Mehmet Özdoğru
KİT’ ler Kadroya Nasıl Geçecek?
Kamu İktisadi Teşebbüslerinin (KİT) dışındaki kamu kurumları ve belediyelerde çalışan taşeron işçilerinin kadroya geçişleri 2018 yılı Nisan ayında tamamlanmıştı. KİT’lerde çalışan taşeron işçilerininde kadroya geçişleri için çalışmalar yapılacağı yetkililer tarafından dile getirilmişti. Bununun sonucu olarak taşeron işçilerinin kadroya geçişi ile ilgili hususlar 30 Haziran 2017 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Bakanlar Kurulunun 2018/11991 sayılı kararı ile düzenlendi. Bu düzenlemeden yaklaşık 70 bin KİT çalışanının yararlanacağı tahmin ediliyor. Konuyu soru cevap şeklinde ayrıntılarıyla açıklayalım.
Soru: Taşerona geçişte hangi tarih ve ne kadar süre çalışma esas alınacak?
Cevap: Taşerondan kadroya geçişte 4 Aralık 2017 tarihi itibariyle taşeronda/alt işverende en az iki yıl kesintisiz olarak çalışmış olanlardan halen çalışıyor olanlar kadroya geçecek.
İki yıllık sürenin hesabına yıllık izin, doğum izni, askerlik ve toplamda 30 günü geçmeyen kesintiler dahil edilmeyecek.
Soru: Kadroya geçiş ne zaman tamamlanacak?
Cevap: Kadroya geçiş bu yıl sonuna (31.12.2018)kadar tamamlanacak.
Soru: Kadroya geçişte sınav yapılacak mı?
Cevap: Kadroya geçişte yazılı ve/veya sözlü ya da uygulamalı sınav yapılacak.
Soru: Sınav konuları neler olacak?
Cevap: Sınavın yapılması ve konularıyla ilgili usul ve esasları yönetim kurulları belirleyecek.
Soru: Kimler kadroya geçemeyecek?
Cevap:Herhangi bir sosyal güvenlik kurumundan emeklilik, yaşlılık veya malullük aylığı almaya hak kazanmış olanlar kadroya geçemeyecek.
Soru: Kadroya geçişte yaş sınırı ve eğitim şartı aranacak mı?
Cevap: Kadroya geçişte yaş sınırı ve eğitim şartı aranmayacak.
Soru: işçilerle ilgili kadroya geçiş için başka şartlar var mı?
Cevap: Kadroya geçecek işçilerin 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa gereğince aşağıdaki şartlara sahip olması gerekiyor.
Türk Vatandaşı olmak,
Kamu haklarından mahrum bulunmamak,
Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına ya da affa uğramış olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmamak.
Askerlik durumu itibariyle; askerlikle ilgisi bulunmamak, askerlik çağına gelmemiş bulunmak, askerlik çağına gelmiş ise muvazzaf askerlik hizmetini yapmış yahut ertelenmiş veya yedek sınıfa geçirilmiş olmak,
657 sayılı Kanunun 53 üncü maddesi hükümleri saklı kalmak kaydı ile görevini devamlı yapmasına engel olabilecek akıl hastalığı bulunmamak.
Güvenlik soruşturması ve/veya arşiv araştırması yapılmış olmak.
Soru: Kadroya geçecek işçilerden feragat alınacak mı?
Cevap: Çalışmış olduğu idarelere bağlı yerlerde iş sözleşmesinden kaynaklanan hususlarla ilgili açmış olduğu davalardan feragat ettiğine dair yazılı belge vermeleri gerekiyor. Ayrıca diğer haklarına ilişkin sulh sözleşmesi yapmayı kabul etmeleri gerekiyor. Arif Temir
http://www.gunes.com/yazarlar/arif--temir/ktler-kadroya-nasil-gececek-888214
Sağlık Primi Ödemek Emekli Maaşını Etkilemez.
Emeklilik yaşımı bekliyorum sadece sağlık primi ödüyorum. Ödediğim sağlık primleri alacağım emekli aylığını etkiler mi? 5...177148 Nolu SMS
Sadece sağlık primi ödüyorsanız yani emekli değilseniz, herhangi bir işte çalışmıyor, ticari veya tarımsal faaliyette bulunmuyor, isteğe bağlı sigorta ödemiyor ve işsizlik sigortası parası almıyorsanız zorunlu Genel Sağlık Sigortası Primi ödüyorsunuz demektir. Zorunlu GSS primi ödeyenler sağlık yardımı alabilirler ancak ödenen bu primlerle emekli olamayacakları gibi bu primlerin emekliliğe olumlu ya da olumsuz etkisi olmaz. Yani zorunlu olarak GSS ödeyenler ödedikleri sağlık primleri emeklilikte geçerli değildir.
İşe giriş tarihim 15.09.2002, tam zamanlı olarak haftada beş iş günü çalışıyorum. Emeklilik tarihim nedir? 5...877309 nolu SMS
SSK şartlarına tabi olarak 15 yıl, 3600 prim günden emekli olabilmek için işe giriş tarihinizin 08.09.1999 tarihinden önce olması gerekmektedir.
Çünkü bu tarihten sonra işe başlayanlar yaştan emekli olabilmeleri için 25 yıl sigortalılık süresi, kadın ise 58, erkek ise 60 yaş ve en az 4500 prim gün sigorta ödemiş olmaları şartıyla emekli olabilmektedirler. Yine 8.09.1999 tarihinden sonra işe başlayıp tam emekli olabilmek için kadın ise 58, erkek ise 60 yaş ve 7000 prim günü ödemiş olmak gerekmektedir.
Dolayısı ile sizinde girişiniz 2002 yılı olduğundan yukarıda saydığım şartlara tabisiniz. Ayrıca hatırlatmak isterim ki; 08.09.1999 tarihinden sonra işe başlayanlar 15 yıl, 3600 prim günle emekli olamadıkları gibi yine 15 yıl ve 3600 prim günü ödeyip kendi isteğiyle istifa ederek işten ayrılarak tazminat hakkına da sahip olamıyorlar. Bunu da hatırlatmak istedim.
NE ZAMAN EMEKLİ OLURUM?
10.04.1965 doğumluyum, sigorta başlangıcım 01.05.1995 tarım Bağ-Kur, 01.03.2011'den sonra da esnaf Bağ-Kur'undan devam etmekteyim. Acaba ne zaman emekli olabilirim? 5...041658 Nolu SMS
Tarım ya da esnaf Bağ-Kur emekliliğinde farklılık yok. Tarım başlangıçtan itibaren devam ettiğiniz varsayıldığında 9000 gün ve 55 yaş şartlarına tabisiniz. 13 aylık askerlik borçlanıp hem 54 yaşa tabi olur hem de işe girişinizi bir yıl, bir ay daha öne çekebilirsiniz. Bu durumda prim günü tamamlayıp 54 yaşınızın dolacağı 01.04.2019 tarihinde emekli olursunuz. Ali Şerbetçi
3600 Ek Göstergeyle Hem Maaş Hem İkramiye Artacak
Ek göstergenin 3600’e çıkartılması halinde; öğretmen, hemşire, polis, din görevlisi ve idarecilerin emekli aylıkları ve ikramiyelerinde önemli artışlar olacak. Bu kapsamda emekli aylığındaki artış 641 liraya ulaşacak.
Memurların emekli aylıklarının hesaplanmasında da iki farklı dönem var. 30 Eylül 2008 öncesinde ilk kez memuriyete başlamış kişilerin emekli aylıkları 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu uyarınca hesaplanırken, 1 Ekim 2008’den sonra ilk kez memur olmuş kişilerin emekli aylıkları 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu uyarınca hesaplanıyor. 5434 sayılı Kanunda aylık bağlama oranı daha yüksek olduğu için bu tarihten önce memuriyete başlamış olanlar daha yüksek emekli aylığı alabiliyor.
AYLIĞI YÜKSELTMENİN YOLLARI
Memurun emekli aylığının artmasının yolu unvan sahibi olmaktan geçer. Düz memur olarak 25 yıl hizmeti bulunan bir kişi emekli olduğunda daire başkanına göre daha düşük aylık alacaktır. Dolayısıyla görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavları, emeklilikte de avantaj sağlar. Bu konuda hem liyakat, hem atama devreye girdiği için görevini layığıyla yerine getirmek, sınavlarda başarılı olmak ve bu tip görevlere atanmak emeklilik açısından son derece önemlidir.
BÜYÜK AVANTAJ KAZANDIRIR
Diğer yandan emekli aylığını artırmanın bir yolu da, hizmet yılını artırmaktır. 25 hizmet yılıyla emekli olma hakkına sahip memurlar, bu sürenin üzerine çalışmaya devam ettiklerinde emekli aylıkları az da olsa artar. 30 yıl çalışmış bir memura emekli aylığı bağlanırken aylık bağlama oranı 25 yılın üzerinde çalıştığı 5 yılın karşılığı olarak yüzde 5 daha fazla olur. 25 yılın üzerine çalışılmış her 1 yıl için aylık bağlama oranı yüzde 1 artırılır. Yani 25 yılın üzerinde hizmet yılı olan memura daha yüksek emekli aylığı bağlanır.
EMEKLİ MAAŞI ARTIŞI 641 LİRAYA ULAŞACAK
30 yıl hizmeti bulunup ek göstergesi 3000’den 3600’e çıkarılanların emekli aylığındaki artış 641 liraya ulaşacak. 25 yıl hizmeti bulunan ve ek göstergesi 2200’den ek gösterge 3600’e çıkarılanların emekli aylıkları 2 bin 352 liradan 2 bin 950 liraya; 30 yıl hizmeti bulunan ve ek göstergesi 2200’den 3600’e yükseltilenlerin emekli aylıkları da 2 bin 510 liradan 3 bin 147 liraya çıkarılacak.
HANGİ MESLEKLERİ KAPSIYOR?
Diğer taraftan ek göstergenin beş meslek grubu için 3600’e çıkartılması halinde; öğretmen, hemşire, polis, din görevlisi ve idarecilerin emekli aylıkları ve ikramiyelerinde önemli artışlar olacak. Birinci dereceden ve 30 yıl çalışarak emekli olan polislerin fiili hizmet zammı da dikkate alınarak hesaplanacak emekli aylıkları 637 TL, emekli ikramiyeleri 27 bin 13 TL artacak. Birinci dereceden ve 30 yıl çalışarak emekli olan öğretmen, hemşire, din görevlisi ve idarecilerin ise emekli aylıkları 569 TL, emekli ikramiyeleri 20 bin 516 TL artacak. Hemşirelerin 2 bin 349 TL olan emekli aylığı 601 TL; öğretmen ve din görevlilerinin 2 bin 417 TL olan emekli aylığı 533 TL; polislerin 2 bin 517 TL olan emekli aylığı da 433 TL artırılacak.
GÖZLER ENFLASYONDA, ZAM ORANI NETLEŞİYOR
Öte yandan milyonlarca emekli için bugün kritik gün... Emeklilerin temmuz ayı zammı TÜİK’in bugün açıklayacağı haziran ayı enflasyon oranıyla netleşiyor. Yalnızca emekliler değil, dul ve yetim aylığı alanların da maaşları temmuz ayı itibarıyla zamlanacak. Memurlar da enflasyon oranına göre zam alacak. Enflasyon beklendiği şekilde yüzde 7 seviyesinde gerçekleşirse, en düşük memur emeklisi aylığı 2 bin liraya yükselecek. Okan Güray Bülbül
Sözleşmelerin En Az Kaç Nüsha Düzenlenmesi Gerektiği Ve Damga Vergisi Konusu
488 sayılı Damga Vergisi Kanunu hükümlerine göre, damga vergisinin mükellefi kağıtları imza edenler olduğu ve yine Damga Vergisi Kanunun 5. maddesinde bir nüshadan fazla olarak düzenlenen kağıtların her nüshalarının ayrı ayrı aynı miktar veya nispette damga vergisine tabi olacağı belirtilmiştir.[1]
Öte yandan, sözleşmelerin bir nüshadan fazla düzenlenmesi veya kefil olması durumunda sözleşmenin tabi olduğu damga vergisi tutarı artarak değişebilmektedir. Aynı şekilde bir nüshadan fazla düzenlenen sözleşmelerde damga vergisi yine farklılık arz etmektedir. Başlangıçta hemen belirtelim ki, kira kontratları veya diğer sözleşmelerin iki nüsha düzenlenilmesi zorunluluğu bulunmamaktadır.
Taraflarca tanzim edilerek, imza altına alınan kira kontratlarının hükümlerinin bir gereği olarak iş bu kontratta yer alan koşullara uyulmaması halin de, kiralayan mülk sahibi, bu kontratı icraya vererek borçlu aleyhinde takip açtıra bilir. İşte bu aşamada Damga Vergisi konusu gündeme gelmektedir. İcra Daireleri özellikle kontratların damga vergisinin ödenip/ödenmediğinin araştırılmasını vergi dairelerinden sormaktadır.
Genel olarak iş yeri kira sözleşmelerinde, gerçek kişi veya iktisadi işletmenin taraf olması damga vergisinin doğması bakımından herhangi bir farklılık arz etmemektedir. Nitekim bir iş yerinin kiraya verilmesi ve kiralamanın bir sözleşmeye bağlanması her şekilde damga vergisine tabidir. Fakat sözleşmenin kaç nüsha düzenlendiğinin ya da sözleşmede kefil olup olmadığı durumlarına göre belirlenecek damga vergisi farklılık göstermektedir.[2]
Bilindiği gibi, 488 sayılı Damga Vergisi Kanunu’nun 6. maddesinde; “Bir kağıtta biribirinden tamamen ayrı birden fazla akit ve işlem bulunduğu takdirde bunların her birinden ayrı ayrı vergi alınır.
Bir kağıtta toplanan akit ve işlemler birbirine bağlı ve bir asıldan doğma oldukları takdirde Damga Vergisi, en yüksek vergi alınmasını gerektiren akit veya işlem üzerinden alınır.”hükmüne yer verilmiştir. Kira sözleşmelerinde kefalet adi kefalet şeklinde olabileceği gibi müteselsil kefalet şeklinde de olabilmektedir. Sözleşmelerde damga vergisi, kefaletin şekline göre farklılık arz etmektedir. Şöyle ki;
Kira akitlerine konulan kefalet şerhinin “adi kefalet”olması durumunda, kefalet şerhi asil akitten ayrı müstakil bir işlem, bir hukuki muamele niteliğindedir.[3]Bu sebeple 488 sayılı Damga Vergisi Kanunun 6. maddesinin 1. fıkrası gereğince sözleşmelerde adi kefalet olması durumunda sözleşme için binde 1,5 ve kefalet için binde 7,5 olmak üzere toplam binde 9 damga vergisi kesintisi yapılacaktır. İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığının vermiş olduğu bir özelgede de; “sözleşmenin kiracı ile kiralayan yanı sıra adi kefil tarafından da imzalanması halinde, söz konusu kira sözleşmesine ait damga vergisi, mukavele süresine göre bulunacak toplam kira tutarının, kira sözleşmesi için binde 1,5, kefalet için binde 7,5 olmak üzere binde 9 damga vergisine tabi olacağı”belirtilmiştir.[4]
Müteselsil kefalet ise; alacaklının asıl borçluya müracaat etmeden doğrudan kefile başvurma hakkına sahip olduğu bir kefalet türüdür. Kira mukavelesine konan kefalet şerhinin “müteselsil kefil”veya “müteselsil kefil ve müşterek borçlu”sıfatıyla konulması halinde, kefalet şerhi asıl akitle birbirine bağlı ve bir asıldan doğma akit işlemler mütalaa edildiğinden, kağıtta yer alan akit ve işlemler içersinde en yüksek vergi alınmasını gerektiren tutarın dikkate alınması suretiyle yapılacaktır. 488 sayılı Damga Vergisi Kanunun 6. maddesinin 2. fıkrasında bir kağıtta toplanan akit ve işlemler birbirine bağlı ve bir asıldan doğma oldukları takdirde Damga Vergisi en yüksek vergi alınmasını gerektiren akit veya işlem üzerinden alınır hükmüne istinaden sözleşmenin müteselsil kefil veya müşterek borçlu tarafından imzalanmış olması halinde, söz konusu kira sözleşmesine ait damga vergisi, kanuna ekli (I) sayılı tablonun I/A-3 fıkrası gereğince binde 7,5 oranında hesaplanacaktır. (53 Seri Nolu Damga Vergisi Kanunu Genel Tebliğine göre 1.1.2010 tarihinden itibaren damga vergisi binde 8,25 olmuştur. Bkz. RG 31/12/2009 gün ve 27449 sayı.)
Öte yandan, İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı tarafından verilmiş olan aynı özelgede de; “Sözleşmenin kiracı ile kiralayan yanı sıra müteselsil kefil veya müşterek borçlu tarafından da imzalanmış olması halinde, söz konusu kira sözleşmesine ait damga vergisinin, mukavele süresine göre bulunacak toplam kira tutarının binde 7,5 damga vergisi oranı ile çarpılmak suretiyle hesaplanacak tutar olacağı”belirtilmiştir.
488 sayılı Damga Vergisi Kanununda yapılan düzenlemeye göre, sözleşmeler, taahhütnameler ve temliknameler belli bir parayı itibar edenler dahil olmak üzere 2010 yılından itibaren binde 8,25 şeklinde damga vergisine tabidir. Öte yandan, kira sözleşmeleri sözleşme süresine göre kira bedeli üzerinden binde 1,65 şeklinde damga vergisine tabidirler.[5]
Yeri gelmişken belirtelim ki burada önemli olan kira kontratlarının asıl ve nüshalarına dikkat etmek gerekmektedir. Ayrıca, kira kontratı üzerinde kefilin de bulunması halinde damga vergisi önemli ölçüde artacaktır.[6] Uygulamada piyasada kırtasiyecilerden temin edilen ve matbu kira kontratları kullanılmaktadır. Bu kontratlarda, kontratın üçüncü sayfasında matbu ibareler yer almaktadır. Hatta kontratın üçüncü sayfasının en son kısmında bu kontratın taraflara ve ayrı ayrı taraf sayısına göre düzenlendiğine ilişkin ibareler yer almaktadır. Dolayısıyla vergi daireleri işyeri kira kontratlarında damga vergisini en az iki tarafa göre (kiralayan-kiracı) belirlemektedir. Vergi dairesine daha ilk işe başlama dilekçesi ve ekleri olarak sunulan kira kontratlarında damga vergisi kontratın iki nüsha olarak düzenlendiği varsayılarak buna göre gerek damga vergisi hesaplanabilmektedir. Kontratta kefilin bulunması halinde ödenecek damga vergisi bir kat daha artmaktadır. Burada yeri gelmişken üzerinde durulması gereken bir başka konu: kira kontratlarında yer alan döviz olarak kiranın saplanmasıdır. Dövizin kontratın tanzim tarihine göre, Maliye Bakanlığı tarafından tayin ve ilan edilecek fiyat üzerinden Türk parasına dönüştürülerek buna göre damga vergisi hesaplanacaktır. Burada net kiradan yola çıkılarak brüt kiranın bulunarak buna göre damga vergisinin hesaplanması gerekmektedir. Başka bir ifade ile kira kontratındaki net rakamın brüte iblağ edilerek brüt tutar üzerinden damga vergisinin hesaplanması gerekecektir.[7]
Yargıya yansıyan bir olayda, 3568 sayılı yasaya göre serbest muhasebecilik ve serbest muhasebeci mali müşavirlik ve yeminli mali müşavirlik sözleşmelerinin mutlak surette 2 nüsha asgari olması gerektiği iddiasıyla yapılan damga vergisi tarhiyatı hakkında verilen karar ve gerekçesi aşağıda olduğu gibidir:
“………
Yukarıda anılan yasal düzenlemelerde, yeminli mali müşavirlerin gerçek ve tüzel kişilerin veya bunların teşebbüs ve işletmelerinin mali tablolarının ve beyannamelerinin mevzuat hükümleri muhasebe prensipleri ile muhasebe standartlarına uygunluğunu ve hesapların denetim standartlarına göre incelediğini tasdik edecekleri, yeminli mali müşavirlerin tasdik edecekleri belgeler, tasdik konuları ile tasdike ilişkin usul ve esaslar; gerçek ve tüzel kişilerin mükellefiyet şekilleri, iş kolları ve ciroları, döviz kazandırıcı işlemleri, ithalat ve ihracatları, yatırım miktarları ve nevileri ile belgelerin ibraz edileceği merciiler esas alınmak suretiyle Maliye Bakanlığınca çıkarılacak yönetmeliklerle belirleneceği düzenlenmiş olup, söz konusu hususlar arasında sözleşmenin kaç nüsha düzenleneceği konusunda idareye bir takdir yetkisi tanınmamış iken, karşılıklı olarak bir veya iki ya da daha fazla nüsha olarak düzenlenilmesi mümkün olan sözleşmenin örnek olarak tebliğ ekinde verilen sözleşme örneğinde sözleşmenin iki nüsha düzenlendiğinin yazılı olmasından hareketle eksik nüsha olarak düzenlendiği yada birden fazla nüsha düzenlendiği halde ikinci nüshaya ait damga vergisinin beyan dışı bırakıldığı varsayıma dayanmaktadır.
Kaldı ki, dayanak alınan tebliğ eki örnek sözleşmenin 2 nolu notunda “işbu sözleşme daktilo ile doldurulacaktır” denilmesine karşın idarenin bu konuda kaynağını yasadan alan sınırlama ya da düzenleme yapma yetkisi bulunmadığından, daktilo ile doldurulmayıp bilgisayarlarda bulunan formlar üzerinde doldurulan sözleşmelerin sözleşme olma niteliğine zarar vermeyeceğinden varsayıma dayalı olarak yapılan tarhiyatta yasaya uyarlık görülmemiştir.” şeklinde karar verilmiştir.[8]
Öte yandan, düzenlenmiş bir işyeri kira kontratının işe başlama dilekçesi ekinde vergi dairesine sunulmasından sonra damga vergisi ödenip, bilahare bu kontratın iptal edilerek yeni bir kontrata bağlanması halinde ilk kontratın ödenmiş olan damga vergisi vergi dairesinden geri istenemez. Daha sonra düzenlenen ikinci kontratın da damga vergisinin ayrıca ödenmesi gerektiği bilinmelidir.[9]
Genel olarak, fotokopiler ve yurt dışında tanzim edilen kağıtlar damga vergisine tabi değildir. Ancak, fotokopilerin bir şekilde hükmünden istifade edilmesi veya resmi bir daireye ibraz edilmesi durumunda damga vergisi gündeme gelebilecektir. Yabancı ülkelerde düzenlenen kağıtların hükmünden Türkiye’de istifade edilmediği sürece damga vergisi söz konusu değildir.[10]
ÖNEMLİ NOT:Damga vergisi uygulaması; sözleşmeler, taahhütnameler ve temliknameler (belli parayı ihtiva edenler) için binde 9,48’dir. Kira sözleşmeleri, binde 1,89’dur (sözleşme süresine göre kira bedeli üzerinden). Her bir kağıt için hesaplanacak nıspi vergi tutarı, sınırlamalar saklı kalmak üzere 01.01.2017 tarihinden itibaren 1.865.946,80 TL’yi aşamaz. Nazlı Gaye Alpaslan
---------
[1] Damga Vergisi Kanunu md. 7. Bkz. Topluca Türk Vergi Kanunları, Yaklaşım Yayınları, 2010, Güncelleşmiş son şekli ile, Ankara, s.817
[2] Damga Vergisi Genel Tebliği Seri No 1,2 ve 35.
[3] DEĞER Nuri; En Son Şekliyle Damga Vergisi Uygulaması; 2006
[4] İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı B.07.1.GİB.4.34.18.01/2.1/137-16-454-164 sayılı özelgesi.
[5] Bkz. DVK GT Seri No: 53
[6] 488 sayılı DVK md.6
[7] ALPASLAN Mustafa, “İcraya Verilen Kira Kontratlarından Kaynaklanan Damga Vergisi”, Legal Hukuk Dergisi, Nisan 2010, Yıl:8, Sayı:88, s.1219-1221.
[8] İzmir 2. Vergi Mahkemesi, 08.06.2010 gün ve E:2010/602-K:2010/960 sayılı karar.
[9] ALPASLAN Mustafa – TOKCAN Harun Reşit, “İcraya Verilen Kira Kontratlarından Kaynaklanan Damga Vergisi”, İzmir Barosu Dergisi, Yıl:75, 2010 Ocak, s. 14-17.
[10] Dnş. 7. D. 20/12/2000 gün ve E:1999/294-K:2000/4088 sayılı kararlarında , “davacı banka ile İngiltere’de yerleşik bir kurum arasında İngiltere’de akdedilip, Türkiye’ye getirilen teminatlı tevdiat sözleşmesinin damga vergisine tabi olduğu”şeklinde karara bağlanmıştır.
Kadın İstihdamı Artsın Diye Birçok Destek Var
Kadınları iş hayatına katmak için sürekli yeni düzenlemeler yapılıyor. Kadın işgücünün biyolojik gerekliliği ve toplumsal rolü dikkate alınarak mevzuatta birçok koruyucu düzenleme var. Neler mi? Bir bakalım...
Kadınların istihdama katılımının düşük olması çalışma hayatının en önemli sorunları arasında yer alıyor. Katılım oranını yükseltmek amacıyla sürekli yeni düzenlemeler yapılıyor. Esnek çalışma modelleriyle kadınların ev yaşamıyla iş yaşamını birlikte sürdürebilmelerinin yolları araştırılıyor, verilen teşviklerle işverenlerin kadın istihdam etmeleri destekleniyor. Bütün bu uygulamalar sürdürülürken kadın çalışanlara yönelik koruyucu düzenlemelerin de atlanmaması gerekiyor.
Kadın işgücünün biyolojik gereklilikleri ve toplumsal rolleri dikkate alındığında özel olarak korunması gerektiği şüphe götürmez. Bu nedenle mevzuatımız kadınlara yönelik birçok koruyucu düzenlemeyi barındırıyor.
Günde 7.5 saatten fazla çalıştırılamaz
Gebe, yeni doğum yapmış ve emziren çalışanların günde 7,5 saatten fazla çalıştırılmaları yasaklanmıştır. Yeni doğum yapmış çalışanın doğumu izleyen bir yıl boyunca gece çalıştırılması yasaktır. Bu sürenin sonunda sağlık ve güvenlik açısından sakıncalı olduğunun sağlık raporu ile belirlendiği dönem boyunca da gece çalıştırılmaz.
Süt izni günlük kullanılıyor
Kadın işçilere bir yaşından küçük çocuklarını emzirmeleri için günde toplam bir buçuk saat süt izni verilmesi zorunludur. Bu sürenin hangi saatler arasında ve kaça bölünerek kullanılacağını işçi kendisi belirler. Fakat süt izninin günlük olarak kullandırılması zorunludur. Kuralın temel amacı kadın çalışanın çocuğunun süt ihtiyacını düzenli karşılaması olduğundan, birçok işyeri uygulamasının aksine süt izninin toplu kullandırılması yasaktır.
Gebe ve emziren kadınlara özel...
Gebe veya emziren çalışanın sağlık ve güvenliği için tehlikeli sayılan kimyasal, fiziksel, biyolojik etkenlerin ve çalışma süreçlerinin etkilerinin değerlendirilmesi zorunlu. Çalışma saatlerinin gece ve günün erken saatlerine rastlamamalı.
Bu çalışanların mümkün olduğu durumlarda oturarak çalışmaları sağlanmalı. İşveren gebe ve emziren çalışanlarının iş yükü, işini kaybetme korkusu gibi stres faktörlerine yönelik önlemler almakla yükümlüdür.
Kadın işçilerin doğumdan önce sekiz ve doğumdan sonra sekiz hafta olmak üzere toplam onaltı haftalık süre için çalıştırılmaları yasaktır. Fakat sağlık durumu uygun olduğu takdirde, doktorun onayı ile kadın işçi isterse doğumdan önceki üç haftaya kadar işyerinde çalışabilir. Bu durumda, kadın işçinin çalıştığı süreler doğum sonrası sürelere eklenir. Çoğul gebelik halinde doğumdan önce çalıştırılmayacak sekiz haftalık süreye iki hafta süre eklenir.
İlköğretim çağına kadar kısmi mesai
Kadın veya erkek işçi, diğer eşin çalışması şartıyla analık izninin, ücretsiz iznin veya yarım çalışmanın bitiminden itibaren çocuğun mecburi ilköğretim çağının başladığı tarihi takip eden ay başına kadar herhangi bir zamanda kısmi süreli çalışma talebinde bulunabilir. İşveren bu talebi karşılamak ve işçinin çalışma şeklini kısmi süreliye döndürmek zorundadır. İşin durumunu gerekçe göstererek kısmi çalışma hakkını engelleyemez ve bu nedenle yapacağı bir işten çıkarma da geçersiz sayılacaktır. İşçi dava açtığı takdirde işe iade kararı verilecek, boşta geçen süre ücretiyle birlikte, işveren işe başlatmazsa iş güvencesi tazminatı alabilecektir.
Kadın işçi yer altında çalışamaz
Kadın işçilerin maden ocakları ile kablo döşemesi, kanalizasyon ve tünel inşaatı gibi yer altında veya su altında çalışılacak işlerde çalıştırılmaları yasaklanmıştır.
Aynı şekilde kadın işçilerin işe girişlerinde ve işe devamları süresince sağlık durumlarının kontrolünün yapılması, sağlık durumlarına uymayan işlerde çalıştırılmamaları gerekmektedir. Bu noktada işyeri hekimlerine özel görevler düşmektedir. İşyeri hekimleri kadınların biyolojik durumlarını özel olarak incelemeli sağlığı için tehlike oluşturabilecek işlerde çalıştırılmalarını engellemelidirler. Bunun için işe uygunluk sağlık raporları özel bir değerlendirmeyle hazırlanmalı, işverenler de işyeri hekimlerinin uyarı ve görüşlerine uygun hareket etmeliler.
İsteyene yarım gün iş imkânı
Kadın çalışan isterse analık izninin bitiminden itibaren çocuğunun bakımı ve yetiştirilmesi amacıyla birinci doğumda altmış gün, ikinci doğumda yüz yirmi gün, sonraki doğumlarda ise yüz seksen gün süreyle haftalık çalışma süresinin yarısı kadar ücretsiz izin verilir. Çalışmadığı sürenin ücreti asgari ücretle sınırlı olmak üzere işsizlik sigortası fonundan karşılanır. Çoğul doğum hâlinde bu sürelere otuzar gün eklenir. Çocuğun engelli doğması hâlinde bu süre üç yüz altmış gün olarak uygulanır. Kadın çalışan bu hakkın yerine isterse altı aylık ücretsiz izin de alabilir. Cem Kılıç
http://www.milliyet.com.tr/yazarlar/cem-kilic/kadin-istihdami-artsin-diye-bircok-2698719/
Enflasyon Zammı Emekliler İçin Ne Anlam İfade Ediyor?
Her Ocak ve Temmuz aylarında enflasyon farkı bağlamında zamlandırılan emekli aylıkları gündem oluşturur. 3 Temmuz 2018 tarihinde açıklanacak enflasyon değişim oranı da gündemdeki yerini koruyor, abartılı manşetlerle gazetelerin ve haber sitelerinin başlıklarını süslüyor.
Memurlara Temmuz Zammı
Kamu görevlilerinin özlük ve mali haklarına ilişkin olarak imzalanan 4. Dönem Toplu Sözleşmenin “Enflasyon farkı ödemesi” başlıklı 8 maddesinin b) fıkrasında TÜİK tarafından açıklanan 2003=100 Temel yıllı Tüketici Fiyatları Endeksinin;
”2018 yılı Haziran ayı endeksinin 2017 yılı Aralık ayı endeksine göre altı aylık değişim oranının 5 inci maddenin birinci fıkrasında 2018 yılının birinci altı aylık dönemi için öngörülen yüzde 4 oranını” aşması halinde, 5 inci maddenin birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü fıkralarında yer alan katsayılar, sözleşme ücreti artış oranları ve ücret tavanları ile 7 nci maddede yer alan ortalama ücret toplamı üst sınırı, söz konusu altı aylık dönemlere ilişkin enflasyon rakamının ilan edildiği aynı 1 ‘ inden geçerli olmak üzere aşan kısım kadar artırılır”
Hükmünü içeriyor.
Aynı toplu sözleşmenin 5 inci maddesine göre de Ocak - Haziran 2018 döneminde memurlara yüzde 4 zam uygulanmıştı.
Yine Temmuz – Aralık 2018 ayları arası artışın da yüzde 3,5 olarak verileceği Toplu Sözleşmede belirtiliyor.
Buna göre Ocak – Haziran 2018 döneminde enflasyon farkı bahse konu yüzde 4 oranını geçmesi halinde aşan kısmın da zam olarak eklenmesi gerekiyor.
TÜİK’in açıkladığı Ocak - Mayıs 2018 TÜFE artışı yüzde 6,39 oranında gerçekleşmişti. Haziran 2018 ayı enflasyon rakamının da 3 Temmuz 2018 günü açıklanması durumunda yapılacak artış da netleşmiş olacak.
Yine TÜİK’in yaptırdığı beklenti anketine göre Ocak – Haziran ayları arası TÜFE artışı yüzde 7,27 oranında tahmin ediliyor.
Bu yüzde 7,27 oranındaki artış gerçekleşirse memurlar yüzde 3,5’luk artışa ek olarak yüzde 3,27 oranında da enflasyon zammı alacaklar.
Verilecek zamdan yüzde 3,5 Temmuz – Aralık 2018 ayları için öngörülen zam olurken, yüzde 3,27 de geçmiş altı aydaki zam kaybının gecikmeli olarak telafisi anlamını taşıyor.
SSK/Bağ-Kur Aylıkları
5510 sayılı Kanunun;
“Bu Kanuna göre bağlanan gelir ve aylıklar, her yılın Ocak ve Temmuz ödeme tarihlerinden geçerli olmak üzere, bir önceki altı aylık döneme göre Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan en son temel yıllı tüketici fiyatları genel indeksindeki değişim oranı kadar artırılarak belirlenir.”
Hükmünü amir 55 inci maddesi gereği SSK ve Bağ-Kur aylıkları da TÜFE artışına göre zamlanacak.
Yani Ocak – Haziran 2018 ayları arası için açıklanacak 2003=100 Temel yıllı Tüketici Fiyatları Endeksindeki değişim oranı zam olarak uygulanacak.
Yani şayet TÜİK’in yaptırdığı beklenti anketine göre Ocak – Haziran ayları arası için beklenen yüzde 7,27’lik artış gerçekleşirse SSK ve Bağ-Kur aylıkları bu artış oranında güncellenecek.
Ek Ödeme Zammı Safsatası
İktidar goygoyculuığunu gazetecilik sanan bir kısım basın organında belirtildiği gibi “Ek ödeme ayrı zamlanacak” gibi güzellemelerin bir anlamı bulunmuyor. Zaten emekli maaşını banka hesabından çektiğinde emekli maaşı ve ek ödeme olarak ayrı ayrı çekmiyor. Emekli maaşını iki cüzünü ayrı ayrı unsurlarmış gibi sunmak demagojiden ve aldatmacadan öte gitmiyor.
Enflasyon Zammı Gerçekten Kaybı Karşılıyor mu?
Onyıllardır ülkemizde açıklanan enflasyon rakamını yaşanan enflasyon rakamından farklılığından haklı olarak şikâyet edilir. O nedenle verilen bu enflasyon zammının emeklinin gerçek kaybını karşılamasından uzak olduğu bir gerçek. Öte yandan verilen enflasyon farkı geçen altı aydaki kaybı sonradan karşılamaya yönelik olduğundan, geçmişteki altı aylık sürede oluşan kayıplar karşılanmış olmuyor. Temmuz ayı başında kaybın kapanmış olduğu varsayılsa bile süregelen enflasyon nedeniyle bir dahaki enflasyon zammının verileceği Ocak 2019 ayına kadar oluşacak enflasyon kayıpları da o tarihe kadar telafisi mümkün olmayacak biçimde karşılanmamış olacak. Şevket Tezel
Hamile Olduğu İçin İşten Ayrılanın Tazminatı
HAMİLE olmam sebebiyle işten ayrılmam halinde tazminat alabilir miyim?Tazminatını alıp işten ayrılmam mümkün mü? M.D.
İş Kanunu'na göre hamilelik nedeniyle iş sözleşmesini fesheden işçiye tazminat ödenmez ancak işveren yine kanununa göre hamile olan işçiyi ağır ve tehlikeli işlerde çalıştıramaz, gece mesaisi yaptıramaz. İşçi bu durumda kendi isteği ile işten ayrılırsa tazminat alamaz ancak işveren iş sözleşmesini haklı bir neden olmadan sona erdirirse tazminat ödemek zorundadır.
İŞVEREN iş sözleşmemi bildirimsizolarak feshetti. Kıdem tazminatımıödedi. Ancak ihbar tazminatımı ödemedi. İhbar tazminatı alma hakkım var mı? 5...010249 Nolu SMS
İhbar tazminatının İş Kanunu'nun 17'nci maddesine uyarak yapılan geçerli nedenle fesihlerde fesih ihbar süresi tanımaksızın sözleşmenin işverence feshedilmesi durumunda ödenir. İş sözleşmesinin haklı neden olmaksızın işçi tarafından işverene ihbar süresi tanımaksızın derhal feshedilmesi durumunda da bu defa işçi tarafından işverene ödenmesi gerekir. İşverenin size ihbar tazminatı ödemesi gerekir.
ÖLEN babamdan maaş almaktayken evlendim ve tarafıma evlenme yardımı olarak toplu para verildi. Daha sonra boşandım ve babamın maaşını almaya devam ediyorum. Şimdi yeniden evleneceğim. Acaba tekrar evlenme yardımı alabilir miyim? B.A.
Sizin evlenme yardımı diye tabir ettiğiniz ödeme Kanunda çeyiz yardımı diye geçmektedir. Çeyiz yardımı, yetim maaşı almakta iken evlenen kız çocuklarına bir defaya mahsus olmak üzere verilen ödemedir. Siz ilk evlendiğinizde çeyiz yardımı aldığınızdan tarafınıza ikinci kez çeyiz yardımı yapılmaz.
NE ZAMAN EMEKLI OLURUM?
06.06.1969 doğumluyum. 18.05.1993 tarihinde memur olarak göreve başladım. 1990 yılında askere gitmiştim, 18 ay olarak onu da ödedim. Ne zaman emekli olabilirim? 5...753623 Nolu SMS
Ödemiş olduğunuz askerlikle beraber 9000 prim gün ve 53 yaş şartlarına tabisiniz. Prim gün sayınız tamamlanmış ancak 53 yaş şartınız 2022 tarihinde dolacağından emekli olabileceğiniz tarih 06.06.2022 tarihi olacaktır.
24.06.1985 doğumluyum, 01.12.2006 tarihinde çaydan mütevellit Tarım Bağ-Kur'um var. Terk tarihim 01.05.2011, 02.05.2011 tarihinde sigortalı olarak çalışmaya başladım ve halen devam etmekteyim. Bu veriler doğrultusunda ne zaman emekli olabilirim?Ali H.
2006 yılındaki girişinize 7000 gün ve 60 yaş şartlarından tam, 25 yıl, 4500 prim gün ve yine 60 yaştan kısmi emeklilik şartlarına tabisiniz. Emekli olabilmeniz için en az 4500 gün ödemeli ve 60 yaşınızı tamamlamalısınız.
DOĞUM tarihim 1970, ilk işe girişim 15.12.1989, ayrıca askerliğimi 1990 yılında yaptım. 550 gün askerlik borçlanması yapacağım. Toplamda 2900 günüm var. 550 günde askerlik 3450 gün ediyor. Ne zaman emekli olabilirim? Murat A.
İşe başlama tarihinize göre 25 yıl, 52 yaş ve 5525 prim gün şartlarına tabisiniz. 2022 yılında 52 yaşınız tamamlanacak ancak prim gün sayısının tamamlanması 2075 gün yani 5 yıl, 9 ay gibi bir süreye ihtiyaç var. Bu nedenle prim gün sayınızı tamamlamanız gerekiyor. Bu hesaplama askerliği ödediğiniz varsayılarak yapılmıştır.. Ali Şerbetçi
Memur Emeklisi En Az 2000 Lira Aylık Alacak
TÜİK yarın haziran ayı enflasyonunu açıklıyor. 6 aylık enflasyon belli olunca emekli zamları da netleşecek. Enflasyon yüzde 7 çıkarsa en düşük memur emeklisi aylığı 2000 liraya yükselecek.
Emekliler için Temmuz zam oranı yarın TÜİK Haziran ayı enflasyon oranını açıkladığında netleşecek. İlk altı aylık enflasyon belli olunca emeklinin zam oranı da ortaya çıkacak. Yalnızca emekliler değil, dul ve yetim aylığı alanların da maaşları Temmuz ayı itibarıyla zamlanacak. Memurlar da enflasyon oranına göre zam alacaklar. Emeklilerin zam oranları emekli oldukları statüye göre değişiyor. SSK ve Bağ – Kur emeklileri enflasyona dayalı zam alırken, memur emeklilerinin zammı toplu sözleşme görüşmelerinde belirleniyor. Emeklilerin dışında görevdeki memurların da maaşları Temmuz ayında zamlanacak. Bunun yanında dul ve yetim aylığı alanların da aylıklarında artış olacak.
YILDA İKİ KERE
SSK ve Bağ – Kur emeklileri bir önceki altı aydaki enflasyon oranında zam alıyorlar. Bu zam yılda iki kez uygulanıyor. SSK ve Bağ – Kur emeklisinin maaşı ocak – haziran arasındaki enflasyon oranında Temmuz ayında, temmuz – aralık ayında gerçekleşen enflasyon oranında ocak ayında zamlanıyor. Dolayısıyla emeklinin maaşı enflasyona kurban edilmemiş oluyor. Ancak tabii ki önce 6 aylık enflasyon oranı gerçekleşip emekli maaşları daha sonra zamlandığı için enflasyonun gerçekleştiği ay emeklinin maaşının artması söz konusu olmuyor.
250 LİRAYI BULACAK
TÜİK verilerine göre ocak – mayıs döneminde enflasyon oranı yüzde 6,39 olarak gerçekleşti. Bu orana haziran ayı enflasyonu da eklenecek ve 6 aylık enflasyon oranı belli olacak. İşte bu oran kadar SSK ve Bağ – Kur emeklilerine zam yapılacak. Bu oranın toplamda yüzde 7 olarak gerçekleşmesi halinde 1.200 TL emekli aylığı alan SSK veya Bağ – Kur emeklisinin maaşına 84 TL zam gelecek. Maaş zammının 250 TL’yi bulması söz konusu. Emekli maaşı yükseldikçe zam miktarı da artacak. Bu sayede 5 milyon 354 bin SSK emeklisi ile 458 bin 597 Bağ – Kur emeklisine enflasyon oranında zam yapılmış olacak.
Dul ve yetimlerinki de artacak
Temmuzda yalnızca kendi çalışmaları nedeniyle emekli aylığı alanların maaşları değil, dul ve yetim aylığı alan kişilerin maaşları da zamlanacak. Bu şekilde malulen emekliler, vazife malulleri, iş kazası veya meslek hastalığı sonucu sürekli iş göremezlik geliri alanlar dahil toplam 12 Milyon 216 Bin kişinin aylıkları zamlanacak. 6 aylık enflasyon yüzde 7 olarak gerçekleşirse bu oran maaş zammına yansıyacak.
İlk 5 ay sonunda kesinleşti
Temmuz ayında memur ve memur emeklilerine yüzde 3,5 zam yapılacak. Memur ve memur emeklilerinin zam oranı net. Yüzde 3,5 zamma ilave olarak memurlar ve memur emeklileri enflasyon farkı da alacaklar. Enflasyon farkı bu yıl enflasyon oranının yüzde 4’ü geçip geçmeyeceğine göre belli olacak. İlk 5 aylık veriler sonrası memurun enflasyon farkı alacağı neredeyse kesinleşti. Haziran ayı enflasyonuna göre zam oranı netleşecek. Eğer haziran ayı ile birlikte enflasyon oranı yüzde 7 olarak gerçekleşirse memurlar yüzde 3 enflasyon farkı alacaklar. Haziran ayıyla birlikte ilk altı aylık enflasyon oranın yüzde 4’ü aşan kısmı memur ve memur emeklilerinin maaşına yansıtılacak.
İkramiyeyle çifte mutluluk
Yarın Ocak-Haziran ayları içerisindeki 6 aylık enflasyon netleşecek. Netleşen bu rakama göre emekli aylıkları zamlanacak. Yarın oran netleşince SSK ve Bağ – Kur emeklilerinin emekli maaşı ödeme gününde zamlı maaşları ödenecek. Dolayısıyla temmuz ayında emekliler zamlı maaşlarını alabilecekler. Bu sayede emekliler hem bayram ikramiyelerini, hem de zamlarını alarak yazı karşılayabilecekler.
En düşük maaş ne kadar olacak?
2000 öncesi SSK emeklileri enflasyon yüzde 7 olarak gerçekleşirse 1.678 TL alacak 2000 – 2008 yılları arasında emekli olan SSK’lılar ise en düşük 1.231 TL maaş alıyorlar. Bu rakam 1.317 TL’ye yükselecek. 2008 sonrasında emekli olan SSK’lıların ise en düşük emekli aylığı 935 TL’den 1.000 TL’ye yükselecek. Esnaf Bağ – Kur’luların en düşük maaşı 1.418 TL’ye yükselecek. En düşük memur emeklisinin aylığı ise 2.000 TL olacak.
YARIN: Memurların emekli maaşı miktarını belirleyen unsurlar nelerdir? Daha yüksek emekli maaşı almanın yolu nedir? Emekli ikramiyesi nasıl hesaplanır? Okan Güray Bülbül
Gecikme Zamları, Gecikme Cezaları Ve Tazminatlarında KDV
Zaman zaman günlük işlemlerimizde yatırılması gereken elektrik, su, tedaş faturaları gibi ödemelerin geç yapılmasından dolayı gecikme zammı veya gecikme cezaları ile karşı karşıya kalabilmekteyiz. Gecikme zamları veya tazminatlar bir ödemeye bağlı olarak geç yatırmadan kaynaklanmaktadırlar. Mal veya hizmetin geç yerine getirilmesi veya yapılmaması dolayısıyla, kurumlarla yapılan sözleşmeye aykırı hareket edilmesi, muamelelerin yapılması sırasında üçüncü şahıslara ziyan açılması, taahhüt edilen işin geç ya da hiç yapılmaması, haksız rekabete sebep olunması, başka firmalara ait markaların müsaade alınmadan kullanılması, bedelin vaktinde ödenmemesi vb. sebeplerle ortaya çıkmaktadır.
Gecikme zamları veya cezaları veyahutta tazminatların KDV açısından vergilendirilmesinde uygulamada çeşitli sorunlarla karşılaşılmaktadır.
3065 sayılı KDV’nun 2. maddesinde teslim ve 3. maddesinde ise teslim sayılan haller bir bir açıklanmıştır. Buna göre, KDVK’nun 1. md hükmüne göre, Türkiye’de yapılan ticari, sınai, zırai faaliyet, serbest meslek faaliyeti kapsamında mal teslimi ve hizmet ifaları verginin konusunu teşkil etmektedir. Başka bir ifade ile, KDV’nin doğuşuna neden olan işlem mal teslimi ve hizmet ifasıdır. Bir mal teslimi veya hizmet ifasının olmadığı durumlarda KDV’den de bahsedilemez. KDV’nin matrahı yani üzerinden hesaplanacağı bedel ise, mal teslimi ya da hizmet ifasının karşılığını oluşturan tutarlardır.
Bu açıklamalara göre, ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan mal teslimi ve hizmetler KDV’ye tabi olup, verginin bu işlemlerin karşılığını oluşturan bedeller üzerinden hesaplanması gerekmektedir. Ayrıca, verginin hesaplanacağı bedele; vade farkı, fiyat farkı, faiz, prim gibi çeşitli gelirler ile servis ve benzeri adlar altında sağlanan her türlü menfaat, hizmet ve değerler de dahil bulunmaktadır.[1]
Bu çerçevede, gecikme cezaları ile tazminatlar bir mal teslimi veya hizmet ifasının karşılığını oluşturduğu veya bedelin vadesinde ödenmemesi nedeniyle uyguladıkları takdirde KDV’nin konusuna girmekte ve vergiye tabi bulunmaktadır. Bu teslim veya hizmetin karşılığını oluşturmayan yani karşılığında mal veya hizmet temin edilmeyen gecikme cezaları ve tazminatlar ise KDV’ye tabi değildir.[2]
Özet ve sonuç olarak, KDV yasasına göre gecikme zamları ve/veya tazminatlara muhatap olan kimseler bu tür ödemelerden dolayı bir mal teslimi veya hizmet ifasının sonucunda geç ödeme nedeniyle yapılan tazminat ödemeleri bedelin vadesinde ödenmemesi nedeniyle uygulandığı takdirde KDV’nin konusuna girmektedir.
Öte yandan, bir teslim veya hizmetin karşılığını teşkil etmeyen ve mukabilinde mal veya hizmet temin edilmeyen gecikme cezaları veya tazminatlar ise aynı şekilde KDV’ye tabi değildir. Nazlı Gaye Alpaslan
-----------
[1] KDVK md.24/c
[2] BURÇAK Kemal, “Gecikme Cezaları ve Tazminatların KDV Karşısındaki Durumu”, Yaklaşım, Sayı:27, Mart 1995, s.113-115
Bir Benden Bir Senden Teşviki
ÖZET:
İmalat sanayi sektöründe faaliyet gösteren, 2017 yılında çalıştırdığı sigortalı sayısı 1-3 arasında olan ve ustalık belgesi bulunan işverenlere, İŞKUR’ a kayıtlı 18-25 yaş aralığındaki sigortalılar arasından olmak üzere 1/1/2018 tarihinden sonra işe alınan, işverenle 1 inci derece kan ve kayın hısmı ve eşi olmayan, işe alındığı tarihten önceki 3 ay içinde en fazla 10 gün çalışması bulunan en fazla 2 sigortalı için prime esas kazanç alt sınırı üzerinden hesaplanan sigortalı ve işveren hissesi primlerinin tamamı tutarında, bu işverenlerin Sosyal Güvenlik Kurumuna ödeyecekleri tüm primlerden mahsup edilmek suretiyle işverene prim desteği sağlanmaktadır.
27/3/2018 tarihli ve 30373 sayılı 2. Mükerrer Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 7103 sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 43’üncü maddesi ile 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanununa geçici 20’nci maddesinde;
“2017 yılında Sosyal Güvenlik Kurumuna verilen aylık prim ve hizmet belgelerinde kayıtlı sigortalı sayısı ortalaması 1 ila 3 olan, imalat sektöründe faaliyet gösteren ve bu sektörde ustalık belgesi sahibi olunan özel sektöre ait işyerlerince, işe giriş tarihi itibarıyla 18 yaşından büyük ve 25 yaşından küçük sigortalılardan ve Kuruma kayıtlı işsizler arasından olmak kaydıyla 1/1/2018 tarihinden itibaren 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında işe alınanların; işe girdikleri aydan önceki üç aylık sürede toplam on günden fazla 5510 sayılı Kanunun 4’üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (c) bentleri kapsamında Sosyal Güvenlik Kurumana bildirilmemiş olmaları ve isteğe bağlı sigortalılık hariç 5510 sayılı Kanunun 4’üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında sigortalı olmamaları, 2017 yılında işyerinden Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirilen aylık prim ve hizmet belgelerinde veya muhtasar ve prim hizmet beyannamelerinde kayıtlı sigortalı sayısının ortalamasına ilave olmaları kaydıyla, işe alındıkları tarihten 2018 yılı Aralık ayı/dönemine kadar geçerli olmak üzere, destek kapsamına giren sigortalılar için 5510 sayılı Kanunun 82’nci maddesi uyarınca belirlenen prime esas kazanç alt sınırı üzerinden hesaplanan sigortalı ve işveren hissesi primlerinin tamamı tutarında bu işverenlerin Sosyal Güvenlik Kurumuna ödeyecekleri tüm primlerden mahsup edilmek suretiyle işverene prim desteği sağlanır ve destek tutarı Fondan karşılanır.
Destek kapsamındaki sigortalılar için birinci fıkrada belirtilen prim desteğiyle birlikte 2018 yılı Aralık ayına/dönemine kadar geçerli olmak üzere; sigortalının destek sağlanan aya ilişkin prim ödeme gün sayısının 53,44 Türk lirası ile çarpılması sonucu bulunacak tutar, ücret desteği olarak Kurum tarafından işverene ödenir ve destek tutarı Fondan karşılanır.
Bu maddeyle sağlanan prim ve ücret desteği 2018 yılı Aralık ayı/dönemini geçmemek üzere, sigortalının işe alındığı ayı takip eden ilk aydan başlamak üzere her ikinci ay için uygulanır.
Bu madde kapsamına giren işyerleri en fazla iki sigortalı için destekten yararlanır, işyerlerinde destekten yararlanılacak azami sigortalı sayısını değiştirmeye ve destekten yararlanılacak toplam sigortalı sayısını belirlemeye Bakanlar Kurulu yetkilidir.
İşyeri ile ilgili aylık prim ve hizmet belgelerinin veya muhtasar ve prim hizmet beyannamelerinin yasal süresi içerisinde verilmemesi, primlerin yasal süresinde ödenmemesi ve Sosyal Güvenlik Kurumuna prim, idari para cezası ve bunlara ilişkin gecikme cezası ve gecikme zammı borcu bulunması durumlarında bu maddede belirtilen destekten yararlanılamaz. Ancak Sosyal Güvenlik Kurumuna olan prim, idari para cezası ve bunlara ilişkin gecikme cezası ve gecikme zammı borçlarını 6183 sayılı Kanunun 48’inci maddesine göre tecil ettiren ve taksitlendiren veya ilgili diğer kanunlar uyarınca yapılandıran işverenler bu taksitlendirme veya yapılandırma devam ettiği sürece bu madde hükmünden yararlandırılır.
Bu madde kapsamında destekten yararlanılmış olan sigortalının işten ayrılıp yeniden işe başlaması halinde, bu maddede belirtilen şartların sağlanması kaydıyla 2018 yılı Aralık ayı/dönemini geçmemek üzere söz konusu sigortalıdan dolayı bu destekten yararlanılır.
Bu madde kapsamında Fon tarafından işverene sağlanan, sigortalı hissesine karşılık gelen destek tutarının sigortalıya ödenmesi işverenden talep edilemez.
2018 yılında 5510 sayılı Kanun kapsamına alınan işyerleri ile daha önce Kanun kapsamına alındığı halde 2017 yılında Sosyal Güvenlik Kurumuna aylık prim ve hizmet belgesi veya muhtasar ve prim hizmet beyannamesi vermeyen ve 2018 yılında ilk defa sigortalı bildiriminde bulunan işyerleri bu maddede yer alan destekten yararlanamaz.
Bu madde hükümleri; 5335 sayılı Kanunun 30’uncu maddesinin ikinci fıkrası kapsamına giren kurum ve kuruluşlara ait işyerleri ile 2886 sayılı Kanuna, 4734 sayılı Kanuna ve uluslararası anlaşma hükümlerine istinaden yapılan alım ve yapını işleri ile 4734 sayılı Kanundan istisna olan alım ve yapım işlerine ilişkin işyerleri ve sosyal güvenlik destek primine tabi çalışanlar ve yurtdışında çalışan sigortalılar hakkında uygulanmaz.
Mahkeme kararıyla veya yapılan kontrol ve denetimlerde çalıştırdığı kişileri sigortalı olarak bildirmediği veya bildirilen sigortalıyı fiilen çalıştırmadığı tespit edilen işyerleri hakkında, 5510 sayılı Kanunun ek 14’üncü maddesi uyarınca işlem yapılır.
İşe giriş tarihi itibarıyla sigortalının, işverenin birinci derece kan veya kayın hısmı ya da eşi olması durumunda söz konusu sigortalıdan dolayı bu maddede yer alan destekten yararlanılamaz. Sigortalının işe giriş tarihinden sonra işverenle arasında oluşan hısımlık veya evlilik durumları destekten yararlanmayı etkilemez.
Bu madde kapsamındaki desteklerden yersiz yararlanıldığının tespiti halinde; yararlanılan sigorta primi desteği tutarı işverenden 5510 sayılı Kanunun 89’uncu maddesinin ikinci fıkrası uyarınca gecikme cezası ve gecikme zammı ile birlikte Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından, yararlanılan ücret desteği tutarı ilgili destek ödemesinin/ödemelerinin yapıldığı tarihten itibaren yasal faiziyle birlikte Kurum tarafından işverenden tahsil edilir.
Bu madde kapsamındaki destekten yararlanılan ayda aynı sigortalı için diğer sigorta primi teşvik, destek ve indirimlerden yararlanılamaz. Bu destekten yararlanılmayan ayda destek kapsamına giren sigortalıdan dolayı, 5510 sayılı Kanunun 81’inci maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendi ile aynı maddenin ikinci fıkrasında yer alan prim indirimi dışındaki diğer sigorta primi teşvik, destek ve indirimlerden yararlanılamaz.
Fondan bu madde kapsamında karşılanan tutarlar, gelir ve kurumlar vergisi uygulamalarında gelir, gider veya maliyet unsuru olarak dikkate alınmaz.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Bakanlık tarafından belirlenir” hükümleri getirilmiştir.
Belirtilen Kanun maddesi hükümleri çerçevesinde kamuoyunda “bir senden bir benden teşviki “olarak adlandırılan destek uygulaması ile ilgili şartlarlar aşağıda açıklanmıştır.
Kaynak: TÜRMOB