Mehmet Özdoğru
Yeni Tip Vergi Ödeme Emirleri Ve Bazı Eksiklikler
6183 sayılı AATUHK’nun hükümlerine göre; amme borcunun vadesinde ödenmemesi durumunda bu borcun ödenmesi konusunda mükelleflere veya mükellef gibi borçlu sayılan muhataplara ödeme emri ile bu borcun ödenmesi tebliğ edilmektedir.[1]
Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı, amme borcunu ödemeyen mükellefler hakkında yeni tip ödeme emri bastırıp ve bundan böyle bu ödeme emirleri mükelleflere tebliğ edilmektedir. Bilindiği gibi, eski tip ödeme emirleri yeşil veya açık mavi renk olarak bastırılıp bugüne kadar kullanılagelmiştir. Bu ödeme emirlerinin örnek form nosu 9905-f şeklinde Devlet Malzeme Ofisi Basım İşleri Müdürlüğü tarafından bastırılmaktadır. Eski tip ödeme emirlerinin kullanımı ve kapsamı geçmiş yıllarda sıkça eleştirilere maruz kalmıştır. Örneğin, eski tip ödeme emirlerinde gecikme zammının ayrıca hesaplanmayıp, “ayrıca gecikme zammı da alınacaktır” şeklinde bir ibare konulması, dava açma süreleri, düzeltme talep süreleri gibi konularda eksikliklerin olduğu sık sık eleştirilere maruz kalmıştır. Yine aynı şekilde, ödeme emirlerinin arka sayfasında mal bildirimi, gerçeğe aykırı mal beyanları ve istenecek bilgileri vermeyenlere yönelik olarak verilen bilgilerin noksan oluşu geçmiş dönemlerde eleştirilere maruz kalmıştır.
Maliye Bakanlığı tarafından dizayn edilen ve bütün vergi dairelerine yollanmış bulunan bu yeni tip ödeme emirlerinde bazı eksiklikler de bulunmaktadır: Şöyle ki;
1. Ödeme emrinde tanzim tarihi itibariyle hesaplanan gecikme zammı gözükmemektedir.
2. Yeni tip ödeme emirlerinde ödeme emrini tanzim eden kişi ve bu konuda müracaat edilecek ilgili veya yetkili bulunmamaktadır.
3. Mükellefin veya amme borçlusunun adresi görülmemektedir.
4. Asıl amme borçlusu ile ikincil amme borçlusu bulunan durumlarda ikincil amme borçlusu bilgileri bulunmaktadır. Burada asıl amme borçlusu tüzel kişilik, hesap numarası vs. bilgiler bulunmamaktadır.
5. Ödeme emrinin arka sayfasında yer alan açıklamalar ve bilgiler yeterince doyurucu değildir.
6. 2 nolu vergi ve ceza ihbarnameleri (İHB2) üzerine ödenmeyen amme alacakları için de yine yeni tip ödeme emri düzenlenmesi halinde bununla ilişkisi yapılamamaktadır. Başka bir ifade ile irtibatlandırılması güç bulunmaktadır.
Maliye Bakanlığı yeni bir tip dizayn ederek yine aynı şekilde 9907-a örnek numarasında ödeme emri belirlemiştir. Bu yeni ödeme emrinin ilk özelliği yukarıda yer alan mükellef bilgilerinden sonra takibe alınan borcun: sıra no, takip dosya no, türü, dönemi, taksiti, vadesi, ait olduğu plaka veya tutanak no, tutarı ve kesinleşen gecikme zammı yer almaktadır. Bu yeni tip ödeme emirleri iki nüsha düzenlenmekte ve bilgisayardan print edildikten sonra arka kısmında ise bazı yeni açıklamalara yer verilmiştir.
Yeni tip ödeme emirlerinin arka kısmında yer alan bazı açıklamalar kısaca şöyledir:
1. Ödeme emrinin tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içerisinde dava açma mercii,
2. Ödeme emrine dava açılması durumunda davasını kaybeden mükellef yönünden amme borcunun toplamı üzerinden alınacak %10 haksız çıkma zammı,[2]
3. Ödeme emrine karşı yürütmenin durdurulması talebi ve konuları,
4. Amme borcunun ödenmemesi durumunda bununla alakalı hak ve yükümlülükler,
5. Borcun ödenmemesi halinde zor alım ile karşı karşıya gelinebileceği,
6. Amme borcuna yönelik verilen mal beyanlarının borcun ödenmemesi durumunda satış işleminin yapılacağı ve bu satış sonucunda elde edilen paranın amme borcuna mahsup edileceği,
7. Mal bildiriminde bulunmayanlara veya gerçeğe aykırı mal beyanında bulunanlara karşı üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacağı,
8. Haczi mümkün mal olmadığı yolunda beyanda bulunulması durumunda 15 gün içinde oturma veya iş adresinin bildirilmesi veya nüfuz ve ikametgah bildirimlerinin vergi dairesine sunulması (bu bildirimler yapılmadığı takdirde 50 güne kadar adli para cezası ile cezalandırılacağı hususu),
9. Amme borcunun ödenmemesi halinde amme borcunun ana para, gecikme zammı ve diğer fer’ileri beraber 100,00 TL’yi geçmesi durumunda mükellefler veya kanuni temsilciler hakkında yurtdışı çıkış tahdidi uygulanacağı konularına yer verilmiştir.
Yeni tip ödeme emirleri eski ödeme emirlerinde olduğu gibi kapalı “tebliğ zarfı”içerisinde (örnek no:6805-d) formatında taahhütlü ve posta ile mükellefe yollanmak zorundadır.
Tebliğ zarfı memur eli ile tebliğ edilecekse memur tarafından aynı şekilde kapalı zarf içerisinde ödeme emrinin muhatabına borçlunun adresinde tebliğ edilmelidir. Prensip olarak ödeme emirleri mükellefe vergi dairesinin içerisinde tebliğ edilemez. Bu kuralın tek istisnası mükellefin kabul etmesi halinde ancak vergi dairesinde mükellefin rızası ile tebliğ olunabilir. Yeni tip ödeme emirlerinin iki nüsha bir mükellef ve bir de dosya nüshası olmak üzere iki nüsha teselsül ettirilmektedir. Ödeme emrinin ön yüzünde birden çok amme borcu sıralanabilecektir. Eski ödeme emirlerinde ise her yaprakta sadece bir çeşit amme borcu yazılabilmektedir. Burada tek fark yeni tip ödeme emirlerinde örneğin bir yılda ödenmemiş 12 ayrı dönem KDV borcu tek bir ödeme emri kapsamında mükellefe tebliğ edilecektir. Önceki uygulamada ise, her dönem için ayrı ayrı 12 adet ödeme emri düzenlenmesi gerekiyordu ki bu da gereksiz iş ve zaman kaybına neden olmaktadır.
Tek tip ödeme emirleri gerek iş ve gerekse zaman açısından idareye önemli kolaylıklar getirmiştir. Böylece amme alacağının daha kısa zamanda ve daha az masrafla ekonomik bir şekilde takibi yapılabilecektir.
Yeni tip ödeme emirlerinde dipnot olarak mükelleflerin amme borcunu gerek vergi dairelerine ve gerekse malmüdürlüklerine veya bunlar adına tahsile yetkili olanlara ödenmesinin gerektiği ısrarla vurgulanmıştır. Ayrıca, ödeme emrinin ön yüzünde alacaklı tahsil dairesinin görevli servisi ve telefon numarası ve diğer bilgiler yer almaktadır. Ayrıca, vergi dairesi müdürünün adı, soyadı ve imzası ve mührü mutlaka ödeme emrinde yer almalıdır.
Sonuç olarak, ödeme emri amme alacağının tahsil edilebilmesi için en önemli araç olup, ödeme emri tebliğ edilmediği takdirde icrai anlamda hiçbir işlem gerçekleştirilemeyecektir. Başka bir ifade ile, ödeme emri tebliğ edilmeden amme borcu ile ilgili banka haciz işlemleri, e-haciz, yurtdışı çıkış yasakları ve diğer zorlayıcı önlemlere başvurulamayacaktır. Bu anlamda ödeme emri icrai işlemlerin başlangıç noktası olacaktır. Ödeme emrine karşı mükellefler tarafından 6183 sayılı kanunun 58. madde hükmüne göre, vergi davası açılması 7 günlük süre bulunmaktadır. Bu süre içerisinde dava açılmadığı takdirde ödeme emri kesinleşecektir.[3] Aynı şekilde, kendisine ödeme emri tebliğ edilen muhatap bu ödeme emri ile ilgili 213 sayılı VUK’nun 116 ila 124 md. hükümlerinde düzenlenen düzeltme talebinde bulunma olanağı bulunmamaktadır.[4]
Başka bir ifade ile hata düzeltme talebi olarak ifade edilebilen bu gibi durumlarda mutlak surette ilgili vergi mahkemesinde dava açılması tercihi kullanılmalıdır. Vergi ve ceza ihbarnamelerine karşı tebliğ tarihinden itibaren ancak 30 gün içerisinde VUK 116 md. hükmü gereği düzeltme talebi yapılabilmektedir. Bu talepler mali tatil veya adli tatil aylarında uzamaktadır.[5]Nazlı Gaye Alpaslan
------------
[1] 6183 sayılı yasa md.55
[2] Ayrıntılı bilgi için bkz. ŞENTÜRK A. Gencer, “Vergi Davası Açmanın Cezası Olur Mu?”, Hukukçu Gözüyle Vergi Uygulamaları, Etki Yayınları, İzmir, Haziran 2009, s.108-121.
[3] ALPASLAN Mustafa – ŞENTÜRK A.Gencer, “Vergi Hukuku Uygulamasında Bir Fenomen: Hesap ve Muhasebe Hilesi, “Özel Bölüm: İştirak ve Müteselsil Sorumluluk (Kırk katır mı kırk satır mı?)” Etki Yayınları, 3. Baskı, Ekim 2009, İzmir.
[4] Aynı görüş için bkz. TAŞ Metin, “Vergi Uyuşmazlıklarında Üst Makamlara Başvuru Yolu Kullanılabilir Mi?” Yaklaşım Dergisi, Yıl:17, Sayı:200, Ağustos 2009, s.22-25.
[5] Bkz. Mali tatil hakkında ALPASLAN Mustafa – KAYA Eda, “Mali Tatil, Her Yıl 1-20 Temmuz Olup, Beyan, Bildirim ve Ödemeler 20 Temmuzdan İtibaren 7 Gün Uzamaktadır” 1 Temmuz 2010, Maliye Postası Dergisi internet sitesi. www.maliyepostasi.com
Mali Tatil Haftaya Başlıyor
Mali Tatil İhdas Edilmesi Hakkında Kanun gereği 01.07.2018 – 20.07.2018 dönemi mali tatil. Dolayısıyla bugün mali tatil öncesi son iş günü.
Kanunda yer alan düzenlemeye göre;
- Son günü mali tatile rastlayan kapsamdaki kanuni ve idari süreler, mali tatilin son gününü izleyen tarihten itibaren yedi gün uzuyor.
- Mali tatilin sona erdiği günü izleyen beş gün içinde biten kanuni ve idari süreler, tatilin son gününü izleyen tarihten itibaren beşinci günün mesai saati bitiminde sona eriyor.
Mali tatil nedeniyle uzayan süreler
Son günü mali tatile rastlayan bazı süreler, mali tatilin son gününü izleyen tarihten itibaren yedi gün uzamış sayılıyor. Bu düzenleme kapsamında olan süreler şunlar:
- Beyana dayanan tarhiyatta, beyanname verme süresi (istisnaları aşağıda). Ancak mali tatil süresinin sonu beklenmeden beyannamelerin verilmesi de mümkün.
- İkmalen, re’sen veya idarece yapılan tarhiyata ilişkin olup vadesi mali tatile rastlayan vergiler ile vergi cezaları ve gecikme faizlerinin ödeme süresi.
- Uzlaşma veya cezada indirim talebinde bulunma süresi. Ancak mali tatil süresi içinde uzlaşma veya cezada indirim talebinde bulunulması mümkün.
- Vergilendirmeye ilişkin olaylarla ilgili olarak Maliye Bakanlığınca veya vergi dairelerince devamlı bilgi verme çerçevesinde istenecek bilgilerin verilmesine ilişkin süre.
Mali tatil nedeniyle işlemeyen süreler
Mali tatil nedeniyle işlemeyen süreler şunlar:
- Muhasebe kayıt süreleri
- Vergi Usul Kanunu’nun 153-170. maddelerinde düzenlenen bildirme süreleri
- Dava açma süresi
Mali tatilin temyiz süresine etkisi konusu açık değil. Mali tatilin süreleri uzatıcı etkisinin temyiz sürelerini uzatmadığı yönünde yargı kararları var. Bu nedenle, sonradan telafi edilemez sonuçlarla karşılaşmamak için, temyiz başvurularının zamanında yapılmasına dikkat edilmeli.
Mali tatil süresince defter ve belgelerin ibrazı, vergi incelemesine başlama
İstisnaları hariç, mali tatil süresince işyerinde incelemeye başlanılması ve inceleme amacıyla defter ve belgelerin bu süre içinde ibrazının istenmesi mümkün değil.
Mali tatil süresinden önce başlanılmış olan incelemeler devam edebilir. Ancak, bu süre içinde ilave defter, belge ve bilgi talep edilemez ve mükellef tutanak imzalamaya davet edilemez.
Mali tatil süresince bilgi isteme ve tebligat işlemleri
Mali tatil süresince, vergi ve ceza ihbarnameleri ile mahsup taleplerine yönelik olanlar hariç, bilgi isteme taleplerinin mükelleflere, vergi ve ceza sorumlularına bildirilmesi mümkün değil.
Mahsup taleplerine yönelik bilgi isteme talepleri mali tatil süresi içerisinde de bildirilebilir. Gerek mali tatil süresinden önce gerekse de mali tatil süresi içerisinde gerçekleşen söz konusu bilgi isteme taleplerine ilişkin tebligat işlemlerinde süre uzamıyor.
Mali tatilin sona erdiği günü izleyen beş gün içinde biten kanuni ve idari süreler
Mali tatilin sona erdiği günü izleyen beş gün içinde biten kanuni ve idari süreler, tatilin son gününü izleyen tarihten itibaren beşinci günün mesai saati bitiminde sona eriyor.
Buna göre, haziran ayına ait muhtasar ve KDV beyannameleri, 25 Temmuz akşamına kadar verilebilir.
Beyanname verme süresi uzamış olan vergilerde ödeme süresi
Beyana dayanan ve beyanname verme süresi malî tatil nedeniyle uzamış olan vergilerde ödeme süresi (aynı ay içerisinde kalmak kaydıyla), uzayan beyanname verme süresinin son gününü izleyen günün mesai saati bitimine kadar uzuyor.
Mali tatil kapsamında olmayan süreler / vergiler
Yasal düzenleme gereği, aşağıdaki vergi, resim ve harçlar hakkında mali tatil uygulanmıyor.
- Özel tüketim vergisi
- Banka ve sigorta muameleleri vergisi
- Özel iletişim vergisi
- Şans oyunları vergisi
- Gümrük idareleri, il özel idareleri ve belediyeler tarafından tarh ve/veya tahsil edilen (ithalde alınan katma değer vergisi, emlak vergisi, çevre temizlik vergisi gibi) vergi, resim ve harçlar.
Öte yandan, özel kanunlarında ödeme süreleri tespit edilmemiş amme alacaklarının ödeme sürelerinin, 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre tayin edilmesi ve tayin edilen sürelerin de mali tatile rastlaması halinde, bu alacaklar için belirlenen ödeme süreleri, mali tatil nedeniyle uzamıyor. Recep Bıyık
https://www.dunya.com/kose-yazisi/mali-tatil-haftaya-basliyor/420743
SSK’da Kalana Daha Erken Emekli Olma Fırsatı
SSK’dan emekli olmak bir yıl erken emeklilik hakkı sağlayabilir. Ancak bunun için askerlik borçlanmasıyla son 1.261 günü SSK’dan saydırmak mümkün olmaz. Çünkü bu durum, borçlanma hesabında dikkate alınmaz.
Soru: 1990’da Bağ-Kur girişim var ve 2016’ya kadar Bağ-Kur’lu devam ettim. 1989’da 15 gün SSK’lı çalışmam olduğu için SSK’dan emekli olmak için 2016’dan sonra SSK’lı çalışmaya başladım. SSK’dan emekli olmak için 1261 günü askerlik borçlanmasıyla tamamlayıp hemen emekli olabilir miyim? (Eşref Sarı)
Cevap: SSK’dan 51 yaşında 5450 prim günüyle, Bağ-Kur’dan 52 yaşında 25 yılla emekli olabilirsiniz. Bu nedenle SSK’dan emekli olmak size bir yıl erken emeklilik hakkı sağlar. Ancak askerlik borçlanmasıyla kazanılmış günler son 1261 günün hesabında dikkate alınmaz. Borçlanma kapsamında ödediğiniz primler borçlanma yaptığınız döneme yani 2018 yılına sayılmaz. Böyle olunca da askerlik borçlanması emekliliğe 7 yıl kala yapılmış olsa bile emekli olunacak statüyü değiştirmez. Bu nedenle normal çalışmanızla 1261 günü doldurmanız gerekiyor. Aksi takdirde Bağ-Kur’dan emeklilik kriterleri dikkate alınacaktır.
Primleri iptal ettirmeyin
Soru: 1969 doğumluyum. 1990’da Bağ-Kur girişim var. Halen Bağ-Kur mükellefiyim. 1991- 1993 arasında SSK’ya tabi çalıştım. Bu SSK primlerim emekliliğime fayda eder mi? Etmezse geri alabilir miyim? (Hüseyin Aycibin)
Cevap: 1991’deki SSK girişiniz dolayısıyla 53 yaşında, 5600 günle emekli olabilirsiniz. Bağ-Kur’dan ise 52 yaşınızda 25 hizmet yılıyla emekli olabilirsiniz. Bağ-Kur’dan emekli olmak sizin için yaş açısından daha avantajlı. Ancak SSK’lı günlerinizin primlerini iptal ettirirseniz, bu doğrultuda Bağ-Kur’dan emeklilik yaşınız da artacaktır.
Fazla mesai ücretini de alın
Soru: 1998’te SSK’lı çalışmaya başladım. İşveren fazla mesai yaptırıyor ve para vermiyor. 15 yıl, 3.600 günle istifa edip kıdem tazminatımı alabilir miyim? (Sdettin Şeref)
Cevap: 15 yıl ve 3600 günle kıdem tazminatı alabilirsiniz. Ancak fazla mesai yaptığınız süreler için de ücretlerinizin ödenmesini istemeniz daha doğru olacaktır. İşverenin sizin talebinize rağmen fazla mesai ücretini ödememesi halinde şikayet kanallarını kullanabilir, arabuluculuk sürecine geçebilir ve bu süreçlerden sonuç alınamazsa mahkeme yoluna gidebilirsiniz.
Sigorta girişini öne çeker
Soru: 1999’da memuriyete başladım. 9 Eylül’de de yeni emeklilik kanunu çıktı. Bazı kimseler, eski kanuna göre emeklilik yaşımın hesaplanacağını ve fakat kademeli geçişe tabi olacağımı söylüyor. Polis Akademisi’ni saydırırsam, bu ikilemden kurtulabilir miyim? (Talat Çelebi)
Cevap: Devlet memurlarının hizmet süreleri tam kesenek ödendiği tarihte başlar. Bu tarih sizin için 15 Eylül 1999’dur. Emeklilik için 25 hizmet yılı ve 60 yaş şartına tabisiniz. Polis Akademisi süresini borçlanmanız lehinize olur ve girişiniz geriye gider. 23 Mayıs 2002 öncesi hizmetiniz arttığı için emeklilik yaşınız değişir. Borçlanma sigorta girişinizi geri çeker ve bu da emekliliği öne çekebilir.
İkramiyesi yükselecek
Soru: Annemle birlikte babamdan dolayı aylık alıyoruz. Bayramda annem 500 TL, ben 250 TL ikramiyesi aldık. Annem çalışmıyor. Ben önümüzdeki hafta evleneceğim ve aylığım kesilecek. Annem Kurban Bayramı’nda ikramiye alabilecek mi? (Esen Şafak)
Cevap: Evlenmeniz nedeniyle babanızdan dolayı aldığınız ölüm aylığı kesilecek. Aldığınız ölüm aylığının iki yıllık tutarını çeyiz parası olarak alacaksınız. Annenizin aylığı da sizden başka aylık alan kardeşiniz yoksa yüzde 75 oranına yükseltilecek. Anneniz yeni aylık oranı üzerinden 750 TL bayram ikramiyesi alacak. Okan Güray Bülbül
Parçalı Çalışmaların Da Yıllık İzni Var
İşyerinde işe başladığı günden itibaren, deneme süresi de içinde olmak üzere, en az bir yıl çalışmış olan işçilere yıllık ücretli izin veriliyor. Bir çalışan işyerinde parçalı olarak çalıştığı takdirde parçalı çalışmalar toplanır. Toplanan parçalı çalışmanın süresi bir yılı bulursa çalışana yıllık ücretli izin verilir.
Örnek: Mehmet Bey, A işyerinde 2014 yılında 4 ay, 2015 yılında 5 ay ve 2017 yılında 3 ay çalışmışsa yıllık izne hak kazanır mı?
Mehmet Beyin, çalışma sürelerini topladığımız zaman toplam çalışma süresi 12 ay ediyor. Dolayısıyla Mehmet Beye yıllık izin verilmesi gerekiyor. Mehmet Bey işten çıkarılmışsa bu durumda da izin parasının Mehmet Beye ödenmesi gerekiyor.
Artan sürelerin yıllık izini
Yıllık izinle ilgili merak edilen konulardan biri de işten ayrılan işçiye bir yıldan artan çalışma süreleri için yıllık izin ücreti verilip verilmeyeceğidir. Bu konuda okuyucularımızdan çok sayıda soru aldım. Yıllık izin süresinin hesabında tam yıldan artan süreler dikkate alınmaz. İşçinin işyerindeki çalışma süresi ile orantılı olarak tam yıldan artan süreler için izin süresi hesaplanmaz. Artan süreler içinde işçiye izin ücreti ödenmez. Bu konu kıdem tazminatına hak kazanmadaki sürelerle karıştırılıyor. Bu konuyu ayrıntılı olarak açıklayalım. (Geniş bilgi için bakınız. Arif Temir, İş HHHhh.ğlukukunda İzinler ve Uygulaması, 3.Baskı, Yaklaşım Yayınları, Ankara 2018, www.ariftemir.com)
Örnek 1: İşçi Fatma Hanımın işyerindeki çalışma süresi 1 yıl 10 aydır. Fatma Hanıma çalıştığı süre içerisinde hiç yıllık izin kullanmamıştır. İşten ayrılan Fatma Hanıma kaç günlük yıllık izin ücreti ödenecek?
Fatma Hanım, 14 günlük izin kullanması gerektiğinden ve bu izinleri de çalışırken kullanmadığı için işten ayrıldığında 14 günlük izin ücreti ödenir. Bir yıldan artan 10 aylık süre için bir günlük bile izin ücreti ödenmez.
Örnek 2: Birinci örneğimizdeki Fatma Hanım işyerinde 1 yıl 10 ay çalışmıştır. Fatma Hanıma bir yıldan artan 10 aylık çalışmasının karşılığı olarak yıllık izin ücreti ödenir mi?
Fatma Hanım, bir yıldan artan 10 aylık çalışması karşılığında yıllık izin ücreti talep edemez. Görüldüğü üzere çalışma süresi tam yıldan eksik olduğu durumlarda çalışılan süre için izin ücreti de ödenmiyor. Arif Temir
http://www.gunes.com/yazarlar/arif--temir/parcali-calismalarin-da-yillik-izni-var-887097
Sigortalılığın Durdurulması (76) Terk Kodu
76 kodunun sırrı 5510/Geçici Maddesi 76 saklıdır.
Köy ve mahalle muhtarları, kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlarla tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan, Kuruma kayıt ve tescilleri yapıldığı hâlde, 31/5/2018 tarihi itibarıyla prim borcu bulunanların, bu tarihten önceki sürelere ilişkin prim borçlarını, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihi takip eden ikinci ayın sonuna kadar ödememeleri veya ilgili Kanunları uyarınca yapılandırmamaları halinde, prim ödemesi bulunan sigortalıların daha önce ödedikleri primlerin tam olarak karşıladığı ayın sonu itibarıyla, prim ödemesi bulunmayan sigortalıların ise tescil tarihi itibarıyla sigortalılığı durdurulur.
31.5.2018 tarihi itibarıyla prim borcu bulunanların, bu sürelere ilişkin prim borçlarını, 31.7.2018 tarihine kadar ödememeleri veya ilgili kanunları uyarınca yapılandırmamaları yahut 6183 sayılı Kanunun 48. maddesi kapsamında tecil ve taksitlendirmemeleri halinde, 31.7.2018 tarihine kadar ödenen primler de dikkate alınmak suretiyle, prim ödemesi bulunan sigortalıların daha önce ödedikleri primlerin tam olarak karşıladığı ayın sonu itibarıyla, hiç prim ödemesi bulunmayan sigortalıların ise tescil tarihi itibarıyla sigortalılıkları,
İki aylık ödeme süresinin sonunda, 31.5.2018 tarihi itibarıyla prim borcu bulunanlardan hiç prim ödemesi olmayanların sigortalılığı oluşturulacak program aracılığıyla tescil tarihi itibarıyla (76) terk koduyla,
Prim ödemesi olanlardan ise tecil taksitlendirmesi ve yapılandırması bitmiş olan sigortalıların sigortalılığı, oluşturulacak program aracılığıyla prim ödemelerinin karşıladığı ayın sonu itibarıyla (76) terk koduyla,
durdurulacaktır.
Örnek 1: Vergi mükellefiyet kaydına istinaden 1.6.2015 tarihinde sigortalılığı başlayan ve sigortalılığı kesintisiz devam eden, 31.7.2018 tarihine kadar hiç prim ödemesi bulunmayan sigortalı (A)'nın, 1.8.2018 tarihinde, 31.5.2018 tarihi itibarıyla yapılan borç ayı sorgulamasında 36 ay prim borcunun bulunduğu tespit edilmiştir. îki aylık ödeme süresinin sonunda (A)'nm sigortalılığı, oluşturulacak program aracılığıyla tescil tarihi olan 1.6.2015 tarihi itibarıyla (76) terk koduyla durdurulacaktır. Aynı sigortalının, ticari faaliyetinin ve sigortalılığının devam etmesi nedeniyle, program tarafından 1.6.2018 tarihi itibarıyla (06) koduyla yeniden sigortalılığı başlatılacaktır.
Örnek 2: Vergi mükellefiyet kaydına istinaden 12.5.2015 tarihinde tescili yapılan ve sigortalılık kaydı kesintisiz devam eden sigortalı (B)'nin, değişik tarihlerde prim ödemesi olmakla birlikte, tecil ve taksitlendirmesinin olmadığı, 6736 sayılı Kanundan ise yararlandığı, 31.5.2018 tarihi itibarıyla 15 ay prim borcunun olduğu belirlenmiştir. İki aylık ödeme süresinin sonunda (B)'nin sigortalılığı, program aracılığıyla 28.2.2017 tarihi itibarıyla (76) terk koduyla durdurulacaktır. Aynı sigortalının, program aracılığıyla durdurma işleminin yapıldığı tarihte ticari faaliyetinin devam etmesi nedeniyle, 1.6.2018 tarihi itibarıyla (06) koduyla yeniden sigortalılığı başlatılacaktır.
İki aylık ödeme süresinin sonunda, prim borcu bulunanlardan prim ödemesi olanların, tecil ve taksitlendirmesi ile yapılandırması ihlale girip iptal işlemleri yapılmamış veya yapılandırmadan ödedikleri kadar yararlanmış olan sigortalıların ise program aracılığıyla 31.5.2018 tarihi itibarıyla (77) sanal terk koduyla sigortalılıkları durdurulacak ve prim borçları silinecektir.
Hiç prim ödemesi bulunmaması nedeniyle sigortalılıkları tescil tarihi itibarıyla (76) terk koduyla durdurulan sigortalılar ile prim ödemesi olması nedeniyle 31.5.2018 tarihi itibarıyla (77) sanal terk koduyla sigortalıkları durdurulanlardan, durdurma işleminin yapıldığı tarihte Kanunun 4. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında sigortalılıkları aktif olanların, program aracılığıyla 1.6.2018 itibarıyla (06) koduyla yeniden sigortalılıkları başlatılacaktır. Sigortalılığı (77) sanal terk ile durdurulan sigortalıların (06) kodu da sanal olacak olup, sosyal güvenlik il müdürlüğünce/sosyal güvenlik merkezince sanal terklerin gerçek terklere dönüştürülmesi gerekmektedir.
Örnek 3: Vergi mükellefiyet kaydına istinaden 12.5.2015 tarihinde tescili yapılan ve sigortalılık kaydı kesintisiz devam eden sigortalı (B)'nin, değişik tarihlerde prim ödemesi olmakla birlikte, 6736 sayılı Kanundan ödediği kadar yararlandığı ve 31.5.2018 tarihi itibarıyla 18 ay prim borcunun olduğu belirlenmiştir. İki aylık ödeme süresinin sonunda (B)'nin sigortalılığı, program aracılığıyla 31.5.2018 tarihi itibarıyla (77) sanal terk koduyla durdurulacaktır. Aynı sigortalının, durdurma işleminin yapıldığı tarihte ticari faaliyetinin devam etmesi nedeniyle, 1.6.2018 tarihi itibarıyla (06) koduyla yeniden sigortalılığı başlatılacaktır.
Sigortalılıkları (77) sanal terk koduyla durdurulanların, daha sonra sosyal güvenlik il müdürlüğüne/sosyal güvenlik merkezine değişik gerekçelerle müracaat etmeleri halinde, aşağıda yer alan açıklama ve örnekler doğrultusunda (77) sanal terk kodu (76) gerçek terk koduna dönüştürülecektir.
İki Aylık Ödeme Süresi Beklenilmeksizin Talebe İstinaden Sigortalılığın Durdurulması
Geçici 76. maddede öngörülen iki aylık süreyi beklemeden 1.6.2018 - 31.7.2018 tarihleri arasında sigortalılığını durdurmak isteyen sigortalı ve hak sahiplerinin, Ek-1'de yer alan başvuru formu ile dosyalarının bulunduğu sosyal güvenlik il müdürlüğüne/sosyal güvenlik merkezine müracaat etmeleri halinde, prim ödemesi bulunan sigortalıların daha önce ödedikleri primlerin tam olarak karşıladığı ayın sonu itibarıyla, hiç prim ödemesi bulunmayan sigortalıların ise tescil tarihi itibarıyla (76) terk koduyla sigortalılıkları durdurulacaktır.
Durdurulan Sigortalılık Sürelerinin İhya Edilmesi
31.5.2018 tarihi itibarıyla prim borcu bulunması nedeniyle sigortalılıkları durdurulanların, daha sonra kendileri ya da hak sahipleri tarafından, Ek-2'de yer alan başvuru formuyla dosyalarının bulunduğu sosyal güvenlik il müdürlüğüne/sosyal güvenlik merkezine müracaat ederek ihya talebinde bulunmaları halinde, durdurulan sigortalılık sürelerinin tamamı için talep tarihinde 5510 sayılı Kanunun 80. maddenin ikinci fıkrasına göre belirlenecek prime esas kazanç tutarı üzerinden ihya borcu hesaplanacaktır. İhya edilecek süreler belirlenirken, Geçici 76. madde kapsamında durdurulan sürelerle birlikte önceki kanunlara göre durdurulan sürelerin tamamı dikkate alınacaktır. Ancak, 5510 sayılı Kanunun 4. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1), (2) ve (3) numaralı alt bentleri ile (4) numaralı alt bendi kapsamında durdurulan sigortalılık sürelerin bulunması halinde, sigortalı ya da hak sahiplerinin talep ettiği kapsamdaki sigortalılık sürelerinin tamamı ihya edilecektir.
Hesaplanan ihya borç tutarının tamamı borcun tebliğ tarihinden itibaren üç ay içinde ödendiği takdirde, bu süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilecektir.
5510 sayılı Kanunun 4. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (4) numaralı alt bendi kapsamında olanlar hariç olmak üzere diğer alt bentlerine göre sigortalı sayılanlar için;
İhya tutarı = Durdurulan Gün x Beyan Edilen Günlük Prime Esas Kazanç Tutarı x %34,5 formülüyle,
5510 sayılı Kanunun 4. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (4) numaralı alt bendi kapsamındaki sigortalılar ile köy muhtarları için ise;
İhya tutarı = Durdurulan Gün x Beyan Edilen Günlük Prime Esas Kazanç Tutarı x %34,5 x 25/30 formülüyle,
hesaplanacaktır.
Detay bilgiler ilgilenenler ve yorumlamak isteyenler için 2018/23 genelge de mevcuttur.
4/b Bağ-Kur sigortalıları için peşin ödeme indirimi de olsa primlerini ödeyemeyenler çoğunlukta olup,kurumda ekstra iş ve işlemlerle uğraşmama adına 4/b primlerinin durdurulmasına devam ediyor. Vedat İlki
SGK Genelgesi 2018/24 (Yapılandırma)
T.C.
SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANLIĞI
Hukuk Müşavirliği
Sayı : 72044944-640-E.6691182
Tarih: 27/06/2018
Konu : Rücu alacaklarının 7143 sayılı Kanun uyarınca yapılandırılması
GENELGE
2018/24
Bilindiği üzere, 11/05/2018 tarihli ve 7143 sayılı Vergi ve Diğer Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, 18/05/2018 tarihli ve 30425 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Anılan Kanunun “Diğer hükümler” başlıklı 10 uncu maddesinin altıncı fıkrasının; “İşverenlerin ve üçüncü şahısların, 5510 sayılı Kanunun 14 üncü, 21 inci, 23 üncü, 39 uncu ve 76 ncı maddeleri, 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun mülga 10 uncu, 26 ncı, 27 nci ve 28 inci maddeleri, 1479 sayılı Kanunun mülga 63 üncü maddesi ve 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun mülga 129 uncu maddesi gereğince iş kazası ve meslek hastalığı, malûllük, adi malûllük ve ölüm hâlleri ile genel sağlık sigortalısına ve bunların bakmakla yükümlü olduğu kişilere yönelik fiiller nedeniyle ödemekle yükümlü bulundukları her türlü borçları ile bu borçlara kanuni faiz uygulanan sürenin başlangıcından bu Kanunun yayımı tarihine kadar geçen süre için Yİ-ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarın, bu Kanunda belirtilen süre ve şekilde ödenmesi hâlinde bu borçlara uygulanan kanuni faizin tahsilinden vazgeçilir.” hükmü ile,
Yedinci fıkrasının; “Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından fazla veya yersiz olarak ödendiği tespit edilen ve 506 sayılı Kanunun, 1479 sayılı Kanunun, 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununun, 2926 sayılı Kanunun, 5434 sayılı Kanunun mülga hükümleri ve 5510 sayılı Kanunun 96 ncı maddesi gereğince tahsil edilmesi gereken gelir ve aylıklara ilişkin borç asılları ile bu borçlara kanuni faiz uygulanan sürenin başlangıcından bu Kanunun yayımı tarihine kadar geçen süre için Yİ-ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarın, bu Kanunda belirtilen süre ve şekilde ödenmesi halinde bu borçlara uygulanan kanuni faizin tahsilinden vazgeçilir.” hükmü uyarınca yapılandırma işlemlerinin yapılması gerekmektedir.
Görüldüğü üzere, 7143 sayılı Kanunun 10 uncu maddesinin altıncı fıkrasında hangi Kanun maddeleri kapsamındaki borçların yapılandırılabileceği sayma yolu ile tek tek belirtilmiş olup, bu maddede 506 sayılı Kanunun mülga 39 uncu maddesine yer verilmediğinden, bu borçlar yapılandırmaya tabi değildir.
7143 sayılı Kanun hükümleri, aynı Kanunun 9 uncu maddesinin onuncu fıkrasında belirtilen yapılandırma kanunlarına görerög 18/05/2018 tarihi itibarıyla taksit ödemeleri devam eden alacaklar hakkında uygulanmayacaktır.
Diğer taraftan, 7143 sayılı Kanunun 10 uncu maddesinin altıncı fıkrası ile rücu davası açılmış olma şartı aranmaksızın, işverenlerin ve üçüncü şahısların 5510 sayılı Kanunun 14, 21, 23, 39 ve 76 ncı, 506 sayılı Kanunun mülga 10, 26, 27 ve 28 inci, 1479 sayılı Kanunun mülga 63 üncü, 5434 sayılı Kanunun mülga 129 uncu maddeleri gereğince Kurumumuza ödemekle yükümlü oldukları her türlü borçlarının yapılandırma kapsamında olduğu düzenlendiğinden,
5510 sayılı Kanunun 14, 21, 23, 39 ve 76 ncı, 506 sayılı Kanunun mülga 10, 26, 27 ve 28 inci, 1479 sayılı Kanunun mülga 63 üncü ve 5434 sayılı Kanunun mülga 129 uncu maddelerinden kaynaklanan ancak Kurumumuz tarafından rücu davasına konu edilmemiş olan veya dava açılmış ise de mahkeme tarafından karar verilmemiş olan durumlarda; alacağın tamamını (yani % 100 kusur oranında bağlanan gelir, fiilen yapılan ödemeler ve masrafların tamamını) kabul ederek, 7143 sayılı Kanun kapsamında yapılandırma talep eden ve kabule dair yazılı beyan alınan borçluların borçları anılan Kanun uyarınca yapılandırılabilecektir.
İlgililerce, rücu davalarında % 100 kusur oranı üzerinden Kurum alacağının tamamının (bağlanan gelir, fiilen yapılan ödemeler ( Ş A b a c ı ) ve masrafların tamamının) ödenmesinin kabul edildiği, bu alacaklara ilişkin olarak Kurumumuzun davacı olduğu durumlarda; 7143 sayılı Kanunun 10 uncu maddesinin rücu alacaklarına ilişkin altıncı fıkrası uyarınca yapılandırma taleplerinin yanında borçluların davayı kabul etme şartı aranmadığından, mahkemeye ilgililerin 7143 sayılı Kanun uyarınca alacağın tamamı üzerinden ödeme taahhüdünde bulundukları ve yapılandırma talep ettikleri bildirilerek, ödemenin sonucunun bekletici mesele yapılmasına karar verilmesinin istenilmesi, ancak zamanaşımı yönünden gerekli tedbirlerin alınması gerekmektedir.
7143 sayılı Kanun kapsamında olan, 5510 sayılı Kanunun 14 üncü, 21 inci, 23 üncü, 39 uncu ve 76 ncı maddeleri, 506 sayılı Kanunun mülga 10 uncu, 26 ncı, 27 nci ve 28 inci maddeleri, 1479 sayılı Kanunun mülga 63 üncü maddesi ve 5434 sayılı Kanunun mülga 129 uncu maddesi gereğince, fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak kısmi açılan rücuan alacak davalarının karara çıkıp kesinleşmesi halinde, kesinleşen kusur durumuna göre bakiye Kurum alacağının tahsili için açılan ve derdest olan davalarda, kesinleşen kusur durumuna göre Kurum alacağı belli ve sabit olduğundan, bu nitelikteki derdest davalarda davalıların, davayı kabul ederek 7143 sayılı Kanun kapsamında yapılandırma talebinde bulunmaları durumunda, davaya konu Kurum alacağı yapılandırılabilecektir.
7143 sayılı Kanun kapsamındaki rücu alacakları için Kurum zararlarının tahsilini teminen mahkeme yoluna gidilmeksizin doğrudan icra yoluna başvurulması ve dosya borcuna itiraz edilmeyerek (menfi tespit davası da yoktur) tahakkukunun tamamlanmış olması halinde, ilgililerin yapılandırma taleplerine ilişkin olarak, icra takibi yapılan rücu alacakları için ilgililerce Kurum alacağının tamamının (bağlanan gelir, fiilen yapılan ödemeler ve masrafların tamamı) ödenmesinin kabul edilmesi halinde yapılandırma talepleri kabul edilebilecek olup, bu sebeple kesinleşen icra takibinde Kurum alacağının tamamının istenmiş olması, kist icra takibi yapılmış olması halinde ise ilgilinin Kurum alacağımızın tamamını ödemeyi kabul etmesi halinde yapılandırma söz konusu olabilecektir.
7143 sayılı Kanunun 10 uncu maddesinin altıncı fıkrası hükmünden yararlanılabilmesi için, aynı Kanunun 9 uncu maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri uyarınca;
– 31/07/2018 tarihi mesai bitimine kadar, rücu alacağımızın tahsilatını takip eden Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğüne/Sosyal Güvenlik Merkezine, ekte yer alan formla birlikte başvuruda bulunmaları,
– Peşin ödeme yolunu tercih etmiş borçluların, birinci taksit ödeme süresinin sona erdiği 31/08/2018 tarihine kadar (bu tarih dahil) yapılandırılan borçların tamamını ödemeleri,
– Taksitli ödeme yolunu tercih etmiş borçluların ise, ödenecek tutarların ilk taksitini, anılan Kanunun yayımı tarihini (Mayıs ayını) izleyen üçüncü aydan (Ağustos ayından) başlamak üzere en geç 31/08/2018 tarihine kadar, kalan taksitlerini ikişer aylık dönemler hâlinde azami on sekiz eşit taksitte ödemeleri,
gerekmektedir.
Öte yandan, mahkeme masrafları/icra masrafları ile vekalet ücretleri 7143 sayılı Kanun kapsamında yer almadığından, bahse konu masraf ve ücretler HUYAP Dava Mütalaa ve İcra Programı üzerinden takip ve tahsil edilecektir.
Bilgi edinilmesini, yukarıda belirtilen hususlara ve 06/06/2018 tarihli ve 2018-19 sayılı Genelgede düzenlenen hükümlere titizlikle riayet edilerek gerekli işlemlerin yapılmasını, tereddüt edilen hususlarda Hukuk Müşavirliğinden talimat alınmasını rica ederim.
4-AÇIKLAMALAR
1- Başvuru formu, en geç 31/7/2018 tarihine kadar tahsilatı takip eden Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğüne/Sosyal Güvenlik Merkezine elden verilecek veya posta kanalıyla gönderilecektir.
2- Başvuruların posta yolu ile yapılması halinde; taahhütlü, iadeli taahhütlü, PTT Kargo ya da APS gönderilerinin tercih edildiği durumlarda, başvuru formunun postaya verildiği tarih Kuruma verildiği tarih olarak kabul edilecektir. Buna karşın, adi posta yolunun tercih edilmiş olması halinde, başvuru formunun Kurum evrak kayıtlarına giriş tarihi Kuruma verildiği tarih olarak kabul edilecektir.
3- Yapılandırılan borçlar için peşin ödeme veya taksitle ödeme seçeneklerinden biri tercih edilecektir.
4- Peşin ödeme seçeneğinin tercih edilmesi halinde, kapsama giren borçların tamamının en geç 31/8/2018 tarihine kadar ödenmesi şarttır.
5- Taksitle ödeme seçeneğinin tercih edilmesi halinde, yeniden yapılandırmaya esas toplam borç tutarına altı eşit taksit için % 4,5, dokuz eşit taksit için % 8,3, oniki eşit taksit için %10,5, onsekiz eşit taksit için % 15, taksitlendirme farkı ilave edilecek olup, ilk taksit ödeme süresi 31/8//2018 tarihinde sona erecektir.
6- İl özel idareleri ve bunlara bağlı kamu tüzel kişiliğini haiz kuruluşlar ile Spor Genel Müdürlüğü, Türkiye Futbol Federasyonu ve bağımsız Spor Federasyonlarına tescil edilmiş olan ve Türkiye’de sportif alanda faaliyette bulunan spor kulüplerince yirmidört eşit taksit için % 19,4, otuz eşit taksit için % 23,8, otuzaltı eşit taksit için % 31,8 oranında taksitlendirme farkı ilave edilerek azami 36 eşit taksite kadar, taksitlendirme talebinde bulunulabilecektir.
7- Belediyeler ve bunlara bağlı kamu tüzel kişiliğini haiz kuruluşlarca taksitle ödeme seçeneği tercih edilmesi durumunda aylık dönemler halinde olmak üzere altı eşit taksit için % 3,2, dokuz eşit taksit için % 5,3, oniki eşit taksit için % 6,4, onsekiz eşit taksit için % 8,6, yirmidört eşit taksit için % 10,9, otuzaltı eşit taksit için % 19, kırksekiz eşit taksit için % 24,7, altmış eşit taksit için % 30,4, yetmişiki eşit taksit için %36,1, yüzkırkdört eşit taksit için %70,3 taksitlendirme farkı ilave edilerek azami yüz kırk dört eşit taksit talebinde bulunulabilecektir.
8- Taksitle ödeme yolunun tercih edilmesi halinde, taksitler ikişer aylık dönemler itibariyle ödenecektir. (Kanundaki istisnalar saklı kalmak üzere)
9- Başvuru formunda borcun ne şekilde ödeneceğinin belirtilmemiş olması halinde, borcun seçilebilecek azami taksit süresi içinde ödenmek istenildiği kabul edilecektir.
10- Kapsama giren borçlar için peşin ödeme yolu tercih edilmiş olmasına rağmen, 31/8/2018 tarihine kadar başvuruda bulunulması halinde, peşin ödeme başvuruları, talep edilecek taksit sayısına göre taksitlendirilecektir.
Anonim Ve Limited Şirket Hisse Devirleri Ve Vergi Uygulamaları
I-ANONİM ŞİRKETLERDE HİSSE DEVRİ
Anonim şirket ana sözleşmesinde aksi yönde bir hüküm bulunmaması halinde, hisse senetlerinin nama yazılı olarak çıkartılması gerekmektedir. Ancak, Türk Ticaret Kanunu 409. maddesince, hisse senetlerinin, nama yazılı olarak düzenlenebildiği gibi, hamili adına düzenlenmesi de mümkün bulunuyor. Fakat, bedelleri tamamen ödenmemiş olan sermaye payları için hamiline yazılı hisse senedi veya ilmühaber çıkartmak mümkün değildir. Sermaye payları ödenmemiş ortaklık payları için çıkartılan hisse senetleri geçersiz olup, bu hisse senetlerini devir alan iyi niyetli üçüncü kişilerin, tazminat isteme hakkı vardır.
II-ANONİM ŞİRKET HİSSELERİNİN DEVRİNDE VERGİLEME
Gerçek kişilerin kapalı veya aile tipi olarak adlandırılan anonim şirketlerde sahip oldukları hisse senetlerini elden çıkarmaları yoluyla sağladıkları kazançlar, GVK’nun mük. 80. maddesi kapsamında değer artış kazancı olarak kabul edilmiştir.
Anılan maddede, miras yahut bağış gibi yollarla karşılıksız (ivazsız) olarak iktisap edilenler hariç olmak üzere tam mükellef kurumlara ait hisse senetlerinin iktisap tarihinden itibaren 2 yıl içinde veya iktisaptan evvel elden çıkarılmasından sağlanan kazançların değer artış kazancı olarak vergiye tabi olduğu hükme bağlanmıştır. Maddeye göre ivazsız elde olunan hisse senetlerinin elden çıkarılması ile bir bedel karşılığı (ivaz) edinilen hisse senetlerinin iktisap tarihinden itibaren 2 yıl geçmesinden sonra sağlanan kazançlar gelir vergisinin konusuna girmemektedir.
Ancak hemen belirtelim ki bu düzenleme, gerçek kişilerin sahibi oldukları hisse senetleri için geçerlidir. Dolayısıyla ticari işletmelere dahil hisse senetlerinin elden çıkarılmasından elde edilen kazançlar için geçerliliği yoktur.
Hisse senetlerinin iktisap tarihinden itibaren 2 yıl geçtikten sonra elden çıkarılması halinde doğan kazancın vergilendirilmeyecek olması, hisse senedinin iktisap tarihinin bilinmesini önemli kılmaktadır. Bu nedenle, hisse senedi alım satımı yapanların vergisel yükümlülüklerini tam olarak yerine getirebilmeleri açısından hisse senetlerinin iktisap tarihini bilmeleri gerekmektedir.
Belirli bir şirketin hisse senedinden değişik tarihlerde alımlar yapıldıktan sonra, alınan hisse senetlerinin bir kısmının elden çıkarılması halinde mükellefler elden çıkarılan hisse senetlerinin hangi işlemle veya hangi tarihte alınan hisse senetleri olduğunu bizzat kendileri tespit edeceklerdir.
Buradaki kazancın tespitinde, satış bedelinden elden çıkarılan hisse senetlerinin maliyet bedelinin düşülmesi gerekmektedir. Maliyet bedeli, iktisadi bir kıymetin iktisap edilmesi dolayısıyla yapılan ödemelerle bunlara müteferri bilumum giderlerin toplamıdır.[1]
III-LİMİTED ŞİRKET PAY DEVRİNDEN ELDE EDİLEN SATIŞLARIN VERGİSEL DURUMU NEDİR?
193 sayılı GVK’nun mük. 80. maddesinin (4) nolu bendinde, ortaklık haklarının veya hisselerinin elden çıkarılmasından doğan kazançların “değer artış kazancı” olduğu hükme bağlanmış olup anılan madeninin devamında “elden çıkarma” deyiminin yukarıda yazılı mal ve hakların satılması, bir ivaz karşılığında devir ve temliki, trampa edilmesi, takası, kamulaştırılması, devletleştirilmesi, ticaret şirketlerine sermaye olarak konulmasını ifade ettiği belirtilmiştir.
Ortaklık hakkı veya hissesi, her türlü şahıs ve sermaye şirketlerinde, ortakların hisse senedine bağlanmamış payını ifade eder. Madde hükmünde bahsi geçen ortaklık hakları ve hisselerinden kasıt, ticari ortaklıklarda ortakların hisse senetleri ile belirlenmemiş paylarını ifade etmektedir. Bu kapsamda Limited şirkete ait ortaklık hakkını temsil eden payların elden çıkarılmasından doğan kazançlar, GVK uygulamasında değer artış kazancı olarak kabul edilmektedir.
Öte yandan, bu noktada belirtilmesi gereken bir başka husus, kimi değer artış kazançları için öngörülen elde tutulma süresine ilişkin sınırlayıcı hükümlerin ortaklık haklarının veya hisselerinin elden çıkarılmasından doğan kazançlar için geçerli olmayışıdır. Bir başka değişle, ortaklık hakkının veya hissesinin elde tutulma süresinin bunların elden çıkarılmasından elde edilen kazancın değer artış kazancı olup olmadığı hususuna bir etkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla Limited şirket ortaklık payları veya hisseleri iktisap tarihinden itibaren 3 ay, 3 yıl ya da 10 yıl sonra da elden çıkarılsa da, bunlardan elde edilen kazançlar değer artış kazancıdır.
Örnek: (X) Ltd. Şti.nin %25 ortaklık payına sahip olan Bay (A) bu hisseleri 17.02.2010 tarihinde 25.000 TL bedel ilen iktisap etmiş, hisselerinin tamamını 24.07.2011 tarihinde 40.000 TL bedel ile Bay (B)’ye satmıştır.
- Ortaklık payının iktisap tarihinden önceki aya (ocak 2010) ilişkin ÜFE endeksi 153,62’dir.
- Ortaklık payının elden çıkarıldığı aydan önceki aya (haziran 2011) ilişkin ÜFE endeksi 170,40’dır.
- Tespit edilen endeks artış oranı 170,40-153,62 / 153,62 = %11’dir. Bu oran kanunla belirlenen oranının (%10 veya üzeri) üzerinde olduğundan ortaklık payının iktisap bedelinin belirlenmesine ilişkin endeksleme yapılacaktır.
- Ortaklık payının reel iktisap bedeli [1+ (170,40 – 153,62) / 153,62] x 25.000 =27.750,00 TL olarak hesaplanacaktır.
- Ortaklık payının elden çıkarılmasından doğan değer artış kazancı 40.000,00 – 27.750,00 = 12,250,00 TL olarak hesaplanacaktır.
Bay (A)’nın bu satış nedeniyle herhangi bir gideri olmadığını kabul ettiğimizde bu satışa ilişkin safi değer artış kazancı 12.250,00 TL olacaktır. Bu tutarın 2011 yılı için 8.000 TL’lik kısmı gelir vergisinden istisna edildiğine göre vergiye tabi gelir (12,250 – 8,000 = 4,250 TL olarak hesaplanacaktır. Bay (A) bu tutarı 2011 yılı içinde genel hükümler çerçevesinde beyan edecektir.[2]
IV-KOMANDİT ŞİRKETLERDE HİSSE DEVRİ VE KDV
24.02.1987 tarih ve 19382 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 25 Seri Nolu KDV Genel Tebliğinin (C) bölümünde;
“Adi ortaklıklarda ortaklığın sona ermesi sonucunu doğurmayan hisse devir işlemlerinin KDV’ye tabi tutulmayacağı, ortaklığın sona ermesi sonucunu doğuran hisse devir işlemlerinde isen vergi uygulanacağı” hususu açıklaması yapılmıştır.
Buna göre, yukarıda yer alan tebliğde yapılan açıklamalar çerçevesinde adi ortaklıklarda olduğu gibi Adi Komandit Şirketlerde de ortaklığın son bulmasını gerektirmeyen hisse devri işlemleri KDV’ye tabi değildir.
V-LİMİTED ŞİRKET Mİ YOKSA ANONİM ŞİRKET Mİ KURMALI?
Asıl konumuza dönecek olursak, anonim şirket ortakları ile Limited şirket ortaklarının ortaklıktan ayrılmaları neticesinde elde ettikleri gelirin vergilendirilmesi açısından anonim şirket ortakları lehine önemli farklılıklar ortaya çıkmaktadır.[3] Öyle ki, bu farklılıklar son yıllarda vergi mevzuatında yapılan düzenlemeler neticesinde Limited şirketlerin ortakları tarafından pay devirlerinin cazibesini ortadan kaldırmıştır. Başka bir ifade ile, Limited şirket ortaklarının ortaklık payı hisse senediyle temsil edilmediği için Limited şirket pay devirleri önemli ölçüde vergilendirilmektedir.[4]
Anonim şirketlerde hisse devirleri 2 yıl geçtikten sonra vergiye tabi değildir.[5]Örneğin bir anonim şirketteki hisse senedinin 2 yıl elde tutulduktan sonra devreden bir gerçek kişinin elde ettiği kazanç GVK’nun mük. 87. maddesi uyarınca herhangi bir gelir vergisine tabi değildir.[6] Tüzel kişi ortaklar açısından ise, bir Limited şirketteki ortaklık hakkının ya da bir AŞ’deki payını temsil eden hisse senetlerinin iktisap tarihinden 2 yıl geçtikten sonra elden çıkarılması halinde kazancın %75’i ortaklara dağıtılmadığı takdirde kurumlar vergisinden istisna olur ve iştirak satış işlemi hisse senedi olsun olmasın KDV istisnasından yararlanır.[7] Buna karşın ortaklık hakkı veya hisse senedinin 2 yıl geçmeden elden çıkarılması halinde elde edilen iştirak satış kazancı, kurumlar vergisine tabidir. KDV yükümlülüğü açısından ise 2 yıllık süre geçmeden hisse senetlerinin teslimi her durumda KDV’den istisna iken Limited şirket ortaklık paylarının devrinde KDV açısından herhangi bir istisna bulunmamaktadır.[8] Dolayısıyla, iktisap ile elden çıkarma arasındaki sürenin 2 yılı geçmemesi halinde, kurumlar vergisi mükelleflerinin Limited şirketlerdeki iştirak paylarını elden çıkarmaları durumunda ayrıca devir bedeli üzerinden %18 KDV hesaplamaları gerekmektedir.[9]
Limited şirketlerdeki iştirak hissenin elden çıkarılmasına ilişkin mali yönden ortaya çıkan dezavantajlar, işbu Limited şirketin anonim şirkete nev’i değişikliği yoluyla çevrilmesi suretiyle aşılabilecektir.[10] Bir Limited şirketin nev’i değiştirmek suretiyle anonim şirkete geçmesi halinde nev’i değiştirme tarihinden sonra anonim şirket hisse senetlerinin satılması halinde KDV’den istisna olacaktır.[11]
5520 sayılı KVK 1 Seri Nolu Genel Tebliği hükümlerine göre, KVK’nun 19 ve 20. maddeleri kapsamında gerçekleştirilen devir ve bölünme hallerinde, devrolan veya bölünen şirketin ortaklarına verilen hisselerin iktisap tarihi olarak, bu yeni hisselerin verilmesine neden olan devrolan veya bölünen şirketin hisselerinin iktisap edildiği tarihin esas alınması gerekmektedir.[12] Aynı kanunun 19. maddesinde bu kanuna uygun nev’i değiştirmeleri de devir hükmünde olduğundan, nev’i değiştirme halinde, elde edilen hisse senetlerinin iktisap tarihi, Limited şirketteki iştirakin iktisap tarihi olarak kabul edilir.
Pratik yaşamda, özellikle Limited şirketlerin gerçek kişi ortakları açısından büyük bir vergisel avantaj yaratır. Bir Limited şirkette 2 yıldan fazla ortak olan bir gerçek kişi (sermaye artırımı yapıldıysa bunların da iki yıl önceden yapıldığı varsayımıyla), bu iştirak payını nevi değişikliği yapılmadan sattığında vergi ödemekle yükümlü olurken, nevi değişikliğine gidilip hisse senetlerini satması halinde herhangi bir gelir vergisi yükü olmayacağından, Limited şirket ortaklarının hisselerini nevi değişikliğine gittikten sonra elden çıkarmaları tavsiye olunur.[13]
Sonuç olarak, anonim şirketlerin kurulması, hisse devirleri Limited şirketlere nispeten daha avantajlı durumdadır. Limited şirketlerdeki pay devirlerinin vergi dezavantajı dolayısıyla bu şirketlerdeki iştirak hissesinin elden çıkarılmasına ilişkin yukarıda belirtilen vergisel dezavantajlar, Limited şirketin anonim şirkete nevi değişikliği yoluyla çevrilmesiyle bu dezavantaj, avantajlı duruma çevrilebilir. Ayrıca, Limited şirketlerdeki ortaklar ve müdürlerin kanuni temsilci sıfatıyla amme borçlarından sorumlulukları da dikkate alındığında Limited şirket olarak faaliyet sürdürmek çok cazip görülmemektedir. Nazlı Gaye Alpaslan
------------
[1] 213 sayılı VUK md.262
[2] ATEŞ Koray, 550 Soruda Vergi ve Muhasebe Uygulamaları Rehberi, Hipotez Yayınları, 2011,Nisan, s. 259-261.
[3] ALPASLAN Mustafa, “Limited Şirket mi, Yoksa Anonim Şirket mi Kurmalı?”, Yaklaşım Yayıncılık, Ekim 2011, Sayı:226, Yıl:19, s. 527-530.
[4] GVK md. 80/4: değer artış kazancı, KDVK md. 17/4-g. Bkz. KIZILOT Şükrü, “Anonim ve Limited şirket hissesi devrinde ince noktalar”, Yaklaşım Dergisi, Ekim 2010, Sayı:214.
[5] Anonim şirket ortağının, şirket tarafından hisse senedi bastırılmamış ise şirket ortağı yönünden hissesini kaç yıl sonra ve kime satarsa satsın bundan doğan kazanç “değer artış kazancı” olarak GVK’nun mük. md 80/4 hükmü gereğince vergiye tabi olacaktır. Eğer, anonim şirket hisse senedi bastırmış ise, 2 yıldan fazla süre elde tutulan hisse senetlerinin satışından doğan kazanç vergiye tabi değildir. İlmühaber bastırılmış ise bunların da elden çıkarılması halinde tıpkı hisse senedi gibi işlem görecektir.
[6] Bkz. A. Bumin DOĞRUSÖZ, “Anonim Şirket Hisselerinin Devrinde Vergileme”, Yaklaşım, Ekim 2009, s.17-18; Akın Gencer ŞENTÜRK, “Hisse Senedi (ve İlmühaber) Satış ve Teslimlerinde, KDV Kanunu’nda Yer alan Üç Farklı Hükmün Hangisinin Uygulanacağı”, Yaklaşım, Aralık 2009, s. 182-184; Abdullah TOLU, “İştirak Hissesi Satışlarında KDV İstisnası”, Yaklaşım, Aralık 2006, s. 204-206; 232 No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliği, 1 No.lu KDV Genel Tebliği VI/F-4/f bölümü, MB’nin, 27.11.2006 tarih ve 0935085 sayılı Özelgesi (Özelge’nin tam metni için Bkz. Şükrü KIZILOT, Danıştay Kararları ve Özelgeler, Cilt:8, Ankara, 2008, s.1168-1169).
[7] KDVK md.17/4-r.
[8] COŞKUN Leon Aslan, “Limited şirket ortaklık paylarının satışında vergilendirme” Fortune Dergisi, Ağustos 2011.
[9] 3065 sayılı KDVK md. 17/4-r.
[10] Limited şirketlerde ortağın sermaye payının devri halinde vergileme söz konusudur. TTK md.520/5 hükmü gereği hisselerin devrinde noterden pay sözleşmesi devri ile mümkün olabilmektedir. Hissenin devredilebilmesi için ortakların en az dörtte üçünün onayı ve bunların esas sermayesinin en az dörtte üçüne sahip olması gerekir. Pay devirlerinin ayrıca Limited şirket pay defterine işlenmesi ve noter tarafından vergi dairesine yollanması zorunludur. Limited şirketlerde, hisse senedi ya da ilmühaber çıkartılamadığı için, şirket hissesi ne zaman satılırsa satılsın, bundan doğan kazanç “değer artışı kazancı” olarak gelir vergisine tabi tutuluyor (GVK mük. md. 80/4). Kazancın hesaplanmasında, hissenin iktisap (edinme) bedeli, (hisse senedi ya da ilmühaber bastırılmamış A.Ş. hisselerinde olduğu gibi) endekslemeye tabi tutuluyor ve aynı istisna uygulanıyor. Bu arada, ilginç bir yasa ve uygulama; limited şirketlerde, çoğunluk hisseye örneğin yüzde 99 hisseye sahip olan ortak, diğer ortağın yazılı onayı olmadan, hissesini ya da hissesinin bir kısmını, eşine ve çocuğuna dahi satamıyor.
[11] KDVK md.17/4-g. Hisse senedi bastırılması durumunda ve ayrıca 2 yıl elde tutulduktan sonra yapılan satışlar.
[12] 1 Seri Nolu Genel Tebliğ 03.04.2007 tarih ve 26482 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.
[13] COŞKUN Leon Aslan, agm, s.2
Katma Değer Vergisi Tebliği (Seri No: 19)
Maliye Bakanlığı (Gelir İdaresi Başkanlığı)’ ndan:
Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Seri No:19)
(T A S L A K)
ÖZET: Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Seri No: 19) Taslağında; 7104 sayılı Kanun ile 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununda yapılan değişiklikler çerçevesinde;
– Gümrüksüz satış mağazalarına yapılan teslimlerde istisna,
– Genel ve özel bütçeli kamu idarelerine, il özel idarelerine, belediyelere ve köylere bağışlanan tesislerin inşasına ilişkin istisna,
– Yabancılara verilen sağlık hizmetlerinde istisna,
– İkinci el araç ve taşınmaz ticaretinde özel matrah düzenlemesi
uygulamalarına ilişkin usul ve esaslar belirlenmektedir.
Bu taslağın geliştirilmesi ve yayımlanmaya hazır hale getirilmesi için Başkanlığımızca çalışmalar devam etmekte olup; mevcut taslakta yer alan konuların geliştirilmesi, değiştirilmesi veya katkıda bulunulması ile ilgili görüş ve önerilerinizi, 13.06.2018 tarihine kadar This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it. veya This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it. e-posta adreslerine iletebilirsiniz.
MADDE 1– 26/4/2014 tarihli ve 28983 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliğinin (I/C) kısmının;
a) (2.1.3.3.3.1.), (2.1.3.3.4.2.), (2.1.5.2.1.), (2.1.5.2.2.) bölümlerinde yer alan “atıklarının” ibareleri “atıkları ile konfeksiyon kırpıntılarının” şeklinde; (2.1.5.2.1,), (2.1.5.2.2.) bölümlerindeki “atıklarından” ibareleri “atıkları ile konfeksiyon kırpıntılarından” şeklinde; (2.1.3.3.4.) bölüm başlığındaki “Atıklarından” ibaresi “Atıkları ile Konfeksiyon Kırpıntılarından” şeklinde değiştirilmiştir.
b) (2.1.3.3.3.2.) bölümünün üçüncü paragrafındaki “cam kırıkları” ibaresinden sonra gelmek üzere “, konfeksiyon kırpıntıları” ibaresi eklenmiştir.
MADDE 2– Aynı Tebliğin (II/A-1.1.1.) bölümünün;
a) Birinci paragrafının (a) bendinin birinci cümlesinde yer alan “serbest bölgedeki alıcıya” ibaresinden sonra gelmek üzere “veya 4458 sayılı Gümrük Kanununun 95 inci maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre faaliyette bulunan gümrüksüz satış mağazalarında satılmak üzere bu mağazalara veya bunların depolarına” ibaresi eklenmiştir.
b) Birinci paragrafının (b) bendinin birinci cümlesinde yer alan “vasıl olmalı ya da” ibaresinden sonra gelmek üzere “gümrüksüz satış mağazalarında satılmak üzere bu mağazalara veya bunların depolarına veya” ibaresi eklenmiştir.
c) Dördüncü paragrafı aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“3065 sayılı Kanunun 12 nci maddesi uyarınca, bir serbest bölgedeki alıcıya yapılan ve serbest bölgeye vasıl olan teslimler ile gümrüksüz satış mağazalarında satılmak üzere bu mağazalara veya bunların depolarına yapılan teslimler ihracat istisnası kapsamındadır. Gümrüksüz satış mağazaları ve depoları, 4458 sayılı Gümrük Kanununun 95 inci maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki yetkiye istinaden 8/8/2017 tarihli ve 30148 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Gümrüksüz Satış Mağazaları Yönetmeliğinde tanımlanmıştır. Gümrüksüz satış mağazalarına veya depolarına sadece ilgili gümrük mevzuatına göre buralarda satılması uygun bulunan mallar istisna kapsamında teslim edilebileceğinden ilgili gümrük mevzuatına göre gümrüksüz satış mağazalarında satılabilecek mal cinslerinden olup olmadığı mükelleflerce kontrol edilir.”
d) Yedinci paragrafından sonra gelmek üzere aşağıdaki paragraf eklenmiştir.
“Gümrüksüz satış mağazalarında satılmak üzere bu mağazalara veya bunların
depolarına yapılan teslimlerde, antrepo beyannamesi düzenlenecek olup, malın gümrüksüz satış mağazasına veya deposuna konulduğunu (fiilen işleticiye teslim edildiğini/işletici tarafından fiilen teslim alındığını) gösteren antrepo giriş sayım tutanağını da ihtiva eden antrepo beyannamesinin ilgili gümrük idaresi tarafından onaylandığı tarih itibariyle istisna kapsamındaki işlemin gerçekleştiği kabul edilir. İstisna kapsamında gümrüksüz satış mağazalarına veya bunların depolarına yapılan teslimler ile ilgili faturaya, “3065 sayılı Kanunun 11 ve 12 nci maddelerine göre gümrüksüz satış mağazalarına veya bunların depolarına teslim” ibaresi şerh olarak düşülür.”
MADDE 3– Aynı Tebliğin (II/A-1.1.2.) bölümünün sonuna aşağıdaki paragraflar eklenmiştir.
“Gümrüksüz satış mağazalarında satılmak üzere bu mağazalara veya bunların depolarına yapılan teslimlerde istisna, gümrük idaresi tarafından onaylanmış antrepo beyannamesiyle tevsik edilir.
Gümrüksüz satış mağazasına veya bunların depolarına konulan malın ilgili mevzuat hükümlerine aykırı olarak usulsüz satışının yapıldığının tespiti halinde (hak sahipleri dışındakilere satılması veya hak sahibi olanlara belirlenen limitlerin üstünde satılması ya da yersiz veya haksız olarak her türlü kullanımı vb. haller), malın gümrüksüz satış mağazasına konulması sırasında alınmayan vergi ile buna bağlı ceza, faiz ve zamlar alıcı gümrüksüz satış mağazası işleticisinden aranır. Usulsüz satış yapıldığı hususu, ilgili gümrük idaresi tarafından mağaza işleticisinin bağlı olduğu vergi dairesine bildirilir.
Gümrüksüz satış mağazalarına veya depolarına ilgili mevzuata uygun olarak teslimde bulunan satıcının istisna ve iadeye ilişkin işlemleri belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde yerine getirilir.
Gümrüksüz satış mağazaları veya bunların depolarına, belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde istisna olarak işlem tesis edilmemesi gerektiği halde, istisna kapsamında mal teslim edilmesi halinde, mağaza işleticisinin doğrudan sorumlu tutulduğu haller dışında, zamanında alınmayan vergi ile buna bağlı ceza, faiz ve zamlar satıcı mükelleften aranır.”
MADDE 4- Aynı Tebliğin (II/A-1.1.3.) bölümünün sonuna aşağıdaki paragraflar eklenmiştir.
“Gümrüksüz satış mağazalarında satılmak üzere bu mağazalara veya bunların depolarına konulan malların satıcılara geri gönderilmesi halinde mağaza işleticisi tarafından KDV hesaplanmaz.
Gümrüksüz satış mağazalarında satılmak üzere bu mağazalara veya bunların depolarına yapılan teslim dolayısıyla iade talep edilmemiş olması halinde, yalnızca matrahta meydana gelen değişiklik doğrultusunda defter kayıtları ile beyanların düzeltilmesi yeterlidir. Ancak, gümrüksüz satış mağazalarına veya bunların depolarına istisna kapsamında yapılan teslime ait iade talebi sonuçlandırıldıktan sonra KDV iadesini ortaya çıkaran malların geri gelmesi durumunda aşağıdaki şekilde hareket edilir:
– Malların geri geldiği vergilendirme döneminde, yukarıda belirtildiği şekilde defter kaydı ve beyanname üzerinde gerekli düzeltmeyi yapan mükellefin vergi dairesine yazılı olarak müracaat edip, daha önce iadesini aldığı tutarı iade etmesi halinde bu tutar, gecikme faizi ve vergi ziyaı cezası uygulanmaksızın mükelleften geri alınır.
– Mükellefin, malların geri geldiği dönemde düzeltme işlemini yapmaması halinde; istisna kapsamındaki işlem nedeniyle iade edilen KDV, malların geri geldiği dönemden düzeltmenin yapıldığı döneme kadar gecikme faizi uygulanarak vergi ziyaı cezası ile birlikte mükelleften aranır.”
MADDE 5– Aynı Tebliğin (II/A-1.1.4.) bölümündeki parantez içi ifadenin sonuna “, gümrüksüz satış mağazalarında satılmak üzere bu mağazalara veya bunların depolarına yapılan teslimlerde, malın gümrüksüz satış mağazasına veya deposuna konulduğuna dair ilgili gümrük idaresinin onayını da içeren antrepo beyannamesi” ibaresi eklenmiştir.
MADDE 6– Aynı Tebliğin (II/A-6.1.) bölümünün üçüncü paragrafının ilk cümlesinde yer alan “bakım ve tamir giderlerini” ibaresi “bakım ve tamir giderleri ile otoyol geçiş ücretlerini” olarak değiştirilmiştir.
MADDE 7- Aynı Tebliğin (II/B) kısmının 14 üncü bölümünden sonra gelmek üzere sırasıyla aşağıdaki bölümler eklenmiş ve bu bölümlerden sonra gelen bölümün numarası buna göre teselsül ettirilmiştir.
“15. Genel ve Özel Bütçeli Kamu İdarelerine, İl Özel İdarelerine, Belediyelere ve Köylere Bağışlanan Tesislerin İnşasına İlişkin İstisna 7104 sayılı Kanunla 3065 sayılı Kanunun 13 üncü maddesinin birinci fıkrasına eklenen (k) bendine göre, genel ve özel bütçeli kamu idarelerine, il özel idarelerine, belediyelere ve köylere bağışlanmak üzere yapılan okul, sağlık tesisi ve yüz yatak (kalkınmada öncelikli yörelerde elli yatak) kapasitesinden az olmamak üzere öğrenci yurdu ile çocuk yuvası, yetiştirme yurdu, huzurevi, bakım ve rehabilitasyon merkezi, mülki idare amirlerinin izni ve denetimine tabi ibadethaneler, Diyanet İşleri Başkanlığı denetimine tabi yaygın din eğitimi verilen tesisler, Gençlik ve Spor Bakanlığına ait gençlik merkezleri ile gençlik ve izcilik kamplarının inşası dolayısıyla bağışta bulunacaklara yapılan teslim ve hizmetler 1/6/2018 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere KDV’den istisnadır.
15.1. İstisnanın Kapsamı
15.1.1. İstisna Kapsamında Yer Alan Tesisler
İstisnanın kapsamına, genel ve özel bütçeli kamu idarelerine, il özel idarelerine, belediyelere ve köylere bağışlanmak üzere aşağıdaki tesislerin inşasına ilişkin mal teslimleri ve hizmet ifaları girmektedir:
– Okul,
– Sağlık tesisi,
– Yüz yatak (kalkınmada öncelikli yörelerde elli yatak) kapasitesinden az olmamak üzere öğrenci yurdu,
– Çocuk yuvası,
– Yetiştirme yurdu,
– Huzurevi,
– Bakım ve rehabilitasyon merkezi,
– Mülki idare amirlerinin izni ve denetimine tabi ibadethaneler,
– Diyanet İşleri Başkanlığı denetimine tabi yaygın din eğitimi verilen tesisler,
– Gençlik ve Spor Bakanlığına ait gençlik merkezleri,
– Gençlik ve izcilik kampları.
Genel ve özel bütçeli kamu idareleri, il özel idareleri, belediyeler ve köyler dışındakilere bağışlanan tesisler ile genel ve özel bütçeli kamu idarelerine, il özel idarelerine, belediyelere ve köylere bağışlanmakla birlikte yukarıda sayılanlar arasında yer almayan tesislerin inşasına ilişkin yapılan teslim ve hizmetler için bu istisnadan yararlanılamaz.
Düzenlemedeki “okul” ifadesinden, doğrudan eğitim-öğretim hizmetlerinin verildiği temel birimlerin anlaşılması gerekmekte olup rehberlik ve araştırma merkezi, mesleki eğitim merkezi, iş eğitim merkezi, mesleki ve teknik eğitim merkezi ve akşam sanat okulları da bu kapsamda değerlendirilir.
Düzenlemedeki “sağlık tesisi” ifadesinden, Sağlık Bakanlığınca sağlık tesisi kapsamında değerlendirilen kurum ve kuruluşların anlaşılması gerekmektedir.
Düzenlemedeki “ibadethane” ve “yaygın din eğitimi verilen tesis” ifadelerinden Diyanet İşleri Başkanlığınca ibadethane sayılan yerler ile Diyanet İşleri Başkanlığı denetimine tabi olan ve din eğitimi verilen tesislerin anlaşılması gerekmektedir.
Düzenlemedeki “çocuk yuvası” ve “yetiştirme yurdu” ifadeleri, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının hizmet dönüşümü kapsamında bulunan çocuk evleri sitesi, çocuk destek merkezi ve çocuk evlerini de kapsar.
15.1.2. İstisnadan Yararlanacak Alıcılar
Söz konusu istisnadan; genel ve özel bütçeli kamu idarelerine, il özel idarelerine, belediyelere ve köylere bağışlanmak üzere bu idare ve kuruluşlarla protokol imzalamak suretiyle Tebliğin (II/B-15.1.1.) bölümünde sayılan tesisleri inşa eden/ettiren gerçek ve tüzel kişiler (kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşu, kooperatif, dernek, vakıf ve benzerleri dahil), KDV mükellefi olup olmadığına bakılmaksızın faydalanır.
15.1.3. İstisna Kapsamına Giren İşlemler
İstisna kapsamına; genel ve özel bütçeli kamu idareleri, il özel idareleri, belediyeler ve köylere bağışlanmak üzere Tebliğin (II/B-15.1.1.) bölümünde sayılan tesislerin inşası dolayısıyla bağışta bulunacaklara yapılan teslim ve hizmetler girmektedir. Söz konusu tesislerin tadil, bakım ve onarım işlemlerine yönelik teslim ve hizmetler istisna kapsamına girmez.
İstisnadan faydalanılabilmesi için ilgili idare ve kuruluşlarla bağış protokolü imzalanması şarttır.
İstisna kapsamındaki tesisin inşaatı ile birlikte bağışlanması öngörülen makine, teçhizat ve tefrişatın bağışta bulunacaklara teslimi, söz konusu makine, teçhizat ve tefrişatın tesisin kullanım amacına uygun olması, mutat olması ve bağış protokolünde açıkça belirtilmiş olması kaydıyla istisna kapsamında değerlendirilir.
Söz konusu tesislerin belirli bir oranının inşa edilmesine yönelik bağışta bulunulmasına dair protokol düzenlenmesi halinde, bağışta bulunan tarafından inşa edilmesi öngörülen kısımla ilgili yapılan teslim ve hizmetler de istisna kapsamında değerlendirilir.
Örnek: Bay (A), Milli Eğitim Bakanlığı ile Trabzon/Çaykara’da 20 derslikli ortaokul binasının %50’sinin bağışlanmak üzere inşa edilmesine ilişkin bağış protokolü yapmıştır. Bay (A), söz konusu okul binasının %50’lik kısmının inşasına ilişkin (B) Taahhüt Ltd. Şti. ile sözleşme imzalamıştır. Buna göre (B) Taahhüt Ltd. Şti.nin okul binasının inşasına ilişkin Bay (A)’ya vereceği inşaat taahhüt işi KDV’den istisna olacaktır.
Bu tesislerin tamamının veya belirli bir oranının inşasına yönelik ilgili idare ve kuruluşlara nakdi olarak yapılan bağışlar, ilgili idare ve kuruluş tarafından istisna kapsamındaki tesislerin inşasına ilişkin yapılacak mal ve hizmet alımlarında kullanılsa bile bu alımlar istisna kapsamında değerlendirilmez.
15.2. İstisnanın Uygulanması
15.2.1. Genel Olarak
Genel ve özel bütçeli kamu idarelerine, il özel idarelerine, belediyelere ve köylere bağışlanmak üzere inşa edilecek tesislere ilişkin ilgili idare ile bağışta bulunacaklar arasında bağış protokolü düzenlenir. Söz konusu protokolde, bağışlanmak üzere inşa edilecek tesisin maliyeti, teknik özellikleri (açık ve kapalı alan, derslik sayısı, yatak sayısı vb.), inşa edileceği alan gibi bilgilere yer verilir.
Genel ve özel bütçeli kamu idareleri, il özel idareleri, belediyeler ve köylere bağışta bulunacaklar, bağışlayacakları tesise ilişkin uygulama projesini hazırlar ve inşaat ruhsatını alırlar. Uygulama projesi ve inşaat ruhsatına uygun olarak hazırlayacakları istisna kapsamında alınacak mal ve hizmet listesini ilgili idare ve kuruluşun onayına sunarlar.
Bağışta bulunacaklar, ilgili idare ve kuruluş tarafından onaylanmış olan mal ve hizmetlere ilişkin listeyi elektronik ortamda sisteme girdikten sonra ilgili idare veya kuruluşla imzalanmış bağış protokolü ve inşaat ruhsatının bir örneğiyle birlikte, KDV mükellefiyeti bulunuyorsa bağlı bulundukları yer vergi dairesi, KDV mükellefiyeti bulunmuyorsa bağış yapılan tesisin bulunduğu yer Vergi Dairesi Başkanlığına/Defterdarlığa istisna belgesi almak için başvuruda bulunurlar. Vergi dairesi/Vergi Dairesi Başkanlığı/Defterdarlık, talebin öngörülen şartları sağlayıp sağlamadığını değerlendirir ve (EK:29)’da yer alan belgeyi düzenleyerek bağış yapacaklara verir ve bir örneğini protokol yapan kuruluşa gönderir. Alınan istisna belgesinin bir örneği mal ve hizmetin alımı sırasında satıcılara verilir ve istisna kapsamında işlem yapılması talep edilir. Bu belge satıcılar tarafından 213 sayılı Kanunun muhafaza ve ibraz hükümlerine uygun olarak saklanır.
İstisna belgesinin ekinde, istisnalı olarak alınacak mal ve hizmet miktarı ve tutarı yer alır. Söz konusu istisna belgesi kapsamında teslim veya hizmette bulunan satıcı, istisna belgesinin ilgili mal veya hizmete ilişkin bölümünü fatura tarihi, numarası, mal veya hizmet miktarı ve tutarını belirtmek suretiyle onaylar ve bir örneğini alır. Mal teslimi ve hizmet ifası gerçekleştikçe alıcı ve satıcı alım/satım bilgilerini projeye uygun olarak sisteme girerler.
Satıcı mükellefin iade talebi, bu istisna belgesi esas alınmak suretiyle, iade için gerekli diğer belgeler de aranarak sonuçlandırılır.
Projenin sonradan revize edilmesi, güncellenmesi veya ek proje düzenlenmesi halinde proje kapsamındaki mal ve hizmetlere ilişkin liste de elektronik ortamda revize edilir. Revize sonrası istisna kapsamına giren alışların istisna kapsamında alınabilmesi için istisna belgesinin revize ettirilmesi gerekir.
İstisna belgesi projede öngörülen süreyle sınırlı olarak verilir. Projedeki sürenin revize edilmesi durumunda, istisna belgesindeki süre de revize edilir.
Tek satıcıdan alınan proje maliyetinin binde 5’ine kadar olan birden fazla mal ve hizmete ilişkin harcamalar listeye tek satır olarak girilebilir. Birden fazla binde 5’lik toplu satır yazılabilir. Bu şekilde toplu yazılacak satırlarda yer alan tutarların toplamının proje maliyetinin yüzde 10’unu aşmaması gerekir. Bu durumda da mal ve hizmetin cinsi, miktarı, tutarı gibi hususlar, bu kapsamdaki alışları anlaşılır bir şekilde açıklayacak detayda yazılır. Bu alımlara ilişkin fatura tarih ve numarasının listede yer alması gerektiği tabiidir.
İstisna kapsamındaki malların ithalat yoluyla temin edilmesi halinde söz konusu belge, ilgili gümrük idaresine ibraz edilir. İstisna belgesindeki istisna kapsamında ithal edilen mala ilişkin bölüm doldurulduktan sonra ilgili gümrük idaresi tarafından bu bölüm de onaylanır.
İlgili idare ve kuruluşlar, proje kapsamındaki tesislerin projeye uygun olarak yapıldığını, inşaat ruhsatının alındığı tarihten itibaren altışar aylık dönemler itibariyle istisna belgesini düzenleyen vergi dairesine/Vergi Dairesi Başkanlığına/Defterdarlığa bildirirler. Bu bildirimin yapılmaması durumunda istisna belgesini düzenleyen vergi dairesi/Vergi Dairesi Başkanlığı/Defterdarlık ilgili idare ve kuruluştan bildirimi talep eder, bildirim gelene kadar istisna belgesi kapsamında işlem yapılmaması için gerekli önlemleri alır.
Ayrıca, projenin tamamlanarak tesisin idareye teslim edildiği ya da protokole göre inşa edilmesi öngörülen tesisin tamamlanmadığı, protokole uygun olarak yapılmadığı, ilgili idare ve kuruluşlar tarafından bağışta bulunmak üzere protokolü imzalayan ve istisnadan yararlananların vergi dairesine veya istisna belgesini düzenleyen Vergi Dairesi Başkanlığı/Defterdarlığa bildirilir.
Tamamlanamayan tesislere ilişkin olarak ilgili idare ve kuruluş tarafından kabul görülen kısımlar itibariyle istisnadan yararlanılabilmesi için bağışta bulunanlar tarafından belli bir kısmı inşa edilen ancak protokolde öngörülen şekilde tamamlanamayan tesislere ilişkin ilgili idare ve kuruluşlar tarafından kabulü uygun görülen kısmının da ayrıca istisna belgesini düzenleyen vergi dairesine/Vergi Dairesi Başkanlığına/Defterdarlığa bildirilmesi gerekmektedir.
İstisna kapsamında mal ve hizmet alanlar, istisna belgesinin bittiği tarih itibariyle istisna belgesini vergi dairesine ibraz ederek kapattırmak zorundadır. Belgeyi veren vergi dairesi/Vergi Dairesi Başkanlığı/Defterdarlık istisna belgesinde yer alan mal ve hizmet bölümlerinin satıcılar tarafından doldurulup doldurulmadığını ve faturalarla uyumunu kontrol eder ve bağış yapılan ilgili idare ve kuruluşun yapacağı bildirime göre istisna belgesini kapatır.
Satıcılar, yaptıkları mal teslimi ve hizmet ifalarına ilişkin faturada, Tebliğin bu bölümündeki açıklamaları da göz önünde bulundurmak suretiyle KDV hesaplamazlar.
Ayrıca, istisna kapsamında teslimde bulunan veya hizmet ifa eden mükelleflerin mal ve hizmet alımları genel hükümlere göre KDV’ye tabidir.
İstisna hükmünün yürürlüğe girdiği 1/6/2018 tarihinden önce başlayan istisna kapsamındaki projelere ilişkin, 1/6/2018 tarihinden sonra yapılan mal ve hizmet alımları istisna kapsamında olup, bu kapsamda istisnadan faydalanılabilmesi için istisna belgesi alınması ve yukarıda yer verilen usul ve esaslar çerçevesinde hareket edilmesi gerekir.
15.2.2. KDV Ödenerek Yapılan Alımlarda Uygulama
İstisna kapsamındaki mal ve hizmetlerin KDV ödenerek satın alınması da mümkündür. Ancak bu durumda Tebliğin (II/B-15.2.1.) bölümüne göre KDV ödemeksizin mal ve hizmet almak suretiyle istisnadan yararlanılması mümkün değildir.
Öte yandan, Tebliğin (II/B-15.2.1.) bölümünde aranılan şartların bağış yapacaklar tarafından sağlanması ve istisna belgesinin temin edilmesi gerekmekte olup söz konusu bölümde istisnanın uygulanmasına dair yapılan açıklamalar bu bölüm için de geçerlidir.
Bağış yapacaklar, istisna belgesinin ilgili mal veya hizmete ilişkin bölümüne alış faturasının tarihi, numarası, mal veya hizmet miktarı ve tutarını belirtmek suretiyle projeye uygun olarak sisteme girerler.
Bağış yapacakların KDV mükellefiyeti bulunması halinde, bu işlemler dolayısıyla yüklenilen vergiler indirim konusu yapılır, indirim yoluyla telafi edilememeleri halinde ise iade konusu yapılabilir. Bağış yapacakların KDV mükellefiyeti bulunmaması halinde ise proje kapsamındaki mal ve hizmetler nedeniyle ödenen KDV, bağışlanan tesisin bulunduğu yer vergi dairesince iade edilir.
Proje kapsamındaki tesislerin projeye uygun olarak yapıldığına ilişkin Tebliğin (II/B-
15.2.1.) bölümünde belirtilen bildirimlerin ilgili idare ve kuruluşlar tarafından yapılmaması durumunda istisna belgesini düzenleyen vergi dairesi/Vergi Dairesi Başkanlığı/Defterdarlık ilgili idare ve kuruluştan bildirimi talep eder, bildirim gelene kadar istisna kapsamında iade yapılmaz.
15.3. İstisnanın Beyanı
15.3.1. Bağış Yapacaklara İstisna Kapsamında Satış Yapanların Beyanı
Bu istisna kapsamında yapılan teslim ve hizmetler, teslim ve hizmetin yapıldığı vergilendirme dönemine ait KDV beyannamesinin “İstisnalar-Diğer İade Hakkı Doğuran İşlemler” kulakçığının, “Tam İstisna Kapsamına Giren İşlemler” tablosunda, 333 kod numaralı “Genel ve Özel Bütçeli Kamu İdarelerine, İl Özel İdarelerine, Belediyelere ve Köylere Bağışlanan Tesislerin İnşasına İlişkin İstisna” satırı aracılığıyla beyan edilir. Bu satırın “Teslim ve Hizmet Tutarı” sütununa istisnaya konu teslim ve hizmetlerin KDV hariç tutarı, “Yüklenilen KDV” sütununa bu teslim ve hizmetlere ilişkin alış ve giderlere ait belgelerde gösterilen toplam KDV tutarı yazılır. İade talep etmek istemeyen mükellefler, “Yüklenilen KDV” sütununa “0” yazmalıdır.
15.3.2. KDV Ödeyerek Mal ve Hizmet Alan Bağışçıların Beyanı
KDV ödeyerek proje kapsamında mal ve hizmet alan KDV mükellefleri bu tutarları, KDV beyannamesinin “İstisnalar-Diğer İade Hakkı Doğuran İşlemler” kulakçığının “Diğer İade Hakkı Doğuran İşlemler” tablosunun … kod numaralı “Genel ve Özel Bütçeli Kamu İdarelerine, İl Özel İdarelerine, Belediyelere ve Köylere Bağışlanan Tesislerin İnşasına İlişkin Ödenen KDV” satırında beyan edilir.
KDV ödeyerek proje kapsamında mal ve hizmet alan KDV mükellefiyeti bulunmayanların iade talebi, aylık dönemler itibariyle bağışlanacak tesisin bulunduğu yer vergi dairesine standart iade talep dilekçesiyle yapılır.
15.4. İade
15.4.1. Bağış Yapacaklara İstisna Kapsamında Satış Yapanlara İade
Bağış yapacaklara istisna kapsamında satış yapanların iade taleplerinde aşağıdaki belgeler aranır:
– Standart iade talep dilekçesi
– İstisnanın beyan edildiği döneme ilişkin indirilecek KDV listesi
– İade hakkı doğuran işleme ait yüklenilen KDV listesi
– İadesi talep edilen KDV hesaplama tablosu
– Satış faturaları listesi
– İstisna belgesinin örneği ile proje kapsamında istisna uygulanarak alınacak mal ve hizmet listesinin örneği
15.4.2. KDV Ödeyerek Mal ve Hizmet Alan Bağışçılara İade
KDV ödeyerek mal ve hizmet alan bağışçıların iade taleplerinde aşağıdaki belgeler
aranır:
– Standart iade talep dilekçesi
– İstisnanın beyan edildiği döneme ilişkin indirilecek KDV listesi (KDV mükellefiyeti bulunmayanlardan aranmaz.)
– Proje kapsamında yapılan harcamaya ait olduğu ilgili idare veya kuruluş tarafından onaylanan yüklenilen KDV listesi
– İstisna belgesinin örneği ile proje kapsamında istisna uygulanarak alınacak mal ve hizmet listesinin örneği
15.4.1. Mahsuben İade
Bu işlemlerden kaynaklanan mahsuben iade talepleri yukarıdaki belgelerin ibraz edilmiş olması halinde miktarına bakılmaksızın vergi inceleme raporu, YMM raporu ve teminat aranmadan yerine getirilir.
15.4.2. Nakden İade
Bu işlemlerden kaynaklanan ve 5.000 TL’yi aşmayan nakden iade talepleri vergi inceleme raporu, YMM raporu ve teminat aranmadan yerine getirilir. İade talebinin 5.000 TL’yi aşması halinde aşan kısmın iadesi, vergi inceleme raporu veya YMM raporuna göre yerine getirilir. Teminat verilmesi halinde iade talebi yerine getirilir ve teminat, vergi inceleme raporu veya YMM raporu sonucuna göre çözülür.
15.5. Müteselsil Sorumluluk
İstisnadan yararlanmak isteyen alıcıların istisna belgesinin imza ve kaşe tatbik edilmiş bir suretini, mükellef olmayanların ise sadece imzaladıkları istisna belgesinin bir suretini, mal teslimi ve hizmet ifasında bulunan satıcıya vermeleri gerekmektedir. Bu yazı olmadan istisna uygulanması halinde, ziyaa uğratılan vergi, ceza, zam ve faizlerden teslim veya hizmeti yapan mükellefler ile birlikte teslim veya hizmet yapılan alıcı da müteselsilen sorumludur.
Kendisine teslim veya hizmetin istisna kapsamına girdiğini gösteren belge verilen satıcı mükelleflerce, başka bir şart aramaksızın istisna kapsamında işlem yapılır.
– İstisna için ilgili düzenlemelerde belirtilen şartları baştan taşımadığı ya da şartların daha sonra ihlal edildiğinin tespiti,
– Bağış protokolüne göre idareye teslim edilmesi gereken tesisin tamamlanmadığı ya da protokole uygun olarak yapılmadığı ilgili idare ve kuruluş tarafından bildirilmesi (Protokolde öngörülen şekilde tamamlanamayan ancak belli bir kısmı inşa edilen tesislere ilişkin ilgili idare ve kuruluş tarafından kabulü uygun görülen kısımlar hariç)
durumunda, ziyaa uğratılan vergi ile buna bağlı ceza, faiz ve zamlar, kendisine istisna kapsamında teslim veya hizmet yapılan alıcıdan veya KDV ödeyerek mal ve hizmet alan ve kendisine iade yapılan bağışçıdan aranır.
16. Yabancılara Verilen Sağlık Hizmetlerinde İstisna
7104 sayılı Kanunla 3065 sayılı Kanunun 13 üncü maddesinin birinci fıkrasına eklenen (l) bendine göre, Sağlık Bakanlığınca izin verilen gerçek veya tüzel kişiler tarafından, Türkiye’de yerleşmiş olmayan yabancı uyruklu gerçek kişilere, münhasıran sağlık kurum ve kuruluşlarının bünyesinde verilen koruyucu hekimlik, teşhis, tedavi ve rehabilitasyon hizmetleri (Türkiye’de yerleşmiş olmayan yabancı uyruklu gerçek kişilere söz konusu hizmetlerle birlikte sağlanan diğer teslim ve hizmetler istisnanın kapsamına dahil değildir.) 1/6/2018 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere KDV’den istisnadır.
Bu istisna uygulamasına ilişkin usul ve esaslar aşağıda belirlenmiştir.
16.1. Kapsam
3065 sayılı Kanunun (13/l) maddesinde düzenlenen istisnanın kapsamına Türkiye’de yerleşmiş olmayan yabancı uyruklu gerçek kişilere, Sağlık Bakanlığınca izin verilen gerçek veya tüzel kişiler tarafından, münhasıran sağlık kurum ve kuruluşlarının bünyesinde verilen koruyucu hekimlik, teşhis, tedavi ve rehabilitasyon hizmetleri girmektedir.
Koruyucu hekimlik, teşhis, tedavi ve rehabilitasyon hizmetlerinde istisna uygulanabilmesi için bu hizmetleri veren gerçek veya tüzel kişilerin ilgili mevzuat çerçevesinde Sağlık Bakanlığınca izin verilen sağlık kurum ve kuruluşu olmaları zorunludur.
Buna göre, hastaneler (kamu, özel, üniversite), tıp merkezleri, polikliniklerin yanında Sağlık Bakanlığından izin almak suretiyle faaliyette bulunan; aile ve toplum sağlığı merkezleri, muayenehaneler, laboratuvarlar, müesseseler, ağız ve diş sağlığı hizmeti sunan özel sağlık kuruluşları, ambulans hizmetleri sunan kuruluşlar, diyaliz merkezleri, fizik tedavi ve rehabilitasyon merkezleri, genetik hastalıklar tanı merkezleri, hiperbarik oksijen tedavisi uygulanan özel sağlık kuruluşları, hemoglobinopati tanı merkezleri, madde bağımlılığı tedavi merkezleri, üremeye yardımcı tedavi merkezleri, terapötik aferez merkezleri, geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulama merkezleri, kordon kanı bankaları ile kaplıcaların Türkiye’de yerleşmiş olmayan yabancı uyruklu gerçek kişilere verdikleri koruyucu hekimlik, teşhis, tedavi ve rehabilitasyon hizmetlerinde istisna uygulanır.
16.1.1. İstisna Kapsamına Giren Hizmetler
İstisna kapsamına Sağlık Bakanlığınca izin verilen gerçek veya tüzel kişiler tarafından verilen koruyucu hekimlik, teşhis, tedavi ve rehabilitasyon hizmetleri girmektedir. Söz konusu hizmetlerin münhasıran bu sağlık kurum ve kuruluşlarının bünyesinde verilmesi gerekmektedir.
Koruyucu hekimlik, teşhis, tedavi ve rehabilitasyon hizmetlerinin kapsamı Sağlık Bakanlığının ilgili mevzuat hükümlerine göre belirlenir.
Saç ekimi, cilt bakımı, kırışıklık tedavisi, dolgu maddeleri uygulamaları gibi estetik amacıyla yapılan hizmetler bu istisna kapsamında değerlendirilmez.
Koruyucu hekimlik, teşhis, tedavi ve rehabilitasyon hizmetleri ile birlikte verilebilen konaklama, ulaşım, yemek gibi teslim ve hizmetler istisna kapsamına girmez.
16.1.2. İstisnadan Yararlanacak Alıcılar
İstisnadan, Türkiye’de yerleşmiş olmayan yabancı uyruklu gerçek kişiler yararlanabilir.
5901 sayılı Kanunun (3/1 -d) maddesinde, yabancının Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile vatandaşlık bağı bulunmayan kişiyi ifade ettiği hüküm altına alınmıştır.
193 sayılı Kanunun “Türkiye’de yerleşme” başlıklı 4 üncü maddesine göre, ikametgahı Türkiye’de bulunanlar ile bir takvim yılı içinde Türkiye’de devamlı olarak altı aydan fazla oturanlar (Geçici ayrılmalar Türkiye’de oturma süresini kesmez.) Türkiye’de yerleşmiş sayılır.
193 sayılı Kanunun 5 inci maddesi uyarınca, belli ve geçici görev veya iş için Türkiye’ye gelen iş, ilim ve fen adamları, uzmanlar, memurlar, basın ve yayın muhabirleri ve durumları bunlara benzeyen diğer kimselerle tahsil veya tedavi veya istirahat veya seyahat maksadıyla gelenler ile tutukluluk, hükümlülük veya hastalık gibi elde olmayan sebeplerle Türkiye’de alıkonulmuş veya kalmış olan yabancılar memlekette altı aydan fazla kalsalar dahi, Türkiye’de yerleşmiş sayılmazlar.
Buna göre, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile vatandaşlık bağı bulunmayan ve 193 sayılı Kanuna göre Türkiye’de yerleşmiş olmayan yabancı uyruklu gerçek kişiler bu istisnadan faydalanabilir.
Öte yandan, 5901 sayılı Kanunun 28 inci maddesi uyarınca kendilerine mavi kart verilen ve Türkiye’de yerleşmiş olmayan gerçek kişiler de bu istisnadan faydalanabilir.
İstisna kapsamında hizmet sunan sağlık kurum ve kuruluşları, alıcının istisna kapsamında olduğunun tevsikine ilişkin olarak uyruğunda bulunduğu ülke tarafından verilmiş pasaport üzerinden Türkiye’ye son giriş tarihinin altı aydan fazla olmadığını kontrol etmek ve pasaportun fotokopisini (çıkma izni almak suretiyle Türk vatandaşlığını kaybeden kişilerde mavi kartın fotokopisini) hizmet sunulmadan önce alıcıdan almak zorundadırlar.
16.2. İstisnanın Uygulanması
İstisna uygulanabilmesi için, Türkiye’de yerleşmiş olmayan yabancı uyruklu gerçek kişilerin uyruğunda bulunduğu ülke tarafından verilmiş pasaportu (çıkma izni almak suretiyle Türk vatandaşlığını kaybeden kişilerde mavi kartı) ibraz ederek, yabancı uyruklu olduklarını ve pasaport üzerinden altı aydan daha az süreli Türkiye’de bulunduklarını tevsik etmeleri gerekmektedir.
Sağlık Bakanlığınca izin verilen gerçek veya tüzel kişiler, Türkiye’de yerleşmiş olmayan yabancı uyruklu gerçek kişilere, münhasıran sağlık kurum ve kuruluşlarının bünyesinde verdikleri koruyucu hekimlik, teşhis, tedavi ve rehabilitasyon hizmetlerine ilişkin faturada hizmet verilen yabancının adı, soyadı, hangi ülkenin uyruğunda olduğu, pasaport veya mavi kart numarası, verilen hizmetin niteliği, hizmetin sunulduğu yer ve hizmet bedeli bilgilerine yer vererek KDV hesaplamazlar.
Yabancı ülke pasaportunun veya mavi kartın fotokopisi, hizmeti sunanlar tarafından 213 sayılı Kanunun muhafaza ve ibraz hükümlerine uygun olarak saklanır.
Yabancılara sunulan koruyucu hekimlik, teşhis, tedavi ve rehabilitasyon hizmetlerine ilişkin faturanın, hizmet sunulan yabancı hasta yerine, sigorta kuruluşları, yabancı sosyal güvenlik kurumlan, yetkili acenteler veya Sosyal Güvenlik Kurumuna (ikili sosyal güvenlik anlaşması bulunan ülkelerde yerleşik olanlara verilen hizmet bedelinin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından ilgili ülke kurumlarından tahsil edilmesi durumunda) düzenlenmesi mümkün olabilmektedir. Bu durumda istisnanın uygulanabilmesi için düzenlenen faturada hizmet verilen yabancının adı, soyadı, hangi ülkenin uyruğunda olduğu, pasaport veya mavi kart numarası, Türkiye’ye en son giriş tarihi, verilen hizmetin niteliği ve hizmet bedeli bilgilerine yer verilmesi zorunludur.
16.3. İstisnanın Beyanı
Bu istisna kapsamında yapılan hizmetler, hizmetin yapıldığı vergilendirme dönemine ait KDV beyannamesinin “İstisnalar-Diğer İade Hakkı Doğuran İşlemler” kulakçığının, “Tam İstisna Kapsamına Giren İşlemler” tablosunda, 334 kod numaralı “Yabancılara Verilen Sağlık Hizmetlerinde İstisna” satırı aracılığıyla beyan edilir. Bu satırın “Teslim ve Hizmet Tutarı” sütununa istisnaya konu hizmetlerin KDV hariç tutarı, “Yüklenilen KDV” sütununa bu hizmetlere ilişkin alış ve giderlere ait belgelerde gösterilen toplam KDV tutarı yazılır. İade talep etmek istemeyen mükellefler, “Yüklenilen KDV” sütununa “0” yazmalıdır.
16.4. İade
Bu istisnadan kaynaklanan iade taleplerinde aşağıdaki belgeler aranır:
– Standart iade talep dilekçesi
– İstisnanın beyan edildiği döneme ilişkin indirilecek KDV listesi
– İade hakkı doğuran işleme ait yüklenilen KDV listesi
– İadesi talep edilen KDV hesaplama tablosu
– Satış faturaları listesi
– Türkiye’de yerleşmiş olmayan yabancı uyruklu gerçek kişilerin uyruğunda bulunduğu ülke tarafından verilmiş pasaportun veya çıkma izni almak suretiyle Türk vatandaşlığını kaybeden kişilerde mavi kartın fotokopisi
16.4.1. Mahsuben İade
Mükelleflerin bu işlemlerden kaynaklanan mahsuben iade talepleri yukarıdaki belgelerin ibraz edilmiş olması halinde miktarına bakılmaksızın vergi inceleme raporu, YMM raporu ve teminat aranmadan yerine getirilir.
16.4.2. Nakden İade
Mükelleflerin bu işlemlerden kaynaklanan ve 5.000 TL’yi aşmayan nakden iade talepleri vergi inceleme raporu, YMM raporu ve teminat aranmadan yerine getirilir. İade talebinin 5.000 TL’yi aşması halinde aşan kısmın iadesi, vergi inceleme raporu veya YMM raporuna göre yerine getirilir. Teminat verilmesi halinde mükellefin iade talebi yerine getirilir ve teminat, vergi inceleme raporu veya YMM raporu sonucuna göre çözülür.”
MADDE 8- Aynı Tebliğin (II/F-4.3.) bölümünün başlığı “4.3. Gelir Vergisi Kanununun 81 inci Maddesi Kapsamındaki İşlemler, Adi Ortaklıkların Sermaye Şirketine Dönüşmesi ile Kurumlar Vergisi Kanununa Göre Yapılan Devir ve Bölünme İşlemleri” şeklinde, aynı bölümün ilk cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“3065 sayılı Kanunun (17/4-c) maddesi ile Gelir Vergisi Kanununun 81 inci maddesinde belirtilen işlemler ile aynı maddenin birinci fıkrasının (2) numaralı bendinde yazılı şartlar dahilinde adi ortaklıkların sermaye şirketine dönüşmesi işlemleri ve Kurumlar Vergisi Kanunu kapsamında yapılan devir ve bölünme işlemleri vergiden istisna edilmiştir.”
MADDE 9– Aynı Tebliğin (II/F-4.7.2.) bölümünün başlığında yer alan “Atıkları” ibaresi “Atıkları ile Konfeksiyon Kırpıntılarının” şeklinde, aynı bölümün ilk cümlesindeki “cam teslimlerinde” ibaresi “cam ile konfeksiyon kırpıntılarının teslimlerinde” şeklinde değiştirilmiştir.
MADDE 10– Aynı Tebliğin (II/F-4.14.) bölümünün ilk paragrafı aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Gümrük antrepoları ve geçici depolama yerleri ile gümrük hizmetlerinin verildiği gümrüklü sahalarda; 3065 sayılı Kanunun (17/4-o) maddesine göre, vergisiz satış yapılan işyerlerinin ve bu işyerlerine ait depo ve ardiye gibi bağımsız birimlerin kiralanması, (17/4-ö) maddesine göre ithalat ve ihracat işlemlerine konu mallar ile transit rejim kapsamında işlem gören mallar için verilen ardiye, depolama ve terminal hizmetleri KDV’den müstesnadır.”
MADDE 11– Aynı Tebliğin (III/A-4.) bölümünün sonuna aşağıdaki bölüm eklenmiştir.
“4.9. ikinci El Araç ve Taşınmaz Ticareti
3065 sayılı Kanunun 7104 sayılı Kanunla değişik (23/f) maddesine göre, ikinci el motorlu kara taşıtı veya taşınmaz ticaretiyle iştigal eden mükelleflerce, KDV mükellefi olmayanlardan (mükellef olanlardan istisna kapsamında yapılan alımlar dâhil) alınarak vasfında esaslı değişiklik yapılmaksızın satılan ikinci el motorlu kara taşıtı veya taşınmazların tesliminde matrah, alış bedeli düşüldükten sonra kalan tutardır.
KDV mükellefi olmayanlardan veya istisna kapsamında KDV ödenmeksizin alınan ikinci el motorlu kara taşıtları ile taşınmazların satışında düzenlenecek faturalarda alış bedeli ile satış bedeli arasındaki fark üzerinden KDV hesaplanır. KDV hesaplanarak alınan ikinci el motorlu kara taşıtları ile taşınmazların teslimlerinde ise özel matrah uygulanmayacağı tabiidir.
Buna göre, ikinci el motorlu kara taşıtı veya taşınmaz teslimlerinde özel matrah uygulaması yalnızca ikinci el motorlu kara taşıtı veya taşınmaz ticaretiyle iştigal eden mükellefler tarafından uygulanacaktır.
İkinci el motorlu kara taşıtı ticareti ile iştigal edenler, 13/2/2018 tarihli ve 30331 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan İkinci El Motorlu Kara Taşıtlarının Ticareti Hakkında Yönetmelik kapsamında işletmesi adına yetki belgesi alan tacirler ile esnaf ve sanatkârlardır. İkinci el motorlu kara taşıtı ticareti ile iştigal etmekle birlikte henüz yetki belgesi almamış olanlar, İkinci El Motorlu Kara Taşıtlarının Ticareti Hakkında Yönetmeliğe göre yetki belgesi alınması için verilen süre ile sınırlı olmak üzere yetki belgesi olmaksızın, özel matrah uygulayabilirler.
Taşınmaz ticareti ile iştigal edenler, 5/6/2018 tarihli ve 30442 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Taşınmaz Ticareti Hakkında Yönetmelik kapsamında yetki belgesi alan ticari işletmeler ile esnaf ve sanatkârlardır. Taşınmaz ticareti ile iştigal etmekle birlikte henüz yetki belgesi almamış olanlar, Taşınmaz Ticareti Hakkında Yönetmeliğe göre yetki belgesi alınması için verilen süre ile sınırlı olmak üzere yetki belgesi olmaksızın, özel matrah uygulayabilirler.
Verilen süre içinde yetki belgesini almamış olanlar ile yetki belgesi almaksızın ikinci el motorlu kara taşıtı veya taşınmaz ticareti ile iştigal edenlerin ikinci el motorlu kara taşıtı veya taşınmaz teslimlerinde özel matrah uygulanmaz.
İkinci el motorlu kara taşıtı veya taşınmaz teslimlerinde özel matrah uygulanabilmesi için, araç veya taşınmazın basit tadil, bakım ve onarım işlemleri dışında vasfında esaslı değişiklik yapılmaması gerekmektedir.
Örnek 1: İkinci el araç alım satım faaliyeti ile iştigal eden (A) Otomotiv Ltd. Şti., KDV mükellefi olmayan Bay (B)’den 32.000 TL’ye ticari araç satın almıştır. (C) Servis A.Ş.den hizmet almak suretiyle, satın alınan aracın yıllık bakımı yaptırılmış ve otomobile çelik jant taktırılmıştır. Bu hizmetin karşılığı olarak (C) Servis A.Ş.ye 5.000 TL+900 TL KDV ödenmiştir. Daha sonra söz konusu otomobil KDV hariç 40.000 TL ’ye satılmıştır. KDV mükellefi olmayan Bay (B)’den satın alınan araca yıllık bakım yaptırılması ve çelik jant taktırılması, otomobilin vasfında esaslı bir değişiklik oluşturmadığından, söz konusu aracın satışında özel matrah uygulanacak ve alış bedeli olan 32.000 TL düşülmek suretiyle 8.000 TL özel matrah üzerinden (8.000 x 0,18 =) 1.440 TL KDV hesaplanacaktır. Ayrıca taşıtın yıllık bakımı ile çelik jant takılmasına ilişkin (C) Servis A.Ş.ye ödenen 900 TL KDV, (A) Otomotiv Ltd. Şti. tarafından indirim konusu yapılabilecektir.
Söz konusu aracın, KDV oranlarını belirleyen 2007/13033 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı eki (I) sayılı listenin 9 uncu sırasında tanımlanan binek otomobillerinden olması durumunda, özel matrah üzerinden %1 oranında KDV uygulanacağı tabiidir.
Örnek 2: İkinci el araç alım satım faaliyeti ile iştigal eden Bay (A), KDV mükellefi olmayan Bay (B)’den 1978 model kullanılamaz halde bulunan bir aracı 10.000 TL bedelle satın almıştır. (C) Servis A.Ş.den hizmet almak suretiyle, söz konusu aracın motoru dahil birçok parçası değiştirilmek suretiyle yenilenmiş ve (C) Servis A.Ş.ye 20.000 TL+3.600 TL KDV ödenmiştir. Yenilenen araç Bay (A) tarafından KDV hariç 40.000 TL ’ye satılmıştır. Söz konusu aracın motor dahil birçok parçasının değiştirilmek suretiyle yenilenmesi, taşıtın vasfında esaslı bir değişiklik oluşturduğundan söz konusu aracın tesliminde özel matrah uygulanmayacak, toplam satış bedeli olan 40.000 TL matrah üzerinden KDV hesaplanacaktır. Diğer taraftan, aracın yenilenmesine ilişkin (C) Servis A.Ş.ye ödenen 3.600 TL KDV, Bay (A) tarafından indirim konusu yapılabilecektir.
Örnek 3: Taşınmaz alım satımı ile iştigal eden (A) Emlak Danışmanlık A.Ş. KDV mükellefi olmayan gerçek kişiden almış olduğu işyerinin boyasını ve su tesisatını yenileyerek satmıştır. İşyerinin boyası ve su tesisatının yenilenmesi, işyerinin vasfında esaslı bir değişiklik oluşturmadığından (A) Emlak Danışmanlık A.Ş. tarafından yapılan işyeri tesliminde özel matrah uygulanacaktır.
Örnek 4: (A) Mobilya İmalat, Turizm A.Ş. 3 yıl önce yatırım amaçlı almış olduğu arsayı (B) Konut Yapı Kooperatifine satmıştır. (A) Mobilya İmalat, Turizm A.Ş.nin faaliyet konusu taşınmaz ticareti olmadığından arsa tesliminde özel matrah uygulanmayacaktır.
MADDE 12– Aynı Tebliğin (III/A) kısmının (4.), (4.2.2.), (4.5.), (4.6.), (4.7.), (4.8.) bölümlerindeki “(23/f)” ibareleri “(23/g)” olarak değiştirilmiştir.
MADDE 13– Aynı Tebliğin (IV/A) kısmının (1.5.) bölümünden sonra aşağıdaki bölüm eklenmiştir.
“1.6. İstisna Kapsamındaki İşlemin Gerçekleşmesinden Sonra İşlemle İlgili Yüklenilen Kur Farkları
Tam istisna kapsamındaki bir işlemin gerçekleşmesinden sonra, söz konusu işleme ilişkin mal ve hizmet alımlarına ait kur farkları ortaya çıkabilmekte olup, söz konusu kur farkı üzerinden ödenen KDV’lerin tam istisna kapsamındaki işlemin gerçekleştiği vergilendirme dönemine ilişkin yüklenilen KDV hesabına dahil edilerek iadesinin talep edilmesi mümkündür. Ancak, kur farkına ilişkin faturanın iade işlemleri sonuçlandırıldıktan sonra gelmesi halinde, işlemle ilgili mal ve hizmet alımlarına ait kur farkı üzerinden ödenen ve yüklenilen KDV hesabına dahil edilmesi gereken KDV, indirim hesaplarına dahil edildiği vergilendirme dönemine ilişkin iade hesabında dikkate alınabilir.”
MADDE 14– Aynı Tebliğin (IV/A-2.1.) bölümünün üçüncü paragrafındaki “gümrükte onaylatılan özel fatura nüshası” ibaresinden sonra gelmek üzere “, onaylanmış antrepo beyannamesi” ibaresi eklenmiştir.
MADDE 15– Aynı Tebliğe ekte yer alan (EK: 29) eklenmiştir.
MADDE 16– Bu Tebliğin 6 ncı ve 13 üncü maddeleri yayımı tarihinde, diğer maddeleri 1/6/2018 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 17– Bu Tebliğ hükümlerini Maliye Bakanı yürütür.
EK 29: 3065 SAYILI KANUNUN (13/k) BENDİ UYGULAMASINA İLİŞKİN İSTİSNA BELGESİ ÖRNEĞİ
T.C.
VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI/DEFTERDARLIĞI
Vergi Dairesi Müdürlüğü
Sayı:
Konu:
İLGİ: / / tarihli dilekçeniz.
İlgide kayıtlı dilekçenizde, 3065 sayılı KDV Kanununun 13 üncü maddesinin birinci fıkrasının (k) bendindeki istisna kapsamında bulunan ve ekli listede yer alan mal ve hizmetlerin temininin KDV’den istisna olduğunu belirten bir belge verilmesi talep edilmektedir.
3065 sayılı Kanunun 13 üncü maddesinin birinci fıkrasına eklenen (k) bendine göre, genel ve özel bütçeli kamu idarelerine, il özel idarelerine, belediyelere ve köylere bağışlanmak üzere yapılan okul, sağlık tesisi ve yüz yatak (kalkınmada öncelikli yörelerde elli yatak) kapasitesinden az olmamak üzere öğrenci yurdu ile çocuk yuvası, yetiştirme yurdu, huzurevi, bakım ve rehabilitasyon merkezi, mülki idare amirlerinin izni ve denetimine tabi ibadethaneler, Diyanet İşleri Başkanlığı denetimine tabi yaygın din eğitimi verilen tesisler, Gençlik ve Spor Bakanlığına ait gençlik merkezleri ile gençlik ve izcilik kamplarının inşası dolayısıyla bağışta bulunacaklara yapılan teslim ve hizmetler KDV’den istisnadır.
Bu belge KDV Genel Uygulama Tebliğinin (II/B) kısmının 15 inci bölümü uyarınca proje süresinin bitiş tarihi olan ../../20.. tarihine kadar tarafınıza yapılacak teslim ve hizmetlere ilişkin satıcı firmalara/ilgili gümrük idaresine ibraz edilmek üzere verilmiştir.
İstisnanın uygulanmasında, Tebliğdeki usul ve esaslara uyulmaması halinde gerekli müeyyidelerin uygulanacağı tabiidir.
Bu belgeye istinaden söz konusu proje kapsamında yapılacak mal teslimleri ve hizmet ifaları aşağıdaki tabloda belirtilmiştir.
Vergi Dairesi Müdürü/Vergi Dairesi Başkanı/Defterdar
EK: Genel ve Özel Bütçeli Kamu İdarelerine, İl Özel İdarelerine, Belediyelere ve Köylere Bağışlanmak Üzere Yapılan Tesislerin İnşasına İlişkin Proje Kapsamında Yapılacak Mal Teslimleri ve Hizmet İfalarına İlişkin Liste
Projenin Adı :
İşin Niteliği :
Projenin Başlangıç ve Bitiş Süresi : Bağışı Yapanın Adı /Unvanı :
Vergi Dairesi :
Vergi Kimlik Numarası:
Faaliyetin Niteliği :
Toplam Proje Maliyeti :
Toplam Proje Maliyetinin %o 5’i: %10’u:
Vergi Dairesi Müdürü/Vergi Dairesi Başkanı/Defterdar
Tarih İmza
Fransa Ekonomisi ve Türk Yatırımcılar İçin Bazı Özel Yatırım Parametreleri
I-Fransa Ekonomisi Ve Ülkenin Vergi Politikasına İlişkin Parametreleri:
IMF tahminine göre Fransa’nın 2017 GSYİH 2.574.807 Milyon USD olup, yine aynı Kuruma göre 2017 büyümesi reel olarak %1,57 olarak beklenmektedir. Yine IMF parametrelerine göre kişi başı GSYİH 39.673 USD olarak tahmin edilmektedir.
Ülkenin 64.901.000 nüfusu bulunmaktadır. Fransa, Almanya’dan sonra en kalabalık AB ülkesi olup, ülke nüfusunun %16’sı Paris’te yaşamaktadır. Daha sonra en kalabalık şehirler ise Marsilya, Lyon ve Nice’dir. Ülkedeki Türk nüfusunun toplam nüfusun %4’ü gibi olduğu hesaplanmaktadır.
Ülkede işsizlik oranının %10 civarında olduğu ifade edilmektedir. Resmi raporlarda ortalama 3 milyona yakın işsiz olduğu belirtilmektedir.
Ülkenin vergi yapısı ve politikası ülkemizden oldukça farklılık arz etmektedir. Ülkede dolaylı vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki payı %26 (%7 payı olan ÖTV Hariç) civarlarında, dolaysız vergiler ise %73 civarındadır[1].
Toplam vergi gelirleri içindeki en büyük payı %37 ile Sosyal Güvenlik Kesintileri almaktadır. Sosyal güvenlik kesintileri kaynaklı geliri sırasıyla gelir vergisi % 18, genel tüketim vergisi % 15, servet vergisi % 8, özel tüketim vergisi %7, kurumlar vergisi %5 ve işgücü vergisi %3 oranları izlemektedir. 2016 yılında toplam vergi gelirlerinin GSYİH’daki payı %45’tir. Sonuç olarak toplam vergi gelirlerinin %73’ü dolaysız vergilerden, yaklaşık %27’si ise dolaylı vergilerden kaynaklanmaktadır.
KDV Oranı ise %20 genel oran olmakla beraber %10, %5,5 ve %2,1’lik indirimli KDV oranları vardır. İndirimli %10 KDV oranı genel olarak ilaç ve eczane ürünleri, paket yiyecekler, özel televizyon kanalları hizmetleri, gayrimenkul işlemleri için geçerlidir. Belli gıda satışları, enerji satışları konaklama ve eğlence yerlerine giriş vb %5,5, sosyal güvenlik sistemi tarafından üretilen bazı ürünler %2,1 KDV oranına tabidir.
Bankacılık, finans ve sigorta işlemleri ile eğitim ve bazı gayrimenkul kiralamaları KDVden muaftır. İhracatta da aynı şekilde KDV istisnası bulunmaktadır.
Enerji ürünleri, doğalgaz, kömür-linyit üzerinden yurtiçi tüketim vergisi, tütün alkol bira ve geceliği 200 Eurodan fazla oteller için %2 özel tüketim vergisi ödenmektedir.
Kurumlar vergisi açısından Avrupa’nın en pahalısı olup, uzun süredir %33,33 tür.
Fransa da şube olarak örgütlenilebilinmektedir. Yabancı şirket kuralları bunlar için de geçerli sayılmaktadır.
Yerel idarelerce de bazı vergiler alınmaktadır. Bunlardan ‘İş Vergisi’ (taxe professionnelle) ilgili yerel idareler tarafından her yıl belirlenir. Şirketin gelirleri üzerinden minimum %1.5 ile maksimum %4 arasında bu tür vergi alınmaktadır. Yatırımları özendirmek amacıyla bu tür vergiler yerel idarelerce kısmen veya tamamen istisna kapsamına alınabilmektedir.
Fransa’da yerleşik şirketler için ilave kurumlar vergisi ve sermaye kazancı vergisi getirilmektedir. Kâr payları, faiz ve royalty için vergi anlaşmaları ile daha düşük oran uygulanabilir.
Fransa iç mevzuatında şu aşamada kâr dağıtımı %30, faiz %0 ve royalty ödemelerinden %33,33 oranında kesinti (witholding tax) uygulanmaktadır.
Fransa’da bağlı bir şirket tarafından EU kökenli ana şirkete kâr dağıtımı yapılırsa, bu şirket tevkifat uygulamasından muaftır. Bunun için en az 2 yıl en az %10 oranında şirketin sermayesine ortak olunması gerekmektedir (European Union (EU) Parent-Subsidiary Directive). İşbirliği kuralları içinde olmayan ülkelere yapılan kar dağıtımında tevkifat %75’tir. Belli koşullar temin edilirse EU birliğinin farklı ülkelerinin şirketleri arasındaki faiz ve royalty ödemelerinde tevkifat muafiyeti bulunmaktadır.
Hisse satışlarının %88’ine sermaye kazancı muafiyeti uygulanabilir. Kalan tutar normal şekilde vergiye tabi olacaktır. Tasfiye durumunda ortaklara hisse payına orantılı ödeme olursa “DDP-Diroit De Partage” vergisi %2,5 oranında ödenir. Net değer orantılı değilse orantıyı bozan kısım satış gibi vergiye tabi olacaktır.
Ülkedeki mevcut uygulamada emeklilik yaşı 60’dır. Haftalık çalışma süresi 35 saattir. Yıllık izin süresi 5 haftadır. Sosyal sigorta primleri (işveren için %15-20 işçi için ise %20-25 arasında) toplam olarak %40-45 dır. Fransa, Avrupa’nın en pahalı işgücüne sahip ülkelerinden bir tanesi olarak göze çarpmaktadır.
– Fransa’da da az yıllık vergi kanunu olmasına karşın, toplam vergilerin toplam Kârâ oranı OECD ortalamasının çok üstündedir.
Gelir vergisinde ise 9.960 Euroya kadar sıfır olan gelir vergisi, artan şekilde 151.959 Euroyu aşan gelir için %45 oranına gelmektedir. Oranlar, %0, %14, %30, %41 ve %45 düzeylerinde gerçekleşmektedir.
İkametgâhı olanlar ne kadar süre dışarıda kaldıkları önemli olmaksızın Fransa da vergiye tabidirler. Ayrıca, birden fazla ülkede ikametgâhı olanlar yıl içinde en fazla ülkede kalma durumlarında Fransa da yerleşik vergi mükellefi olarak vergiye tabi olacaklardır.
Fransız şirketleri tarafından mukim olmayanlara brüt temettü üzerinden %30 stopaj ve ilave %3 vergi ödenmektedir. Faiz şeklindeki ödemelerde ise genelde stopaj bulunmamaktadır.
Ülkemizin Gümrük Birliği üyeliği gereği 01.01.1996’dan sonra AB ülkelerine sanayi ürünleri ithalatımızda gümrük vergisi sıfırdır. Ayrıca, ülkemizden ithal edilen istisnai bazı ürünler hariç (AB ortak tarım politikasına uymayan) tarım ürünleri de gümrük vergisine tabi değildir.
– Fransa’nın ve diğer AB ülkelerinin Türk meşeli ürünlerine uygulamakta olduğu gümrük vergileri ile ilgili bilgiyehttp://ec.europa.eu/taxation_customs bağlantı adresinden ülke ismi olarak Turkey -TR0052 ve ürünün gümrük tarife kodu seçilerek ulaşılabilmektedir.
Gümrük Birliği nedeniyle ülkemiz menşeli sanayi ürünlerine gümrük vergisi uygulanmamakta olup, bazı tarım ve gıda ürünlerine gümrük vergisi ve ayrıca miktar kısıtlaması ve/veya belirlenmiş tarihler arasında farklı oranda gümrük vergisi uygulanmaktadır. Bu vergiye ilaveten KDV dahil olacaktır.
– Avrupa Birliği üyeleri üçüncü ülkelerden yapılan ithalatta ortak (aynı oranda) gümrük vergisi uygulanmakla birlikte, Topluluk bazı üçüncü ülkelerle (MFN-En çok kayrılan ülke statüsü)) yapmış olduğu tercihli ticaret düzenlemeleri çerçevesinde bazı tarım ürünlerinin ithalatında ülkelere ve ürünlere göre farklılaşan tercihli gümrük vergisi uygulamaktadırlar.
Fransa’ya diğer AB (27) ülkelerinden, Avrupa Serbest Ticaret Bölgesi (EFTA) üyelerinden (Norveç, İzlanda, İsviçre, Liechtenstein) Andorra ve San Marino’dan ve Türkiye’den yapılan sanayi ürünleri ithalatı gümrük vergisinden muaftır. Diğer ülkelerden yapılan ithalatta Avrupa Toplulukları Birleştirilmiş Gümrük Tarifesi’ne (TARIC) göre ortak gümrük tarifesi uygulanmaktadır.
Türkiye’nin Fransa ile dış ticaret hacmi yıllardır en fazla 15 milyar USD civarında gerçekleşmiş olup, 2017 yılı için 9 aylık 10.314.843.000 USD civarındadır. Ülke olarak 2003 yılı serisinden itibaren sürekli olarak dış ticaret açığı vermekteyiz, 2017 yılı 9. ayında 834.000.000 USD dış ticaret açığımız bulunmaktadır. Son 5 yıllık dönemde dış ticaret açığının biraz azaldığını ifade edebiliriz. Fransa’ya en çok binek otomobil, otomobil parçaları, eşya taşımaya ilişkin taşıt ihracatımız bulunmaktadır.
– Kararname uyarınca, AB ülkelerine (Fransa dahil) giriş ve çıkışlar esnasında 10.000 Euroyu aşan miktardakiher türlü nakit para ve anılan kararnamenin 1. maddesi uyarınca nakit para olarak kabul edilen çek, senet vb. kıymetli evrakın Gümrük idaresine bildirilmesi gerekmekte olup, söz konusu bildirim yapılmadığı takdirde, kontrollerde tespit edilen nakit para/kıymetli evrakın değerinin 10.000 Euroyu aşan kısmının % 40’sine kadar varan miktarlarda cezai müeyyide, ayrıca nakit para/kıymetli evraka el konulmasının söz konusu olmaktadır.
2002-2015 yılları arasında ülkeye 8.500 yeni yabancı yatırım gelmiş olup, 380.000’in üzerinde iş imkanı yaratılmıştır. Halen, Fransa’da 20.000 yabancı şirket iş yapmakta ve 2 milyon kişi bu şirketlerde çalışmaktadır.
TC Merkez Bankası verilerine göre Türk işadamlarının Fransa’da en çok 2008, 2009, 2010 yıllarında ortalama 130 milyon USD ile doğrudan yatırım yapmış oldukları anlaşılmaktadır. Fransızlar ise sadece 2016 yılında ülkemizde 6.943 milyon USD doğrudan yatırım yapmışlardır.
Bu yatırım geçmiş yıllarda daha yüksek düzeylerde gerçekleşmiştir.
– Fransa’da Şirket Kurulması İşlemleri:
– Fransa’da şirket kurmak isteyen yabancılar için herhangi bir kısıtlama bulunmamaktadır. Yatırımcılar herhangi bir engel ile karşılaşmadan mülk alabilmekte ve Fransız şirketlerini satın alabilmekte veya kendileri bir şirket kurabilmektedir.
Şirket kuruluşu ile ilgili formalitelerin azaltılması sonucu Fransa dünyada en hızlı şirket kurulabilen ülkelerden biri haline gelmiştir.
Şirket kurulumu ile ilgili olarak CFE (Centre de formalites des Enterprises)’ye başvurabilirsiniz. Söz konusu kurum şirketlerin açılması, kapanması ile ilgili her türlü formaliteyi gerçekleştirmekte ve ilgili kurumlara da gerekli bilgiyi sağlamaktadır. CFE’den başvuru için gerekli olan formu (MO Formu) temin edebilirsiniz. Firmanın resmi olarak kaydedilmesi birkaç gün almaktadır. Firma kaydının tamamlanmasını beklerken yasal temsilci temin edebileceği şirket kurma sertifikasını diğer kurumlar ile olan ilişkilerinde kullanabilir.
Resmi formalitelerin maliyeti yaklaşık 85 avro tutmaktadır. Buna ek olarak 230 avro resmi gazetede yayınlanma bedeli ödenmektedir. Online olarak bir şirketi kurmak, kapatmak veya şirket ile ilgili değişiklik yapmak mümkündür. Fransa’da şube açmanız halinde şubeyi kaydettirmeniz yasal bir zorunluluktur.
Şube açılımı için gerekli olan belgeler şu şekildedir;
1 – MO formu
2- Ana firmanın kuruluş sözleşmesi ( 2 nüsha, Fransızca’ya tercüme edilmiş şekilde)
3- Firmanın adres teyit belgesi,
4- Yabancı firma kayıtı ile ilgili olarak Kayıt Sertifikası
5- Firmayı temsile yetkili kişinin bilgileri (kimlik kartı, oturma izni vb.)
Fransa’da ticari faaliyette bulunmak isteyen firmalara değişik yöntemler sunulmaktadır.
Şube (Succursale), temsilcilik bürosu, ticari temsilci
a) Şube (Succursale) :
Yabancı bir şirket tarafından faaliyetlerini ve müşterileri ile ilişkilerini arttırmak amacıyla kurulan bir ikinci kurumdur.
Başlıca özellikleri :
– Şubenin aktivitesi ana şirket aktivesiyle ayni olmalıdır.
– Ana şirketin coğrafyasından farklı bir alanda kurulmalıdır.
– Ana şirket temsilcisi tarafından yönetilir ve 3. kişilerle sözleşme yapabilir.
– Ana şirket kontrolünde olmasına karşın bazı alanlarda bağımsızlığı söz konusudur (malların sorumluluğu, ticari faaliyetin inisiyatif)
– Ana şirket adına o bölgedeki müşterilerle ilgilenir.
Şubenin hiç bir özerkliği yoktur ve dolayısıyla :
– Ana şirketten ayrı bir mülk veya sermayesi yoktur,
– şube üzerinde kazanılan hakları ana şirket faydalanmaktadır,
– Şubenin faaliyeti için kullanılan mülkler ana şirketin malıdir,
– Şube gerçek bir iş yeri olarak (müşteri sahibi, kira sözleşmesi, levha ve mal sahibi) satılabilir, sermaye olarak gösterilebilir, kiraya verilebilir.
Kuruluş aşaması:
– Kuruluş kararı yönetim kurulunca (anonim şirketlerde) veya yönetici (limitet şirketlerde) tarafından alınır,
– Bölgedeki ticaret siciline kaydı gerekmektedir,
– Ticaret mahkemesi katipliğine aşağıda sıralanan evrakların iki örneği sunulmalıdır:
• Ana şirketin kuruluş sözleşmesi (ana sözleşmesi),
• Şubenin kayıt talep formu,
• Eğer faaliyet özel bir uygulamaya tabi tutuluyorsa bununla ilgili diploma ve izin belgeleri,
• Şubenin kira sözleşmesi,
• Şube sorumlusunun atama belgesi (bu kişi hiç bir mahkumiyetinin olmadığını belirten bir bildiri sunmalıdır).
• Bütün bu belgeler onaylanıp, Fransızcaya çevrilmesi gerekmektedir.
• Aktivitenin başlamasından en geç 15 güne kadar Ticaret odası (RCS) ye kaydi gerekmektedir,
• 1.500.000 €’ ya kadar olan yabancı yatırımlarda serbestlik ilkesi geçerli olup bu rakamın ötesinde Hazine’nin onayı gerekmektedir,
• AB vatandaşı olmayan Türkler, ayrıca tacir kimliğine ihtiyaç duymazlar. (OECD ülkelerinden istenmiyor.) Ayrıca, sicilinin temiz olduğuna dair bir dilekçe yazması gerekir,
• Ana şirketin kayıtlı olduğu ülkedeki ismi, sicil kaydı nosu, vs. faturalar üzerinde belirtilmek zorundadır.
Vergi İle İlgili İşlemler:
– Fransa’daki vergi sistemine tabi olacaktır. (Eğer bu iki ülke arasında anlaşma varsa ayrıca merkezi olduğu ülkenin vergilerine tabi olmaz. Böylece çifte vergilendirmeden muaf olur.)
– Şube vergi kanunu acısından bulunduğu ülkede ikameti bulunmadığı için, vergi kanunu çerçevesinde bazı ayrımcı kurallara tabi tutulmaktadır: bazı vergi indirmelerinden yararlanamamaktadır, vergi oranları bazı ülkelerde daha yüksek.
– Her ne kadar filiale’den statü gereği farklı olsa da, Avrupa Birliği Adalet Divanı bir kararında (arrêt Commerzbank AG du 13 juillet 1993) filiale ve şube arasındaki her tur vergisel ayrımcılığı yasaklamıştır.
– Ana şirket yıllık bilançosunda şubenin de girdi ve çıktılarını hesaba katmalı ve bu bilançonun 2 nüshasını ticaret mahkemesi katipliğine vermesi gerekmektedir.
– Ana şirkete bağlı olmasına rağmen, şubede kendi muhasebesini tutmalıdır.
– Şube sorumlusu, genelde ana şirkete bağlı olduğu için, onun kontrolü altında hareket etmektedir ve ana şirketin tabi tutulduğu sosyal kanununa tabi tutulmaktadır.
– Şubede çalışan ücretli kişiler, şubenin bulunduğu ülkenin kanunlarına tabi tutulmaktadır.
Filiale
Ana şirket yabancı ülkede kendi tüzel kişiliği ve bağımsızlığı olan kalıcı bir yapı kurmak isteyebilir.
Yabancı bir şirkete ait olan filiale, Fransa’daki yerli şirketlerin yararlandığı vergisel avantajlardan faydalanabilir; çünkü o ülkede yerleşmesinden ötürü ayni haklardan yararlanır. Dolayısıyla da filiale’in iç pazara girmesi daha da kolaylaşacaktır. Ancak kurulum aşamasında yüklü bir finansmana ihtiyaç duyulacağından bu tur bir yapı daha çok kendi ülkelerinde sağlam bir yapısı olan şirketlere uygundur.
– Hukuki açıdan bir filiale, ana şirketten ayrı bir tüzel kişiliğe sahip olan; sermayesinin %50’sinden fazlasının ana şirket tarafından elinde bulundurulan; dolayısıyla da ana şirkete ekonomik ve finansal açıdan bağlı olan şirkettir.
– Vergisel açıdan filiale tanımı ise biraz daha geniş tutulmuştur. Çünkü bu tanıma Gore ana parasının en az %5’inin ana şirket tarafından elde bulundurulan şirket filiale’dir.
– Ana şirket fililale üzerinde yaptırıma sahiptir ve onu kontrol eder çünkü sermayesinin %50’sinden fazlası onun elindedir.
– Filiale’in kendi öz mal varlıkları vardır.
– Kendi namına hareket eder. Genellikle asil hedef ana şirket tarafından belirlenmekle birlikte kullanılacak yöntem ve araçlar filiale tarafından belirlenir.
– Riskler ana şirket ve fili lale arasında paylaşılır. Ana şirket ve fililale birbirlerinin borçlarından sorumlu değillerdir. Ancak ana şirket ve filiale arasında aktiflerin karşılıksız olarak transferi gibi durumlar söz konusu ise mahkemeler bu gibi durumlarda ana şirketi de sorumlu tutabilirler.
– Kuruluş Aşaması:
Fransa’da yabancı bir firmanın filiale açması veya yabancıların şirket kurması için Fransız mevzuatının gerektirdiği ilan ve formalite kurallarına uyulmalıdır.
Ayrıca şirketin ana sözleşmesini ticaret siciline kayıt etmek zorunludur. Şirketin ana sözleşmesinde aşağıdaki unsurların bulunması gerekmektedir:
– Şirketin hukuki şekli, Süresi, Şirketin ticari ismi, Merkezi, Gayesi, Sermaye miktarı, İşlevleri.
Şirket, sözleşmesi imzalandıktan sonra 1 ay içinde kaydedilmelidir. Fransa’da kurulan bütün şirketler merkezlerinin bulunduğu bölgenin ticaret siciline kayıt yaptırmak zorundadırlar. Şirketler Formaliteleri Merkezine (Centre de Formalite des Enteprises-C.F.E) başvuru mecburdur.
Bu merkez yabancı firmaların aynı yerde ve aynı doküman üzerinde bütün bildirileri yapmalarını sağlamaktadır.
Filiale tamamen bir Fransız firması olarak kabul edildiği için, mevzuatta mevcut bütün şekillere göre kurulabilir. Kurulan firma tek veya bir kaç kişi tarafından işletilebilir.
Ekonomi Bakanlığı’ndan edinilen bilgilere göre şirket kurulumuna ilişkin özel hususlar aşağıdaki gibidir:
Tek Kişilik Şirketler | |||
---|---|---|---|
Hukuki Sekli |
Şahıs Şirketi (Entreprise İndividuelle) |
Entreprise Unipersonnelle À Responsabilité Limitée (Eurl) Tek Kisilik Limited Sirket |
Société Anonyme Simplifiée Unipersonnelle (Sas) Tek Kisilik As |
Ortak Sayısı | Ortaklık Söz Konusu Değil | Bir Özel Kişi Veya Bir Şirket (Başka Bir Eurl (Limited Şirket) Hariç) | Bir Ortak, Özel Kişi Veya Şirket. |
Şirket Yönetimi |
Tek Girişimci Tarafından Yöneltiliyor |
Yönetici Tek Bir Özel Kişi Tarafından Yöneltiliyor. Bu Yönetici, Şirketin Tek Ortağı Veya Bir Başka Kişi Olabilir |
Bir Başkan Tarafından (Özel Kişi Veya Şirket) Yöneltiliyor. Ayrıca Şirketin Ana Sözleşmesi Başka Yönetim Organlarını Öngörebilir). |
Minimum Sermaye Miktarı | Yok | Ana Sözleşmede Tek Ortak Tarafından Serbestçe Belirleniyor. |
37 000 € |
Katkılar | Yok |
Nakit Para Ve Değer Biçilebilir Diğer Katkılar (Bilgisayar, Araba…). “Sanayi” Katkılar (Kişinin Özel Çalışmaları, Tecrübesi) Mümkün Fakat Sermayenin Oluşumunda Kullanılamaz. |
Para Ve Değer Biçilebilir Diğer Katkılar. “Sanayi” Katkıları Yasaktır. |
Yöneticinin Yetkileri | Hiç Bir Kısıtlama Yok |
3. Kişilere Göre, Sarl Yöneticisi Ve Sas Başkanı, Şirket Adına Hareket Edebilmek İçin Büyük Yetkilere Sahipler. Bununla Birlikte, Şirket Ana Sözleşmenin Dışında Olsa Bile, Yöneticisinin Yapmış Olduğu Bütün İcraat Ve Belgeleri İle Sorumlu Tutulur. Ancak, 3. Kişilerin Bu Durumdan Haberdar Olduğu İspat Edildiği Takdirde, Bu Sorumluluk Kaldırılır. |
|
Yöneticinin Statüsü
Sosyal Güvenlik |
Girişimci Maaşlı Olmayan İsçiler Rejimine Tabi Tutulmaktadır. |
– Ortak Aynı Zamanda Yönetici İse, Maaşlı Olmayan İsçiler Rejimine Tabi Tutulmaktadır. – Yönetici Ayni Zamanda Ortak Değilse Ve Maaş Almıyorsa Mecburi Bir Sosyal Güvenlik Rejimine Tabi Tutulmamaktır. – Yönetici Aynı Zamanda Ortak Değilse Ve Maaş Alıyorsa, Sosyal Güvenlik Rejimine Tabi Tutulmaktadır. |
Sasu Başkanı, Ortak Olsun Olmasın, Genel Sosyal Güvenlik Rejimine Tabi Tutulmaktadır (Assedic Hariç). |
Şirketin Vergi İle İlgili Statüsü | Kâr Gelir Vergisine Tabidir | Şirkete Seçme Hakkı Tanınmaktadır: Kârlar Gelir Veya Şirketler Vergisine Tabidir | Sasu Şirketler (Kurumlar) Vergisine Tabi Tutulmaktadır. |
Sorumluluk | Girişimci Sonsuza Kadar Şirketinin Borçlarından Sorumlu | – Ortak: Katkıları Kadar Sorumluluk,
– Yönetici: Sivil Ve/ Veya Ceza Hukuklarina Gore, Gorev Esnasinda İslemis Butun Hatalardan Sorumlu Tutulabilir. |
– Ortak : Katkilari Kadar Sorumluluk,
– Baskan : Sivil Ve/ Veya Ceza Hukuklarina Gore, Gorev Esnasinda İslemis Butun Hatalardan Sorumlu Tutulabilir. |
Çok Ortaklı Şirketler | |||
---|---|---|---|
Hukuki sekli |
SA à Conseil d’Administration (Yönetim kurullu AS)
|
SARL (société à responsabilité limité) limited sirket |
SAS (société anonime simplifiée) Basitlendirilmis AS |
Ortak şayısı | En az 7 hissedar, özel kişi veya şirket | 2’den 100 ortak, özel kişi veya şirket | En az 2 ortak, özel kişi veya şirket |
Şirket Yönetimi |
– Genel Başkan: Hem şirketin genel müdürü hem de yönetim kurulu başkanı, – 2 ayri kişi : yönetim kurulu başkanı ve genel müdür, Özel not: – Yönetim kurulu 3’den 18 üyeye kadar oluşabilir, – Genel müdürün isteği üzerine, yönetim kurulu genel midir yardımcısı (5’e kadar) atayabilir. |
Şirket en az bir yönetici (özel kişi) tarafından yönetilebilir.
Yönetici, şirket ortağı veya şirkete yabancı birisi olabilir. |
Şirket bir Başkan (özel kişi veya şirket) tarafından yönetilir.
Başka yönetim organları ana sözleşme tarafından öngörülebilir. |
Minimum Sermaye miktarı |
37 000 € |
Ortaklar arasında serbestçe ana sözleşmede belirlenir. |
37 000 € |
Katkılar |
Para ve değer biçilebilir diğer katkılar. “sanayi” katkıları yasaktır |
Nakit para ve değer biçilebilir diğer katkılar (bilgisayar, araba…). “sanayi” katkılar (kişinin özel çalışmaları, tecrübesi) mümkün fakat sermayenin oluşumunda kullanılamaz. |
Para ve değer biçilebilir diğer katkılar. “sanayi” katkıları yasaktır |
Yöneticinin yetkileri |
– Genel Müdürün yetkisi : 3. kişilere karsı, şirket adına büyük yetkilere sahip, – Yönetim kurulu Başkanı: yönetim kurulunun çalışmalarını düzenliyor ve yürütüyor. |
3. kişilere göre, SARL yöneticisi ve SAS Başkanı, şirket adına hareket edebilmek için büyük yetkilere sahipler. Bununla birlikte, şirket ana sözleşmenin dışında olsa bile, yöneticisinin yapmış olduğu bütün icraat ve belgeleri ile sorumlu tutulur. Ancak, 3. kişilerin bu durumdan haberdar olduğu ispat edildiği takdirde, bu sorumluluk kaldırılır. |
|
Yöneticinin statusu | Genel Başkan ve Genel Müdür genel sosyal güvenlik rejimine tabi tutulmaktadır (ASSEDIC hariç) |
– Salt çoğunluğa dayanan yönetici, maaşlı olmayan isçilerin rejimine tabi tutulmaktadır, – Küçük ortaklıkları olan yöneticiler veya ortak olmayan ve maaş almayanlar, hiç bir sosyal güvenlik rejimine tabi tutulmamaktalar. – Ortak olmayan ve maaş alan yönetici genel sosyal güvenlik rejimine tabi tutulmaktadır. |
SAS Başkanı, ortak olsa da olmasa da, genel sosyal güvenlik rejimine tabi tutulmaktadır. |
Şirketin vergi ile ilgili statüsü | SA şirketler vergisine tabi tutulmaktadır. |
– SARL, şirketler vergisine tabi tutulmaktadır, – İstisna: aile SARL’leri gelir veya şirket vergisi arasında secim yapabilir. |
SAS şirketler vergisine tabi tutulmaktadır. |
Sorumluluk |
– Hissedarlar: Katkıları kadar sorumluluk, – Yöneticiler: sivil ve/ veya ceza hukuklarına göre, görev esnasında işlemiş bütün hatalardan sorumlu tutulabilir. |
– Ortaklar: katkıları kadar sorumluluk, – Yönetici: sivil ve/ veya ceza hukuklarına göre, görev esnasında işlemiş bütün hatalardan sorumlu tutulabilir. |
– Ortaklar: katkıları kadar sorumluluk, – Başkan: sivil ve/ veya ceza hukuklarına göre, görev esnasında işlemiş bütün hatalardan sorumlu tutulabilir. –
|
Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması
(Ticaret ve Temettü Boyutu Özet Olarak Ele Alınmıştır):
Türkiye ile Fransa arasındaki Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması 1990 yılında uygulamaya konulmuştur.
– Anlaşmanın uygulanacağı şu anda geçerli olan vergiler özellikle:
a) Fransa’da:
i) Gelir vergisi;
ii) Kurumlar vergisi;
Yukarıda adı geçen vergilerle ilgili olarak tevkifat suretiyle ödenen vergiler, peşin ödeme (precompte) veya avans ödeme dahil;
Menkul veya gayrimenkul varlıkların devrinden doğan kazançlara uygulanan vergiler ile sermaye değer artışlarına uygulanan vergiler dahil olmak üzere, toplam gelir veya gelirin unsurları üzerinden alınan tüm vergiler, gelirden alınan vergiler olarak kabul edilecektir.
– Bu Anlaşmanın amaçları bakımından “işyeri” terimi, bir teşebbüsün işinin tamamen veya kısmen yürütüldüğü işe ilişkin sabit bir yer anlamına gelir.
-İşyeri” terimi özellikle şunları kapsamına alır:
a) Yönetim yeri;
b) Şube;
c) Büro;
d) Fabrika;
e) Atelye;
f) Maden ocağı, petrol veya doğal gaz kuyusu, taş ocağı veya doğal zenginliklerin elde edilmesine yarayan diğer yerler.
– 1 inci ve 2 nci fıkra hükümleriyle bağlı kalınmaksızın, bir kişi – 6 ncı fıkra hükmünün uygulanacağı bağımsız nitelikte acente dışında – bir Akit Devlette diğer Akit Devletin teşebbüsü namına hareket ederse, aşağıdaki şartlarla bu teşebbüs, ilk bahsedilen Devlette bu kişinin gerçekleştirdiği her türlü faaliyet dolayısıyla bir işyerine sahip kabul edilecektir:
a) Eğer bu kişi, işe ilişkin sabit bir yerden yürütülebilecek 4 üncü fıkrada belirtilen türden faaliyetlerle sınırlı olmamak üzere, o Devlette teşebbüs adına mukavele akdetme yetkisine sahip olur ve bu yetkisini mutaden kullanırsa işyerinin varlığı kabul edilecektir. Ancak anılan fıkra hükmü çerçevesinde işe ilişkin sabit bir yerden yürütülen faaliyetler, bu yeri bir işyeri haline getirmeyecektir; veya
b) Eğer bu kişi, böyle bir yetkisi olmamasına rağmen, teşebbüs adına düzenli olarak sevkettiği mallardan veya ticari eşyadan ilk bahsedilen Devlette mutaden mal veya ticari eşya stoku bulundurursa, işyerinin varlığı kabul edilecektir.
6.Bir Akit Devlet teşebbüsü, diğer Akit Devlette işyerini yalnızca, kendi işlerine olağan şekilde devam eden bir simsar, bir genel komisyon acentesi veya bağımsız statüde diğer herhangi bir acente vasıtasıyla yürüttüğü için bu diğer Devlette bir işyerine sahip kabul olunmayacaktır.
7.Bir Akit Devletin mukimi olan bir şirket, diğer Akit Devletin mukimi olan veya diğer Akit Devlette ticari veya sınai faaliyette bulunan bir şirketi kontrol eder, ya da onun tarafından kontrol edilirse (bir işyeri vasıtasıyla veya diğer bir şekilde), bu şirketlerden herhangi biri diğeri için bir işyeri oluşturmayacaktır.
- Bir Akit Devlet teşebbüsüne ait kazanç, sözkonusu teşebbüs diğer Akit Devlette yer alan bir işyeri vasıtasıyla ticari faaliyette bulunmadıkça, yalnız ilk bahsedilen Devlette vergilendirilecektir.
- Eğer teşebbüs yukarıda bahsedilen şekilde ticari faaliyette bulunursa, kazanç bu diğer Devlette, işyerine atfedilebilen miktarla sınırlı olmak üzere, vergilendirilebilir.
- 3 üncü fıkra hükümleri saklı kalmak üzere, bir Akit Devlet teşebbüsü diğer Akit Devlette yer alan bir işyeri vasıtasıyla ticari faaliyette bulunduğunda, bu işyerine, her iki Akit Devlette de, eğer bu işyeri aynı veya benzer koşullar altında, aynı veya benzer faaliyetlerde bulunan tamamen ayrı ve bağımsız bir teşebbüs olsaydı ve işyerini oluşturduğu teşebbüsten tamamen bağımsız nitelik kazansaydı, ne kazanç elde edecek idiyse, böyle bir kazanç atfedilecektir.
- İşyerinin kazancı belirlenirken, işyerinin bulunduğu Devlette veya başka herhangi bir yerde yapılan ve yönetim ve genel idare giderlerini de kapsamına alan, işyerinin amaçlarına uygun düşen giderlerin indirilmesine müsaade edilecektir.
- İşyeri tarafından teşebbüsün ana merkezine veya diğer herhangi bir bürosuna ihtira beratlarının, patentlerin veya diğer hakların kullanılması karşılığında gayrimaddi hak bedeli, ücret veya diğer benzeri ödemelerin yapılması; verilen hizmet veya yönetim karşılığında komisyon ödenmesi; bankacılık teşebbüsleri hariç olmak üzere, işyerine ödünç olarak verilen paralar karşılığında faiz ödenmesi halinde, sözkonusu meblağın gider olarak indirilmesine (gerçekten yapılan giderlerin geri ödenmesi hariç) müsaade edilmeyecektir.
- İşyeri tarafından teşebbüs adına yalnızca mal ve ticari eşya alınması dolayısıyla doğan hiç bir kazanç, bu işyerine atfedilmeyecektir.
- Kazanç, bu Anlaşmanın başka maddelerinde düzenlenen gelir unsurlarını da kapsamına aldığında, o maddelerin hükümleri bu madde hükümlerinden etkilenmeyecektir.
- Bağımlı Teşebbüs: Bir Akit Devlet teşebbüsü doğrudan veya dolaylı olarak diğer Akit Devlet teşebbüsünün yönetim, kontrol veya sermayesine katıldığında, veya Aynı kişiler doğrudan veya dolaylı olarak bir Akit Devlet teşebbüsünün ve diğer Akit Devlet teşebbüsünün yönetim, kontrol veya sermayesine katıldığında
- ve her iki halde de, iki teşebbüsün ticari ve mali ilişkilerinde oluşan veya empoze edilen koşullar, bağımsız teşebbüsler arasında oluşması gereken koşullardan farklılaştığında, olması gereken; fakat bu koşullar dolayısıyla kendini göstermeyen kazanç, o teşebbüsün kazancına eklenip vergilendirilebilir.
- Bir Akit Devletin kendi teşebbüslerinden birinde kavradığı ve vergilediği kazanç, diğer Akit Devlette vergilendirilen bu diğer Devlet teşebbüslerinden birinin de kazancını içerebilir. Aynı zamanda bu ilk bahsedilen Devletin kavradığı kazanç, bildirilen kazanç olmayıp, bağımsız teşebbüsler arasında oluşacak ilişkiler gözönünde tutularak, sonradan bu ilk bahsedilen Devletçe yürütülen hesaplamalar sonucunda belirlenen kazanç olabilir. Böyle bir durum kendini gösterdiğinde, eğer diğer Devlet bu düzenlemenin hukuki olduğu kanaatine varırsa, sözkonusu kazanç üzerinden alınan verginin miktarında gerekli düzeltmeleri yapmak durumundadır. Bu düzeltme yapılırken, bu Anlaşmanın diğer hükümleri gözönünde tutulacak ve gerektiğinde Akit Devletlerin yetkili makamları birbirine danışacaklardır.
- Temettüler: Bir Akit Devletin mukimi olan bir şirket tarafından diğer Akit Devlet mukimine ödenen temettüler, bu diğer Devlette vergilendirilebilir.
- Bununla beraber sözkonusu temettüler, ödemeyi yapan şirketin mukimi olduğu Devletçe de kendi mevzuatına göre vergilendirilebilir; ancak kendisine ödemede bulunulan kişi temettünün gerçek lehdarı ise bu şekilde alınacak vergi aşağıdaki oranları aşamayacaktır:
- 2a) Temettünün gerçek lehdarı, temettü ödeyen şirketin sermayesinin doğrudan doğruya en az yüzde 10 unu elinde tutan bir şirket ise (ortaklıklar hariç) gayrisafi temettü tutarının yüzde 15’i;
- 2b) Tüm diğer durumlarda gayrisafi temettü tutarının yüzde 20’si.
- Bir Akit Devlet şirketi diğer Akit Devlette yer alan bir işyeri vasıtasıyla ticari faaliyette bulunduğunda, bu işyerinin kazançları bu diğer Devlette 7 nci maddeye göre vergilendirildikten sonra, kalan kısım üzerinden de vergilendirilebilir; ancak bu şekilde alınacak vergi, bu maddenin 2 nci fıkrasının a) bendinde yer alan verginin yüzde ellisini geçmeyecektir.
Türk Vergi Mevzuatı:
Türk yatırımcılarımızın Fransa yatırımlarının vergisel sonuçları değerlendirebilmek adına aşağıdaki yasal açıklamalar dikkate alınarak, çeşitli varyasyonlarda (şirketlerin yurtdışında şube kurması, gerçek kişiler tarafından doğrudan şirket kurulması, yurtdışında bir şirkete iştirak edilmesi gibi) vergi yükleri tespit edilmeye çalışılacaktır. Bir diğer ifadeyle, yurtdışındaki örgütlenme biçimlerine göre vergilendirme sonuçları ortaya konulmaya çalışılmaktadır. Bu değerlendirmelerde Fransa kaynaklı 1 milyon EURO/TL vergiye tabi kar olduğu hesaba katılacaktır. Ayrıca, kur farkını dikkate almamak adına para birimlerinin eşdeğer de olduğu düşünülmüştür.
Bu kapsamda, yurtiçi mevzuatın da öncelikle değerlendirilmesi gerekmektedir. ”
1-Gerçek Kişilerin Fransa’da Şirket Kurması:
Gerçek kişilerin Fransa’da mukim bir şirket ortağı olmaları durumunda aşağıda sonuçlar ortaya çıkacaktır.
GVK’nın 75. Maddesine göre kaynağı ne olursa olsun aşağıda yazılı iratlar menkul sermaye iradı sayılır:
–Her nevi hisse senetlerinin kâr payları (kurucu hisse senetleri ve diğer intifa hisse senetlerine verilen kâr payları ve pay sahiplerine hazırlık dönemi için faiz olarak veya başka adlarla yapılan her türlü ödemeler ile Sermaye Piyasası Kanununa göre kurulan yatırım fonları katılma belgelerine ödenen kâr payları ile konut finansmanı fonlarını temsilen ihraç edilen ipoteğe dayalı menkul kıymetlere ve varlık finansmanı fonlarını temsilen ihraç edilen varlığa dayalı menkul kıymetlere ödenen faiz, kâr payı veya benzeri gelirler dahil.)
-İştirak hisselerinden doğan kazançlar (Limited Şirket ortaklarının, iş ortaklıklarının ortakları ve komanditerlerin kâr payları ile kooperatiflerin dağıttıkları kazançlar bu zümreye dahildir. Kooperatiflerin ortakları ile yaptıkları muamelelerden doğan kârların ortaklara, kooperatifle yaptıkları muameleler nispetinde tevzii, kazanç dağıtımı sayılmaz.)
GVK’nın 86 ncı maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde ise; bir takvim yılı içinde elde edilen ve toplamı 600 milyon lirayı (2017 yılı için 1.700 TL.) aşmayan, tevkifata ve istisna uygulamasına konu olmayan menkul ve gayrimenkul sermaye iratları için beyanname verilmeyeceği, diğer gelirler için beyanname verilmesi durumunda bu gelirlerin beyannameye dâhil edilmeyeceği hükme bağlanmıştır.
- Buna göre, Türkiye’de tevkif yoluyla vergilendirilmeyen ve istisna uygulamasına konu olmayan yurt dışından elde edilen menkul sermaye iratlarının (faiz, kâr payı vb.) tamamının, 86 ncı maddenin yukarıda bahsi geçen hükmü gereğince 1.700 TL’yi aşması durumunda yıllık gelir vergisi beyannamesi ile beyan edilmesi gerekmektedir.
Diğer taraftan, söz konusu Kanunun 123 üncü maddesine göre; tam mükelleflerin yabancı memleketlerde elde ettikleri kazanç ve iratlardan mahallinde ödedikleri benzeri vergilerin, Türkiye’de tarh edilen gelir vergisinin yabancı memleketlerde elde edilen kazanç ve iratlara isabet eden kısmından indirilmesi mümkün olup indirilecek miktarın gelir vergisinin yabancı memleketlerde elde edilen kazanç ve iratlara isabet eden kısmından fazla olması halinde, fazla olan tutar indirim konusu yapılamayacaktır.
Vergi indiriminin yapılabilmesi için yabancı memlekette ödenen vergilerin gelir üzerinden alınan şahsi bir vergi olması ve yabancı memlekette vergi ödendiğinin yetkili makamlardan alınan ve mahallindeki Türk elçilik veya konsoloslukları, yoksa orada Türk menfaatlerini koruyan memleketin aynı mahiyetteki temsilcileri tarafından tasdik olunan belgelerle tevsik edilmesi şarttır.
GVK’nın 22/3. Maddesine göre tam mükellef kurumlardan elde edilen, 75 inci maddenin ikinci fıkrasının (1), (2) ve (3) numaralı bentlerinde yazılı kâr paylarının yarısı gelir vergisinden müstesnadır. İstisna edilen tutar üzerinden 94 üncü madde uyarınca tevkifat yapılır ve tevkif edilen verginin tamamı, kâr payının yıllık beyanname ile beyan edilmesi durumunda yıllık beyanname üzerinden hesaplanan vergiden mahsup edilir.
- Bu çerçevede, Fransa’da 1 milyon EURO üzerinden %33,34 oranında kurumlar vergisi ödendikten sonra kalan tutarın kar dağıtımına konu edildiği takdirde bu kar tam mükellef bir kurumdan alınmadığından %50 istisna uygulanmayacaktır.
- ÇVÖA göre Fransa %20 kar dağıtım vergisi kesebilir. Bu durum Fransa iç mevzuatına göre daha yüksek stopaj kesintisinin önüne geçmiştir.
- Bu durumda, bu verginin ülkemizde mahsubu yapılması gerekir.
2-Bir Türk Şirketinin Fransa’da Şirket Kurması:
Ülkemizdeki mükelleflerin Fransa da yatırım yapmalarının sonuçlarını irdeleyebilmek için iç mevzuatın kurallarının detaylı incelenerek çeşitli faaliyet yapıları kapsamında faaliyet sonuçları daha sağlıklı bir şekilde tespit edilebilecektir.
Bu çerçeve 5520 sayılı KVK’nın 5/1a maddesine göre kurumların aşağıdaki iştirak kazançları kurumlar vergisinden istisnadır.
1-Tam mükellefiyete tabi başka bir kurumun sermayesine katılımlarından elde ettikleri kazançlar,
2) Tam mükellefiyete tabi başka bir kurumun kârına katılma imkânı veren kurucu senetleri ile diğer intifa senetlerinden elde ettikleri kâr payları,
3) Tam mükellefiyete tabi girişim sermayesi yatırım fonu katılma payları ile girişim sermayesi yatırım ortaklıklarının hisse senetlerinden elde ettikleri kâr payları.
Diğer fon ve yatırım ortaklıklarının katılma payları ve hisse senetlerinden elde edilen kâr payları bu istisnadan yararlanamaz.
- b) Kanunî ve iş merkezi Türkiye’de bulunmayan anonim ve limited şirket niteliğindeki şirketlerin sermayesine iştirak eden kurumların, bu iştiraklerinden elde ettikleri aşağıdaki şartları taşıyan iştirak kazançları;
1) İştirak payını elinde tutan şirketin, yurt dışı iştirakin ödenmiş sermayesinin en az % 10’una sahip olması,
2) Kazancın elde edildiği tarih itibarıyla iştirak payının kesintisiz olarak en az bir yıl süreyle elde tutulması (Rüçhan hakkı kullanılmak suretiyle veya yurt dışı iştirakin iç kaynaklarından yapılan sermaye artırımları nedeniyle elde edilen iştirak payları için sahip olunan eski iştirak paylarının elde edilme tarihi esas alınır.),
3) Yurt dışı iştirak kazancının kâr payı dağıtımına kaynak olan kazançlar üzerinden ödenen vergiler dahil iştirak edilen kurumun faaliyette bulunduğu ülke vergi kanunları uyarınca en az % 15 oranında gelir ve kurumlar vergisi benzeri toplam vergi yükü taşıması; iştirak edilen şirketin esas faaliyet konusunun, finansal kiralama dahil finansman temini veya sigorta hizmetlerinin sunulması ya da menkul kıymet yatırımı olması durumunda, iştirak edilen kurumun faaliyette bulunduğu ülke vergi kanunları uyarınca en az Türkiye’de uygulanan kurumlar vergisi oranında gelir ve kurumlar vergisi benzeri toplam vergi yükü taşıması,
4) İştirak kazancının, elde edildiği hesap dönemine ilişkin kurumlar vergisi beyannamesinin verilmesi gereken tarihe kadar Türkiye’ye transfer edilmesi.
Yurt dışındaki inşaat, onarım, montaj işleri ve teknik hizmetlerin yapılabilmesi için ilgili ülke mevzuatına göre ayrı bir şirket kurulmasının zorunlu olduğu durumlarda, özel amaç için kurulduğunun ana sözleşmelerinde belirtilmesi ve fiilen bu amaç dışında faaliyetinin bulunmaması şartıyla, söz konusu şirketlere iştirak edilmesinden elde edilen kazançlar için bu bentte belirtilen şartlar aranmaz.
Bu bent uyarınca vergi yükü, kanunî veya iş merkezinin bulunduğu ülkede ilgili dönemde tahakkuk eden ve kâr payı dağıtımına kaynak olan kazançlar üzerinden ödenen vergiler dahil olmak üzere toplam gelir ve kurumlar vergisi benzeri verginin, bu dönemde elde edilen toplam dağıtılabilir kurum kazancı ile tahakkuk eden gelir ve kurumlar vergisi toplamına oranlanması suretiyle tespit edilir.
- c) Kazancın elde edildiği tarih itibarıyla aralıksız en az bir yıl süreyle nakit varlıklar dışında kalan aktif toplamının % 75 veya daha fazlası, kanunî veya iş merkezi Türkiye’de bulunmayan anonim veya limited şirket niteliğindeki şirketlerin her birinin sermayesine en az % 10 oranında iştirakten oluşan tam mükellefiyete tâbi anonim şirketlerin, en az iki tam yıl süreyle aktiflerinde yer alan yurt dışı iştirak hisselerinin elden çıkarılmasından doğan kurum kazançları.
3-Bir Şirketin Fransa’da Şube Açması:
KVK’nın 5/1g maddesine göre Kurumların yurt dışında bulunan iş yerleri veya daimî temsilcileri aracılığıyla elde ettikleri aşağıdaki şartları taşıyan kurum kazançları kurumlar vergisinden istisnadır:
1) Bu kazançların, doğduğu ülke vergi kanunları uyarınca en az % 15 oranında gelir ve kurumlar vergisi benzeri toplam vergi yükü taşıması,
2) Kazançların elde edildiği hesap dönemine ilişkin yıllık kurumlar vergisi beyannamesinin verilmesi gereken tarihe kadar Türkiye’ye transfer edilmiş olması,
3) Ana faaliyet konusu, finansal kiralama dahil finansman temini, sigorta hizmetlerinin sunulması veya menkul kıymet yatırımı olan kurumlarda, bu kazançların doğduğu ülke vergi kanunları uyarınca en az Türkiye’de uygulanan kurumlar vergisi oranında gelir ve kurumlar vergisi benzeri toplam vergi yükü taşıması.
Bu bent uyarınca toplam vergi yükü, birinci fıkranın (b) bendindeki tanıma göre tespit edilir.
Vergi Mahsup İmkanı:
Mezkur Kanunun 33. Maddesine göre
– Yabancı ülkelerde elde edilerek Türkiye’de genel sonuç hesaplarına intikal ettirilen kazançlardan mahallinde ödenen kurumlar vergisi ve benzeri vergiler, Türkiye’de bu kazançlar üzerinden tarh olunan kurumlar vergisinden indirilebilir.
– Tam mükellef kurumların doğrudan veya dolaylı olarak sermayesi veya oy hakkının % 25’ine sahip olduğu yurt dışı iştiraklerinden elde ettikleri kâr payları üzerinden Türkiye’de ödenecek kurumlar vergisinden, iştiraklerin bulunduğu ülkelerdeki kâr payı dağıtımına kaynak oluşturan kazançlar üzerinden ödenen gelir ve kurumlar vergisi benzeri vergilerin kâr payı tutarına isabet eden kısmı mahsup edilebilir. Kazanca ilave edilen kâr payı, bu kazançlar üzerinden yurt dışında ödenen gelir ve kurumlar vergisi benzeri vergiler dahil edilmek suretiyle dikkate alınır.
– Yurt dışı kazançlar üzerinden Türkiye’de tarh olunacak vergilere mahsup edilebilecek tutar, hiç bir surette yurt dışında elde edilen kazançlara Kanunun 32 nci maddesinde belirtilen kurumlar vergisi oranının uygulanmasıyla bulunacak tutardan fazla olamaz. Bu sınır dahilinde, ilgili bulunduğu kazancın Türkiye’de genel sonuç hesaplarına intikal ettirildiği hesap döneminde tamamen veya kısmen indirilemeyen vergiler, bu dönemi izleyen üçüncü hesap dönemi sonuna kadar indirim konusu yapılabilir.
-Geçici vergilendirme dönemi içinde yurt dışından elde edilen gelirlerin bulunması halinde, bu gelirler üzerinden elde edildiği ülkelerde kesinti veya diğer şekillerde ödenen vergiler, o dönem için hesaplanan geçici vergi tutarından da mahsup edilebilir. İndirilecek tutar, yurt dışında elde edilen kazançlara Kanunun 32 nci maddesinde belirtilen geçici vergi oranının uygulanmasıyla bulunacak tutardan fazla olamaz.
-Yabancı ülkelerde vergi ödendiği, yetkili makamlardan alınarak mahallindeki Türk elçilik veya konsoloslukları, yoksa mahallinde Türk menfaatlerini koruyan ülkenin aynı nitelikteki temsilcileri tarafından tasdik olunan belgelerle tevsik olunmadıkça, yabancı ülkede ödenen vergiler Türkiye’de tarh olunan vergiden indirilemez.
- İstisna hükmünden bir gerekçeyle faydalanılamaması durumunda yurtdışında ödenmiş kurumlar vergisi benzeri vergi ülkemizde Türkiye’de bu kazançlar üzerinden tarh olunan kurumlar vergisinden indirilebilir.
- Yurt dışı kazançlar üzerinden Türkiye’de tarh olunacak vergilere mahsup edilebilecek tutar, hiç bir surette yurt dışında elde edilen kazançlara Kanunun 32 nci maddesinde belirtilen kurumlar vergisi oranının uygulanmasıyla bulunacak tutardan fazla olamaz.
- Bu sınır dahilinde, ilgili bulunduğu kazancın Türkiye’de genel sonuç hesaplarına intikal ettirildiği hesap döneminde tamamen veya kısmen indirilemeyen vergiler, bu dönemi izleyen üçüncü hesap dönemi sonuna kadar indirim konusu yapılabilir.
Özet olarak gerçek kişi ortakların, şirket ve şubelerin vergilendirme sonuçları aşağıdaki gibidir. Burada yasal yedekler veya Devletlerin yerel mevzuatları kapsamında aldıkları müteferri vergiler ihmal edilmiştir.
Kar: | 1.000.000 | EURO/TL | EURO/TL |
Fransa | (Ortaklar) | (Ortak) | (Ortak) |
---|---|---|---|
Gerçek Kişi | TR Şirket
(En Az Doğrudan %10 Ortaklık) |
TR Şirket | |
Şube | X | ||
Şirket | X | X | |
Kurumlar Vergisi | 333.300,00 | 333.300,00 | 333.300,00 |
Dağıtılabilir Kar Tutarı | 666.700,00 | 666.700,00 | 666.700,00 |
Fransa Stopaj Kesintisi | 20%* | 15%* | 7,50%** |
(ÇVÖA 10/2b) | (ÇVÖA 10/2a) | (ÇVÖA 10/5) | |
Stopaj Kesintisi | 133.340,00 | 100.005,00 | 50.002,50 |
Türkiye de GV/KV ****** | 224.995,00 | 220.000,00**** | 220.000,00**** |
Mahsup Edilecek Vergi | (133.340,00) | (220.000,00) | (220.000,00) |
Türkiye de Ödenecek Vergi | 91.655,00 | 0 | 0 |
Toplam Vergi Yükü | 558.295,00 | 433.305,00 | 383.302,50 |
Vergi Yükü Oranı (Vergi/Kazanç) | %55,82 | %43,33 | %38,33 |
*Fransa’da şirket temettü dağıtırsa Fransa’nın vergi alma yetkisi vardır. Yalnız, Ödeme yapılan gerçek lehdar ise ÇVÖA 10/2a maddesine göre belli sınırları aşamayacaktır.
– Gerçek lehdar, temettü ödeyen şirketin en az %10 doğrudan doğruya ortağı olan bir şirket ise (ortaklıklar hariç) gayrisafi temettü tutarının % 15i,
– Diğer tüm durumlarda %20 oranında kesinti yapılacaktır.
Türkiye’de mukim gerçek kişi veya doğrudan veya dolaylı olarak en fazla %10’undan daha az pay sahibi Türkiye mukimi şirket ise bu kişiler Fransız mukimi kişiler gibi vergi alacağını Devletten alabilirler. Şayet, bu gelirler Türk Vergisine tabi olmak zorundadır. Fransız hazinesinden yapılan vergi alacağı ödemeleri Temettü gibi işlem görecektir.
**Bir akit devlet mukimi, diğer akit devlette (Fransa’da) işyeri olarak faaliyette bulunursa, ticari kazanç hükümlerine göre vergilendirildikten sonra, kalan kısım üzerinden de vergilendirilebilir. Bu durumda, tevkif edilecek vergi %7,5 oranını aşamayacaktır.
***Eğer bir devlet mukimi, diğer devlette işyeri vasıtasıyla faaliyette bulunur ve temettü elde ediş olayı ile işyeri arasında etkin bağ tespit edilirse temettü hükümlerine göre değil, duruma göre 7. Ve 14. Maddeye göre vergilendirilir.
**** Tam mükellef kurumların doğrudan veya dolaylı olarak sermayesi veya oy hakkının % 25’ine sahip olduğu yurt dışı iştiraklerinden elde ettikleri kâr payları üzerinden Türkiye’de ödenecek kurumlar vergisinden, iştiraklerin bulunduğu ülkelerdeki kâr payı dağıtımına kaynak oluşturan kazançlar üzerinden ödenen gelir ve kurumlar vergisi benzeri vergilerin kâr payı tutarına isabet eden kısmı mahsup edilebilir.
Kazanca ilave edilen kâr payı, bu kazançlar üzerinden yurt dışında ödenen gelir ve kurumlar vergisi benzeri vergiler dahil edilmek suretiyle dikkate alınır.
*****Kurumlar vergisi oranı %22 olarak dikkate alınmıştır. Gelir vergisi ise 2017 yılı itibariyle hesaplamaya konu edilmiştir.
Ali ÇAKMAKCI Yeminli Mali Müşavir This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it. http://taxauditingymm.com/
[1] OECD, (2016), Tax Revenue Statistics,
Not, Bu makale için Yazar YMM Ali Çakmakçı Beyden izin alınmıştır
Bağımsız Denetçiler SMMM’ Ve YMM’ lere Sürekli Eğitim
Bağımsız denetimin ve bağımsız denetçilerin farklı bir bakış açısı ile yeniden oluşturulması, yasal bir statü kazanması ve mesleğin ilke ve esaslarının oluşması, yeni Ticaret Kanunu’nun 01.07.2012 tarihinde yayınlanması ve “Kamu Gözetim ve Denetim Standartları”nın oluşturulması süreci ile başlamış bulunmaktadır. Yapılan yasal düzenlemelere göre meslekte belirli bir hizmet süresini dolduran SMMM’ler ile YMM’lere geçiş döneminde sınavsız olarak bağımsız denetçi olma hakkı verilmiştir.
Özel hükümler saklı kalmak üzere, geçiş döneminden sonra nasıl bağımsız denetçi olunabileceği ise yine ilgili mevzuat hükümleri ile belirtilmiştir. Buna göre bağımsız denetçi olabilmenin yolu her şeyden önce 3568 sayılı Meslek Kanunu'na göre meslek mensubu olmak yani SMMM veya YMM olmaktır. Bağımsız denetçi olmak isteyen kişi önce staj giriş sınavını kazanacak, 3 yıl stajını yapacak daha sonra açılan SMMM sınavlarına girip başarılı olacak ve SMMM ruhsatını alacaktır. Söz konusu kişi daha sonra Kamu Gözeteim Kurumu (KGK) tarafından düzenlenen Bağımsız Denetçi sınavlarına katılacak ve sınavlarda başarılı olması halinde bağımsız denetçi unvanını alarak mesleği icra edebilecektir.
Yani bağımsız denetçi olabilmenin ön şartı 3568 sayılı Kanun hükümlerine göre meslek mensubu (SMMM veya YMM) olabilmektir. KGK tarafından açılan bağımsız denetçi sınavlarına şartları taşıyan adaylar girseler ve başarılı olsalar dahi, SMMM sınavlarına girip başarılı olmadıkları sürece bağımsız denetçi olamamaktadırlar.
Bu doğrultuda bağımsız denetçilik aslında SMMM veya YMM’lerin uzmanlaştıkları farklı bir ihtisas dalı veya mesleğin devamı ancak daha farklı bir şekilde icra edilmesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Yani esasında bağımsız denetçi olabilmenin ön şartı meslek mensubu olabilmektir. Meslek mensubu olmaksızın bağımsız denetçi olmak ve mesleği icra etmek mümkün değildir.
Bağımsız denetçilik mesleğinin diğer bir özelliği ise mesleğin icrası ve sürekliliği açısından mesleği eğitime tabi tutulmak zorunda olmalarıdır. 04.11.2017 tarihinde yayınlanan “ Bağımsız Denetçiler İçin Sürekli Eğitim Tebliği” ile bağımsız denetçilerin etik kurallara uygun ve yüksek kalitede bağımsız denetim hizmeti sunabilmeleri amacıyla, mesleki bilgi ve becerilerinin ihtiyaç duyulan seviyede tutulmasına ve geliştirilmesine yönelik usul ve esaslar belirlenerek düzenlenmiştir. Buna göre bağımsız denetçilerin alacakları eğitimin periyotları, konuları ve ders saati ve eğitimin süreleri belirlenmiştir. Yani bağımsız denetçiler düzenli olarak bu eğitimlere katılıp başarılı olamazlarsa mesleği icra edememektedirler. Bu sürekli eğitim zorunluluğu sadece bağımsız denetçiler için var olup, asıl meslek mensubu olan SMMM’ler veya YMM’ler için zorunlu değildir.
Sürekli eğitimin, mevzuatı sıklıkla güncellenen ve buna göre mevzuat hükümlerini takip etmek zorunda olan meslekler için uygulanması akılcı bir uygulama olarak kabul edilebilir. Ancak mesleğin bir bütün olarak değerlendirilmesi halinde, sadece bağımsız denetçilerin sürekli eğitime tabi tutulup asıl meslek mensupları olan SMMM ve YMM’lerin tutulmamasını anlamak ve anlamlandırmak zor olmaktadır. Yani bağımsız denetçiler için mevzuat hükümleri sürekli değişiyor ve bağımsız denetçilerin buna uygun olarak kendilerini yetiştirmeleri gerekiyor da meslek mensupları için mevzuat hükümleri değişmiyor mu? Ya da değişiyor olmasına rağmen meslek mensupları eğitim almadan bu süreci tamamlayabiliyor da, bağımsız denetçiler tamamlayamıyorlar mı? Gibi sorular aklımızdan geçiyordu.
Tabi bu düşüncemize katılmayıp, bağımsız denetçi sayısının gereğinden fazla olduğunu ve onun için mesleği icra edenlerle etmeyenleri birbirinden ayırmak ve icra edenleri öne çıkarmak, diğerlerini elemek amaçlı yapılan bir uygulama olarak değerlendirildiğini de belirtmek isteriz.
Biz bu düşünceler içerisinde iken 23 Haziran 2018 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan yönetmelik ile meslek mensupları yani SMMM’ler ve YMM’ler içinde sürekli eğitim zorunluluğu getirilmiş bulunmaktadır.
Ne diyelim tüm meslek mensuplarına hayırlı olsun, şartlar eşitlenmiş oldu! Yılmaz Sezer
https://www.dunya.com/kose-yazisi/bagimsiz-denetciler-smmmler-ymmler-ve-surekli-egitim/420620