Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 93. maddesine göre prim ve diğer alacakları ödeme süresinin dolduğu tarihi takip eden takvim yılı başından başlayarak 10 yıllık zamanaşımına tâbidir.

Ancak, sigorta primi ve diğer alacaklarda zamanaşımı;  
* Mahkeme kararı sonucunda doğmuş ise mahkeme kararının kesinleşme tarihinden, 
* Kurumun denetim ve kontrolle görevli memurlarınca yapılan tespitlerden doğmuş ise rapor tarihinden,  
* Kamu idarelerinin denetim elemanlarınca kendi mevzuatı gereğince yaptıkları soruşturma, denetim ve incelemelerden doğmuş ise bu soruşturma, denetim ve inceleme sonuçlarının Kuruma intikal ettiği tarihten itibaren 10 yıl olarak uygulanmaktadır. 

Vergisel ve Gümrük alacaklar kapsamında çok farklı bir uygulama sonucu doğurmakta, örneğin SGK Denetmenleri / SGK Müfettişlerince rapor yazıldıysa bu tarihten itibaren 10 yıllık süre başlamaktadır. SGK Denetmenleri / SGK Müfettişlerince rapor yazılmasının prim alacağının doğmasından itibaren 10 yıldan önce veya sonrası olması hakkında bir hüküm bulunmamaktadır. Rapor sonrası 10 yıllık süreyi de dikkate alırsak SGK açısından zamanaşımının uygulanması pek mümkün görünmemektedir.

Ersan KARACA
Yeminli Mali Müşavir
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

Asgari işçilik uygulaması nedir?

Asgari işçilik uygulaması SGK’nın kayıtdışı istihdamla mücadele yöntemlerinden birisi olup, temel amacı geçmiş dönemde eksik bildirildiği tespit edilen prime esas kazançlara ait sigorta primlerinin ilgili işverenlerden tahsil edilmesidir. Geçmişte (1946-1987) ölçümleme olarak da adlandırılan yöntem, 1994 yılından sonra tüm sektörleri kapsayacak şekilde ve daha yeni metotlarla tatbik edilmekte ve sonuçları şirketler için oldukça caydırıcı olmaktadır. Sigortalı çalıştıran tüm sektör ve işyerleri, ihale konusu işler, uluslararası anlaşmalara göre yapılan projeler, yap-işlet devret, kamu-özel işbirliği projeleri (Public-Private Partnership-PPP), diğer tüm hizmet ve yapım işleri (özel bina-fabrika-köprü inşaat ve onarımları vb.) resen asgari işçilik incelemesi kapsamındadır.

SGK Asgari işçilik uygulaması genel olarak şu şekilde özetlenebilir.

1. Devamlı işyerlerinde asgari işçilik uygulaması

SGK’da devamlı mahiyet kodu ile tescilli tüm özel sektör şirketleri bu inceleme kapsamındadır. İnceleme her yıl yapılan risk analizlerine dayalı olarak, programlı teftiş mantığı ile SGK Müfettişleri tarafından yapılmaktadır. İşin yürütümü açısından gerekli olan asgarî işçilik tutarı; yapılan işin niteliği, bünyesinde kullanılan teknoloji, işyerinin büyüklüğü, benzer işletmelerde çalıştırılan sigortalı sayısı, ilgili meslek veya kamu kuruluşlarının görüşü gibi unsurlar dikkate alınarak tespit edilmektedir. İnceleme sonunda eksik işçilik tespit edilirse primler gecikme cezaları ile talep edilmekte, yasal süresi dışında verilmiş sayılacak aylık prim ve hizmet belgesi ile ilgili ay defter geçersizliğinden idari para cezası tatbik edilmektedir. Bu uygulamada uzlaşma imkanı da bulunmaktadır. Uzlaşma halinde idari para cezaları büyük oranda silinmekte, işveren uzlaşılan borcu ödeyerek yargıya başvuramamaktadır. Uzlaşma olmaz ise yargı yolu açık olmakta, müfettiş raporuna göre işlem yapılmaktadır.

Asgari işçiliğin en çok uygulandığı ihaleli işler ile özel bina inşaatlarında araştırma-inceleme sürece daha farklı prosedürlere tabidir.

2. İhale konusu işlerde asgari işçilik uygulaması

İhale konusu işlerde asgari işçilik kontrolü SGK tarafından ancak işin tamamlanmasından sonra söz konusu olmaktadır. Bu tür işlerden SGK’nın haberinin olması için bir takım yasal zorunluluklar getirilmiştir.

Kamu idareleri ile döner sermayeli kuruluşlar ve Bankacılık Kanunu kapsamındaki kuruluşlar, kanunla kurulan kurum ve kuruluşlar, ihale yolu ile yaptırdıkları her türlü işleri, gerçek/tüzel kişilerin adreslerini onbeş gün içinde SGK’ya bildirmekle yükümlüdür. Kamu ihalelerine katılabilmek için yükleniciler SGK’dan alacakları borcu yoktur yazısını ibraz etmeleri gerekir. Aynı yazı ihale makamı tarafından hakediş ödemelerinden önce de talep edilmek zorundadır. Bunun dışında en önemlisi işin tamamlanması ile birlikte teminatın iade alınabilmesi için mutlaka işverenin SGK’dan İlişiksizlik Belgesi alıp ihaleyi yapan birime sunması gerekir. Bu gereklilikler SGK’ya bu tür işlemleri takip ve tespit imkanı sağlamaktadır.

Denetim aşaması 3 farklı birim tarafından yürütülmektedir. Bunlar SGK Üniteleri, SMMM/YMM ve SGK müfettişleri.

İşyeri dosyasının bulunduğu Kurum ünitesince yapılacak araştırmada, işverene ödenmesi gereken Katma Değer Vergisi hariç, malzeme fiyat farkı ve akreditif bedeli dâhil toplam istihkak tutarına, işin asgari işçilik oranının %25 eksiği uygulanmak suretiyle yapılır.

Formül:

[(İhaleli İşin Toplam İstihkak Bedeli) x (Asgari İşçilik Oranının %25 azaltılmış hali)] formülü ihaleli iş için bildirilmesi gereken asgari işçilik miktarını verecektir.

Hesaplamada işin başlangıç ve bitiş tarihleri arasında yapılan asıl işveren ve alt işveren bildirimleri dikkate alınmaktadır. İşin başlangıç tarihinden önce ve bitim tarihinden sonra Kuruma bildirilmiş olan sigorta primine esas kazanç tutarları ile gün sayıları araştırma işleminde dikkate alınmaz. Ancak, aksine tespit yoksa iptali de yapılmaz.

İşçilik oranı %25 eksiltilerek alınır.

İşçilik oranları Tebliğ ile ilan edilmektedir. Tebliğde yer almayan işler için iş özelinde komisyon tarafından yeni oran belirlenmektedir.

İşverenin bildirdiği işçilik, formül ile hesaplanan ve bildirmesi gereken işçilikle aynı veya daha fazla ise ilişiksizlik belgesi hemen verilir. Ancak bildirilen işçilik daha az ise kendisine fark işçilikten kaynaklı prim borcu, faaliyet süresinin son ayına mal edilerek tahakkuk ve tebliğ ettirilecektir. İşveren bu prim borcunu tebliğden itibaren bir ay içinde ödemeyeceğini yazılı olarak bildirir, borca itiraz eder veya ödeme süresi içerisinde hiçbir bildirimde bulunmaz yahut faturaları olması nedeniyle Kurum müfettişinin inceleme yapmasını talep ederse müfettiş incelemesi yapılır.

İşveren isterse ve sınırlamalar dahilinde seçeceği bir SMMM/YMM’ye de inceleme yaptırabilir.

SGK Müfettişleri veya meslek mensupları tarafından yapılacak araştırmada; işverenin işçilikli faturaları toplam istihkaktan, tavan üzeri SPEK’leri ile salt işçilik faturaları ise işçilik oranı uygulandıktan sonra Kuruma ödenecek tutardan doğrudan düşülür.

Formül:

[(İhaleli işe dair toplam istihkak bedeli veya defter değerinden yüksek olanı) – (Malzemeli işçilik faturaları + Nakliye faturaları)] x [Asgari işçilik oranının tamamı] – [(Salt işçilik faturaları) + (SPEK üst sınırı üzerindeki ücret tutarları)].

İşçilik oranı %25 eksiltmeden alınır.

Kurumun denetim ve kontrolle görevli memurlarınca ihale konusu işlerle ilgili olarak yapılacak incelemelerde yapılan ihale konusu işin defter değeri ile o işe ilişkin ödenen toplam istihkak tutarı mukayese edilerek yüksek olan tutara işçilik oranı uygulanır. O nedenle bu işlerde doğru maliyet tespiti çok önemlidir.

İhale konusu olan ancak istihkak ödemesi yapılmayan (hakediş bedeli bulunmayan) yap-işlet, yap-işlet-devret modeli, kar paylaşımı modelli işlerde birim maliyet tespit edilemezse defter maliyetine göre işlem yapılmaktadır.

İhale konusu işlerde uzlaşma müessesesi bulunmamaktadır.

3. Özel bina inşaatlarında asgari işçilik tespiti

Gerçek ve tüzel kişiler ile tüzel kişiliğe sahip olmayan kurum ve kuruluşlarca ihale kanunu dışında yapılan her türlü yapım, ilave değişiklik, tamir ve bakım işleri de asgari işçilik denetimine tabidir. Özel nitelikteki inşaat işinin bizzat taşınmaz sahibince yapılması veya eser sözleşmesi ile yükleniciye yaptırılması asgari işçilik tespitinin yapılması bakımından önem arz etmemektedir.

Bu işlerde de üçlü bir denetim mekanizması işlemektedir.

Kurum ünitesince yapılacak araştırmada, Kurum ünitesinin araştırma işlemi özel nitelikteki inşaatın yaklaşık (birim-bina) maliyeti esas alınacaktır.

[(İnşaatın yüz ölçümü x Birim maliyet bedeli) x (Asgari işçilik oranının %25 azaltılmış hali)] formülü özel inşaat işi için bildirilmesi gereken asgari işçilik miktarını verecektir.

Buradaki araştırma esnasında işverenin salt işçilik, malzemeli işçilik veya SPEK üst sınırı üzerindeki ödemeleri ise yaklaşık maliyetten düşülmemektedir. Bu nedenle asgari işçilik oranı %25 azaltılmış olarak uygulanmaktadır. Ancak gerektiğinde defter maliyet bedeli ile sözleşme ücreti de karşılaştırılmakta, üçü arasında yüksek olan tutar hesaplamada esas alınmaktadır.

Birim maliyet binalar için belediyeler, valilikler ve ruhsat vermeye yetkili diğer makamların vermiş olduğu inşaatın ruhsatnamesinde yazılı bulunan, ruhsatnamesi yoksa ünitece tespit edilecek yüzölçümü ile birim maliyet bedelinin çarpımı suretiyle bulunacak tutardır.

Birim maliyet bedelleri ise, her yıl inşaatın sınıfı ve grubuna göre “Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığınca” tespit edilir. Başladığı yıl içinde bitirilmiş olan inşaat maliyetinin hesaplanmasında inşaatın bittiği tarihte yürürlükte olan; başladığı yıldan sonraki yıllarda bitirilmiş inşaat maliyetinin hesabında ise inşaatın bitirildiği yıldan önceki yıla ait yayımlanan son birim maliyet bedeli esas alınır.

Kurum ünitesinde işlemlerin çözülmesi halinde birim maliyetle ilerlenmektedir. Ancak ruhsata tabi olmayan işlerde özellikle denetmen vasıtasıyla defter maliyeti tespiti de yaptırılabilmektedir.

Araştırma sonucu işverene tebliğ edilen prim borcunun süresinde ödenmemesi, ödenmeyeceğinin bildirilmesi, ünitece hesaplanan fark işçiliğe ait prim borcuna işverence itiraz edilmesi, işverenin kendisinin inceleme talep etmesi hallerinde dosya SGK Teftişe gider. Ruhsat yoksa dosya memuru/Meslek mensupları değil SGK Müfettişi inceleme yapar.

Müfettiş /Meslek mensubu incelemesi sonucu düzenlenecek asgari işçilik raporundaysa;

Formül:

[(Yaklaşık maliyet/sözleşme maliyeti/defter maliyetinden yüksek olanı) – (Malzemeli işçilik faturaları + Nakliye faturaları)] x [Asgari işçilik oranının tamamı] – [(Salt işçilik faturaları) + (SPEK üst sınırı üzerindeki ücret tutarları)] formülü özel inşaat işi için bildirilmesi gereken asgari işçilik tutarını verecektir.

Asgari işçilik oranında %25 eksiltme yapılmaz.

Müfettiş incelemesinde salt işçilik, malzemeli işçilik ve SPEK üst sınırı üzerindeki ücret ödemelerinin inşaat maliyetinden belli bir sıra ile düşülür. Yaklaşık maliyet, defter maliyeti ve sözleşme maliyetinden en yükseğini esas almaktadır.

Kurumun denetim ve kontrolle görevlendirilmiş memurlarınca, Kuruma asgari işçilik tutarının bildirilmediği tespit edilen işyerleri hakkında ayrıca SSGSSK 102/1-d ve e bentlerinin 4 numaralı alt bendi uyarınca idari para cezası uygulanır.

Özel bina inşaatlarında uzlaşma müessesesi bulunmamaktadır.

4. İdari ve yargısal başvuru yolları

Kurumca tahakkuk ettirilen ve tebliğ edilen prim borcuna karşı tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde, prim borcunu tebliğ eden üniteye dilekçe vermek veya bu dilekçeyi taahhütlü olarak göndermek suretiyle işverence itiraz edilebilir. İtiraz takibi durdurur. İtiraz, Ünite Prim Tahakkuk İtiraz Komisyonunda incelenerek en geç 30 gün içinde karara bağlanır. Müfettiş incelemesi aşamasından sonra İtirazın reddi hâlinde işveren, kararın tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde yetkili iş mahkemesine başvurabilir. İşverenin mahkemeye dava açması Kurumun takibini durdurmaz. Tebliğ edilen fark işçilik ödenirse ilişiksizlik belgesi anında düzenlenip işverene verilir. Ünite aşamasında ihtirazı kayıtla ödenen borca karşılık da genel hükümlere göre dava açma imkanı vardır.

SGK idari para cezaları ilgiliye tebliğ ile tahakkuk eder. Tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde Kuruma ya da Kurumun ilgili hesaplarına yatırılır veya aynı süre içinde Kuruma itiraz edilebilir. İtiraz takibi durdurur. Kurumca itirazı reddedilenler, kararın kendilerine tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde yetkili idare mahkemesine başvurabilirler. Bu süre içinde başvurunun yapılmamış olması halinde, idari para cezası kesinleşir. Mahkemeye başvurulması idari para cezasının takip ve tahsilini durdurmaz.

Tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde ödenmeyen idari para cezaları, SSGSSK 89 gereğince hesaplanacak gecikme cezası ve gecikme zammı ile birlikte tahsil edilir. İdari para cezalarının, Kuruma itiraz edilmeden veya yargı yoluna başvurulmadan önce tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde peşin ödenmesi halinde, bunun dörtte üçü tahsil edilir ve peşin ödeme idari para cezasına karşı yargı yoluna başvurma hakkını etkilemez.

5. Uygulamada yaşanan sorunlar

SGK asgari işçilik incelemeleri sonrasında eksik işçilikten kaynaklı oldukça yüksek rakamlarda prim, gecikme zammı ve idari para cezaları çıkmaktadır. Bunun haricinde itiraz ve mahkeme süreçlerinin tercih edilmesi teminat iadeleri ve yapı kullanma izin belgelerinin de alınmasını uzatmakta, bu durum da şirketleri zorlamaktadır. Yetersiz işçilik bildirimine maruz kalınması çoğu zaman sürecin yanlış yönetilmesi, uygulamada farklı farklı yaklaşımların olmasından kaynaklıdır. Belli başlı sorun kaynakları şu şekildedir:

  • İhale konusu ve özel bina inşaatı işlemlerinde en başından işçilik hesaplamalarının doğru yapılmaması,
  • İşin başlangıç ve bitiş tarihlerinin netleştirilmemesi, bu tarihler dışına sarkan işçilik bildirimleri yapılması,
  • İşçilik oranlarının yanlış dikkate alınması,
  • İnşaatın maliyetinin hatalı hesaplanması
  • SGK defter incelemelerinde maliyetlerin hatalı alınması, bu konularda standart bulunmaması
  • Alt işveren asıl işveren sözleşmelerinin eksik yapılması, rucü hükümlerinin yetersizliği,
  • Taşeron niteliği taşımayan 3. taraflardan alınan faturaların işçilik hesaplamalarında dikkate alınması için gerekli kriterleri taşımaması,
  • Özellikle enerji santrallerinde yurtdışından ithal edilen malzemelerin maliyete dahil edilmesi
  • Malzemeli ve sırf işçilik faturalarının dikkate alınmasında hatalar ve standart dışı uygulamalar,
  • İşçiliklerin yeterli bildirilmemesi,
  • Devamlı işyeri işçileriyle bildirim yapılması
  • Özellikle onarım-tamirat işlemlerinde defter maliyeti yerine birim maliyet üzerinden işçilik hesaplanması,
  • SGK işlemlerine karşı gerekli itiraz süreçlerinin zamanında yürütülmemesi
  • İtiraz halinde işlemlerin askıda bekletilmesi
  • Asgari işçilik mevzuatına hâkim uzman personellerden destek alınmaması gibi pek çok neden sayılabilir.

Hakkı Demirci | 19/03/2024

https://www.vergidegundem.com/tr_TR/blog?blogid=5061499

Salı, 21 Mayıs 2024 07:42

GECİKME FAİZİNDE TARH VE TAHAKKUK

Hem Anayasanın hem de hukuk devleti olmanın gereği olarak, idarenin her türlü eylem ve işlemine karşı yargı yolu açıktır. Dolayısıyla birer idari işlem niteliğinde olan bütün vergilendirme işlemleri de yargı denetimine açıktır. Nitekim ikmalen ve re’sen yapılan tarhiyatları ifade eden “vergi / ceza ihbarnameleri de bu kapsamda vergi mahkemesinde dava konusu edilebilirler.

İhbarnameler aleyhine açılan davalarda verilen kararların büyük çoğunluğu “kabul”, “ret” veya kısmen kabul / kısmen ret” şeklinde oluşmaktadır. Konumuz dışında kalan başkaca karar tipleri de hiç şüphesiz vardır.  

Mükelleflerin davalarının tamamen veya kısmen reddedilmesi halinde, karara karşı istinaf yoluna başvuru hakları vardır. Ancak bu şekilde verilen kararlara karşı istinaf yoluna gidilmesi, işlemin icrasını durdurmaz. İcranın durması için istinaf mahkemesinden yürütmenin durdurulması kararının alınması gerekmektedir.

Yürütmenin durdurulması halini bir kenara bırakırsak, kaybedilen dava konusu tutarın (vergi ve ceza) ve dava konusu vergi borcuna normal vade tarihinden mahkeme kararının idareye tebliğine kadar işleyen gecikme faizinin, mahkeme kararı üzerine hemen ödenmesi gerekmez. Çünkü Vergi Usul Kanunu’nun 112. maddesine göre idarenin, vergi mahkemesi kararına göre yeniden bir ihbarname düzenlemesi ve ilgilisine tebliğ etmesi gerekmektedir. Bu ihbarnamede hem ilk yapılan tarhiyata ilişkin rakamlar hem de vergi mahkemesi kararına göre oluşan ve dolayısıyla ödenmesi gereken tutarlar yer alır. Mükellef davasını tamamen kaybetmişse, bu rakamlar aynı olacak, kısmen kaybetmişse farklı olacaktır. Bu ihbarnamede ayrıca yargı harçları ile gecikme faizi de yer alır. İHB 2 kodu ile düzenlenen bu ihbarnameye uygulamada “iki numaralı ihbarname” veya “ikinci ihbarname” de denilmektedir. Mahkemenin red veya kısmen red kararı sonucu ödenmesi gereken tutarların ve gecikme faizi ile yargı harçlarının, işte bu ihbarnamenin tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenmesi gerekmektedir.

Uygulamada bu konuda duraksama yaşanan hususlardan birisi de, gecikme faizini de içeren söz konusu İHB2 kodlu ihbarnameye karşı vergi mahkemelerinde dava açılıp açılmayacağı konusundadır.

İki numaralı ihbarname, içerdiği vergi ve ceza tutarlarının vergi mahkemesi kararı ile uyumlu olması koşulu ile yeni bir borç doğuran, tarhiyatı ifade eden bir idari işlem olmadığı, tespit niteliğinde bir bildirim niteliğinde olduğu için ayrıca dava konusu edilemez. Zaten bu gibi bir durumda iki numaralı ihbarnamenin dava konusu edilebileceğini kabul etmek, bu davaya bakacak mahkemeyi, ilk kararı veren mahkemenin üzerine ve onun denetimini yapar konuma koymak sonucunu doğurur ki bu hukuken mümkün değildir.

Ancak iki numaralı ihbarnamede vergi mahkemesi kararına göre ödenmesi gereken tutarlar ile mahkeme kararına göre oluşan sonuç farklı ise, örneğin 200 liralık tarhiyat aleyhine açılan davada mahkemenin tarhiyatın 100 lirasını iptal etmesine rağmen iki numaralı ihbarnamede mahkeme kararına göre ödenmesi gereken tutar 120 lira yazılmışsa, bu fark, yani 20 liralık kısım yeni bir dava konusu yapılabilir.

Öte yandan iki numaralı ihbarnamede yazılı “gecikme faizi”, ilk defa bu ihbarname ile doğmaktadır. İki numaralı ihbarname özünde, gecikme faizi için iki numaralı değil, bir numaralı ihbarnamedir ve gecikme faizi açısından tarh işlemini ifade etmektedir. Bu nedenle iki numaralı ihbarnamenin gecikme faizi yönünden dava konusu edilmesi mümkündür. Zaten Danıştay’ın yerleşik içtihadı da bu yöndedir. 

2 numaralı ihbarnamedeki gecikme faizinin dava konusu yapılması halinde, tarh işlemine karşı dava açılmış olacağından yürütmenin de kendiliğinden durması gerekmektedir. Ancak buna rağmen bazı vergi dairelerinin sonrasında gecikme faizini de içerecek şekilde ödeme emri de düzenleyerek gönderdikleri görülmektedir. Bu yanlıştır. Bu gibi durumlarda ödeme emri aleyhine dava açılması zorunlu olmaktadır.

Benzeri bir durumda uzlaşmalar sonrasında düzenlenen ve gecikme faizinin de dâhil edildiği tahakkuk fişlerinde yaşanmaktadır. Ancak gecikme faizi tahakkuk fişine yazılmakla tahakkuk etmez. Tahakkuk fişi burada gecikme faizi açısından yine tarh işlemini ifade etmektedir. Zaten tarh olunmayan bir kamu alacağı tahakkuk edemez. Gecikme faizi, tahakkuk fişinin tanziminden 30 gün sonra –dava konusu yapılmadığı takdirde- kendiliğinden tahakkuk eder. Bu nedenle gecikme faizi için, gecikme faizi yönünden tarh işlemini ifade eden tahakkuk fişine karşı dava 30 günlük sürede açılabilir. Uzlaşma sonuçlarına, uzlaşılan tutara karşı dava açılamayacağı kuralı, uzlaşmanın kapsamında olmayan gecikme faizini kapsamaz. Burada da yürütmenin dava açılması ile birlikte kendiliğinden durması gerekmektedir.

Birinci durumda İHB 2’nin, ikinci olarak bahsettiği uzlaşma sonrasında ise tahakkuk fişinin, gecikme faizi tarhiyatında kullanılması, pek çok durumda ve vergi usulüne tam olarak vakıf olmayanlar nezdinde yanılgılara, duraksamalara ve giderek hak kayıplarına yol açmaktadır. Zaten daha önce de değerlendirdiğim bu konuyu, rastladığım farklı yönlerdeki bazı makaleler dolayısıyla, tekrar hatırlatayım istedim.

Aslında mali idarenin gecikme faizi tarhiyatlarında söz konusu belgeleri -yanıltıcı olarak- kullanmak yerine, gecikme faizine özgü bir ihbarname tipi geliştirmesi yerinde olacaktır. Aslında Vergi Usul Kanunu düzenlemeleri ve sistematiğinin de bunu gerektirdiği inancındayım.

Bumin DOĞRUSÖZ

https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/gecikme-faizinde-tarh-ve-tahakkuk/744086

Merhaba değerli EKONOMİ okurları, Maliye Bakanlığı’nda göreve başladığım 2004 yılında uygulaması sona eren enflasyon muhasebesi (düzeltmesi), yeminli mali müşavir (YMM) olarak göreve başladığım 2023 yılının sonlarında yoğun bir şekilde gündemimize girdi ve tüm meslek camiasını yordu.

31.12.2023 tarihli bilançoların enflasyon düzelmesi yapıldıktan ve 2023 yılı Kurumlar Vergisi Beyannamesi’ne eklendikten sonra, tüm mükellefleri ve meslek mensuplarını 2024 hesap döneminin birinci geçici vergi döneminde enflasyon düzeltmesi yapılıp yapılmayacağı endişesi sarmıştı.  

Ve nihayet 30 Nisan tarihinde Hazine ve Maliye Bakanlığı (Gelir İdaresi Başkanlığı) tarafından yayımlanan 560 Sayılı VUK Genel Tebliği ile 2024 hesap döneminin birinci geçici vergi döneminin (Ocak-Şubat-Mart) sonu itibarıyla, enflasyon düzeltmesi yapılmamasına karar verilmiştir. Bu düzenleme mükellefleri ve özellikle meslek mensuplarını ciddi manada rahatlatmıştır.

Ancak 31.12.2023 bilançolarının enflasyon düzeltmesine tabi tutulması nedeniyle, 2024 birinci geçici vergi dönemi beyannamelerinde mükelleflerin ve meslek mensuplarının dikkat etmesi gereken hususlar bulunmaktadır. Bu noktalara değinmek gerekirse: 

- Avanslar

Enflasyon düzeltmesine tabi tutulmuş olan alınan ve/veya verilen avansların 2024 yılı 1. Geçici vergi dönemi içerisinde kapatılması halinde; ilgili avansın düzeltilmemiş tutarı üzerinden fatura düzenlenecek, enflasyon düzeltme farklarının fatura bedelleri ve KDV tutarı üzerinde bir etkisi olmayacaktır.

Ancak alınan sipariş avansları enflasyon düzeltme farkları “Gelir” olarak, verilen sipariş avansları enflasyon düzeltme farkları “Maliyet” olarak kaydedilecektir. Gelir kaydedilen alınan avanslara ilişkin enflasyon düzeltme farkları 2023 hesap döneminden kaynaklanıyorsa vergiye tabi tutulmayacak ve beyannamede “Diğer indirimler” kısmında gösterilecektir. Ancak maliyet kaydı yapılan verilen avansların enflasyon düzeltme farklarına ilişkin beyannamede herhangi bir işlem (KKEG ye atmak gibi) yapılmayacaktır. 

- Depozito ve teminatlar

Enflasyon düzeltmesine tabi tutulan 126, 226, 326, 426 gibi verilen ve/veya alınan depozito hesaplarının, 1. Geçici vergi dönemi içerisinde kapatılması durumunda ilgili hesapların enflasyon farklarının durumuna ilişkin olarak mer’i mevzuatta açık bir düzenleme yer almamaktadır. Bu durumdan bahisle ihtiyatlılık kapsamında beyanname üzerinde “gelir” kaydedilen tutarların “diğer indirimler”, “gider” kaydedilen tutarların “KKEG” satırına ilave edilmesi yönünde görüşler bulunmaktadır. Ancak özün önceliği ve enflasyon düzeltmesinin bilançoları enflasyon etkisinden arındırma yönündeki amacı ile birlikte düşünüldüğünde, söz konusu hesapların kapatılması durumunda enflasyon farklarının gelir ya da gider olarak dikkate alınmasının yeterli olacağı, beyanname üzerinde başkaca bir işleme gerek olmadığı kanaatindeyim. 

- Gelecek dönemlere ilişkin hesaplar

Benzer bir şekilde; enflasyon düzeltmesine tabi tutulan 180, 280, 380, 480 hesapların, 31.03.2024 tarihi itibariyle ilgili hesaba aktarımı durumunda, ilgili hesaba ilişkin enflasyon farklarının da gelir ya da gider olarak dikkate alınması yeterli olacak, beyanname üzerinde başkaca bir işleme gerek olmayacaktır. 

- Amortismana tabi iktisadi kıymetler

Amortismana tabi iktisadi kıymetlerin 2024/1. Geçici vergi dönemi amortisman hesabında, 31.12.2023 te yapılan düzeltme sonucunda bulunan düzeltilmiş maliyet değerleri dikkate alınacaktır.

Binek otolara amortisman ayrılırken ilgili aracın alındığı tarihte Gelir Vergisi Kanunu’nun 40. maddede belirtilen sınır üzerinden amortisman ayrılmaya devam edilecektir. Söz konusu sınırın ilgili aracın enflasyon düzeltmesine tabi tutulmasında uygulanan düzeltme kat sayısı ile çarpılması suretiyle bulunması ve bu tutara göre amortisman ayrılması yönünde görüşler olmakla birlikte, ihtiyatlılık gereği 40. maddede belirtilen sınırın aynen sürdürülmesinin uygun olacağı kanaatindeyim. 

- Amortismana tabi olmayan iktisadi kıymetlerin zararına satışı

Enflasyon düzeltmesine tabi tutulmuş amortismana tabi olmayan iktisadi kıymetlerin, 31.03. 2024 tarihine kadar düzeltilmiş tutarının altında bir bedelle zararına satılması halinde; aradaki farkın (zararın) 2024/1. Geçici Vergi Beyannamesi’ne KKEG olarak ilave edilmesi gerekmektedir. Şayet bu kıymetlerin satışı nedeniyle 31.12.2023’ten önce avans alındı ve bu avanslar da düzeltmeye tabi tutuldu ise düzeltme farklarının gelir olarak dikkate alınması ve 2024/1.Geçici Vergi Beyannamesi’nde Diğer İndirimler bölümüne eklenmesi gerekecektir.

 - Özsermaye hesapları

Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 12. maddesinde düzenlenen örtülü sermaye düzenlemesine ilişkin olarak, kurumun öz sermayesinin üç katını aşan kısmının hesaplanmasında, enflasyon düzeltmesi sonrası öz sermaye dikkate alınacaktır.

Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 11’inci maddesinin birinci fıkrasının (i) bendinde yer alan finansman gider kısıtlamasının hesaplanmasında; özkaynak ve borç kalemleri (340-440-380-480-326-426) enflasyon düzeltmesi sonrası değerleri ve 2024/Ocak-Şubat-Mart ayı içerisinde yapılan işlemler birlikte dikkate alınacaktır.

Kurumlar Vergisi Beyannamesi’nde yer alan 2023 ve önceki dönemlerden gelen mali zararlar, mukayyet (beyannamede yer alan) değerleri ile 2024/1. Geçici Vergi Beyannamesi’nden mahsup edilecektir. 

- Yatırım indirimi

Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 32/A maddesi kapsamında yapılan tevsii yatırımlarda; indirimli vergi oranı uygulanacak diğer kazanç, yapılan tevsi yatırım tutarının, dönem sonunda kurumun aktifine kayıtlı bulunan toplam sabit kıymet tutarına (devam eden yatırımlara ait tutarlar da dahil) oranlanması suretiyle belirlenmektedir. Bu kapsamda yapılacak “yapılan yatırım harcaması/duran varlık” oranı hesaplanması sırasında, ilgili kıymetlerin enflasyon düzeltmesi yapılmış halleri dikkate alınacaktır.  

Yine mezkûr madde ile yatırım döneminde diğer faaliyetlerden elde edilen gelirlere indirimli vergi uygulanması suretiyle kullanılabilecek yatırıma katkı tutarının sınırı, gerçekleştirilen yatırım harcaması tutarını aşmamak üzere, tüm bölgeler için toplam yatırıma katkı tutarının %80'i olacak şekilde belirlenmiştir. Teşvik belgesinde yer alan yatırıma katkı oranı üzerinden hesaplanan yatırıma katkı tutarının enflasyon düzeltmesine tabi tutulması söz konusu olmadığından, gerçekleşen yatırım tutarlarının da fatura bedelleri ile dikkate alınması ve buna göre sınırın belirlenmesi uygun olacaktır.

Enflasyonsuz ve enflasyon düzeltmesi olmayan dönemlerde görüşmek dileğiyle.

Yaşar Çatalkaya

YMM /Bağımsız Denetçi

https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/enflasyon-duzeltmesinin-gecici-vergi-beyannamesine-etkileri/744079

21 Mayıs 2024 Tarihli Resmi Gazete

Sayı: 32552

Cumhurbaşkanı Kararı

Karar Sayısı: 8485

3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanunun 1 inci maddesinde düzenlenen kanuni faiz oranının, 1/6/2024 tarihinden geçerli olmak üzere yıllık % 24 olarak uygulanmasına, mezkûr Kanunun 1 inci maddesi gereğince karar verilmiştir.

20 Mayıs 2024

Recep Tayyip ERDOĞAN

CUMHURBAŞKANI

6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 51. maddesinde amme alacağının ödeme müddeti içinde ödenmeyen kısmına vadenin bitim tarihinden itibaren her ay için ayrı ayrı %4 oranında gecikme zammı tatbik olunacağı hükmü yer almaktadır. Maddede ayrıca bu oranın %10’una kadar indirilebilmesi veya 2 katına kadar artırılabilmesi ile ilgili olarak Cumhurbaşkanı’na yetki verilmiştir.

Bu yetki Cumhurbaşkanı tarafından 21 Mayıs 2024 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 8484 sayılı Karar ile kullanılmış ve gecikme zammı oranı her ay için ayrı ayrı hesaplanmak üzere aylık %4,5 olarak belirlenmiştir. Ay kesirlerine isabet eden gecikme zammının 6183 sayılı Kanun’un 51. maddesi uyarınca günlük olarak hesaplanması gerekmektedir.

15 Temmuz 2018 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 10 numaralı “Resmî Gazete Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi”nin, “Mevzuatın Yürürlüğe Girmesi” başlıklı 7. maddesinde; kanunlar, Cumhurbaşkanlığı kararnameleri ve yönetmelikler ile diğer düzenlemelerin, ayrıca bir yürürlük tarihi belirtilmemiş ise Resmî Gazete’de yayımlandığı gün yürürlüğe gireceğine ilişkin hüküm yer almaktadır.

Bu hüküm kapsamında yukarıda yer verilen oran değişikliğine ilişkin 8484 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı da 21 Mayıs 2024 tarihinde yürürlüğe girmiş olmaktadır.

Vergi Usul Kanunu’nun 112. maddesinde özel ödeme zamanları açıklanmıştır. Maddenin 3. fıkrasında gecikme faizinin hesaplanmasına ilişkin hükümlere yer verilmiştir. Sözü geçen fıkra uyarınca gecikme faizinin gecikme zammı oranında hesaplanması gerekmektedir.

Buna göre 8484 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı gereği, VUK 112. madde kapsamında hesaplanacak olan gecikme faizinin oranı da 21 Mayıs 2024 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere aylık %4,5’e yükselmiş olmaktadır. Ancak gecikme faizinin hesaplanmasında ay kesirleri dikkate alınmamaktadır.

Vergi Usul Kanunu’nun 371. maddesinde ise pişmanlık müessesesi ile ilgili hükümler yer almaktadır. Maddede sayılan şartlarla pişmanlık hükümlerinden yararlanan mükellef hakkında vergi ziyaı cezası kesilmemektedir.

Maddenin 1. fıkrasının 5. bendinde mükellefçe haber verilen ve ödeme süresi geçmiş bulunan vergilerin, ödemenin geciktiği her ay ve kesri için, 6183 sayılı Kanunun 51. maddesinde belirtilen nispette uygulanacak gecikme zammı oranında bir zamla birlikte ödeneceği hükmü yer almaktadır.

Buna göre 8484 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı gereği, VUK 371. madde kapsamında hesaplanacak olan pişmanlık zammının oranı da 21 Mayıs 2024 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere aylık %4,5’e yükselmiş olmaktadır.

6183 Sayılı Kanun’un 51. maddesi kapsamında son yıllarda çeşitli Bakanlar Kurulu Kararları ve son olarak 8484 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile belirlenen gecikme zammı oranlarını gösteren tablo aşağıda dikkatinize sunulmaktadır. Bu oranlar belirtilen dönemler için gecikme faizi ve pişmanlık zammı hesaplamalarında da kullanılmaktadır.

Uygulandığı dönem

Aylık oran (%)

19.11.2009 - 18.10.2010

1,95

19.10.2010 - 04.09.2018

1,40

05.09.2018 - 30.06.2019

2,00

01.07.2019 - 01.10.2019

2,50

02.10.2019 - 29.12.2019

2,00

30.12.2019 - 20.07.2022

1,60

21.07.2022 - 13.11.2023

2,50

14.11.2023 - 20.05.2024

3,50

21.05.2024 tarihinden itibaren

4,50

 

21 Mayıs 2024 Tarihli Resmi Gazete

Sayı: 32552

Cumhurbaşkanı Kararı

Karar Sayısı: 8484

6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 51 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan gecikme zammı oranının, her ay için ayrı ayrı uygulanmak üzere %4,5 olarak belirlenmesine, 6183 sayılı Kanunun mezkûr maddesi gereğince karar verilmiştir.

20 Mayıs 2024

Recep Tayyip ERDOĞAN

CUMHURBAŞKANI

6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 48. maddesi ile Hazine ve Maliye Bakanlığına verilen yetkiye istinaden, 14 Kasım 2023 tarihinden itibaren yıllık %36 olarak uygulanmakta olan tecil faizi oranı, 21 Mayıs 2024 tarihinden itibaren yıllık %48’e yükseltilmiştir.

Söz konusu oran değişikliği 21 Mayıs 2024 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan Tahsilat Genel Tebliği (Seri: C Sıra No: 8) ile gerçekleştirilmiştir.

Buna göre 6183 sayılı Kanun’un 48. maddesine istinaden 21 Mayıs 2024 tarihinden itibaren yapılacak müracaatlara dayanılarak tecil edilen amme alacaklarına yıllık %48 oranında tecil faizi uygulanacaktır.

21 Mayıs 2024 tarihinden önce yapılan müracaatlara dayanılarak tecil edilecek olan amme alacakları ile 21 Mayıs 2024 tarihinden önce tecil edilmiş ve tecil şartlarına uygun olarak ödenmekte olan amme alacaklarına tecil şartlarına uygun olarak ödendikleri sürece müracaat tarihlerinden itibaren eski tecil faizi oranı uygulanacaktır.

Diğer taraftan, 21 Mayıs 2024 tarihinden önce tecil talebinde bulunulmuş ve talep kabul edilerek tecil edilmiş amme alacaklarına yönelik tecilin ihlal edilmiş olması ancak, yeni talepler üzerine yeniden tecil yapılması (tecilin geçerli sayılması) halinde, 21 Mayıs 2024 tarihine kadar eski tecil faizi oranı, bu tarihten sonra ödenmesi gereken taksit tutarlarına ise %48 tecil faizi oranı uygulanacaktır.

6183 Sayılı Kanun’un 48. maddesi kapsamında son yıllarda uygulanan yıllık tecil faizi oranlarına ilişkin tablo aşağıda dikkatinize sunulmaktadır:

Uygulandığı dönem

Yıllık oran (%)

21.11.2009 - 20.10.2010

19

21.10.2010 - 05.09.2018

12

06.09.2018 - 24.10.2019

22

25.10.2019 - 29.12.2019

19

30.12.2019 - 20.07.2022

15

21.07.2022 - 13.11.2023

24

14.11.2023 - 20.05.2024

36

21.05.2024 tarihinden itibaren

48

 

21 Mayıs 2024 Tarihli Resmi Gazete

Sayı: 32552

Hazine ve Maliye Bakanlığı (Gelir İdaresi Başkanlığı)’ndan:

Tecil faizi

MADDE 1- 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 48 inci maddesinin Bakanlığımıza verdiği yetki kapsamında, yıllık %36 olarak uygulanmakta olan tecil faizi oranı bu Tebliğin yayımı tarihinden itibaren yıllık %48 olarak belirlenmiştir.

6183 sayılı Kanunun 48 inci maddesine istinaden bu Tebliğin yayımı tarihinden itibaren yapılacak müracaatlara dayanılarak tecil edilen amme alacaklarına yıllık %48 oranında tecil faizi uygulanacaktır.

Bu Tebliğin yayımı tarihinden önce yapılan müracaatlara dayanılarak tecil edilecek olan amme alacakları ile bu Tebliğin yayımı tarihinden önce tecil edilmiş ve tecil şartlarına uygun olarak ödenmekte olan amme alacaklarına tecil şartlarına uygun olarak ödendikleri sürece müracaat tarihlerinden itibaren eski tecil faizi oranının uygulanması gerekmektedir.

Öte yandan, bu Tebliğin yayımı tarihinden önce tecil talebinde bulunulmuş ve talep kabul edilerek tecil edilmiş amme alacaklarına yönelik tecilin ihlal edilmiş olması ancak, yeni talepler üzerine yeniden tecil yapılması (tecilin geçerli sayılması) halinde, bu Tebliğin yayımlandığı tarihe kadar eski tecil faizi oranı, bu tarihten sonra ödenmesi gereken taksit tutarlarına ise %48 tecil faizi oranı uygulanacaktır.

Tecil faizi, Seri:A Sıra No:1 Tahsilat Genel Tebliğinde yer alan esaslar doğrultusunda hesaplanacaktır.

Yürürlük

MADDE 2- Bu Tebliğ yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

Yürütme

MADDE 3- Bu Tebliğ hükümlerini Hazine ve Maliye Bakanı yürütür.

21 Mayıs 2024 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 4 sıra numaralı Tebliğ ile 1 sıra numaralı Elektronik Defter Tebliği’nde;

- Elektronik defter uygulamasına dâhil olmak zorunda olmasına rağmen uygulamaya dâhil olmayan mükelleflerin uygulamaya dâhil edilebilmesi,

- e-Defter ve berat dosyalarının oluşturulması, imzalanması/onaylanması ve Gelir İdaresi Başkanlığı sistemlerine yüklenmesine ilişkin sürelerde değişiklik yapılarak, aylık yükleme tercihinde bulunan mükellefler için ilgili olduğu ayı takip eden dördüncü ayın 10. günü sonuna kadar, geçici vergi dönemleri bazında yükleme tercihinde bulunan mükellefler için ilgili olduğu geçici vergi dönemine ilişkin geçici vergi beyannamesinin verileceği ayı takip eden ayın 10. günü sonuna kadar olacak şekilde yeni süre belirlenmesi ve bu kapsamda defter ve berat dosyalarının oluşturulma, imzalanma/onaylanma ve Başkanlık onaylı berat dosyalarının alınma sürelerinin gösterildiği tablonun güncellenmesi,

- Elektronik defter ve berat dosyalarının Gelir İdaresi Başkanlığından bu hususta izin alan özel entegratörlerin veya yazılım uyumluluk onayı verilen yazılım firmalarının ya da defter tutma hususunda 3568 sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde yetki verilen meslek mensuplarının mali mührü ya da nitelikli elektronik sertifikası ile zaman damgalı olarak imzalanması/onaylanması ve bunlar tarafından Gelir İdaresi Başkanlığı sistemlerine yüklenebilmesi için verilecek olan muvafakatnamenin Dijital Vergi Dairesi üzerinden de verilebilmesi,

hususlarına yönelik düzenlemeler yapılmıştır.

Tebliğ’in, e-Defter ve berat dosyalarının oluşturulması, imzalanması/onaylanması ve Başkanlık sistemlerine yüklenmesine ilişkin sürelerde değişiklik yapan düzenlemesi; 2024/1 dönemi için oluşturulacak e-Defterlerden başlamak ve bu dönem ile bu dönemi takip eden dönemlere uygulanmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe girmiştir.

 

21 Mayıs 2024 Tarihli Resmi Gazete

Sayı: 32552

Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Ticaret Bakanlığından:

MADDE 1- 13/12/2011 tarihli ve 28141 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Elektronik Defter Genel Tebliği (Sıra No: 1)’nin 2 nci bölümü aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“2. Tanımlar ve Kısaltmalar

Bu Tebliğde geçen;

Açılış Onayı: Hesap döneminin ilk ayına ilişkin olarak alınan elektronik defter beratını,

Başkanlık: Gelir İdaresi Başkanlığını,

Elektronik Defter: Şekil hükümlerinden bağımsız olarak Vergi Usul Kanununa ve/veya Türk Ticaret Kanununa göre tutulması zorunlu olan defterlerde yer alması gereken bilgileri kapsayan elektronik kayıtlar bütününü,

Elektronik Defter Beratı: Bu Tebliğde yer alan esaslar çerçevesinde, elektronik ortamda oluşturulan defterlere ilişkin olarak, Başkanlık tarafından belirlenen standartlara uygun bilgileri içeren ve Başkanlık Mali Mührü ile onaylanmış elektronik dosyayı,

Elektronik Defter Uygulaması: Başkanlık ve Genel Müdürlük tarafından belirlenen format ve standartlara uygun olarak oluşturulan elektronik defterlere ilişkin onay süreçlerinin yerine getirilmesi amacı ile hazırlanan www.edefter.gov.tr internet adresinde yer alan uygulamayı,

Elektronik Kayıt: Elektronik ortamda tutulan ve elektronik defter ve belgeleri oluşturan, elektronik yöntemlerle erişimi ve işlenmesi mümkün olan en küçük bilgi ögesini,

Genel Müdürlük: Ticaret Bakanlığı İç Ticaret Genel Müdürlüğünü,

Güvenli Elektronik İmza: 5070 sayılı Elektronik İmza Kanununun dördüncü maddesinde tanımlanan elektronik imzayı,

Kapanış Onayı: Hesap döneminin son ayına ilişkin olarak alınan elektronik defter beratını,

Mali Mühür: 509 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği çerçevesinde Başkanlık için TÜBİTAK BİLGEM KAMU SM tarafından oluşturulan elektronik sertifika altyapısını,

Nitelikli Elektronik Sertifika (NES): 5070 sayılı Elektronik İmza Kanununun 9 uncu maddesinde tanımlanan ve yalnızca gerçek kişi mükelleflerce kullanılabilen elektronik sertifikayı,

TÜBİTAK BİLGEM KAMU SM: Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu Bilişim ve Bilgi Güvenliği İleri Teknolojiler Araştırma Merkezi Kamu Sertifikasyon Merkezini,

Zaman Damgası: Bir elektronik verinin, üretildiği, değiştirildiği, gönderildiği, alındığı ve/veya kaydedildiği zamanın tespit edilmesi amacıyla elektronik sertifika hizmet sağlayıcısı tarafından doğrulanan kaydı,

ifade eder.”

MADDE 2- Aynı Tebliğin 3.2. bölümünün 3.2.6. numaralı fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkralar eklenmiş ve diğer fıkra buna göre teselsül ettirilmiştir.

“3.2.7. Bu Tebliğ kapsamında e-Defter uygulamasına dâhil olduktan sonra veya dâhil olmak zorundayken işi bırakıp daha sonra yeniden mükellefiyet tesis ettiren gerçek kişi mükellefler, bilanço esasına göre defter tutma yükümlülüğünün bulunması halinde, işe başladıkları tarih itibarıyla e-Defter uygulamasına geçmek zorundadır.

3.2.8. Bu Tebliğ kapsamında e-Defter uygulamasına dâhil olan veya dâhil olmak zorunda olan bir gerçek kişi mükellefin ticaret şirketine dönüşmesi halinde, yeni kurulan ticaret şirketi de e-Defter uygulamasına dâhil olmak zorundadır. Uygulamaya dâhil olma süresi hiçbir koşulda işlemin ticaret siciline tescil tarihini takip eden ayın başından itibaren 3 ayı geçemez.

3.2.9. Haklarında iflas kararı verilen mükelleflerin e-Defter hesapları, iflas idaresi/dairesinin talebine istinaden kapatılabilir. e-Defter hesapları kapatılan mükelleflerin defterleri kağıt ortamında tutulmaya devam edilir. İflas kararının kaldırılması halinde söz konusu mükellefler yeniden e-Defter uygulamasına geçmek zorundadır. Bu durumda uygulamaya geçme süresi hiçbir koşulda işlemin ticaret siciline tescil tarihini takip eden ayın başından itibaren 3 ayı geçemez.

3.2.10. e-Defter uygulamasına dâhil olmak zorunda olmasına rağmen uygulamaya dâhil olmayan mükelleflerin e-Defter hesapları, zorunluluğun başladığı tarih itibarıyla Başkanlık tarafından re’sen açılır ve durum mükellefe bildirilir. Bu bildirimin yapılmamış olması mükellefin e-Defter uygulamasına dâhil olma zorunluluğunu ortadan kaldırmaz. Bu mükellefler, e-Defter uygulamasına dâhil olmaları gereken tarihten itibaren kağıt ortamında defter tutamazlar, kağıt ortamında tuttukları defterler hiç tutulmamış sayılır.

Bu fıkranın yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla e-Defter uygulamasına dâhil olmak zorunda olmasına rağmen uygulamaya dahil olmayan mükelleflerin e-Defter hesapları, Başkanlık tarafından mükelleflere yapılan bildirim tarihini takip eden ay başından geçerli olmak üzere re’sen açılır ve bu durum mükellefe bildirilir. Söz konusu mükellefler, bahse konu ay başından itibaren kağıt ortamında defter tutamazlar, kağıt ortamında tuttukları defterler hiç tutulmamış sayılır.”

MADDE 3- Aynı Tebliğin 4.3.1 numaralı fıkrasında yer alan “oldukları” ibaresi “olmaları gereken” şeklinde değiştirilmiştir.

MADDE 4- Aynı Tebliğin 4.3.4 numaralı fıkrasının 1 numaralı bendinde yer alan “üçüncü ayın son gününe” ibaresi “dördüncü ayın 10 uncu günü sonuna”, 2 numaralı bendinde yer alan “ayın son gününe” ibaresi “ayı takip eden ayın 10 uncu günü sonuna”, 3 numaralı bendinde yer alan “ayın” ibareleri “ayı takip eden ayın 10 uncu günü”, “son dönem geçici vergi dönemine” ibaresi “hesap döneminin üçüncü geçici vergi dönemini takip eden üç ayına” şeklinde ve aynı bölümde yer alan tablo aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve ikinci paragrafının sonuna aşağıdaki cümle eklenmiştir.

“Özel hesap dönemini kullanan mükellefler, tabloda yer alan bilgileri, hesap dönemlerinin başlangıç ve bitiş aylarına uygun olarak dikkate alacaklardır.”

MADDE 5- Aynı Tebliğin 4.3.7 numaralı fıkrasında yer alan “imzalı” ibaresinden sonra gelmek üzere “ya da Dijital Vergi Dairesi üzerinden elektronik ortamda verilen” ibaresi, “uygulaması” ibaresinden sonra gelmek üzere “ya da Dijital Vergi Dairesi” ibaresi eklenmiştir.

MADDE 6- Aynı Tebliğin 4.3.12 numaralı fıkrasında yer alan “TÜBİTAK-UEKAE’den” ibaresi “TÜBİTAK BİLGEM KAMU SM’den” şeklinde değiştirilmiştir.

MADDE 7- Aynı Tebliğin 4.4.1 numaralı fıkrasının (e) bendinin ilk cümlesinde yer alan “ikincil” ibaresi yürürlükten kaldırılmış, aynı bentte yer alan “yeterliliğe” ibaresi “yeterliğe” şeklinde değiştirilmiş ve son cümlesinde yer alan “ikincil kopyalarının” ibaresi “kopyaların” şeklinde değiştirilmiş ve (g) bendinde yer alan “ikincil” ibareleri yürürlükten kaldırılmıştır.

MADDE 8- Aynı Tebliğin 6.7. numaralı fıkrasında yer alan “(4.3) numaralı bölümünün (ç) bendinde” ibaresi “(4.3.4) numaralı fıkrasında” şeklinde, “yüklememesi” ibaresi “yüklenmemesi” şeklinde değiştirilmiştir.

MADDE 9- Aynı Tebliğin 7.1. numaralı fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “dosyalarının” ibaresi “dosyalarının,” şeklinde değiştirilmiş, aynı cümlede yer alan “ikincil örneklerinin” ibaresi yürürlükten kaldırılmış ve aynı fıkrada yer alan “15” ibaresi “30” şeklinde değiştirilmiştir.

MADDE 10- Bu Tebliğin;

a) 3 üncü maddesi 2024 hesap dönemine ilişkin e-Defterlerden başlamak üzere yayımı tarihinde,

b) 4 üncü maddesi 2024/1 dönemi için oluşturulacak e-Defterlerden başlamak ve bu dönem ile bu dönemi takip eden dönemlere uygulanmak üzere yayımı tarihinde,

c) Diğer hükümleri yayımı tarihinde,

yürürlüğe girer.

MADDE 11- Bu Tebliğ hükümlerini Hazine ve Maliye Bakanı ile Ticaret Bakanı birlikte yürütür.

Değerli okurlar, enflasyon muhasebesinde yanlış değerlenen veya değerlemesi unutulan maalesef çok hesap var. Defter beratlarda verildiğinden dolayı ve 2023 yılına kayıt atamadığımızdan dolayı düzeltme işlemlerinin aşağıdaki gibi yapılması gerektiğini düşünüyorum. 

2023 YILINA KAYIT ATILMADAN BEYANNAMEDE DÜZELTME YAPABİLİRSİNİZ

Burada öncelikle, 2023 yılına (sanki arka planda) 31.12.2023 tarihinde doğru kayıtlar veya eksik olan kayıtlar atılmış gibi sadece bilançoyu olması gereken hale getirerek düzeltme kurumlar vergisi beyannamesi verin. Düzeltme verirken ÖZEL ONAY deyip KSS ve DZT kutucuklarını işaretlemeyi unutmayın. Beyanname bu şekilde verildiği takdirde sadece 1200 TL’ye yakın bir damga vergisi çıkacaktır.

Ardından, 2024 tarihli bir fiş ile eksik veya yapılmamış olan kayıtların açıklama kısmına;

"VUK 217.mad.istinaden 2023 yılına ilişkin enflasyon düzeltmesi kaydıdır" açıklamasını girerek kayıt atın.

Örneğin 252 hesabı eksik veya hiç değerlememiş iseniz 2024 yılında;

----------------------------------------------/2024-------------------------------------

252 Binalar 30.000.000

                                                 570 Gec.Yil.Kari 30.000.000

                                                 570.99 2023 Enf.Duz.Kari

-------------------------------------------------------------------------------------------

Şeklinde kayıtlar atın.

Veya geçmişten gelen (bir önceki enflasyon düzeltmesinden) 502 hesabınız varsa ve bu hesabı değerlemeyi unuttuysanız bu hesabı yeniden değerleyerek aşağıdaki gibi kayıt atın;

----------------------------------------------/2024-------------------------------------

580 Geçmiş Yıllar Zararı 10.000.000

580.99 2023 Enf.Duz.Zararı

                              502 Sermaye Düzeltmesi Olumlu Farkları 10.000.000                                            

-------------------------------------------------------------------------------------------

Daha sonra ise yapılan kayıtlar neticesinde, 2023 yılında yapılan enflasyon düzeltmesi sonucu oluşan ve 2024 yılına devreden 570  veya 580 hesabı 2024 yılında yapılan düzeltme kayıtları neticesinde oluşan ve yukarıda da göstermiş olduğumuz 570 ve 580 hesap ile mahsuplaştırıp net tutara ulaşın.

Bu şekildeki bir kaydın uygun olacağını düşünüyorum. Nitekim Maliye Bakanlığında çalışmış olan çok değerli bir üstadımla da bu konuyu istişare etmiş ve kayıtların ve düzeltmenin bu şekilde olması gerektiği hususunda hem fikir olmuşuzdur.

Faydalı olması dileğiyle...

20.05.2024

Dr. Koray Ateş
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

https://www.muhasebetr.com/yazarlarimiz/koray/0524/

1.  Giriş

Bir işletme; yabancı para birimlerinde işlemler yapmak ya da yurtdışında işletmeye sahip olmak suretiyle yabancı faaliyetlerde bulunabilir. Ayrıca, bir işletme finansal tablolarını bir yabancı para biriminde sunabilir. Uluslararası muhasebe standartları bu hususta finansal tablo kullanıcılarına rehberlik sağlamak için “TMS 21 Kur Değişiminin Etkileri” Standardı (Standart)’nı yayımlamıştır.

“TMS 21 Kur Değişiminin Etkileri” Standardı (Standart) ülkemizde 01/01/2005 tarihinden sonra başlayan hesap dönemlerinde uygulanmak üzere Kurul Kararı olarak 15/01/2019 tarihli ve 30656 sayılı Resmi Gazete’de (Mükerrer) yeniden yayımlanmıştır. Bu çalışmada yabancı para işlemlerin ve yurtdışındaki işletmelerin finansal tablolara nasıl dahil edileceğine ve finansal tablolarda kullanılan para birimine nasıl çevrileceğine ilişkin yol gösterebilmek adına örneklerle standardın uygulamasına ilişkin açıklamalara yer verilecektir.

2.  Standardın Uygulanması

2.1. Kur Farklarının Muhasebeleştirilmesi

Standart kapsamında dönem sonu işlemlerinde yabancı para birimine dayalı işlemlerin değerleme esasları ve değerleme sonucunda ortaya çıkan kur farklarının finansal tablolara yansıtılması ele alınmıştır. Standartta değerleme işlemleri sonucunda oluşan kur farklarının hangi finansal tabloya hangi hesap kalemi üzerinden yansıtılması gerektiğine ilişkin hükümler mevcuttur. Bu hükümler, bilanço tarihi itibariyle yapılan değerleme işlemlerinin parasal kalem olması ya da parasal olmayan kalem olması noktasında farklılık göstermektedir. Dolayısıyla, değerleme işlemleri esnasında öncelikle parasal kalem – parasal olmayan kalem ayrımının doğru yapılması gerekmektedir. (Polat, 2017: 43)

Parasal kalemlerin ödenmesinden ya da dönem içinde veya önceki dönemde ilk muhasebeleştirildikleri tarih ile çevrildikleri günün kuru arasında oluşan kur farkları dönemin kâr veya zararında muhasebeleştirilir.

Parasal olmayan bir kalemden kaynaklanan kazanç ya da zarar diğer kapsamlı gelirde muhasebeleştirilirse, bu kazanç ya da zararın kurdan kaynaklanan kısmı da diğer kapsamlı gelirde muhasebeleştirilir. Buna karşın, parasal olmayan bir kalemden kaynaklanan kazanç ya da zarar, kâr ya da zararda muhasebeleştirilirse, bu kazanç ya da zararın kurdan kaynaklanan kısmı da kâr ya da zararda muhasebeleştirilir.

Kur Değişimi ile ilgili işlemlerin VUK ve TMS yönünden benzerlikleri ve farklılıkları aşağıdaki şekildedir. (Yılmaz ve Teker, 2020: 134)

TMS

VUK

Kullanılan Para Birimi

İşletmenin içinde bulunduğu ekonomik çevrede geçerli para birimidir.

TMS ile uyumludur.

İlk Muhasebeleştirme

Döviz kurunun önemli ölçüde dalgalanmadığı dönemlerde, işlem tarihindeki gerçek kura yakın, haftanın ya da ayın ortalama kuru ile muhasebeleştirilir.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nda yayınlanan işlem tarihindeki geçerli kur ile muhasebeleştirilir.

Kur Farkları

Elde edilen varlığın özellikli varlık olması halinde varlığın maliyetinde, aksi halde dönem kâr ve zarar tablosunda raporlanır.

Varlığın özellikli olup olmadığına bakılmaksızın elde edilme tarihine kadar oluşan kur farkları varlığın maliyetine, elde edildikten sonra ortaya çıkan kur farkları ise varlığın maliyetinde ya da gelir tablosunda raporlanır.

Raporlama Dönemi Sonunda Yabancı Parasal Kalemler

Raporlama dönemi sonunda yabancı parasal kalemler dönemin kapanış kurundan raporlanır.

Kapanış tarihinde Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nda yayınlanan geçerli kurdan raporlanır.

Raporlama Dönemi Sonunda Tarihi Maliyet ile Ölçülen Yabancı Para Cinsinden Parasal Olmayan Kalemler

İşlem tarihinde gerçeğe yakın olan bir döviz kurundan çevrilir.

İşlem tarihinde Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nda yayınlanan geçerli kurdan raporlanır.

Raporlama Dönemi Sonunda Gerçeğe Uygun Değer ile Ölçülen Yabancı Para Cinsinden Parasal Olmayan Kalemler

Değerlemenin yapıldığı tarihte gerçeğe yakın olan bir döviz kurundan çevrilir.

İşlem tarihinde Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nda yayınlanan geçerli kurdan raporlanır.

Finansal Tabloların Geçerli Para Biriminden Farklı Bir Para Birimine Çevrilmesi

İşletmenin varlık ve yabancı kaynakları bilanço tarihindeki kapanış kurundan, gelir-gider ve öz kaynakları ise işlem tarihindeki kurdan çevrilir.

Herhangi bir düzenleme yoktur.

2.1.1. Parasal Kalemlerin Değerlendirilmesi

Kasa, banka, senetli/senetsiz alacaklar, kullanılan/kullandırılan krediler, borçlar parasal kalem olarak nitelenirler. Bunlarda kullanılacak kur değerleme günündeki kur yani cari kur veya spot kurdur. Aktife gelen kalemler yani varlıklara alış kuru, yükümlülüklere satış kuru uygulanacaktır. Çünkü eğer işletme bilanço gününde dövizini bozdurarak yerli para cinsine dönüştürecek ise, dönüştürebileceği kur bankanın alış kuru olacaktır. Eğer şirket borcunu ödeyecekse banka önce şirkete döviz satacak ve bu dövizi de yurt dışına gönderecektir. Yani şirkete karşı kullanacağı kur döviz satış kuru olacaktır. Genelde alacaklarda ve borçlarda döviz, kasa mevcutlarında efektif kurları kullanacaktır. Farklı kuruluş ve bankalar değerleme gününde farklı kurlar uyguladığında, objektifliği sağlamak için şirketler T.C. Merkez Bankası’nın ilan ettiği kurları, aktiflerini değerlemede alış, pasiflerini değerlemede satış kurunu esas alarak kullanırlar. Bilançolarını da buna göre düzenlerler. (Örten ve diğerleri, 2014: 332)

Vergi Usul Kanununa (VUK) göre yabancı para ile olan alacak ve borçlar borsa rayici ile değerlenir. Borca da rayici yoksa, Maliye Bakanlığı’nın belirleyeceği kurlarla değerlenir. Nitekim Maliye Bakanlığı da her yıl Ocak ayında bu kurları ilan eder. Ancak döviz ve efektif ayırımı yapmasına rağmen, alış ve satış kuru farklılaştırması yapmaz. Bu durumda özellikle pasiflerin değerlemesinde VUK’a göre değerlenmiş değerler (vergi değerleri) ile, muhasebe standartlarına göre belirlenmiş değerler (muhasebe değeri) arasında fark doğmaktadır. Merkez Bankası tarafından belirlenen döviz satış kurları, alış kurlarından yüksek olduğu için doğal olarak pasifler vergi değerlerine göre daha yüksek tutarda olacaktır. Bu şekilde doğan farklar esasında giderlere daha fazla yansıtılmış olacağından vergi yasalarına göre indirilebilir olmayacaktır. Bu nedenle eğer işletme özellikle pasifte döviz satış kurlarını uygulamış ise, Maliye Bakanlığının belirlediği kur ile değerlemede uygulanan TC Merkez Bankası kuru arasındaki farktan kaynaklanan kur farkı Kurumlar Vergisi matrahı hesaplanırken, ticari kara eklenecektir. İzleyen yıl ise bu tutar matrahtan indirilecektir. (Örten ve diğerleri, 2014: 332)

Örnek: İşletme önceki yıldan 10.000 dolar alacağını tahsil etmiştir (Sağlam ve Şengel, 2009: 610-611).

Dönem başı kuru    5.40 TL

İşlem tarihi kuru      5.45 TL

Kambiyo Karı           500 TL

102 Bankalar Hesabı                                                                                                           54.500

                                                                       120 Alıcılar hesabı                                                          54.000

                                                                       -Dolar alıcıları

                                                                       646 Kambiyo ve                                                                   500

                                                                       borsa değer artış kârları hesabı

Yukarıdaki kayıtlardan da görüldüğü üzere, kur farkı kambiyo karı olarak kayda alınır. Aynı örnek üzerinden hareketle, işlem tarihi kuru 5.35 olursa bu sefer muhasebe kaydı aşağıdaki gibi olacak. Bu durumda 500 TL kur farkı kambiyo zararı olarak dikkate alınacaktır.

102 Bankalar Hesabı                                                                                                           53.500

656 Kambiyo ve borsa değer azalış zararı hesabı                                                                        500      

                                                                       120 Alıcılar hesabı                                                          54.000

                                                                       -Dolar alıcıları

Örnek: X işletmesi 15.05.2023 de 1.000 $ satın almıştır. (Ağsakal ve Baral, 2016: 269-270 Uyarlanmıştır.)

a) Serbest Piyasadan alınmıştır.

b) Türkiye’de herhangi bir bankadan alınmıştır.

Yukarıdaki her bir duruma göre yapılması gereken işlem ve kayıtlar aşağıdaki gibi olacaktır.

a) Serbest Piyasadan alınmışsa; alındığı gün Merkez Bankası alış kuru ile muhasebeleştirilir.

MB alış Kuru:1$=19 TL ise yapılacak kayıt aşağıdaki gibi olacaktır:

15/05/2023

       100. 50. 01$ Kasası   19.000

                                                                                                                      100,01 TL Kasası 19.000

b) Türkiye’de herhangi bir bankadan alınmıştır. 15/05/2023 de bankadan dekont da ki kura göre muhasebeleştirme yapılır. Maliye banka dekontundaki kuru muhasebeleştirme yaparken kabul etmektedir. Bankada 1$=20 TL ise yapılacak kayıt şöyle olacaktır:

15/05/2023

        100. 50. 01$ Kasası 20.000

                                                                                                                        100,01 TL Kasası 20.000

2.1.2. Parasal Olmayan Kalemlerin Değerlendirilmesi

Bu kapsamda maddi, maddi olamayan duran varlıklar, finansal duran varlıklar yer alır. Yine öz sermaye hesapları bu kapsamdadır. (Örten ve diğerleri, 2014: 332)

Standardın esasına göre, parasal olmayan bir kalemden kaynaklanan kazanç ya da zarar diğer kapsamlı gelirde muhasebeleştirilirse, bu kazanç ya da zararın kurdan kaynaklanan kısmı da diğer kapsamlı gelirde muhasebeleştirilir. Buna karşın, parasal olmayan bir kalemden kaynaklanan kazanç ya da zarar, kar ya da zararda muhasebeleştirilirse, bu kazanç ya da zararın kurdan kaynaklanan kısmı da kar ya da zararda muhasebeleştirilir.

Örnek: Türkiye’de faaliyette bulunan A İşletmesinin geçerli para birimi TL’dir. İşletme 1 Mart 2008 tarihinde yurt dışındaki bir işletmeden bedeli bir yıl sonra ödenmek üzere makine satın almıştır. Makinenin maliyet bedeli 10.000 $’dır. İşletme maddi duran varlıklarını maliyet modeline göre değerlemektedir. (Özerhan ve Yanık, 2015: 728-729)

a) makinenin satın alınması işleminin muhasebe kayıtları

253. Tesis Makine Cihazlar                                                                                     13.000 -TL

                                                                       336. Diğer Çeşitli Borçlar                                          13.000.- TL

                                                                       10.000$ X 1,3 = 13.000.-TL

b) dönem sonunda yapılacak değerleme işlemine ilişkin muhasebe kayıtları aşağıdaki gibidir;

    780. FİNANSMAN GİDERLERİ                                                                            2.000.-TL

                                   Kur Farkları

                                                      336. DİĞER ÇEŞİTLİ BORÇLAR                                       2.000.-TL

                                                     10.000$ x (1,5- 1,3) = 2.000.-TL

c) işletmenin 2009 yılı şubat ayında borcunu ödemesi durumunda (borç ödeme tarihindeki kur; 1 $ = 1,8 TL) aşağıdaki muhasebe kayıtları oluşacaktır.

    336. DİĞER ÇEŞİTLİ BORÇLAR                                                                        15.000.-TL

    780. Finansman Giderleri                                                                                      3.000.-TL

                                       Kur Farkları

                                                     102.BANKALAR                                                                   18.000.-TL

                                                     10.000$ x (1,8- 1,5) = 3.000.-TL

                                                     10.000$ x (1,5) = 15.000.-TL

Yukarıdaki örnekte, bilanço tarihinde ve ödeme tarihinde oluşan toplam 5.000.- TL değerindeki kur farkının 780- Finansman Giderleri hesabında muhasebeleştirildiği görülmektedir. Kur farkının finansman işlemi ile direkt olarak ilgili olmasından dolayı, finansman giderleri altında kur farkları hesabında takip edilmesi gerekmektedir. (Özerhan ve Yanık, 2015: 729)

3.  Sonuç

Bir işletme; yabancı para birimlerinde işlemler yapmak ya da yurtdışında işletmeye sahip olmak suretiyle yabancı faaliyetlerde bulunabilir ya da bir işletme finansal tablolarını bir yabancı para biriminde sunabilir. Yabancı para işlemlerin ve yurtdışındaki işletmelerin finansal tablolara nasıl dahil edileceği ve finansal tablolarda kullanılan para birimine nasıl çevrileceği bu Standardın konusunu oluşturmaktadır.

Standartta değerleme işlemleri sonucunda oluşan kur farklarının hangi finansal tabloya hangi hesap kalemi üzerinden yansıtılması gerektiğine ilişkin hükümler mevcuttur. Bu hükümler, bilanço tarihi itibariyle yapılan değerleme işlemlerinin parasal kalem olması ya da parasal olmayan kalem olması noktasında farklılık göstermektedir.

Kasa, banka, senetli/senetsiz alacaklar, kullanılan/kullandırılan krediler, borçlar parasal kalem olarak nitelenirler. Bunlarda kullanılacak kur değerleme günündeki kur yani cari kur veya spot kurdur. Aktife gelen kalemler yani varlıklara alış kuru, yükümlülüklere satış kuru uygulanacaktır.

Parasal olmayan kalemler kapsamında maddi, maddi olamayan duran varlıklar, finansal duran varlıklar yer alır. Parasal olmayan bir kalemden kaynaklanan kazanç ya da zarar diğer kapsamlı gelirde muhasebeleştirilirse, bu kazanç ya da zararın kurdan kaynaklanan kısmı da diğer kapsamlı gelirde muhasebeleştirilir. Buna karşın, parasal olmayan bir kalemden kaynaklanan kazanç ya da zarar, kar ya da zararda muhasebeleştirilirse, bu kazanç ya da zararın kurdan kaynaklanan kısmı da kar ya da zararda muhasebeleştirilmelidir.

Kaynakça

  • Ağsakal, A. ve Baral G. (2016). “Dış Ticaret İşlemlerinin TMS 21 Kur Değişim Etkileri Standardına Göre Muhasebeleştirilmesi”, Kastamonu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Sayı:12, 263-277.
  • Örten R., Kaval H. ve Karapınar A. (2014). TMS-TFRS Uygulama ve Yorumları, Gazi Kitabevi.
  • Özerhan Y. ve Yanık Serap (2015). Açıklamalı ve Uygulamalı Türkiye Muhasebe Standartları Türkiye Finansal Raporlama Standartları, Türmob Yayınları.
  • Polat H. D. (2017). TMS 21 Kur Değişiminin Etkileri Standardı Kapsamında Kur Farklarının Muhasebeleştirilmesi ve Raporlanması, Atılım Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi.
  • Sağlam, N., Şengel, S. ve Öztürk, B. (2009). Türkiye Muhasebe Standartları Uygulaması, (Üçüncü Baskı), Ankara: Maliye ve Hukuk Yayınları.
  • Yılmaz E. ve Teker S. (2020). “Accounting For Foreign Trade Transactions: TAS-2 Inventories, TAS-21 Effects Of Foreıgn Currency Changes And A Comparıson To The Turkısh Tax Law”, Press Academia Procedia, 6th Global Business Research Congress (GBRC - 2020).
  • Bu çalışmada belirtilen görüşler yazarına ait olup, çalıştığı kurumu bağlamaz.

Yazar: Cansu Ünlü

Kaynak: Lebib Yalkın Aylık Mevzuat Dergisi Mayıs Sayısı 2024

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • TAM İSTİSNA KAPSAMINDA YÜKLENİM KDV İADESİ ANALİZİ * Yüklenilen KDV’nin Yüklenildiği Dönem İle İadenin Talep Edildiği Dönem…
  • İTUS, HİS , ATU KAPSAMINDA KDV İADE HADLERİ İndirimli Teminat Uygulama Sistemi ( İTUS) Hızlandırılmış İade Sistemi (…
  • Araç Alım Satımlarında Yeni Dönem Başlıyor, Trafik Sigortasında 15 Gün Kuralı Kalkıyor Böylece araç alım satımlarında trafik sigortası kaynaklı sorunlar ortadan kalkacak…
Top