Mehmet Özdoğru
Doğum Sonrası Yarım Çalışma Ödeneğine Hak Kazanmanın Şartları
Küçük Çocuğu Olan Çalışan Annelere 400 TL Bakım Desteği Verilecek
İşsizliğin önüne geçilmesi ve kadın istihdamının artırılmasına yönelik olarak İŞKUR tarafından hayata geçirilen proje ile küçük çocuğu olan çalışan annelere 400 TL bakım desteği verilecek.
Çalışan anne, 2-5 yaş arasındaki çocuğunun kreşe veya gündüz bakımevine devam etmesi halinde, kurs veya program süresince aylık 400 TL bakım desteğinden yararlanabilecek.
BAŞVURU NEREYE YAPILIR?
Posta'nın haberine göre bu imkandan yararlanabilmek için annelerin, sanayi sektöründeki mesleki eğitim kurslarına ve imalat sektöründeki işbaşı eğitim programlarına katılmaları gerekiyor. Başvuru için çocuklara ait nüfus cüzdanıyla, kreş ve gündüz bakımevi faturası ve istenilen belgelerle birlikte kurs programı düzenleyen Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğüne veya hizmet merkezlerine müracaat edilecek.
70 LİRA DA HARÇLIK
Kurs ve mesleki eğitim programlarına katılan kadınlara ayrıca günlük 70 TL cep harçlığı veriliyor. Bu destek, ilk etapta İstanbul, Ankara, İzmir ve Bursa’da yaşayan ve istenilen koşulları yerine getiren ailelere sağlanacak.
http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/calisan-anneye-her-ay-400-lira-destek-geliyor-40997887
Vergi Dairesince Mükelleflerin Resen Terk Edilmesi
Uygulamada resen terk işlemleri vergi daireleri tarafından zamanında yerine getirilmesi gereken önemli bir konudur. Resen terk uygulaması, vergi daireleri tarafından zamanında yerine getirilmediğini sıklıkla görmekteyiz. Esasında bir mükellefin üst üste iki dönem aylık KDV beyannamesini vermemesi halinde bu uygulama vergi daireleri tarafından otomatik olarak yerine getirilecektir. Üst üste verilmeyen beyannameler nedeniyle bazen 1 veya 2 yıl hatta 3 yıl için mükelleflere astronomik rakamlara varan özel usulsüzlük cezaları kesilerek tebliğ edilmektedir.
Yaşanan bir olayda 5 yıldır gayri faal olan bir limited şirketi yaklaşık 125.000.00 TL özel usulsüzlük cezası kesildiği, bu cezaların 5 yıl için KDV , muhtasar , kurum , kurum geçici , BA-BS formları , yıllık bildirimler verilmediği iddialarıyla yaklaşık 125.000.00 TL özel usulsüzlük cezası tarh ve tebliğ edilmiştir.
Burada sorun nerede?
Vergi daireleri kendilerine verilen görevleri noksansız olarak yerine getirme ve mükellefin resen terk sistemine göre vergi kaydını kapatmak zorundadır. bu zorunluluk 213 sayılı VUK’un 160 md. amir hükmü olup, konuyla ilgili olarak yayımlanan resen terk iç genelgesi de ayrı bir yan düzenleme olarak karşımıza çıkmaktadır. İkinci mevzuat mahiyeti taşıyan, 21.12.2004 gün ve 2004/13 sayılı resen terk iç genelgesi doğru bir şekilde uygulandığı takdirde hiçbir mükellefin mağdur olması söz konusu olamaz. Ayrıca konuyla ilgili gerek Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı ve gerekse yerel vergi dairesi başkanlıklarının konuyla ilgili iç genelge ve tamimleri incelendiğinde ortada ciddi bir uygulama hatası olduğu görülmektedir. Örneğin, (A) vergi dairesi resen terk ettirilmesi gereken bir mükellefin ısrarla açık tutmaktadır. Yine benzeri olayda (B) vergi dairesi benzeri mükellefi resen terk ettirebilmektedir.
Vergi hukuku uygulamasında ikincil mevzuat mahiyeti taşıyan tüzük, yönetmelik, iç genelgeler, muktezalar önemli bir hukuki yardımcı kaynaklardır. Vergi uygulamasının giderek karmaşık ve kompleks bir yapı alması dolayısıyla gerek uygulayıcılar , gerek mali müşavirler ve gerekse Maliye Bakanlığı gelir uzmanları tereddüt yaşamaktadırlar. Çoğu zaman bilinen bir malum konuda dahi vergiciler arasında birkaç farklı görüş ortaya çıkarak yorum yapılabilmektedir. Geldiğimiz noktada idarenin 20-30 yıldır süren belli problemleri artık bir çözüme kavuşturması zorunlu hale gelmiştir.
Sonuç olarak, üst üste (2) dönem KDV beyannamesi vermeyen bir mükellef için vergi dairesi derhal yoklama yapıp , bu fişe göre VEDOP ekran kaydını resen terk sistemine göre kapatması şarttır. Aylık KDV, muhtasar, geçici vergi beyannamelerinin verilmemesi nedeniyle kesilen özel usulsüzlük cezaları fahiş meblağlara erişmektedir. Aynı durum BA-BS formları açısından da geçerlidir. Gelir idaresi başkanlığının her yıl yayınladığı yıllık faaliyet raporlarında artık bu konulara da yer verip “resen terk sistemi” ni daha aktif hale getirip uygulaması artık kaçınılmaz bir hal almıştır.
Yargıya intikal eden benzeri bir ihtilaf hakkında İzmir 3.Vergi Mahkemesi’nin vermiş olduğu karar çok anlamlıdır. Kararın hüküm fıkrasında kısa şöyle denilmektedir;
“Vergi Usul Kanunu ve bu Kanun’un verdiği yetkiye istinaden Maliye Bakanlığı tarafından düzenlenen İç Genelgeye uygun hareket etmeyen davalı idarenin, resen terk işlemini zamanında yapmaması nedeniyle ….. dönem beyannamelerini dönemlerinde faal olmadığı halde mükellefiyet kaydı ve terkin işlemleri yapılmaması sonucu davacı adına elektronik ortamda bildirim ve beyanname vermemesinden dolayı 213 sayılı yasanın mükerrer 355. Maddesi uyarınca kesilen özel usulsüzlük cezalarında hukuka uygunluk bulunmamaktadır.”(1)
Görüldüğü gibi idare üst üste 2 ay KDV beyannamesini vermeyen mükellefin vergi kaydını kapatmak zorundadır. Daha sonra mükellefin işe başladığı tespit edilmesi halinde yeniden vergi kaydının açılması gerekecektir.(2) Asgari sermaye miktarının altında kalan şirketler ve adresinde bulunmayan şirketler, münfesih duruma düşen şirketler resen terk uygulaması karşısında derhal kapatılmalıdır. Nazlı Gaye Alpaslan
--------------------
(1) İzmir 3.Vergi Mahkemesi’nin vermiş olduğu 02.12.2014 gün ve E: 2014/37 – K: 2014/1927 sayılı karar
(2) ALPASLAN Nazlı Gaye, Vergi İhtilafları ile İlgili Makale, Yorum ve İncelemeler, İzmir-2015 S: 45
Önceden Düzenlenen Kağıtlara Yazılan İstifalar Geçersiz
İnsan Kaynakları ve Personel Müdürlüklerince,gelenek haline gelen önceden hazırlanan maktu evraklara alınan imzalarla yapılan istifa dilekçeleri geçersizdir.
İşçinin irade beyanını yansıtmadan zorlama yolu ile alındığı için Yargıtay(ilgili daireleri) bunlara göre yapılan işten çıkış ve tekrar işe giriş-çıkış istifaları gerçekçi bulmayarak gereğinin yerine getirilmesine hükmediyor.
Davacı hizmet akdinin davalı işveren tarafından sona erdirildiğini iddia ederek kıdem ve ihbar tazminatı talep etmiş, davalı ise davacının istifa dilekçesi vererek işyerinden ayrıldığını savunmuştur.
Davacının ilk çalışma dönemine yönelik bu istifa dilekçesini sunduktan sonra 07.10.2007 tarihinde çıkışı verilmiş, ancak davacı bu çıkıştan 18 gün sonra 25.10.2007 tarihinde yine aynı işyerinde çalışmaya başlamıştır. İşçinin istifa dilekçesi verdikten kısa bir süre sonra tekrar aynı işyerinde çalışmaya başlaması hayatın olağan akışına aykırıdır. Buna göre bu istifa dilekçesi geçersizdir.
Diğer yandan davacıya ait ikinci istifa dilekçesi matbu olup, boşluk doldurulması şeklinde düzenlemiştir. Bu nedenle bu ikinci istifa dilekçesine itibar edilmesi de hatalıdır. Bu açıklama ve tespitler karşısında Mahkemece davacının işyerinden istifa etmek suretiyle ayrılmadığının ve iş akdinin işveren tarafından feshedildiğinin kabulü ile ihbar ve kıdem tazminatı taleplerinin kabulü gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
Bu durumda yüksek yargı bu tip makul süreleri içermeyen istifaları,makbu evrakların doldurulmasıyla geçersiz olan istifa yazılarına itibar etmiyor,bunun işverenler tarafından ileride ödememek için kıdem ve ihbar tazminatları için hile olduğunahüküm kuruyor.
ÖZET: İşçinin istifa edip kısa süre sonra aynı iş yerinde çalışması hayatın olağan akışına aykırıdır. Matbu olup boşlukları doldurulmuş istifa dilekçesi geçersizdir. Y.9HD E: 2016 /10679 K:2018/11231 T:21.05.2018
İnsan Kaynakları ve Personel İş/İşlemleri ile uğraşanlar-Danışmanlar yukarıdaki Yargıtay açıklamalarını göz önüne alarak işlem tesis etmelerini öneririm. VEDAT İLKİ
Huzur Hakkı Mı, Kâr Payı Mı?
BİR otomotiv şirketinde, patrona aylık 300 bin lira huzur hakkı ödenmesine karar verilmiş. Haberde ilgili anonim şirketin açıklaması da yer alıyor. Açıklamada; yönetim kurulu üyesinin “kâr payı almadığı, kendisine 4 yıldır huzur hakkı ödendiği” belirtilmiş. Şirketin açıklamasından da anlaşılacağı üzere huzur hakkı genellikle kâr payının alternatifi olarak görülüyor...
Haliyle birçok patron da aynı soruları soruyor: “Kâr payının vergisi nasıl hesaplanır, huzur hakkının vergisi nasıl hesaplanır? Farkları nedir?”
Öncelikle “huzur hakkını elde etmek için şirketin kar elde etmesine gerek olmadığını” söyleyelim. Şirket genel kurulunda, yönetim kurulu üyelerine (ortak da olabilir, dışarıdan da...) hizmet karşılığı huzur hakkı ödenmesine karar verilmesi gerekiyor. ‘Her şirket huzur hakkı ödeyecek’ şeklinde bir zorunluluk da yok tabii ki, yönetim kurulu üyelerine huzur hakkı ödenmeyebilir de...
Kâr payı ise; adı üzerinde ancak şirketin bilançosunda kâr görünmesi durumunda hissedarlara ödenebilir. Kârın dağıtılacağı durumda ne kadarının dağıtılacağı pay sahiplerince genel kurulda belirlenir.
Huzur hakkı da, genel kurulda belirlenecek tutar üzerinden ödenir. Huzur hakkı; toplantı başına ya da aylık veya yıllık olarak da ödenebilir. (Ticaret Kanunu hükümlerinin ve şirket ana sözleşmesinin de, kâr dağıtımı ve huzur hakkı uygulaması sırasında ayrıca dikkate alınması gerekir.)
Huzur hakkı vergi mevzuatınca ücret kabul edildiğinden net huzur hakkı ve üzerinden hesaplanan gelir vergisi (yüzde 15 ila yüzde 35 stopaj) ödeyen şirket tarafından gider yazılabilir. Şirketin ortaklarına ödediği kâr payının gider yazılması ise söz konusu değil.
Huzur hakkı tek aşamada şirket tarafından ilgili yönetim kurulu üyesine ödeme yapıldığı sırada (yüzde 15 ila yüzde 35) kesinti yapılarak (ve vergi dairesine ödenerek) vergilenir. Huzur hakkını tahsil eden kişi, başka bir işverenden de ücret geliri elde etmiyorsa ertesi yıl mart ayında bu gelirin (huzur hakkının) ayrıca beyan edilmesi gerekmiyor. Ancak birden fazla işverenden ücret alınması durumunda, birinci işverenden sonraki işverenlerden alınan ücretlerin toplamı, yıllık gelir vergisi tarifesinin ikinci gelir diliminde yer alan tutarı (2018 yılı için 34 bin lira) aşmayan mükelleflerin ücretleri, tamamı tevkif suretiyle vergilendirilmiş olmak şartı ile yıllık beyana tabi olmuyor.
Kâr payında ise; stopaj yoluyla brüt kâr payının yüzde 15’i şirket tarafından (ortaklar adına) ödenir. Ayrıca kar dağıtılan gerçek kişi ortakların, ertesi yıl mart ayında (1-25 Mart) gelir vergisi beyannamesi vermeleri de gerekir. (2018 için, 68 bin lirayı aşıyorsa)
Şirketin (2018’de) net 1 milyon lira kâr elde ettiğinin varsayıldığı örnek üzerinden kar dağıtımının vergilendirilmesi tabloda yer almakta. Örnekte kar payı elde eden ortak için 165.480 lira gelir vergisi hesaplanmışken, şirketin ödeyeceği yüzde 15 stopajın (150 bin lira) mahsubu sonrası 15.480 liranın (ödenecek vergi olarak) 2019 Mart ayında beyanı gerekiyor.
Kâr dağıtımı sırasında kesinti yoluyla ödenen (yüzde 15) verginin, hesaplanan yıllık gelir vergisinden yüksek olduğu durumda ortağa vergi iadesi ödenmesi de söz konusu olabiliyor. Ahmet Karabıyık
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/ahmet-karabiyik/huzur-hakki-mi-kar-payi-mi-40953431
e-Defter, e-fatura, e-İrsaliye ve e-Arşiv Uygulamalarına İlişkin Tebliğ Taslakları Güncellenmiştir
Gelir İdaresi Başkanlığının internet sitesinde daha önce kamuoyunun bilgisine sunulan; e-Defter, e-fatura, e-İrsaliye ve e-Arşiv uygulamalarına ilişkin tebliğ taslakları güncellenmiştir.
Yapılan güncellemeler özetle aşağıdaki gibidir.
1) Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği (Sıra No:487)’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ Taslağı Güncellendi.
e-İrsaliye ve e-Serbest Meslek Makbuzu Uygulamalarına dahil olacak yeni mükellef gruplarının belirlenmesi ve saha uygulamalarında e-İrsaliye uygulaması ile ilgili karşılaşılan hususları açıklığa kavuşturmak ve bankalar tarafından kağıt ortamda düzenlenmekte olan Dekont belgelerini elektronik ortamda düzenleme, muhafaza ve ibraz etme imkanı vermek amacıyla hazırlanan ve kamuoyunun görüşüne 10.08.2018 tarihinde sunulan “Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği (Sıra No:487)’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ Taslağı” güncellenmiştir.
Söz konusu genel Tebliğ taslağı ile;
-
Aşağıda belirtilen mükelleflerin, 1/7/2019 tarihinden itibaren e-İrsaliye Uygulamasına dahil olmaları ve bu tarihten itibaren aşağıda belirtilen mal sevkiyatı işlemlerine ait sevk irsaliyeleri ile e-İrsaliye uygulamasına kayıtlı bulunan mükelleflere düzenleyecekleri veya bu mükelleflerden alacakları sevk irsaliyelerini e-İrsaliye Uygulaması kapsamında “e-İrsaliye” olarak düzenlemeleri ve almaları öngörülmektedir.
a) 6/6/2002 tarihli ve 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununa ekli (I) sayılı listedeki malların imali, ithali, teslimi vb. faaliyetleri nedeniyle Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK)'ndan lisans (bayilik lisansı dahil) alan mükellefler ve bu mükelleflerin lisans konusunu oluşturan mal sevkiyatı işlemleri,
b) 6/6/2002 tarihli ve 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununa ekli (III) sayılı listedeki malların imal, inşa, ithalini ve ana bayi/distribütör şeklinde pazarlamasını gerçekleştiren mükellefler ve bu mükelleflerin vergi mükelleflerine yönelik (III) sayılı listeye konu malların sevkiyatı işlemleri,
c) 3213 sayılı Maden Kanunu kapsamında düzenlenen işletme ruhsatı/sertifikası sahipleri ve işletme ruhsatı/sertifikası sahipleri ile yaptıkları sözleşmeye istinaden maden üretim faaliyetinde bulunan gerçek ve tüzel kişi mükellefler ve bu mükelleflerin ruhsat veya sertifikalarına konu malların sevkiyatı işlemleri,
ç) 4/4/2001 tarihli 4634 sayılı Şeker Kanununun 2 nci maddesinin (e) bendinde tanımına yer verilen şekerin (Beyaz şeker (standart, rafine küp ve kristal şeker), yarı beyaz şeker, rafine şeker, ham şeker ve kahverengi şeker olarak sınıflandırılan, pancar veya kamıştan üretilen kristallendirilmiş sakaroz ile nişasta kökenli izoglukoz, likid ya da kurutulmuş halde glukoz şurubu, sakaroz veya invert şeker veya her ikisinin karışımının suda çözünmesinden meydana gelen şeker çözeltisi ve invert şeker şurubu ile inülin şurubu) imalini gerçekleştiren mükellefler ve bu mükelleflerin şeker sevkiyatı işlemleri,
d) e-Fatura uygulamasına kayıtlı bulunan mükelleflerden demir ve çelik (GTİP:72) ile demir veya çelikten eşyaların (GTİP:73) imali, ithal ve ihracı faaliyetinde bulunan mükellefler ve bu mükelleflerin vergi mükelleflerine yönelik söz konusu mallara ait sevkiyat işlemleri,
e) Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığınca gübre üretim ve tüketiminin kayıt altına alınmasına yönelik oluşturulan Gübre Takip Sistemi’ne kayıtlı kullanıcılar ve bu mükelleflerin vergi mükelleflerine yönelik gübre sevkiyatı işlemleri,
f) e-Fatura uygulamasına kayıtlı olan ve 2017 veya müteakip hesap dönemleri brüt satış hasılatı (veya satışları ile gayrisafi iş hasılatı) 25 Milyon TL ve üzeri olan mükellefler.
-
Tebliğe e-Dekont uygulaması da dahil edilerek Bankaların hali hazırda kağıt ortamda düzenlemek, muhafaza ve ibraz etmek durumunda kaldığı DEKONT belgesinin elektronik ortamda elektronik belge olarak düzenlenip, muhafaza ve ibraz edilmesine imkan verilmesi ve bu düzenleme ile dileyen bankaların söz konusu uygulamadan yararlanabilmesine imkan verilmiştir.
Söz konusu Tebliğ Taslağı için tıklayınız.
2) Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği (Sıra No:454)’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ Taslağı Güncellendi.
e-Fatura ve e-Defter uygulamalarına zorunlu olarak dahil olacak mükellefleri yeniden belirlemek amacıyla hazırlanan ve 10.08.2018 tarihinde kamuoyunun görüşüne sunulan “Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği (Sıra No:454)’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ Taslağı” güncellenmiştir. Söz konusu güncelleme ile önceki taslakta belirtilen 1.1.2019 tarihi 1.7.2019 olarak güncellenmiş ve bu çerçevede;
-
2017 veya müteakip yıllar cirosu 5 milyon TL’yi aşan mükelleflerin 1.1.2019 tarihi yerine, 1.7.2019 tarihinden itibaren e-Fatura uygulamasına ve 1.1.2020 tarihinden itibaren de e-Defter Uygulamasına (2018 ve izleyen yıllar cirosu 5 milyon TL yi aşan mükellefler ise ilgili yılı izleyen 2 nci yılın başından itibaren) geçiş zorunluluğu getirilmesi,
-
ÖTV (I) sayılı liste kapsamındaki mallar ile ilgili olarak EPDK dan lisans alan veya ÖTV III sayılı liste kapsamından ÖTV mükellefiyeti tesis ettirenlerin, lisans alımı veya ÖTV mükellefiyetinin tesis edildiği ayı izleyen dördüncü ayın başından e-Fatura ve e-Defter uygulamasına (2018 yılında lisans alımı veya mükellefiyet tesisini gerçekleştiren mükellefler için 1.7.2019 tarihinden itibaren e-Fatura uygulamasına, 1.1.2020 tarihinden itibaren e-Defter uygulamasına) geçiş zorunluluğu getirilmesi,
-
E-Fatura uygulamasında bulunan mükelleflerin bavul ticareti kapsamında hali hazırda kağıt ortamda düzenledikleri ÖZEL FATURA’ları 1.7.2019 tarihinden itibaren elektronik ortamda ve e-Fatura olarak düzenlenmesi zorunluluğunun getirilmesi
öngörülmektedir.
Söz konusu Tebliğ Taslağı için tıklayınız.
3) Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği (Sıra No:433)’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ Taslağı Güncellendi.
e-Arşiv Uygulamasına dahil olacak yeni mükellef gruplarının belirlenmesi ve saha uygulamalarında e-Arşiv uygulaması ile ilgili karşılaşılan hususları açıklığa kavuşturmak amacıyla hazırlanan ve kamuoyunun görüşüne 10.08.2018 tarihinde sunulan “Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği (Sıra No:433)’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ Taslağı” güncellenmiştir.
Söz konusu genel Tebliğ taslağı ile;
-
E-Arşiv Uygulamasından yararlanma yöntemlerine GİB tarafından mükelleflere ücretsiz olarak sunulan e-Arşiv Portali yöntemi eklenmesi,
-
Hali hazırda 421 ve 454 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğleri kapsamında e-Fatura ve e-Defter uygulamalarına dahil olma zorunluluğu bulunan mükelleflerin, 1.7.2019 tarihine kadar e-Arşiv Fatura uygulamasına da geçme zorunluluğunun getirilmesi,
-
E-Ticaret Aracı Hizmet Sağlayıcıları, İnternet Reklamcılığı Hizmet Aracıları ile İnternet Ortamında İlan Yayınlayan mükelleflere 1.7.2019 tarihine kadar e-Arşiv Fatura uygulamasına zorunlu olarak dahil olmaları,
-
2017 veya müteakip hesap dönemleri brüt satış hasılatı (veya satışları ile gayrisafi iş hasılatı) 5 Milyon TL ve üzeri olan mükelleflere Gelir/Kurumlar Vergisi Beyannamelerinin verildiği tarihi izleyen hesap dönemi başından itibaren (2017 yılı cirosundan dolayı aşanlar için 1.7.2019 tarihine kadar) e-Arşiv Fatura uygulamasına de zorunlu olarak geçmeleri,
-
e-Fatura ve e-Arşiv uygulamalarına kayıtlı olmayan mükelleflerce aynı günde aynı kişi veya kurumlara düzenlenen faturaların vergiler dahil toplam tutarının 50.000 TL’yi aşması halinde söz konusu faturaların 1.7.2019 tarihinden itibaren ücretsiz olarak sunulan e-Arşiv İnternet Portali üzerinden e-Arşiv Fatura olarak düzenleme zorunluluğu getirilmesi,
-
483 SN VUK Genel Tebliğinin 6 ncı maddesinde belirtilen ÖKC kullanımından muafiyeti şartlarını sağlayarak ÖKC kullanımından muaf olan ve e-Arşiv Fatura uygulamasına dahil olan mükelleflerin; vergiler dahil 500 TL yi aşmayan perakende mal ve hizmet satışlarında düzenlenecek e-Arşiv Faturalarında müşterinin adı bölümüne “Nihai Tüketici” açıklaması ile düzenlenmesi halinde perakende satış fişi veya ödeme kaydedici cihaz fişi yerine kullanılabilmesine imkan verilmesi,
-
Gelir İdaresi Başkanlığının, yapacağı analiz çalışmalarıyla riskli ya da vergiye uyum düzeyi düşük mükelleflere ve Başkanlıkça belirlenen diğer mükellef gruplarına yazılı bildirimle en az 3 aylık süre vermek suretiyle e-Fatura ve e-Arşiv Fatura uygulamalarına geçme zorunluluğu getirilebilmesi,
-
Tebliğde belirtilen mükellef gruplarına e-Arşiv Faturalarının düzenlenmesi ve müşterilerine kağıt ortamda iletilmesinde el terminallerinin kullanılabilmesine imkan verilmesi,
öngörülmektedir.
Söz konusu Tebliğ Taslağı için tıklayınız.
4) Elektronik Defter Genel Tebliği (Sıra No:1)’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ Taslağı Güncellendi.
Elektronik defter uygulamasına ilişkin hali hazırda yürürlükte bulunan 1 Sıra No.lu Elektronik Defter Genel Tebliğinde yer alan açıklamaları saha uygulamalarında ortaya çıkan tereddüt edilen hususları açıklığa kavuşturmak üzere,10.08.2018 tarihinde yayınlanarak kamuoyunun görüşüne sunulan “Elektronik Defter Genel Tebliği (Sıra No:1)’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ Taslağı” güncellenmiştir.
Söz konusu Tebliğ Taslağı ile;
-
Elektronik defter yazılımlarında ilk onaydan sonra gerçekleştirilen güncellemelerin de test ve onay işlemine tabi olması,
-
Elektronik defter uygulamasında elektronik defterler oluşturuluncaya kadar ki süreçte muhasebe kayıtların Tebliğde öngörülen belgelerle tevsik olunmasıgerektiği,
-
Elektronik defter ve berat dosyalarının mükelleflerin muvafakatnameleri ile Başkanlıktan izin alan e-Fatura özel entegratörlerinin mali mühürleri ile de imzalanabilmesi,
-
Elektronik defter ve berat dosyalarının mükelleflerin sistemlerinde oluşabilecek elektronik vb. diğer teknik sorunlar, mücbir sebepler nedeniyle zayi olması halinde defter kayıtlarına sonradan ulaşılabilmesini sağlamak üzere gizlilik ve güvenlik esasları da dikkate alınarak, defter ve berat dosyalarının ikincil kopyalarının Başkanlıktan izin alan saklamacı kuruluşlarda da 1.7.2019 tarihinden itibaren ayrıca saklanması zorunluluğunun getirilmesi,
-
Mücbir sebepler vb. teknik sebeplerle defter ve belgelerin zayi olması halinde izlenmesi gereken usul ve esasların açıklığa kavuşturulması
öngörülmektedir. Verginet
Söz konusu Tebliğ Taslağı için tıklayınız.
Ödeme Emrine Karşı İptal Davası Açma Şartları
Vergi dairesinden tebliğ edilen ödeme emrine karşı 6183 sayılı Kanun'unun 58 'inci madde hükmüne göre; iptal davası (15) gün içerisinde ilgili vergi mahkemesinde açılmalıdır. Bazı hallerde vergi mahkemesine (15) günlük süre içerisinde dava açılmış olmakla beraber mahkeme çeşitli nedenlerle dava dilekçesini reddetmektedir. Daha sonra vergi mahkemesi, İYUK 3, 5, ve 15 madde hükümlerine göre yeniden usulüne uygun olarak dava açılması için mükellefe bu ödeme emri ile ilgili yeniden (30) günlük daha ek bir süre verilebilmektedir. Yapılan Yasal düzenleme ile ödeme emrine karşı açılacak iptal davalarında dava açma süresi 7061 sayılı Kanunun 9. mad. hükmüyle 01.01.2018 tarihinden itibaren 15 güne çıkarılmıştır.
İçinde bulunduğumuz şu günlerde torba Yasa ile yapılan bir düzenleme ile ödeme emrine karşı açılacak iptal davalarında dava açma süresi (15) günden (15) güne çıkarılması torba Yasa tasarısında yer almıştır. Yeni dönemde torba yasanın yürürlüğe girmesiyle birlikte ödeme emrine karşı dava açma süresi (15) gün olarak dikkate alınmalıdır. (Bkz: ALPASLAN Mustafa, KAYA Eda, ALPASLAN N.Gaye, Ödeme Emri, İzmir, MET Matbaacılık Aş., 2017-Ekim)
Ödeme emrinin mutlak surette gerçek ve tüzel kişiliğin asıl muhatabına tebliğ edilmesi zorunludur. Gerçek kişilerde mükellefe veya yanında çalışan sigortalı personeline tebligat yapılması gerekir. Anonim ve limited şirketlerde ise mutlak surette tüzel kişiliğin yetkilisine tebligat yapılması zorunludur. Hatalı muhataplara yapılan tebligatlar geçersizdir.
Böylece, (15) gün içerisinde ödeme emrine karşı açılan iptal davası için mahkeme mükellefe yeni bir dava açabilmesi için (30) gün içerisinde ek bir süre daha tanıyabilmektedir. Bu suretle; (15) gün içerisinde açılan dava, mahkemece tekrar (30) gün içerisinde yeni bir süre verilerek dava yeniden açılabilmektedir. Böylece, (15) gün içerisinde açılan dava için tekrar yeni bir (30) günlük süre daha mükellef davacıya tanınmaktadır.
Ödeme emri hakkında dikkat edilecek özet bilgiler aşağıda olduğu gibidir;
1) Ödeme emrine karşı yukarıda izah edildiği gibi, vergi dairesine itiraz yapılamaz. Ancak (15) gün içerisinde ilgili vergi mahkemesine iptal davası açılabilir. (Bkz 6183 sayılı kanunun md. 55, 58, İYUK md. 3, 7, 15) Dava açma süresi 7061 sayılı yasanın 9. Maddesiyle 01.01.2018 tarihinden itibaren 15 güne çıkarılmıştır.
2) Ödeme emrine karşı dava açılması sırasında ileri sürülebilecek iddialar şunlardır:
Böyle bir borcumuz yoktur iddiası, borcun kısmen veya tamamen ödenmiş olduğu iddiası, borca karşılık düzeltme talebi veya mahsup talebinin bulunduğu iddiası, ödeme emrinde hata olduğu iddiası , ödeme emri tebliğ edilen kişi şahsı ve muhatabında hata, tebliğ edilen ödeme emrinin zamanaşımına uğramış olduğu iddiası ( 6183 sayılı AATUH yasa md. 102)
3) Ödeme emrine karşı tarh zaman aşımı içerisinde (yani 5 yıl içerisinde) vergi hatası mevcut ise, ancak 213 sayılı VUK md. 116 ila 124 hükümlerine göre düzeltme talep edilebilir. Burada düzeltme zamanaşımı önemlidir.
4) Ödeme emrine karşı ilgili vergi mahkemesinde iptal davası açılması halinde mutlak surette yürütmenin durdurulması talep edilmelidir. Bazı hallerde mahkemeler, yürütmenin durdurulmasına teminat istenmeden karar verebilir. (Bkz İYUK md. 27, 28) Bazı hallerde de mükelleflerce gösterilen teminat karşılığında mahkeme tarafından yürütmenin durdurulması kararı verilebilir. (Bkz İYUK md. 27)
5) Yürütmenin durdurulması kararı verilmeden önce, mahkeme davalı idarenin savunmasını alıp, işin esasına göre bu konuda karar vermektedir. Yürütmenin durdurması hakkında kararlar İYUK md. 27/9 hükmüne göre öncelikle incelenir, karara bağlanır ve YD kararları (15) gün içerisinde yazılır ve imzalanır. Aynı konu hakkında iki kez yürütme durdurulması talebinde bulunulamaz.
6) İYUK md. 28 hükmüne göre YD hakkında verilen kararlar (30) gün içerisinde vergi dairesi tarafından infaz edilerek uygulanır. Tarafların YD kararlarına (15) gün içerisinde bölge idare mahkemesi nezdinde itiraz/istinaf etme olanakları mevcuttur.
7) Anayasa Mahkemesi tarafından verilen karar gereğince, 2577 sayılı İYUK 28/1 md. hükmü iptal edilmiştir. Buna göre, ihtiyati haciz ve ihtiyatı tahakkuk ile ilgili konularda; açılan davalarda ilk vergi mahkemesi kararına göre; kararın gereği yerine getirilecektir. (Bkz Anayasa Mahkemesi 10.07.2013 gün ve E:2012/107 - K:2013/90 sayılıkararı)
8) Özel esasları alınan mükelleflerin buradan çıkış ile ilgili açtıkları iptal davalarında yürütmenin durdurulması hakkında verilen karar gereğince mükellefler KOD 4 'den çıkartılarak genel esasları dönüştürülmektedir.
9) Tarhiyat aşamasında (1) nolu vergi ve ceza ihbarnamesine karşı (30) gün içerisinde dava açma süresini kaybedenler sonraki aşamalarda ödeme emrine karşı sınırlı belli konularda (15) gün içerisinde dava açma yolu mümkündür. Bu süre şimdilik (15) gün olup, torba Yasa ile 15 güne çıkarılmaktadır. Burada ileri sürülecek iddialar ödeme emrine karşı açılabilecek davada sınırlı olarak dermeyan edilebilir.
10) İhbarname aşamasında açılan vergi davaları açısından yürütmenin durdurulması talep edilemez. Çünkü, (1) nolu ihbarnameye karşı vergi yargısında dava açılması durumunda tahsilat otomatik olarak durmaktadır. Bu nedenle, yürütmenin durdurulması talep edilmesine lüzum yoktur. (Bkz. VUK md. 368)
11) Üzerinde uzlaşılan vergi ve cezalar için uzlaşma komisyonu kararına göre (30) gün içerisinde ödeme yapılır. Uzlaşmada mutabık kalınması halinde kesinlikle yargıya gidilemez. Dava açılamaz. Tarhiyat öncesi uzlaşmaya müracaat edip, uzlaşma müzakerelerinde uzlaşmaya varılmaması halinde ikinci kez tarhiyat sonrası uzlaşma talep olunamaz. Vergi dairesinden gelecek ihbarnameler üzerine vergi yargısına müracaat olunabilir. (Bkz. 213 sayılı VUK md. 11)
Çalışmadan Emekli Olmak Mümkün
Emeklilik çalışanların en büyük hayalidir. Emeklilik günlerine ilişkin planlar çalışanların önemli gündem maddesidir. Fakat bazen iş ortamındaki zorluklar, amirlerin olumsuz tutumları, iş arkadaşlarıyla ilişkiler gibi sebeplerle çalışmak işkence haline gelebilir. Bu gibi durumlarda çalışmadan emekli olmanın yolları aranır. İsteğe bağlı sigortalılık çalışmadan emekli olma imkânı sunar.
Kimler isteğe bağlı sigortalı olabilir?
18 yaşını doldurmuş, çalışmayan ve emekli veya malullük aylığı almayan kişiler isteğe bağlı sigortalı olabilirler. İsteğe bağlı sigortalılar kendi primlerini kendileri öderler, dolayısıyla işe gitmeleri gerekmez.
Ölüm aylığı alan isteğe bağlı sigortalı olabilir
Bir kişi 18 yaşın altındaysa, sigortalı olması gerektirecek şekilde çalışıyorsa ya da SGK’dan yaşlılık veya malullük aylığı alıyorsa isteğe bağlı sigortalı olamaz. Ancak SGK’dan babasının ölümü nedeniyle ölüm aylığı almakta olan kişi isteğe bağlı sigortalı olabilir. Çünkü ölüm aylığı kişiye kendi sigortalılığı nedeniyle bağlanmamıştır. Bu sebeple, dul yetim aylığı alan kişiler de isteğe bağlı sigortalı olabilir.
İsteğe bağlı sigortalı Bağ-Kur’lu sayılır
İsteğe bağlı sigortalılar 1 Ekim 2008 sonrası 4/b’li olarak değerlendirilmeye başlandılar. Bu tarihten önce SSK’nın, Bağ-Kur’un ve Emekli Sandığı’nın kendi kanunları uyarınca isteğe bağlı sigortalılık hükümleri bulunuyordu. Fakat 1 Ekim 2008 sonrasında sosyal güvenlik kurumları tek çatı altında birleştirilince, tek bir isteğe bağlı sigortalılık mekanizması söz konusu oldu. 1 Ekim 2008 sonrasında isteğe bağlı sigortalı olan kişiler 4/b, yani eski adıyla Bağ-Kur statüsünde değerlendiriliyorlar. Bu nedenle, 4/a’lılara göre daha uzun süre prim ödeyerek emekli oluyorlar ve emekli olduklarında 4/a’lılara göre daha düşük emekli aylığı alıyorlar. Bu durum nedeniyle isteğe bağlı sigortalı sayısı 2008’den itibaren önemli ölçüde azalmaya başladı. 1 Ekim 2008 öncesinde SSK, Bağ-Kur veya Emekli Sandığı’nın isteğe bağlı sigortalısı olan kişiler de, 5510 sayılı Kanun’a göre 4/b’li olarak değerlendirilmeye başladılar. Yani, eski statüleri devam etmedi. Bu konudaki davada Anayasa Mahkemesi de bu yönde karar verdi ve bu kişilerin 4/b’lilikleri kesinleşti.
Part time çalışanlar isteğe bağlı sigortalı olabilir
İsteğe bağlı sigortalı olmak için sigortalı olmayı gerektirecek şekilde çalışmamak şarttır. Ancak 4/a’lı olarak ay içerisinde 30 günden az çalışanlar, yani part time istihdam edilenler isteğe bağlı sigortalı olabilirler. Örneğin, ay içerisinde 10 gün bir restoranda garsonluk yapan kişi isteğe bağlı sigortalı olabilir. Bu durumdaki kişilerin isteğe bağlı sigortalı olarak ödedikleri primler 4/a’lı olarak değerlendirilir. Bunun yanında, Türkiye ile ikili sosyal güvenlik sözleşmesi imzalamamış ülkelere çalışmak üzere giden Türk işçileri de isteğe bağlı sigortalı olabilirler. Bu kişilerin ödedikleri primler de 4/a’lı, yani eski adıyla SSK’lı olarak değerlendirilir.
İsteğe bağlı sigortalı ne kadar prim öder?
İsteğe bağlı sigortalılar çalışmadan sigortalı oldukları için yalnızca uzun vadeli sigorta kolları ile genel sağlık sigortasından yararlanır. Yani bu kişiler malullük, yaşlılık ve ölüm risklerine karşı korunmaktadırlar. Hastalık, analık, iş kazası ve meslek hastalığı sigorta kolları isteğe bağlı sigortalılara uygulanmaz. Dolayısıyla, bu kişilerin ödeyecekleri primler de bu doğrultuda belirlenmektedir.
İsteğe bağlı sigortalılar prime esas kazanç alt ve üst limiti arasında kendi seçecekleri gelir üzerinden prim ödeyebilirler. Buna göre, 2018 yılı itibarıyla isteğe bağlı sigortalının ödeyebileceği en düşük prim miktarı 649.4 TL iken, ödenebilecek en yüksek prim 4.870,8 TL’dir. Yüksek prim ödeyen kişiler hem emekli olduklarında hem de malul sayıldıklarında daha yüksek aylık alabilirler.
İsteğe bağlı sigortalı hastaneye gidebilir
İsteğe bağlı sigortalı olan ve kendi primlerini ödeyen kişiler sağlık hizmetlerinden yararlanabilirler. Bunun yanında, isteğe bağlı sigortalının bakmakla yükümlü olduğu kişiler de bu statüleri devam ettiği müddetçe isteğe bağlı sigortalı üzerinden sağlık hizmeti alabilirler. Bu nedenle, isteğe bağlı sigortalının gelir testine girmesi de gerekmez.
İşinden ayrılıp isteğe bağlı sigortalı olan son 1.261 güne dikkat etsin
Çalıştığı işinden, işyerinden, amirinden veya iş arkadaşlarından sıkılıp istifa eden bir kişi isteğe bağlı sigortalı olursa, emekliliğine kaç gün kaldığını kontrol etmeli. Emekliliğin hangi sigortalılık statüsünde olduğu son 1.261 güne göre belli olduğu için, uzun yıllar eski adıyla SSK’lı olarak çalışan bir kişi emekliliğine 4 yıl kala isteğe bağlı sigortalı olursa daha düşük emekli aylığı alabilir. Bu nedenle, son 1.261 gün kuralına dikkat ederek bu kararın alınması gerekiyor. Cem Kılıç
http://www.milliyet.com.tr/yazarlar/cem-kilic/calismadan-emekli-olmak-mumkun-2765445/
Hizmet Tespit Davası Olursa Emekli Maaşım Ne Kadar Olur?
Okurum çaresiz arayış içerisine girmiş.İlk defa işe girdiği tarih olan 17.02.1992 olup çalışması görülmemektedir.Doğum tarihi 26/03/1965 olduğunu söylüyor.3600 günle emekli olacağını beyan ediyor.
53 yaşında olup 60 yaşı tamamlamasına 7 yıl süresi var.
Kısaca emekli planlaması istiyor.
Askerliğimi borçlanması yapmanın olumlu sonucu olacak mı diye merak ediyor.
Okurumuz için öncelikle hizmet tespit davası açmasını öneriyoruz.
Burada çalıştığı işyerinde SSK girişi verildiğini ,tüm sigorta kollarından olduğunu,4 aylık APHB ilgili SGK İl yada SGM tarama yapılmasını salık veriyoruz.
Kazanç tespit edilmemesi halinde dava açmasını ve avukatla davayı daha etkin takip edeceğini öneriyoruz.
Bu tip davaların kazanılması halinde sigortalının gün ve kazanç hanesine 1 gün yazılacaktır.
Aşağıdaki tablo karşımıza çıkar
YIL |
GÜN |
ABO |
1999 Öncesi |
1 |
70% |
2000-2008/09 |
696 |
35% |
2008/10 ve sonrası |
2970 |
28,44% |
3667 |
Kişinin APHB Güncel Kazançlarını tespit ederiz.
YIL |
KAZANÇLAR |
1999 Öncesi |
9475 |
2000-2008/09 |
723,67 |
2008/10 ve sonrası |
2180,84 |
Buna göre Sigortalının 2018 yılı olarak bağlanacak emekli aylığı alt sınır aylıkların kontrolü yapılarak(Bakmakla yükümlüsü yok) bu durumda ek ödeme dahil 911 TL. olacaktır.
ASKERLİĞİ BORÇLANMASI HALİNDE EMEKLİ MAAŞI NE OLACAKTIR?
540 Gün askerliğini yapmış kendisi bunu ödemek istemesi halinde ne kadar ödemesi gerektiğini ,bunun karşılığında bağlanacak emekli aylığını sorguluyor.
Günlüğü 21,65 TL ödemesi 11.691 TL. ödeyecektir.(Askerlik süresi:1985-1987 arası)
Tablosuna aşağı da yer veriyorum
YIL |
GÜN |
ABO |
1999 Öncesi |
541 |
70% |
2000-2008/09 |
696 |
37% |
2008/10 ve sonrası |
2970 |
29,93% |
4207 |
YIL |
KAZANÇLAR |
1999 Öncesi |
9475 |
2000-2008/09 |
723,67 |
2008/10 ve sonrası |
2180,84 |
Yukarıdaki yazılı verilere göre askerlik borçlanması yaparak,Sigortalının 2018 yılı olarak bağlanacak emekli aylığı alt sınır aylıkların kontrolü yapılarak(Bakmakla yükümlüsü yok) bu durumda ek ödeme dahil 1026 TL. olacaktır.
1026-911=115 TL. emekli aylığında avantaj sağlamıştır.
8 yıl gibi bir sürede askerlik borçlanması parası geriye dönüşü olacaktır.
7 yıl sonra emekli maaşı bugünkü değerlerde olmasa da farklı rakamlarda olacaktır.
Tabi sigortalının çalışması ve her yıl için ortalama 6 Bin ila 10 Bin lira arasında prim ödemesi de olumlu etkisi olacaktır.
Bunun için her yıl emekli maaşı hesaplamasını kontrol etmesi gerekiyor.
17.02.1992 girişi ile 5525 günle askerlik borçlanması yada borçlanmazsa 5600 günle emekli olacaktır.
5 yıldan fazla süresi var şimdi 53 yaşında 58 yaşında emekli olacak ,2 yıl erken ,(Askerlik Borçlanma/Borçlanırsa 4 yıldan az) buna göre 3 yıl erken emeklilik gündeme gelecektir.
(*)Hizmet tespit davası açılması ve kazanılmasına göre hesaplama yapılmıştır. VEDAT İLKİ This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it. 05415161962 whatsapp
İhracatçılara Hususi Damgalı Pasaport Verilmesine İlişkin Esaslar Hakkında Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair Karar (Karar Sayısı: 214)
24 Ekim 2018 Tarihli Resmi Gazete
Sayı: 30575
Karar Sayısı: 214
Ekli “İhracatçılara Hususi Damgalı Pasaport Verilmesine İlişkin Esaslar Hakkında Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair Karar”m yürürlüğe konulmasına, 5682 sayılı Pasaport Kanununun 14 üncü maddesi gereğince karar verilmiştir.
23 Ekim 2018
Recep Tayyip ERDOĞAN
CUMHURBAŞKANI
İHRACATÇILARA HUSUSİ DAMGALI PASAPORT VERİLMESİNE İLİŞKİN ESASLAR HAKKINDA KARARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KARAR
MADDE 1– 20/2/2017 tarihli ve 2017/9962 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan İhracatçılara Hususi Damgalı Pasaport Verilmesine İlişkin Esaslar Hakkında Kararın 4 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“MADDE 4- (1) Son üç takvim yılı itibarıyla, yıllık ortalama 5 inci maddede belirtilen tutarda ihracat yapan firmaların yetkililerine, 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına ya da affa uğramış olsa bile; Devletin güvenliğine karşı suçlar, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, zimmet, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmamaları, ayrıca devletin güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya topluluklara üyelik, mensubiyet, iltisak ya da bunlarla irtibatlarının bulunmaması kaydıyla, iki yıl süreyle hususi damgalı pasaport verilebilir. Bu Karar uyarınca hususi damgalı pasaport alabilecek durumda bulunanların eş ve çocuklarına hususi damgalı pasaport verilmez.”
MADDE 2– Bu Karar yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 3– Bu Karar hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür,
Bakanlar Kurulu Kararının Yayımlandığı Resmî Gazetecin |
|
Tarihi |
Sayısı |
23/3/2017 | 30016 |