Mehmet Özdoğru
Hangi Alt İşveren İşçisi Başlangıçtan İtibaren Asıl İşveren Çalışanı Olur
İş Kanunu’nda 5763 sayılı Kanun’la yapılan düzenlemeye göre, İş müfettişlerince yapılacak inceleme sonucunda alt işveren ilişkisinin muvazaalı olduğunun tespiti halinde, bu tespite ilişkin gerekçeli müfettiş raporu işverenlere tebliğ edilmektedir. Bu rapora karşı tebliğ tarihinden itibaren otuz iş günü içinde işverenlerce yetkili iş mahkemesine itiraz edilebilecektir. İtiraz üzerine görülecek olan dava basit yargılama usulüne göre dört ay içinde sonuçlandırılmaktadır. Mahkemece verilen kararın temyizi hâlinde Yargıtay altı ay içinde kesin olarak karar verilir.
Kamu idarelerince bu raporlara karşı yetkili iş mahkemelerine itiraz edilmesi ve mahkeme kararlarına karşı diğer kanun yollarına başvurulması zorunludur. Rapora otuz iş günü içinde itiraz edilmemiş veya mahkeme muvazaalı işlemin tespitini onamış ise tescil işlemi iptal edilir ve alt işverenin işçileri başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçileri sayılmaktadır.
İş Kanunu’nda yapılan değişikliklerle ilgili olarak 25.08.2017 tarihli Resmî Gazete’de “Alt İşverenlik Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik” yayınlanmıştır.
Buna göre alt işverenlik yönetmeliğinde yapılan uyum düzenlemesi şöyledir;
- Asıl işveren- alt işveren ilişkisinin iş müfettişlerince incelenmesi sonucunda muvazaanın tespitine ilişkin gerekçeli müfettiş raporu ve tutulan tutanaklar Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğü’nce işverenlere tebliğ edilir.
- Tebliğ tarihinden itibaren otuz işgünü içinde işverenlerce yetkili iş mahkemesine itiraz edilebilir.
- İtiraz üzerine görülecek olan dava basit yargılama usulüne göre dört ay içinde sonuçlandırılır.
- Mahkemece verilen kararın temyizi hâlinde Yargıtay altı ay içinde kesin olarak karar verir.
- Kamu idarelerince bu raporlara karşı yetkili iş mahkemelerine itiraz edilmesi ve mahkeme kararlarına karşı diğer kanun yollarına başvurulması zorunludur.
Rapora otuz iş günü içinde itiraz edilmemiş veya mahkeme muvazaalı işlemin tespitini onamış ise tescil işlemi iptal edilir ve alt işverenin işçileri başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçileri sayılmaktadır.
Yeraltı maden İşyerinde fazla mesai
4 Nisan 2015 tarihinde yayınlanan 6645 Sayılı Torba Yasa’yla yer altı maden işyerlerinde çalışanlar çalışma koşullarında birtakım iyileştirmeler yapılmıştı. Buna göre yer altı maden işlerinde çalışan işçilerin çalışma süresi; günde en çok yedi buçuk, haftada en çok otuz yedi buçuk saat olarak düzenlenmişti.
Buna göre genel kural olarak, yer altında maden işlerinde çalışan işçilere, zorunlu nedenler ve olağanüstü haller dışında fazla çalışma yaptırılması mümkün değildir.
İş yerinde çıkan bir arıza sırasında, gerek bir arızanın mümkün görülmesi halinde yahut makineler veya araç ve gereç için hemen yapılması gerekli acele işlerde yahut zorlayıcı sebeplerin ortaya çıkmasında, iş yerinin normal çalışmasını sağlayacak dereceyi aşmamak koşulu zorunlu nedenlerle veya Bakanlar Kurulu’nun çıkardığı karara göre olağanüstü hallerde yeraltı maden işçileri fazla mesai yapabiliyor. Bu şekilde yer altında maden işlerinde çalışan işçilere, zorunlu nedenlerle ve olağanüstü hallerde haftalık otuz yedi buçuk saati aşan her bir saat fazla çalışma için verilecek ücret, normal çalışma ücretinin saat başına düşen miktarının yüzde yüzden az olmamak üzere arttırılması suretiyle ödenmek zorundadır. İbrahim Işıklı
Yukarıda yer verilen açıklamalar, konuya ilişkin genel bilgiler içermektedir. Özdoğrular smmm ltd. şti./ www.ozdogrular.com, işbu dokümanın içeriğinden kaynaklanan veya içeriğine ilişkin olarak ortaya çıkan sonuçlardan dolayı herhangi bir sorumluluk iddiasında bulunulamaz. Mevzuatın sık değiştirilen ve farklı anlayışlarla yorumlanabilen yapısı nedeniyle, herhangi bir konuda uygulama yapılmadan önce konunun uzmanlarından profesyonel yardım alınmasını tavsiye ederiz.
Öğrenci Burslarının Gider Yazılması
Eğitim harcamalarının vergi matrahından indirimi
Gelir türü ne olursa olsun, yıllık gelir vergisi beyannamesi veren gerçek kişilerin, yaptıkları eğitim harcamalarını, belli sınırlar çerçevesinde gelir vergisi matrahından indirmeleri mümkün.
Konuyla ilgili olarak kısaca şunlar söylenebilir:
- Bu olanak sadece gelirini beyan eden kişiler için mümkün. Gelirini beyan etmek zorunda olmayan, örneğin ücretlilerin büyük bölümü için bu olanak yok.
- Beyan edilen gelirden indirilebilecek eğitim harcamalarının, mükellefin kendisine, eşine veya küçük çocuklarına ait olması gerekiyor.
- Eğitim harcamasının beyan edilen gelirden indirilebilmesi için, Türkiye’de gelir veya kurumlar vergisi mükellefiyeti bulunan gerçek veya tüzel kişilerden fatura alınması gerekiyor. Dolayısıyla yurt dışında yapılan harcamaların veya mükellefiyeti bulunmayan örneğin vakıf üniversitelerine yapılan ödemelerin matrahtan indirimi mümkün değil.
- Yukarıdaki sınırlar çerçevesinde her türlü eğitim harcaması, beyan edilen gelirden indirilebilir. Bu kapsamda örnek olarak; okul ve kreş ücretleri, kitap ve kırtasiye harcamaları, yurt ücretleri, eğitim amaçlı olarak kullanılan internet hizmet bedeli ve okul servis ücretleri sayılabilir.
- Okul aile birliğine veya okul koruma örneğine yapılan bağışlar, bu kapsamda matrahtan düşülemez.
Öğrenci burslarının gider yazılması
Öğrencilere verilen burslar esas olarak sosyal sorumluluk gereği yapılan ödemeler. Bu niteliğiyle burslar, gerçek kişilere yapılan bağış niteliğinde ve gelir veya kurumlar vergisi matrahından düşülmesi olanağı yok.
Ancak, bazı durumlarda burslar, gelecekte yapılacak hizmetler karşılığında bugünden yapılan ödeme olması nedeniyle ücret niteliğinde olabilir ve ücret ödemesi olarak gider yazılabilir.
Gelir İdaresi, şu koşulların varlığı halinde ödenen bursların gider yazılabileceğini kabul ediyor:
- Burs verilen kişinin okulu bitirdikten sonra işletmede çalışacağını öngören bir sözleşme düzenlenmesi.
- Burs verilecek kişilerin herkese açık bir sınav sonucuna göre belirlenmiş olması (Örneğin öğrencinin üniversite giriş sınavında dereceye girmiş olması).
- Verilen burs tutarının makul olması.
Eğitim kurumlarının kazançları
Özel kreş ve gündüz bakımevleri ile okul öncesi eğitim, ilköğretim, özel eğitim ve orta öğretim özel okullarının işletilmesinden elde edilen kazançlar, gelir ve kurumlar vergisinden istisna. İstisna, sayılan kurumlar faaliyete geçtikten sonraki beş yıl için geçerli. Daha sonraki dönemlerde elde edilen kazançlar vergiye tabi.
İstisna okulu veya kreşi işleten kişi veya kurum dikkate alınarak değil, okul veya kreş dikkate alınarak tanımlanmış durumda. Bu kurumları işleten kişi ve kurumların yeni okullar veya kreşler açması durumunda, yeni açılan okulların veya kreşlerin kazançları için beş yıl süreyle istisnadan yararlanılabilir.
Eğitimle ilgili bağışların matrahtan düşülmesi
Milli Eğitim Bakanlığı’na bağışlanan okulların inşası dolayısıyla yapılan harcamalar veya okul inşası için Bakanlığa yapılan bağış ve yardımlar ile mevcut okulların eğitim faaliyetini devam ettirebilmesi için yapılan her türlü bağış ve yardımlar, sınırsız olarak matrahtan indirilebiliyor. Yapılan bağış ve yardımın indiriminde, kazancın belli yüzdesi ile tanımlanan bir sınır yok. Ancak, tam sınırsız da değil, indirim matrahla sınırlı. Bu çerçevede örneğin, zarar eden kurumların yaptıkları bağışı daha sonraki yıllarda kazançlarından indirmesi olanaklı değil.
Bağışlanan okul inşası dolayısıyla yapılan harcamaların indirim zamanı kanunda açıkça düzenlenmiş değil. Gelir İdaresi, hukuken bağışın yapıldığı, bağışa konu değerin mülkiyetinin bağış yapılan kurum veya kuruluşa geçtiği tarihi esas alıyor. Bu çerçevede;
- Tesislerin kamu kurum ve kuruluşlarına ait arsa üzerine inşa ettirilmesi halinde, inşaat için yapılan harcamaların, harcamanın yapıldığı yılın kazancından,
- Tesislerin mükellefin kendi arsası üzerine inşa ettirilmesi halinde ise bu tesislerin inşası için yapılan harcamaların, tesisin tamamlanarak bağışlandığı yılın kazancından, indirilmesi gerektiği yönünde görüşler veriyor. Öte yandan;
- Yüksek Öğretim Kanunu’nda yer alan düzenleme gereği, üniversitelere ve ileri teknoloji enstitülerine yapılan her türlü bağışlar ile
- İlk Öğretim ve Eğitim Kanunu’nda yer alan düzenleme gereği, ilköğretim kurumlarına yapılan nakdi bağışlar, sınırsız olarak vergi matrahından indirilebiliyor.
Mal bağışlarında KDV istisnası
Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı okullara veya üniversitelere bedelsiz olarak yapılan her türlü mal teslimleri ve hizmet ifaları, katma değer vergisinden muaf. Recep Bıyık
https://www.dunya.com/kose-yazisi/okullar-acilirken-vergi-hatirlatmalari/380375
Yukarıda yer verilen açıklamalar, konuya ilişkin genel bilgiler içermektedir. Özdoğrular smmm ltd. şti./ www.ozdogrular.com, işbu dokümanın içeriğinden kaynaklanan veya içeriğine ilişkin olarak ortaya çıkan sonuçlardan dolayı herhangi bir sorumluluk iddiasında bulunulamaz. Mevzuatın sık değiştirilen ve farklı anlayışlarla yorumlanabilen yapısı nedeniyle, herhangi bir konuda uygulama yapılmadan önce konunun uzmanlarından profesyonel yardım alınmasını tavsiye ederiz.
Yeni Mezunlar Sağlıktan İki Yıl Ücretsiz Yararlanır
10 Şubat 2016 tarihinde yapılan değişiklikle lise ve üniversiteden mezun olan gençlere iki yıl boyunca genel sağlık sigortası prim muafiyeti getirilmişti. Yaz başında üniversite yerleştirmeleri bitmişti. Bugünlerde ise üniversitelerin yüksek lisans ve doktora programlarına öğrenci kayıtları bitiyor. Yani mezunların öğrencilik statüsünün sürüp sürmediği netleşiyor. Liseden mezun olup herhangi bir üniversiteye yerleşemeyen, üniversiteden mezun olup yüksek lisans veya doktoraya devam edemeyen kişiler için iki yıllık sağlıktan yararlanma muafiyeti var. Bu muafiyet gençlere hayata atılırken karar verme noktasında çok önemli bir kolaylık sağlıyor. Peki gençler bu muafiyetten nasıl yararlanıyor? GSS PRİMİ 53 TL'DE SAHİPLENDİ 1 Ocak 2012'de genel sağlık sigortası uygulanmaya başlayınca Türkiye’de yaşayan herkes genel sağlık sigortalısı oldu. Genel sağlık sigortasına ödenecek primlerin belirlenmesi için de gelir testi yaptırması gerekliliği ortaya çıktı Bu zorunluluk ne yazık ki yeterince anlatılamadığı ve gelir testi yaptırması gerekenler kişiler de gelir testi yaptırmadığı için ortaya gelir testi mağdurları çıkmıştı. Gelir testi yaptırmadığı için sağlık hizmeti alamayanlar bir de prim borcuyla karşı karşıya kalmıştı. Bu nedenle pek çok genç iş aramaya gelir testi borcuyla birlikte başlamıştı. Bu dönemde iki kez genel sağlık sigortası prim borcu yapılandırması ve kısmi af hayata geçirilerek bu mağduriyetler giderilmeye çalışıldı. Gelir testinin de yalnızca genel sağlık sigortası priminin devlet tarafından ödenip ödenmeyeceğinin belirlenmesi için yapılması yönünde değişiklik hayata geçince ve GSS primi 53 TL’de sabitlenince sorun çözülmüş oldu. 25 YAŞINI GEÇMEMİŞ OLMALI Geçtiğimiz yıl yapılan değişiklik sonrasında lise veya üniversite mezunu gence iki yıl genel sağlık sigortası prim muafiyeti getirildi. Liseden mezun olan genç 20 yaşını, üniversiteden mezun olan genç 25 yaşını geçmediği müddetçe iki yıllık muafiyetten yararlanabiliyor. Yani yalnızca liseden yeni mezunlara tanınan 120 günlük muafiyet yerini lise ve üniversiteden mezun olan bütün gençlere tanınan iki yıllık bir muafiyete bıraktı. Yapılan değişiklik öncesinde lise veya üniversiteden mezun olan gençlerin mezuniyet sonrasında gelir testine girmesi ve belirlenen gelir üzerinden prim ödemesi gerekiyordu. Yani tam anlamıyla bir garabet yaşanıyordu. Otomatik olarak işletilmeye başlıyor BU konuda yapılan değişikliğin yürürlük tarihi 10 Şubat 2016. Dolayısıyla bu tarih ve sonrasında lise veya üniversiteden mezun olan gençler için muafiyet otomatik olarak işletilmeye başlanıyor. Örneğin 30 Haziran 2017’de üniversiteden mezun olan gence SGK 1 Temmuz 2019 tarihine kadar muafiyet tanımlıyor ve yeni mezun genç bu tarihe kadar sağlık hizmetlerinden ücretsiz olarak yararlanıyor. Bu gencimiz kendisi doğrudan hak sahibi olarak, genel sağlık sigortası prim borcu bulunsa bile sağlık hizmeti alabiliyor. Prim borcu olsa bile faydalanabilir Liseden 9 Haziran 2017'de mezun olmuş bir gencimize ise muafiyet 10 Haziran 2018'e kadar tanınıyor. Bu gencimizin kendisi adına prim borcu bulunsa bile bu tarihe kadar sağlık hizmetlerinden yararlanması mümkün. Dolayısıyla lise mezunu genç, üniversiteye yerleşemeyince sağlık hizmetlerini anne- babası üzerinden alamıyor ancak kendisi 2 yıl süreyle ücretsiz sağlık hakkından faydalanabiliyor. Daha rahat iş aramak için fırsat Örneğin 30 Haziran 2017'de üniversiteden mezun olan ancak 17 Nisan 2018'de 25 yaşını dolduracak üniversite mezunu gence 16 Nisan 2018'e kadar muafiyet tanımlanacak. Muafiyet gençlere iş arama ve kariyer planlaması noktasında çok önemli bir fırsat sunuyor. Gençler hayata borçlu başlamadığı gibi hem kendilerine daha uygun işler için bir konforlu alana kavuşuyor, hem de yüksek lisans veya doktora hayallerini kalıcı olarak ertelemekten kurtuluyor. Bu nedenle gençler için çok faydalı bir uygulama. Okan Güray Bülbül Yukarıda yer verilen açıklamalar, konuya ilişkin genel bilgiler içermektedir. Özdoğrular smmm ltd. şti./ www.ozdogrular.com, işbu dokümanın içeriğinden kaynaklanan veya içeriğine ilişkin olarak ortaya çıkan sonuçlardan dolayı herhangi bir sorumluluk iddiasında bulunulamaz. Mevzuatın sık değiştirilen ve farklı anlayışlarla yorumlanabilen yapısı nedeniyle, herhangi bir konuda uygulama yapılmadan önce konunun uzmanlarından profesyonel yardım alınmasını tavsiye ederiz. |
Eşinden Boşananın Dul Aylığı
Soru: Emekli sandığına tabi olan eşimden boşandım. Çocuklara ve bana dul/yetim aylığı bağlanır mı? Gülnur
Cevap: Sayın Gülnar Hanım, çocuklar aylık bağlanma şartlarını taşıyorlarsa maaş bağlanır. Eşe aylık bağlanması evliyken ölüm halinde oluyor.
Dul aylığı alanın sağlık sigortası
Soru: Emekli sandığından dul aylığı alıyorum. İsteğe bağlı sigortalı olursam genel sağlık sigortası primi ödemem gerekir mi? Sinem Gök
Cevap: Sayın Gök, genel sağlık sigortası primini ödemeniz gerekiyor. Dul aylığı almış olmanız genel sağlık sigortası primlerini ödememenizi gerektirmiyor.
Ücreti ödenmeyen işten ayrılabilir
Soru: Bir markette bir buçuk yıldan beri çalışıyorum. Ücretimiz her ay 10 gün geç ödeniyor. İşimden ayrılırsam tazminat alabilir miyim? Vedat Kaya
Cevap: Sayın Kaya, işçinin ücreti ödeme günü geçmesine rağmen ödenmiyorsa işçi iş sözleşmesini sonlandırarak işten ayrılabilir. Bu durumda çalışma süresi bir yıl ve üzerinde olan işçi kıdem tazminatına hak kazanır.
Tüp bebekte yaş
Soru: Tüp bebek tedavileri için kaç yaşında olmak gerekiyor? Elif
Cevap: Tüp bebek tedavilerinde 23 yaşından büyük, 39 yaşından küçük olunması(40 yaşından gün alınmamış olunması) gerekiyor.
Sigortasız çalışanın dava açması
Soru: Ben 14 ay bir firmada çalıştım. Sigortamın yapılacağı söylendi ancak yapılmadı. İşten çıkalı 3 ay oldu. Firmaya dava açabilir miyim? Bülent Güney
Cevap: Sayın Güney, firmaya karşı iş mahkemesinde hizmet tespit davası açabilirsiniz. Bunun için işten ayrıldığınız tarihi takip eden yılbaşından itibaren 5 yıllık bir süre içerisinde dava açmanız gerekiyor. Bu süreyi kaçırırsanız dava açma hakkınız zaman aşımına uğrar.
Senetle ücret ödemesi
Soru: Bir şirkette temizlikçi olarak çalışıyorum. Patron alacaklarımı alamadım, bu ay size senet vereceğim, 15 gün sonra tahsil edersiniz dedi. Senedi alsak olur mu? Hayri Dağlı
Cevap: Sayın Dağlı, emre muharrer senetle (bono ile), kuponla veya yurtta geçerli parayı temsil ettiği iddia olunan bir senetle veya başka bir şekilde ücret ödemesi yapılamıyor. Ücretin para ile ödenmesi gerekiyor.
Hafta tatili izni azaltılamaz
Soru: İş sözleşmemde haftanın 5 günü çalışılması gerektiğine ilişkin bir hüküm var. İşveren hafta tatilini bir güne indirerek haftada 6 gün beni çalıştırmak istiyor. Ben 6 gün çalışmak istemiyorum. İşverenin beni haftanın 6 günü çalıştırma hakkı var mı? Asiye
Cevap: Sayın Asiye Hanım, iş sözleşmenizde 5 gün çalışacağınıza dair hüküm var. 6 gün çalıştığınız zaman aleyhinize olan bir durum söz konusu olacak. Siz istemediğiniz sürece işvereninizin sizi haftada 5 gün yerine 6 gün çalıştırma hakkı yok. Arif Temir
http://www.gunes.com/yazarlar/arif--temir/esinden-bosananin-dul-ayligi-815169
Yukarıda yer verilen açıklamalar, konuya ilişkin genel bilgiler içermektedir. Özdoğrular smmm ltd. şti./ www.ozdogrular.com, işbu dokümanın içeriğinden kaynaklanan veya içeriğine ilişkin olarak ortaya çıkan sonuçlardan dolayı herhangi bir sorumluluk iddiasında bulunulamaz. Mevzuatın sık değiştirilen ve farklı anlayışlarla yorumlanabilen yapısı nedeniyle, herhangi bir konuda uygulama yapılmadan önce konunun uzmanlarından profesyonel yardım alınmasını tavsiye ederiz.
Taşınmaz Devrinde İstisnalar Karmaşası
Kurumlar Vergisi Kanunu'nda md. 5/1-e’de “kurumların iki tam yıl süreyle aktifl erinde yer alan taşınmazlar ve iştirak hisseleri ile aynı süreyle sahip oldukları kurucu senetleri, intifa senetleri ve rüçhan hakları satışından doğan kazançların % 75’lik kısmı” vergiden istisna edilmiştir. Katma Değer Vergisi Kanunu'nun (KDVK) 17/4-r maddesinde; “Kurumların aktifinde (…), en az iki tam yıl süreyle bulunan iştirak hisseleri ile taşınmazların satışı suretiyle gerçekleşen devir ve teslimler” vergiden istisna edilmiştir. Kurumlar vergisi istisnasından kurucu senetleri, intifa senetleri ve rüçhan hakları satışından doğan kazançlar kapsam içi iken, KDV’de kapsam dışıdır.
Bu istisnalardan kurumlar vergisi istisnasından “menkul kıymet veya taşınmaz ticareti ve kiralanmasıyla uğraşan kurumların bu amaçla elde bulundurdukları değerlerin satışlarından doğan kazançları” yararlanamazlar. KDV istisnasından ise “istisna kapsamındaki kıymetlerin ticaretini yapan kurumların, bu amaçla aktiflerinde bulundurdukları taşınmaz ve iştirak hisselerinin teslimleri” yararlanamaz. Kiralama faaliyeti ile uğraşma kurumlar vergisi istisnasından yararlanmaya engel olurken, KDVK’ da böyle bir engel kabul edilmemiştir. Kanun koyucu, kiralama faaliyetini KDVK’ya yazmamıştır.
KVK’da (md.5/1-f ) “bankalara borçları nedeniyle kanuni takibe alınmış veya TMSF’ ye borçlu durumla olan kurumlar ile bunların kefillerinin ve ipotek verenlerin sahip oldukları taşınmazlar, iştirak hisseleri, kurucu senetleri ve intifa senetleri ile rüçhan haklarının, bu borçlara karşılık bankalara veya Fona devrinden sağlanan hasılatın bu borçların tasfiyesinde kullanılan kısmına isabet eden kazançların tamamı” vergiden istisna edilmiştir. KDVK’ da ise (md.17/4-r) “bankalara borçlu olanların ve kefillerinin borçlarına karşılık taşınmaz ve iştirak hisselerinin bankalara devir ve teslimleri” vergiden istisna edilmiştir.
Görüldüğü gibi kurumlar vergisi istisnası borçlara karşı devredilecek “iştirak hisseleri, kurucu senetleri ve intifa senetleri ile rüçhan haklarını” kapsarken, bu kıymetlerin borca karşılık devri KDV’ye tabi kılınmıştır. Kurumlar vergisi istisnası borca karşılık devri yapan “kefiller ve ipotek verenler” için geçerli iken, KDV istisnası sadece “kefilleri” kapsamakta ipotek verenleri dışlamaktadır. KDV açısından “bu kıymetlerin ticaretini yapan kurumların bu amaçla aktiflerinde bulundurdukları taşınmaz ve iştirak hisselerini teslimleri” istisnadan yararlanamazken, söz konusu teslimler için kurumlar vergisi istisnasından yararlanmak mümkündür.
Taşınmazların borç karşılığı bankalara devri ile ilgili olarak damga vergisine gelince, mevzuat daha da karmaşıktır. Çünkü Damga Vergisi Kanunu, mülga KVK’ya atıf yapıyor ve yeni KVK’nın geçici 1/5. maddesi yoluyla kanunun 5. maddesindeki istisnalara ulaşılabiliyor. Kapsamı belirlemek oldukça zor. Bu konuda Yargıtay 12. Hukuk Dairesi'nin E. 2009/29366, K. 2010/10680 sayı ve 29.4.2010 günlü kararı uygulamayı yönlendirmekte. Karara göre “bankaların yalnızca kredi sözleşmesinden kaynaklanan değil, her türlü alacaklarının tahsili için yaptıkları icra takibi nedeniyle yapılan ihale sonucu taşınmazı alacaklarına mahsuben almaları halinde, anılan işlemin damga vergisinden müstesna olduğunun kabulü gerekmektedir. Somut olayda, alacaklı banka, kredi alacağından dolayı icra takibi başlatmış, kesinleşen takip üzerine, yapılan ihalede borçluya ait taşınmazı alacağına mahsuben almıştır. Bu durumda, yukarıda açıklandığı üzere alacaklı banka KDV ve damga vergisi uygulamasından muaftır. Kendisinden bu konuda ödeme yapılması istenemez”.
İşin ilginç yanı; hepsi kurumların mali yapılarını güçlendirme şeklindeki aynı amacı taşıyan bu istisnaları farklı farklı düzenleyen, bu kadar karmaşa yaratan kanun değişikli klerinin hepsinin genel gerekçesinde, “basitleştirme”den söz edilmesi. İstisnalar arasındaki, ipotek verenlerin borca karşılık taşınmaz devrinde kurumlar vergisi istisnası olmasına karşılık KDV istisnasının olmaması, taşınmaz kiralaması yapanların taşınmaz satışında KDV istisnasından yararlanabilirken kurumlar vergisi istisnasından yararlanmaması gibi farklılıkların sebebi madde gerekçelerinde de yoktur. Bu kadar gerekçesiz farklılıkların bulunduğu bir vergi sisteminin bizatihi kendisinin ihtilaf yaratıcı olması da doğaldır. Aynı amacı taşıyan ve aynı konudaki istisnaların bütün Kanunlarda aynı koşul ve ifadelerle düzenlemesi gerekir.
Bu arada, KDV ve damga vergisi konusunun vergi yargısının konusuna girmesine rağmen niçin Yargıtay kararı ile uygulamanın yönlendiğini merak edenlerde olabilir. Bu soruyu da 521 sayılı Danıştay Kanunu'ndan İdari Yargılama Usulü Kanunu'na geçerken “yorum davası” nı kaldıranlara sormak gerekir. Bumin Doğrusöz
https://www.dunya.com/kose-yazisi/tasinmaz-devrinde-istisnalar-karmasasi/380208
Yukarıda yer verilen açıklamalar, konuya ilişkin genel bilgiler içermektedir. Özdoğrular smmm ltd. şti./ www.ozdogrular.com, işbu dokümanın içeriğinden kaynaklanan veya içeriğine ilişkin olarak ortaya çıkan sonuçlardan dolayı herhangi bir sorumluluk iddiasında bulunulamaz. Mevzuatın sık değiştirilen ve farklı anlayışlarla yorumlanabilen yapısı nedeniyle, herhangi bir konuda uygulama yapılmadan önce konunun uzmanlarından profesyonel yardım alınmasını tavsiye ederiz.
Maaşını Alamayana Tazminat
Son 2 aydır maaşımı alamıyorum. Tazminatımı alıp işten ayrılmak istiyorum. Bana izlemem gereken yolu gösterirseniz çok sevinirim. 5...826317 Nolu SMS
İş Kanunu'na göre; işçinin ücretikanun hükümleri veya sözleşmehükümlerine uygun olarak hesapedilmez veya ödenmezse işçininiş sözleşmesini bildirimsiz olarakfesh etme ve tazminatınıalma hakkı vardır. Bu durumda işçinin, bu nedenle iş sözleşmesini fesh ettiğini noterden göndereceği ihtarname ile işverenliğe bildirerek tazminatını talep etmesi gerekir. İşveren bu ihtarnameye rağmen tazminatını ödemez ise ya iş mahkemesine dava açacaksınız ya da Çalışma Bakanlığı'na konuyla ilgili şikayet dilekçesi vereceksiniz.
27.06.1978 doğumlu erkeğim. 10.09.1996 SSK girişim. Toplam 4781 gün prim ödemesi var. Aynı işyerinde 7 senedir çalışıyorum. Ne zaman emekli olurum ve ne kadar tazminat ne alabilirim? 5...766479 Nolu SMS
İşe girişinize göre 25 yıl, 56 yaş ve5825 prim gün şartlarına tabisiniz. Primgün sayınızın tamamlanması için 1044gün daha prim ödemeniz gerekmektedir. Bu da yaklaşık 3 yıla tekabül eder. Ancak 56 yaşınız 2034 yılında dolacak. Bu durumda prim günü tamamlasanız bile emekli olacağınız tarih 27.06.2034 olacaktır. Tazminatınıza gelince; işveren sizi haksız bir yere işten çıkartırsa veya yaşı bekleyeceğinize dair yazı ile işten ayrılacaksanız tazminat alabilirsiniz.
NE ZAMAN EMEKLİ OLURUM?
02.10.1977 doğumluyum. 20.10.1996 sigorta başlangıcım, 3726 gün primim var. 1997'de askere gittim. Ne zaman emekli olabilirim? 5..322573 Nolu SMS
İşe başlangıcınıza göre 25 yıl, 56 yaşve 5825 prim gün şartlarına tabisiniz. 2099 gün daha prim ödeyerek 56 yaşınızın dolacağı 02.10.2033 tarihinde emekli olabilirsiniz. İşe giriş tarihiniz askerden önce olduğundan, askerlik borçlanması yapmanız emeklilik yaşınızı etkilemez.
28.12.1992 tarihinde işe giriş yaptım. 7560 primim var. 01.03.1971 doğumluyum. Ne zaman emekli olabilirim? Coşkun Y.
İşe girişinize göre 25 yıl, 54 yaş ve5675 prim gün şartlarına tabisiniz. Askerlik tarihiniz işe girişten önce ise 1.5 aylık borçlanıp 25 yıl, 53 yaş ve 5600 prim gün şartlarına tabi olursunuz. Bu durumda 53 yaşınızın dolacağı 01.03.2024 tarihinde emekli olabilirsiniz. Ali Şerbetçi
http://www.takvim.com.tr/yazarlar/aliserbetci/2017/09/05/maasini-alamayana-tazminat
Yukarıda yer verilen açıklamalar, konuya ilişkin genel bilgiler içermektedir. Özdoğrular smmm ltd. şti./ www.ozdogrular.com, işbu dokümanın içeriğinden kaynaklanan veya içeriğine ilişkin olarak ortaya çıkan sonuçlardan dolayı herhangi bir sorumluluk iddiasında bulunulamaz. Mevzuatın sık değiştirilen ve farklı anlayışlarla yorumlanabilen yapısı nedeniyle, herhangi bir konuda uygulama yapılmadan önce konunun uzmanlarından profesyonel yardım alınmasını tavsiye ederiz.
Yıllık İzin Süreleri
3 yıldır bir işyerinde çalışıyorum. Hiç yıllık izin kullanmadım. Ne kadar izin hakkım var? İsmi saklı okurumuz
İş Kanunu'na göre; çalışma süresi 1 ile 5 yıl arasında olanlara (5 yıl dahil) 14 gün, 6 ile 14 yıl arasında olanlara 20 gün, 15 yıl veya daha fazla olanlara 26 gün yıllık ücretli izin verilmektedir. İşveren yıl içerisinde yıllık izin kullandırmak zorundadır. Siz 3 yıldır çalıştığınızdan dolayı her yıl için ayrı ayrı 14 gün izin kullanmanız gerekir. İşveren yıllık izin kullandırmıyorsa ALO 170, Bimer aracılığı ile ya da dilekçe ile Çalışma ve İşkur İl Müdürlüğü'ne şikayet edebilirsiniz.
17.01.1971 doğumlu bayanım, işe başlangıç 20.05.1986, 2130 günüm var. SSK başlangıçtan sonra çocuğum oldu. Ne zaman emekli olurum? 5...911000 Nolu SMS
SSK girişinden sonraki doğum için borçlanma yapabilirsiniz. Bir çocuk için 2 yıl, yani 720 gün kazanabilirsiniz. Ancak 3600 gün ile emekli olabilmeniz için prim günü tamamlayıp 58 yaşınızın dolacağı 17.01.2029'u beklemeniz gerekiyor. Normal emeklilik için ise 5075 prim günün tamamlandığı tarihte emeklilik talebi verebilirsiniz. Bunun için doğum borçlanması yapıp 720 gün kazanabilir ve eksik olan 2225 günü (6 yıl eder) prim ödeyerek tamamlayıp 6 yıl sonra emekli olabilirsiniz. 5075 günü tamamlayacaksanız, sakın 1260 günü aralıksız isteğe bağlı ödemeyin.. 1260 günü isteğe bağlıdan tamamlarsanız Bağ- Kur emeklilik şartlarına tabi olursunuz ki o zaman şartlarınız değişir.
NE ZAMAN EMEKLİ OLURUM?
28.07.1980 doğumluyum, 1994 yılından beri 6500 gün sigortam var. Ne zaman emekli olurum? 5...208958 Nolu SMS
İşe girişiniz 24 Mayıs 1994 tarihinden önce ise 25 yıl, 54 yaş, 5675 prim gün şartlarına, bu tarihten sonra ise 25 yıl, 55 yaş ve 5750 prim gün şartlarına tabisiniz. Prim gün sayınız tamamlanmış. 2023 yılında 25 yıl şartınız, 2034-2035 yıllarında yaşınız dolacak. Bu durumda yaş şartınızı tamamlayınca emekli olursunuz.
17.07.1979 doğum tarihim, SSK girişim 31.11.1997, askerliğimi 1998 yılında 18 ay yaptım. 5000 gün primim var. Ne zaman emekli olurum? 5...710966 Nolu SMS
İşe başlangıç tarihinize göre 25 yıl, 57 yaş ve 5900 prim gün şartlarına tabisiniz. 57 yaş şartınızdan dolayı 2036 yılından önce emekli olamazsınız. Bu durumda 17.07.2036 tarihine kadar prim gününüzü tamamlayarak bu tarihte emekli olabilirsiniz. Ali Şerbetçi
http://www.takvim.com.tr/yazarlar/aliserbetci/2017/09/04/yillik-izin-sureleri
Yukarıda yer verilen açıklamalar, konuya ilişkin genel bilgiler içermektedir. Özdoğrular smmm ltd. şti./ www.ozdogrular.com, işbu dokümanın içeriğinden kaynaklanan veya içeriğine ilişkin olarak ortaya çıkan sonuçlardan dolayı herhangi bir sorumluluk iddiasında bulunulamaz. Mevzuatın sık değiştirilen ve farklı anlayışlarla yorumlanabilen yapısı nedeniyle, herhangi bir konuda uygulama yapılmadan önce konunun uzmanlarından profesyonel yardım alınmasını tavsiye ederiz.
Sadakat Borcunu İhlal Etmek, Çıkma Sebebi
İş sözleşmesinin işçi nezdinde doğurduğu temel borçlardan birisi sadakat borcudur. Sadakat borcu, işçinin işverenin ve işyerinin çıkarlarını koruması, işverene zarar verebilecek her türlü davranıştan kaçınmasıdır.
İşçi işverene ekonomik, ticari veya mesleki yönden zarar verebilecek her türlü davranıştan kaçınmalıdır. Bu bağlamda işçi, çalışırken edindiği üretim ve iş sırlarını korumalı, başkalarına açıklamamalı ve kendi lehinde dahi olsa kullanmamalıdır.
Aynı şekilde işçi işverenle rekabet edecek davranışlara girmemeli, rekabet oluşturacak şekilde üçüncü kişilere hizmet vermemelidir.
Borçlar Kanunu işçi açısından hem çalışırken işverenle rekabet etmemeyi hem de işverenin sırlarını açıklamamayı emredici olarak düzenlemiştir.
Ayrılsanız bile...
Buna göre; işçi, hizmet ilişkisi devam ettiği sürece, sadakat borcuna aykırı olarak bir ücret karşılığı üçüncü kişiye hizmette bulunamaz ve özellikle kendi işvereni ile rekabete girişemez.
İşverenin haklı menfaatinin korunması için gerekli olduğu ölçüde işçi, hizmet ilişkisinin sona ermesinden sonra da sır saklamakla yükümlü.
Kuraldan da anlaşılacağı üzere, sır saklama yükümlülüğü işten ayrıldıktan sonra da devam ederken rekabet etmeme yükümlülüğü kural olarak iş ilişkisinin sona ermesiyle ortadan kalkmaktadır.
Bunun anlamı işçi çalışırken öğrendiği üretim ve iş sırlarını işverenin haklı menfaati olduğu sürece saklamalı, işten ayrılsa bile başkalarına açıklamamalı. Fakat işçi, işten ayrıldıktan sonra başka işte çalışabilecek veya kendi işvereniyle rekabet edebilecek faaliyetler yapabilecektir.
Yargıtay’ın yakın tarihte incelediği bir olayda, işveren eski işçisinin kendi işyerinde üretilen bir buluşu yeni çalıştığı işyerinde de ürettirdiğini iddia etmiş ve zararının tazminini istemiştir. Yargıtay ise önceki işyerinde üretilen bir buluşun üretim yönteminin yeni işyerinde üretilmesinin sır saklama yükümlüğünün ihlali oluşturabileceğini açıkça vurgulamıştır.
Bu nedenle işçi, işverenin haklı menfaati varsa işyerinde öğrendiği meslek sırlarını diğer işyerlerinde kullanmamalıdır.
Sözleşmeli önlem!
Günümüzde birçok işçi bilgi düzeyi ve müşteri çevresi nedeniyle işverenin karşısına güçlü bir rakip olarak çıkabilir. İş ilişkisi sona erdikten sonra sır saklama yükümlülüğü yeterli gelmeyebiliyor. Çoğu işveren işçilerin, işten ayrıldıktan kendilerini zarara uğratabileceğini öngörüyor, çalışanına rekabet yasağı sözleşmesi imzalatmak istiyor. Bu sözleşmesi bir yönüyle işverenin yaptığı işin geleceğini korurken, diğer yönüyle çalışanın iş bulmasını aşırı güçleştiriyor. Bu nedenle kanun iş ilişkisinin sona ermesinden sonraya ilişkin rekabet yasağı sözleşmelerini sınırlıyor.
Rekabet yasağı 2 seneyi aşamaz
İşten ayrıldıktan sonraki rekabet yasağının iş sözleşmesine bir hüküm konulması veya bu konuda ayrı bir sözleşme yapılarak getirilmesi mümkün. Sözlü olarak yapılan rekabet etmeme vaatleri bağlayıcılık taşımıyor. Rekabet yasağı, işverenin tek taraflı olarak hazırladığı iç yönetmeliklere, personel yönetmeliklerine veya benzeri belgelere atıfta bulunmak suretiyle düzenlenemiyor. Rekabet yasağı sözleşmesinin geçerli kabul edilebilmesi için işçinin, işverenin müşteri çevresi veya üretim sırları veya işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkanı bulunmalıdır.
Bu tür bir konuma ulaşmamış işçi ile rekabet yasağı sözleşmesi yapılsa da kendisi için geçerlilik taşımayacaktır. Rekabet yasağı, işçinin ekonomik geleceğini sınırsız ve hakkaniyete aykırı şekilde tehlikeye düşürmemeli, bu nedenle süre yer ve konu bakımından sınırlandırılmış olmalıdır. Rekabet yasağının süresi iki yılı aşamaz. Çalışanın iki yıl boyunca dahi önceki işini yapamaması ciddi sıkıntı yaratabilecek bir durumdur. Bu nedenle rekabet yasağının uygulanacağı alan da coğrafi bölge, şehir ya da işverenin faaliyetinin etki alanı olarak sınırlandırılmalıdır. Her hâlükârda yasak, işverenin fiilen yürüttüğü faaliyet alanının sınırlarını aşamamalıdır.
Fesih nedeni...
İşçi çalışırken rekabet yasağına aykırı davranıyorsa, başka bir işte çalışıyorsa işveren açısından fesih hakkı doğmaktadır. İşveren yasağın ihlalinin ağırlığına bağlı olarak işçinin iş sözleşmesini haklı nedenle veya bildirim sürelerine uyarak geçerli olarak feshedebilecektir. Aynı şekilde iş ilişkisi devam ederken, sır saklama yükümlülüğünün ihlali de bir fesih nedeni oluşturacaktır. Yargıtay; işçinin kendi amirinin bilgi ve izni olmaksızın dokuz girişimciye ait Kuruldan geçmiş iş planlarını vermek sureti ile ticari gizli bilgileri üçüncü kişilere aktarmasına ilişkin kararında, ticari gizli bilgi hükmündeki iş planlarını başkasına aktarmanın iş ilişkisinde bulunması gereken güveni işverenden beklenemeyecek şekilde sarstığını, bu nedenle işçinin iş akdinin feshinin geçerli nedene dayandığını belirtmiştir. (Y9HD, 17.10.2016, 23160/17940) Cem Kılıç
http://www.milliyet.com.tr/yazarlar/cem-kilic/sirlarin-ihlali-cikarma-sebebi-2513085/
Yukarıda yer verilen açıklamalar, konuya ilişkin genel bilgiler içermektedir. Özdoğrular smmm ltd. şti./ www.ozdogrular.com, işbu dokümanın içeriğinden kaynaklanan veya içeriğine ilişkin olarak ortaya çıkan sonuçlardan dolayı herhangi bir sorumluluk iddiasında bulunulamaz. Mevzuatın sık değiştirilen ve farklı anlayışlarla yorumlanabilen yapısı nedeniyle, herhangi bir konuda uygulama yapılmadan önce konunun uzmanlarından profesyonel yardım alınmasını tavsiye ederiz.
İşe Giren Eşin Aldığı Ölüm Aylığı Kesilmez
Annem, ölen babam üzerinden ölüm aylığı almaktadır. Annemin işe girerek sigortalı olarak çalışması durumunda ya da kendi çalışmasından dolayı emekli olması durumunda babamdan aldığı aylık kesilir mi? 5...646876 Nolu SMS:
Ali Bey, ölüm aylığı alan eşlerin aylığı iki durumda kesilir. Birincisi ölüm aylığı alırken evlenmeleri, ikincisi ise vefat etmeleri halinde aylıktan düşerler. İşe girip çalışmaları veya emekli olmaları halinde eşlerden alınan aylık kesilmez
Ali Bey, Bağ- Kur'lular toplu prim ödeyerek emekli oluyorlar. Benimde 2000 yılından sigorta girişim ve ödenmiş 6 yıllık primim var. Bu primleri Bağ-Kur'lular gibi borçlanıp prim günümü tamamlayarak emekli olabilir miyim? Bağ-kur'a geçsem yararlanabilir miyim? 5...168287 Nolu SMS:
Sayın Okurum, Bağ- Kur'luların ya da sosyal güvenlik kanunlarında borçlanma hakları dışında toplu prim borçlanarak emekli olma durumu söz konusu değil. Bağ- Kur'luların toplu borçlanması durumu farklı. Bağ-Kur'lular gerek vergi kaydı, gerek şirket ortaklıkları gerekse Tarım Bağ-Kur'undan dolayı kayıtları devam ettiğinden ve kayıtları devam ederken Bağ-kur'a ödemeleri gereken prim borçlarını ödeyemediğinden dolayı bu borçlarını toplu olarak ödemektedirler. Bu ödeme de ara boşluk borçlanması değildir. Bağ-kurlular bu borçları ödeyebilmeleri için mevzuat gereği silinen günleri ihya yaparak ödeme yapmaktadırlar. Dolayısı ile sizin veya bir başkasının toplu olarak ara boşluk ödeme hakkı bulunmamakta
NE ZAMAN EMEKLİ OLURUM?
01.05.1969 doğumluyum, 15.07.1991 SSK girişim, 15.10.1992 tarihinden itibaren aralıksız bağkur ödüyorum. A.KARA
Bağkurdan 9000 prim gün ve 53 yaşa tabisiniz. Askerlik ödeyerek 52 yaşa tabi olabilirsiniz. Yaş olarak SSK'dan da aynı şartlara tabisiniz. Bu durumda emekli olacağınız tarih en erken 52 yaşınızın dolacağı 01.05.2021 tarihi olacaktır.
01.04.1987 girişim, ne zaman emekli olurum? 5...339349
1987 tarihinde işe girmiş olanlar SSK'dan 25 yıl, 50 yaş ve 5375 prim gün şartlarına tabidirler. Emekli olup kendilerine emekli aylığı bağlanması için bu üç şartın oluşması gerekiyor. Ayrıca askerliği 1987 tarihinden önce yapmışlarsa askerlik borçlanıp 25 yıl, 49 yaş ve 5300 prim gün şartlarına tabi olabilirler.
Doğum tarihim 1970, 18 ay askerlik yaptım. 15 Nisan 1993 SSK girişim var. 5300 gün prim ödemem var. 5Ö820714 Nolu SMS:
İşe başlangıcınıza göre 25 yıl, 54 yaş ve 5675 prim gün şartlarına tabisiniz. Askerlik tarihiniz işe girişten önce ise 5 aylık askerlik borçlanarak 25 yıl, 53 yaş ve 5600 prim gün şartlarına tabi olabilirsiniz. Bu durumda askerliği borçlanırsanız 2023 yılında, borçlanmazsanız 2024 yılında emekli olursunuz. Ali Şerbetçi
http://www.takvim.com.tr/yazarlar/aliserbetci/2017/09/03/ise-giren-esin-aldigi-olum-ayligi-kesilmez
Emekliliğiniz Yanar Primleriniz Boşa Gider
SGK bir kişinin sahte sigortalılığını tespit ederse ilk iş bunu iptal ediyor. Bu sürelere ilişkin ödenen primler de yok sayılıyor. Ayrıca bu yolla emekli olan kişinin emekliliği iptal ediliyor. Bununla da kalmıyor; SGK ödenen emekli aylıklarını faiziyle geri istiyor. Yani bu kişiler tespit edildiğinde, yüksek bedellerle karşı karşıya kalıyor.
Bir kişinin emekli olabilmesi için yaş, çalışma süresi ve prim sayısı şartlarını sağlaması gerekir. Bu üç şartın sağlanabilmesi için sigorta girişinin bulunması ve sigortalı olarak çalışmak şarttır. Ancak ne yazık ki emekli olabilmek için sahte sigorta girişi ve 'bir yerden sigortalı' gösterilme yöntemlerine gidildiği görülüyor. SGK fiilen çalışmayan ancak sigortası ödenen kişileri tespit ettiğinde ödenen primleri iptal ediyor. Dolandırıcılara fırsat vermemek için çalışmadan sigortalı olma peşinde koşulmamalı. 'Bir yerden sigortalı gösterilmek' eninde sonunda tespit ediliyor.
10 YAŞINDA ÇOCUK BİLE VAR
Özellikle 2008’de sosyal güvenlik sisteminde önemli değişiklikler yapılmadan önce emeklilik yaşının yükseleceği öngörüldüğü için pek çok kişinin akrabasının, çoluğunun, çocuğunun sigorta girişinin yapıldığını gördük. Üç beş günlük sigortalı giriş sonrası bu kişiler daha erken emekli olma hakkına sahip oldular. Ancak bu dönemde 10-15 yaşında gençlerin inşaatlarda sigortalı gösterildiği tespit edildi. 18 yaşın altında kişilerin çalıştırılamayacağı işyerlerinden yapılan bu işlemler SGK tarafından tespit edildiğinde sigorta girişleri iptal ediliyor. Dolayısıyla SGK hukuksuzluğu tespit ettiğinde sigorta girişini de iptal etme hakkına sahip.
Daha çok günü yetmeyen
Sigorta girişi olsun diye bir yerden sigorta girişi yapılanlar dışında bir de, prim ödeme gün sayısı dolsun diye 'bir yerden sigortalı gösterilen' kişiler var. Bu durumdaki kişiler genellikle bir süre çalışmış ancak şu an çalışmayan ve prim ödeme gün sayısını doldurmak isteyen kişiler. Çalıştıkları süre emekli olmalarına yetmediği için bir şekilde sigortalı gösterilerek prim ödeme gün sayısını doldurmayı ve yaş gelince emekli olmayı istiyorlar. Ancak fiilen çalışmadığı halde bir işyerinden sigortalı gösterilen kişileri SGK tespit ederse bu kişilerin prim günlerini iptal ediyor. Böyle olunca da bu işten zararlı çıkan 'bir yerden sigortalı gösterilen' ve bu kişi adına SGK’ya prim ödeyen kişiler oluyor. Çünkü SGK bu kişilerin prim günlerini iptal ettiği gibi, ödenen primleri de iade etmiyor.
En çok hamile kadınlarda görülüyor
Sahte sigortalılığın en çok görülen durumlarından birisi, hamile kadınların sigortalı gösterilmesi. Hamile olduğunu öğrenen kadınlar, bir yerden sigortalı gösteriliyorlar ve bu sayede SGK’dan geçici iş göremezlik ödeneği alma hakkına sahip oluyorlar ve özel hastanede doğum yaptıklarında SGK’dan tedavi masraflarının bir kısmını alabiliyorlar.
SAHTE İŞYERLERİ VAR
Dolandırıcılar çoğu kez dolandırdıkları kişilerden aldıkları paraları SGK’ya hiç ödemeden ortadan kayboluyorlar. Bazen de sahte işyerleri üzerinden birkaç ay prim ödüyorlar ve bu sayede dolandırdıkları kişilere 'bak senin primin yatıyor' diyebiliyorlar. Gerçekte olmayan işyerlerinden yapılan bu sigorta ödemeleri de SGK tarafından tespit edildiğinde iptal ediliyor. Çoğu kez bu tip işyerleri dilencilerin, çok fakir kişilerin adına tescil ettiriliyor. Bu sayede dolandırılan kişilerin ileride açabilecekleri tazminat davaları da boşa çıkıyor.
Vaatlerle dolandırıyorlar
Sahte sigortalılığın günümüzde pek çok türü bulunuyor. Bir kişi çalışmadığı halde bir yerden sigortalı gösteriliyorsa buna sahte sigortalılık deniyor. Diğer yandan bazen dolandırıcılar özellikle emeklilik için prim günü yetmeyen kişilere ulaşarak ayda 150-200 TL’ye emeklilik vaat ederek bu kişileri kandırıyorlar. Son dönemde bu tür sahteciliğin de arttığını söyleyebiliriz. Bugün itibarıyla bir kişinin bir işyerinden sigortalı gösterilmesi halinde işverenin ödemesi gereken prim miktarı eğer işveren 5 puan prim indiriminden yararlanıyorsa en az 311 TL. Bu rakam işverenin yararlandığı teşviklere göre azalabiliyor.
200 TL'ye kandırıyorlar
Ancak 200 TL ödeyerek sigortalı yapılacağı söylenen kişilerden alınan paralar dolandırıcılar tarafından devlete yatırılmadığı için, bu kişilerin ödedikleri paralar boşa gidiyor. Yani burada ciddi bir dolandırıcılık söz konusu. Kişilerin bu durumlara karşı dikkatli olması gerekiyor.
SGK denetimleri sıklaştırdı
Sahte sigortalılık ve bu şekilde yapılan dolandırıcılıklar son dönemde çok arttı. SGK bu konuda denetimlerini sıklaştırdı. Bir yerden sigortalı gösterilen, fiilen bir işyerinde çalışmayan ve primlerini kendisi ödeyen kişileri SGK tespit ederse bu kişi adına ödenen primler iptal ediliyor. Bunun yanında bu şekilde ödenen primlerle emekli olan kişiye bağlanan aylık kesildiği gibi, haksız alınan aylıklar da faiziyle geri isteniyor. Bir kişinin sigortalı olmasının ilk şartı, fiilen çalışmaktır. Fiilen çalışmayan bir kişi adına prim ödenmesi ve bu kişinin bu şekilde emekli olması mümkün değildir.
Uzak durulmalı bedeli ağır!
SGK bir kişinin sahte sigortalılığını tespit ederse ilk önce bu sigortalılığı iptal ediyor. Bu sürelere ilişkin olarak ödenen primler de iptal ediliyor ve iade edilmiyor. Sahte sigortalılıkla emekli olan kişinin emekliliği iptal ediliyor. SGK emekli aylıklarını faiziyle geri istiyor. Sahte sigortalı olunan dönemde ödenen ilaç ve tedavi masrafları da faiziyle geri isteniyor. Dolayısıyla sahte sigortalı olan bilinen adıyla 'bir yerden sigortalı gösterilen' kişiler SGK bu durumu tespit ettiğinde çok yüksek bedellerle karşı karşıya kalıyor. Okan Güray Bülbül