Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

Ülkemiz de yatırım teşvik belgesi kapsamında birçok yatırım gerçekleştirilmektedir. Söz konusu yatırımların bazıları ise tamamlanmadan yani tamamlama vizesi yapılmadan satılmakta el değiştirmektedir. Bu durumdaki tamamlanmamış yatırımların el değiştirmesi özel bir prosedür gerektirmekte olduğundan uygulamada tereddütle karşılanmaktadır. Her şeyden önce belirtelim ki, yatırım teşvik belgesi kapsamındaki tamamlanmamış yatırımların satılması, el değiştirmesi mevzuat çevresinde mümkündür.

Buna göre yatırım teşvik belgesi kapsamında temin edilen makine ve teçhizatın, Ekonomi Bakanlığı'nın izin ve onayı ile teşvik belgesi sahibi başka bir mükellefe, bu mükellefin sahip olduğu yatırım teşvik belgesi eki listede aynı makine ve teçhizatın yer alması şartıyla istisna kapsamında devri mümkündür. Diğer yandan yatırım teşvik mevzuatı çerçevesinde Ekonomi Bakanlığı'nın onay ve iznine tabi olmayan devir ve satışlarda, izin ve onay alınmasına gerek bulunmamaktadır.

Böyle bir işlemde yatırım teşvik belgesi sahibi mükellefin yatırım teşvik belgesi kapsamında KDV istisnası uygulayarak satın aldığı makine ve teçhizatı, Ekonomi Bakanlığı Teşvik Uygulama Genel Müdürlüğü'nün izin ve onayı ile başka bir şirket tarafından alınan yatırım teşvik belgesi kapsamında tesliminin KDV Kanunu’nun 13-d maddesi hükmü gereğince KDV’den istisna tutularak fatura edilmesi gerekmektedir.

Bu nedenle devre tabi olan söz konusu tesisin Ekonomi Bakanlığı'ndan alınacak izin çerçevesinde KDV’siz olarak faturalandırılarak satılması mümkündür. Ancak uygulamada böyle bir tesisin devrinde sadece yatırım teşvik belgesi kapsamındaki makine ve teçhizat değil, tesisin bir bütün halinde alım ve satım işlemi gerçekleştirilmektedir. Yani tesisisin tamamı üzerinden bir fiyat belirlenmekte ve teşvik belgeli veya belgesiz ayrımına gidilmeksizin topluca belirlenen bedel üzerinden satışı yapılmaktadır. Bu durumda faturanın ayrıştırılarak yatırım teşvik belgesi kapsamındaki makine ve teçhizatın ve teşvik belgesi kapsamında olmayan makine ve teçhizatın ayrı ayrı tespit edilerek faturalandırılması gerekmektedir. Bu işlemde yatırım teşvik belgesi kapsamında olan mal ve teçhizatın KDV’siz olacağı tartışmasızdır. Ancak bir bütün halinde tesisin KDV’siz olarak faturalandırılması ise mümkün değildir.

Tesisisin maliyet bedelinin altında satılması ise mevcut ekonomik şartlar dahilinde yapılan bir işlem olarak karşımıza çıkmaktadır. Dolayısıyla maliyet bedelinin altında zararına yapılan satışlarda da zararın tesisin bütününe ait olduğu düşünülmelidir. Bu durumda teşvik belgesi kapsamındaki mal ve teçhizat ile kapsama dahil olmayan mal ve teçhizatın fiyatında aynı oranda indirim yapılmış (zarar edilmiş) şeklinde işlem yapılması gerekir. Yani maliyet bedelinin altında gerçekleştirilen satışta zararın tamamının teşvik belgesi kapsamındaki mal ve teçhizata ya da kapsama dahil olmayan kısıma yansıtılması mümkün değildir. Söz konusu zararın tüm tesis üzerinden aynı oranda yapılmış olması şartı aranılır.

Yatırım teşvik belgesi kapsamında gerçekleştirilen tesislerin devrinde; teşvikli tedarik edilen makine ve teçhizatın satışında yukarıda açıklanan özellik arzeden hususlara uyulması, sonradan ortaya çıkması muhtemel ihtilafları ortadan kaldıracağı düşünülmektedir. Yılmaz Sezer

https://www.dunya.com/kose-yazisi/yatirim-tesvik-belgeli-tesisisin-devrinde-onemli-noktalar/413455

Kanunu bilmemek mazeret sayılmaz. Peki ya vergi mükellefiyeti, hak ve ödevler konusunda Yönetmelik, tebliğ, genelge, sirküler, özelge gibi hiyerarşik olarak sıralanabilecek idari tasarruflar ne olacak? Üstelik bunların bir kısmı Resmi Gazete ile dahi duyurulmuyor. Pek çok idare kendi alanına ilişkin ikincil hukuki düzenlemeler yapabilmektedir. Vatandaşları ve vergi ödeyenleri ilgilendiren konuları ise Maliye Bakanlığı yaptığı düzenlemelerle haberdar etmektedir.

Vergi Usul Kanunu’nun yeniden yazımı gündeme geldiği için özelgelerle ilgili rakamlar, lehe aleyhe olan özelgeler ve Rapor Okuma Komisyonları'nda dikkate alınma hususları için bu yazıyı kaleme aldık.

Özelge Ne Demek?

Mükellef Maliye’nin vergi kanunlarının uygulamasına yön vermek için çıkardığı bir Genel Tebliği veya özelgeyi bilmek zorunda mıdır? Evet, vergi mükellefiyseniz, Resmi Gazete ile yayımlanan kanun değişiklikleri, Yönetmelik ve genel tebliğler kadar Resmi Gazete’de yayımlanmasa da internete konulan sirküler ve özelgeleri de mutlaka sıklıkla kontrol etmeli ve kendi özel durumunuz ile ilgili olanları okumalısınız. Yeri gelmişken “özelge” eski adıyla “mukteza” kafasında soru işareti oluşan ve izahat ihtiyacı olan mükellefin Maliye’ye sorduğu sorular karşılığında kendisine hitaben verilen bir idari yazı. Herhangi bir harç veya ücrete de tabi değil üstelik bazı ülkelerde olduğu gibi.

Avantajları

Sirküler ve özelgeler Vergi Usul Kanunu’na göre düzenleniyor. Tüm mükellefleri ilgilendiren konularda Mali İdare sirküler ile düzenleme yaparken, sadece spesifik bir konuda tereddüt eden mükellefe ise özelge ile cevap veriliyor. Özelge almanın pek çok avantajı var: Kendisine verilen özelgeye göre işlem yapan mükellefe örneğin ceza kesilemez, faiz hesaplanamaz.

Özelgeler Aleyhe Kullanılabilir Mi?

Peki, yaptığı bir işlem veya uygulama ile ilgili olarak hiçbir tereddüdü bulunmayan bir mükellef için, aynı konuda başkasına verilen bir özelgeden dolayı lehine veya aleyhine bir durum oluşabilir mi? İşte bu nokta çok kritik önemde. Özellikle özelge “komisyon” tarafından verilen bir özelgeyse. Son birkaç yıldır özelgeleri üst düzey Maliye görevlilerinin olduğu bir komisyon veriyor. 425 seri numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği'ne göre inceleme raporları okunurken ve Rapor Değerlendirme Komisyonları değerlendirme yaparken özelgeleri de dikkate alıyorlar. Mükellef hakları ve minimum ihtilafla vergi operasyonu yürütülmesi ilkelerine uygun güzel bir uygulama bu, olumlu sonuçları görülüyor.

Peki, özelgeler ne zaman aleyhe dönebilir: Vergi incelemeleri sonucunda müfettişler bir vergi inceleme raporu düzenler. Bu raporlar bir komisyon tarafından çeşitli kıstaslara göre değerlendirilir. Kriterlerden bir tanesi de daha önce verilen sirküler ve özelgelerdir. Yani mükellefin kendisine verilmemiş olsa bile aynı konuda verilen bir özelgeden dolayı mükellefimiz vergi, ceza ve faiz ödemek zorunda kalabilir.

Komisyon Özelgeleri

Komisyonca yeni yöntem ile verilen özelgeler, sirküler ve genel tebliğlere göre çok daha önemli, geriye doğru uygulama imkânı bulunan ve takip edilmesi gereken idari görüşler halini almıştır.
Kanunu bilmemek mazeret sayılmıyor, bu kesin, fakat bazen kanun kadar önemli sonuçlar doğurabilecek mahiyette olan özelgeler ise maalesef Türkiye’de Kanun kadar kuvvetli. Bu sebeple mutlaka iyi okunması ve takip edilmesi gereken idari görüşler halini almıştır.

Sistemde Kaç Tane Özelge Var?

Özelge sistemi kapsamında verilen özelgeler Gelir İdaresi Başkanlığı’nın internet sayfasında yayınlanmaktadır. 01/01/2010- 31/12/2015 döneminde; Özelge Komisyonunun onayından geçip özelge havuzuna eklenen özelge sayısı 10 bin 257, Taşra tarafından özelge havuzundan emsal alınarak oluşturulmuş özelge sayısı ise 37 bin 563 olarak gerçekleşmiştir.1 2016 yılında 8782, 2017 yılında ise 853 adet3 özelge sisteme yüklenmiştir.

Kanunlar hiyerarşisi açısından her hüküm kuvvetli ve önemli olmakla birlikte mükelleflerin en çok incelediği ve dikkat ettiği görüşler özelgeler olmaktadır.Şaban KÜÇÜK 

https://www.dunya.com/kose-yazisi/kanunu-bilmemek-mazeret-sayilmaz-peki-ya-ozelgeler/413454

Kobi Gelişim Destek Programı kapsamında 2018 – 01 proje teklif çağrısını yayınladı ve Proje Çağrısında başvuru şartlarını da açıkladı. KOSGEB’in 300.000 TL si hibe toplam 1.000.000 TL üst limitli bu desteğinden kimler yararlanabilir, bu şartlar ne anlama geliyor ve başka şartlar var mı yazımızda bunlara değineceğiz.

KOSGEB’in Proje Çağrısında amaç “İLLERDE REKABET AVANTAJINA SAHİP İMALAT SANAYİ SEKTÖRLERİ ve YAZILIM SEKTÖRLERİNDEKİ KOBİ’LERİN REKABET GÜCÜNÜN GELİŞTİRİLMESİ” olarak belirlenmiş ve bu amaç doğrultusunda her il için ayrı sektörler ve bu sektörlere ait NACE kodları tespit edilmiştir.

KOSGEB’in bu çağrısına yüksek teknolojili imalat sektörlerinde faaliyet gösteren NACE 21, 26, 30.3 ve 62 sektörlerindeki işletmeler tüm illerde başvurabilecekken, il bazında ise,  yukarıdaki amaç doğrultusunda her il için ayrı belirlenen NACE kodlarına sahip işletmeler başvurabileceklerdir.

Örneğin Ankara’da bulunan işletmelerden, yukarıda sayılan NACE koduna sahip işletmeler dışında, NACE kodu; 28 (Başka yerde sınıflandırılmamış makine ve ekipman imalatı),  25 (Makine ve teçhizat hariç, fabrikasyon metal ürünleri imalatı), 26 (Bilgisayarların, elektronik ve optik ürünlerin imalatı),  30 (Diğer ulaşım araçlarının imalatı) ve  27 (Elektrikli teçhizat imalatı) olan işletmeler bu çağrıya başvurabileceklerdir.

Çağrıda belirtilen diğer şartlar ise;

  • Başvuruda bulunacak işletmelerin “KOBİ ölçeğindeki işletmeler “ olması,
  • İşletme eğer orta düşük ve düşük teknolojili imalat sektörlerinde veya yazılım sektöründe ise; 2017 yılı verilerine göre net satış hasılatının en az 300.000 TL, KOBİ Beyannamesine göre çalışan sayısının en az 3 olması, (Orta yüksek ve yüksek teknolojili imalat sektörlerindeki işletmelerde satış hasılatı ve çalışan sayısı kriteri dikkate alınmaz.)
  • Başvuracak tüm işletmelerin 2017 yılında bilanço esasına göre defter tutması ve 2017 yılı Kurumlar ya da Gelir Vergisi Beyannamesi ibraz etmesi.
  • İşletmenin KOSGEB Veri tabanına kayıtlı ve aktif olması.

Proje çağrısı ile ilgili diğer hususlar:

  • Başvuru Süresi: 24 Nisan – 22 Haziran 2018 (60 gün)
  • Destek Oranı: % 60 (tüm bölgelerde)
  • Proje Süresi: En az 6 ay ve en fazla 12 aydır.
  • Destek Üst Limiti: Geri ödemesiz 300.000 TL Geri ödemeli 700.000 TL Toplam 1.000.000 TL
  • Çağrı Bütçesi:  İmalat sanayi işletmeleri için 500.000.000 TL, Yazılım sektörü işletmeleri için 200.000.000 TL, Toplam: 700.000.000 TL.
  • Proje Bütçesi Özel Sınırı:  Teklif edilen projenin toplam bütçesi, işletmenin 2017 yılı net satış hasılatını aşamaz.

Projeye konusuna ilişkin stratejiler ve çağrıya ilişkin diğer hususlar çağrı metninde belirtilmiştir. Proje Çağrısı ve eklerine buradan ulaşabilirsiniz.

Tüp bebek veya yardımcı  üreme yöntemi, klasik yöntemler ile gebe kalamayan kadınlarda uygulanan bir tedavi yöntemidir. Tüp bebek tedavisi kadın ve erkek üreme hücrelerinin vücut dışında laboratuvar ortamında bir araya  getirilerek döllenmeyi sağlayacak tedavi süreçlerini ve sonrasını kapsıyor. Tüp bebek tedavilerini devlet belirli şartlar dahilinde karşılıyor. 

Şartlar Neler ?  

Buna göre evli olmakla birlikte çocuk sahibi olmayan genel sağlık sigortalısı kadın ise kendisinin, erkek ise karısının; 

-Yapılan tıbbi tedavileri sonrasında normal tıbbi yöntemlerle çocuk sahibi olamadığının ve ancak yardımcı üreme yöntemi ile çocuk sahibi olabileceğinin Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmet sunucuları sağlık kurulları tarafından tıbben mümkün görülmesi, 

-23 yaşından büyük, 39 yaşından küçük olması(40 yaşından gün almamış olması), 

-Son üç yıl içinde diğer tedavi yöntemlerinden sonuç alınamamış olduğunun Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmet sunucuları sağlık kurulları tarafından belgelenmesi, 

-Uygulamanın yapıldığı tıbbi merkezin Kurum ile sözleşme yapmış olması, 

-En az beş yıldır genel sağlık sigortalısı veya bakmakla yükümlü olunan kişi olup, 900 gün genel sağlık sigortası prim gün sayısının olması koşullarının  birlikte gerçekleşmesi gerekiyor. 

Söz konusu şartların hepsi gerçekleşmişse en fazla üç deneme ile sınırlı olmak üzere kurumca yetkilendirilen sağlık hizmet sunucuları sağlık kurulları tarafından tıbben zorunlu görülmesi halinde tüp bebek  tedavi giderleri Sosyal Güvenlik Kurumunca karşılanıyor. 

39 Yaş Sınırı 

Tüp bebek yöntemi ile tedavisine başlanan kadının deneme süresi içerisinde 39 yaşını doldurmuş olması durumunda, tüp bebek tedavisine ait bedeller, tedaviye daha önce başlanmış olsa dahi kurumca karşılanmıyor. 

Örnek; 10 Nisan1985 doğumlu kadının,  tüp bebek giderlerinin karşılanabilmesi için; 10 Nisan 2008 tarihinden sonra, 10 Nisan 2024 tarihinden önce tedavinin yapılmış olması gerekiyor. 

Katılım Payı 

Tüp bebek tedavisinde birinci denemede  yüzde 30, ikinci denemede yüzde 25, üçüncü denemede yüzde 20 oranında olmak üzere  belirlenen bedeller üzerinden katılım payı alınıyor. Tüp bebek  katılım payları, tedavinin sağlandığı sağlık hizmeti sunucusunca kişilerden tahsil edilir. Ayrıca tüp bebek işleminde kullanılan ilaçlardan katılım payı da tahsil edilir. Arif Temir

http://www.gunes.com/yazarlar/arif--temir/tup-bebekmasrafininkarsilanmasi-869907

Cuma, 27 Nisan 2018 09:37

Seçilmiş Gelir İdaresi özelgeleri

Gelir İdaresi özelgeleri, vergi cezası ve gecikme faizine karşı koruma sağlıyor. Aynı nitelikli özelgeler sadece özelgenin verildiği değil bütün mükellefler için aynı sonuçları doğuruyor. Bu nedenle özelgeler oldukça önemli ve izlenmesi gereken kaynaklar.

Gelir İdaresi'nce verilen özelgelerden seçilmiş bazılarının özetine, yorum yapmadan zaman zaman bu köşede yer vermeye çalışıyorum.

İşte e-Defter ve e-Fatura uygulamalarına ilişkin özelgelerden seçtiğim bazılarının özeti. Özelgelerin tam metinlerine Gelir İdaresinin internet sitesinden ulaşmak mümkün.

e-Defter uygulamasında birden fazla fatura aynı yevmiye maddesine kaydedilebilir mi?

(30.12.2016 tarih ve 270229 sayılı özelge)
e-Defter uygulamasında, her bir faturanın ayrı bir yevmiye maddesinde olacak şekilde kaydedilmesi esas olmakla birlikte; faturaların gruplandırılarak (alış faturaları, satış faturaları, genel gider faturaları vb.) en fazla 10’ar günlük muhasebe kayıt periyodunun dikkate alınması, en fazla 50 adet faturaya yer verilmesi ve her bir faturanın ait olduğu hesabın altında ayrı ayrı gözükecek şekilde belgenin türü, tarihi ve numarasına yer verilmesi kaydıyla, bir yevmiye maddesi içinde kaydedilmesi mümkün bulunmaktadır.

Öte yandan, e-Fatura kullanıcısı olan şirketin, aynı zamanda e-Arşiv Fatura uygulamasına dahil olması ve abonelik esasına göre fatura düzenlemesi halinde; Kılavuzda belirtildiği şekilde “e-Arşiv Fatura İcmali” düzenlenmek ve yevmiye maddesine bu icmali other belgesi ve e-Arşiv İcmali açıklamasıyla ilişkilendirmek suretiyle, birden fazla faturanın aynı yevmiye maddesine kaydedilmesi de mümkün bulunmaktadır.

Hasılat defteri tutan şirketin e-Defter uygulamasına geçme zorunluluğu var mıdır?

(08.08.2016 tarih ve 112205 sayılı özelge)
e-Fatura ve e-Defter uygulamalarına dahil olma zorunluluğu bulunan, e-Fatura uygulamasına geçen ancak Vergi Usul Kanunu’nun 207. maddesi gereğince “Hasılat defteri” tutan şirketin, bu defterin elektronik ortamda oluşturulmasına ilişkin format ve standardın www.edefter.gov.tr internet adresinde duyurulacağı tarihe kadar e-Defter uygulamasına geçme zorunluluğu bulunmamaktadır.

e-Arşiv uygulamasına geçtikten sonra eskiden basılmış olan ve elde kalan kâğıt faturalar kullanılabilir mi?

(23.02.2017 tarih ve 54317 sayılı özelge)
e-Arşiv Fatura Uygulaması'na geçtikten sonra faturaların elektronik ortamda düzenlenmesi gerekmekte olup, daha önceden anlaşmalı matbaalara bastırılan ve kullanılmayan matbu kağıt faturaların bu uygulamaya geçtikten sonra kullanılması mümkün bulunmamaktadır.

Mali mührün çalınması halinde e-Fatura uygulaması nasıl yapılmalıdır?

(14.12.2016 tarih ve 98 sayılı özelge)
Mali mührün çalındığının ve başka bir mali mühre sahip olunmadığının ispat veya tevsik edilmesi şartıyla, söz konusu olayın Vergi Usul Kanunu’nun 13. maddesi kapsamında mücbir sebep sayılması yerine 397 sıra no.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği'ne göre “mükellefin kendi sistemlerinde meydana gelebilecek arıza ve kesinti durumları” içerisinde değerlendirilmesi mümkün bulunmaktadır. Bu durumda yeni mali mühür temin edilene kadar kâğıt fatura düzenlenmesi mümkün bulunmaktadır.

Diğer taraftan, belirtilen şartlarla mali mühür temin edilinceye kadarki süreçte kesilen kâğıt faturalar vergi mevzuatı açısından hukuken geçerli fatura olarak kabul edilmekte ve yerine elektronik faturanın düzenlenmesi gerekmemektedir. Belirtilen şartlar altında düzenlenmiş ve hukuken geçerliği bulunan kâğıt faturaların KDV indiriminde kullanılması da mümkündür.

E-faturada “İrsaliye yerine geçer” ifadesi kullanılabilir mi?

(16.01.2017 tarih ve 13502 sayılı özelge)
e-Fatura Uygulamasına kayıtlı olan mükelleflerle yapılan mal ve hizmet alım satımları nedeniyle düzenlenen elektronik faturalarda, düzenleme tarihi yanında düzenleme zamanının da saat ve dakika olarak gösterilmesi suretiyle elektronik faturanın alınacak kâğıt çıktısı üzerine “İrsaliye yerine geçer.” ifadesinin yazılması ve satıcı veya yetkilisi tarafından imzalanması halinde herhangi bir izne gerek bulunmadan irsaliye olarak kullanılması mümkün bulunmaktadır. Ancak bu uygulama e-Faturanın malın teslimi anında düzenlenmesi durumunda söz konusu olabilecek olup fatura düzenleme tarihinden sonra malın tesliminin gerçekleştirildiği durumda mezkûr uygulamadan yararlanma imkânı bulunmamaktadır. Malın teslimi anında fatura düzenlenmeyen hallerde Vergi Usul Kanunu’nun 230/5. maddesi hükmüne göre sevk irsaliyesi düzenlenip sevk irsaliyesine ait tarih ve numara bilgilerinin oluşturulacak e-Faturada belirtilmesi gerekmektedir. Recep Bıyık

https://www.dunya.com/kose-yazisi/secilmis-gelir-idaresi-ozelgeleri/413260

Mesleki Yeterlilik Kurumu (MYK), ulusal yeterlilikler çerçevesinde meslek standartlarının hazırlanması ve mesleklerin belgelendirmesi faaliyetlerini yürütmektedir.

Bir mesleği icra edenlerin, hangi bilgi ve becerilere sahip olması gerektiği ve o mesleğin hangi tehlikelere maruz kaldığı MYK tarafından kabul edilen meslek standartları ile birlikte belirlenmektedir. Bu anlamda çalışma hayatının düzenlenmesinde tek yetkili kurum olan MYK faaliyetleri, günümüzde karmaşık hale gelmiş meslek yapılarının düzenlenmesi ve belgelendirmesi açısından önem arz etmektedir.

MYK’nın çalışma hayatından en önemli faaliyetlerinden alanını mesleki yeterlilik belgesi zorunluğu oluşturmaktadır. Mesleki yeterlilik belgesi zorunluluğu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı (ÇSGB) tarafından çıkarılan tebliğlerde belirtilen, tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta yer alan meslekler için geçerlidir. İşverenlerin, bu mesleklerde mesleki yeterlilik belgesi olmaksızın personel çalıştırmaları mümkün olmadığı gibi aksi halinde idari yaptırım uygulanmaktadır. Henüz ÇSGB tarafından üç tebliğ çıkarılmış ve toplam 81 meslekte mesleki yeterlilik belgesi zorunluluğu getirilmiştir. Bu meslekler MYK internet adresinde yer almaktadır.

Çalışma hayatına henüz nüfuz eden Mesleki Yeterlilik Kurumu faaliyetleri hakkında bilinmesi gereken birkaç önemli vardır. Belge zorunluluğu bulunan mesleklerde çalışanların sınav ve belgelendirme işlemlerine yönlendirilmeden önce bu bilgilere danışılması gerekir.

***
Mesleki eğitim belgesi farklı

Mesleki eğitim belgeleri, mesleki yeterlilik belgesi yerine geçmemektedir. Ustalık belgesi, lise, ön lisans ve lisans diploması haricindeki belgeler mesleki yeterlilik anlamında kabul görmemektedir.

***
Mesleki yeterlilik belgesi muafiyeti

Mesleki yeterlilik belgesi muafiyetinde kalfalık belgeleri dikkate alınmamaktadır. Mesleki yeterlilik belgesi muafiyeti kapsamında kalfalık belgeleri ve mesleki eğitim belgeleri dikkate alınmamaktadır. 3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanunu’na göre ustalık belgesi almış olanlar ile Millî Eğitim Bakanlığı'na bağlı meslekî ve teknik eğitim okullarından ve üniversitelerin meslekî ve teknik eğitim veren okul ve bölümlerinden mezun olup, diplomalarında veya ustalık belgelerinde belirtilen bölüm, alan ve dallarda çalıştırılanlar için mesleki yeterlilik belge şartı aranmamaktadır.

***
Yetkilendirilmiş Belge Kuruluşları

Mesleki yeterlilik belgesi sadece yetkilendirilmiş belge kuruluşlarınca verilmektedir. Mesleki yeterlilik belgesi zorunluluğu kapsamındaki mesleklerin belgelendirilme süreçleri MYK tarafından yetkilendirilmiş belge kuruluşları tarafından yapılmaktadır. Bu anlamda MYK tarafından yetkilendirilmeyen kuruluşlardan alınan belgeler geçersiz sayılmaktadır.

***
Sınav ve belgelendirme teşviki

Mesleki yeterlilik belgesi zorunluluğu kapsamında sınav ve belgelendirme teşviki verilmektedir. Mesleki yeterlilik belgesi zorunluluğu kapsamında olan mesleklerde, Mesleki Yeterlilik Kurumu tarafından yetkilendirilmiş sınav ve belgelendirme kuruluşlarının gerçekleştireceği sınavlarda başarılı olan kişilerin 31/12/2019 tarihine kadar belge masrafı ile sınav ücreti, İşsizlik Sigortası Fonundan karşılanmaktadır.

***
SGK teşviki var

Mesleki Yeterlilik Belgesi, 6111 Sayılı Sigorta Prim Desteği'nden yararlanma süresini uzatmaktadır. İşe giriş tarihi itibariyle veya çalışmaktayken, mesleki yeterlilik belgesine sahip olup olmadığı destekten yararlanma süresini etkilemektedir.

İşe alındığı tarih itibariyle 18 yaşından büyük ve 29 yaşından küçük erkek ya da 18 yaşından büyük kadın sigortalılar yönünden, yaş şartının sağlanmış olması nedeniyle sigorta prim desteğinden yararlanılabilecek olan 24 aylık (aynı zamanda Türkiye İş Kurumu'na kayıtlı işsiz ise 30 aylık) süreye ilave olarak, mesleki yeterlik belgesi sahibi ise 24 ay süreyle yararlanılması mümkündür. 29 yaşından büyük erkek sigortalılar yönünden mesleki yeterlilik belgesi sahibi olanlar adına sadece 24 ay (aynı zamanda Türkiye İş Kurumu'na kayıtlı işsiz ise 30 ay) süreyle yararlanılabilecektir. Bu imkandan yararlanabilmek için mesleki yeterlilik belgesi sahibi olanların bu belgelerde belirtilen mesleklerde ya da alanlarda işe alınmaları ve/veya çalıştırılmaları gerekmektedir. Resul Kurt

https://www.dunya.com/kose-yazisi/mesleki-yeterlilik-belgesinde-tesvik-var/413262

Gelir vergisi beyan süresi (uzatmalar dahil) sona erdi. Sıra kurumlarda. Anonim ve limited şirketler 2017 yılı kazançlarını 25 Nisan’a kadar beyan etmek zorundalar.

Kurumlar vergisi yasasında bazı indirim kalemleri var ki ancak şirket kâr elde ettiği durumda dikkate alınabiliyor. Bunların en günceli hiç kuşkusuz, nakdi sermaye artışına ilişkin indirim uygulaması.

Bu uygulama kısaca, şirketlerin nakit olarak artırdıkları sermaye tutarı üzerinden belli bir faiz hesaplanması ve bu tutarın yarısının sermayesi artan kurumun beyannamesi üzerinde matrahtan indirilmesi esasına dayanıyor. Bu düzenleme ile nakdi sermaye artışlarının teşvik edilmesi amaçlanıyor.

Sadece Sermaye Şirketleri

İndirim hakkından sadece sermaye şirketleri yararlanabiliyor. Yani anonim ve limited şirketler için geçerli. Ancak bankalar, finansal kiralama, faktoring ve finansman şirketleri ile varlık kiralama şirketleri ve sigorta şirketleri gibi finans sektöründe faaliyet gösteren kurumlar ile kamu iktisadi teşebbüsleri bu indirim imkânından yararlanamıyorlar.

Nakit Artış Olmalı

İndirim hakkından sadece nakdi sermaye artışı yapıldığında yararlanılabiliyor. Nakdi sermaye artışı da, sermaye şirketlerince ilgili hesap döneminde ticaret siciline tescil edilmiş olan ödenmiş veya çıkarılmış sermaye tutarlarındaki nakdi artışlar ile yeni kurulan sermaye şirketlerinde ödenmiş sermayenin nakdi olarak karşılanan kısmı olarak tanımlanıyor.

Banka Dekontu Şart

Sermaye artırım tutarının ortaklar tarafından nakit olarak şirketin banka hesabına fiilen yatırıldığına dair ilgili banka şubesi tarafından onaylanmış banka hesap özetinin kurumlar vergisi beyannamesi ile birlikte vergi dairesine ibraz edilmesi gerekiyor. Belge kâğıt ortamında veya elektronik ortamda verilebiliyor. Ancak kurumlar vergisi beyan süresi içinde (25 Nisan’a kadar) verilmesi gerektiği unutulmamalı.

Bilanço İçi Kalemler

Bilanço içi kalemlerin birbiri içinde mahsubu şeklinde gerçekleştirilen sermaye artışları nakdi artış olarak kabul edilmiyor. Bu nedenle örneğin nakit ihtiyacını karşılamak için ortaktan alınan borcun ödenmeyerek sermayeye ilave edilmesi durumunda, bu da bilanço içi kalemlerin birbiri içinde mahsubu kabul ediliyor ve indirim tutarının hesabında dikkate alınamıyor.

Aynı şekilde sermaye şirketlerinin özkaynakları içerisinde yer alan; dönem kârı veya geçmiş yıl kârları, olağanüstü yedekler, yasal yedekler ve enflasyon farklarının sermaye artışında kullanılması durumunda da, bir nakdi sermaye artışından söz edilemeyeceği için indirim imkânından yararlanılamıyor.

Ortak Borç Almışsa

Ortaklar veya ortaklarla ilişkili olan kişiler, iştiraklerinde sermaye artışı yapılırken, yatıracakları sermaye paylarını özkaynaklarından karşılamaları gerekiyor. Nakit olarak yatırılan sermaye payını, kredi kullanarak veya borç alarak temin etmişlerse, sermayesi artan kurum indirim imkanından yararlanamıyor.

Düzenlemenin en çok tartışılan bölümü burası. İşletmelerin belli bir miktar özkaynağı olsa da faaliyetlerini çoğunlukla borçla finanse ettikleri biliniyor. Bu durumda olan bir şirket iştirakindeki nakit sermaye artışına katıldığı durumda, artırılan sermaye payının hangisinden karşılandığına nasıl karar verilecek? Şirketlerin hangi harcamayı hangi kaynaktan karşıladığına dair bir hesap tutma, bunu belirleme görevi de olmadığına göre, sermayesi artan şirketin indirimden yararlanıp yararlanamayacağı konusu hâlâ gizemini koruyor.

Diğer taraftan indirim hakkından yararlanacak olan şirketin, ortağının (özellikle de yabancı ortağının) sermaye payını hangi kaynaktan karşıladığını araştırma ve tevsik etme (belgeleme) zorunluluğu olup olmadığı, varsa hangi belgelerle tevsik edilebileceği de tereddüt yaratan bir başka konu. Uygulamanın usul ve esaslarını belirleyen Tebliğ’de bu ve buna benzer tereddütlü konularla ilgili maalesef herhangi bir açıklama da bulunmuyor.

Faiz Oranı

İndirim tutarının hesaplanmasında kullanılan faiz oranı yasada, T.C. Merkez Bankası tarafından indirimden yararlanılan yıl için en son açıklanan “Bankalarca açılan TL cinsinden ticari kredilere uygulanan ağırlıklı yıllık ortalama faiz oranı” olarak tanımlanıyor.

2017 yılı için bu oran yüzde 17,06 olarak açıklandı. Buna göre 2017 yılına ilişkin kurumlar vergisi beyannamesinde matrahtan indirilecek tutarın hesabında yüzde 17,06 oranının kullanılması gerekiyor.

İndirimin Hesabı

Öncelikle nakit olarak artırılan sermaye tutarının (yeni kurulan şirketlerde ödenmiş sermayenin nakit olarak karşılanan kısmının) yukarıdaki faiz oranıyla (% 17,06) çarpılması gerekiyor. Bulunan tutarın yüzde 50’si beyannamede indirim olarak dikkate alınabilecek yıllık tutarı veriyor. (Bakanlar Kurulu; halka açık şirketlerle, artırılan sermayeyi yatırım teşvik belgeli üretim ve sanayi tesisi yatırımlarında kullanan mükellefler için yüzde 50 oranı yerine daha yüksek oranlar belirledi.)

Nakdi sermayenin yıl içerisinde ödenmesi durumunda indirim tutarı, ödemenin yapıldığı ay kesri tam ay sayılmak suretiyle hesap döneminin kalan ay sayısına göre hesaplanıyor.

Örneğin bir anonim şirket tarafından 2017 Mart ayında 6 milyon liralık nakit sermaye artışı yapılmasına karar verilmiş ve ortaklar tarafından söz konusu tutarın tamamı aynı ay içerisinde ödenmiş olsun. Bu durumda beyannamede matrahtan indirilecek tutar aşağıdaki şekilde hesaplanacaktır:

Nakden artırılan sermaye tutarı

6.000.000 TL

İndirim hesabında kullanılacak ay sayısı (Mart-Aralık)

10 Ay

TCMB tarafından açıklanan yıllık faiz oranı-2017

% 17,06

Hesaplanan faiz (6.000.000 x % 17,06 / 12 x 10)

853.000 TL

2017 beyannamesinde indirilecek tutar (853.000 x % 50)

426.500 TL


Yukarda hesaplanan tutar şirketin kârda olması durumunda beyannamenin “Kar olması halinde indirilecek istisna ve indirimler” bölümüne yazılacak. 2017 yılı için kurumlar vergisi oranı yüzde 20 olduğuna göre, bu indirim sayesinde kurum 85 bin 300 liralık bir vergi avantajı sağlamış oluyor.

Geçici Vergiler

Bu indirim, geçici vergi dönemlerinden sadece dördüncü vergilendirme döneminde dikkate alınabiliyor. Ancak kazancın yetersiz olması nedeniyle ilgili hesap döneminde indirim konusu yapılamayan tutarlar, izleyen hesap dönemine ilişkin bütün geçici vergi beyannamelerinde matrahtan indirilebiliyor.

Zararsa Devrediyor

Şirketin zararda olması ya da yeteri kadar kârı bulunmaması durumunda hesaplanan indirim tutarı, herhangi bir endekslemeye tabi tutulmaksızın gelecek yıllara devrediyor. Devreden tutar beyannamede ayrıca gösteriliyor. Bir süre sınırlaması da yok. İleride kâr oluşan dönemde indirim hakkından yararlanılabiliyor.

Şirket kâr da zarar da etmiş olsa, nakdi olarak artırılan sermaye tutarı ile indirime konu edilecek tutara ilişkin bilgilerin ayrıca kurumlar vergisi beyannamesi ekinde bildirilmesi de gerekiyor.

Sadece Bir Yıl Değil

İndirimden sadece nakdi sermaye artışının gerçekleştirildiği yıl yararlanılmıyor, takip eden yıllarda da, şirket devam ettiği sürece (sermaye azaltımı olmaması şartıyla) bu indirim hakkı devam ediyor. Sonraki yıllarda indirilecek tutarlar hesaplanırken, sermaye artışının yapıldığı yıldaki değil, TCMB tarafından beyanname verilen yıla ilişkin olarak açıklanan faiz oranı kullanılıyor.

Yukarıdaki örnekte ödeme Mart ayında olduğundan, 2017 yılı için indirim imkânından 10 aylık yararlanılabilmişti. 2018 ve takip eden yıllarda ise 2017 yılında yapılan sermaye artışına ilişkin yıllık olarak hesaplanan tutarlar ilgili yıl kurumlar vergisi matrahlarından düşülebilecek. Örneğin 2018 yılında faiz oranının yüzde 16 olarak açıklandığını varsayarsak, 2018 yılına ilişkin kurumlar vergisi matrahından 480 bin lira (6.000.000 * % 16 * % 50) indirilebilecek. Bu da ilgili yıl, yüzde 22 kurumlar vergisi oranına göre 105 bin 600 liralık bir vergi avantajı anlamına geliyor. M. Fatih Köprü http://www.vergidegundem.com

213 sayılı VUK genel tebliği seri no 449 10 nisan 2015 tarihli resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.(1) Bu genel tebliğ ile geçmişe yönelik mükellefiyet tesis edilenlere elektronik ortamda beyanname ve bildirimleri vermemeleri dolayısıyla kesilen özel usulsüzlük cezaları artık kesilmeyecektir. Böylece vergi daireleri geçmişe matuf vergi kaydı açılan mükellefler hakkında özel usul cezası kesmeyecektir.

10 nisan 2015 tarihinden önce şu veya bu sebeple kesilen cezaların akıbeti ne olacaktır? Veya 10 nisan 2015 tarihinden önce ,bu kapsamda tebliğ edilen özel usul cezaları vergi dairelerine ödenmiş ise durum ne olacaktır?

Bize göre geçmişe yönelik kesilen ve 10 nisan 2015 tarihinden önce ödenmiş olan özel usul cezalarının da 213 sayılı VUK kanununun düzeltme hükümlerine göre düzeltilerek mükelleflerin ödediği cezaların kendilerine iade edilmesi zorunludur.

Bu durumda:

1- 10 nisan 2015 tarihinden önce tarh edilmiş ve fakat vadesi 10 nisan 2015 sonrasına sarkan özel usul cezaları için ödeme yapılmaması gerekir.

2- 10 nisan 2015 tarihinden önce tebliğ edilerek ödenen özel usul cezaları 213 sayılı VUK kanununun düzeltme hükümlerine göre düzeltilerek ödeme varsa mükellefe iade edilmesi gerekir.

3- Vergi dairelerinin mükelleflerin düzeltme taleplerini red etmesi halinde vergi yargısının hakemliğine müracaat edilmelidir.

4- Hukukun genel ilkelerine göre 10 nisan 2015 tarihinden önce veya sonra kesilen özel usul cezaları yukarıda açıklandığı gibi külliyen hukuka aykırıdır. Tarh edilen cezaların iptali, mükellef tarafından ödenen bir ceza varsa bunun da mükellefe red ve iadesi zorunludur. Nazlı Gaye Alpaslan

http://www.hurses.com.tr/av-nazli-gaye-alpaslan/vergi-usul-449-seri-nolu-genel-tebligi-ve-bir-sorun/haber-18494

-----------------------

(1) 449 seri nolu VUK genel tebliği 10 nisan 2015 gün ve 29322 sayılı resmi gazetede yayımlanarak yayım  tarihinde yürürlüğe girmiştir.

4/a Emekli olacak engelli ile normal koşullardan emekli aylığı için nasıl bir ayrım oluyor diye soranlara  cevabımız.

ÖRNEK

05/06/1998 doğumlu okurumuz 20/08/1978 doğumlu kadın sigortalı çalışan.

Kadın Sigortalıların Tamamlaması Gereken Yaş, Sigortalılık Süresi ve Prim Gün Sayısı

İşe Başlama Tarihi

Bayanların  emekliliği için sigortalılık süresi (ilk sigortalılık ile emeklilik başvuru tarihi arasında geçen süre )

bayanların  emekliliği için Tamamlaması gereken yaş

bayanların emekliliği  için tamamlaması gereken prim ödeme süresi

24.05.1998-23.05.1999 arası

20 yıl

55

5975

Kadın sigortalı 2033 yılından önce emekli olamaz.

2018 yılı itibariyle emekli aylığı hesaplamasında

YILI

GÜN

YILI

ABO

YILI

KAZANÇ

 1999

485

1999

70%

1999

9475

2008/09

2586

2008/09

51%

2008/09

1151,4

2008/10

3417

2008/10

37,51%

2008/10

6310,8

6488

Ek ödeme hariç emekli aylığı Nisan 2018 göre:2074,50 TL.(%5,69 zam dahil)

Engelli Şartları ile %40 Raporu olup vergi indirim belgesi alması halinde;

18 yıl 4080 gün ile emekli olur,yaş şartına takılmadan

YILI

GÜN

YILI

ABO

YILI

KAZANÇ

 1999

485

1999

70%

1999

9475

2008/09

2586

2008/09

60%

2008/09

1151,4

2008/10

3417

2008/10

37,51%

2008/10

6310,8

6488

 (*)2008/10 Sonra 1/10/2008 öncesi girişli engelli için ABO en az %30 olarak dikkate alınır.

Bu durumda bağlanacak emekli aylığı ise 2184,44 TL.(%5,69 zam dahil)

Kısaca engelli emekli aylığı normal emekli aylığına göre yüksek olmakta,aylık bağlama oranları yüksek tutulmaktadır.

En önemlisi yaşa takılmadan emekli aylığı alıp,SGDP prim ödeyerek çalışma imkanı vardır. Vedat İlki

https://alitezel.com.tr/index.php?sid=yazi&id=9092

Perşembe, 26 Nisan 2018 09:37

Devreden KDV Ve İadesinin Önemi

1920'li yıllardan itibaren harcama vergileri çeşitli adlarla alınmıştır. Umumi istihlak vergisi, muamele vergisi, gider vergisi ve1985 yılından bu yana ise katma değer vergisi (KDV).
KKDV'den önce alınmakta olan gider vergisi yirmi yılı aşkın bir süre uygulamada kalan muamele vergisinin yerine uygulamaya konulmuştur. 6802 Sayılı Kanun'la 1957 yılında getirilen gider vergisi bir toplu muamele vergisi niteliğindedir ve esas itibariyle ilk istihsal ile banka ve sigorta muamelelerini vergilendirmektedir. Muamele vergisinden gider vergisine geçerken muamele vergilerinin ekonomi üzerindeki olumsuz etkilerinin giderileceği beklentisi mevcuttu.

Ancak, beklenti gerçekleşmemiş, aksine daha olumsuz etkiler ortaya çıkmıştır. Başlıca olumsuzluklar şöyle sıralanabilir.

- Tek aşamada alındığı için verginin oranları yüksek tutulmuştur.

- Ticari ve sınai faaliyette bulunan işletmelerin küçük bir bölümünü kapsaması nedeniyle ekonomiye yön verme aracı olarak kullanılması bakımından sınırlı bir etkiye sahip olmuştur.

- Verginin peşin ödenmesi işletmeler üzerinde finansman güçlüğü yaratmıştır. Ayrıca, bu verginin yükü vergiye tabi ilk maddeyi üreten sanayi kuruluşları üzerinde ağırlığını hissettirmiştir. Vergili maddeleri hammadde olarak kullanan sanayiciler de verginin yükü ile karşı karşıya kalmışlardır.

- İlk istihsal aşamasında vergileme söz konusu olduğundan tüketim üzerinde adil bir vergi yükü sağlanması mümkün olmamıştır.

- Toplam bütçe gelirleri içinde gider vergilerinin payı sınırlı kalmıştır.

Yukarıda belirtilenler ve diğer olumsuzlukları, devler bütçe gelirlerine katkısının yetersiz olması nedeniyle, ortaya çıkan olumsuzlukları gidermek amacıyla 1985 yılında Katma Değer Vergisi Kanunu (KDVK) kabul edilerek yürürlüğe konulmuştur. KDV mal ve hizmetlerin el değiştirdiği her aşamada ilgili işletmede yaratılan katma değeri esas aldığı için malın satışında hesaplanan vergiden bu malı veya mala ilişkin hammaddeyi satın alırken ödediği vergiyi indirmekte kalan kısmı vergi dairesine ödemektedir. Satın almaları nedeniyle indirim KDV tutarı hesaplanan KDV den fazla olduğunda devreden KDV ortaya çıkmaktadır. Bu durum daha çok özellikle yarattığı katma değeri düşük olan işletmelerde ortaya çıkabilmektedir.

KDV'nin uygulandığı gelişmiş batı ülkelerinde KDV beyannamesinde indirim KDV miktarının yüksekliği nedeniyle devreden KDV oluşması ve bunun kısa sürede indirim yoluyla giderilemediği durumlarda mükellefe iade edilmekte; böylece mükellef ek finansman ihtiyacı ile karşı karşıya kalmamaktadır.

Ülkemizde ise KDVK'nın yasalaştığı ilk günden bu yana, kanunun 29. maddesinde yer alan düzenleme uyarınca, devreden katma değer vergisinin iadesi yapılamamaktadır. Nihai tüketiciye aktarılması gereken vergi mükellef üzerinde kalmakta, ilaveten ek finansman yükü söz konusu olmaktadır.

Plan ve Bütçe Komisyonu'nda kabul edilerek Genel Kurul gündemine gelen 1/926 sayılı “Katma Değer Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nda ilk kez, indirim yoluyla giderilemeyen devreden KDV'nin iade edilebilmesine ilişkin düzenleme önerilmekteydi. Ancak, TBMM Genel Kurulu'nda tasarının görüşülmesi sırasında devreden katma değer vergisinin iade edilmesine ilişkin maddeleri geri çekilmiştir. Dolayısıyla mevcut KDV Kanunu’ndaki düzenleme uyarınca, devreden KDV iade edilmeyecektir.

Bu durumda, gider vergisi uygulamasında olduğu gibi, finansman yükünün ödediği vergiyi indirim yoluyla gideremeyen mükellefler üzerinde kalmaya devam edecek ve KDV reformu bu yönüyle eksik kalacaktır. Akif Akarca/Dr. Mehmet Şafak

https://www.dunya.com/kose-yazisi/devreden-kdv-ve-iadesinin-onemi/413094

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • EUROBOND VE VERGİLENDİRİLMESİ EUROBOND, Devletin ya da şirketlerin, yurtdışı piyasalarından borç para temin…
  • Kanunlarla Türk Vatandaşlarına Hasredilen ve Yabancıların Çalışmalarının Yasak Olduğu Meslek ve Görevler Özel Güvenlik Şirketleri İçin Kurucu, Yönetici, Eğitici ile Şirket Tüzel…
  • İNŞAAT BAĞIMSIZ BÖLÜM NET ALAN TESPİTİ KDV Uygulama Genel Tebliğine Göre Konut / İşyeri Bağımsız Bölüm…
Top