Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

Son zamanlarda özellikle esnaflar arasında nakit sıkışıklığı dolayısıyla nakit paraya ciddi bir talep oluşmaktadır. Hatta bazı kuyumcu vb. esnaf kredi kartı ile taksitli satış gerçekleştiren bazı mağazalar nakit ihtiyacı olan kişilere ya da kredi kartı borcunu ödemekte güçlük çeken bazı müşterilerine kefilsiz, teminatsız jet (ekspres) kredi kullanma imkanı vermektedirler. Bu uygulamanın giderek yaygınlaştığını çarşıda görebiliyoruz. Örneğin, beyaz eşya ticareti yapanlar, cep telefonu satanlar, kuyumcular ve diğer mağazalar bu işlemlere aracılık etmektedirler. Özellikle ürün satılmış gibi işlem yapılarak sağlanan kredi müşterinin kredi kartına yapılmaktadır. Bu uygulamanın dolayısıyla beraberinde çeşitli vergisel sonuçları da olabilmektedir. Bu sonuçları aşağıda ayrıntılı olarak irdelemeye çalışacağız.

Örneğin böyle bir hizmet veren mağazaya müracaat edildiğinde tıpkı bir cep telefonu satılmış gibi size satıldığı varsayılan ürünün faturası kesilmektedir. Ve hemen bunun karşılığında sizin kredi kartınız üzerinden uygun bir işlem yapılıyor, yani para çekiliyor. Daha sonra bir iade faturası kesiliyor. Akabininde de yaklaşık %3-3,5 gibi bir komisyon mukabilinde kredi kartınızın hesap kesim tarihine kadarlık bir vade için nakit ödeme yapılmaktadır. Sonuç olarak, kredi kartından nakit çekme yerine alış veriş yapılmış gibi mağazadan daha düşük bir faizle nakit kullandırılmış olmaktadır. İşte bizim Türk milletinin pratik zekası burada devreye girmektedir. Yani alış veriş yapılmadığı halde yapılmış gibi işlem yapılarak düşük faizli nakit kredi kullandırmaktadır.

Kredi kartına nakit kredinin doğurabileceği vergisel ve kanuni sonuçlar kısaca şöyledir:

Öncelikle 3065 sayılı KDVK’na göre, bir işletme içerisinde oluşan mal teslimi ve ithalatı haricindeki her türlü işlemler ilke olarak KDV’ye tabi olmaktadır. Yasanın 1. maddesine göre, bir işlemin KDV’ye tabi olabilmesi için süreklilik koşulunun aranması gerekmektedir. Taksitli satış yapan bir ticari işletme gelir sağlamak amacıyla veya bağımsız bir faaliyet olarak veya vadesi, faiz nispeti ve ödeme koşulları daha önceden belli bir şekilde müşterilerine “nakit kredi hizmeti” vermesi halinde KDV söz konusu olacaktır(1). Yine 3065 sayılı KDVK’nun 17/4-e bendinde göre BSMV’ye tabi işlemler ile sigorta, acente ve prodüktörlerinin sigorta işlemlerine ilişkin işlemlerinin KDV’den istisna olduğu yasal hükme bağlanmış bulunmaktadır(2).

6802 sayılı BSMV kanunun 28/2 madde hükmüne göre, “bankerlerin yapmış olduğu banka muamele ve hizmetler nedeniyle kendi menfaatlerine her ne isim altında olur ise olsun nakden veya hesaben aldıkları paralar… BSMV’ye tabidir.”

Diğer taraftan konumuzla ilgili Ödünç Para Verme İşleri Kanun Hükmündeki Kararnameye göre, sürekli ve bu işi asli bir meslek olarak sürdürenler, her türlü mal ve hizmet alımını kredilendirmek üzere borç para veren tüketici kredi şirketlerine finansman şirketi denilmektedir(3). Bu işi yapan gerçek kişilerin olması halinde yapan kimsenin ismi ikrazatçı olarak kabul edilmektedir. Tüketici finansman şirketlerinin ana faaliyet konuları haricinde başka işlerle uğraşmaları mümkün değildir. Tüketici finansman kuruluşlarının sadece ve sadece KHK’nın 13/a madde hükmüne göre finansman şirketleri olarak tüketicinin bu tür kredi işlerini yapması ve kredilendirmesi gerekmektedir. İşte bu şirketlerin tüketicilerin bu nev’i işlemlerinin dışında başka bir işle uğraşmaları mümkün değildir. Aksi halde ciddi ağır para cezaları ile cezalandırmaları gerekmektedir.

Yüksek mahkeme Danıştay’ın konumuzla ilgili olarak vermiş olduğu bir kararında: “dairemizin süre gelmiş içtihadına göre ise, aynı takvim yılı içinde birden fazla kişiye ya da birden fazla olmak üzere bir kişiye veya birbirini izleyen yıllarda bir ya da birden çok kişiye ödünç para verilmesi halleri, ikraz işiyle devamlı ve mutad meslek halinde uğraşıldığını göstermektedir. Bu bakımdan; ivaz karşılığı borç para verme işiyle devamlı ve mutad meslek halinde uğraşanların bu işten elde ettikleri kazancın, KDV’ye değil; BSMV’ye konu edilmesi, açıklanan hukuki durumun gereğidir.” şeklinde karar verilmiştir(4).

Konumuzla ilgili olarak Maliye Bakanlığının görüşü 48 seri nolu KDV tebliğinde açıklanmıştır. Anılan genel tebliğ hükümlerine göre, krediyi veren kuruluşun veya kişinin BSMV mükellefi olması gereken bir kuruluş ise işlem KDV’ye tabi değildir. Aksi halde KDV söz konusudur. Maliye Bakanlığına göre, vadeli satışlarda faturanın malın vadeli satış bedeli üzerinden yani vadeli satış bedelini içerecek şekilde tanzim edilmesi ve bu bedel üzerinden de KDV hesaplanması gerekecektir. Fatura tutarı ile bankadan gelen tahsilat miktarı arasındaki fark ile kredi kartını veren banka tarafından satış bedeli üzerinden alınan komisyon bedeli KDV’nin konusuna girmemektedir. Komisyon bedelleri BSMV’ye tabidir. Bu nedenle bu tutarlar da KDV’den istisnadır. Diğer taraftan Danıştay’ın konu ile ilgili görüşüne göre, olayımızdaki örnekte satıcı mağaza sahibinin nakden kullandırdığı kredi mukabilinde müşterisinden aldığı %3-3,5 oranındaki komisyon bedeli de BSMV’ye tabi olacaktır. Yine konumuzla ilgili KDV genel tebliği 83 nolu tebliğde, “ödemesi kredi kartı ile yapılan teslim ve hizmet bedellerinin beyanı” başlıklı 3. bölümünde yapılan izahatlara göre 1 nolu KDV beyannamesinin 65 nolu satırına, ilgili dönemde beyan edilen toplam bedel içindeki kredi kartı ile yapılan satışların KDV dahil tutarının yazılması gerekmektedir. Nazlı Gaye Alpaslan

https://www.hurses.com.tr/av-nazli-gaye-alpaslan/piyasada-kredi-kartina-nakit-verilmesinin-mali-sonuclari/haber-22734

(1) Bkz. ÖZDAN Vedat, “kredi kartına nakit kredinin vergisel ve yasal boyutu”, Dünya Gazetesi, 4.4.2008

(2) 3065 sayılı KDVK md. 17/4-e

(3) Bu şirketler, 90 sayılı KHK’nun 3/a md. hükmüne göre kurulan şirketler olup, yine aynı kararnamenin 12. maddesinde göre Hazine müsteşarlığından ön izin alınarak sadece ve sadece tüketicilerin kredi işlerine finansman sağlamaktadırlar. Bunların dışında finansman şirketleri başka hiçbir işle uğraşamazlar.

(4) Dnş. 7. D. nin 16.02.2002 gün ve E: 2002/258-K:2002/2780 sayılı kararı

Tam mükellef bir sermaye şirketinin tasfiye edilmeksizin infisah etmek suretiyle bütün malvarlığını, alacaklarını ve borçlarını kayıtlı değerleri üzerinden mevcut veya yeni kurulacak iki ya da daha fazla tam mükellef sermaye şirketine devretmesi ve karşılığında devredilen sermaye şirketinin ortaklarına devralan sermaye şirketinin sermayesini temsil eden iştirak hisseleri verilmesi, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu uygulanmasında tam bölünme hükmündedir. Bu şekilde gerçekleşen bölünmelerde, belirli şartlara uyulduğu takdirde bölünme suretiyle münfesih olan şirketin sadece bölünme tarihine kadar elde ettiği kazançlar vergilendirilecek; bölünmeden doğan kârlar ise hesaplanmayacak yahut vergilendirilmeyecektir.

Münfesih olan şirketin yetkili kurulunun bölünmeye ilişkin kararının Ticaret Sicilinde tescil edildiği tarih, bölünme tarihidir. Bölünen şirket ile bu şirketin varlıklarını devralan diğer kurumlar,

     - Bölünen şirkete ait olup, bölünme tarihi itibarıyla hazırlayacakları ve müştereken imzalayacakları kurumlar vergisi beyannamesini,

     - Bölünme işleminin hesap döneminin kapandığı aydan kurumlar vergisi beyannamesinin verildiği ayın sonuna kadar geçen süre içerisinde yapılması halinde, bölünen şirkete ait, bu şirketin önceki hesap dönemine ilişkin olarak hazırlayacakları ve müştereken imzalayacakları kurumlar vergisi beyannamesini, bölünmenin Ticaret Sicili Gazetesi'nde ilan edildiği tarihten itibaren 30 gün içinde bölünen şirketin bağlı olduğu vergi dairesine vereceklerdir.

Bölünen şirketin varlıklarını devralan kurumlar, bu şirketin bölünme tarihine kadar tahakkuk etmiş ve edecek vergi borçlarından müteselsilen sorumlu olacaklarını ve diğer ödevlerini yerine getireceklerini, yine bu şirketin bölünme nedeniyle verilecek olan kurumlar vergisi beyannamesine ekleyecekleri bir taahhütname ile taahhüt edeceklerdir. Lebib Yalkın Yayımları

09 Kasım 2018 Tarihli Resmi Gazete

Sayı: 30590

Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığından:

MADDE 1 – 30/4/2011 tarihli ve 27920 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Kısa Çalışma ve Kısa Çalışma Ödeneği Hakkında Yönetmeliğin3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde yer alan “Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığını” ibaresi “Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığını” şeklinde değiştirilmiş, (ç) bendinde yer alan “Üç ayı geçmemek üzere” ibaresinden sonra gelmek üzere “4447 sayılı Kanunun Ek 2 nci maddesinde sayılan gerekçelerle” ibaresi eklenmiş, (e) bendinde yer alan “Türkiye İş Kurumunu” ibaresi “Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğünü” şeklinde değiştirilmiş, (g) bendi yürürlükten kaldırılmış, (h) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve fıkraya aşağıdaki bentler eklenmiştir.

“h) Zorlayıcı sebep: İşverenin kendi sevk ve idaresinden kaynaklanmayan, önceden kestirilemeyen, bunun sonucu olarak bertaraf edilmesine imkân bulunmayan, geçici olarak çalışma süresinin azaltılması veya faaliyetin tamamen veya kısmen durdurulması ile sonuçlanan dışsal etkilerden kaynaklanan dönemsel durumları ya da deprem, yangın, su baskını, heyelan, salgın hastalık, seferberlik gibi durumları,”

“ı) Uygunluk tespiti: İşverenin kısa çalışma talebinin uygunluğuna ilişkin İş Müfettişleri tarafından yapılan inceleme faaliyetlerini,

i) Yönetim Kurulu: Türkiye İş Kurumu Yönetim Kurulunu,”

MADDE 2 – Aynı Yönetmeliğin 4 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan “sendikaya” ibaresi “işçi sendikasına” şeklinde değiştirilmiş, aynı maddenin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve üçüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.

“(2) İşveren bildiriminde;

a) Genel ekonomik,sektörel veya bölgesel kriz ile zorlayıcı sebeplerin işyerine etkilerini ve zorlayıcı sebebin ne olduğunu belirtmek,

b) İşyerinin unvanını, adresini, varsa toplu iş sözleşmesi tarafı işçi sendikasını, işyeri İŞKUR numarasını ve sosyal güvenlik işyeri sicil numarasını belirtmek,

c) Manyetik ve yazılı ortamda Kurumca belirlenen formatta hazırlanan kısa çalışma yaptırılacak işçilere ilişkin bilgileri içeren listeyi Kurum birimine teslim etmek,

zorundadır.”

MADDE 3 – Aynı Yönetmeliğin 5 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

MADDE 5 – (1) İşverenin kısa çalışma talebi, öncelikle Kurum birimi tarafından sebep ve şekil yönünden değerlendirilir.

(2) Genel ekonomik, sektörel veya bölgesel kriz ile dışsal etkilerden kaynaklanan dönemsel durumlardan ileri gelen zorlayıcı sebeplerin varlığı, işçi ve işveren sendikaları konfederasyonlarının iddia etmesi ya da bu yönde kuvvetli emarenin bulunması halinde, Yönetim Kurulunca karara bağlanır.

(3) İkinci fıkrada yer alan sebeplerle Yönetim Kurulunca alınmış bir karar bulunmuyorsa işverenlerce yapılan başvurular Kurum birimi tarafından reddedilir.

(4) Kısa çalışma talepleri; iş müfettişlerince uygunluk tespiti yapılması amacıyla Rehberlik ve Teftiş Başkanlığının ilgili birimine ivedilikle gönderilir. Uygunluk tespiti sonucu ilgili Kurum birimine gönderilir. Uygunluk tespiti sonuçları Kurum birimince işverene bildirilir. İşveren durumu, işyerinde işçilerin görebileceği bir yerde ilan eder ve varsa toplu iş sözleşmesine taraf işçi sendikasına bildirir. İlan yoluyla işçilere duyuru yapılamadığı durumlarda, kısa çalışmaya tabi işçilere yazılı bildirim yapılır.

(5) Uygunluk tespiti tamamlandıktan sonra, kısa çalışma uygulanacak işçi listesinin değiştirilmesine ve/veya işyerinde uygulanan kısa çalışma süresinin arttırılmasına yönelik işveren talepleri, yeni başvuru olarak değerlendirilir.

(6) Kısa çalışma başvurusu ve uygunluk tespitine ilişkin diğer işlemler Kurum ve/veya Bakanlık tarafından belirlenir.”

MADDE 4 – Aynı Yönetmeliğin üçüncü bölüm başlığı “Kısa Çalışma ve Kısa Çalışma Ödeneği” olarak değiştirilmiştir.

MADDE 5 – Aynı Yönetmeliğin 6 ncı maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde yer alan “Kurumca” ibaresi yürürlükten kaldırılmıştır.

MADDE 6 – Aynı Yönetmeliğin 7 nci maddesinin başlığında yer alan “Kısa çalışma” ibaresinden sonra gelmek üzere “ile kısa çalışma” ibaresi eklenmiş, aynı maddenin birinci fıkrasında yer alan “16 yaşından büyük” ibaresi yürürlükten kaldırılmış, aynı maddenin üçüncü fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki dördüncü fıkra eklenmiş ve diğer fıkralar buna göre teselsül ettirilmiş, aynı maddenin mevcut dördüncü fıkrasında yer alan “ekonomik gelişmelerin işyerinin faaliyetleri üzerine etkileri doğrultusunda” ibaresi yürürlükten kaldırılmış, aynı maddenin mevcut yedinci fıkrasında yer alan “Kanunun 50 nci maddesinde” ibaresi “Kanunda” şeklinde değiştirilmiş, aynı maddenin mevcut sekizinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“(4) Kısa çalışmanın günlük, haftalık veya aylık çalışma süresi içerisinde yapılacağı zaman aralığı işyerinin gelenekleri ve işin niteliği dikkate alınarak işverence belirlenir.”

“(9) Kısa çalışma yapan işçinin çalışılmayan hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil günlerine ilişkin ücret ve kısa çalışma ödeneği miktarı, kısa çalışma yapılan süreyle orantılı olarak işveren ve Kurum tarafından ödenir.”

MADDE 7 – Aynı Yönetmeliğin 8 inci maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Kısa çalışma ödeneğinin denetimi ve durdurulması

MADDE 8 – (1) Kısa çalışma uygulamasına ilişkin işyerlerinin denetimi iş müfettişlerince yapılır.

(2) Kısa çalışma uygulaması devam eden işyerlerinde yapılan inceleme sırasında işverenin ödenek alan işçilerin çalışma süreleri ile ilgili hatalı bilgi ve belge verdiğinin tespit edilmesi ve iş müfettişinin yazılı talebi halinde hakkında hatalı bilgi verilen işçi sayısı da dikkate alınarak kısa çalışma ödeneği durdurulur.

(3) Kısa çalışma başvurularında talebin uygunluğunun tespiti için Bakanlık tarafından 10/2/1954 tarihli ve 6245 sayılı Harcırah Kanunu kapsamında yapılan giderler İşsizlik Sigortası Fonundan karşılanır. Bu kapsamdaki harcamalar için Bakanlık tarafından belirlenecek tutar her ayın 25’inde talep edilir. Talep edilen bu tutar, bildirimin yapıldığı ayın en geç son gününe kadar İşsizlik Sigortası Fonundan, Bakanlığın bildireceği banka hesabına aktarılır. Bu madde kapsamında aktarılan tutarlardan, herhangi bir sebeple Bakanlık hesabında fazla kalan miktarlar, bir sonraki ayda talep edilecek miktardan düşülür. Bu maddede belirtilen tarihlerin hafta sonu tatili veya resmi tatil gününe denk gelmesi halinde takip eden ilk iş günü işlemler gerçekleştirilir. Ödeme işlemi gerçekleştikten sonra giderlere ilişkin bilgi ve belgelerin birer nüshası İşsizlik Sigortası Fonuna gönderilir.”

MADDE 8 – Aynı Yönetmeliğin 11 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “sendikaya” ibaresi “işçi sendikasına” şeklinde, “10 uncu” ibaresi ise “11 inci” şeklinde değiştirilmiştir.

MADDE 9 – Aynı Yönetmeliğin 14 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı” ibaresi “Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı” şeklinde değiştirilmiştir.

MADDE 10 – Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

MADDE 11 – Bu Yönetmelik hükümlerini Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı yürütür.

Yönetmeliğin Yayımlandığı Resmî Gazete’nin

Tarihi

Sayısı

30/4/2011 27920

Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Selçuk, yönetmelik değişikliğiyle "dışsal etkilerden kaynaklanan dönemsel durumları" da Kısa Çalışma Ödeneği kapsamına aldıklarını bildirdi.

Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk, Resmi Gazete'de yayımlanan "Kısa Çalışma ve Kısa Çalışma Ödeneği Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik"e ilişkin yazılı açıklama yaptı.

"Kısa Çalışma Ödeneği ile ilgili yönetmelik değişikliğiyle önemli bir düzenlemeyi hayata geçirmiş olduk. Düzenleme, Kısa Çalışma Ödeneğinden faydalanma kararını daha esnek ve daha hızlı almamızı sağlayacak." değerlendirmesini yapan Selçuk, Bakanlık olarak istihdam piyasasındaki gelişmeleri yakından takip ettiklerini, gelişmeleri değerlendirmek üzere işverenler ve çalışanlarla sık sık istişarelerde bulunduklarını belirtti.

İşçi ve işveren taraflarıyla gerçekleştirilen toplantılarda istihdam koruma tedbirlerinin gündeme geldiğini aktaran Selçuk, şunları kaydetti:

"Kısa Çalışma Ödeneği, genel ekonomik, sektörel, bölgesel zorlayıcı sebeplerle iş yerindeki haftalık çalışma sürelerinin geçici olarak en az üçte bir oranında azaltılması veya süreklilik şartı aranmaksızın iş yerinde faaliyetin tamamen veya kısmen en az dört hafta süreyle durdurulması hallerinde istihdamı koruyan bir uygulamadır. Bu uygulama ile birlikte iş yerinde üç ayı aşmamak üzere sigortalılara çalışamadıkları dönem için gelir desteği sağlanmaktadır.

Yaptığımız yönetmelik değişikliği ile 'dışsal etkilerden kaynaklanan dönemsel durumları' da Kısa Çalışma Ödeneği kapsamına dahil ettik. Bu düzenleme istihdam piyasamızın desteklenmesi açısından önem arz etmektedir. Böylece işçilerimizi ve işverenlerimizi konjonktürel gelişmelerden kaynaklı yaşanabilecek durumlara karşı daha güçlü kılıyoruz. Kısa Çalışma Ödeneği, firmaların istihdamlarını korumalarına imkan verdiği için artan talebe de hazırlıklı olmalarını sağlayacaktır."

"İşçi ve işverenlerimizle istişarelerimize devam edeceğiz"

Bakan Selçuk, kısa çalışma uygulamasının kalıcı bir istihdam tedbiri olmayıp geçiş sürecinde firmaların değişen ekonomik konjonktüre uyumlarını artırmalarını sağlayan bir tedbir olduğuna işaret etti.

Bu bağlamda, söz konusu tedbirin Bakanlığın ortaya koyduğu proaktif yaklaşımın bir yansıması olduğunu aktaran Selçuk, açıklamasında şu bilgileri paylaştı:

"İhtiyaç oluştuğunda kısa çalışma başvurularına yönelik uygunluk tespiti işlemleri, uygulama kararı alınması durumunda, Bakanlığımız Rehberlik ve Teftiş Kurulu tarafından gerçekleştirilecektir. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı olarak, işçilerimiz ve işverenlerimiz ile istişarelerimize devam edeceğiz. Kısa Çalışma Ödeneği düzenlemesinin ülke ekonomimiz, işçi ve işverenlerimiz için hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum." Kaynak: AA

Cuma, 09 Kasım 2018 22:47

İşe İlk Adım Projesi

Cuma, 09 Kasım 2018 22:41

Saygı ve Özlemle Anıyoruz ...

Aramızdan Ayrılışının 80' ncı Yılında, Saygı ve Özlemle Anıyoruz. ...

Son zamanlarda vergi dairelerinden  mükelleflere yazılar tebliğ edilerek  bu yazılar içersinde mükelleflerin  kullandığı  faturaların  sahte fatura olduğu   ve bu  faturaların  kayıtlardan  çıkartılarak ilgili  KDV, geçici vergi, kurum, gelir ve diğer  ilgili  beyannamelerin  düzeltilmesi  gerektiği  tebliğ edilmektedir.

Uygulamada vergi daireleri  mükelleflere yazı tebliğ etmeyip, pratiklik  açısından telefonla mükellefleri  arayıp,  bu durumu  izah edip, problemli  faturaları  geri çekerek  düzeltme beyannamesi  verilmesi  gerektiğini şifai olarak  söylemektedir.

Bilindiği gibi,  Türkiye çapında sorunlu  faturalar  çığ  gibi büyüyerek bütün iş alemini sarmış durumdadır.  Yazılan  bir “vergi tekniği raporuna” istinaden Türkiye çapında  o mükelleften mal  alan  bütün mükellefler  özel esaslara alınmaktadır.  Ayrıca, özel esaslara alınan mükelleflerden mal  alanlar da  ikinci aşamada  KOD’a alınarak bunlar da aynı şekilde özel esaslara geçirilmektedir.  Böylece,  ikinci ve üçüncü seviyede  özel  esaslara alınan firmalardan  mal  alanların  KDV beyannamelerinin düzeltilmesi talep edilmektedir.  (Müfettişler tarafından düzenlenen  raporların  ekinde  özel esaslara alma tablosu eklenerek, buralarda rapora ilişkin bilgiler, hakkında  rapor düzenlenen  mükelleflere ilişkin bilgiler ve ayrıca rapora istinaden  özel esaslar kapsamında alınacak mükellefler ayrıntılı olarak belirtilmektedir)

Yukarıda yer verilen problemlerin çözümlenebilmesi için  KDV beyannamesinin  VEDOP  sistemine girilerek, “ihtirazi kayıtla düzeltilip”  bu  düzeltme neticesinde alınan  tahakkuk  fişlerinin 30 gün içerisinde yargıya taşınmasında yarar olacaktır.  Ayrıca bu konuda  vergi dairesine düzeltme yapılmadan  önce ayrıntılı bir dilekçe verilmesi gerekecektir. 

Düzeltme sonucunda çıkan tahakkuk  fişleri ve üzerinde yer alan  ilgili  vergiler  yargıya taşınarak  sorun bir ölçüde  çözümlenmiş  olabilecektir.   Bu  aşamada  ödeme belgeleri, banka dökümleri ve diğer evrakların da dilekçe ekinde vergi dairesine verilmesi  gerekecektir. Konu ile ilgili  yargıya intikal eden emsal bir olayda, mahkeme açılan davayı kabul ederek, yürütmenin durdurulmasına karar verilmiştir. (Bknz; 08.10.2018 gün ve Bölge İdare Mahkemesi 2. Vergi Dava Kararı, 2018/330) Nazlı Gaye Alpaslan

https://www.hurses.com.tr/av-nazli-gaye-alpaslan/ihtirazi-kayitla-duzeltici-beyanname-verilmesi-ve-supheli-sorunlu-faturalarin-geri-cekilmesi/haber-22713

I- GİRİŞ

7104 sayılı Kanun’un(1) 5. maddesi ile KDV Kanunu’nun 17/4-o maddesindeki hizmetlerin bir kısmı buradan alınarak yeni ihdas edilen 17/4-ö maddesine yerleştirilmiştir.

Böylelikle 01.06.2018 tarihinden itibaren;

• 17/4-o maddesi sadece duty-free mağazaları ve benzeri işletmeler tarafından kullanılan mekan ve sahaların kiraya verilmesi işlemleri ile sınırlı hale gelmiştir.

• 17/4-ö maddesi ise, daha önce 17/4-o maddesi kapsamında bulunan, belli yerlerde belli mallar için sunulan ardiye, depolama ve terminal hizmetlerini kapsayacak şekilde yeni ihdas olmuştur.

2018 yılının sonuna kadar her iki bent kapsamındaki hizmetlerle ilgili olarak yüklenilen KDV’lerin indirilmesi mümkün değildir.

17/4-ö maddesi kapsamındaki hizmetler, 01.01.2019 tarihinden itibaren KDV indirimine açık olacak fakat KDV iade imkânı olmayacaktır.

17/4-o maddesi kapsamındaki kira gelirleri ile ilgili olarak yüklenilen KDV’lere ilişkin indirim yasağı devam edecektir.

II- VERGİSİZ SATIŞ YAPILAN İŞYERLERİNE YÖNELİK KİRALAMALARDA İSTİSNA (17/4-o)

7104 sayılı Kanun’un 5. maddesi ile KDV Kanunu’nun 17/4-o bendinin kapsamı daraltılarak bu bendin metni;

“Gümrük antrepoları ve geçici depolama yerleri ile gümrük hizmetlerinin verildiği gümrüklü sahalarda vergisiz satış yapılan işyerlerinin ve bu işyerlerine ait depo ve ardiye gibi bağımsız birimlerin kiralanması”

şekline dönüştürülmüştür.

Daha önce bu bentte yer alan diğer istisnalar, yeni ihdas edilen ve aşağıda açıkladığımız (ö) bendine taşınmıştır.

Buna göre 17/4-o maddesinin kapsamı sadece duty-free mağazalarının ve bu mağazalara ait diğer mekân ve sahaların kiraları ile sınırlı hale gelmiştir.

Söz konusu yerlerin kira faturaları KDV’siz olarak düzenlenecek bu kira gelirleri ile ilgili olarak yüklenilen KDV’lerin indirilmesi mümkün olmayacaktır.

III- GÜMRÜK ANTREPOLARI VE GEÇİCİ DEPOLAMA YERLERİ İLE GÜMRÜK HİZMETLERİNİN VERİLDİĞİ GÜMRÜKLÜ SAHALARDA, İTHALAT VE İHRACAT İŞLEMLERİNE KONU MALLAR İLE TRANSİT REJİM KAPSAMINDA İŞLEM GÖREN MALLAR İÇİN VERİLEN ARDİYE, DEPOLAMA VE TERMİNAL HİZMETLERİ (17/4-ö)

A- GENEL AÇIKLAMA

Bilindiği üzere eskiden KDV Kanunu’nun 16/1-c maddesinde yazılı gümrük rejimlerinin uygulandığı sahalarda cereyan eden tüm hizmetler kısmi istisna kapsamında idi. Bu hizmetler 5035 sayılı Kanunla 02.01.2004 tarihinden itibaren istisna olmaktan çıkarılmıştır. 5228 sayılı Kanunla KDV Kanunu’nun 17. maddesine eklenen (o) bendi ile söz konusu hizmetlerin önemli bir bölümü, 31.07.2004 tarihinden itibaren yeniden kısmi istisna kapsamına alınmıştı.

KDV Kanunu’nun 17/4. maddesine, 7104 sayılı Kanun’un 5. maddesi ile;

(ö) bendi olarak eklenen;

“Gümrük antrepoları ve geçici depolama yerleri ile gümrük hizmetlerinin verildiği gümrüklü sahalarda, ithalat ve ihracat işlemlerine konu mallar ile transit rejim kapsamında işlem gören mallar için verilen ARDİYE, DEPOLAMA VE TERMİNAL HİZMETLERİ,”

hükmü daha önce, 17/4-o bendinin içinde bir bölüm olarak yer almaktaydı.

7104 sayılı Kanunla bu bölüm, yeni ihdas edilen (ö) bendine ayrıştırılmış, aynı Kanun’un 9. maddesi ile KDV Kanunu’nun 30. maddesine hüküm eklenmek suretiyle, 01.01.2019’dan itibaren (ö) bendi kapsamındaki işlemler hakkında KDV indirim yasağı uygulanmayacağı kuralı getirilmiştir.

Böylelikle söz konusu ardiye, depolama ve terminal hizmetleri eskiden kısmi istisna kapsamında iken 9. maddenin yürürlüğe girdiği 1 Ocak 2019 tarihinden itibaren tam istisna kapsamına alınmıştır.

Bu istisnayı uygulayan mükellefler 1 Ocak 2019 tarihinden itibaren ilgili KDV yüklenimlerini indirim konusu yapabileceklerdir. Fakat bu istisna türünde KDV iade imkânı yoktur.

B- TEBLİĞ HÜKMÜ

KDV Genel Uygulama Tebliği’nin konuya ilişkin II/F-4.14. no.lu bölümü şöyledir:

“4.14.Gümrüklü Alanlarda Yapılan Bazı Hizmetler

Gümrük antrepoları ve geçici depolama yerleri ile gümrük hizmetlerinin verildiği gümrüklü sahalarda; 3065 sayılı Kanun’un (17/4-o) maddesine göre, vergisiz satış yapılan işyerlerinin ve bu işyerlerine ait depo ve ardiye gibi bağımsız birimlerin kiralanması, (17/4-ö) maddesine göre ithalat ve ihracat işlemlerine konu mallar ile transit rejim kapsamında işlem gören mallar için verilen ardiye, depolama ve terminal hizmetleri KDV’den müstesnadır.

Ancak, istisna kapsamındaki hizmetlerin ifasını gerçekleştirmek için (etiketleme, paketleme, istifleme, taşıtlara yükleme vb.) ÜÇÜNCÜ KİŞİLERDEN ALINAN işçilik, iş makinesi kiralanması ve vinç hizmetleri ile iş makineleri ve taşıtlar için alınan akaryakıt vb. teslimleri, istisna kapsamında değerlendirilmeyeceğinden genel hükümler çerçevesinde KDV’ye tabidir.

Liman ve hava meydanlarında verilen hizmetin; 3065 sayılı Kanun’un hem (13/b) maddesi hem de (17/4-o) maddesi kapsamında istisna olması halinde, bu hizmete ilişkin olarak Kanun’un (13/b) maddesine göre işlem yapılır.

Liman ve hava meydanlarında verilmekle beraber 3065 sayılı Kanun’da yer alan herhangi bir istisna hükmü kapsamına girmeyen hizmetler genel esaslara göre KDV'ye tabi tutulur.

Konuyla ilgili örneklere aşağıda yer verilmiştir.

Örnek 1: İthalat işlemine konu bir malın gümrük antreposu içerisinde bir yerden bir yere taşınması hizmetleri, 3065 sayılı Kanun’un (17/4-o) maddesi kapsamında KDV’den istisnadır (NOT: Bu cümledeki 17/4-o ibaresi 17/4-ö olarak anlaşılmalıdır. ).

Örnek 2: Gümrüklü sahada işletme belgesi bulunan antrepo işleticisinden yapılacak olan antrepo kiralama işlemi 3065 sayılı Kanun’un (17/4-o) maddesi kapsamında değerlendirilemeyeceğinden, genel hükümler çerçevesinde KDV’ye tabi olacaktır.

Örnek 3: Gümrük antrepolarında ithalat ve ihracat işlemlerine konu mallar ile transit rejim kapsamında işlem gören mallar için verilen YÜKLEME, BOŞALTMA hizmetleri ile ithalat ve ihracat işlemlerine konu olması ya da transit rejim kapsamında işlem görmesi kaydıyla dökme bakliyat ürünlerinin söz konusu yerlerde kepçe ile İSTİFİ, kamyonlara yüklenmesi, MANİPLASYONU hizmetleri KDV’den İSTİSNADIR.”

Görüldüğü gibi Tebliğdeki kapsam tanımı yeterli değildir.

Ardiye ve depolamanın farkını anlayabilmiş değiliz(2).

Terminal hizmeti de bu bent açısından tarife muhtaçtır.

60 No.lu KDV Sirkülerinde KDV Kanunu’nun 13/b maddesinin kapsamı açısından yapılmış olan  “Terminal Hizmeti: Konteyner ve diğer yüklerin limana giriş ve çıkış ya da saha içinde yer değiştirme işlemi amacıyla vinç ve benzeri yükleme boşaltma ekipmanları ile yükleme indirme hizmeti.”şeklindeki tarif hem eksiktir hem de bu tarifin 17/4-ö maddesi açısından da geçerli olup olmadığı belirgin değildir.

KDV Kanunu’nun 17/4-ö maddesinde yer alan TERMİNAL” kelimesi ile kast edilen hususu, her nevi yükün veya yolcuların, her nevi taşıt aracına,

(gemiye, uçağa, trene vs. ) yüklendiği veya bindiği veya taşımanın bitiminde yüklerin indirildiği ve yolcuların taşıttan çıktığı yer olarak anlıyoruz. Keza, taşımanın boru hattı ile yapıldığı durumlarda taşınana sıvı veya gazın boruya pompalandığı yer ile taşımanın bitiminde taşınan malın depolandığı yerler de terminal tanımına dâhildir.

Buna göre terminal hizmeti de yukarıda belirttiğimiz taşımanın başlama ve bitiş noktalarındaki taşıma hizmeti ile ilgili, taşınan mal veya insanlara yönelik her türlü işlem şeklinde anlaşılmalıdır.

C- İSTİSNANIN KAPSAMI HAKKINDAKİ ÖZELGELER

· KDV Kanunu’nun 17/4-o maddesi kapsamında depolama hizmetlerinin istisnaya tabi olup olmamasına dair bir özelgede([1]);

• Konteyner içi bağlama/çözme hizmeti,

• Konteyner dolum hizmeti,

• Konteyner boşaltma hizmeti,

• Konteyner içi aktarma hizmeti,

• Konteyner tam tespit hizmeti,

• Konteyner muayene/numune alma hizmeti,

• Konteyner tamir hizmeti,

• Konteyner temizleme (yıkama-kurutma) hizmeti,

• Konteyner nakliye hizmeti,

• Konteyner tartı hizmeti,

• Konteynere elektrik verilmesi,

Gümrük antreposu geçici depo veya gümrüklü sahada cereyan etmiş olsa bile, KDV Kanunu’nun 17/4-o maddesi kapsamında görülmemiştir.

Bu özelgedeki  hizmet türlerinin istisna kapsamında görülmemesini doğru bulmuyoruz. Kaldı ki bunlardan bir kısmı Maliye İdaresi’nin tebliğ ile belirlediği görüşüne dahi ters düşmektedir.

· Bir başka özelgede([2]);

“…ardiye ve terminal hizmetleri (Kamyonların depoya boşalttığı ürünlerin depo içerisine kepçe ile istiflenmesi/yüklenmesi, geçici depolama ve antreponun kiralama/depolama bedeli, antrepo veya geçici depolama alanlarında elleçleme (dökme ürünün çuvallanması gibi) denilen işçilik bedeli hizmetleri Kanunun 17/4-o maddesine göre KDV’den istisna olup, bu istisna kapsamındaki işlemlerle ilgili yüklenilen KDV’nin indirimi mümkün bulunmamaktadır.”

denilmiştir (NOT: Yukarıdaki Tebliğ bölümünde paketleme” hizmetleri istisna kapsamında sayılmadığı için söz konusu Tebliğden önce verilmiş olan bu özelgenin hükmünün kalmadığı anlaşılmaktadır. Ancak böyle bir özelgenin varlığı ve Tebliğ ile çelişiyor olması, Maliye İdaresi görüşünün net olmadığını ortaya koymaktadır.).

· Bir bina veya sahanın istisna kapsamında işletilmek üzere gümrük antreposu veya geçici depolama yeri işleticisine kiraya verilmesi istisna kapsamında değildir. Bu yönde özelge([3]) verilmiştir.

· İthal mallarına yönelik olarak verilen depolama hizmeti, malın ithalinin tescilinden sonra devam etse dahi bu durum istisna uygulamasının devamına engel değildir.

Nitekim bir özelgede(3);

“ardiye, depolama ve terminal hizmetlerine ilişkin …….. istisnanın uygulanması açısından gümrük beyannamesinin tescil tarihi kısıtlayıcı bir unsur teşkil etmemektedir. …………. söz konusu hizmetlerin gümrük beyannamesi tescil edildikten sonra da verilmeye devam edilmesi halinde …………… istisna hükmünden yararlanılması mümkün bulunmaktadır.”

denilmiştir.

Buna paralel şekilde, ihraç mallarına yönelik olarak ihraç öncesinde ve gümrük beyannamesi tescil edildikten sonra verilen kapsama dâhil hizmetler de KDV’den istisna olmalıdır.

· İstisnanın kapsamı ile ilgili başka bir özelgede(4);

• Kepçe ile istifinin,

• Kamyonlara yüklenmesinin ve

• Bu mallara yönelik manipülasyon hizmetlerinin

istisna kapsamında olduğu kabul edilmiştir.

· Önemli olan hizmetin istisna kapsamında olup olmadığıdır. Nitekim bir özelge(5), bu hizmetin asıl ilgilisi yerine onun lojistik firmasına fatura edilmesinin istisnaya engel teşkil etmediği yönündedir.

· İstisna kapsamında sunulacak olan hizmetin, hizmeti sunan tarafından üçüncü kişilerden temininin KDV’ye tabi olduğu yönündeki Tebliğ hükmü ve aynı yöndeki özelge(6) tartışılmaya açıktır. Çünkü istisna uygulamasında önemli olan işin niteliği yani istisna kapsamında olup olmadığıdır. Bize göre işin kim adına fatura edildiğinin önemi bulunmadığı gibi işi yapanın antrepo veya depo işleticisi konumunda olup olmadığının da önemi yoktur. 

· Serbest Bölgeler Uygulama Yönetmeliği’nin 34. maddesinde;

“Serbest Bölge adresli veya çıkışlı olup, deniz yoluyla gelen veya giden eşyanın, Bölgenin denize rıhtımı olmaması veya limanı olmasına rağmen yakın bir limandan getirilmesi veya götürülmesi durumunda Bölge ile olan bağlantısı, Serbest Bölge Gümrük Müdürlüğü’nce tescilli ve Bölge Müdürlüğü’nce tanzim ve tescili “Serbest Bölge İşlem Formu”na istinaden ve “Transit Beyannamesi” düzenlenmesine gerek kalmadan, Gümrük İdaresi’nce görevlendirilecek memurun refakatinde gemiden doğrudan Bölgeye alınmasıyla veya Bölgeden gemiye götürülmesiyle sağlanır. Geminin bulunduğu yer ile Bölge arasındaki KORİDOR, SERBEST BÖLGE OLARAK ADDEDİLİR.”

ifadesine yer verilmiştir.

Maliye İdaresi bu mevzuatı tanımamakta, söz konusu koridorda cereyan eden hizmetleri serbest bölgede sunulan hizmet olarak kabul etmediği yönünde özelgeler vermektedir. Bu özelgelerden birinde(7) şöyle denilmiştir:

“ ………. bir serbest bölge ile liman sahası arasında koridor serbest bölge olarak değerlendirilmemektedir.

Bu çerçevede, Şirketinizce serbest bölge koridoru uygulaması çerçevesinde, serbest bölge ve liman arasında verilen terminal hizmetlerinin 3065 sayılı KDV Kanunu’nun 17/4-ı ve 17/4-o maddeleri kapsamında değerlendirilmesi mümkün olmayıp, bu hizmetlerin genel hükümlere göre KDV’ye tabi tutulması gerekmektedir.”

D- İNDİRİM VE İADE HAKLARI BAKIMINDAN DURUM

KDV Kanunu’nun 17/4-ö maddesi kapsamındaki hizmetler ile ilgili yüklenilen KDV’ler 31.12.2018 tarihine kadar indirilemeyecektir.

7104 sayılı Kanun’un 9. maddesi ile KDV Kanunu’nun 30. maddesine eklenen hüküm uyarınca bu hükmün yürürlüğe gireceği 01.01.2019 TARİHİNDEN SONRA 17/4-ı KAPASAMINDAKİ HİZMETLERLE İLGİLİ OLARAK YÜKLENİLEN KDV’LER İNDİRİM KONUSU YAPILABİLECEKTİR.

Ancak bu istisna türü için KDV İADE HAKKI YOKTUR.

IV- İSTSİNADAN VAZGEÇME BAKIMINDAN DURUM

KDV Kanunu’nun 18. maddesi isteyen mükelleflere, istedikleri istisna türü için, istisnadan vazgeçme imkânı tanımaktadır. Dilekçe verilerek başlatılan bu tercihten 3 yıl süre ile geri dönülemez.

A- 17/4-o MADDESİ AÇISINDAN İSTİSNADAN VAZGEÇME

Bu bendin yeni hali kapsamındaki kira gelirleri hakkında KDV Kanunu’nun 18. maddesine göre istisnadan vazgeçme imkânı(8) mevcut olup istisnadan vazgeçildiği takdirde kiralar KDV’li hale gelir, kiralarla ilgili olarak yüklenilen KDV’lerin indirilmesi imkânı doğar. Ancak bu takdirde, duty-free ve benzeri yerlerin işletmecisi maruz kaldığı KDV’yi indirim konusu yapamayacağı için istisnadan vazgeçmek anlamlı olmayabilir.

Daha önceki hali ile 17/4-o maddesi için istisnadan vazgeçmiş olanlar, 17/4-ö maddesine taşınan istisnaları hedeflemişler ise, bize göre yeniden dilekçe vermeleri gerekli değildir. Bent değişikliği olmasına rağmen 3 yıllık tercihe bağlılık durumlarının devam edeceği görüşündeyiz.

B- 17/4-ö MADDESİ AÇISINDAN İSTİSNADAN VAZGEÇME

İthal, ihraç ve transit mallara yönelik ardiye, depolama ve terminal hizmetleri konusunda eskiden indirim hakkı bulunmayan istisnanın 01.01.2019 tarihinden itibaren indirim hakkı verilen istisna haline getirilmesi ve buna mukabil iade hakkı verilmemesi münhasıran ardiye, depolama ve terminal hizmeti veren firmaların lehine değil aleyhine olmuştur. Çünkü indirim hakkı yokken yüklenilen KDV’ler gider yazılabiliyordu, indirim hakkının gelmesi ile birlikte gider yazma hakkı ortadan kalkacaktır. KDV indiriminin işe yaramadığı (devir KDV sorununun bulunduğu) firmalar açısından bu değişiklik, gider yazma yasağının gelmesi suretiyle aleyhte sonuç verecektir.

KDV Kanunu’nun 17/4-o maddesi uyarınca istisna edilmiş hizmetlerde bulunan mükelleflerin istisnadan vazgeçmeleri kendilerine indirim hakkı sağlar, fakat buna mukabil KDV’siz kesebilecekleri hizmet faturalarının KDV’li olması gereği doğar. Bu bent açısından indirim hakkı 01.01.2019 tarihinden itibaren başlayacağı için istisnadan vazgeçme, indirim hakkı elde edilmesi açısından anlam taşımamaktadır.

Ancak 17/4-ö maddesi kapsamında depolama, ardiye ve terminal hizmeti veren firmaların müşterileri bu hizmetlerin faturalarının KDV’li olarak kesilmesinden rahatsız değil iseler, istisnadan vazgeçerek hizmet faturalarını KDV’li keserek, devir KDV sorununa maruz kalmaktan kurtulmak veya bu sorunu küçültmek mümkündür.

V- İTHALDE GÜMRÜK BEYANNAMESİNİN TESCİLİNDEN ÖNCE YAPILMIŞ VE KDV YÜKLENİLMEMİŞ GİDERLER MALIN GÜMRÜK DEĞERİNE EKLENMELİDİR

Konumuzla direkt ilgisi bulunmamakla beraber, KDV Kanunu’nun 21/c maddesindeki, ithalatta gümrük beyannamesinin tescil tarihine kadar yapılan ithal malla ilgili olup KDV’lendirilmemiş gider ve ödemelerin ithal malın gümrük kıymetine eklenmesi gerektiği yönündeki hükmün hatırlatılmasında yarar görülmüştür.

Bu cümleden yola çıkarak, ithal mal için KDV Kanunu’nun 17/4-ö maddesi kapsamında KDV’siz olarak ortaya çıkan depolama, ardiye ve terminal hizmetlerinin, gümrük beyannamesinin tescil tarihine kadar olan kısmının ithal mal gümrük kıymetine eklenmesi gerekmektedir.

Yukarıdaki 6 No.lu dipnotta belirttiğimiz özelgede açıklandığı üzere 17/4-ö maddesi kapsamındaki hizmetler, ithal malına ilişkin gümrük beyannamesinin tescilinden sonra da istisna kapsamında devam edebilmektedir. Bu hizmetlerin gümrük beyannamesinin tescil gününe kadar olan kısmı malın gümrük değerine dâhil edilmekte sonraki günlere ait kısım ithalat KDV matrahına girmemektedir. İthalatçıların bu konuda ayrım yapabilmeleri için ithal mallara yönelik KDV istisnalı işlem yapan firmaların AYIRIMLI FATURA düzenlemeleri gerekmektedir. Bu gereklilik, KDV Genel Uygulama Tebliği’nin III/A-2 No.lu bölümünde şöyle ifade edilmiştir:

“Bu kapsamda, örneğin, ithal edilen eşyanın gümrük antreposuna konulduğu tarihten gümrük beyannamesinin tescil tarihine kadar geçen süre için ödenen ardiye ücreti üzerinden KDV Kanunu’nun (17/4-o) maddesine göre KDV hesaplanmadığından vergilendirilmeyen bu tutar, ithalatta KDV matrahına dâhil edilir. Malın, ithalat işlemi gerçekleştikten sonra da gümrük antreposunda kalmaya devam etmesi durumunda gümrük beyannamesinin tescil tarihine kadar verilen hizmet için ayrı bir fatura düzenlenebileceği gibi antrepodan çekiş sırasında işlem için tek bir fatura da düzenlenebilir. Bu durumda gümrük beyannamesinin tescil tarihine kadar verilen ardiye hizmet bedeline isabet eden* tutar, fatura üzerinde ayrıca gösterilir ya da “İşlem bedelinin … TL’si gümrük beyannamesinin tescil tarihine kadar verilen hizmet bedeline aittir.” şeklinde bir açıklama yapılır.”

Örnek vermek gerekirse, yurt dışından ithal edilmek üzere getirilen mal 1 Ekim-10 Ekim günlerinde, 17/4-ö maddesi kapsamında işletilen antrepoda kalmış ve gün başına 5.000 TL olmak üzere toplam 50.000 TL ardiye ücretine sebep olmuşsa, bu malın ithaline ait gümrük beyannamesinin 6 Ekim günü tescil edildiğini varsayarsak depo işleticisi tamamı KDV’siz 50.000 TL’lik fatura kesecek ve bu fatura tutarının 30.000 TL’lik kısmının gümrük beyannamesinin tescilinden önceye ait olduğunu belirtecektir. İthalatçı ise, 50.000 TL’lik toplam ardiye ücretinin 30.000 TL’lik kısmını malın gümrük değerine dâhil etmek suretiyle gümrük beyannamesini düzenleyecektir.

VI- SONUÇ

7104 sayılı Kanunla, KDV Kanunu’nun 17/4-o maddesi kapsamında KDV’den müstesna olan ardiye, depolama ve terminal hizmetleri, aynı Kanun’un 17/4-ö maddesine aktarılmış, böylelikle17/4-o maddesinin kapsamı sadece duty-free mağazaları ve gümrüklü sahalarda vergisiz satış yapılan diğer yerler ile bu yerlerle ilgili sair mekân ve sahaların kiraya verilmesi ile sınırlı hale gelmiştir.

17/4-ö maddesi kapsamına alınan ardiye, depolama ve terminal hizmetleri ile ilgili olarak yüklenilen KDV’lerin indirilemeyeceği hükmü, 01.01.2019 tarihinden itibaren kaldırılarak, bu tarihten itibaren KDV indirimi mümkün kılınmıştır. Ancak 17/4-ö maddesindeki istisna ile ilgili KDV iade hakkı yoktur. 

17/4-ö maddesi ile ilgili değerlendirmelerimiz şöyle özetlenebilir;

• Ardiye hizmetleri ile depolama hizmetlerinin aynı manaya gelen hizmetler olduğunu görüyoruz. Bu hizmetlerin arasında fark olup olmadığı ve bu hizmetlerin kapsamının ne olduğu konusundaki idari görüşler yeterli ve tutarlı değildir.

• Terminal hizmetleri tabirinin kapsamı konusunda da yeterli idari açıklama yoktur.

• Bu hizmetlere ilişkin KDV indirim yasağının kaldırılması ve indirim imkânının getirilmesi olumlu bir düzenlemedir. Ancak bu hakkın yürürlüğe konulmasının neden 2019 başına ertelendiğini anlamamız mümkün olmamıştır.

• Söz konusu hizmetler için KDV iade hakkı tanınmamasını da doğru bulmuyoruz. Nitekim bu değişiklik önce (iade hakkı olacak şekilde) 13. maddeye eklenmek suretiyle planlanmış fakat her nedense Meclis’te 17. madde kapsamında bırakılmak suretiyle iade hakkı engellenmiştir. Bu engelleme, beraberinde gider yazma yasağı (KDV Kanunu Md. 58) getireceği için bu açıdan işletmecinin aleyhinedir. İstisna uygulayan işletmecinin devrolan KDV sorunu varsa bu indirim hakkı, iade hakkının olmaması nedeniyle işletmeci faydadan çok zarar görecektir.

• 17/4- ö maddesindeki istisnanın kapsamı hakkında bize göre daraltılmış ve çelişkili idari görüşler bulunmakta olup bu durumun düzeltilmesine ihtiyaç vardır. Mehmet MAÇ* Yaklaşım / Kasım 2018 / Sayı: 311  www.bdo.com.tr

*           YMM

(1)         7104 sayılı Kanun 06.04.2018 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.

(2)         Türk Dil Kurumu’nun web sitesinde ardiye; “ticaret eşyasının saklandığı yer, depo” olarak tanımlanmış depo kelimesinin ise ardiye ile eş anlamlı olduğu açıkça vurgulanmıştır.

(3)         İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 28.01.2015 tarih ve 142 sayılı Özelgesi.

(4)         Mersin Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 29.09.2011 tarih ve 701-98-63 sayılı Özelgesi.

(5)         Bursa Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 11.01.2012 tarih ve 148-18 sayılı Özelgesi.

(6)         Hatay Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 28.01.2012 tarih ve KDV-5-12-14 sayılı Özelgesi.

(7)         Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı tarafından verilen 03.06.2016 tarih ve 10555 sayılı Özelgesi.

(8)         KDV İstisnasından vazgeçme imkanı hakkındaki detaylı bilgiler, www.bdo.com.tr adresli web sitemizde bulunan KDV-6 isimli e-kitabımızda mevcuttur.

[1]Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 10.08.2012 tarih ve 180 sayılı özelgesi.

[2]Gaziantep Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 18.07.2013 tarih ve 41 sayılı özelgesi.

[3]Samsun Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 23.05.2014 tarih ve 60 sayılı özelgesi.

Ekim ayı enflasyonu sonrası ocak zammının Bağ-Kur emeklileri için yüzde 11.82 oranında gerçekleşmesi bekleniyor. Bu oranda zam yapılması halinde Bağ-Kurluların maaşları 137 TL ila 614 TL arasında yükselecek.

Yazı dizimizin son gününde Bağ-Kur emeklilerinin ocak zammının ne kadar olacağını anlatacağız. Emekli olduktan sonra Bağ-Kurlu olarak çalışmaya devam edenler için sosyal güvenlik destek primi ödeme zorunluluğu kalktı. Dolayısıyla bu kişiler hem emekli aylıklarını alıp, hem de çalışabiliyor. Emeklilerin zam oranları emekli oldukları statüye göre değişiyor. Bağ-Kur emeklileri yılda iki kez temmuz ve ocak aylarında zam alıyor.

YILDA İKİ KEZ ZAM ALIYORLAR

Tarım Bağ-Kurlu emekli olanlar da yılda iki kez zam alıyor. Zam oranı da bir önceki altı ayın enflasyonuna göre belirleniyor. Yalnızca emekliler değil, Bağ-Kurlu anne-babası veya eşinden dolayı dul ve yetim aylığı alanlar da iki kez zam alıyor Bağ-Kur emeklileri ocak-haziran döneminde gerçekleşen enflasyon oranında zammı temmuzda aldı. Emeklilerinin maaşlarına temmuzda yüzde 9.17 zam yapıldı. Bu zam sonrası en düşük Bağ-Kur emeklisinin maaşı 1.553 TL’ye yükseldi. Tarım Bağ-Kurluların en düşük maaşı ise 1.164 TL oldu.

PRİM KESİNTİSİ SONA ERDİ

Emekli olduktan sonra Bağ-Kur’a tabi olarak çalışanların sosyal güvenlik destek primi ödeme zorunluluğunun da kalkması büyük bir avantaj. Bu sayede emekli, aylığıyla birlikte kazancını da alabiliyor.

137-614 TL arasında artış bekleniyor

Ekim ayı enflasyon oranı sonrası ocak zammı Bağ-Kur emeklileri için yüzde 11.82 oranında gerçekleşmesi söz konusu oldu. Bu oranda zam yapılması halinde maaş zammı 137 TL ila 614 TL arasında değişecek. En düşük Bağ-Kur maaşı zam sonrası 1.736 TL olacak. Tarım Bağ-Kurlular için de en düşük maaş 1.301 TL’ye yükselecek. Kasım ve aralık aylarında enflasyon oranı artarsa zam oranı da böylece artacak, azalırsa da aynı şekilde zam oranı azalacak.

En az % 11.82 zam yapılacak

Ekim ayı enflasyon oranının yüzde 2.67 olarak açıklanması sonrası, dört aylık enflasyon oranı yüzde 11.82 olarak gerçekleşti. Kasım ve aralık aylarının enflasyon oranları da açıklanınca ocak zammı netleşecek. Kasım ve aralık aylarında enflasyon oranı artmasa bile Bağ-Kur emeklileri yüzde 11.82 oranında zam alacak. Emekli maaşlarına yapılacak zam oranı 3 Ocak 2019’da TÜİK tarafından açıklanacak orana göre kesinleşecek.

Kesin oran 3 Ocak’ta netleşecek

3 Ocak’ta enflasyon oranı açıklanınca 1 milyon 641 bin Bağ-Kur emeklisinin ve Bağ-Kurlu anne-babası veya eşinden ölüm aylığı alan kişinin aylığı zamlanacak. Bağ-Kur’dan malulen emekli olmuş 22 bin kişi, 940 bin ölüm aylığı alan kişi, iş göremezlik geliri alan 230 bin kişinin de aylıkları zamlanacak. Okan Güray Bülbül

https://www.aksam.com.tr/yazarlar/okan-guray-bulbul/bagkur-emeklisi-en-dusuk-1736-lira-maas-alacak/haber-791252

2018 Yılı Temmuz sonrası yaşanan enflasyonun iki rakamlı hanelere taşınması yıl sonu enflasyon beklentileri,Nisan 2019 net olacak ülkenin büyüme hızı ile birlikte 2018 yılının Kasım yada Aralık ayında emekli olacaklar için 2019 yılı emeklilik başvurusunda ibre olarak cazip oluyor.

FORMÜL:1+TÜFE+GH%30 GÜNCELLEME KATSAYISI

5510 sayılı Kanuna göre 4/a ve 4/b kapsamında bağlanan aylıkların hesabında kullanılan güncelleme katsayısı yıllık TÜFE’nin tamamı ve sabit fiyatlarla gelişme hızının % 30’unun toplamından oluşmaktadır.

Burada asıl sorgulanması gereken kişilerin matrahları,kazançları ve emekli olacak iken,çözüm yolunu bulacağız.

YIL

GÜN

KISMİLEŞTİRME

ABO

KAZANÇLAR

99

1902

0,238825

65,60%

13375

2000-2008/09

3150

0,39553

59%

1695

2008/10

2912

0,365645

44,24%

3883,29

7964

Bu tabloya göre Kasım ayında emekli olacak sigortalımız için ek ödeme dahil..2.591 TL...

Çeşitli versiyonlar da TÜFE+GH Tahmin ederek,çarpanları taşıdığımızda Nisan 2019(Şubat 2019) ele geçecek tahmini değerleri bulabiliriz.

Buna karşılık 123 Lira ila 335 Lira arasında emekli aylıkları artacak,SPEK bunu belirliyor.

Kısaca her sigortalının 2019 emekli olması kaybettiği ve kazandığının geriye orantılaması ile olacaktır.

VEDAT İLKİ This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it. 05415161962 tel/whatsapp https://alitezel.com.tr/index.php?sid=yazi&id=9236

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • KDV İadelerinde Yeni Düzenlemeler KDV (Katma Değer Vergisi), Türkiye'de işletmelerin alışveriş yaptıkları mal ve…
  • E-Defterlerin Yüklenmeme - Yanlış Kayıt Riskleri (Mücbir Sebepler Hariç) 2025 Hesap Döneminden İtibaren Bilanço Esasına Tabi Mükellefler E Defter…
  • E-Fatura Yerine E-Arşiv/ Kağıt Fatura Düzenlenmiş Olması Hali * Fatura İçeriği Mal Teslimi/ Hizmet İfasının Yapılmadığı Anlamına Gelmez…
Top