine tabi tutulan ihrakiye satış ve teslimi dahil 27/10/1999 tarihli ve 4458 sayılı Gümrük Kanunundaki transit ve gümrük antrepo rejimleri ile geçici depolama ve serbest bölge hükümlerinin uygulandığı malların teslimine ilişkin akdedilen menkul satış sözleşmeleri kapsamındaki ödeme yükümlülükleri.

* Serbest bölgede faaliyet gösteren firmalar ile dış ticaret işlemleri kapsamında yapılan menkul satış sözleşmesine konu malların teslimine ilişkin ödeme yükümlülükleri.

* Türkiye’de yerleşik kişilerin kendi aralarında akdedecekleri; taşıt kiralama sözleşmeleri dışında kalan menkul kiralama sözleşmelerinde sözleşme bedelini ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerini döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırmaları

mümkündür.

- Türkiye’de yerleşik kişilerin kendi aralarında akdedecekleri; bilişim teknolojileri kapsamında yurt dışında üretilen yazılımlara ilişkin satış sözleşmeleri ile yurt dışında üretilen donanım ve yazılımlara ilişkin lisans ve hizmet sözleşmelerinde sözleşme bedelini ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerini döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırmaları mümkündür.

- 4490 sayılı Türk Uluslararası Gemi Sicili Kanunu ile 491 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda tanımlanan gemilere ilişkin finansal kiralama (leasing) sözleşmelerinde, sözleşme bedelinin ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerin döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılması mümkündür.

- 32 sayılı Kararın 17 ve 17/A maddeleri kapsamında yapılacak finansal kiralama (leasing) sözleşmelerine ilişkin bedellerin döviz cinsinden kararlaştırılması mümkündür.

- Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile vatandaşlık bağı bulunmayan Türkiye’de yerleşik kişilerin taraf olduğu iş sözleşmelerinde, sözleşme bedelinin ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerinin döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılması mümkündür.

- Kamu kurum ve kuruluşlarının veya Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı şirketlerinin taraf olduğu gayrimenkul satış ve gayrimenkul kiralama dışında kalan sözleşmelerde, sözleşme bedelinin ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerin döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak (Değişik ibare:RG-19/4/2022-31814) kararlaştırılması, ödenmesi ve kabul 

Edilmesi mümkündür.

- Kamu kurum ve kuruluşlarının taraf olduğu döviz cinsinden veya dövize endeksli ihaleler, sözleşmeler ve milletlerarası andlaşmaların ifası kapsamında gerçekleştirilecek olan projeler dahilinde; yükleniciler veya görevli şirketlerin ve bunların sözleşme imzaladığı tarafların üçüncü taraflarla akdedeceği veya bahsi geçen projeler çerçevesinde akdedilecek, gayrimenkul satış sözleşmeleri ve iş sözleşmeleri dışında kalan sözleşmelerde, sözleşme bedelinin ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerinin döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılması mümkündür.

- 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun kapsamında gerçekleştirilen işlemlere ilişkin olarak yapılan sözleşmelerde sözleşme bedelinin ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerinin döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılması mümkündür. Bu işlemlerle ilgili olarak bankaların taraf olduğu sözleşmelerde, sözleşme bedelinin ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerin döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılması mümkündür.

- 32 sayılı Karar hükümleri saklı kalmak kaydıyla, 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu ile bu Kanuna dayalı olarak yapılan düzenlemeler çerçevesinde sermaye piyasası araçlarının (yabancı sermaye piyasası araçları ve depo sertifikaları ile yabancı yatırım fonu payları da dahil olmak üzere) döviz cinsinden oluşturulması, ihracı, alım satımı ve yapılan işlemlere ilişkin yükümlülüklerin döviz cinsinden kararlaştırılması mümkündür.

- Dışarıda yerleşik kişilerin Türkiye’de bulunan; şube, temsilcilik, ofis, irtibat bürosu, doğrudan veya dolaylı olarak yüzde elli ve üzerinde pay sahipliklerinin veya ortak kontrol ve/veya kontrolüne sahip bulunduğu şirketler ile serbest bölgedeki faaliyetleri kapsamında serbest bölgelerdeki şirketlerin işveren veya hizmet alan olarak taraf olduğu iş ve hizmet sözleşmelerinde, sözleşme bedelinin ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerinin döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılması mümkündür.

- Türkiye’de yerleşik yolcu, yük veya posta taşıma faaliyetinde bulunan ticari havayolu işletmeleri; hava taşıma araçlarına, motorlarına ve bunların aksam ve parçalarına yönelik teknik bakım hizmeti veren şirketler; sivil havacılık mevzuatı kapsamında havalimanlarında yer hizmetleri yapmak üzere çalışma ruhsatı alan veya yetkilendirilen kamu ya da özel hukuk tüzel kişiliği statüsündeki kuruluşlar ile söz konusu kuruluşların kurdukları işletme ve şirketler ile doğrudan veya dolaylı olarak sermayelerinde en az yüzde elli hisse oranına sahip olduğu ortaklıkların Türkiye’de yerleşik kişilerle döviz cinsinden veya dövize endeksli bedeller içeren gayrimenkul satış, gayrimenkul kiralama ve iş sözleşmeleri haricindeki sözleşmeleri akdetmeleri mümkündür.

2- Döviz Ödeme yapılmayacak Haller

Yerleşik kişiler kendi aralarında akdedecekleri; aşağıda belirtilenler dışında kalan danışmanlık, aracılık ve taşımacılık dâhil hizmet sözleşmelerinde, sözleşme bedelini ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerini döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştıramazlar.

Y.M.M. Murat GÖKTAŞ

www.ndgdenetim.com

Salı, 14 Mayıs 2024 14:31

KDV BEYANNAMESİNDE PÜF NOKTALAR

Değerli okurlar, son dönemlerde KDV Kanunu ile bazı diğer kanunlarda sıkça değişiklik meydana gelmiştir. Dolayısıyla bu değişikliklerin takibi ve uygulaması ise bizler için ayrı bir önem arz etmektedir. Şimdi KDV beyannamesi hazırlarken önemli gördüğümüz püf noktaların neler olduğuna bir değinelim.

BİNEK ARAÇLARA AİT BENZİN, BAKIM GİBİ GİDERLERE AİT KDV’NİN %30’U KDV BEYANNAMESİNE DAHİL EDİLEMEZ

Bilindiği üzere, 7194 sayılı Kanun vergisel anlamda bir çok düzenleme getirmiştir. Bu düzenlemelerden en dikkat çekici olanı ise binek araçlara ait benzim, bakım , temizlik gibi giderlere ait düzenlenen belgelerde yer alan KDV’nin %30’unun KKEG olarak dikkate alınması gerektiğidir.

1.000 TL’lik bir bakım giderine ait bir faturada KDV 180 TL olup bunun da tamamının değil

(180*0,30=) 54 TL’sinin 191 İndirilecek KDV hesabı yerine Kanunen Kabul Edilmeyen Giderler hesabında takip edilmesi gerekmektedir.

ZAYİ OLAN MALLARIN BİR KISMININ KDV’Sİ KDV BEYANNAMESİNE KONU EDİLEBİLECEKTİR

Bilindiği üzere, daha önceki düzenlemelerde zayi olan mallara ait yüklenilen KDV’nin tamamı indirim hesaplarından çıkartılmakta idi. Ancak, 7104 sayılı Kanunun 9.maddesi ile birlikte yeni bir düzenlemeye gidilmiştir. Buna göre; faydalı ömrünü tamamlamadan zayi olan veya istisna kapsamında teslim edilen amortismana tabi iktisadi kıymetlere ilişkin yüklenilen katma değer vergisinin kullanılan süreye isabet eden kısmı indirilebilir.

Böylece zayi olan mal faydalı ömrünü tamamlamadan zayi olmuş ise faydalı ömrüne isabet eden KDV indirim zayi olunan döneme ait KDV Beyannamesinde indirim hesaplarından çıkartılmayacak, kalan kısım indirim hesaplarından çıkartılıp ilave KDV olarak beyan edilecektir.

2020 YILINA AİT BİR FATURADA YER ALAN KDV 2021 YILININ SONUNA KADAR 191 HESABA ALINABİLİR

Yukarıda da belirttiğimiz üzere, 7104 sayılı Kanun ile vergi mevzuatımızla önemli düzenlemelere gidilmiştir. 7104 sayılı Kanunun 8 inci maddesi ile 3065 sayılı KDV Kanununun 29.maddesinin 3.fıkrasında değişikliğe gidilmiştir.

Buna göre, İndirim hakkı vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu takvim yılını takip eden takvim yılı aşılmamak şartıyla, ilgili vesikaların kanuni defterlere kaydedildiği vergilendirme döneminde kullanılabilir.

Böylece, mükellefler kendilerine geç gelen faturalara ait KDV’yi yıl sonu değil, takip eden yılın sonuna kadar indirim konusu yapabileceklerdir.

DAHİLDE İŞLEME İZİN BELGESİ KAPSAMINDA SATIN ALINAN MALLARIN İHRAÇ KAYITLI SATIŞINDA KDV İADESİ

DİİB kapsamında KDV ödemeksizin yurtiçi ve yurtdışından satın aldığı girdileri kullanarak ürettiği malı 3065 sayılı Kanunun (11/1-c) maddesi kapsamında ihraç kayıtlı olarak teslim eden bir mükellefin iade alacağı KDV tutarı, ihraç kayıtlı teslim bedeli ile DİİB kapsamında aldığı girdilerin bedeli arasındaki farka GENEL VERGİ ORANI uygulanmak suretiyle bulunacak tutarı aşamayacaktır. Yüzde 8 KDV oranına tabi ürünlerin ihraç kayıtlı satışını yapan şirketlerde de bu hesaplama yapılırken %8 değil  %18 dikkate alınmalıdır.

MATRAH TUTAR (TL)

KDV TUTAR (TL)

İhraç kayıtlı teslim

3.125.000

250.000

KDV ödemeksizin yurtiçi ve yurtdışından satın alınan girdi

1.250.000

100.000 

ARADAKİ FARK

1.875.000

İadesi talep edilebilecek KDV= (3.125.000 – 1.250.000*0,18=)                  337.500 TL

YABANCILARA VERİLEN SAĞLIK HİZMETLERİNE AİT TUTARLARIN KDV BEYANNAMESİNDE GÖSTERİLMESİ

Bu istisna kapsamında yapılan hizmetler, hizmetin yapıldığı vergilendirme dönemine ait KDV beyannamesinin “İstisnalar-Diğer İade Hakkı Doğuran İşlemler” kulakçığının, “Tam İstisna Kapsamına Giren İşlemler” tablosunda, 334 kod numaralı “Yabancılara Verilen Sağlık Hizmetlerinde İstisna” satırı aracılığıyla beyan edilir. Bu satırın “Teslim ve Hizmet Tutarı” sütununa istisnaya konu hizmetlerin KDV hariç tutarı, “Yüklenilen KDV” sütununa bu hizmetlere ilişkin alış ve giderlere ait belgelerde gösterilen toplam KDV tutarı yazılır. İade talep etmek istemeyen mükellefler, “Yüklenilen KDV” sütununa “0” yazmalıdır.

TRANSİT TİCARET YAPAN ŞİRKETLER BUNUN İÇİN ALDIKLARI PARAYI BEYANANMEDE NASIL GÖSTERECEKLER

Transit ticaret çok basit bir anlatılma yurt dışında satın alınan veya imal edilen bir malın yurt içine getirilmeksizin yurt dışında tesliminin yapılmasıdır. Dolayısıyla transit ticaret işlemleri 365 sayılı KDV Kanununun konusuna girmemektedir. Ancak KDV beyannamesinde “Kısmi İstisna Kapsamına Giren İşlemler” bölümünde 235 kodlu satırda beyan edilmelidir.

İKİNCİ EL MOTORLU KARA TAŞITI TİCARETİYLE İŞTİGAL EDEN MÜKELLEFLERİN KDV BEYANI

22 Mart 2019 tarihli ve 30722 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 21 Mart 2019 tarihli ve 845 sayılı Cumhurbaşkanı Kararının yürürlüğe girdiği 22/03/2019 tarihinden itibaren ikinci el motorlu kara taşıtı ticaretiyle iştigal eden mükelleflerce;

– %1 KDV oranı uygulanarak satın alınan binek otomobillerinin tesliminde %1,

– %18 KDV oranı uygulanarak satın alınan binek otomobillerinin tesliminde %18

KDV oranı uygulanacaktır.

Bir başka deyişle, ikinci el motorlu kara taşıtı ticaretiyle iştigal eden mükelleflerce satın alınan araçların tesliminde, bu araçların alımında uygulanan katma değer vergisi oranı uygulanacaktır.

TAM İSTİSNA TESLİMLERİNE AİT KUR FARKLARININ İADESİ

Tam istisna kapsamındaki bir işlemin gerçekleşmesinden sonra, söz konusu işleme ilişkin mal ve hizmet alımlarına ait kur farkları ortaya çıkabilmekte olup, söz konusu kur farkı üzerinden ödenen KDV’lerin tam istisna kapsamındaki işlemin gerçekleştiği vergilendirme dönemine ilişkin yüklenilen KDV hesabına dahil edilerek iadesinin talep edilmesi mümkündür.

DEVREDEN KDV VARSA ARA DÖNEMLER İÇİN DÜZELTME KDV BEYANNAMESİ VERMEYE GEREK YOK

60 Nolu KDV Sirkülerine göre

"Düzeltme beyannamesinin verildiği dönemden en son vergilendirme dönemine ait KDV beyannamesine kadar, bu düzeltme neticesinde aradaki vergilendirme dönemlerinde ödenecek bir vergi çıkmaması kaydıyla, her bir dönem için ayrı ayrı düzeltme beyannamesi verilmesine gerek bulunmamaktadır. Dolayısıyla bu tür durumlarda düzeltmenin yapıldığı vergilendirme dönemi ile en son vergilendirme dönemine ilişkin, düzeltme beyannamesi verilmesi yeterli olacaktır."

Böylece bir şirketin devreden KDV’si varsa aradaki dönemler için her aya ilişkin düzeltme KDV beyannamesi vermeye gerek yok.

Örneğin Mayıs 2017 de beyannamenin hatalı olduğunu Nisan 2019’da fark ettiysek sadece Mayıs 2017 ve Nisan 2019 KDV beyannamelerini düzeltmemiz yeterli olacaktır.

GAYRİMENKUL SATIŞ KAZANCINA AİT KDV İSTİSNASINDA 190 DEVREDEN KDV BAKİYESİ VARSA DİKKAT!

Gayrimenkul satış kazancı istisnasında KDV istisnasından yararlanan bir şirketin sürekli devreden KDV si varsa istisnadan yararlanması riske girmektedir.

KDV Kanununun 17/4-r bendinde 2 yılı aşkın süredir aktifte yer alan gayrimenkul satışlarının KDV den istisna edildiği ifade edilmiştir. Oysa, bu maddenin devamındaki bir cümle sıklıkla göz ardı edilmektir. Maddenin devamındaki cümle aşağıdaki gibidir;

İstisna kapsamında teslim edilen kıymetlerin iktisabında yüklenilen ve teslimin yapıldığı döneme kadar indirim yoluyla giderilemeyen katma değer vergisi, teslimin yapıldığı hesap dönemine ilişkin gelir veya kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak dikkate alınır.

Gayrimenkulün satın alındığı tarihten satışa konu edildiği tarihe kadar indirimle giderilemeyen KDV için aşağıdaki kayıt yapılacaktır;

--------------------------------------/---------------------------------------

770 GENEL YÖN.GİD.

                                         391 HESAPLANAN İLAVE KDV     

-------------------------------------------------------------------------------

08.06.2020

Dr. Koray Ateş
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

https://www.muhasebetr.com/yazarlarimiz/koray/0315/

Salı, 14 Mayıs 2024 14:21

EMEKLİLERDE EMLAK VERGİSİ

Mayıs ayının emlâk vergisi için birinci taksitin ödenme ayı olmasını da nazara alarak, bu yazımı emlâk vergisi ile ilgili bir konuya ayırayım, daha doğrusu daha öncede yazdığım bir konuyu tekrar özetle hatırlatayım istedim.

Emlâk Vergisi Kanunu ile (md.8/2) Bakanlar Kurulu’na (Anayasa değişikliği sonrası Cumhurbaşkanı’na) “gelirleri münhasıran kanunla kurulan sosyal güvenlik kurumlarından aldıkları aylıktan ibaret bulunanların (…), Türkiye sınırları içinde brüt 200 metrekareyi geçmeyen tek meskeni olması (intifa hakkına sahip olunması hali dahil)” halinde, bu meskenlerine ait vergi oranını sıfıra kadar indirme yetkisi verilmiştir. Kanunda ayrıca bu hükmün, yukarıda belirtilenlerin tek meskene hisse ile sahip olmaları halinde hisselerine ait kısım hakkında da uygulanacağı, ancak belli zamanda dinlenme amacıyla kullanılan meskenler hakkında uygulanmayacağı da vurgulanmıştır.

Cumhurbaşkanı’na tanınan yetkinin verginin yasallığı ilkesine aykırılığı tartışmalarını şimdilik bir kenara bırakıyorum. Bu yetki 20 / 12 / 2006 tarih ve 2006/11450 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile 2006 ve sonraki yıllar için kullanılmıştır. Anılan kararname uyarınca sıfır vergi uygulaması 2024 yılı için de söz konusudur.

Bu olanaktan sadece Türk kanunlarına göre kurulmuş sosyal güvenlik kurumundan emekli aylığı, vefat etmiş baba, eş gibi kimseler dolayısıyla bağlanan ölüm aylığı gibi aylık alanlar yararlanabilirler. Yabancı ülkelerin sosyal güvenlik kurumundan emekli aylığı alanlar bu olanaktan yararlanamazlar.

Başkaca geliri olanlar

Bu olanaktan yararlanabilmek için bir önemli koşul da “gelirin münhasıran sosyal güvenlik aylığından ibaret” olmasıdır. Başkaca geliri olanlar bu olanaktan yararlanamazlar. Örneğin emekli aylığının yanı sıra ticari veya serbest meslek faaliyeti ile uğraşanlar, kira geliri olanlar, sosyal güvenlik destek primi ödeyerek ücretli çalışmaya devam edenler bu olanaktan yararlanamazlar.

Buradaki gelirin sadece “sosyal güvenlik aylığından ibaret” olması koşulunun sınırları önemlidir. Bunun bir sınırı olmak gerekir. Bu sınırı, gelir vergisi konusuna giren gelir şeklinde çizmek gerekir. Yoksa bir emekliye piyangodan ikramiye çıkması veya emeklinin arabasını satması halleri de gelirdir. Emekliler birikimlerini, vadeli mevduat yapmak, hazine bonosu almak, fon veya repo işlemleri yoluyla da değerlendirebilirler. Bu şekildeki gelirler, menkul sermaye iradı olarak gelir vergisinin konusuna girmekle birlikte hayatın olağan akışının getirdiği gelirlerdir. Bence bunları da ayrı düşünmek gerekir. Zaten bu nedenle Maliye Bakanlığı’nın 45 sayılı Emlâk Vergisi Genel Tebliği’nde yapılan açıklamaya göre 2023 yılında menkul sermaye iradı gelirleri 150 bin lirayı geçmeyenlerin bu gelirleri, “sıfır oranlı vergi”den yararlanmaya engel kabul edilmeyecektir.

Bu olanaktan yararlanmak isteyenlerin, bu tek meskende bizzat oturuyor olması gerekmemektedir. Örneğin İstanbul’daki meskenini oğluna bedelsiz tahsis edip, kendisi kızının İzmir’deki evinde oturan veya kendisi kirada oturan ve başka bir geliri olmayan emekli kişi de bu olanaktan yararlanabilir. Ancak kendi meskenini kiraya verip, kendisi de kirada oturan bir emeklinin durumu biraz karışıktır. Bence bu emekli, emekli maaşının yanı sıra kira geliri elde ettiği için, başkaca geliri olmama koşulunu ihlal ettiğinden söz konusu olanaktan yararlanamaz. Ancak Maliye Bakanlığı 38 sayılı Emlâk Vergisi Genel Tebliği’nde “sahibi olduğu konutu tek meskenini kiraya verip, kirada oturanlar da diğer şartları taşımaları kaydıyla indirimli vergi oranından faydalanabileceklerdir.” açıklamasını yapmıştır.

Tek mesken koşulu

Tek meskene sahip olma koşulu, başkaca bir taşınmaza sahip olmama şeklinde anlaşılmamalıdır. Bir emeklinin, gelir getirmeyen başkaca bir dükkân, arsa veya araziye sahip olması, koşulun ihlali olarak kabul edilmemektedir.

Tek meskenin yılın belli dönemlerinde kullanılan yazlık ev, devre mülk, bağ veya yayla evi olması halinde, bu meskenler için söz konusu olanaktan yararlanmak mümkün değildir. Ancak bu taşınmazlarda sürekli oturulması, ikâmet edilmesi halinde, diğer koşulların da varlığı halinde sıfır vergi olanağından yine yararlanmak mümkündür.  

Emekli aylığı alanların tek meskene hisseli olarak sahip olmaları durumunda da bu sıfır oranlı vergi olanağından kendi hisseleri için yararlanmaları mümkündür. Bu durumda sıfır oranlı vergi, meskenin vergi değerinin hisseye isabet eden kısmına uygulanacaktır. Ancak burada meskenin büyüklüğünün 200 metrekare sınırını aşmama koşulunun, hisse nispetine göre değil, meskenin tamamı üzerinden ele alınması gerekmektedir.

Bu olanaktan yararlanmak için meskenin kat mülkiyeti tesis edilmiş bina olması koşulu söz konusu değildir. İntifa hakkı tesis edilen binalarda ise hak malikten, koşulları taşıyan intifa hakkı sahibine geçmektedir.

Bu olanaktan yararlanmak için ilgili Belediye’ye basılı örnekleri belediyelerde bulunan matbu –koşulların oluştuğuna dair- bir taahhütname verilmesi gerekli ve yeterlidir. Bu taahhütnameyi vermiş olanların, tekrar vermelerine gerek yoktur. Bu taahhütnameye de herhangi bir belge eklenmesine de gerek yoktur. Koşulların ortadan kalkması halinde, koşulların yitirildiği yıl durumun bir dilekçe ile yine belediyeye bildirilmesi gerekmektedir. Bumin DOĞRUSÖZ

https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/emeklilerde-emlak-vergisi/742752

Enflasyon Düzeltmesi uygulamasında, vergisel sonuçlarının doğru olarak gerçekleştirilmesi için muhasebe kayıtlarında, her ne kadar bilanço düzeltilse de Gelir Tablosunda ve beyannamelerde dikkate alınması gerekli önemli işlemler vardır.

Bu işlemlere titizlikle dikkat edilmediğinde ve tabirimizi mazur görün; kulaktan dolma bilgilerle hareket edildiğinde müşterinize daha fazla vergi ödetmek durumuna düşebilirsiniz. Oysa ki hiçbir vergi etkisi olmayacak bazı özel durumlarda, beyannamelerde dikkate alınan KKEG tutarları ve dikkate alınması gereken (unutulmaması gereken) Diğer İndirimler tutarları doğru tutarları ile yer verilmesi, ödenecek gelir veya kurumlar vergisi tutarına doğrudan etki edecektir.

Bu genel girişimizde “Üstad, hangi konuyla ilgili bu söyledikleriniz?” diye sorunuzu duyar gibiyim.

Konumuz; 31.12.2023 düzeltmesine tabi tutulan amortismana tabi olmayan bir iktisadi kıymetin (örneğin stokların) 2024 yılında satışından doğan zararın, 2023 yılı sonu düzeltmesinden kaynaklanan enflasyon fark hesabı tutarına tekabül eden kısmının kanunen kabul edilmeyen gider olarak dikkate alınacak olması ile ve 2023 yılı sonunda yapılan düzeltmelerde alınmış avans tutarlarına ilişkin olarak oluşan enflasyon fark hesabı tutarlarının, avans hesabının muhasebe kayıtlarında kapatılması sırasında 649 Diğer Gelirler olarak dikkate alınan  gelir tutarının beyannamede Diğer İndirim olarak dikkate alınması gereği ile ilgili.

Bir örnek üzerinden konumuzu daha da açalım.

X müteahhidi, (A) alıcısı ile 2021 yılında sözleşme yaparak bir adet konutu 5.000.000 TL üzerinden satmayı taahhüt etmiş ve alacak tutarını da konutun tamamlanıp, alıcıya teslim edilip tapuda tescil edilinceye kadarki süreçte peyder pey ödenmesi şartını alıcıya getirmiştir. Alıcı bu ödemeyi tek seferde 2022 yılı Temmuz ayında yapmış, ancak tapuya tescil işlemi 2024 yılının Mart ayında gerçekleşmiştir. Müteahhit alıcıdan tahsil ettiği 5.000.000 TL tutarı Alınan Avanslar hesabına kaydetmiştir.

X müteahhidi, alıcıya teslim edeceği konutu 2023 Kasım ayında tamamlamış ve konut için yapılan tüm harcamaları, maliyet unsurlarını ve aldığı avans tutarını 31.12.2023 yılı sonunda enflasyon düzeltmesine tabi tutmuştur. Konut için yapılan maliyet tutarının düzeltme öncesi değeri; 4.000.000 TL iken düzeltme sonrası değeri 11.000.000 TL ye çıkmış (7.000.000 TL enflasyon fark tutarı), alınan avans tutarının düzeltme öncesi değeri 5.000.000 TL iken düzeltme sonrası değeri 9.200.000 TL ye çıkmıştır (4.200.000 TL enflasyon fark hesabı).

İLGİLİ HESAP

152-Mamuller

340-Alınan Sipariş Avanslar

Düzeltme Öncesi Tutar

4.000.000,00 TL

5.000.000,00 TL

Enflasyon Fark Hesabı

7.000.000,00 TL

4.200.000,00 TL

Düzeltme Sonrası Tutar

11.000.000,00 TL

9.200.000,00 TL

 

698-Enflasyon Düzeltme Hesabı

4.200.000,00 TL

7.000.000,00

Alacak Bakiyesi

2.800.000,00

570-GYK hesabına aktarılır.

İlk Avans Alış Kaydı:

102-BANKALAR

5.000.000,00

340-ALINAN SİPARİŞ AVANSLARI

5.000.000,00

698.340.ENFLASYON DÜZELTME HESABI-ALINAN SİPARİŞ AVANSLARI

4.200.000,000

340.698-ALINAN SİPARİŞ AVANSLARI ENFLASYON FARK HESABI

4.200.000,00

İnşa Maliyetleri Düzeltme Kaydı

152.698. MAMÜLLER ENFLASYON FARK HESABI

7.000.000,000

698.152. ENFLASYON DÜZELTME HESABI- MAMÜLLER

7.000.000.000

Konutun teslimi ile birlikte ilgili hesapların dönem sonunda kapatılması:

Satış Kaydı:

340-ALINAN SİPARİŞ AVANSLARI

9.200.000,00

102-BANKALAR

(KDV tahsili)

50.000,00

600-YURT İÇİ SATIŞLAR

5.000.000,00

391-HESAPLANAN KDV

50.000,00

649-DİĞER OLAĞAN GELİRLER (*)

4.200.000,00

 (*) KV beyannamesinde Zarar olsa dahi indirilecek istisna ve indirimler bölümünde yer alan “Diğer İndirimler” satırında beyan edilerek kurum kazancından indirilecektir.

Maliyet Kaydı:

622-SATILAN HİZMET MALİYETİ

11.000.000,00

152-MAMÜLLER

(Fark Hesabı Eklenmiş Hali)

11.000.000,00

Satış Karı / Zararının Hesabı İle Kanunen Kabul Edilmeyen Gider Tutarının Tespiti:

Satış Hasılatı  (Müşteriden Tahsil Edilen) Tutarı:

5.000.000,00

Satış Maliyeti (Düzeltme Dahil)

(11.000.000,00)

Satış Zararı

(6.000.000,00)

2023 sonu enflasyon düzeltmesinden kaynaklanan düzeltme farkı

7.000.000,00

Kanunen Kabul Edilmeyen Gider Olarak Dikkate Alınacak Satış Zararı Tutarı

(6.000.000,00)

Buraya kadar olan tespitlerimizde; işletmenin KKEG ve Diğer İndirim Tutarının birlikte dikkate aldığımızda; ilk bakışta 6.000.000 – 4.200.000= 1.800.000 TL tutarın safi kurum kazancına ilave olarak geleceğini düşünebiliriz.

Oysaki, işletme toplam 5.000.000 TL tahsil ettiği müşterisine, 11.000.000 TL ye mal ettiği bir gayrimenkulünü vererek esasen 6.000.000 TL zarar etmiştir.

Ancak bu zarar tutarı enflasyon düzeltmesinden kaynaklanan farktan geldiği için de zarar olarak kabul edilmeyecek ve ne kar ne zarar oluşmayacaktır. 

Bu durumun net bir şekilde tetkiki ve beyanname unsurlarının doğru olarak doldurulması için her bir muhasebe kaydı ile oluşan, hasılat, gelir ve maliyet kalemleri birlikte dikkate alınarak Gelir Tablosu oluşturulmalı ve bu işlemin Dönem Ticari Kar/Zararı bu suretle hesaplanmalıdır. Bundan sonra da ortaya çıkan Ticari Kar/Zarar tutarı ilgili KV beyannamesine öncelikle Ticari Kar/Zarar satırına dahil edildikten sonra da; KKEG olarak dikkate alınacak satış zararı tutarı ve Diğer İndirim olarak dikkate alınacak tutarın beyannamede sırasıyla ilave ve indirim unsuru olarak beyannamede yer verilerek nihai işlemlerin sonunda Dönem Safi Kurum Kazancı hesaplanmış olacaktır.

Şimdi bu anlattıklarımızı gelin sırasıyla uygulayalım:

SATIŞTAN SONRA GELİR TABLOSU DURUMU:

 (İşletmenin diğer gelir ve giderleri varsayım olarak ihmal edilmiştir)

YURT İÇİ SATIŞLAR

5.000.000,00

SATILAN HİZMET MALİYETİ

11.000.000,00

BRÜT SATIŞ ZARARI

(6.000.000,00)

DİĞER OLAĞAN GELİRLER

4.200.000,00

DÖNEM ZARARI (TİCARİ ZARAR)

(1.800.000,00)

BEYANNAMEDE DURUM:

(İşletmenin diğer gelir ve giderleri varsayım olarak ihmal edilmiştir)

TİCARİ BİLANÇO ZARARI

(1.800.000,00)

KANUNEN KABUL EDİLMEYEN GİDERLER

6.000.000,00

İNDİRİME ESAS TUTAR =

4.200.000,00

DİĞER İNDİRİMLER

(4.200.000,00)

SAFİ KURUM KAZANCI

0,00

Görüldüğü üzere bu aşamalar kat edildikten sonra, KV beyannamesinde bu işlem için safi kurum kazancı oluşmamıştır. Ancak ilk değerlendirmelere göre hareket edilseydi işletmenin 1.800.000,00 TL kazancı oluştuğu düşünülerek ilave vergi oluşturulmuş olabilirdi. Bu işlemlere adım adım dikkat edilmesi işlemlerin sağlıklı ve doğru bir şekilde sonuçlandırılması bakımından önem arz etmektedir.

Bu tespitlerimizin yapılmasında ve uygulamanın en başından beri bizlere Enflasyon Düzeltmesine uygulamasının detay ve ince noktalarını anlamamız ve yorumlamamızda desteğini esirgemeyen ve muhasebe meslek camiasına gerek sunumları ve gerekse sosya medya paylaşımları ile değer katan kıymetli üstadım, Sayın Selahattin GÖKMEN’e de buradan teşekkürlerimizi iletelim.

Yazımızın tüm okuyucularımıza yararlı olması dileklerimle.

Abdullah KİRAZ

Yeminli Mali Müşavir

https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/enflasyon-duzeltmesinde-atikler-disinda-kalan-varliklarin-satis-zararlarinin-ince-hesabi/742798

( Özelge; 29.03.2024 Tarih ve : E-11395140-105[VUK-3-26]-438223 Sayılı)
* Ticari ve zirai kazancın elde edilmesi veya idame ettirilmesi (işletme kayıtlarına hasılat olarak girmesi veya ticareti yapılacak mal veya hizmetin maliyetiyle ilgisi olması) ile ilgili olmak şartıyla;
> Dava veya İcra safhasında bulunan alacaklarla,
> Dava veya İcra safhasında olmayan ancak yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemiş bulunan ve 2024 yılı için 14.000,00 TL'yi aşmayan teminatsız alacaklar şüpheli alacak sayılmakta,
> Bu mahiyette/şartları haiz olmayan alacaklar için ise şüpheli alacak kaydına imkân bulunmamaktadır.
* Bir alacağın dava veya icra safhasında olduğunun kabulü için ise, mahkemeye dava, icraya takip için dilekçe verilmiş olması ve söz konusu başvuruların ciddiyetle takip edilmesi gerekmektedir.
* Dava ve icra takibinin mükellef tarafından kendi adına yapılması gerekir.
* Dava veya icra takibine başlanıldığı yılda karşılık ayrılması gerekmekte olup, şüpheli hale geldiği hesap döneminde karşılık ayrılmayan alacaklar için daha sonraki dönemlerde şüpheli alacak karşılığı ayrılması mümkün olmamaktadır.

Bakanlığın konu hakkında bir Tebliğ veya sirküler çıkarmasında yarar vardır. Çıkarmaz ise mükelleflere tavsiyem, giderleştiremedikleri ROFM tutarları için ihtirazi kayıtla beyanname vererek dava yoluna gitmeleridi

Daha önceki yazılarımda, enflasyon düzeltmesiyle ilgili çeşitli sorunlara değinmiştim. Konuyu kazıdıkça daha neler çıkıyor inanamazsınız. İşte size bir sorun daha!

Öncelikle konu çok teknik olduğu için düzeltme işlemine aşina olmayanlar yazıyı anlamakta güçlük çekebilirler, kusura bakmasınlar. Ancak konuya aşina olanlar anlatmak istediğimi kolayca anlayacaklardır.

Stoklar, sabit kıymetler, yapılmakta olan yatırımlar, iştirakler ve bağlı ortaklıklar gibi parasal olmayan aktif kıymetlerin maliyet bedeli içerisinde yer alan reel olmayan finansman giderleri (ROFM) düzeltme esnasında dikkate alınmıyor. Yani bu kıymetlerin ROFM dışında kalan maliyet bedelleri düzeltme katsayısıyla çarpılarak düzeltiliyor. Bunun nedeni, yapıldığı dönemdeki enflasyon artışına tekabül eden finansman giderinin yatırımcıya aslında reel anlamda bir maliyetinin olmadığının kabul edilmesi. Kanunda da ROFM, "her türlü borçlanmada, borç tutarlarına (yabancı para üzerinden borçlanmalarda borcun alındığı tarihteki Türk Lirası karşılıklarına), borcun kullanıldığı döneme ait TEFE artış oranının uygulanması suretiyle hesaplanan tutarı" olarak tanımlanıyor. Kanunda ROFM tutarının tespit yöntemleri var ama uzatmamak için bu teknik konuya girmeyeceğim. Matematiksel hesaplamalardan öte bir şey olmadığı malumunuz.

Kanun koyucu maliyet içerisinde yer alan ROFM kısmının yatırımcıya reel bir maliyet getirmemiş olması nedeniyle, düzeltmeye tabi tutulup ilave müstakbel giderler (satılan mal maliyeti, amortisman gideri, sabit kıymetin satılması halinde satış maliyeti gibi) yaratmasını istemediği için haklı olarak ROFM tutarını düzelttirmiyor.

Ancak düzeltme sonucunda ROFM kayıtlardan çıkarıldığı (daha doğrusu düzeltilmiş değer içerisinde yer almadığı) için, işletmenin katlandığı bu finansman maliyetleri kayıtlar üzerinde giderleştirilememiş oluyor.

Örneğin 2023 yılında satın alınan 10.000.000 TL fatura bedelli bir kamyon için 5.000.000 TL faiz gideri ödendiğini ve bunun tamamının ROFM olduğunu varsayalım. Bu durumda kamyonun düzeltme öncesi bilançosunda maliyet bedeli 15.000.000 TL, birikmiş amortismanı da 3.000.000 TL olacaktır. Bu kamyonun satın alındığı aya ilişkin düzeltme katsayısının 1,6 olduğunu varsaydığımızda, taşıtın düzeltilmiş değeri (10.000.000x1,6) 16.000.000 TL, birikmiş amortismanı da (16/15x3.000.000) 3.200.000 TL olacaktır.

Dikkat edilecek olursa, ROFM tutarı olan 5.000.000 TL örtülü de olsa kayıtlardan çıkarılmış olmaktadır. Dolayısıyla işletmenin fiilen katlandığı bu gider tutarının yalnızca 2023 yılı amortisman tutarı olan 1.000.000 TL'si gider yazılabildi, 4.000.000 TL'si ise yazılamadı.

Bu noktada çıkan haksızlığı gidermek maksadıyla Maliye inisiyatif kullanarak, 555 no.lu Vergi Usul Kanunu (VUK) Genel Tebliği ile, her ne kadar VUK'nun mük. 298/A maddesinde böyle bir düzenleme olmasa da, 2003 düzeltmesine yönelik VUK geçici 25. maddesinde yer alan hükümden esinlenerek amortismana tabi iktisadi kıymetler (ATİK) için sorunu çözdü. Tebliğe göre ATİK'ler içinde yer alan ve 2023 sonu itibariyle henüz itfa edilmemiş olan ROFM tutarları, 2024 yılından başlayarak 5 yılda ve 5 eşit taksitte beyanname üzerinde indirilebilecek. Bu durumda, örnekteki mükellef, 2023 sonu itibariyle itfa edemediği 4.000.000 TL ROFM tutarını 2024 ve müteakip 4 yılda 5 eşit taksitte (her yıl için 4.000.000/5= 800.000 TL) beyanname üzerinde indirebilecek. Bu indirimin geçici vergi dönemlerinde de yapılabilmesi mümkün. Buna göre, bu tutarın 1/4'ü mükellef tarafından 2024/1. geçici vergilendirme döneminde de beyannameden indirim konusu yapılabilir.

Tabii ki Maliye'nin bu düzenlemesi oldukça isabetli oldu. Ama eksik kaldı, çünkü sorun sadece ATİK'ler için çözüldü. Stoklar, amortismana tabi olmadığı için arsalar, yapılmakta olan yatırımlar ve iştirakler için ise devam ediyor.

Gerçi stoklar için pratikte çok sınırlı mükellef bu sorunla karşılaşacaktır. Çünkü stokların düzeltilmesinde genellikle toplulaştırılmış yöntemler uygulandı ve bu yöntemleri kullananlar için stokların maliyet bedeli içerisinde yer alan ROFM'un ayrıştırılması ihtiyari bırakıldı. Aleyhlerine olduğu için bu yöntemi kullanan hiç bir mükellef de 2023 düzeltmesinde stokların içerdiği ROFM tutarlarını ayrıştırmadı. Bu nedenle, stok düzeltmesinde toplulaştırılmış yöntemi kullanan mükelleflerin kayıtlarındaki düzeltilmiş stoklar ROFM da içeriyor.

Bununla birlikte, gerçek yöntemi kullanan ve ROFM ayrıştırması yapmak zorunda kalan sınırlı sayıdaki mükellef için ROFM tutarlarının giderleştirilememesi sorunu ortaya çıkıyor. Çünkü ROFM ayrıştırması yapılan stok satıldığında, normalde satılan mal maliyetine gitmesi gereken ROFM tutarları kayıtlarda yer almadığından giderleştirilemeyecek. O halde bunların da ilgili olduğu stoklar satıldığında, beyanname üzerinde indirilebilmesi lazım.

Aynı şey amortismana tabi tutulmadığı için arsalar ve iştirak maliyetleri içindeki ROFM için de geçerli. Bunlar amortismana tabi olmadığından, 2024 ve devamında beş yılda ve beş eşit taksitte indirilmesi söz konusu değil. Zaten bu kıymetler satılmadığı müddetçe içerdiği ROFM giderleştirilmesi de söz konusu olmaz. Ancak satıldığında kayıtlarda yer almadığı için satış maliyetine gitmeyecek olan ROFM tutarının satışın yapıldığı dönem beyannamesinde indirilebilmesi gerekir.

Bir önemli mesele de yapılmakta olan yatırımlar (258 Hesap) içindir. 31.12.2023 bilanço düzeltmesinde düzeltmeye konu olan devam eden yatırım harcamaları içindeki ROFM tutarları ayrıştırıldı. Ancak bunlar henüz ATİK olmadığından, Tebliğde belirtilen 2024 ve müteakip 4 yılda beş eşit taksitte indirilebilmesi mümkün olmayacak. (Bu konuda Maliye'nin de önceki uygulama döneminde verdiği bir özelgesi var). Dolayısıyla yapılmakta olan yatırım harcamaları 2024 ve devamında bitip de ATİK olarak aktifleştirildiğinde kayıtlarda yer almadığı için amortismana tabi tutulamayacak olan ROFM tutarlarının, ATİK olarak aktifleştiği yıldan başlamak üzere 5 yılda ve 5 eşit taksitte indirilebilmesi gerekir.

Tabii bunlar benim şahsi görüşlerim. Maliye ne der bilemiyorum. Ancak giderleştirilemediği için ATİK içinde yer alan ROFM tutarlarının beyanname üzerinde indirimine ışık yakan Maliye'nin, stoklar, arsalar, iştirakler ve yapılmakta olan yatırımlar içinde yer alan ROFM tutarları için de aynı ışığı yakması gerekir. Çünkü Maliye'nin inisiyatif alarak 555 no.lu VUK Genel Tebliğinde yaptığı bu düzenleme, herhangi bir Kanun hükmüne değil, geçici 25. maddenin delaletine dayanıyor. Yani Maliye burada mükellef lehine akla yatkın bir yorum yapmış oldu. Aynı yorumu yukarıda belirttiğim konular hakkında da yapması gerekir.

Bu nedenle, Bakanlığın konu hakkında bir Tebliğ veya sirküler çıkarmasında yarar vardır. Çıkarmaz ise mükelleflere tavsiyem, giderleştiremedikleri ROFM tutarları için ihtirazi kayıtla beyanname vererek dava yoluna gitmeleridir. Matematiğini ortaya koyunca yargının mükellef lehine karar vereceğini düşünüyorum.


Haluk Erdem
BDO Türkiye Vergi Ortağı (YMM)
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

https://t24.com.tr/yazarlar/haluk-erdem/enflasyon-duzeltmesinde-reel-olmayan-finansman-maliyetlerinin-giderlestirilmesine-iliskin-onemli-bir-sorun,44797

Enflasyon Düzeltme İşlemine Tabi Tutulmuş Olan 2023 Hesap Dönemi Sonuna Ait Bilançoda Yer Alan Parasal Olmayan Kıymetlerden Amortismana Tabi Olmayan Kıymetlerin, 2024 Yılında Düzeltilmiş Değerlerinin Altında Bir Bedelle Satılması Halinde, Düzeltme Sonrası Değerle, Düzeltme Öncesi Değer Arasındaki Farka İsabet Eden Zarar, Gelir Veya Kurumlar Vergisi Matrahının Tespitinde Dikkate Alınmayacaktır. Ancak 2024 Yılı Enflasyon Düzeltmesinde Bu Hüküm Yoktur. Yani 2025 Yılında Yapılacak Amortismana Tabi Olmayan Emtia, Arsa ve Arazi Satışında Satış Bedeli 2023 Yılı Düzeltilmiş Değerinin Üstünde Olması Halinde 2024 Düzeltilmiş Değerinin Altında Olsa Bile Satış Zararı Kabul Edilir.

Bunun Haricinde 2024 Yılında Oluşacak Yenilikler aşağıdaYer Almaktadır.

2024 Enflasyon Düzeltmesinde Yenilikler

  • Taşıma Katsayısı= 2023 Yılından Devreden Parasal Olmayan İktisadi Kıymetler İçin Taşıma Katsayısı Kullanılır. 2023 Aralık Ayına İlişkin Y.İ. ÜFE 2024 Yılında İlk Defa Geçici Vergi Döneminde Yapılacak Enflasyon Düzeltmesinde Kullanılır.
  • Düzeltme Katsayısı= 2024 Yılında İlk Defa İşletme Kayıtlarına Alınan Parasal Olmayan İktisadi Kıymetler İçin Düzeltme Katsayısı Kullanılır.
  • Hareketli Ağırlıklı Düzeltme Katsayısı = İlk Defa Kullanılacak Stok Toplulaştırılmış Yöntem Olarak Hareketli Ağırlıklı Ortalama Yöntemi Kullanılacak Olup, Stok Devir Hızı Yöntemi Uygulanmayacaktır. Bu Yöntemi Seçenlerden Alt Ayrım Yerine Defteri Kebir Hesabı Bazında Düzeltme Yapmayı Tercih Edenler, Seçtikleri Bu Yöntemden 3 Yıl Boyunca Dönemezler.
  • Toplulaştırmış Yöntem Seçimi= Stok Toplulaştırılmış Yöntemlerden Seçimi Yaptıkları Geçici Vergi Döneminden 3. Hesap Döneminin Sonuna Kadar Dönemez.
  • R.O.F.M. Yöntem Seçimi= Reel Olmayan Finansman Maliyetlerine İlişkin “Toplam Finansman Maliyetinin Esas Alınması” Yöntemini Seçen Mükellefler Seçtikleri Bu Yöntemden, Seçimi Yaptıkları Hesap Dönemi Dâhil 3. Hesap Döneminin Sonuna Kadar Dönemeyeceklerdir.

>>>> 2023 Hesap Dönemi Sonuna Ait Bilançoya Ait Düzeltme İle Sınırlı Olmak Üzere, Amortisman Süresi Bitmemiş Olan Kıymetlere İlişkin Maliyet Veya Alış Bedelinden Düşülen Reel Olmayan Finansman Maliyetinden Amortisman Ayrılmamış Tutar, 2024 Ve Sonraki Hesap Dönemlerinde 5 Yılda Ve Eşit Taksitler Halinde Dönem Kazancının Tespitinde Gider Olarak Dikkate Alınabilecektir.

  • Düzeltme Sonrası Kar= 2023 Yılında Geçmiş Yıllar Kârı Hesabında Gösterilir. Vergiye Tabi Tutulmaz. 2024 Yılında İse Dönem Kazancının Tespitinde Dikkate Alınır.
  • Düzeltme Sonrası Zarar= 2023 Yılında Geçmiş Yıllar Zararı Hesabında Gösterilir. Zarar Kabul Edilmez. Düzeltmeye İlişkin Öz Sermaye Farklarına Mahsup Edilebilir. 2024 Yılında İse Dönem Kazancının Tespitinde Dikkate Alınır.
  • Vergi Matrahı= Vergi Matrahı Düzeltme Öncesi Rakamlar Dikkate Alınarak Hesaplanır. 2024 Yılında Vergi Matrahı Enflasyon Düzeltme Sonrası Rakamlar Dikkate Alınarak Hesaplanır.
  • Enflasyon Düzeltme İşlemine Tabi Tutulmuş Olan 2023 Hesap Dönemi Sonuna Ait Bilançoda Yer Alan Parasal Olmayan Kıymetlerden Amortismana Tabi Olmayan

Kıymetlerin, Düzeltilmiş Değerlerinin Altında Bir Bedelle Satılması Halinde, Düzeltme Sonrası Değerle, Düzeltme Öncesi Değer Arasındaki Farka İsabet Eden Zarar, Gelir Veya Kurumlar Vergisi Matrahının Tespitinde Dikkate Alınmayacaktır. Ancak 2024 Yılı Enflasyon Düzeltmesinde Bu Hüküm Yoktur. Yani 2025 Yılında Yapılacak Amortismana Tabi Olmayan Emtia Satışında Satış Bedeli 2023 Yılı Düzeltilmiş Değerinin Üstünde Olması Halinde 2024 Düzeltilmiş Değerinin Altında Olsa Bile Satış Zararı Kabul Edilir.

  • Geçmiş yıl Kar Zarar= 2023 Yılında Geçmiş Yıl Karları, Geçmiş Yıl Zararları Ve Dönem Net Karı, Dönem Net Zararı 698 Enflasyon Düzeltmesi Hesabına Aktarılarak Kapatılır. 2024 Yılında İse 2023 Yılından Gelen Düzeltmesi Sonrası Oluşan Geçmiş Yıl Karları İle Geçmiş Yıl Zararları Taşıma Katsayısı İle Düzeltmeye Tabi Tutulur.

Konuya İlişkin 165 Seri Nolu Vergi Usul Kanunu Sirkülerinde Aşağıdaki Açıklamalar Yer Almaktadır.
Öte yandan, mezkûr Kanunun mükerrer 298 inci maddesinin (A) fıkrasının (5) numaralı bendinde ise; “… Enflasyon düzeltmesine tâbi tutulan değerlerin elden çıkarılması halinde, bunlara ilişkin enflasyon düzeltme farkları maliyet addolunur…” hükmü yer almaktadır. Bu çerçevede, 1/1/2024 tarihinden itibaren yapılacak işlemlerde anılan maddenin uygulanması ve kazancın tespitinde en son düzeltilmiş değerlerin maliyet olarak kabul edilmesi; dolayısıyla enflasyon düzeltmesi yapılmış amortismana tabi olmayan iktisadi kıymetin elden çıkarılması halinde, bu işlem neticesinde oluşan kârın/zararın, bu işlemden önce yapılmış en son düzeltme işlemi baz alınarak belirlenmesi, amortismana tabi olmayan kıymetlerin düzeltilmiş değerinin altında bir bedelle satılması halinde, 2023 hesap dönemi sonu itibarıyla düzeltilmiş değerinin altında kalan kısmının zarar olarak kabul edilmemesi ve 2024 hesap döneminden itibaren yapılan enflasyon düzeltmesi işlemleri çerçevesinde oluşan maliyet artışı nedeniyle bir satış zararı doğması halinde ise bu zararın tamamının mali zarar olarak kabul edilmesi gerekmektedir.

Page 7 of 1214

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • KOMPLE YATIRIMLARDA İNDİRİMLİ KURUMLAR VERGİSİNDEN YARARLANMAK İÇİN YATIRIMIN BİTMESİNİ BEKLEMENİZE GEREK YOK! Komple yatırım yapan firmaların yatırımın devam ettiği süre zarfında başka…
  • SİGORTALILIK İPTALİ KAPSAMINDA SGK ZAMANAŞIMI! 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 93.…
  • SGK ASGARİ İŞÇİLİK UYGULAMASI VE ŞİRKETLER İÇİN RİSKLER Asgari işçilik uygulaması nedir? Asgari işçilik uygulaması SGK’nın kayıtdışı istihdamla…
Top