Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
Pazar, 01 Temmuz 2018 11:29

Bir Benden Bir Senden Teşviki

ÖZET:

İmalat sanayi sektöründe faaliyet gösteren, 2017 yılında çalıştırdığı sigortalı sayısı 1-3 arasında olan ve ustalık belgesi bulunan işverenlere, İŞKUR’ a kayıtlı 18-25 yaş aralığındaki sigortalılar arasından olmak üzere 1/1/2018 tarihinden sonra işe alınan, işverenle 1 inci derece kan ve kayın hısmı ve eşi olmayan, işe alındığı tarihten önceki 3 ay içinde en fazla 10 gün çalışması bulunan en fazla 2 sigortalı için prime esas kazanç alt sınırı üzerinden hesaplanan sigortalı ve işveren hissesi primlerinin tamamı tutarında, bu işverenlerin Sosyal Güvenlik Kurumuna ödeyecekleri tüm primlerden mahsup edilmek suretiyle işverene prim desteği sağlanmaktadır.

27/3/2018 tarihli ve 30373 sayılı 2. Mükerrer Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 7103 sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 43’üncü maddesi ile 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanununa geçici 20’nci maddesinde;

“2017 yılında Sosyal Güvenlik Kurumuna verilen aylık prim ve hizmet belgelerinde kayıtlı sigortalı sayısı ortalaması 1 ila 3 olan, imalat sektöründe faaliyet gösteren ve bu sektörde ustalık belgesi sahibi olunan özel sektöre ait işyerlerince, işe giriş tarihi itibarıyla 18 yaşından büyük ve 25 yaşından küçük sigortalılardan ve Kuruma kayıtlı işsizler arasından olmak kaydıyla 1/1/2018 tarihinden itibaren 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında işe alınanların; işe girdikleri aydan önceki üç aylık sürede toplam on günden fazla 5510 sayılı Kanunun 4’üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (c) bentleri kapsamında Sosyal Güvenlik Kurumana bildirilmemiş olmaları ve isteğe bağlı sigortalılık hariç 5510 sayılı Kanunun 4’üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında sigortalı olmamaları, 2017 yılında işyerinden Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirilen aylık prim ve hizmet belgelerinde veya muhtasar ve prim hizmet beyannamelerinde kayıtlı sigortalı sayısının ortalamasına ilave olmaları kaydıyla, işe alındıkları tarihten 2018 yılı Aralık ayı/dönemine kadar geçerli olmak üzere, destek kapsamına giren sigortalılar için 5510 sayılı Kanunun 82’nci maddesi uyarınca belirlenen prime esas kazanç alt sınırı üzerinden hesaplanan sigortalı ve işveren hissesi primlerinin tamamı tutarında bu işverenlerin Sosyal Güvenlik Kurumuna ödeyecekleri tüm primlerden mahsup edilmek suretiyle işverene prim desteği sağlanır ve destek tutarı Fondan karşılanır.

Destek kapsamındaki sigortalılar için birinci fıkrada belirtilen prim desteğiyle birlikte 2018 yılı Aralık ayına/dönemine kadar geçerli olmak üzere; sigortalının destek sağlanan aya ilişkin prim ödeme gün sayısının 53,44 Türk lirası ile çarpılması sonucu bulunacak tutar, ücret desteği olarak Kurum tarafından işverene ödenir ve destek tutarı Fondan karşılanır.

Bu maddeyle sağlanan prim ve ücret desteği 2018 yılı Aralık ayı/dönemini geçmemek üzere, sigortalının işe alındığı ayı takip eden ilk aydan başlamak üzere her ikinci ay için uygulanır.

Bu madde kapsamına giren işyerleri en fazla iki sigortalı için destekten yararlanır, işyerlerinde destekten yararlanılacak azami sigortalı sayısını değiştirmeye ve destekten yararlanılacak toplam sigortalı sayısını belirlemeye Bakanlar Kurulu yetkilidir.

İşyeri ile ilgili aylık prim ve hizmet belgelerinin veya muhtasar ve prim hizmet beyannamelerinin yasal süresi içerisinde verilmemesi, primlerin yasal süresinde ödenmemesi ve Sosyal Güvenlik Kurumuna prim, idari para cezası ve bunlara ilişkin gecikme cezası ve gecikme zammı borcu bulunması durumlarında bu maddede belirtilen destekten yararlanılamaz. Ancak Sosyal Güvenlik Kurumuna olan prim, idari para cezası ve bunlara ilişkin gecikme cezası ve gecikme zammı borçlarını 6183 sayılı Kanunun 48’inci maddesine göre tecil ettiren ve taksitlendiren veya ilgili diğer kanunlar uyarınca yapılandıran işverenler bu taksitlendirme veya yapılandırma devam ettiği sürece bu madde hükmünden yararlandırılır.

Bu madde kapsamında destekten yararlanılmış olan sigortalının işten ayrılıp yeniden işe başlaması halinde, bu maddede belirtilen şartların sağlanması kaydıyla 2018 yılı Aralık ayı/dönemini geçmemek üzere söz konusu sigortalıdan dolayı bu destekten yararlanılır.

Bu madde kapsamında Fon tarafından işverene sağlanan, sigortalı hissesine karşılık gelen destek tutarının sigortalıya ödenmesi işverenden talep edilemez.

2018 yılında 5510 sayılı Kanun kapsamına alınan işyerleri ile daha önce Kanun kapsamına alındığı halde 2017 yılında Sosyal Güvenlik Kurumuna aylık prim ve hizmet belgesi veya muhtasar ve prim hizmet beyannamesi vermeyen ve 2018 yılında ilk defa sigortalı bildiriminde bulunan işyerleri bu maddede yer alan destekten yararlanamaz.

Bu madde hükümleri; 5335 sayılı Kanunun 30’uncu maddesinin ikinci fıkrası kapsamına giren kurum ve kuruluşlara ait işyerleri ile 2886 sayılı Kanuna, 4734 sayılı Kanuna ve uluslararası anlaşma hükümlerine istinaden yapılan alım ve yapını işleri ile 4734 sayılı Kanundan istisna olan alım ve yapım işlerine ilişkin işyerleri ve sosyal güvenlik destek primine tabi çalışanlar ve yurtdışında çalışan sigortalılar hakkında uygulanmaz.

Mahkeme kararıyla veya yapılan kontrol ve denetimlerde çalıştırdığı kişileri sigortalı olarak bildirmediği veya bildirilen sigortalıyı fiilen çalıştırmadığı tespit edilen işyerleri hakkında, 5510 sayılı Kanunun ek 14’üncü maddesi uyarınca işlem yapılır.

İşe giriş tarihi itibarıyla sigortalının, işverenin birinci derece kan veya kayın hısmı ya da eşi olması durumunda söz konusu sigortalıdan dolayı bu maddede yer alan destekten yararlanılamaz. Sigortalının işe giriş tarihinden sonra işverenle arasında oluşan hısımlık veya evlilik durumları destekten yararlanmayı etkilemez.

Bu madde kapsamındaki desteklerden yersiz yararlanıldığının tespiti halinde; yararlanılan sigorta primi desteği tutarı işverenden 5510 sayılı Kanunun 89’uncu maddesinin ikinci fıkrası uyarınca gecikme cezası ve gecikme zammı ile birlikte Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından, yararlanılan ücret desteği tutarı ilgili destek ödemesinin/ödemelerinin yapıldığı tarihten itibaren yasal faiziyle birlikte Kurum tarafından işverenden tahsil edilir.

Bu madde kapsamındaki destekten yararlanılan ayda aynı sigortalı için diğer sigorta primi teşvik, destek ve indirimlerden yararlanılamaz. Bu destekten yararlanılmayan ayda destek kapsamına giren sigortalıdan dolayı, 5510 sayılı Kanunun 81’inci maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendi ile aynı maddenin ikinci fıkrasında yer alan prim indirimi dışındaki diğer sigorta primi teşvik, destek ve indirimlerden yararlanılamaz.

Fondan bu madde kapsamında karşılanan tutarlar, gelir ve kurumlar vergisi uygulamalarında gelir, gider veya maliyet unsuru olarak dikkate alınmaz.

Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Bakanlık tarafından belirlenir” hükümleri getirilmiştir.

Belirtilen Kanun maddesi hükümleri çerçevesinde kamuoyunda “bir senden bir benden teşviki “olarak adlandırılan destek uygulaması ile ilgili şartlarlar aşağıda açıklanmıştır.

Kaynak: TÜRMOB

Pek çok kişi bilmese de, sosyal güvenlik sisteminde bir günün bile çok önemi vardır. Bazen 1 gün geç sigortalı olmak emeklilik hakkını 2 yıl geciktirebilir. Çalışanlar mutlaka sigortalarının zamanında yatırıldığını kontrol etmeli.

Emeklilik hesabı ilk kez sigortalı olunan, Bağ-Kur’a prim ödenen veya memuriyete başlanan tarihe göre yapılır. İlk kez çalışmaya başlanan ve prim ödenen tarih ne kadar eskiyse, emeklilik koşulları da o kadar kolaylaşır. Emeklilik için belirleyici olan ilk kez sigortalı olunan tarih açısından uzun vadeli sigorta kollarına tabi olunan tarih baz alınır.

'E-devlet'ten takip edin

Dolayısıyla staj girişleri emeklilik için giriş olarak sayılmaz. Yani staj girişi değil, işe giriş tarihi esastır. Pek çok kişi ne zaman emekli olacağını merak eder ancak ilk kez ne zaman sigortalı olduğunu gün, ay ve yıl olarak hatırlamaz. Fakat sosyal güvenlik sisteminde bir günün bile çok önemi vardır. Örneğin 24 Mayıs 1997’de ilk kez sigortalı olan bir kadın 54 yaşında emekli olurken, 23 Mayıs 1997 tarihinde ilk kez sigortalı olan bir kadın 53 yaşında emekli olur. Bu nedenle ilk kez sigortalı olunan tarihin gün, ay ve yıl olarak bilinmesi ve emeklilik hesabının buna göre yapılması gerekir. Çalışanların e-Devlet üzerinden ‘SGK Tescil ve Hizmet Dökümü’ hizmetinden faydalanarak ilk kez sigortalı oldukları tarihi gün, ay ve yıl olarak öğrenmeleri çok önemlidir. 4/a’lı yani SSK’lı ve 4/b’li yani Bağ-Kur’lu bir kişinin emekli maaşı aylık bağlama oranıyla ortalama aylık kazanç tutarının çarpılmasıyla hesaplanır.

PRİM, MAAŞI YÜKSELTİR

Sigortalının SGK’ya bildirildiği prime esas kazancının aylık ortalaması emekli aylığını belirleyen ilk unsurdur. Yani sigortalı SGK’ya ne kadar yüksek ücretle bildirilirse, emekli maaşı da o kadar yüksek olur. Maaşı belirleyen ikinci unsur ise aylık bağlama oranı.

Son 7 yıl çok önemli

1 Ekim 2008 öncesi sigortalı olup, emekli aylığı talebinde bulunan kişilere emekli aylığı bağlanırken son 7 yıldaki çalışmalarına bakılıyor. Son 7 yılda hangi statü altında çalışmaları daha fazla ise emeklilikleri o statüye göre değerlendiriliyor. İki sigortalılık statüsünde geçirilen süreler 1.260 gün ise, kişinin emekli olacağı statü tarih olarak son sigortalılık türü olarak belirleniyor.

18 yaşından önce sigortalı olana erken emeklilik

ŞU anki mevzuat uyarınca 18 yaş öncesi sigortalı olarak gösterilenlerin giriş tarihi 18 yaşa girdikleri gün olarak belirleniyor. Dolayısıyla 18 yaş öncesi sigortalı olmanın, süre bakımından sağlayacağı bir avantaj yok. Ancak 18 yaşından önce sigortalı olunan tarih, emeklilik için gerekli yaş ve prim ödeme gün sayısının belirlenmesinde önemli. Bu açıdan 18 yaşından önce sigortalı olmak daha erken yaşta emekli olabilmeyi sağlayabiliyor. Örneğin 1 Ocak 1990 doğumlu bir kişinin 1 Ocak 2008’den sigortalı olması halinde 1 Ocak 2008’e kadar geçen süre, bu 
kişinin prim ödeme gün sayısına ekleniyor.

Prim yetmiyorsa 'yaştan' hakkı var

ÖTE yandan yaştan emeklilik de, belirli bir yaşa gelmiş ve gerekli prim ödeme gün sayısını dolduramamış kişilere sağlanan bir haktır. 9 Eylül 1981’den önce ilk kez sigortalı olmuş kadınlar ve yine 23 Mayıs 2002 itibarıyla 15 yıl sigorta-
lılığı bulunan kadınlar 50 yaşında ve 3. 600 prim günüyle emekli olabilir. Diğer yandan 9 Eylül 1976 tarihinden önce ilk kez sigortalı olmuş erkekler ve yine 23 Mayıs 2002 itibarıyla 15 yıl sigortalılığı bulunan erkekler 55 yaşında ve 3.600 gün primle emekli olabilir. Okan Güray Bülbül

https://www.aksam.com.tr/yazarlar/okan-guray-bulbul/dikkat-1-gunluk-sigorta-bile--2-yil-erken-emekli-edebilir-c2/haber-750183

3065 sayılı KDV uygulamalarına muhatap olanlar tarafından yıllardır ortaklarca işletmeden çekilen paralara yürütülen faizlerin KDV’ye tabi olup olmadığı konusu tartışılmaktadır. Burada işletmeden çekilmesinden maksat, şirket ortaklarının işletmeden aldıkları borç paraları ifade etmektedir. Bir başka deyişle, ortalardan alacaklar hesaplarında belirtilen paralar, ortaklarca işletmeden alınan borcu ifade etmektedir.[1]

I-ORTAKLARIN İŞLETMEYE OLAN BORÇLARI

Ortakların işletmeye olan borçları bilançonun aktif bölümünde 131 ve 231 kod hesaplarda izlenilmektedir. 131. ortaklardan alacaklar hesabının borç kalıntısı vermesinin ifadesi, ortağın işletmeye borçlu olması manasını ifade etmektedir. Genellikle sermaye şirketlerinde şirket ortağının şirkete borçlu durumda bulunması, şirketin fonlarının ortak tarafından kullanılmış olması anlamını taşımaktadır. Şirket bilançolarının tetkikinde, şirketin kredi kullanıyor olması durumunda, 131. ortaklardan alacaklar hesabının da borç kalıntısı veriyor olması, kullanılan kredinin şirket ortağı tarafından çekilerek kullanıldığı izlenimini yaratabilecektir.

Sermaye şirketlerinde sermayenin arttırılmasından ve tümünün ödenmesinden sonra, ortaklar cari hesabının borçlandırılarak sermayenin bu hesaba çekilmesi işlemleri önem taşımaktadır. Bu işleme özellikle sermeyenin güçlü olması arzulandığı takdirde başvurulabilmektedir. Sermaye yüksek bir meblağa çıkarılmakta ve kayıtlar üzerinde ödendi gösterilmektedir. Ancak şirketin iş potansiyeli dolayısıyla kasaya alınan sermayenin başka bir değere dönüştürülme olanağı olmamakta ve kasa bakiyesi 131. ortaklardan alacaklar hesabına çekilmektedir. Bilançonun incelenmesinde, bu görünüm sermayenin gerçekte ödenmediği anlamını taşımaktadır. Diğer bir ifade ile ortada para olmadan fiktif bir işlem ile sermaye artırımı yapılmış olmaktadır.

131 hesabının en fazla, kayda değmeyecek kadar ufak meblağlar çerçevesinde kullanılması önerilmektedir. Ortakların çok yüksek meblağlar üzerine borçlandırılmaması gerekmektedir. Özellikle 131. ortaklardan alacaklar hesabının bir kasa hesabı gibi çok sık şekilde işletilmemesi gerekir.

Ortaklardan alacaklar hesabı ile ilgili üzerinde durulması gereken birkaç nokta bulunmaktadır.

a) Aynı ortak ile ilgili hesap planı çerçevesindeki bütün cari hesaplar dikkate alınarak dönem sonunda değerleme yapılmalıdır. Bu değerleme sonucunda, sonucun borç bakiyesi ile neticelenmesi durumunda kısa vadeli ise 131, uzun vadeli ise 231 nolu hesaba, sonucun alacak bakiyesi ile sonuçlanması halinde ise kısa vadeli ise 331, uzun vadeli ise 431 nolu hesaba aktarılmalıdır.

b) Ortaklardan olan alacağın şüpheli hale gelmesi durumunda ise karşılık ayrılması mümkün değildir. Böyle bir işlemin uygulamada çok fazla kötü yönde kullanılacağı tartışmasızdır. Ortaklardan olan alacaklar için karşılık ayrılması durumunda bu karşılık KKEG olarak kabul edilmeli ve vergi matrahına eklenmelidir.

c) Ortaklardan olan alacaklara reeskont işlemi yapılamaz.

d) Sermaye şirketlerinin kuruluşunda ortakların sermaye taahhütleri ile sermaye artırımı sırasında yine ortaklar tarafından arttırılan sermayenin taahhüt edilmesinde 501. Ödenmemiş Sermaye Hesabı işletilerek, 131. Ortaklar Alacaklar hesabı çalıştırılmayacaktır.

e) Şirket ortağının vefatı durumunda, ortaktan alacağın şüpheli hale geldiği ve tahsil edilmesi imkansız bir duruma düştüğü düşünülebilir. Bu gibi hallerde, ortağın sermaye payı alacaktan tenzil edilebilir. Bakiye alacak ise murisin mirasçılarından talep olunabilir. Ancak, mirasın mirasçılar tarafından kabul edilmemesi halinde alacağın şüpheli hale geldiği söylenebilir.

Yukarıda açıklanan hususlar çerçevesinde; ortaklar cari hesabı içerisinde kurumlar

vergisi ve gelir vergisi uygulaması bakımından “örtülü kazanç” konusu gündeme gelmektedir. Vergisel açıdan örtülü kazanç uygulaması bir ticari işletmenin, başkalarına direkt olmayan yollar ile çıkar, kazanç sağlaması işlemleridir. Bu uygulama ile örtülü kazanç dağıtımı sonucunda ticari kuruluşun dönem karı azaltılmış olmaktadır.

I-İŞLETMENİN ORTAKLARINA OLAN BORÇLARI (331)

İşletmenin ortaklara olan borçları bilançonun pasifinde 331 ve 431 nolu hesaplarda izlenilmektedir. Bu hesap niteliği gereği sürekli alacak bakiyesi vermesi gereken bir hesaptır. Bu hesapta takip edilen borçlar, ticari bir etkinlik sonucunda oluşmamış borçlardır. Bir borcun ortaklarla ilgili olmasına rağmen ticari bir faaliyet sonucunda oluşması durumunda 32. ticari borçlar hesap grubunda izlenmesi gerekmektedir. Bu hesapta, ortakla ilgili senetli senetsiz borçlar ile işletmenin bunlara olan temettü borçları, hakkı huzur borçları da takip edilmektedir.

Üzerinde durulması gereken önemli bir konu her şirketin hükmü bir şahsiyetinin varlığıdır. Her şirket sermayesi olduğu takdirde faaliyette bulunabilir. Aksi takdirde ortaklardan bir sermaye girişi olmadığı takdirde varlığın devam ettirilmesi mümkün olmayabilecektir. Şirketin parası yoksa veortakları tarafından da finanse edilmiyorsa bu şirketin mutlak surette sermayesinin arttırılması zorunludur. Öte yandan tersi bir şekilde ortakların işletmeden sürekli para çekmesi ve/veya ortaklar adına muhtelif ödemeler yapılmış olması durumda bu hesap borç bakiyesi verebilir.Bu durum karşısında 331 hesap borç bakiyesinin 131 ortaklardan alacak hesabına alınması gerekecektir. Ortaklara borçlar, 331 kod nolu hesabın alacak bakiyesi vermesinin anlamı şudur: ortağın işletmeden alacaklı olması anlamını ifade etmektedir. Genellikle sermaye şirketlerinde, şirket ortağının şirketten alacaklı durumda olması, şirketin kullanmakta olduğu fonların şirket ortağı tarafından karşılandığı veya finanse edildiği anlamını taşımaktadır.

Bu hesapla ilgili muhasebe açısından dikkat edilmesi gereken hususlar şunlardır:

a) Ortaklara olan borçlar için reeskont işlemi yapılmayacaktır.

b) Şirketlerin ortaklara borçlarının bulunması 331. ortaklara borçlar hesabının yıl sonunda alacak bakiyesi vermesi şirketin bilançosu üzerinde yapılacak mali tetkikler neticesinde olumsuz sonuçlar doğurabilmektedir. Bu nedenle, gerek yeni İhale Yasası hükümlerine göre ve gerekse vergi mevzuatı uyarınca bu hesap üzerinde durulmaktadır. Özellikle ihale makamları dönem değerlerinin kısa vadeli borçlara nispetinin yüksek çıkmasını arzu etmektedirler. Ancak ortaklara olan kısa vadeli borçlar şirketin kısa vadeli borçlarının yükselteceğinden bu oran genellikle negatif çıkabilmektedir. Bu negatif durumla karşılaşmamak için yapılması gereken en uygun uygulama şirket sermayelerinin arttırılmasıdır.

III-ORTAKLARCA ŞİRKETLERDEN ALINAN BORÇ PARALARA YÜRÜTÜLEN FAİZİN ÖRTÜLÜ KAZANÇ DAĞITIMI SAYILMASI

KVK’nun 13/1. maddesine göre, “Kurumlar, ilişkili kişilerle emsallere uygunluk ilkesine aykırı olarak tespit ettikleri bedel veya fiyat üzerinden mal ve hizmet alım ya da satımında bulunursa, kazanç tamamen veya kısmen transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü olarak dağıtılmış sayılır. Alım, satım, imalat ve inşaat işlemleri, kiralama ve kiraya verme işlemleri, ödünç para alınması ve verilmesi, ikramiye, ücret vb. ödemeleri gerektiren işlemler her hal ve şartta mal veya hizmet alım ya da satımı olarak değerlendirilir.”[2]

Bu kapsamda, ortaklarına borç para veren şirketler, örtülü kazanç dağıtımı yönünden herhangi bir yaptırımla karşılaşmamaları için “adatlandırma yöntemi” ile emsal faiz oranını esas almak suretiyle faiz hesaplayarak gelir kaydetmeleri gerekmektedir.

IV-ORTAKLARCA ŞİRKETLERDEN ALINAN BORÇ PARALARA YÜRÜTÜLEN FAİZ ÜZERİNDEN KDV UYGULAMASI

Vergi idaresine göre, ortaklara borç para verilemsi işlemi KDV’ye tabidir. Vergi idaresinin, bu şekilde gerçekleşen borç para verme işlemlerinin KDV’ye mi, yoksa BSMV’ye mi tabi tutulacağı konusunda genel tebliğ veya genel yazı ya da genelge düzeyinde yaptığı bir düzenleme bulunmamaktadır.

Konuyla ilgili olarak Maliye Bakanlığı tarafından verilen bir özelgede; “Bir sermaye şirketinin ortaklarına borç vermek suretiyle gerçekleştirdiği finans hizmetlerinin BSMV kapsamına girmediği, KDV’ye tabi tutulması gerektiği” hükümlerini içermektedir.[3]

Danıştay tarafından verilen bir kararda; “Ortaklarına cari hesap yoluyla borç para veren şirketlerin, bu işi mutad meslek halinde ve para kazanma amacıyla yapmaları nedeniyle BSMV'ye tabi tutulmaları mümkün değildir. Dolayısıyla ortaklara borç para verilmesi işlemi ticari faaliyet kapsamında KDV'ye tabi olup, borç verme işlemi nedeniyle tahakkuk ettirilen faiz tutarı üzerinden KDV hesaplanması gerekmektedir.” şeklinde karar verilmiştir.[4]

Yine, DVDDGK kararında ise konumuzla ilgili olarak KDV yönünden şöyle denilmiştir:“Davacı kurumun ortaklarına ödünç para vermesinin finansman hizmeti olduğundan bahisle, KDV’ye tabi tutularak tarhiyat yapılmasında”hukuka aykırılığın söz konusu olduğu ifadelerine yer verilmiştir. Kararın gerekçesinde ise, “Ortakların şirket işlerinin yürütülmesi amacıyla her zaman şirketten borç para almaları veya şirkete borç para vermeleri mümkün olup, ortakla şirket arasında bu şekilde sürekli hareket halinde işleyen ortaklar cari hesabının bulunması ve bu işlem için faiz yürütülmemesi ekonomik gereklere uygun ve iş yaşamının doğal akışı gereğidir.”ifadeleri yer almaktadır.[5]

DVDDGK’nun bu kararı ile bugüne kadar ortaklar cari hesabını işleyişi ile ilgili olarak yapılan incelemeler sonucunda öngörülen ve uygulamada istikrar kazanan görüşten farklı bir görüş ortaya çıkmış bulunmaktadır. Konunun bu yönden hukuki açıdan ayrıca incelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir.

Limited şirket ortağının şirketteki payını mal olarak almak suretiyle şirketten ayrılması durumunda bu işlem KDV’ye tabidir.[6]

Ortaklardan veya ortaklarla ilişkili olan kişilerden sipariş avansı adı altında alınan borcun örtülü sermaye haline gelmesi durumunda, bu borç nedeniyle hesaplanan veya ödenen faiz, kur farkı vb. kurum kazancının tespitinde gider olarak indirilemez.

Danıştay 3. Dairesince 5422 sayılı KVKK’nunda yer alan örtülü sermayeye ilişkin düzenlemeyle ilgili olarak verilen bir kararda, 5422 sayılı KVK’nun 16. maddesinde belirtilen örtülü sermayeye ilişkin koşulların hiçbirinin bulunmadığı bir durumda, mükellef kurum adına cezalı tarhiyat yapılamayacağı belirtilmiştir.[7]Kararda, sipariş avansı için alınan tutar 5422 sayılı KVK’nun 16. maddesinde belirtilen örtülü sermayeye ilişkin koşulların tamamının bulunması halinde, mükellef kurumun örtülü sermaye üzerinden faiz ödediğinin kabul edileceği ortaya çıkmaktadır.

Diğer yandan, ortaklarına borç para vermek suretiyle örtülü kazanç dağıtılması konusu kurumlar vergisi mükellefleri açısından değerlendirildiğinde, mutad meslek halinde yapılan bir ödünç para verme işi bulunmadığı ya da farklı bir ticari veya sınai faaliyet alanı bulunup gerçekte ödünç para verme yoluyla para kazanma amacı olmayan, aynı zamanda lehe aldığı bir para da bulunmayan şirketin, bu işlemleri nedeniyle BSMV mükellefi olmamaktadır.

KDVK’nun 1. maddesinin 1. fıkrasında, Türkiye’de yapılan ve maddede sayılan işlemlerin KDV’ye tabi olduğu belirtildikten sonra, 1. bentte, ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlere yer verilmiştir. Yasanın 2. ve 3. maddelerinde teslim sayılan işlemler 4. ve 5. maddelerinde ise, hizmet ve hizmet sayılan işlemler tanımlanmıştır. Anılan maddelere göre, KDV’nin, bir mal hareketine veya bir şeyi yapmak, işlemek, meydana getirmek, imal etmek, onarmak, temizlemek, muhafaza etmek, hazırlamak, değerlendirmek, kiralamak, bir şeyi yapmamayı taahhüt etmek gibi şekillerde gerçekleşen ya da vergiye tabi bir hizmetten, işletme sahibinin, personelinin veya diğer şahısların karşılıksız yararlanması şeklinde oluşan bir hizmete bağlı bir işleme dayandırıldığı görülmektedir.[8]

KVK’nun yukarıda yer verilen hükümler karşısında, ortaklarına borç para vermek suretiyle faiz geliri elde edilmesinin anılan kanun kapsamında ticari faaliyet olarak kabul edilmesi ve dolayısıyla söz konusu borç verme işlemi sonucu elde edilen faiz gelirlerinin KDV’ye tabi olması gerektiği anlaşılmaktadır.

Diğer taraftan; KVK’nun 13.Maddesindeki hükme, özellikle sermaye şirketleri ve bu şirketlerin ortakları açısından baktığımızda, limited, anonim ve eshamlı komandit şirketlerin ortaklarına emsallere uygunluk ilkesine aykırı fiyat veya bedel üzerinden yani, faizsiz veya düşük bir faizle ödünç para vermesi halinde kazancın tamamen veya kısmen transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü olarak dağıtılmış sayılacağı açıkça belirtilmektedir.[9]

Profesyonel yönetilen şirketlerde konunun önemine vakıf olduklarından bu hesapları kullanmak zorunda kaldıklarında ortakların çektiği paralara faiz tahakkuk ettirerek gelir kaydetmektedirler.

Firmanın, ana faaliyet konusu haricindeki muameleleri nedeniyle ortaklara, ferdi işletmelerde işletme sahibine bir yıl içinde ödenmesi öngörülmüş bulunan senetli ve adi borçları 331- Ortaklara Borçlar, bir yıldan uzun sürede ödenmesi öngörülmüş bulunan senetli ve senetsiz borçları ise 431- Ortaklara Borçlar hesaplarında takip edilmektedir.

V- ÖZET VE SONUÇ

a) 131 ve 231 kodlu hesaplar kullanılarak ortaklara borç para kullandırıldığında, ortak bu parayı nasıl ki banka veya bir finans kurumundan temin ettiğinde faiz ödüyorsa, işletme de ortaklarına kullandırdığı paralara faiz yürütülmeli ve hasılat olarak kayıt edilmelidir.

b) Öte yandan, aksi bir halde yani ortaklardan borç para alındığında her şeyden önce işletmenin dönem başındaki öz sermayesinin üç katını aşan kısmı örtülü sermaye sayılacaktır. Bunun yanı sıra işletme ortağından aldığı borç paralar için faiz hesaplamasa bile kullandığı paranın emsal faizi hesaplanarak ortaklar açısından Menkul Sermaye İradı olarak beyanı istenebilecektir. Bir borçlanma kanunen örtülü sermaye kapsamı dışına çıkarılabiliyor ancak bu transfer fiyatlandırması açısından bir istisna teşkil etmiyor. Ancak, her şeye rağmen 331 ve 431 hesaplara faiz yürütülüp yürütülmeyeceği Maliye Bakanlığı tarafından kesin ve net olarak açıklanması tespit edilmelidir.

c) Bilanço’nun Aktif ve Pasif’inde yer alan tüm hesaplar dikkate alınarak işletmenin sermaye ihtiyacı belirlenmeli, buna uygun sermaye artışı yapılarak 331 ve 431 hesaplar sıfırlanmalı ve varsa 131 ve 231 kodlu hesaplar hemen tahsil edilmelidir.

d) Gelir vergisine tabi teşebbüslerde ortaklar cari hesaplarının yasal bir önemi bulunmamaktadır. Bu işletmelerdeki teşebbüs sahibi veya ortaklar işletmenin parasını çekip kullanabilmektedirler. Ancak işletmeye devamlı olarak hesabı verilemeyen büyük miktarlarda para koymaları işletme sahip veya ortakları için problem ortaya çıkarabilmektedir. Bu gibi durumlara vergi incelemelerinde özellikle dikkat edilmektedir. Nazlı Gaye Alpaslan

http://www.hurses.com.tr/av-nazli-gaye-alpaslan/sirket-ortaklarinin-sirketlerinden-cektikleri-paralara-yurutulecek-faizlerin-kdvsi/haber-19837

--------------

[1] GÜNEŞ Şibli, “Vergi Uygulamalarında Genelde Yapılan Hatalar ve Özellikli Konular”, 2009, Kayseri SMMMO Yayını.

[2] KVK md.13/1.

[3] Maliye Bakanlığı’nın 20.2.1997 gün ve 2801 sayılı Özelgesi.

[4] Dnş. 4. D.nin, 24.05.2007 gün ve E:2006/542-K:2007/1741 sayılı kararları.

[5] DVDDGK’nun E:2002/631-K:2003/332 sayılı kararı

[6] Maliye Bakanlığı Özelgesi, 11.12.1985 gün ve 2601001-92005 sayılı Özelgesi. KIZILOT Şükrü, Danıştay Kararları ve Muktezalar, s.1303.

[7] Dnş. 3. D.nin, 30.06.1998 tarih ve E:1998/1304-K:1998/2685 sayılı kararı, KIZILOT Şükrü, Vergi Uyuşmazlıklarıyla İlgili Danıştay Kararları ve Özelgeler, Cilt 5, Yaklaşım Yayınları, Ankara, 2000, s.427

[8] GÜNEŞ Şibli, Temel Vergi Rehberi ve Revizyon, Süryay Yayınları, Mayıs 2011, s. 447-450.

[9] ÇAKMAK Şefik, “2008 Yılı Gelir ve Kurumlar Vergisi Beyanname Düzenleme Rehberi”, Ankara, Şubat, 2008, s. 320

(04.04.2018 tarih ve 331710 sayılı özelge)

Finansal kiralama sözleşmesinin başka bir finansal kiralama şirketine tüm hak ve yükümlülükleri ile devredilmesi işlemi, esas itibariyle finansal kiralamaya konu malın mülkiyetinin devri, dolayısıyla söz konusu malın satışı mahiyetinde olduğundan, bu işleme ilişkin olarak devir bedeli ve bu bedel üzerinden hesaplanan KDV’yi ihtiva edecek şekilde fatura düzenlenmesi gerekmektedir.

Ayrıca, tahakkuka ilişkin bir belge olan ve ödeme ile ilişkisi olmayan faturanın, malın teslimi veya hizmetin ifasını müteakip, ödeme yapılıp yapılmadığına bakılmaksızın yedi gün içinde düzenlenmesi gerekmektedir.

Cumartesi, 30 Haziran 2018 10:29

Yeni Gelir İdaresi Özelgeleri (2018/6)

1. Kurumlar Vergisi Kanunu

İştirak edilen şirkette yapılan bölünme nedeniyle iktisap edilen hisseler hangi bedelle değerlenir?

(06.03.2018 tarih ve 5759 sayılı özelge)

Vergi Usul Kanunu’nun 279. maddesinde, hisse senetlerinin alış bedeliyle değerleneceği hüküm altına alınmıştır.

Alış bedeli, bir iktisadi kıymetin satın alınması karşılığında ödenen veya borçlanılan bedeli ifade etmekte olup, sadece iktisadi kıymetin alış değerini kapsamakta, alışla ilgili diğer masrafları kapsamamaktadır.

Şirketin iştirakinin aktifinde iki tam yıldan uzun süredir bulunan iştirak hisselerinin bir kısmının yeni kurulan bir şirkete kısmi bölünme yoluyla devri ve karşılığında iktisap edilen hisselerin ortağa verilmesi neticesinde, şirket mevcut şirkete ilave olarak yeni şirkete de iştirak eder hale gelmektedir.

Yeni hisse edinimi için Vergi Usul Kanunu’nun 279. maddesine göre herhangi bir alış bedeli ödemesi söz konusu olmamakla birlikte, bölünen şirkete ilişkin iştirak bedeli, bu şirket bünyesinden kısmi bölünme yoluyla ortaya çıkan yeni şirkete de iştirak edilmesini sağlamaktadır.

Bu itibarla, kısmi bölünme işlemi öncesinde 245-Bağlı Ortaklıklar Hesabında yer alan bölünen şirkete ait iştirak bedelinin, bölünen şirket ve yeni iştirakin gerçek değerleri dikkate alınarak belirlenecek dağıtım oranına göre, bu iştirakler arasında dağıtılması gerekmektedir.

Banka aktifinde kayıtlı taşınmazların Hazineye ait taşınmazlarla trampa edilmesi halinde kazanç doğar mı?

(16.03.2018 tarih ve 116967 sayılı özelge)

Sahip olunan arsa ve binaların Hazineye ait arsayla trampa edilmesi iki ayrı işlem olup, kurum mülkiyetinden çıkan gayrimenkullerin devri satış hükmündedir. Bu kapsamda, trampaya konu edilen gayrimenkullerin devir/satış bedeli ile bunların envanter defterinde kayıtlı değerleri (birikmiş amortismanlar düşüldükten sonraki net defter değerleri) arasındaki farkın, devir/satış işleminin yapıldığı hesap döneminin kurum kazancına dahil edilmesi gerekir.

2. Katma Değer Vergisi Kanunu

Belediyeden satın alınan taşınmaza ilişkin ödemeler banka dekontuyla belgelendirilip, ödenen KDV bu belgeye dayanılarak indirim konusu yapılabilir mi?

(29.05.2018 tarih ve 209179 sayılı özelge)

Kurumlar vergisi mükellefiyeti bulunmayan belediyelerin katma değer vergisine tabi işlemleri ile ilgili olarak fatura düzenlemesi mümkün bulunmaktadır. Ancak, fatura düzenlenmemesi durumunda, bu işlemlerin tabi olunan ilgili mevzuata göre işlemin mahiyetini, miktarını göstermek üzere tanzim edilen belgelerle tevsik edilmesi gerekmektedir.

Buna göre, Belediyeden yapılan taşınmaz alımına ilişkin olarak, kurumlar vergisi mükellefiyetinin bulunmaması kaydıyla, Belediyenin fatura düzenleme zorunluluğu bulunmamakta olup, bu durumda adı geçen Belediye Başkanlığı tarafından, tabi olduğu mevzuata göre düzenleyeceği belgelerle işlemin tevsik edilmesi gerekmektedir.

Öte yandan, KDV mükelleflerinin kendilerine yapılan teslim ve hizmetlere ait katma değer vergisini indirim konusu yapabilmesi için, öncelikle bu işlemlere ilişkin katma değer vergisinin fatura ve benzeri belgelerle tevsik edilmesi ve bu belgelerin vergiyi doğuran olayın meydana geldiği takvim yılı içinde kanuni defterlere kaydedilmesi gerekmektedir.

Bu çerçevede, şirket tarafından alınan taşınmazın satışı karşılığında fatura düzenlenmemesi ve ödemenin banka kanalıyla yapılması durumunda, başvuru eki detay tahsilat raporu ve banka dekontunun, Vergi Usul Kanunu uyarınca fatura veya fatura yerine geçen belge kapsamında değerlendirilmesi ve vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu takvim yılı içinde kanuni defterlere kaydedilmesi şartıyla indirim konusu yapılabilmesi mümkün bulunmaktadır.

Finansal kiralama sözleşmesinin başka bir finansal kiralama şirketine devrinde KDV doğar mı?

(04.04.2018 tarih ve 331710 sayılı özelge)

Finansal kiralamaya konu edilmiş bir malın, başka bir finansal kiralama şirketine finansal kiralama sözleşmesinin tüm hak ve yükümlülükleri ile devredilmesi halinde, finansal kiralamaya konu malın mülkiyeti sözleşmenin devredildiği finansal kiralama şirketine geçtiğinden, bu işlemin satış olarak kabul edilmesi ve satış bedeli üzerinden söz konusu malın tabi olduğu oranda KDV hesaplanması gerekmektedir.

Öte yandan, Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu’nun 27. maddesinde sayılan şartların sağlanması ve sözleşmenin geçerliliğinin devamı koşuluyla, devralan finansal kiralama şirketi tarafından söz konusu malın sözleşmede anılan kiracıya kiralanması işlemi %1 oranında KDV’ye tabidir.

3. Vergi Usul Kanunu

Finansal kiralama sözleşmesinin başka bir finansal kiralama şirketine devrinde belge düzeni nasıl olmalıdır?

(04.04.2018 tarih ve 331710 sayılı özelge)

Finansal kiralama sözleşmesinin başka bir finansal kiralama şirketine tüm hak ve yükümlülükleri ile devredilmesi işlemi, esas itibariyle finansal kiralamaya konu malın mülkiyetinin devri, dolayısıyla söz konusu malın satışı mahiyetinde olduğundan, bu işleme ilişkin olarak devir bedeli ve bu bedel üzerinden hesaplanan KDV’yi ihtiva edecek şekilde fatura düzenlenmesi gerekmektedir.

Ayrıca, tahakkuka ilişkin bir belge olan ve ödeme ile ilişkisi olmayan faturanın, malın teslimi veya hizmetin ifasını müteakip, ödeme yapılıp yapılmadığına bakılmaksızın yedi gün içinde düzenlenmesi gerekmektedir.

4. Damga Vergisi Kanunu

Aynı taşınmazın yapı denetimi için iki farklı tarihte düzenlenen iki ayrı hizmet sözleşmesi için ayrı ayrı damga vergisi ödenmesi gerekir mi?

(03.11.2017 tarih ve 112194 sayılı özelge)

Özelge talep formu ve eklerinin incelenmesinden, arsa/arazi üzerine yapılacak yapının, firmanızca projelerinin incelenmesi, ruhsata ve eklerine uygun olarak yapılmasının denetlenmesi hizmeti ile ilgili olarak yapı sahibi ile sözleşme düzenlendiği ve damga vergisinin ödendiği, ancak yapı denetim mevzuatı gereği sistem üzerinde, denetimi yapılacak arsanın metrekare bilgilerinin güncellenmesi gerektiği, bunun üzerine ilgili idarenin bilgisi ve isteği doğrultusunda sözleşmenin iptal edildiği ve önceki sözleşme hükümlerinde hiçbir değişikliğe gidilmeden yeni bir sözleşme düzenlendiği belirtilerek, yeni düzenlenen sözleşmenin de damga vergisine tabi tutulup sorulmaktadır.

Bir kâğıdın damga vergisine tabi tutulabilmesi için kâğıdın hukuken tekemmül etmiş ve herhangi bir hususu ispat veya belli edecek nitelik kazanmış olması gerekmekte olup, imzalanmak suretiyle tekemmül eden bir kâğıdın daha sonra hükmünden yararlanılmaması o kâğıdın bir hususu ispat veya belli edebilecek belge olma vasfını ortadan kaldırmayacaktır.

Özelge talep formu ekinde yer alan sözleşmelerin incelenmesinden, arsa/arazi üzerine yapılacak yapının projelerinin incelenmesi, ruhsata ve eklerine uygun olarak yapılmasının denetlenmesi hizmeti ile ilgili olarak yapı sahibi ile sözleşme düzenlendiği, hizmetin süresinin sözleşmenin imzalandığı tarihten yapı kullanma izninin alındığı tarihe kadar geçen süre olduğu ve damga vergisinin ödendiği; daha sonra yapılan sözleşmede ise, daha önce yapılan sözleşmeye herhangi bir atıf yapılmadığı, hizmetin süresinin sözleşmenin imzalandığı tarihten yapı kullanma izninin alındığı tarihe kadar geçen süre olduğu, kontrol elamanının değiştiği, yapılan değişiklikler kısmına yeni bilgiler ilave edildiği dikkate alındığında yeni bir sözleşme olarak düzenlendiği anlaşılmaktadır.

Bu açıklamalar çerçevesinde, 2016 ve 2017’de iki ayrı tarihte imzalanan sözleşmelerin ayrı ayrı ihtiva ettiği hizmet bedeli üzerinden Damga Vergisi Kanununa ekli (1) sayılı tablonun I/A-1 bölümüne göre nispi damga vergisi hesaplanması gerekmektedir.

5. Gider Vergileri Kanunu

Banka aktifinde kayıtlı taşınmazların Hazineye ait taşınmazlarla trampa edilmesi halinde BSMV doğar mı?

(16.03.2018 tarih ve 116967 sayılı özelge)

Bankaların her ne şekilde olursa olsun yapmış oldukları bütün muameleler sonucu lehlerine almış oldukları her türlü paralar BSMV’ye tabidir.

Buna göre, Bankanın aktifinde kayıtlı olan taşınmazların Hazineye ait arsayla Milli Emlak Genel Müdürlüğü ile trampa edilmesi işlemi satış hükmünde olduğundan, yapılan gayrimenkul satışı dolayısıyla lehe alınan paraların BSMV’ye tabi tutulması gerekmektedir. Söz konusu satış işleminde BSMV matrahı Banka aktifinde kayıtlı olan gayrimenkullerin satış bedellerinden birikmiş amortismanlar ve varsa enflasyon düzeltme farklarının dikkate alınması suretiyle hesaplanacak olan kayıtlı değerleri düşülerek bulunacak tutardır. Vergiportali.com

Yukarıda özetlenen özelgeler ile diğer çok sayıda özelgenin tam metnine www.gelirler.gov.tr internet adresinin mevzuat bölümünden ulaşabilirsiniz.

Sigaranın vergilendirilmesinde sistem değişti, nispi vergi yüzde 65.25'ten yüzde 63'e düştü. 3 ayrı vergiden birinde oran düştü, ikisinde arttı. Maktu vergi ve asgari maktu vergi arttı.

Resmi Gazete'nin bugünkü sayısında yayımlanan Bakanlar Kurulu Kararı ile Özel Tüketim Vergisi Kanunu'na ekli 3 sayılı listenin "B" cetvelinde yer alan tütün ürünlerinin vergilendirilmesinde politika değişikliğine gidildi.

Maliye Bakanı Naci Ağbal söz konusu kararla ilgili yaptığı bilgilendirmede, "Nispi vergi, maktu vergi ve asgari maktu vergiden oluşan vergi yapısında nispi verginin ağırlığı azalırken, maktu vergi ve asgari maktu verginin ağırlığı artırılmıştır. Tütün ürünlerinde nispi vergi yüzde 2,25 puan indirilirken, maktu vergi ve asgari maktu vergi tutarları 0,96 ila 9,5 kuruş aralığında arttırılmıştır. Vergi yapısında yapılan bu değişiklik, ileriye yönelik fiyat artışı ve enflasyon baskılarını azaltmanın yanı sıra, vergi kaynaklı fiyat artış çarpanının aşağıya gelmesini de sağlayacaktır" şeklinde konuştu.

"Düzenlemenin bütçeye maliyeti sınırlı"

Bakan Ağbal, diğer ülke uygulamaları da incelendiğinde, tütün ürünleri üzerinden alınan nispi vergi ve maktu vergilerin yapısı noktasında atılan adımın, uluslararası alanda öne çıkan vergileme yapısı ile uyumlu hale gelen bir patikaya başlangıç oluşturduğunu aktardı.

Enflasyonun kontrol altına alınması ve aşağı çekilmesinin en önemli önceliklerinden biri olduğunu vurgulayan Ağbal, "Yapılan bu düzenleme, 'Maliye politikası para politikasına güçlü destek verecektir' yaklaşımımızın somut adımlarından birini oluşturmaktadır." dedi.

Söz konusu düzenlemenin maliyetine ilişkin de bilgi veren Ağbal, "Yapılan düzenlemenin bu yıl bütçesine maliyet etkisi sınırlı olup, tahminlerimize göre 150 milyon lira civarında olacaktır." diye konuştu. Dünya Gazetesi

Ülkemizde 10-16 Mayıs tarihleri arası, Engelliler Haftası olarak kutlanmakta ve bu özel günlerde, engelli vatandaşlarımızın sorunları ile birlikte mevcut yasalarımızda sağlanan haklar konusunda kamuoyu bilgilendirilmeleri yapılarak farkındalık oluşturulmaktadır. Ayrıca engelli bireyler ekonomik ve sosyal bakımdan koruma altına alınması gereken gruplar olup sosyal ve ekonomik şartları daha iyi hale getirme amaçlı birçok düzenleme yapılmaktadır. Bu düzenlemelerden biri de 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 31'inci maddesi gereği, engelli bireylerin Vergi İndirim Belgesi ile birlikte ücretlerinde, gelir vergisi avantajı sağlanmasıdır.

Engelli indiriminden kimler yararlanabilir?

193 Sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 31'inci maddesi ile birlikte çalışma gücünün asgarî %80'ini kaybetmiş bulunan hizmet erbabı birinci derece engelli, asgarî %60'ını kaybetmiş bulunan hizmet erbabı ikinci derece engelli, asgarî %40'ını kaybetmiş bulunan hizmet erbabı ise üçüncü derece engelli sayılmakta ve engelli dereceleri itibariyle belirlenen aylık tutarlar, hizmet erbabının ücretinden indirilmektedir. Ayrıca 89 uncu maddesinin birinci fıkrasının 3 numaralı bendinde de serbest meslek faaliyetinde bulunan veya basit usulde vergilendirilen engelliler ve bakmakla yükümlü olduğu engelli kişi bulunan serbest meslek erbabı ile hizmet erbabı kişilerin gelirlerin/ücretlerinden de 31 inci maddede yer alan esaslara göre indirim yapılmaktadır. Buna göre;

- Ücretle çalışan engelli bireyin kendisi,
- Bakmakla yükümlü olduğu eşi veya çocuğu engelli olan hizmet erbabı ve serbest meslek erbabı,
- Basit usule tabi mükellefler ile serbest meslek erbabı kişiler, vergi indiriminden yararlanabilmektedir.
Başvuru hangi kuruma yapılmalıdır?
İndirimden yararlanmak isteyen hizmet erbabı, nüfus cüzdanı fotokopisi ve çalıştığı işyerinden alacağı ve işveren tarafından düzenlenen hizmet erbabı olduğunu gösterir belge veya dilekçe ve varsa ilgili diğer belgeler (sağlık raporu vs) ile birlikte çalışılan işyerinin bağlı olduğu Vergi Dairesi Müdürlüğü'ne/Deftardarlıklara/Mal Müdürlüğü'ne başvurmalıdır.

Çalışan engellinin hastaneye sevk işlemleri ve Merkez Sağlık Kurulu Kararı

Yapılan başvuru üzerine Vergi Dairesi Müdürlüğü'ne/Deftardarlıklara/Mal Müdürlüğü hizmet erbabı, Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik'te belirtilen hastanelerden en yakın olana sevk edilerek yetkili sağlık kuruluşunca rapor düzenlenip sağlık kurulu kararı verilmektedir. Bu karar hizmet erbabının bağlı olduğu yerdeki İl Defterdarlığı'na ve buradan da Maliye Bakanlığı Gelirler Genel Müdürlüğü'ne gönderilmektedir. Yetkili sağlık kuruluşları tarafından düzenlenen sağlık kurulu raporları, Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı Merkez Sağlık Kurulu'nca incelenerek karara bağlanmakta ve çalışma gücünü hangi oranda kaybettiği bu Kurul’da belirlenmektedir. Ardından bu karar, Vergi Dairesi Müdürlüğü'ne/Deftardarlıklara/Mal Müdürlüğü'ne gönderilmektedir. İlgili müdürlükler, raporlarda belirlenen derecelerine göre hizmet erbabının Gelir Vergisi Kanunu'nun 31'inci maddesinde belirtilen özel indirim miktarlarında engelli indiriminden yararlandırılmaları gerektiği çalıştığı işyerine yazıyla bildirilmektedir.

İndirimden yararlanamayacak kişiler

Ücretlerinden gelir vergisi indirimi söz konusu olduğundan çalışmayan engelliler vergi indirimi için başvurumazlar. Ayrıca serbest meslek erbabı veya basit usul mükellefiyeti olmayanlar da bu indirimden faydalanamazlar.

Engelli derecesine karşı itiraz

Yetkili sağlık kuruluşları tarafından düzenlenen sağlık kurulu raporları, Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı Merkez Sağlık Kurulu'nca incelenerek karara bağlanmakta ve dolayısıyla engelli derecesiyle ilgili yapılacak itirazlar da yine aynı Kurul’a yapılması gerekmektedir.

2018 yılı asgari ücretle çalışan engellinin net ücret hesaplaması

Engellilik indirimi, 2018 yılında Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı'nca 29.12.2017 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanan 302 seri nolu Gelir Vergisi Genel Tebliği'nde, birinci derece engelliler için 1000 TL, ikinci derece engelliler için 530 TL, üçüncü derece engelliler için 240 olarak belirlenmiştir. Buna göre bekar ve çocuksuz çalışanın asgari geçim indirimi dahil (AGİ 152,21 TL) 1603,12 TL net asgari ücret aldığı dikkate alınıp %15 vergi dilimi üzerinden yapılan hesaplamada;

- Birinci derece engelli çalışan; 1000 X %15=150 TL ek ödeme alabilecek olup bekar ve çocuksuz engelli çalışana, AGİ tutarının hesaplanan gelir vergisi tutarını aşamayacağından 108,76 TL lik kısmı dikkate alındığında 1559,67 + 150 = 1709,67 TL net asgari ücret ödenmelidir.
- İkinci derece engelli çalışan; 530 X %15=79,5 TL ek ödeme alabilecek olup bekar ve çocuksuz engelli çalışana 1603,12 + 79,5 = 1682,62 TL net asgari ücret ödenmelidir.
- Üçüncü derece engelli çalışan; 240 X %15=36 TL ek ödeme alabilecek olup bekar ve çocuksuz engelli çalışana 1603,12 + 36 = 1639,12 TL net asgari ücret ödenmelidir.

Vergi indiriminden emekli olma durumu

En az %40 oranında çalışan engelli durumunda olan kişiler, yaş şartını beklemeden erken emekli olabilmektedirler. Bunun için sigorta başlangıç tarihine göre sigortalılık süresi ve prim gün sayısını sağlamaları gerekli olup buna ilişkin iş ve işlemler Sosyal Güvenlik Kurumu'nca yürütülmektedir. Muhammet Asa

https://www.dunya.com/kose-yazisi/calisan-engelliler-icin-vergi-indirim-ve-emeklilik-avantaji/420869

30 Haziran 2018 tarihli Resmi Gazete

Sayı: 30464

Karar Sayısı : 2018/11999

Ekli Kararın yürürlüğe konulması; Maliye Bakanlığının 27/6/2018 tarihli ve 83484 sayılı yazısı üzerine, Bakanlar Kurulu’nca 27/6/2018 tarihinde kararlaştırılmıştır.

Recep Tayyip ERDOĞAN

CUMHURBAŞKANI

27/6/2018 TARİHLİ VE 2018/11999 SAYILI KARARNAMENİN EKİ KARAR

MADDE 1– (1) Bu Karar, 6/6/2002 tarihli ve 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununun 12 nci maddesi uyarınca, bazı malların özel tüketim vergisi oran ve tutarlarının yeniden tespit edilmesi amacıyla hazırlanmıştır.

MADDE 2– (1) 4760 sayılı Kanuna ekli (III) sayılı listenin (B) cetvelinde yer alan bazı malların vergi oranları ile asgari maktu ve maktu vergi tutarları aşağıdaki şekilde belirlenmiştir.

(III) SAYILI LİSTE (B) CETVELİ

G.T.İ.P. NO Mal İsmi Vergi

Oranı

(%)

Asgari

Maktu

Vergi

Tutarı

(TL)

Maktu

Vergi

Tutarı

(TL)

2402.20 Tütün içeren sigaralar 63 0,2800 0,4200
2402.90.00.00.00 Diğerleri

-Tütün yerine geçen maddelerden yapılmış sigaralar

63 0,2800 0,4200
24.03 Diğer mamul tütün ve mamul tütün yerine geçen maddeler; “homojenize” veya yeniden tertip edilmiş tütün; tütün hülasa ve esansları https://goo.gl/RkqgJX

(2403.11.00.00.00, 2403.19.10.00.19, 2403.19.90.00.19, 2403.91.00.00.00, 2403.99.10.00.00, 2403.99.90.00.00 hariç)

63 0,2800 0,4200
2403.11.00.00.00 Bu faslın 1 nolu alt pozisyon notunda belirtilen nargile tütünleri 63 0,0729 0,4200
2403.19.10.00.19 Diğerleri (Net muhtevası 500 gr.ı geçmeyen ambalajlarda olanlar) 63 0,0729 0,4200
2403.19.90.00.19 Diğerleri (Net muhtevası 500 gr.ı geçen ambalajlarda olanlar) 63 0,0729 0,4200
2403.99.10.00.00 Enfiye ve çiğneyeme mahsus tütün 63 0,2800 0,4200

(2) 4760 sayılı Kanunun 12 nci maddesinin (3) numaralı fıkrası hükmü, bu maddenin birinci fıkrasında vergi oran ve tutarları yeniden tespit edilen mallar ile 4813.10.00.80.00 G.T.İ.P. numaralı malın asgari maktu ve maktu vergi tutarları hakkında, 2018 yılı Temmuz-Aralık dönemi ve 2019 yılı Ocak-Haziran dönemi için uygulanmaz.

MADDE 3- (1) Bu Karar yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

MADDE 4- (1) Bu Karar hükümlerini Maliye Bakanı yürütür.

Sahte fatura düzenleme/kullanma fiili vergi kanunları bakımından bir takım yaptırımları gerektirmekle birlikte ceza yargısı anlamında da bir suç teşkil etmektedir. Dolaysıyla olayın, idari yargı (vergi yargılaması) boyutunun yanında adli yargı boyutu da bulunmaktadır. Bu nedenle mükelleflerin parasal cezaların dışında hürriyeti bağlayıcı cezalarla da karşılaşmamaları için dikkat etmeleri gerekir.

213 sayılı VUK’ un “Kaçakçılık Suçları ve Cezaları” başlıklı 359. Maddesinde “Defter, kayıt ve belgeleri tahrif edenler veya gizleyenler veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenleyenler veya bu belgeleri kullananlar,

Hakkında on sekiz aydan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Varlığı noter tasdik kayıtları veya sair suretlerle sabit olduğu halde, inceleme sırasında vergi incelemesine yetkili kimselere defter ve belgelerin ibraz edilmemesi, bu fıkra hükmünün uygulanmasında gizleme olarak kabul edilir. Gerçek bir muamele veya duruma dayanmakla birlikte bu muamele veya durumu mahiyet veya miktar itibariyle gerçeğe aykırı şekilde yansıtan belge ise, muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belgedir.” Hükmü yer almıştır.

Bu hükme göre sahte fatura sahte belge düzenleme/kullanma kaçakçılık suçu olarak kabul edilmektedir.

Mükelleflerin kaçakçılık suçu nedeniyle ceza almamaları için adli yargı yerlerindeki savunmaları çok önemlidir. Bu savunmada, bilerek sahte fatura kullanılmadığı, alım ve satımlarının gerçek olduğu, banka yoluyla ödeme yapıldı ise buna dair tüm kanıtların sunulması gerekir.

Öte yandan, 213 sayılı VUK’ un “Bazı Kaçakçılık Suçlarının Cezalandırılmasında Usul” başlıklı 367. Maddesinde,

“Yaptıkları inceleme sırasında 359 uncu maddede yazılı suçların işlendiğini tespit eden Vergi Müfettişleri ve Vergi Müfettiş Yardımcıları tarafından ilgili rapor değerlendirme komisyonunun mütalaasıyla doğrudan doğruya ve vergi incelemesine yetkili olan diğer memurlar tarafından ilgili rapor değerlendirme komisyonunun mütalaasıyla vergi dairesi başkanlığı veya defterdarlık tarafından keyfiyetin Cumhuriyet başsavcılığına bildirilmesi mecburidir.

359 uncu maddede yazılı suçların işlendiğine sair suretlerle ıttıla hasıl eden Cumhuriyet başsavcılığı hemen ilgili vergi dairesini haberdar ederek inceleme yapılmasını talep eder.

Kamu davasının açılması, inceleme neticesinin Cumhuriyet başsavcılığına bildirilmesine talik olunur.

359 uncu maddede yazılı suçlardan dolayı cezaya hükmedilmesi, vergi ziyaı cezası veya usulsüzlük cezalarının ayrıca uygulanmasına engel teşkil etmez.

Ceza mahkemesi kararları, bu Kanunun dördüncü kitabının ikinci kısmında yazılı vergi cezalarını uygulayacak makam ve mercilerin işlem ve kararlarına etkili olmadığı gibi, bu makam ve mercilerce verilecek kararlar da ceza hâkimini bağlamaz.” Hükmüne yer verilmiştir.

Bu hükme göre, mükelleflerin kaçakçılık suçundan cezalandırılmasına yönelik özel bir usuli düzenleme getirilmiş olup, Cumhuriyet Savcılığına yapılacak bildirimlerde bu usule uyulması gerekir. Şayet, bu usule uyulmaz ise mükellefin cezalandırılması mümkün değildir. Bu iddianın, adli yargı dava aşamasında mutlaka ileri sürülmesi gerekmektedir. Nitekim bu doğrultudaki Yargıtay Ceza Dairesi kararı aşağıda yer almıştır.

21. Ceza Dairesi 2016/7676 E. ,  2017/1507 K.

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : 213 Vergi Usul Kanunu’na muhalefet
HÜKÜM : Sanık …: Beraat
Sanık …: Mahkumiyet

213 sayılı Vergi Usul Kanununun “bazı kaçakçılık suçlarının cezalandırılmasında usul” başlıklı 367. maddesinin birinci fıkrası “(Değişik fıkra: 23/07/2010-6009 S.K/13.md.) Yaptıkları inceleme sırasında 359 uncu maddede yazılı suçların işlendiğini tespit eden Vergi Müfettişleri ve Vergi Müfettiş Yardımcıları ile stajyer gelirler kontrolörleri tarafından ilgili rapor değerlendirme komisyonunun mütalaasıyla doğrudan doğruya ve vergi incelemesine yetkili olan diğer memurlar tarafından ilgili rapor değerlendirme komisyonunun mütalaasıyla vergi dairesi başkanlığı veya defterdarlık tarafından keyfiyetin Cumhuriyet Başsavcılığına bildirilmesi mecburidir” hükmü bulunmaktadır.


Somut olay açısından; sanık hakkında 2005,2006 ve 2007 takvim yıllarında sahte fatura düzenlemek suçu ile ilgili olarak inceleme yapan Vergi Denetmeni ……. tarafından düzenlenen vergi suçu raporuna istinaden, Vergi Dairesi Başkanı 09.12.2010 tarihli mütalaa ile doğrudan doğruya suç duyurusunda bulunulduğunun anlaşılması karşısında, yukarıda bahsedildiği üzere 09.12.2010 tarihi itibariyle rapor değerlendirme komisyonunun mütalaasının zorunlu olduğu gözetilmek suretiyle, durma kararı verilerek 213 sayılı VUK’ un 367. maddesi gereğince usulüne uygun şekilde mütalaa alınıp dava şartı yerine getirtildikten sonra yargılamaya devamla hüküm kurulması gerektiğinin gözetilmemesi, https://versav.org.tr

Cuma, 29 Haziran 2018 15:48

10 Soruda İşverene İlave Destek

Bakanlar Kurulunun 9 Nisan 2018 tarihli ve 2018/11668 sayılı Kararı çerçevesinde, 7103 sayılı Yasa ile 100 TL destek uygulaması getirildi. Bu yazımızda destek uygulamasına ilişkin merak edilen soruları cevaplayacağız.

1) Asgari Ücret Desteği hangi ayları kapsayacak?
 Asgari Ücret Desteği, 2018 yılı Ocak-Eylül dönemini kapsayacak şekilde uygulanacaktır.

2) Destekten hangi sigortalılar ne miktarda yararlanacak?
Destekten uzun vadeli sigorta kollarına (malullük, yaşlılık ve ölüm sigortası) tabi olan sigortalılardan, prime esas günlük kazancı 120 TL ve altında olanlar yararlanabilecekler. Toplu iş sözleşmesi kapsamındaki işyerlerinde ise bu uygulama prime esas günlük kazanç sınırı 180 TL ve altında olan sigortalıları kapsıyor. Asgari ücret desteğiyle sağlanacak indirim tutarı, ilgili ayda verilecek aylık prim ve hizmet belgesindeki/muhtasar ve prim hizmet beyannamesindeki prim ödeme gün sayısının 3,33 TL ile çarpımı suretiyle hesaplanacak ve takip eden ay/aylarda doğacak sigorta prim borçlarından mahsup edilecektir.

3) Destekten yararlanma şartları neler?

  • Aylık prim ve hizmet belgelerinin veya muhtasar ve prim hizmet beyannamelerinin yasal süresinde SGK'ya verilmesi,
  • İşverenin, SGK'ya prim, idari para cezası ile bunlara ilişkin gecikme cezası ve gecikme zammı borcunun bulunması,
  • 2018 Yılı Ocak ila Eylül ayları/dönemlerinde işyerinde çalışan işçilerin SGK'ya eksik bildirilmemesi veyahut primi esas kazancın eksik bildirmemesi,

gerekiyor.

4) 01.01.2018 tarihinden önce tescil edilmiş işyerlerinde desteğe esas gün ve kazançlar nasıl belirlenir?
01.01.2018 tarihinden önce tescil edilmiş işyerlerine ilişkin prim ödeme gün sayısı hesaplanırken; 2017 yılının aynı ayında uzun vadeli sigorta kollarını içeren belge türlerinden ve günlük prime esas kazancı 120 TL ve altında bildirilen sigortalıların toplam prim ödeme gün sayılarını geçmemek üzere, cari ayda uzun vadeli sigorta kollarını içeren belge türlerinden bildirilen sigortalıların toplam prim ödeme gün sayıları esas alınacaktır. Toplam prim ödeme gün sayısı 3,3 TL ile çarpılarak aylık destekten yararlanılacak tutar bulunuyor. Örneğin;  2017 yılı Ocak ayında 5510 sayılı kanun kapsamında 1 numaralı belge türünde prim ödeme gün sayısı 200 gün bildirilmişse, 2018 yılının Ocak ayında 200 gün üzerinden gerekli hesaplamalar yapılacak; 200x3.3=660 TL tutarında destek uygulanacaktır. Burada dikkat edilmesi gereken husus, 2018 yılı Ocak ayında uzun vadeli prim ödeme gün sayısı 200'den fazla olsa dahi destek açısından 200 gün dikkate alınarak hesaplama yapılacaktır. 2018 yılı Ocak ayındaki toplam prim ödeme gün sayısı, 2017 yılının aynı ayındaki prim ödeme gün sayısının altında olması durumunda ise 2018 yılı Ocak ayındaki prim ödeme gün sayısı esas alınarak hesaplama yapılacaktır.


5) 2017 yılının aynı ve müteakip aylarında bildirimde bulunulmamış veya bildirimde bulunulmuş olmasına rağmen "0" gün "0" kazanç bildirilmiş olması halinde uygulama nasıl olacak?
İşçilik bildirimlerinin uzun vadeli sigorta kollarına ilişkin belge türleri dışında yapılmış olması halinde, ilgili ayı takip eden ilk bildirim yapılmış dönemin aylık prim ve hizmet belgesindeki/muhtasar ve prim hizmet beyannamesindeki bildirimler esas alınacaktır. Takip eden ay/aylarda da bildirim yapılmamış olması halinde, bildirim yapılmayan dönemler hakkında ilk defa 2018 yılında tescil edilmiş işyeri gibi işlem yapılacaktır.


6) 01.01.2018 tarihinden sonra ilk defa açılan işyerleri için uygulama farklılığı var mı?
2018 yılında tescil edilmiş veya edilecek olan işyerleri bakımından bir önceki yılın baz alınacak aynı döneminde işyeri kanun kapsamında olmadığından, uzun vadeli sigorta kollarına (malullük, yaşlılık ve ölüm sigortası) tabi olan sigortalılar için verilen aylık prim ve hizmet belgeleri/muhtasar ve prim hizmet beyannameleri ile bildirilen tüm sigortalıların prim ödeme gün sayıları esas alınacaktır. Bu kapsamdaki işyerleri için prime esas kazanç alt sınırı ve üst sınırları arasında bildirilen tüm sigortalıların prim ödeme gün sayıları hesaplamada esas alınacaktır.


7) 2018 Ocak-Nisan geçmiş dönem Asgari Ücret Desteği nasıl uygulanacak?
2018 Ocak-Nisan dönemine ilişkin SGK'ca hesaplanan destek tutarı, 2018/Mayıs ayından kaynaklı sigorta prim borçlarından tek seferde mahsup edilecek, mahsup işleminden sonra kalan tutar olması durumunda takip eden aydaki borçtan mahsup edilecektir.


8) Asgari Ücret Desteğinde prim iadesi mümkün mü?
Asgari ücret desteğiyle sağlanacak indirim tutarı, ilgili dönemi takip eden ay/aylardan doğan sigorta prim borçlarından mahsup edilecektir. İşverenin 30.11.2018 tarihine kadar mahsup edilecek prim borcunun olmaması durumunda, alacaklı olduğu tutar, işverenin SGK'da tescilli başka işyerlerinin sigorta primi ile idari para cezasına mahsup edilecektir. Mahsup edilecek başka borcunun olmaması durumunda ise iade işlemi gerçekleştirilecektir.


9) Sigorta primleri devlet tarafından karşılanıyorsa (teşviklerden yararlanma durumunda) Asgari Ücret Desteği olacak mı?
İşverenin teşvikler (6111, 6645 vs.) kapsamında yararlandığı indirimlerden sonra kalan tutar Asgari Ücret Desteğine tabi olacaktır.


10) Ev Hizmetlerinde çalıştırılanlar Asgari Ücret Desteğinden yararlanabilecek mi?
Bildirilen beyan gün sayısı ile beyan edilen prime esas günlük kazanç 120,00 TL ve altında olması koşuluyla destekten yararlandırılacaklardır. İsmail Sevinç https://kpmgvergi.com

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • İTUS, HİS , ATU KAPSAMINDA KDV İADE HADLERİ İndirimli Teminat Uygulama Sistemi ( İTUS) Hızlandırılmış İade Sistemi (…
  • Araç Alım Satımlarında Yeni Dönem Başlıyor, Trafik Sigortasında 15 Gün Kuralı Kalkıyor Böylece araç alım satımlarında trafik sigortası kaynaklı sorunlar ortadan kalkacak…
  • Sahte Sigortalıların Emeklilikleri İptal Mi Ediliyor? SGK, yapay zekâdan yararlanarak tespitleri yapıyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik…
Top