Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

6183 sayılı AATUHK’nun 5. maddesi hükmüne göre cebri tahsilin yapılmasına ilişkin takip işlemleri tabiatıyla alacaklı amme idaresi tarafından yapılması gerekmektedir. Belli bazı hallerde alacaklı kamu idaresinin hangi birimi tarafından yapılacağı konusu da 6183 sayılı kanunun 5. maddesinde yerel tahsil dairesi olarak saptanmıştır. Bu tespitten yola çıkılarak alacaklı tahsil dairesi adına borçlunun mallarının bulunduğu bir başka mahaldeki idare alacaklı idare adına niyabeten ödeme emri tanzim ederek, tahsilat yapabilmektedir.[1]

Bilindiği gibi, Gelir İdaresi Başkanlığı 2009 yılından itibaren amme borcunun takibinde  yeni tip ödeme emirleri” tebliğ ederek bu amme alacağını takip ve tahsil etmektedir. Yeni tip ödeme emirleri eski tip yeşil ödeme emirlerine nazaran daha farklı ve A4 formatında beyaz zemin üzerinde daha basit bir şekil halindedir. Bu yeni tip ödeme emirleri aynı zamanda niyabeten yapılacak hacizlerde de uygulanabilmektedir.[2]

Niyabeten yapılacak ödeme emri tebligat ve hacizlerinde mükelleflerin bu işlemlere karşı 7 gün içerisinde haczin konusu ve yapılan işlemle ilgili olarak vergi mahkemesi nezdinde dava açma olanakları bulunmaktadır. Bu konuda 6183 sayılı AATUHK’nun 15. ve 16. md. hükmüne göre dava açma hakları söz konusudur.

Günümüz koşullarında tahsilat yöntemlerinin gelişmesi sonucunda mahalli tahsil daireleri olarak adlandıracağımız tahsil dairelerinin niyabeten tahsilat görevleri nispeten azalmıştır. Kanımızca, amme alacağının takip ve tahsilat işlemlerinin hangi tahsil dairesinin yapacağı konusu amme borçlusunun menfaatlerinde korumak şartı ile alacaklı amme idaresinin tahsil yetkisine bırakılması daha uygun olmaktadır. Örneğin, Büyükşehir belediyesi bulunan illerde asıl alacaklı amme idaresi olan (A) vergi dairesinin alacağını, borçlu bulunduğu (B) vergi dairesi üzerinden takip etmesi pek pratik bulunmayabilir. Özellikle yakın bölge içi kamu alacağının takibinde 6183 sayılı kanunun 5. maddesinin işletilmesi doğru değildir.

Kamu alacağının takip ve tahsil işlemlerinde en hızlı ve pratik şekilde hangi tahsil dairesince yapılabilinmesi alacaklı kamu idaresi o yerel daireyi görevlendirmelidir.[3] Burada amme alacağının çok süratli ve çok az masrafla tahsil edilmesi de hedeflenmelidir. Günümüz koşullarında uygulanan e-haciz, Türkiye çapında borçlu mükelleflerinin malvarlıklarının araştırılması uygulamaları sonucunda 6183 ayılı kanunun 5. maddesinin uygulama olanakları azalmıştır. Bu uygulamaların vergi daireleri tarafından borçlu mükellefler yönünde ticaret sicil kayıtları, tapu kayıtları, liman başkanlıkları kayıtları, trafik tescil büro kayıtları ile yapılan yazışmalar sonucunda amme borçlusu mükelleflerin izleri bir şekilde yakalanabilmektedir.[4]

Amme borçlusu mükelleflerin malvarlıklarının araştırılması konusunda vergi daireleri otomasyon projesi (VEDOP-2) kullanılarak amme borçlularının yakından izlenmesi imkanları genişletilmiştir. Böylece amme borçlusunun edindiği menkul ve gayrimenkul mallarının başka bölgelerde bulunan bir kısım malları bulunması durumunda, asıl tahsil dairesinin yapacağı takiplerin borçlunun veya mallarının bulunduğu yerdeki tahsil dairesi tarafından yapılması da ayrıca öngörülmektedir. Ancak burada asıl tahsilata yetkili daire mükellefin borçlu olduğu tahsil dairesidir. Bu noktada herhangi bir yetki devri söz konusu değildir. Tahsilata yetkili tahsil dairesi koğuşturma işlemlerini borçlunun veya malların bulunduğu yöredeki en yakın daireye kendi adına yaptırabilmektedir.[5] Yasal düzenleme gereği bu takip işlemlerinin niyabeten yani vasıta olarak dolaylı yaptırılması hedeflenmiştir. Bu düzenleme bir anlamda tahsilat yönünden sürat kazanmaya yönelik bir düzenlemedir.

6183 sayılı AATUHK’nun 5. maddesine göre takip işlemlerinin niyabeten yaptırılması aynı zamanda neticesinin bilinmesini ve buna göre işlem yapılmasına birlikte getirebilmektedir. Burada bu şekilde alacaklı tahsil dairesi borçluyu devamlı izleyerek genel durumundan bilgi sahibi olabilmektedir. Borçlunun veya mallarının bulunduğu mahal tahsil dairesi sadece o yerdeki mallarla ilgili olarak işlem yapabilecek ve borçlunun genel varlık durumunu bilemeyebilir.

Niyabeten tahsilat biçimi aynı idarelere ait tahsil daireleri arasında ve 6183 sayılı kanunun 5. maddesine göre yürütülebilmektedir. SGK alacakları için vergi dairesine niyabeten takibat yaptırması da mümkün bulunmamaktadır.

Yargıya intikal eden bir olayla ilgili olarak Danıştay 3. dairesi tarafından verilen bir kararda “6183 sayılı yasanın 5. maddesine göre takip edilen amme alacağının asıl borçlu şirketin mükellefi bulunduğu vergi dairesi müdürlüğünün vermiş olduğu yetkiye dayanılarak niyabeten davacının mükellefi olduğu vergi dairesi müdürlüğünce ödeme emri düzenlenmesi hukuka aykırı bulunmadığından aksi gerekçe ile verilen kararın bozulması gerektiği”hakkında karar verilmiştir. Böylece, olayda yerel daire tarafından 6183 sayılı kanunun 5. maddesine göre düzenlenen ödeme emri isabetli bulunmuştur.[6]

Diğer yandan, Danıştay 10. Dairesi tarafından verilen bir kararda; “DSİ Genel Müdürlüğünce 6183 sayılı kanuna göre takip ve tahsili gereken sulama ücretinin tahsili amacıyla, Maliye Bakanlığı DSİ Bölge Saymanlığınca ödeme emri düzenlenip tebliğ olunamayacağı”hakkında karar verilmiştir.[7]

Asıl amme borçlusu ile müştereken veya müteselsilen sorumlu olan ikincil amme borçluları açısından ise, takibe yetkili daire, takip edilen kişiye değil, takibin konusu olan kamu alacağının esas amme borçlusuna göre belirlenmesi gerekir.[8]

Sonuç olarak, bir kamu alacağının takip ve tahsilinde niyabeten yaptırılabilmesi için borçlu veya mallarının başka bir mahalde bulunmasının yanı sıra, naip tayin edilecek tahsil dairesinin, alacaklı kamu idaresi ile aynı cinsten kamu idaresine ait olması şartı da gerekmektedir. Nazlı Gaye Alpaslan

http://www.hurses.com.tr/av-nazli-gaye-alpaslan/vergi-ve-cezalarin-takibinde-niyabeten-haciz-uygulamasi-nedir/haber-18414

-----------------

[1]6183 sayılı kanun md.5, Genel Tebliğ Seri: A – Sıra No:1

[2]Örnek form nosu 9907-a şeklinde Devlet Malzeme Ofisi Basım İşleri Müdürlüğü tarafından bastırılmaktadır.

[3]6183 sayılı yasa md.5

[4]Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından yayınlanan Merkezi Tüzel Kişilik Bilgi Sisteminin Ticaret Sicili Memurlarında Uygulanması Hakkındaki Tebliğ, Bakınız İç Ticaret:2010/1

[5]YILMAZ Kazım, Kamu Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Yasa, Ce-Ka Yayınları, Aralık 2006, s.67

[6]Dnş. 3. D. nin, 22.03.2006 gün ve E:2006/220-K:2006/768 sayılı kararları.

[7]Dnş. 10. D.nin, 25.04.1991 gün ve E:1988/1129-K:1991/1458 sayılı kararları.

[8]Dnş. 7. D.nin, 9/2/2004 gün ve E:2000/8637-K:2004/270 sayılı kararları. Turgut CANDAN – Hüseyin ÇEVİKBAŞ, Vergi Usul Kanunu ile İlgili Danıştay Kararları, s.213.

En az 10 yıl memurluk yapmış ve ayrılmış bir kişi; primlerini kendisi ödeyerek, memur olarak emekli olma fırsatı yakalar.

En az 10 yıl memurluk yapmış, daha sonra memurluktan istifa etmiş bir kişi SGK’ya başvurarak keseneklerini ve kurum karşılıklarını kendisi ödeyerek yani emekli sandığı iştirakçiliğini devam ettirerek, 4/c’li olarak emekli olabiliyor. Yani en az 10 yıl memurluk yapmış ve ayrılmış bir kişi, primlerini ödemeye devam etmesi halinde memur olarak emekli olma hakkı kazanabilir.

İSTİFAYLA AYRILMASI ŞART

İştirakçiliğin devam etmesi için en önemli şartlardan birisi memurluktan atılarak değil, istifa ederek ayrılmış olmaktır. Sigortalılıkları Emekli Sandığı’na tabi olarak devam edeceklerin ödeyecekleri kesenek, kadrolarının karşılığı olan dereceye göre belirlenir.

6 AYDA BAŞVURMALI

Kendi cebinden kesenek ödeyenlere her yıl bir kademe, her üç yıl içinse bir derece verilir. Ancak kesenekler, emekli ikramiyesinin hesabında dikkate alınmaz. İkramiye, istifa etmeden önceki çalıştığı süreye göre hesaplanarak ödenir. Uygulamadan yararlanmak için, memuriyetten ayrıldıktan sonra en geç 6 ay içerisinde SGK’ya başvurmak zorunluluğu var.

1 Ekim 2008 tarihi öncesi için geçerli

1 Ekim 2008 sonrası ilk kez memur olanlar, 5510 sayılı Kanuna tabi oldukları için, 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu uyarınca düzenlenmiş isteğe bağlı iştirakçilikten yararlanamaz. Ancak 1 Ekim 2008’den önce memur olmuş, en az 10 yıl memurluk yapmış, memurluktan ayrıldıktan sonra SSK’lı veya Bağ-Kur’lu olarak çalışmamış ve en geç 6 ay içerisinde SGK’ya başvurmuş kişilerin isteğe bağlı iştirakçi olması mümkündür. Okan Güray Bülbül

https://www.aksam.com.tr/yazarlar/okan-guray-bulbul/memur-disaridan-prim-odeyerek-emekli-olabilir-c2/haber-728414

Cumartesi, 21 Nisan 2018 22:17

Sigortalıların Borçlanabileceği Süreler

Uluslararası Muhasebe Standartları Kurulu (IASB/UMSK) UFRS 17 Sigorta Sözleşmeleri standardını 18 Mayıs 2017 tarihinde yayınladı ve standart, 1 Ocak 2021 ve sonrasındaki raporlama dönemleri için geçerli olacak. Bu standart 20 yıldan bu yana sigorta muhasebesi alanında yapılmış en belirgin değişiklik olacak ve sigorta şirketlerinin finansal tablolarını tamamen gözden geçirmelerini ve yeniden düzenlemelerini gerektirecek. Bu denli büyük bir değişim karşısında yatırımcılar ve diğer paydaşlar olası etkilerin ne olduğunu önceden görmek isteyecekler. Standart; Genel Model (Building Block Approach-BBA), Prim Dağılımı Yaklaşımı (Premium Allocation Approach - PAA) ve Değişken Ücret Yaklaşımı (Variable Fee Approach - VFA) olmak üzere 3 farklı ölçüm modeli sunuyor. Birinci ölçüm modeli hemen hemen tüm uzun süreli sözleşmeler için, ikincisi hemen hemen tüm kısa süreli sözleşmeler için, üçüncü ölçüm modeli ise kâr paylaşımı içeren sözleşmeler için geçerli. Bu ölçüm modellerinin kullanılması ile birlikte mevcut uygulamalara kıyasla ciddi değişiklikler yaşanacağını öngörüyoruz. Yeni standart belli başlı hususlar sebebiyle belirgin şekilde mevcut standarda göre farklılık gösteriyor. Sözleşme karlılığının poliçe vadesine dağılımı değişecek ve tahmini zarar hemen muhasebeleştirilecek. Yükümlülüklerin hesaplanması ve varsayımların belirlemesine ilişkin süreçler daha karmaşık hale gelecek ve veri gereksinimleri artacak. Yapılan tahminlerin tutarlılığına dair analizler de ön plana çıkacak.

IASB tarafından yeni standardın uygulamaya geçiş tarihi 1 Ocak 2021 olarak belirlendi. Bu süre zarfında şirketlerin yeni gereksinimlerini analiz edip uygulamaya hazır hale gelmeleri bekleniyor. Her ne kadar uzun bir zaman aralığı olduğu düşünülse de süreçlerin karmaşıklığı göz önüne alındığında bugünden gerekli adımları atmak büyük önem taşıyor. Önümüzdeki süreç sadece Aktüerya ve Finans birimleri için değişiklik anlamına gelmiyor, şirketlerin tüm birimleri ve paydaşları konu ile ilgili farkındalığa sahip olmalı. UFRS 17’ye ek olarak sigorta şirketleri önümüzdeki üç yıl içinde aşağıda belirttiğimiz diğer standartlara da uyum sağlamak zorunda olacak:

- UFRS 9 Finansal Araçlar - 1 Ocak 2018 (Sigorta Şirketleri 1 Ocak 2021’e erteleyebilecek)
- UFRS 15 Müşteri Sözleşmelerinde Hasılat - 1 Ocak 2018
- UFRS 16 Kiralamalar - 1 Ocak 2019

UFRS 17’nin en temelde ölçüm birimi tek bir sigorta sözleşmesidir ancak şirketler desteklenebilir ve denetlenebilir gerekçeler çerçevesinde, benzer risklere konu poliçeleri gruplayabilirler. Şirketlere önerimiz, bir an önce bu gruplama seviyesini ne şekilde yapabileceklerine ve bunun etkilerine dair analizlerini tamamlamaları. Yeni gruplama kriterleri nedeni ile şirketler bugünden çok daha küçük parçalar halinde portföylerini izleyecek ve raporlama yapacak. Sözleşmeler gruplanırken başlangıç tarihleri de dikkate alınacak (1 yıl ya da daha kısa vadeli sözleşmeler hariç). Özellikle portföydeki sözleşmelerin zarar etme olasılıklarına göre gruplanması zorunluluğu önemli etkiler doğuracak. Yükümlülük Yeterlilik Testi (LAT)’nin yerini "onerous" sözleşme testi alacak. Bu yeni testin, LAT’dan çok daha granüler seviyede bir ölçüm yapacağı bekleniyor. Bazı hayat dışı sigorta sözleşmeleri, uzun vadeli olmaları veya zarar edecekleri beklentisi ile daha karmaşık değerlendirme süreçlerine tabi olabilir.

BBA veya Genel Model, UFRS 17’nin temel ölçüm modeli olacak ve BBA mevcut birçok sigorta muhasebe modelinden farklı. Yeni modeller, veriler ve süreçlerin yanı sıra karın zamana bağlı dağılımında değişim anlamına gelecek. Sözleşmelerin farklı bir çok kriter bazında sınıflandırılmasından dolayı, mevcut duruma kıyasla çok daha detaylı finansal raporlama ihtiyaçları doğacak. Sözleşmeleri gelecekteki nakit akışlarının bugünkü değeri kullanılarak değerleyeceğimizden dolayı bugünkünden daha karmaşık yöntemlere ihtiyaç olacak. İskonto oranı ve risk marjının belirlenmesi yeni teknikler gerektiriyor. Risk marjı, birçok mevcut modelle karşılaştırıldığında yeni bir gereklilik olmasına rağmen, Solvency II kapsamında hali hazırda hesaplanıyor. CSM yani tahmini kar rakamının hesaplanması ve zamanla serbest bırakılması kârın zamana dağılımını değiştirecek.

Prim dağılımı yaklaşımı hayat dışı sigortalardaki mevcut uygulamalara benzer. Şirketlerin PAA yöntemini hangi sözleşmeler için kullanıp kullanamayacağını analiz etmeleri önem taşıyor. Zarar eden (Onerous) sözleşme gruplarında bu yöntem geleceğe dair yükümlükleri karşılamakta yetersiz kalacağından bu tarz sözleşmelerde yine Genel Model’in yaklaşımından faydalanılması gerekecek. İnşaat, mühendislik ve ipotek sigortası gibi uzun vadeli hayat dışı sözleşmeler için bu yöntem gereklilikleri karşılamayabilir. Sonuç olarak, şirket, değerleme, modelleme ve ilgili süreçlerde ek karmaşıklıkla karşı karşıya kalacak. Değişken Ücret yaklaşımı, genel modelin bir varyasyonu olup doğrudan katılım özellikli sözleşmeler için kullanılacak. Katılım özellikli sözleşmelerin bu yaklaşımı uygulamak için gerekli olan kriterleri karşılayıp karşılamadığını belirlemek için değerlendirme yapılması gerekecek, ancak Türkiye sigorta sektöründe birikimli hayat poliçelerinin bu model ile değerlenmesi bekleniyor. Varlığın değerindeki değişimlerden kaynaklı dalgalanmaları önlemek amacı ile bu farklar hizmet marjı olarak muhasebeleştirilecek.

Standart, finansal tablolarda sigorta ile ilgili kalemleri göstermek için özel gereklilikler talep ediyor. Prim gelirinden ziyade, sigorta geliri risk ve yatırım unsuru ayrı olarak raporlanacak. Bu, hayat sigortası sözleşmeleri için mevcut gelir tablosu gösteriminde köklü bir değişikliği temsil ediyor. Sigorta sözleşmeleri ile ilgili hasar ve diğer masraflar daha sonra dipnotlarda açıklanacak ve bu şekilde bir teknik sonuca ulaşılacak. Prim gelirleri, artık kar zararda görünmeyecek, bunun yerine "sigorta sözleşmeleri geliri" gelecek. Sigorta sözleşme gelirleri farklı birçok unsurun ayrı ayrı hesaplanarak bir araya gelmesinden oluşur. İlerleyen dönemlerde yeni formatların yatırımcılar için yeterli olmadığı düşünülür ise ilave gereklilikler doğabilir.
Reasürörler, sözleşmelerini değerler iken sigorta şirketleri ile aynı ilkeleri uygulayacaklarReasürörler, standart sigorta sözleşme modellerini (Genel Model veya Prim Dağılımı Yaklaşımı) kullanarak sözleşmelerini değerleyecekler. Sedan şirketler belli alanlarda farklı uygulamalara tabi olabilir. Reasürans varlıkları ile söz konusu sigorta konusu yükümlülüklerin değerlenmesinde aynı varsayımların kullanılması gerekiyor.

İlke olarak, karşılaştırma yapılabilmesini sağlamak amacı ile standardın geriye dönük olarak, uygulanması gerekecek. Standardın yürürlülük tarihi 1 Ocak 2021 olduğundan dolayı, Aralık bilançosu için açılış tarihi 1 Ocak 2020 olacak. Sigortacılar, özellikle de hayat sigortacılarının tam bir retrospektif yaklaşım uygulamak için güvenilir veri tedarikinde karşılaşacakları zorlukları görerek, yaklaşımı basitleştirmek için bir dizi geçiş seçeneği sunuluyor. Bununla birlikte, yeni standardı uygulamaya hazırlamak ve geçiş yapmak için hazırlanmak büyük bir gayret olacak. Özellikle finans ve aktüeryal kaynaklar olmak üzere organizasyonun birçok bölümünü etkileyecek. Geçişte ve devam eden süreçte vergiye dair hususlar ele alınmalı.
IASB’nin sigorta sözleşmeleri üzerindeki çalışması bir kısa mesafe koşusundan çok bir maratona benziyor. Bunun en büyük kanıtı, çok uzun yıllardan beri üzerinde çalışılan standardın ancak bu sene yayınlanabilmesi. Öte yandan IASB'nin sigorta sözleşmeleriyle ilgili projesinin başlıca hedeflerinden biri mali tablolardaki şeffaflığı arttırmaktı. Sağlanan bilgiler; sigortacının ne kadar riski üstlendiği, rapor edilen tutarda ne kadar belirsizlik bulunduğu, performansı neyin etkilediği, sigortacının sigorta sözleşmelerinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmek için ne kadar ödemeyi beklediğini ve verilen opsiyon ve garantilerin değerini içeriyor. Bu bilgilerin bir kısmının mali tablolar ile sunulmasına rağmen, dipnotlarda daha fazla detay verilmeli. EY olarak; standardın yaratacağı geniş etki ve hayata geçirmek için gerekli adımların karmaşıklığı nedeni ile şirketlerin etki analizlerine bir an önce başlamalarını öneriyoruz. Önümüzdeki dört yıl içinde sigorta şirketleri çok ciddi teknik ve operasyonel değişimler ile karşı karşıya olacak. Damla Harman

https://www.dunya.com/kose-yazisi/ufrs-17-sigorta-sozlesmeleri-standardi-sektore-nasil-etki-edecek/412579

Cumartesi, 21 Nisan 2018 10:13

E-Arşiv Ve E-İrsaliye Zorunluluğu Geliyor

GİB, e-faturaya kayıtlı şirketleri ilgilendiren taslak tebliğ yayımladı. e-faturaya kayıtlı olan mükellefler, 01 Ocak 2019 tarihine kadar e-arşiv fatura ve e-irsaliye'ye geçmek zorunda olacak. Taslak tebliğin Resmi Gazete'de yayımlanmasına kesin gözüyle bakılıyor.

Gelir İdaresi Başkanlığı (GİB), e-Dönüşüm uygulamalarını yaygınlaştırmak adına büyük bir adım attı.

433 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği'ni ve 487 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği'ni güncelleştireceği birer taslak tebliğ yayımladı. Her iki taslak tebliğ de e-faturaya kayıtlı şirketleri yakından ilgilendiriyor.

Kâğıt fatura ve kâğıt irsaliye devri bitiyor

Resmi Gazete'de yayımlanmasına kesin gözüyle bakılan taslak tebliğde, e-faturaya kayıtlı olan mükelleflerin, 01 Ocak 2019 tarihine kadar e-arşiv fatura ve e-İrsaliye'ye geçme zorunluluğuna vurgu yapıldı. Brüt satış hasılatı 5 milyon TL ve üzeri olan tüm şirketlerin e-fatura ve e-arşiv faturaya geçmeleri zorunlu hâle gelecek. Aynı günde aynı kişi veya kurumlara düzenlenen, toplam tutarı 50 bin TL ve üzerinde olan faturalar da e-arşiv fatura olarak düzenlenecek.

E-ticaret aracı hizmet sağlayıcıları, internet reklamcılığı hizmet aracıları ile internet ortamında ilan yayımlayan mükelleflere de e-arşiv fatura zorunluluğu gelecek. Bunun yanında, Gelir İdaresi Başkanlığı, riskli ya da vergiye uyum düzeyi düşük mükelleflere yazılı bildirim suretiyle e-fatura ve e-arşiv fatura zorunluluğu getirecek.

60 bin mükellef e-arşive geçecek

Güncel rakamlara göre, e-faturaya kayıtlı kullanıcı sayısı 74 bini geçti. e-arşive kayıtlı kullanıcı sayısı yaklaşık 14 bin. Bu doğrultuda 60 bin mükellefin e-arşive geçmesi bekleniyor. e-faturaya kayıtlı 74 binden fazla mükellef de e-İrsaliye'ye geçecek.

e-Dönüşüm firması Foriba'nın CEO'su Koray Gültekin Bahar, zorunlulukla birlikte şirketlerin sağlayacağı tasarrufa vurgu yaptı.

Bahar, "e-İrsaliye'ye geçiş yapanlar, e-faturanın sağladığı maliyet tasarrufunun üç katı kadar tasarrufu elde edebilecek. e-arşiv tasarrufu ise en az e-fatura tasarrufu kadar olacaktır. Dijital platformlarda bulunan veriler, hiçbir zaman kaybolmadan güvenli bir şekilde saklanabiliyor. İşlemler tamamen elektronik ortamda yürütüldüğü için doğaya da katkı sunuluyor. Foriba olarak, bu avantajlardan dolayı tüm şirketlerin e-İrsaliye ve e-arşiv fatura uygulamalarına geçerek e-Dönüşüm platformumuzdaki yerini almalarını bekliyoruz" dedi.

https://www.dunya.com/ekonomi/e-arsiv-ve-e-irsaliye-zorunlulugu-geliyor-haberi-412615

Tarih: 20/04/2018

Sayı: VUK-103 / 2018-7

T.C.

MALİYE BAKANLIĞI

Gelir İdaresi Başkanlığı

VERGİ USUL KANUNU SİRKÜLERİ/103

Konusu: 2017 Hesap Dönemi Kurumlar Vergisi beyannamelerinin verilme süresi, Elektronik defter (e-Defter) uygulamasına dâhil olanlar tarafından 30 Nisan 2018 günü sonuna kadar oluşturulması ve imzalanması gereken e-Defterlerin oluşturulma ve imzalanma süresi ile aynı sürede Gelir İdaresi Başkanlığı Bilgi İşlem Sistemine yüklenmesi gereken “Elektronik Defter Beratları”nın yüklenme süresinin uzatılması.

Tarihi : 20/04/2018

Sayısı  : VUK-103 / 2018-7

  1. Giriş:

Bakanlığımıza iletilen talepler doğrultusunda, 213 Vergi Usul Kanununun mükerrer 28 inci maddesindeki yetkiye dayanılarak;  2017 Hesap Dönemi Kurumlar Vergisi Beyannamelerinin verilme sürelerinin uzatılması, mezkur  Kanunun mükerrer 242 nci maddesindeki yetkiye dayanılarak, Elektronik defter (e-Defter) uygulamasına dâhil olanlar tarafından 30 Nisan 2018 günü sonuna kadar oluşturulması ve imzalanması gereken e-Defterlerin oluşturulma ve imzalanma süresi ile aynı sürede Gelir İdaresi Başkanlığı Bilgi İşlem Sistemine yüklenmesi gereken “Elektronik Defter Beratları”nın yüklenme süresinin uzatılması bu sirkülerin konusunu oluşturmaktadır.

  1. Kurumlar Vergisi Beyannamelerinin Verilme Süresinin Uzatılması:

25 Nisan 2018 günü sonuna kadar verilmesi gereken Kurumlar Vergisi Beyannamelerinin verilme süreleri 30 Nisan 2018 Pazartesi günü sonuna kadar uzatılmıştır.

Beyanname verme sürelerinin uzatılması ödeme süresini etkilemeyeceğinden, mükelleflerin beyan ettikleri vergileri kanuni süresinde (30 Nisan 2018) ödeyecekleri tabiidir.

  1. Elektronik Defterlerin Oluşturulma ve İmzalanma Süresi ile Elektronik Defter Beratlarının Yüklenme Süresinin Uzatılması:

30 Nisan 2018 günü sonuna kadar oluşturulması ve imzalanması gereken e-Defterlerin oluşturulma ve imzalanma süresi ile aynı sürede Gelir İdaresi Başkanlığı Bilgi İşlem Sistemine yüklenmesi gereken “Elektronik Defter Beratları”nın yüklenme süresi 4 Haziran 2018 günü sonuna kadar uzatılmıştır.

Duyurulur.

Adnan ERTÜRK

Gelir İdaresi Başkanı

Firmalar aktif varlıklarını oluşturmak için gerek­li olan finansmanı bazen kendi öz kaynaklarıyla sağlayamamaktadır. Bazen de Öz kaynakların kifayetsiz olması durumunda yabancı kaynak kullanımları gerekmekte­dir. Bu nedenle İşletmeler, bankalardan borçlanabilece­ği gibi, satıcılarla yapılan ticari ilişkilerden, ortaklara veya diğer kişilere olan borçlardan, tahvil ihracı gibi sermaye piya­sası işlemlerinden borçlanabilmektedir.

Dönemin finansman giderleri şu amaçlarla oluşturulur.

  1. Üretim maliyetine verilmesi gereken finansman maliyetleri
  2. Sabit varlıkların maliyetlerine verilmesi gereken finansman maliyetleri
  3. Doğrudan gider yazılması gereken finansman giderleri

Doğrudan Gider Yazılan Borçlanma Maliyeti

Bir işletme tarafından borçlanılan fonlarla ilgili olarak katlanılan faiz, kur farkları, komisyon ve benzeri giderler borçlanma maliyeti kapsamında olup borçlanma maliyetlerinin ortaya çıkışı ile ilgili örnekler aşağıda sayılmıştır.

  • Bankadaki hesap mevcudundan fazla çekilen paralara uygulanan faizler,
  • Kısa ve uzun vadeli borçlanmalara uygulanan faizler,
  • Borçlanmalarla ilgili ıskonto ve primlerin itfaları,
  • Borç anlaşmalarının düzenlenmeleri ile ilgili olarak oluşan maliyetlerin itfaları,
  • Finansal kiralama işlemlerinde tahakkuk eden borçlanma maliyetleri,
  • Yabancı para ile ilgili borçlanmalarda finansman maliyeti niteliğindeki kur farkları.

 Aktifleştirilen Özellikli Varlık Borçlanma Maiyeti

Nitelikli varlık, stoklar ve maddi duran varlıklardan oluşur. Bu varlıkların nitelikli varlık sayılabilmesi için satışa veya kullanıma hazır hale gelmelerinin uzun bir süre alması gereklidir. Bu tür stoklar, çoğunlukla siparişe bağlı olarak üretilen stoklardır. Bu tür stoklara aşağıdakiler örnek olarak verilebilir;

  • Üretim tesisleri
  • Deniz araçları imal eden bir işletmede üretilen yat,
  • Yap-sat işi uğraşan işletmede inşa edilen daireler,
  • Şarap üretim işletmesindeki şaraplar.
  • Satılabilir bir duruma getirilmesi uzun bir süreyi gerektiren stok,
  • Enerji üretim santralları,
  • İnşa edilmekte olan yer altı ve yer üstü düzenler,
  • Binalar.

MUHASEBELEŞTİRME

  1. Temel Yöntem

Borçlanma maliyetleri ortaya çıktıkları dönemde gider olarak muhasebeleştirilirler. Borcun, kullanım yeri veya amacı dikkate alınmaz, finansman maliyeti, doğrudan gider olarak kayda alınır. Tekdüzen muhasebe sisteminde aşağıdaki hesaplar finansman maliyetlerinin kayıtlara alınmasında kullanılır.

7/A Seçeneği: 780 FİNANSMAN GİDERLERİ HESABI, 781 FİNANSMAN

GİDERLERİ YANSITMA HESABI, 782 FİNANSMAN GİDERLERİ FARK HESABI

7/B Seçeneği: 797 FİNANSMAN GİDERLERİ HESABI kullanılır.

Maliyet hesaplarında izlenen borçlanma maliyetleri ay sonlarında veya geçici vergi dönemi sonlarında kullanılan borçlanmanın süresine göre gelir tablosu hesaplarına aktarılır. Aktarılacak gelir tablosu hesapları. 660 KISA VADELİ BORÇLANMA GİDERLERİ, 661 UZUN VADELİ BORÇLANMA GİDERLERİ

ÖRNEK:

Balkan Unlu Mamuller Üretimi Limited Şirketi işletme sermayesi ihtiyacını karşılamak için 160.000,00 TL kredi kullanmıştır. Dönem sonunda bu kredi için banka tarafından 10.000,00 TL faiz tahakkuk ettirilmiştir.

Şirket krediyi belirli bir özellikli varlığı elde etmek amacı dışında şirketin genel ihtiyaçlarını karşılamak üzere kullandığı için, kredi faizinin gider olarak muhasebeleştirilmesi gerekmektedir.

–––––––––––––––––––––– / ––––––––––––––––––––––

102 BANKALAR                               160.000.00

           300 BANKA KREDİLERİ                        160.000.00

Kredi kullanımı

–––––––––––––––––––––– / ––––––––––––––––––––––

780 FİNANSMAN GİDERLERİ              10.000.00

           300 BANKA KREDİLERİ                          10.000.00

Faiz tahakkuku

–––––––––––––––––––––– / ––––––––––––––––––––––

660 KISA V. BORÇLANMA GİDERLERİ 10.000.00

           781 F İN ANSMAN G İDERLERİ

            YA N S ITMA HESABI                           10.000.00

Faiz giderinin sonuç hesaplarına aktarılması

–––––––––––––––––––––– / ––––––––––––––––––––––

781 FİNANSMAN GİDERLERİ

YANS ITMA HESABI                           10.000.00

780 F İN ANSMAN G İDERLERİ                          10.000.00

Dönem sonunda yansıtma hesabının kapatılması

–––––––––––––––––––––– / ––––––––––––––––––––––

Örnek:

Senet karşılığı 8 ay vadeli kredi kullanılmış bulunan Garanti Bankası’ndan alınan yıl sonu hesap özetinde hesaba, 50.000 TL faiz ile Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi tahakkuk ettirilmiş olduğu görülmüştür.

…………………………………………………………………….

780 FİNANSMAN GİDERLERİ                 50.000,00

         300 BANKA KREDİLERİ                                                            50.000,00

         300.10 Garanti Bankası

Dönem faiz giderinin kaydı

………………………………………………………………………..

Örnek:

Bir işletme özellikli olmayan bir varlık için kısa vadeli 500.000 TL kredi kullanmış ve dönem sonunda buna ilişkin 80.000 TL faiz tahakkuk etmiştir. Temel yönteme göre dönem gideri olarak muhasebeleştirilecektir.

İşlem yevmiye kayıtlarında aşağıdaki gibi görülecektir.

………………………………………………./…………………………………………………………………

780 FİNANSMAN GİDERLERİ HS.                    80.000,00

780.01Kısa Vadeli Borçlanma Gideri

                         300 BANKA KREDİLERİ HS.                  80.000,00

                         300.01 (X) Bankası HS.

Dönem faiz giderinin kaydı

/…………………………………………………………………..

  1. 2. Alternatif Yöntem

Nitelikli bir varlığın alımı, inşası ve üretimi ile doğrudan ilişkisi kurulabilen borçlanma maliyetleri ilgili varlığın bir parçası olarak aktifleştirilirler.

Alternatif yönteme göre; bir özellikli varlığın satın alınması, inşaatı veya üretimi ile doğrudan ilgisi bulunan borçlanma maliyetleri ilgili varlığın maliyetine dâhil edilir. Bu tür maliyetler güvenilebilir bir biçimde ölçülebilmeleri ve gelecekteki ekonomik yararlardan işletmenin faydalanabilmesinin muhtemel olması durumunda, özellikli varlığın maliyetine dâhil edilir. Bunun dışındaki borçlanma maliyetleri oluştukları dönemde gider olarak muhasebeleştirilir.

Borçlanma maliyetlerinin aktifleştirilme koşulları şunlardır.

  • Borç özellikli varlıkta kullanılmak için alınmalı,
  • Bu borçla özellikli varlık satın alınmalı, inşa edilmeli ya da üretiminde doğrudan kullanılmış olmalı,
  • Özellikli varlığın maliyetine eklenecek olan borçlanma maliyetleri tutarı standarda uygun olarak belirlenmeli,
  • Özellikli varlık işletmeye ekonomik yarar sağlamalı,
  • Özellikli varlığın eklenecek borçlanma maliyetleri güvenilir bir şekilde ölçülmelidir.

Bu koşulların gerçekleşmemesi durumunda borçlanma maliyetleri gerçekleştikleri dönemde gider olarak muhasebeleştirilir.

Belirli bir döneme ilişkin aktifleştirilebilecek borçlanma maliyeti tutarının belirlenmesinde, bu tür borç alınmış fonlardan sağlanan gelirler, katlanılan borçlanma maliyetlerinden indirilir.

Nitelikli varlığı hazır satın alırsak bununla ilgili borçlanma maliyetlerini aktifleştiremeyiz.

Bir işletmenin genel amaçlı olarak borçlandığı fonların bir kısmının, bir özellikli varlığın finansmanı için kullanıldığı durumlarda; aktifleştirilebilecek borçlanma maliyeti tutarı, ilgili varlığa ilişkin yapılan harcamalara uygulanacak bir aktifleştirme oranı yardımı ile belirlenir.

Aktifleştirme Oranı= Borçlanma Maliyetleri Toplamı /Borçlar Toplamı

Aktifleştirilecek Borçlanma Maliyeti= Varlığa İlişkin Harcamalar X Aktifleştirme Oranı

Nitelikli bir varlıkla ilgili olarak öz kaynaklarla finanse edilen kısım aktifleştirme ile ilgili hesaplamalarda dikkate alınmaz.

Âtıl fonların değerlendirilmesi sonucu oluşan kazançlar aktifleştirilecek borçlanma maliyetinden düşülür.

ÖRNEK:

SANCAKPLAST A.Ş. unvanlı şirket levha üretim hattı kurmak için iki yıl vadeli, yıllık %8 faizli 500.000.00 TL tutarında bir yatırım kredisi kullanmıştır. Yatırım kredisi ile ilgili olarak her yıl dönem faizi ödenecek, ikinci yılın sonunda da kredi anaparası ödenecektir. Yapılacak olan ilave üretim hattı özellikli varlık niteliğindedir. Bu işlemler ile ilgili olarak yapılması gereken muhasebe kayıtları şöyledir.

  1. a) Kredi Kullanıldığında Yapılması Gereken Muhasebe Kaydı

–––––––––––––––––––––– / ––––––––––––––––––––––

102 BANKALAR                                               500.000.00

               400 BANKA KREDİLERİ                                   500.000.00

Yatırım kredi kullanımı

–––––––––––––––––––––– / ––––––––––––––––––––––

  1. b) İlk Yıl Boyunca Yapılması Gereken Muhasebe Kayıtları

–––––––––––––––––––––– / ––––––––––––––––––––––

780 FİNANSMAN GİDERLERİ                             40.000.00

          303 UZUN VADELİ KREDİLERİN ANAPARA

                 TAKSİTLERİ VE FA İZLERİ                                40.000.00

Faiz tahakkuku

–––––––––––––––––––––– / ––––––––––––––––––––––

258 YAPILMAKTA OLAN YATIRIMLAR                  40.000.00

               781 F İN ANSMAN G İDERLERİ

               YANSITMA H ESABI                                           40.000.00

Faiz giderinin aktifleştirilmesi

–––––––––––––––––––––– / ––––––––––––––––––––––

781 FİNANSMAN GİDERLERİ

YANSITMA HESABI                                            40.000.00

                 780 F İN ANSMAN G İDERLERİ                          40.000.00

Dönem sonunda yansıtma hesabının kapatılması

–––––––––––––––––––––– / ––––––––––––––––––––––

  1. c) İkinci Yıl Yapılması Gereken Muhasebe Kayıtları

–––––––––––––––––––––– / ––––––––––––––––––––––

400 BANKA KREDİLERİ                               500.000.00

               300 BANKA KREDİLERİ                               500.000.00

Yatırım kredisinin kısa vadeli hesaplara aktarılması

–––––––––––––––––––––– / ––––––––––––––––––––––

780 FİNANSMAN GİDERLERİ                                 40.000.00

              303 UZUN VADELİ KREDİLERİN ANAPARA

              TAKSİTLERİ VE FAİZLERİ                                   40.000.00

Faiz tahakkuku

–––––––––––––––––––––– / ––––––––––––––––––––––

258 YAPILMAKTA OLAN YATIRIMLAR                     40.000.00

               781 FİN ANSMAN GİDERLERİ

              YANSITMA HESABI                                             40.000.00

Faiz giderinin aktifleştirilmesi

–––––––––––––––––––––– / ––––––––––––––––––––––

781 FİNANSMAN GİDERLERİ

YANSITMA HESABI                                             40.000.00

780 FİNANSMAN GİDERLERİ                                              40.000.00

Dönem sonunda yansıtma hesabının kapatılması

–––––––––––––––––––––– / ––––––––––––––––––––––

300 BANKA KREDİLERİ                                     500.000.00

               102 BANKALAR                                                500.000.00

Yatırım kredisinin ödenmesi

–––––––––––––––––––––– / ––––––––––––––––––––––

253 TESİS MAKİNE VE CİHAZLAR                        80.000.00

             258 YAPILMAKTA OLAN YATIRIMLAR                     80.000.00

Yatırım kredisi maliyetinin aktifleştirilmesi

–––––––––––––––––––––– / ––––––––––––––––––––––

781 FİNANSMAN GİDERLERİ

YANSITMA HESABI                                       20.000.00

        780 FİNANSMAN G İDERLERİ                                    20.000.00

Dönem sonunda yansıtma hesabının kapatılması

–––––––––––––––––––––– / ––––––––––––––––––––––

 Aktifleştirme Oranı

Bir işletmenin genel amaçlı olarak borçlandığı fonların bir kısmının, bir özellikli varlığın finansmanı için kullanıldığı durumlarda; aktifleştirilebilecek borçlanma maliyeti tutarı, ilgili varlığa ilişkin yapılan harcamalara uygulanacak bir aktifleştirme oranı yardımı ile belirlenir. Bu aktifleştirme oranı, özellikli varlık alımına yönelik yapılmış borçlanmalar hariç olmak üzere, işletmenin ilgili dönem süresince mevcut tüm borçlarına ilişkin borçlanma maliyetlerinin ağırlıklı ortalamasıdır. Aktifleştirme oranı aşağıdaki şekilde formüle edilebilir.

                                           (Borç1 x Faiz Oranı1) + ……… + (Borçn x Faiz Oranın)

Aktifleştirme Oranı = ––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––

                                                           Borç1 + ……… + Borç

Yukarıdaki formüle göre bulunan aktifleştirme oranı özellikli varlıklar için yapılan harcama tutarları ile çarpılarak aktifleştirilecek borçlanma maliyeti tutarı bulunur.

Aktifleştirilecek Borçlanma Maliyeti = (Varlığa İlişkin Harcama) x (Aktifleştirme Oranı)

Bir dönem boyunca aktifleştirilen borçlanma maliyetlerinin tutarı, ilgili dönem boyunca oluşan borçlanma maliyetleri tutarını aşamaz. Özellikli varlıkların finansmanında, genel borçlanma kapsamında sağlanan fonların bir kısmı da kullanılabilir. Bu durumda, özellikli varlıklarla ilgili olarak aktifleştirilecek borçlanma maliyetlerinin toplam tutarı, genel amaçlı borçlanma maliyetlerine ağırlıklı ortalama maliyet oranının özellikli varlık için yapılan harcamalara uygulanması yoluyla saptanır. Özellikli varlıklarla ilgili doğrudan yapılan borçlanmalar, bu oranın belirlenmesinde dikkate alınmaz.

Örnek: METPLAST Anonim Şirketi bir üretim hattının yapılmasına karar vermiştir. Söz konusu üretim hattı özellikli varlık niteliğinde olup 2 yılda tamamlanması öngörülmektedir. Üretim hattının maliyeti 300.000.00 TL olup şirketin çeşitli bankalardan kullanmış olduğu krediler ile finanse edilecektir. Şirketin bankalardan kullanmış olduğu krediler şu şekildedir:

Banka Faiz Oranı Kredi Tutarı

A Bankası %15     140.000.00

B Bankası %17     120.000.00

C Bankası %19       60.000.00

Üretim hattı özellikli varlık olduğu için şirketin kullandığı kredilerin faizlerinden bu varlığa düşen kısmının hesaplanarak üretim hattının maliyetine eklenmek üzere aktifleştirilmesi gerekmektedir. Bunun için öncelikle aktifleştirme oranının bulunması gerekmektedir.

                                       (140.000 x %15) + (120.000 x %17) + (60.000 x %19)

Aktifleştirme Oranı = ––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––

                                                          140.000 + 120.000 + 30.000

Aktifleştirme Oranı = %16,5

Bulunan aktifleştirme oranı özellikli varlığa ilişkin yatırım tutarı ile çarpılarak aktifleştirilmesi gereken borçlanma maliyeti tutarı bulunur.

Aktifleştirilecek Borçlanma Maliyeti = 300.000.00 x %16,5 = 49.500,00 TL

Yapılması gereken muhasebe kayıtları şu şekildedir:

–––––––––––––––––––––– / ––––––––––––––––––––––

780 FİNANSMAN GİDERLERİ                    49.500,00

           300 BANKA KREDİLERİ                              49.500,00

Faiz giderlerinin tahakkuku

–––––––––––––––––––––– / ––––––––––––––––––––––

258 YAPILMAKTA OLAN YATIRIMLAR          49.500,00

             781 FİN ANSMAN GİDERLERİ

             YANSITMA HESABI                                   49.500,00

Faiz giderinin yapılmakta olan yatırımlara aktarılması

–––––––––––––––––––––– / ––––––––––––––––––––––

253 TESİS MAKİNE VE CİHAZLAR                  49.500,00

             258 YAPILMAKTA OLAN YATIRIMLAR           49.500,00

Kredi faizlerinin aktifleştirilmesi

–––––––––––––––––––––– / ––––––––––––––––––––––

781 FİNANSMAN GİDERLERİ

YANSITMA HESABI                                       49.500,00

            780 Fİ NANSMAN G İDERLERİ                       49.500,00

Dönem sonunda yansıtma hesabının kapatılması

Aktifleştirme Sınırı

Borçlanma maliyetlerinin tutarı, oluşan borçlanma maliyetleri tutarını aşamaz. Aktifleştirilecek borçlanma maliyetleri ile ilgili sınır, işletme tarafından yüklenilen borçlanma maliyetlerinin toplam tutarıdır.

Örnek: İşletme bir dönemde toplam 120.000.00 TL borçlanma maliyetine katlanmıştır. Kullanılan kredilerin tamamı bir üretim tesisi için kullanılmış olsa bile üretim tesisinin maliyetine ancak 120.000.- TL’lik borçlanma maliyeti yüklenebilir. Daha fazla bir borçlanma maliyeti yüklenemez. YMM/BD HASAN SANCAK

https://www.linkedin.com/pulse/bor%C3%A7lanma-maliyeti-ve-muhasebe-uygulamasi-hasan-sancak/

KAYNAKÇA:

TMS 23

M.Vefa Toroslu

İş kazalarının bir çok sebebi var. En önemli sebeplerinden biri eğitimsizlik. Çalışanlarımızın eğitim eksikliği çalıştıkları işlerin riskleri konusunda yeterli bilgiye sahip olmamaları sonucunu doğuruyor.  Bu bilgi eksikliği iş kazalarına ve meslek hastalıklarına neden oluyor. Bu nedenle 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ve ilgili mevzuat çalışanlara eğitim verilmesini zorunlu hale getirdi. Buna göreİş sağlığı ve güvenliği eğitimi  genel, sağlık ve teknik konular olmak üzere üç ana başlıkta bütün çalışanlara  verilmesi gerekiyor. Eğitimler, uygulamaların da yapılmasına imkan verecek uygun ve yeterli bir mekanda yapılacak Eğitim mekanlarında, uygun termal konfor şartları ve yeterli aydınlatma sağlanacak. Eğitimde kullanılacak araç ve gereçlerin, günün teknolojisine uygun olması gerekiyor

Eğitimin süresi  

Çalışanlara verilecek eğitimler, çalışanların işe girişlerinde ve işin devamı süresince belirlenen periyotlar içinde; az tehlikeli işyerleri için en az sekiz saat, tehlikeli işyerleri için en az on iki saat, çok tehlikeli işyerleri için en az on altı saat olmak üzere her çalışan için verilecek. İş sağlığı ve güvenliği eğitimleri; 

Çok tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde yılda en az bir defa,

Tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde iki yılda en az bir defa,

Az tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde üç yılda en az bir defa,

Verilmesi gerekiyor. Ancak  değişen ve ortaya çıkan yeni riskler de dikkate alınarak düzenli aralıklarla eğitim tekrarlanacak. 

Mesaiden sayılacak 

Eğitimde geçen süre çalışma süresinden sayılacak. Örneğin bir işyerinde haftada 45 saat çalışılıyorsa, 45 saate ilaveten  haftada 5 saat iş sağlığı ve güvenliği eğitimi işçilere veriliyorsa, işçilere haftalık 5 saat fazla çalışma ücreti ödenmesi gerekiyor. 

Ücretsiz olacak  

İş sağlığı ve güvenliği eğitimlerinin maliyeti çalışanlara yansıtılmayacak. Eğitim için işveren yapmış olduğu harcamaları eğitime katılan işçilerden/çalışanlardan isteyemeyecek. 

Vermeyene ceza var 

Çalışanlarına iş sağlığı ve güvenliği eğitimi vermeyen işverenlere eğitim vermediği her işçi başına 2018 yılında 626 TL para cezası uygulanacak. Arif Temir

http://www.gunes.com/yazarlar/arif--temir/s-guvenligi-egitiminiherkes-alacak-868202

6183 sayılı AATUHK’nun 12. maddesi hükmüne göre bazı  hizmet  işletmelerinde yer alan eşya, demirbaşlar ve malzemeler 6183 sayılı kanunun  10. maddesinde yer alan teminat niteliğindedir.  Yasa hükmü gereği bar, otel, han, pansiyon, çalgı yerleri, sinemalarda  yer alan demirbaşlar işbu yerlerin   amme borcuna karşılık teminat sayılmaktadır.

6183 sayılı AATUHK’nun 12. madde hükmünde aşağıdaki hüküm yer almaktadır:

Bar, otel, han, pansiyon, çalgılı yerler, sinemalar, oyun ve dans yerleri, birahane, meyhane, genelevler içerisinde bulunan eşya ve malzeme 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 270, 271'inci maddeleri hükümleri mahfuz kalmak şartıyla bu müesseselerin işletilmesinden doğan amme borçlarına karşı teminat hükmündedir.

Noterden tasdikli icar mukavelesinde gayrimenkul sahibinin demirbaşı olarak kayıtlı eşya ve malzemesi ile otel, han ve pansiyonlardaki misafir ve kiracıların kendilerine ait eşyaları bu hükümden hariçtir.

Üçüncü şahısların Medeni Kanunun 688 ve Borçlar Kanununun 222'nci maddelerine müsteniden yapacakları istihkak iddiaları mahfuz kalmak şartıyla, bu yerlerdeki mallar üzerindeki istihkak iddiaları alacaklı amme idaresinin bu teminat hakkını ihlal etmez.

Yargıtay’ın vermiş olduğu bir kararda: “Bar, hotel, han, pansiyon, çalgılı yerler, gazinolar, oyun ve dans yerleri, birahane ve meyhane gibi yerlerde  bulunan eşya ve malzeme  bu kurumların işletilmelerinden  doğan  amme alacaklarının  teminatını  teşkil ederler” şeklinde karar verilmiştir. [1]

Yine Yargıtay’ın vermiş olduğu bir başka kararda da; “Dava konusu  eşyalar lokantanın demirbaşları  ile ilgilidir. davalı üçüncü kişi bu  eşyaları  dava dışı  borçludan  devraldığını iddia ederek  devir senedi ile gene bu  eşyaları borçludan  aldığına dair faturalar ibraz etmiştir. Bu  şekilde yapılan devir ve temlik  ticari işletmenin devri niteliğinden olduğundan bu  devrin alacaklılara karşı geçerli olabilmesi için Borçlar Kanunun 179. maddesinde öngörülen şekilde devrin alacaklılara ihbar edilmesi veya gazetelerde ilan edilmesi gerekir” şeklinde karar verilmiştir. [2]

6183 sayılı Kanun’un “teminat müessesesi” ile ilgili asıl problemi, 10. maddede sayılan “teminat olarak kabul edilebilecek değerler” konusudur.

Buna göre sadece;

  1. Para,
  2. Bankalar ve özel finans kurumları tarafından verilen süresiz teminat mektupları,
  3. Hazine Müsteşarlığı’nca ihraç edilen Devlet iç borçlanma senetleri veya bu senetler yerine düzenlenen belgeler,
  4. Hükümetçe belli edilecek millî esham ve tahvilât,
  5. Alacaklı amme idaresince haciz varakasına müsteniden haczedilen menkul ve gayrimenkul mallar

teminat olarak kabul edilebilir.

Vergi dairesi, maddede sayılanlar dışında hiçbir şeyi teminat olarak kabul edemez. Buna göre, Kanun’un çıkartıldığı tarihlerde henüz yeterince bilinmeyen fakat günümüz dünyasında çok önemli olan “markalar ve isim hakları” gibi ekonomik değeri çok yüksek olabilecek varlıklar teminat olarak kabul edilememektedir. Ancak aynı değerler, tahsil dairesi tarafından haczedilebilmektedir. Dolayısıyla, vergi dairesi tarafından kendisinden teminat istenen bir mükellef eğer “marka değeri”ni teminat olarak göstermek isterse, bu değer vergi idaresince kabul edilememekte, ancak mükellef başka bir değer gösteremez ya da gösterdikleri mallar vergi dairesince kısmen ya da tamamen yeterli görülmezse, teminat olarak kabul edilmeyen “aynı marka değeri”, bu defa vergi idaresince 6183 sayılı Kanun’un 13/4. maddesi gereğince haczedilmektedir. Kısaca, alacağı güvence altına almak amacıyla “teminat” olarak kabul edilemeyen bir değer, aynı alacağı “güvence altına almak için” re’sen haczedilmektedir.[3]

Üçüncü kişiler tarafından gösterilen teminatlar da  teminatı gösteren üçüncü kişinin teminat için verdiği olurda yukarıda belirtilen şekilde borca ilişkin olarak açık bilgi koymadan genel bir ifade ile olur vermesi durumunda teminatın çözülmesinde genel olarak borçlunun bütün borçlarının ödenmiş olması gereği doğar. Konuya örnek  teşkil etmesi bakımından  İstanbul Defterdarlığının bir vergi  dairesine verdiği yazılı görüşü  aşağıdaki şekilde  belirtilmiştir:

“Bilindiği üzere; 6183 sayılı kanunun 10. maddesinin 5. bendinde ilgililer ile  ilgililer lehine üçüncü şahsılara tarafından gösterilen ve alacaklı amme idaresince haciz varakalarına müsteniden haczedilen menkul ve  gayrimenkul malların teminat olarak kabul edileceği belirtilmiş olup, ilgililer lehine üçüncü şahıslar tarafından gösterilen  menkul ve gayrimenkullerin ne şekilde  teminat olarak kabul edileceğine ilişkin açıklamalar 305 Seri  Nolu Tahsilat Genel Tebliğinde yapılmıştır.

…………. 1. Noterliğinde düzenlenen ve ilgi yazınız ekinde alınan 24.9.2004 tarih 40699 sayılı Muvafakatname  ile ……… Teks. San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin ……….. Vergi Dairesine tahakkuk etmiş  ve edecek olan borçlarının tümü için ……. ve ……….. tarafından gayrimenkulleri teminat olarak gösterildiği anlaşılmıştır.

Bu nedenle, söz konusu muvafakatnamede adı geçenler tarafından  teminat olarak gösterilen gayrimenkullerin   ödevli şirketin dairenize tahakkuk etmiş ve tahakkuk edecek olan borçları için teminat olarak gösterildiğinden; şirket hakkında dairenizce alınan ………………… TL ihtiyati haciz kararı olması nedeniyle bilgisayar kayıtlarındaki  miktarın  ödenmesi suretiyle  gayrimenkuller üzerindeki hacizler kaldırılması talebinin yerine getirilmesi mümkün değildir.  Ancak söz konusu kesinleşmiş borçların ödenmesi ve ihtiyati haciz kararı alınan borca karşılık dairenizce  kabul edilen teminat gösterilmesi   halinde  hacizlerin kaldırılması mümkün bulunmaktadır.”

Verilen teminat oluru incelendiğinde “tahakkuk etmiş ve edecek olan borçlarının tümü” için teminat gösterildiği açık  olarak görülmektedir.  Bu şekilde  bir teminat oluru verilerek  teminatın kabulü  sağlandıktan sonra bu olurdan vazgeçmek mümkün değildir.  Dolayısıyla Defterdarlığın izahatına  biz de  aynen katılıyoruz.[4]

Vergi dairesine  mükellef tarafından verilen süreli  veya süresiz  banka teminat mektuplarının mükelleflere vergi borcu dolayısıyla  haczedilip/edilmeyeceği konusu tartışılmaktadır.  Bize göre,  söz konusu  teminat mektuplarının mükellefin vergi borcu  dolayısıyla haczedilmesi mümkün değildir. Çünkü,  bilindiği gibi teminat mektupları belirli bir konu ve iş için   vergi dairesine verilen ve o iş bittiği takdirde geri çözülmesi gereken  banka teminat mektuplarıdır.  Bu mektupların hiçbir şekilde haczedilmesi mümkün değildir.  Bir kısım teminat mektupları ise, süreli olarak verilebilmektedir. İşte bu teminat mektuplarının süreleri dolduğu zaman kendiliğinden hükümsüz olacağı bilinmektedir. Bu nedenle, bu teminat mektuplarının günü geldiği zaman  kendi kendini hükümsüz bulması söz konusudur.

Vergi uygulamalarında genellikle borçlular  tarafından alacaklı  idareye  teminat olarak,  banka teminat mektubu veya gayrimenkul niteliğindeki mallar teminat olarak sunulmaktadır.

Bankaların, borçların  borçlarını alacaklı tahsil dairesine karşı ödemeyi temin ettiklerine dair,  borç miktarı ve tediye süresi belirtilmek suretiyle verdikleri yazılı vesikaya  teminat mektubu denir.

Türkiye’de  kurulmuş ve yabancı ülkelerde kurulup da Türkiye’de  şube açmasına izin verilmiş olan ve bu izinleri Resmi Gazete’de yayımlanan  bütün bankalar teminat vermeye  yetkili kılınmıştır.[5]

Nazlı Gaye Alpaslan

http://www.hurses.com.tr/av-nazli-gaye-alpaslan/hizmet-isletmelerindeki-demirbaslar-amme-alacagi-icin-teminat/haber-18371

-----------------------

[1] Yargıtay İcra ve İflas Dairesi, 08.11.1965 gün ve E:12689-K:12615 sayılı kararı.

[2] Yargıtay  15. Hukuk Dairesi, 06.03.1995 gün ve E:1995/1063-K:1995/1252 sayılı kararı.

[3] Türk Ticaret Kanunu’nun 11. maddesinde ana sözleşmede aksine hüküm bulunmadıkça markalar ticari işletmeye dâhil sayılmaktadır. Bu anlamda markanın kendisinin menkul ya da gayrimenkul mal olup olmadığı hususu tartışmalıdır. Ancak 6183 sayılı Kanun’un 62. maddesi kapsamında bir “hak” olarak haczedilmesi mümkündür. “Marka”, haczedildiği zaman tahsil dairesince “alınıp götürülen” bir eşya olmadığından, 6183 sayılı Kanun’un “Haczedilemeyecek Mallar” başlığını taşıyan 70. maddesinin 2. bendi kapsamında “borçlunun mesleği için gerekli eşya” kapsamında düşünülemez.

[4] İstanbul Defterdarlığı, 9.2.2005 gün ve 19/288-2033/1582 sayılı özelgeleri.

[5] Maliye Bakanlığının 26.05.1989 gün ve  KDV:2601011-777/40835 sayılı muktezası

Sosyal güvenlik teşviklerinden hem geçmiş dönem hem cari dönem için yararlanmanın temel şartı borcun bulunmamasıdır. Ancak borcu olan işverenlere müjde Bakanlar Kurulu'ndan mart ayının sonunda geldi.

2018/11500 Bakanlar Kurulu Kararı, 31.03.2018 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan ve uyumlu prim borçlularına 6183 Sayılı Kanun kapsamında tecil ve taksitlendirme imkânı getirilmiştir. Bilindiği üzere, 6183 Sayılı Kanun kapsamında borçlarını tecil ve taksitlendirme yapan işverenler, SGK prim teşvikleri açısından “borçlu” sayılmamaktadır.

Uyumlu prim borçluları, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 88'inci maddesi kapsamındaki prim ve diğer borçları 6183 sayılı Kanunun 48/A maddesi uyarınca tecil ve taksitlendirilme yapabilecektir.

Bakanlar Kurulu'nun amacı, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 48/A maddesi uyarınca Sosyal Güvenlik Kurumu'na olan yükümlülüklerini süresinde yerine getirmiş ancak öngörülemeyen nedenlerle son bir yıl içinde borçlarını ödeyememiş olan uyumlu prim borçlularının daha uygun şartlarda borçlarını taksitlendirerek ödeyebilmelerine imkân sağlanmasına ilişkin usul ve esasların belirlenmesidir.

1- Tecil ve taksitlendirmeden yararlanacak olan uyumlu prim borçluları
uyumlu prim borçlusu;

- Ticari, zirai veya mesleki faaliyeti nedeniyle yıllık gelir veya kurumlar vergisi mükellefi olanlardan başvuru tarihi itibarıyla en az 3 yıldır prim ödeme yükümlüsü olan,
- Başvuru tarihinden geriye doğru 3 yıla ait prime ilişkin belgeleri sürelerinde vermiş (Kanuni süresinde verilen belgelere ilişkin olarak kanuni süresinden sonra düzeltme amacıyla verilen belgeler bu şartın ihlali sayılmaz.)

- Ancak son 1 yıl içerisinde borçlarını ödeyememiş olan borçlulardır.

2 - Zor Durum Hali, Tecil ve Taksitlendirme Süreleri Ve Tecil Faiz Oranlarının Tespiti
6183 sayılı Kanun'un 48/A maddesi uyarınca yapılacak tecil ve taksitlendirme işlemlerinde, uyumlu prim borçlularının “çok zor durum” hali, tecil süreleri ve uygulanacak tecil faizinin tespitinde 2018/11284 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı'nda belirtilen kriterler esas alınır.
Çok zor durum tespiti, mali durum analiz raporlarına göre vergi mevzuatında belirlenen esaslar dikkate alınarak yapılır.

3 -Mali durum analiz raporları

3568 sayılı Serbest Muhasebeci Malî Müşavirlik ve Yeminli Malî Müşavirlik Kanunu'na göre yetki verilmiş serbest muhasebeci malî müşavirler ile yeminli malî müşavirler tarafından işyeri kayıtlarının incelenmesi sonucunda, Sosyal Güvenlik Kurumu'nun denetim yetkisi saklı kalmak kaydıyla, 2018/11284 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı'yla belirlenmiş hesaplama yöntemine uygun olarak düzenlenen raporlar esas alınır.

4- Tecil edilecek gecikme cezası ve gecikme zammı

6183 sayılı Kanun'un 48/A maddesine göre yapılacak tecil ve taksitlendirmelerde, tecil edilecek borç tutarına uygulanan gecikme cezası ve gecikme zammı oranı yerine Türkiye İstatistik Kurumunun yayımladığı Yİ-ÜFE aylık değişim oranları basit usulde uygulanır.

5- Alacaklı diğer amme idareleri ve alacak türleri

Sosyal Güvenlik Kurumu, prim ve diğer alacakları bakımından 6183 sayılı Kanun'un 48/A maddesi kapsamında Maliye Bakanlığı'na verilen yetkileri kullanır.
2018/11500 Bakanlar Kurulu Kararı, 01/01/2018 tarihinden itibaren vadesi gelen alacaklara uygulanmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe girmiştir.

https://www.dunya.com/kose-yazisi/borcu-olan-isverene-tesvik-mujdesi/412369

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • Yabancı Uyrukluların Çalışma İzni İçin 2024 E-İzin Başvuru Kılavuzu Çalışma Ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nca Yayımlandı 2024-e-izin-basvuru-kilavuzu-12-09-2024 pdf olarak indirmek için Tıklayınız
  • Fiş/Fatura Alınmadı Diye 5 Bin Lira Cezanın Kesil(eme)mesi Sorunsalı Fiş/fatura almak kanunen zorunlu mu? Fiş/fatura almama/vermeme ya da IBAN…
  • 7000 Günle Kıdem Tazminatı Alınır Emeklilik için yaş dışındaki diğer şartları sağlayan işçiler kıdem tazminatı…
Top