Mehmet Özdoğru
Ücreti Zamanında Ödenmeyen İşçi, İş Görmekten Kaçınabilir Mi?
Yurt Dışı Alacaklara Karşılık Ayırmak İçin Yurt Dışında Dava Açmak Zorunda Mıyız?
Göçmen Olup Vatandaşlığa Geçenlerin Askerlik Borçlanması Nedir?
Son yıllarda ülkemize göçmen olarak gelip daha sonra vatandaşlığa geçenler emekli olmak adına askerlik sürelerini borçlanma hakları var mıdır?
Bulgaristan göçmenleri, Suriye’de yaşanan iç savaş ve kargaşa sonucunda 30 Bin dolayında vatandaşlığa geçenler var. Kendi ülkelerinde geçen askerlik sürelerini borçlanma hakları var mıdır?
Sadece onlar için değil, Afgan ve Kırgız Türkleri yanında, Doğu Türkistan’dan gelenler içinde geçerlidir. Kısaca ülkemiz coğrafyasında göçmenlere kucak açılıp, bunlardan vatandaşlığa geçenlerde 5510/41 Maddesinde yer alan Askerlik süresini borçlanarak emeklilik için aranan sigortalılık gününe eklenmesini talep edebilirler. 22 yaşını doldurmuş olanlardan geldikleri ülkelerde yaptıkları askerlik sürelerini belgeleyenler belgede kayıtlı süreyi, belgede kayıtlı sürenin olmaması veya Türkiye’deki emsallerinin yaptığı askerlik süresinden fazla olması hallerinde emsalleri kadar borçlandırılacak. Örnek- 1965 yılında Bulgaristan’da 2 yıl 5 ay 17 gün askerlik yapıp daha sonra Türk vatandaşı olan sigortalının askerlik süresini borçlanması halinde 1965 yılında ülkemizde 24 ay askerlik yapıldığından bu süre kadar askerlik borçlanması yapabilecektir. VEDAT İLKİ
Erkek ve Kız Çocukları İçin Ölüm Aylığı Şartları
Vergi İncelemesi Devam Ederken Takdire Sevk
Özet: 213 sayılı VUK’a göre; tarh zamanaşımı 5 yıl olup, 5 yıl içerisinde herhangi bir şekilde yapılamayan inceleme ve takdir işlemleri daha sonra devam ettirilemez. Vergi alacağının doğduğu takvim yılını izleyen senenin başından başlayarak 5 yıl içerisinde mükelleflere tarh ve tebliğ edilemeyen vergiler, tarh zamanaşımına uğrar. Gerek vergi idaresi yönünden ve gerekse vergi mükellefleri açısından tarh zamanaşımı VUK md.114 hükmü tarafları bağlar.
I-GENEL BİLGİLER:
Bilindiği gibi, vergi inceleme elemanlarınca, vergi incelemesi sonuçlandırılmadan zamanaşımının bitmesine çok az zaman kala matrah takdiri için takdir komisyonuna dosyaların sevk edildiği sıklıkla yaşanmaktadır. Vergi hukukunda zamanaşımı genelde 5 yıldır.[1] Zamanaşımı tarh zamanaşımı ve tahsilat zamanaşımı olmak üzere 2’ye ayrılmaktadır. Bunlardan ilki tarh zamanaşımıdır. Tarh zamanaşımı ise vergi alacağının miktar olarak hesaplanması ile ilgili olup, bu konuda idare tarafından tarhiyat işlemlerinin mutlak surette 5 yıl içerisinde tamamlanması zorunludur. Vergi alacağının doğduğu takvim yılını takip eden takvim yılından başlayarak 5 yıl içerisinde mükellefe veya ceza sorumlusuna tarh ve tebliğ edilmeyen vergi ve cezalar zamanaşımına uğrar.[2]
Tarh ve tahakkuk etmiş vergilerin tahsil aşamasına geçilmesi ile beraber kesinleşen bir vergi alacağının vadelerinin rastladığı takvim yılını takip eden takvim yılı başından itibaren 5 yıl içerisinde tahsil edilmemesi durumunda zamanaşımına uğrar.[3] İşte biz bu zamanaşımına tahsil zamanaşımı diyoruz.
II-TARH ZAMANAŞIMI:
Henüz vadesi gelmemiş vergilerin vade tarihinde, süresi geçmiş olanların tahakkuklarını takip eden bir ay içinde ödenmesi gerekir. İşte, bu süreler içinde ödeme yapılmadığında vadeyi takip eden yılın başından başlamak üzere 5 yıl içinde idarenin vergiyi tahsil etmesi veya tahsil etmek için harekete geçmesi gerekir. Aksi takdirde idarenin vergi alacağı zamanaşımına uğrar.[4]
Bilindiği üzere, matrah takdir yetkisine sahip inceleme elemanı, takdir yetkisinden imtina ederek, matrah takdiri için takdir komisyonuna başvuruda bulunması hukuki değildir. Zira, vergi uygulamasında bazı hallerde matrah takdiri ve tayini takdir ve tespit komisyonları tarafından yapılmaktadır. Bu komisyonların kuruluşu ve çalışma esaslarına ilişkin düzenlemeler 213 sayılı VUK md. 72-92 maddelerinde yer almaktadır. VUK’nun 73. maddesine göre takdir komisyonlarının seçimle gelen üyeleri, tüccarlar için ticaret odalarınca, diğer sanat ve meslek erbabı için mesleki teşekküllerce kendi üyeleri arasında veya haricen seçilir. Ticaret odası ve mesleki teşekkülü olmayan yerlerde seçim belediyece yapılır. Takdir komisyonları yetkili makamlardan istenen matrah takdirlerini yapmak ve vergi kanunlarında yazılı fiyat, kıymet vb. hususları takdir etmekle görevlidir. Komisyonlar bu görevini yaparken ortada takdir nedeni olup olmadığını araştırmak zorundadır. Takdir nedeni yoksa vergi dairesine dosyayı iade etme hakları vardır. Komisyonlar, bu görevlerini yaparken 213 sayılı VUK’nun vergi incelemesi yetkisine sahiptirler. VUK 76. madde hükmüne göre takdir olunan matrah mükellefin beyanından düşük olamaz. Takdir komisyonları matrah takdiri sırasında 213 sayılı VUK md.31,74 hükümlerine göre mükellefin defter, kayıt ve belgelerini incelemek zorundadır.[5] Neticede, verilecek takdir komisyonu kararından kararın gerekçesi, dayanakları vs. hususlar mutlak surette kararda yer almak zorundadır.[6]
Vergi incelemesi sonucu saptanan resen takdir nedenine göre matrahın takdir komisyonuna gönderilmesinin zamanaşımını durdurup durdurmayacağı tartışmalıdır. Biz vergi incelemesi ve takdir komisyonuna sevk işlemlerinin birlikte yapılamayacağı görüşündeyiz. VUK’nun 30. maddesinde “inceleme raporunda bu maddeye göre belirlenen matrah veya matrah farkı resen takdir olunmuş sayılır” hükmü vardır. Bu hükme göre inceleme elemanının takdir komisyonu yerine matrah takdir etme yetkisi vardır. Dolayısıyla matrah takdiri için, bu takdir yetkisinin kullanılmaması ve takdir komisyonuna başvurulmasının yasal dayanağı yoktur.[7]
Diğer yandan, beyannamenin verilmemesi gibi bazı takdir nedenleri dışındaki takdir nedenleri vergi incelemesi ile saptanabilir. Vergi incelemesini hemen başında örneğin defterin tasdik edilmemesi gibi bir takdir nedeni saptanmamışsa, matrahın takdir komisyonuna gönderilmesi için vergi dairesine yazı yazılması ve zamanaşımı dolduktan sonra incelemenin tamamlanıp inceleme raporuna bağlanması ve bu inceleme raporuna göre takdir komisyonunun matrah takdir etmesi böylece zamanaşımının uzatılması mümkün değildir. Bu durumda incelemeye başlamanın zamanaşımını durduğu anlamında bir uygulama yaratılmış olur. Oysa VUK’nın 114. maddesinde ancak takdir komisyonuna başvurma işleminin zamanaşımını durduracağı hükme bağlanmıştır. Bunun dışındaki nedenlerle zamanaşımını durdurmanın, dolayısıyla uzatmanın yasal dayanağı olamaz.[8]
Nazlı Gaye Alpaslan
https://www.hurses.com.tr/av-nazli-gaye-alpaslan/vergi-incelemesi-devam-ederken-takdire-sevk/haber-22954
------------
[1]213 sayılı VUK md. 113, 114.
[2]KIZILOT Şükrü – ŞENYÜZ Doğan – TAŞ Metin – DÖNMEZ Recai, Vergi Hukuku, Yaklaşım Yayıncılık, Ekim 2006, s.195-199.
[3]Bkz. ÖZYER M.Ali, Vergi Usul Kanunu, 4. Baskı, Mart 2008, HUD Yayını, s.257
[4]İzmir 1. Vergi Mahkemesi kararı, 13.12.2012 gün ve E:2012/653-K:2012/1625 sayılı karar. Bu kararda, tarhiyatın hüküm ifade edebilmesi için vergiyi doğuran olayın gerçekleştiği yılı takip eden yıldan başlamak üzere 5 yıl içinde tarh edilip tebliğ edilmesi gerektiği belirtilmekle birlikte bu süreyi kesen herhangi bir sebep belirtilmeyip yalnızca matrah takdiri için takdir komisyonuna başvurulmasının zamanaşımı süresini en fazla 1 yıl durduracağı belirtilmiştir. Takdir komisyonuna başvurunun bu imkanı sağlaması için 5 yıllık tarh zamanaşımı süresi içerisinde yapılması gerektiği de açıktır.
[5]Yargıya yansıyan bir uyuşmazlıkta zamanaşımının bitmesine çok kısa bir süre kala sahte fatura kullandığı iddiasıyla bir mükellef hakkında kullandığı faturalar takdire sevk edilmiştir. Takdir komisyonuna sevk edilmiş neticede yapılan cezalı tarhiyata karşı açılan dava hukuka aykırı olduğu için iptal ettirilmiştir. Bkz. İzmir 1. Vergi Mahkemesi kararı, 12.01.2012 gün ve E:2011/1084-K:2012/70 sayılı karar.
[6]ÜREL Gürol, Güncel Vergi Usul Kanunu Uygulaması, 2. Baskı, Maliye ve Hukuku Yayınları, s.183-185.
[7]Bkz. İzmir 1. Vergi Mahkemesi kararı, 13.12.2012 gün ve E:2012/654-K:2012/1623 sayılı kararı. Yine bu kararda da; vergi müfettişi vergi incelemesini 5 yıl içerisinde tamamlayamamış olup, 2006 yılı ile ilgili cezalı tarhiyatı 31.12.2011’de takdir komisyonuna sevk edip, 2012 yılında mükellefe takdir komisyonu kararına istinaden cezalı tarhiyat önerilmiştir. Açılan davada da yapılan cezalı tarhiyat iptal edilmiştir.
[8]ÇAKMAK Şefik, “Matrahın Takdir Komisyonuna Gönderilmesi İle Duran Zamanaşımı Süresi, Anayasa Mahkemesinin 8.1.2010 Tarihli Kararı İle VUK’nun 11. Maddesinin 2. Fıkrasının İptal Edilmesi, 1.8.2010 Tarihinde Resmi Gazetede Yayımlanan 6009 Sayılı Yasa İle VUK’nun 114. Maddesine Eklenen Fıkra Ve VUK Geçici 28. Madde Hükmü”, Oluş Mali Hukuk Bürosu, 15.01.2011 tarih ve IV/128 sayılı sirküler.
İş Kazası Sayılma Halleri ve İş Kazasının Bildirimi
5510 Sayılı Kanunun 5-1/B Kapsamındaki Sigortalıların İş Kazası Sayılma Halleri ve İş Kazasının Bildirimi
ÖZET:
5510 sayılı Kanunun 5’inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde sayılanlardan mesleki ve teknik ortaöğretim sırasında alan eğitimi gören öğrenciler için işyeri, eğitim gördükleri atölye, laboratuvar ve benzeri yerler olduğundan atölye ya da laboratuvar dışında meydana gelen olaylar iş kazası sayılmayacaktır.
5510 sayılı Kanunun 5’inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında bulunan çırak ve stajyer öğrenciler ile aynı maddenin (e) bendi kapsamındaki İş-Kur kursiyerlerinin staj gördükleri sırada iş kazası geçirmeleri veya meslek hastalığına tutulmaları halinde, iş kazası veya meslek hastalığı bildirimi öğrenim gördükleri okul tarafından değil çalıstığı/stai gördüğü işyeri işverenleri tarafından yapılacaktır.
5510 SAYILI KANUNUN 5-1/B KAPSAMINDAKİ SİGORTALILARIN İŞ KAZASI SAYILMA HALLERİ İLE İŞ KAZASININ BİLDİRİMİNİN USUL VE ESASLARI:
Bilindiği üzere 5510 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında;
• 3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanunda belirtilen, aday çırak, çırak ve işletmelerde mesleki eğitim gören öğrenciler,
• Meslek lisesinde veya yüksek öğrenim kuruluşlarında zorunlu staja tabi tutulan öğrenciler,
• Kamu kurum ve kuruluşları tarafından desteklenen projelerde görevli bursiyerler,
• 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunun 46’ıncı maddesine göre prime esas kazanç tutarları alt sınırı aşmayan kısmı zamanlı çalışan öğrenciler,
sayılmıştır.
5510 sayılı Kanunun 13’üncü maddesinin birinci fıkrasında iş kazası;
a) Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada,
b) İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle,
c) Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,
d) Bu Kanunun 4’üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda,
e) Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında, meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen engelli hale getiren olay olarak tanımlanmıştır.
Buna göre bir olayın iş kazası sayılabilmesi için;
• Kazayı geçiren kişinin sigortalı olması,
• Kaza sonucu bedence veya ruhça engelli hale gelmesi,
• Kaza ile sonuç arasında uygun bir illiyet bağının bulunması,
şartlarının bir arada bulunması ile birlikte, olayın yukarıdaki bentlerde sayılan hallerden birinde meydana gelmesi gerekmektedir.
Buna göre, Kanunun 5’inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde sayılanlardan mesleki ve teknik ortaöğretim sırasında alan eğitimi gören öğrenciler için işyeri, eğitim gördükleri atölye, laboratuvar ve benzeri yerlerdir. Bu nedenle atölye ya da laboratuvar dışında meydana gelen olaylar 5510 sayılı Kanunun 13’üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamına girmediğinden iş kazası sayılmayacaktır.
Sigortalının işyerinde kalp krizi geçirmesi veya başka bir hastalık nedeniyle ölmesi ya da ruhen veya bedenen hemen veya sonradan engelli hale gelmesi iş kazası olarak kabul edilecektir.
5510 sayılı Kanunun 5’inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında bulunan ve yukarıda sayılan kişilerden çırak ve stajyer öğrenciler ile aynı maddenin (e) bendi kapsamındaki İŞ-KUR kursiyerlerinin staj gördükleri sırada iş kazası geçirmeleri veya meslek hastalığına tutulmaları halinde, söz konusu kişilerin çalıştığı/staj gördüğü işyeri işverenleri tarafından bildirimleri manuel olarak kağıt ortamında yapılacak ve yükümlülüğün süresinde yerine getirilmemesi durumunda idari para cezaları eğitim veya staj gördükleri işyeri işverenlerine uygulanacaktır. Ancak, okul tarafından süresinde bildirim yapılması durumunda bu bildirim işletme adına yapılmış sayılacaktır.
Örnek: Teknik lise son sınıfta iken bir işletmede staj gören öğrenci söz konusu işletmede iş kazası geçirmiştir. Bu durumda iş kazası bildirimi öğrencinin okuduğu okul tarafından değil, staj gördüğü işletme tarafından bildirilecektir. Bildirimin yapılmaması halinde idari para cezası okula değil, staj görülen işletmeye uygulanacaktır. Ancak, okul tarafından süresinde bildirim yapılması durumunda bu bildirim işletme adına yapılmış sayılacaktır.
Bununla birlikte söz konusu kapsamda sayılanların istirahat raporu almış olması durumunda çalışılmadığına dair bildirim işlemlerinin primlerin bildirildiği okul veya İŞ-KUR tarafından yapılması gerekmektedir.
Kaynak: TÜRMOB
Gençlere 800 Lira Maaşla 'Toplum Yararına' İş Fırsatı
Üniversite öğrencileri 2019’da başlayacak programla yazın 3 ay ‘toplum yararına’ çalışabilecek. Gençler, aylık 12 günlük asgari ücret kadar ödeme alacak. Bu rakamın 2019’daki asgari ücrete göre 800 TL’yi bulması bekleniyor.
Cuma günü Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren uygulamayla üniversite öğrencileri yaz aylarında toplum yararına çalışma programlarına katılarak hem çalışma hayatıyla tanışabilecek, hem de çalışma disiplini kazanabilecek. Toplum yararına çalışma programları İŞKUR tarafından uygulanıyor. Yapılan düzenlemeyle haziran, temmuz, ağustos ve eylül aylarında üniversite öğrencileri de bu kapsamda çalışabilecek. Düzenlemeden örgün öğretimde okuyan lisans öğrencileri yararlanabilecek. Açık öğretim fakültesi öğrencileriyle yüksek lisans ve doktora öğrencileri bu düzenleme kapsamında değil.
HANGİ İŞLERİ KAPSIYOR?
Toplum yararına çalışma programı çerçevesinde pek çok farklı işte çalışılması mümkün. Ancak üniversite öğrencileri için toplum yararına çalışma programı çerçevesinde yalnızca bazı alanlarda istihdam edilebilecek. Bu alanlar şunlar: • Doğanın korunması. • Kültürel mirasın restorasyonu, korunması ve tanıtılması. • Kütüphanelerin bakımı ve düzeni. • Kamu kurumlarının kültürel ve sosyal hizmetlerinin desteklenmesi. Bu alanlarda gençlerin deneyim elde etmesi sağlanacak.
HAFTADA 3 GÜN ÇALIŞACAKLAR
Yaz aylarında toplum yararına çalışacak gençler, çalıştıkları gün başına asgari ücretin günlük tutarı kadar ücret alacak. 2018 yılı için bu rakam 53.43 TL. Program çerçevesinde çalışacak gençler 2019 yılı için belirlenecek asgari ücretin günlük tutarı kadar ödeme alacak. Haftada üç gün çalışan genç, aylık 12 günlük asgari ücret kadar ödeme alacak. Bu rakamın 2019’da belirlenecek asgari ücrete göre 800 TL’yi bulması bekleniyor. Bu rakam gençlerin harçlıklarını çıkararak deneyim kazanmalarını sağlayacak düzeyde. Gençler haftanın diğer günlerinde yeni öğretim dönemine de hazırlanabilecek.
İŞSİZLİK İÇİN ÇARE OLABİLİR
Üniversite öğrencilerinin haftanın üç günü çalışması, gençlerin zamanlarını etkin kullanmaları, kötü alışkanlıklardan uzak durmaları, çalışma disiplini ve tecrübesi edinmeleri, çevre bilincinin gelişmesi gibi pek çok konuda gençlere fayda sağlayacak. Bu çerçevede 2019 yılında uygulanmaya başlanacak olan söz konusu program, gençler için önemli bir fırsatı beraberinde getirecek.
YAZIN EN FAZLA 3 AY
Üniversite öğrencileri toplum yararına çalışma programlarından en fazla üç ay için yararlanabilecek. Öğrencilerin başvurularını bir an önce yaparak en fazla üç aylık programdan yararlanmak için planlarını yapmaları gerekecek. Diğer yandan yaz okulundan ders alan veya zorunlu staj yapan öğrenciler de toplum yararına çalışma programından faydalanamayacak. Öğrenciler haftada 3 gün, günde 8 saat çalışılacak. Öğrencilerin bulundukları ildeki İŞKUR’a başvuru yaparak kendilerine uygun programı bulmaları gerekecek. Okan Güray Bülbül
SGK Sayısal Verisi Olmayan Emeklilik Türü Erken Yaşlanma
Erken Yaşlanan Sigortalılar: 5510 sayılı Kanunun 28. maddesinin yedinci fıkrasında; 55 yaşını dolduran ve erken yaşlanmış olduğu tespit edilen sigortalıların, yaş dışındaki diğer şartları taşımaları halinde yaşlılık aylığından yararlanacakları öngörülmüştür.
Diğer bir ifadeyle;
- Erken yaşlanmış olduğu tespit edilen,
- 55 yaşını dolduran,
- En az 5400 gün,
Malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş olan sigortalılara yaşlılık sigortasından aylık bağlanacaktır.
Erken yaşlananlar için 5510 sayılı Kanunda herhangi bir kademelendirme öngörülmediğinden gerek 4/1-(a/SSK) gerekse 4/1-(b/Bağ-Kur) sigortalılarının 5510 Sayılı Kanunun yürürlük tarihinden sonra tahsis talebinde bulunmaları ve 5510 Sayılı Kanunda aranan koşulları yerine getirmeleri halinde, erken yaşlanma nedeniyle yaşlılık aylığı bağlanabilecektir. Vedat İlki
Sınai Mülkiyet Hakları İstisna Uygulaması
6769 Sayılı sınai mülkiyet kanunun amacı; marka, coğrafi işaret, tasarım, patent, faydalı model ile geleneksel ürün adlarına ilişkin hakların korunması ve bu suretle teknolojik, ekonomik ve sosyal ilerlemenin gerçekleştirilmesine katkı sağlamaktır.
I - MARKA
Bir teşebbüsün mallarının veya hizmetlerinin diğer teşebbüslerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlar. Marka sahibine sağlanan korumanın konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması şartıyla kişi adları dahil sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların veya ambalajlarının biçimi olmak üzere her tür işaretten oluşur.
Aşağıda belirtilen işaretler, marka olarak tescil edilmez
· Markanın kapsamında marka olamayacak işaretler.
· Herhangi bir ayırt edici niteliğe sahip olmayan işaretler.
· Ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirten veya malların üretildiği, hizmetlerin sunulduğu zamanı gösteren veya malların ya da hizmetlerin diğer özelliklerini belirten işaret veya adlandırmaları münhasıran ya da esas unsur olarak içeren işaretler.
· Aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetlerle ilgili olarak tescil edilmiş ya da daha önceki tarihte tescil başvurusu yapılmış marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer işaretler.
· Ticaret alanında herkes tarafından kullanılan veya belirli bir meslek, sanat veya ticaret grubuna mensup olanları ayırt etmeye yarayan işaret veya adlandırmaları münhasıran ya da esas unsur olarak içeren işaretler.
· Malın doğası gereği ortaya çıkan şeklini ya da başka bir özelliğini veya teknik bir sonucu elde etmek için zorunlu olan veya mala asli değerini veren şeklî ya da başka bir özelliğini münhasıran içeren işaretler.
· Mal veya hizmetin niteliği, kalitesi veya coğrafi kaynağı gibi konularda halkı yanıltacak işaretler.
· Paris Sözleşmesinin 2 nci mükerrer 6 ncı maddesine göre reddedilecek işaretler.
· Paris Sözleşmesinin 2 nci mükerrer 6 ncı maddesi kapsamı dışında kalan ancak kamuyu ilgilendiren, tarihi ve kültürel değerler bakımından halka mal olmuş diğer işaretler ile yetkili mercilerce tescil izni verilmemiş olan armaları, nişanları veya adlandırmaları içeren işaretler.
· Dinî değerleri veya sembolleri içeren işaretler.
· Kamu düzenine veya genel ahlaka aykırı işaretler.
· Tescilli coğrafi işaretten oluşan ya da tescilli coğrafi işaret içeren işaretler.
· Bir marka, başvuru tarihinden önce kullanılmış ve başvuruya konu mal veya hizmetler bakımından bu kullanım sonucu ayırt edici nitelik kazanmışsa bu markanın tescili birinci fıkranın (b), (c) ve (d) bentlerine göre reddedilemez.
· Bir marka başvurusu, önceki marka sahibinin başvurunun tesciline açıkça muvafakat ettiğini gösteren noter onaylı belgenin Kuruma sunulması hâlinde birinci fıkranın (ç) bendine göre reddedilemez. Muvafakat nameye ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir.
Marka başvurusu
Marka tescil başvurusu Türk Patent Enstitüsüne (TPE) yapılır. Türk Patent Enstitüsü Ankara’dadır.
Marka tescil başvuruları doğrudan TPE’ne yapılabileceği gibi elektronik imza sahipleri TPE internet sitesinden çevrimiçi başvuru da yapabilir. Gerekli belgeler aşağıda verilmiştir.
· Başvuru sahibinin kimliğine ilişkin bilgileri içeren başvuru formunu,
· Marka örneğini,
· Başvuruya konu mal veya hizmetlerin listesini,
· Başvuru ücretinin ödendiğini gösterir bilgiyi,
· Başvuru, ortak marka veya garanti markası için yapılmışsa 32 nci madde kapsamında düzenlenmiş teknik şartnameyi,
· Rüçhan hakkı talebi varsa rüçhan hakkı talep ücretinin ödendiğini gösterir bilgiyi,
· Marka örneğinde Latin alfabesi dışında harf veya harfler kullanılmışsa bunların Latin alfabesindeki karşılığını, kapsar.
Koruma süresi ve yenileme
· Tescilli markanın koruma süresi başvuru tarihinden itibaren on yıldır. Bu süre, onar yıllık dönemler hâlinde yenilenir.
· Yenileme talebinin marka sahibi tarafından koruma süresinin sona erdiği tarihten önceki altı ay içinde yapılması ve aynı süre içinde yenileme ücretinin ödendiğine ilişkin bilginin Kuruma sunulması gerekir. Bu süre içinde talebin yapılmaması veya yenileme ücretinin ödendiğine ilişkin bilginin Kuruma sunulmaması hâlinde, yenileme talebi, koruma süresinin sona erdiği tarihten itibaren altı aylık süre içinde ek ücretin ödenmesi şartıyla da yapılabilir.
· Marka, tescil kapsamında bulunan mal veya hizmetlerin bir kısmı için de yenilenebilir.
· Ortak markanın yenilenmesi için gruba dâhil işletmelerden birinin talebi yeterlidir.
· Yenileme, önceki koruma süresinin sona erdiği tarihi izleyen günden itibaren hüküm ifade eder. Yenileme, sicile kaydedilir ve Bültende yayımlanır.
Marka Lisans İşlemleri
Marka Lisans (kullanım izni); Tescilli marka sahipleri, kendilerine gelen talepler doğrultusunda, tescilli olan markalarını başka kişi yâda firmalara kullanım izni vermek suretiyle kiralayabilmektedirler. Bu kiralama şekli, marka sahibi ve kiralayan arasında yapılacak olan lisans sözleşmesindeki hükümlere göre; inhisarı lisans ve inhisarı olmayan lisans şeklinde değişmektedir.
İnhisarı Lisans
Tescilli Marka sahipleri, tekel kullanım haklarını açıkça gizli tutmadıkça markalarını kendisi kullanıma sunamamasının yanında, diğer kişilere de lisans olarak veremez. Bu kapsamda sözleşmede net şekilde belirtilmiş olması durumunda bu kiralama inhisarı lisans şeklinde ifade edilir.
İnhisarı Olmayan Lisans
Yapılan sözleşmede hükmedilmemiş ise veya marka sahibi, tescilli markasını kendisi de kullanıma sunabileceği gibi diğer kişilere de lisans olarak verebilir biçiminde bir hüküm belirtmiş ise bu lisans inhisari olmayan lisansı ifade eder.
Marka Lisans verme işlemlerinde tescilli olan markalar, tüm ürün ya da hizmetleri açısından olabileceği gibi, bir takım (kısmi) ürün ya da hizmetler adına geçerli olabilir. Bu konunun sözleşmede açıkça belirtilmesi zaruridir.
Lisans veren, lisans alan tarafından üretilecek malın veya sunulacak hizmetlerin kalitesini garanti altına alacak önlemleri alır. Lisans alan, lisans sözleşmesinde yer alan şartlara uymak zorundadır. Aksi takdirde marka sahibi, tescilli markadan doğan haklarını lisans alana karşı ileri sürebilir.
II - PATENT
Dünyada ve Türkiye’de yeni olan, var olan bir teknik probleme çözümler getiren veya yolunu gösteren bir buluşun sağladığı haklara denir. Bu hakkı gösteren belgeye de patent tescil belgesi denir. Patent başvuruları başvuru tarihinden itibaren en fazla 20 yıl koruma sağlar.
Buluş
Teknik bir alanda bir problemin çözümünde kullanılan ve teknik bir özelliği bulunan fikirsel ürüne denir.
Buluşun en önemli vasfı teknik bir özelliğe sahip olmasıdır. Sadece fikir anlamında kalan teknik bir özelliği olmayan unsurlar buluş olarak nitelendirilemez. Buluş kimi zaman yepyeni bir alanda üretilen bir cihaz veya alet iken bazen bilinen bir ürün veya yöntemde yapılan iyileştirme olabilir.
Buluşun Patentlenme Şartları.
· Yeni olması (mutlak yenilik, tüm dünyada yenilik)
· Tekniğin bilinen durumunun aşılması (konuda uzman bir kişi tarafından buluşla ilgili teknik bir durum çıkartılamıyor sa)
· Sanayiye uygulanabilir olması (sanayinin bir alanında uygulanabilir ve üretilebilir olması)
Patentlenemeyen Buluşlar
Genel ahlaka ve kamu düzenine aykırı buluşlar
Bitki veya hayvan türlerinin biyolojik olarak çoğaltılması ile ilgili buluşlar,
Keşifler, matematik teorileri,
Edebiyat ve sanat eserleri, yazılımlar
İnsan vücuduna uygulanabilecek cerrahi tedavi usulleri
Buluşların Korunma Sistemleri
İncelemeli Patent Sistemi
İncelemesiz Patent Sistemi
Faydalı Model
İncelemeli Patent Sistemi; Patent bir araştırma raporuna dayanılarak verilen sistemdir.20 yıl koruma sağlanabilir ve koruma süresi uzatılamaz.
İncelemesiz Patent Sistemi; Buluş sahibine 7 yıl süre ile koruma hakkı verilen sistemdir. Fakat buluş sahibi ve 3.taraf kişiler tarafından bu süre bitiminden önce inceleme talebinde bulunulur. İnceleme raporu olumlu olması durumunda başvuru yapılan tarih esas alınarak 20 yıl koruma süresi ve incelemeli patent belgesi verilir.
Patent ile korunabilecek buluşların "yenilik", "tekniğin bilinen durumunun aşılması" ve "sanayiye uygulanabilirlik" niteliklerini taşıması gerekmektedir.
Buluşların korunmasına uygulanan faydalı model korumasında ise yalnızca yenilik ve sanayiye uygulanabilir olma kriterleri aranmaktadır. Buradaki yenilik de yine mutlak yeniliktir. Usuller ve bu usuller sonucunda elde edilen ürünler ile kimyasal maddelere ilişkin buluşlar koruma kriterlerini haiz olsalar dahi faydalı model belgesi verilerek korunamazlar.
Patent hakkı, buluş sahibine, buluşunu açıklaması karşılığında buluş konusu ürünü üretme, pazarlama, satma ve kullandırma konusunda tercihe göre 7 veya 20 yıl ayrıcalık vermekte iken faydalı model korumasında aynı haklar 10 yıl için geçerlidir.
Buluş Basamağı
Buluş basamağı, özellikle inceleme raporu düzenlenirken kilit öneme sahip bir kriterdir. Patentlenebilir nitelikte olan bir buluş, yenilik kriteri öncelikli olmakla birlikte buluş basamağı içermek zorundadır. Buluş, ilgili teknik alanda uzman bir kişi nazarında aşikâr olmayan bir faaliyet sonucunda ortaya çıkmışsa, buluşu tekniğin bilinen durumunu aştığı (buluş basamağına sahip olduğu) kabul edilir.
Faydalı Modeli Patent tescilinden ayıran en önemli unsur Buluş basamağı içermemesidir.
LİSANS
Sözleşmeye dayalı lisans
· Patent başvurusu veya patent, lisans sözleşmesine konu olabilir.
· Lisans, inhisarı lisans veya inhisarı olmayan lisans şeklinde verilebilir. Sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa lisans, inhisarı değildir. İnhisarı olmayan lisans sözleşmelerinde lisans veren patent konusu buluşu kendi kullanabileceği gibi, üçüncü kişilere aynı buluşa ilişkin başka lisanslar da verebilir. İnhisarı lisans söz konusu olduğu zaman, lisans veren başkasına lisans veremez ve hakkını açıkça saklı tutmadıkça, kendisi de patent konusu buluşu kullanamaz.
· Sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa lisans sahipleri, lisanstan doğan haklarını üçüncü kişilere devredemez veya alt lisans veremez.
· Sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa sözleşmeye dayalı olarak lisans alan kişi, patentin koruma süresi boyunca patent konusu buluşun kullanılmasına ilişkin her türlü tasarrufta bulunabilir. Lisans alan, lisans sözleşmesinde yer alan şartlara uymak zorundadır. Aksi takdirde patent sahibi, patentten doğan haklarını lisans alana karşı ileri sürebilir.
Bilgi Verme Yükümlülüğü
· Sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa patent başvurusunu veya patenti devreden veya lisansını veren, devralan veya lisans alana patent konusu buluşun normal bir kullanımı için zorunlu olan teknik bilgileri vermekle yükümlüdür.
· Devralan veya lisans alan kişi, kendisine verilen gizli bilgilerin açıklanmasını önlemek için gerekli tedbirleri almakla yükümlüdür.
Hakkın Devrinden ve Lisans Vermeden Doğan Sorumluluk
· Patent başvurusunun veya patentin sağladığı hakları devreden veya lisans veren kişinin bu işlemleri yapmaya yetkili olmadığı sonradan anlaşılırsa söz konusu kişi bu durumdan ilgililere karşı sorumlu olur.
· Patent başvurusunun geri alınması veya başvurunun reddedilmesi ya da patent hakkının hükümsüzlüğüne mahkemece karar verilmiş olması hâllerinde, tarafların hakkı devreden veya lisans veren bakımından daha kapsamlı bir sorumluluğu sözleşme ile öngörmemiş olmaları halinde, 139 uncu madde hükümleri uygulanır.
· Devreden veya lisans verenin kötü niyetle hareket etmesi hâlinde bu kişiler, fiillerinden her zaman sorumludur. Devreden veya lisans veren, üzerinde tasarruf edilen patent başvurusu veya patente konu olan buluşun, patentle korunabilirliği konusunda Türkçe veya yabancı dildeki rapor ve kararları veya bu konuda bildiklerini karşı tarafa bildirmemiş ve bunlara ilişkin beyanları içeren belgelere sözleşmede yer vermemişse kötü niyetin varlığı kabul edilir.
· Bu madde hükümlerinden doğan tazminatı talep süresi, sorumluluk davasına dayanak olan mahkeme kararının kesinleşme tarihinde başlar.
Lisans Verme Teklifi
· Patent başvurusu veya patent sahibi, Kuruma yapacağı yazılı taleple, patent konusu buluşu kullanmak isteyen herkese lisans vereceğini bildirebilir. Lisans verme teklifi Bültende yayımlanır.
· Sicilde kayıtlı inhisari lisans varsa patent başvurusu veya patent sahibi başkalarına lisans verme teklifinde bulunamaz.
· Patent başvurusu veya patent sahibi, lisans verme teklifini her zaman geri alabilir. Teklifin geri alınması Bültende yayımlanır.
Zorunlu Lisans
· Zorunlu lisans, aşağıda belirtilen şartlardan en az birinin bulunması hâlinde verilebilir:
a) 130 uncu madde hükmüne göre patent konusu buluşun kullanılmaması.
b) 131 inci maddede belirtilen patent konularının bağımlılığının söz konusu olması.
c) 132 nci maddede belirtilen kamu yararının söz konusu olması.
ç) 30.4.2013 tarihli ve 6471 sayılı Kanunla katılmamız uygun bulunan
Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları Anlaşmasını Değiştiren
Protokolde belirtilen şartların sağlanması hâlinde başka ülkelerdeki
kamu sağlığı sorunları sebebiyle eczacılık ürünlerinin ihracatının söz
konusu olması.
d) Islahçının, önceki bir patente tecavüz etmeden yeni bir bitki çeşidi
geliştirememesi.
e) Patent sahibinin, patent kullanılırken rekabeti engelleyici, bozucu
veya kısıtlayıcı faaliyetlerde bulunması.
· Birinci fıkranın (a), (b) ve (ç) bentleri kapsamında verilecek zorunlu lisans mahkemeden; (e) bendi kapsamında verilecek zorunlu lisans Rekabet Kurumundan talep edilir. Birinci fıkranın (ç) bendi uyarınca yapılan zorunlu lisans taleplerinde acil durumlar ve birinci fıkranın (e) bendi hariç olmak üzere, zorunlu lisans talep edenin, patent sahibinden makul ticari şartlar altında sözleşmeye dayalı lisans istemesine rağmen makul bir süre içinde alamadığına dair kanıt talebe eklenir. Mahkeme, zorunlu lisans talebinin bir sureti ile ekli belgelerin birer suretini patent sahibine gecikmeksizin gönderir. Patent sahibine, bunlara karşı delilleriyle birlikte görüşlerini sunması için bildirim tarihinden itibaren bir ay süre verilir.
· Mahkeme, varsa patent sahibinin görüşlerini zorunlu lisans talep edene tebliğ eder ve bir ay içinde talebin reddine veya zorunlu lisansın verilmesine karar verir. Bu süre uzatılamaz. Patent sahibi, zorunlu lisans talebine itiraz etmemişse, mahkeme gecikmeksizin zorunlu lisansa karar verir.
· Zorunlu lisansın verildiği kararda; lisansın kapsamı, bedeli, süresi, lisans alan tarafından gösterilen teminat, kullanıma başlama zamanı ile patentin ciddi ve etkin kullanımını sağlayan önlemler belirtilir.
· Mahkeme kararına karşı kanun yollarına başvurulduğunda, patent sahibi tarafından zorunlu lisans uygulamasının durdurulması için sunulan deliller mahkemece yeterli görülürse, buluşun kullanımı, lisansa ilişkin kararın kesinleşmesine kadar ertelenir.
· Patent sahibinin, önceki bir bitki çeşidine ait ıslahçı hakkına tecavüz etmeden patent hakkını kullanamaması durumu zorunlu lisansa konu olabilir. Bu durumda, 5042 sayılı Kanun hükümleri uygulanır.
· Birinci fıkranın (d) bendine göre lisans verilmesi durumunda patent sahibi, korunan bitki çeşidinin kullanımı için kendisine; altıncı fıkraya göre lisans verilmesi durumunda da yeni bitki çeşidine ait ıslahçı hakkı sahibi, korunan buluşun kullanımı için kendisine makul şartlarda karşılıklı lisans verilmesini talep edebilir.
· Birinci fıkranın (d) bendi ile altıncı fıkrada belirtilen lisanslar için talep sahibi;
a) Patent sahibine veya yeni bitki çeşidine ait ıslahçı hakkı sahibine sözleşmeye dayalı bir lisans elde etmek için başvurduğunu ancak sonuç alamadığını,
b) Korunan bitki çeşidiyle veya patentle korunan buluşla kıyaslandığında, sonraki buluşun veya bitki çeşidinin, büyük ölçüde ekonomik yarar sağlayan önemli bir teknik ilerleme gösterdiğini, ispat ederek zorunlu lisans verilmesini mahkemeden talep edebilir.
· Birinci fıkranın (ç) bendi hükmü saklı kalmak kaydıyla zorunlu lisans, esas olarak yurt içi pazara arz için verilir.
Kullanılmama Durumunda Zorunlu Lisans
· Patent sahibi veya yetkili kıldığı kişi, patentle korunan buluşu kullanmak zorundadır. Kullanımın değerlendirilmesinde pazar şartları ve patent sahibinin kontrolü ve iradesi dışındaki şartlar göz önünde tutulur.
· Patentin verilmesi kararının Bültende yayımlanmasından itibaren üç yıllık veya patent başvurusu tarihinden itibaren dört yıllık sürelerden hangisi daha geç sona eriyorsa, o sürenin bitiminden itibaren ilgili herkes zorunlu lisans talebinin yapıldığı tarihte, patent konusu buluşun kullanılmaya başlanmamış olduğu veya kullanım için ciddi ve gerçek girişimlerde bulunulmadığı ya da kullanımın ulusal pazar ihtiyacını karşılayacak düzeyde olmadığı gerekçesiyle zorunlu lisans verilmesini talep edebilir. Söz konusu durum, haklı bir neden olmaksızın, buluşun kullanımına aralıksız olarak üç yıldan fazla ara verildiği hâllerde de uygulanır. Madde: 130
Patent Konularının Bağımlılığı Halinde Zorunlu Lisans
· Patent konusu buluşun, önceki patentin sağladığı haklara tecavüz edilmeksizin kullanılmasının mümkün olmaması hâlinde, patent konuları arasında bağımlılık söz konusu olacağından, sonraki tarihli patentin sahibi önceki tarihli patent konusu buluşu, sahibinin izni olmaksızın kullanamaz.
· Patent konuları arasında bağımlılık olması hâlinde, sonraki tarihli patentin sahibi, patent konusu buluşunu kullanmak için, buluşunun önceki tarihli patent konusu buluşa göre büyük ölçüde ekonomik yarar sağlayan önemli bir teknik ilerleme göstermesi şartıyla zorunlu lisans verilmesini talep edebilir. Sonraki tarihli patentin sahibine zorunlu lisans verilmişse, önceki tarihli patentin sahibi de sonraki tarihli patent konusu buluşu kullanmak için kendisine zorunlu lisans verilmesini talep edebilir.
· Bağımlılığı olan patentlerden birinin hükümsüzlüğü veya patent hakkının sona ermesi hâlinde, zorunlu lisans kararı da ortadan kalkar. Madde: 131
Kamuya Yararı Nedeni ile Zorunlu Lisans
· Kamu sağlığı veya millî güvenlik nedenleriyle patent konusu buluşun kullanılmaya başlanılması, kullanımın artırılması, genel olarak yaygınlaştırılması, yararlı bir kullanım için ıslah edilmesinin büyük önem taşıması veya patent konusu buluşun kullanılmamasının ya da nitelik veya nicelik bakımından yetersiz kullanılmasının ülkenin ekonomik veya teknolojik gelişimi bakımından ciddi zararlara sebep olacağı hâllerde, ilgili bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca;
a) Kamu yararı bulunduğu gerekçesiyle zorunlu lisans verilmesine,
b) Buluşun kamu yararını karşılayacak yeterlikte kullanımı patent
sahibi tarafından gerçekleştirilebilecekse buluşun şartlı olarak
zorunlu lisans konusu yapılmasında kamu yararı bulunduğuna, karar
verilir.
· Patent başvurusu veya patent konusu buluşun kullanımının kamu sağlığı veya millî güvenlik bakımından önemli olması hâlinde, Millî Savunma Bakanlığı veya Sağlık Bakanlığının uygun görüşü alınarak ilgili bakanlık tarafından teklifte bulunulur.
· Kamu yararı gerekçesiyle verilen zorunlu lisanslar inhisari olabilir. Millî güvenlik bakımından önemli olduğu gerekçesi ile verilen zorunlu lisans kararı, buluşun bir veya birkaç işletme tarafından kullanılması ile sınırlandırılabilir.
III - FAYDALI MODEL
Buluşların korunmasına uygulanan faydalı model korumasında ise yalnızca yenilik ve sanayiye uygulanabilir olma kriterleri aranmaktadır. Buradaki yenilik de yine mutlak yeniliktir. Araştırma ve inceleme işlemlerinin olmaması nedeniyle patent verilmesine oranla faydalı model belgesinin verilmesi, hem zaman hem de masraf açısından daha elverişlidir.
Patentler için öngörülen hükümler, faydalı model belgeleri için de uygulanır. Bu model 10 yıl süre ile korunur. Faydalı Model tescili, nitelik itibariyle patent tescili ile aynıdır. Ancak, patent tescil işlemlerinin uzun sürmesi, inceleme ve araştırma maliyetlerinin yüksekliği nedeniyle faydalı model kavramının kanunda yer almasını gerektirmiştir.
Tekniğin bilinen durumunun aşıldığı, olan ürünlerin daha fonksiyonel hale getirildiği yeni ve sanayiye uygulanabilir nitelikte olan buluşlar faydalı model belgesi verilerek korunur. Ülkemizde, patent ve faydalı model tescil korumaları Türk Patent Enstitüsü nezdinde yapılmaktadır.
Lisans
Sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa inhisarı lisansa sahip olan kişi, üçüncü bir kişi tarafından sınai mülkiyet hakkına tecavüz edilmesi durumunda, hak sahibinin bu Kanun uyarınca açabileceği davaları, kendi adına açabilir.
inhisarı olmayan lisans alan, sınai mülkiyet hakkına tecavüz dolayısıyla dava açma hakkı sözleşmede açıkça sınırlandırılmamışsa, yapacağı bildirimle, gereken davayı açmasını hak sahibinden ister. Hak sahibinin, bu talebi kabul etmemesi veya bildirim tarihinden itibaren üç ay içinde talep edilen davayı açmaması hâlinde, lisans alan, yaptığı bildirimi de ekleyerek, kendi adına ve kendi menfaatlerinin gerektirdiği ölçüde dava açabilir. Bu fıkra uyarınca dava açan lisans alanın, dava açtığını hak sahibine bildirmesi gerekir.
Lisans alan, ciddi bir zarar tehlikesinin varlığı hâlinde ve söz konusu sürenin geçmesinden önce, ihtiyati tedbire karar verilmesini mahkemeden talep edebilir. Mahkemenin tedbir kararı verdiği hâllerde talepte bulunan lisans sahibi dava açmaya da yetkilidir. Bu hâlde ikinci fıkradaki şartlar yargılama devam ederken tamamlanır.
IV - ENDÜSTRİYEL TASARIM
Tasarım; bir ürünün tümü veya bir parçası ya da üzerindeki süslemenin, çizgi, şekil, biçim, renk, doku, malzeme veya estetik gibi insan duyuları ile algılanan çeşitli unsur veya özelliklerin oluşturduğu bir bütünü ifade etmektedir. Endüstriyel yolla ya da elle üretilen bir nesne, bileşik bir sistem ya da bunu oluşturan parçalar, setler, takımlar, ambalajlar vb. nesneler, birden çok nesnenin veya sunuşun bir arada algılanabilen bileşimleri, grafik semboller ve tipo grafik karakterler tasarımı oluşturmaktadır. Daha basit anlatım ile endüstriyel tasarım bir ürünün süsü ya da estetik görünüşüdür.
Endüstriyel tasarımları veya buna konu olabilecek ürünleri örneklemek gerekirse; tekstil ürünlerinde kullanılan desen tasarımları, motif ve işlemeler, ahşap, plastik, deri ve benzeri malzemelerden üretilmiş mobilyalar (koltuklar, sehpalar, yatak odası takımları, portmanto, çocuk odasında kullanılan mobilyalar, cam, porselen, çelik ve her türlü malzeme kullanılarak tasarlanmış olan mutfak eşyaları (tabaklar, bardaklar, tencereler ve benzerleri), banyo ve mutfak aksesuarları, ambalajlamada kullanılan kutular, her tür kırtasiye malzemesi (kalem, kalemlik, masa saati, kağıtlık, ağırlık) çeşitli malzemeler kullanılarak yapılmış olan hediyelik eşyalar, çamaşır, bulaşık makinaları, oto aksesuarları, çocuklara yönelik park ve bahçelerde kullanılan oyun grupları, altın, gümüş ve benzeri ürünler kullanılarak yapılmış olan takılar. Sayılan örnekler sınırlı olmayıp arttırılabilir.
Bir endüstriyel tasarımın 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Yasası hükümlerine göre tescil edilerek koruma kapsamına alınabilmesi için yenilik ve ayırt edicilik niteliklerini taşıması gerekmektedir. Yeni ve ayırt edici tasarımlar belge verilerek korunur. Bileşik bir ürünü meydana getiren parçalardan sadece biri ya da bir kısmı yeni ve ayırt edici bir niteliğe sahipse sadece bu kısımları korumadan yararlanabilmektedir. Bir tasarımın yeni olarak kabul edilebilmesi için aynısının, başvurunun Türk Patent ve Marka Kurumuna yapıldığı tarihten veya başka ülkede yapılmış bir başvuruya dayalı olarak rüçhan hakkı kullanılmış ise rüçhan tarihinden yani başka ülkeye yapılan başvuru tarihinden önce dünyanın herhangi bir yerinde kamuya sunulmamış olması gerekmektedir. Ayrıca koruma talep edilen bir tasarım, başvuru tarihinden önce on iki ay içeresinde kamuya sunulursa yenilik vasfına sahiptir. Yenilik kavramını sadece Türkiye’ de değil dünyada yenilik anlamında anlaşılması gerekmektedir. Tasarımın ayırt edici olması, korunma talep edilen tasarımın bilgilenmiş kullanıcı üzerinde yarattığı genel izlenim ile benzer olduğu iddia edilen ve kıyaslanan herhangi bir başka tasarımın böyle bir kullanıcıda yarattığı genel izlenim arasındaki belirgin bir farklılığın var olması anlamındadır.
Koruma Kapsamı Dışında Tutulan Tasarımlar
Yeni ve ayırt edici niteliğe sahip olmayan tasarımlar ile kamu düzeni ve genel ahlaka aykırı tasarımlar koruma kapsamı dışındadır. Ayrıca, teknik fonksiyonunun gerçekleştirilmesinde, tasarımcıya, tasarıma ilişkin özellik ve unsurlarda hiçbir seçenek özgürlüğü bırakmayan tasarımlar da koruma kapsamının dışındadır.
Tasarım, bir ürünün tamamının veya bir parçasının çizgi, şekil, renk, biçim, doku, malzemenin esnekliği veya süslemesi gibi insan duyuları ile algılanabilen çeşitli unsur veya özelliklerin oluşturduğu görünümdür. Kısacası tasarım için ürünün şeklidir. Marka ise benzer ürünleri ya da hizmetleri başkalarının ürün ya da hizmetlerinden ayırt etmek üzere kullanılan ya da belirli bir hizmetin sunulması sırasında kullanılan ayırt edici işaret marka olarak tanımlanmaktadır. Sözcükler, Sayılar, Harfler, Şekiller, Ürünün Şekli veya Ambalajı ile bunların birlikte sunuluşları marka olarak değerlendirilmektedir. Yani işin içine şekil unsuru da giriyor.
Lisans Tasarım hakkı, lisans sözleşmesine konu olabilir.
Lisans, inhisarı lisans veya inhisarı olmayan lisans şeklinde verilebilir. Sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa lisans, inhisarı değildir. İnhisarı olmayan lisans sözleşmelerinde, lisans veren tasarımı kendi kullanabileceği gibi üçüncü kişilere de başka lisanslar verebilir. İnhisarı lisans sözleşmelerinde, lisans veren başkasına lisans veremez ve hakkını açıkça saklı tutmadıkça kendisi de tasarımı kullanamaz.
Sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa lisans sahipleri, lisanstan doğan haklarını üçüncü kişilere devredemez veya alt lisans veremez.
Sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa lisans hakkını alan kişi, lisans süresince tasarımın kullanılmasına ilişkin her türlü tasarrufta bulunabilir. Lisans alan, lisans sözleşmesinde yer alan şartlara uymak zorundadır. Aksi takdirde tasarım sahibi, tasarımdan doğan haklarını lisans alana karşı ileri sürebilir.
Başvuru veya tescilden doğan tasarım hakkını devreden ya da lisans veren kişinin bu işlemleri yapmaya yetkili olmadığının sonradan anlaşılması hâlinde söz konusu kişi, bu durumdan ilgililere karşı sorumlu olur.
Tasarım başvurusunun geri çekilmesi, reddedilmesi, tasarım tescilinin iptaline veya hükümsüzlüğüne karar verilmiş olması hâllerinde tarafların, hakkı devreden veya lisans veren bakımından daha kapsamlı bir sorumluluğu sözleşmeyle öngörmemiş olmaları hâlinde 79 uncu madde hükümleri uygulanır. Bu madde hükmünden doğan tazminatı talep etme süresi, sorumluluk davasına dayanak olan mahkeme kararının kesinleşme tarihinde başlar.
V - COĞRAFİ İŞARETLER
Belirgin bir niteliği, ünü veya diğer özellikleri itibariyle kökenin bulunduğu bir yöre, alan, bölge veya ülke ile özdeşleşmiş bir ürünü gösteren ad veya işaretlere “coğrafi işaret” denir.
Coğrafi işaretler, ayırt edici özelliği ile ön plana çıkan ve bulunduğu bölge ile özdeşleşen doğal ürünler, tarım, maden ve el sanatları ile sanayi ürünlerine verilen işaretlerdir.
Bir yörenin herhangi bir ürünü, meyvesi, taşı, madeni diğer yörelerde üretilenlerden farklı olabilir veya bir yörede üretilen halı, kilim, kumaş, çini vb. herhangi bir nedenle ün kazanmış olabilir. Bu ürünlerin üzerinde o yörenin adının kullanılması, tüketiciler tarafından o ürünün benzerlerinden farklı özelliklere sahip olduğu şeklinde algılanabilir. Tüketiciler, söz konusu yöre adıyla satılan ürünleri o yörenin adına duydukları güvenle, aynı türdeki diğer ürünlere tercih edebilirler.
Menşe Adı
a) Coğrafi sınırları belirlenmiş bir yöre, alan, bölge veya çok özel durumlarda ülkeden kaynaklanan bir ürün olması;
b) Tüm veya esas nitelik veya özellikleri bu yöre, alan veya bölgeye özgü doğa ve beşeri unsurlardan kaynaklanan bir ürün olması.
c) Üretimi, işlenmesi ve diğer işlemlerinin tümüyle bu yöre, alan veya bölge sınırları içinde yapılan bir ürün olması.
Taşköprü Sarımsağı, Afyon Kaymağı, Finike Portakalı, Rokfor Peyniri, Tekila, Kars Kaşarı, Milas Zeytinyağı, İzmit Pişmaniyesi, Kayseri Pastırması, Oltu Taşı, Antep Kutnu Kumaşı gibi ürünler: Ait oldukları coğrafi bölgenin dışında üretilemezler. Çünkü ürün niteliklerini, ancak ait olduğu yöre içinde üretildiği takdirde kazanabilir.
Mahreç işareti
a) Coğrafi sınırları belirlenmiş bir yöre, alan, veya bölgeden kaynaklanan bir ürün olması;
b) Belirgin bir niteliği, ünü veya diğer özellikleri itibariyle bu yöre, alan veya bölge ile özdeşleşmiş bir ürün olması;
c) Üretimi, işlenmesi ve diğer işlemlerinden en az birinin belirlenmiş yöre, alan veya bölge sınırları içinde yapılan bir ürün olması.
Örnek “Antakya Künefesi”: Coğrafi sınır olarak Antakya belirtilmiştir. Künefede kullanılan peynir Antakya yöresine özgü tuzsuz inek peyniri olması gerekmektedir.
Coğrafi işaretlerin korunması
Tescili istenen her coğrafi işaretin tescili için ayrı ayrı coğrafi işaretin üreticisi olan gerçek veya tüzel kişiler, tüketici dernekleri, konu ve coğrafi yöre ile ilgili kamu kuruluşları, ticaret veya sanayi odaları, tarafından başvuru dilekçesi ile TPE’ne başvurulması gerekmektedir. Coğrafi işaretlerde koruma süresi bulunmamaktadır.
VI – GELENEKSEL ÜRÜN
Menşe adı veya mahreç işareti kapsamına girmeyen ve ilgili piyasada bir ürünü tarif etmek için geleneksel olarak en az otuz yıl süreyle kullanıldığı kanıtlanan adlar, aşağıdaki şartlardan en az birini sağlaması hâlinde geleneksel ürün adı olarak tanımlanır:
a) Geleneksel üretim veya işleme yöntemi yahut geleneksel bileşimden kaynaklanması.
b) Geleneksel hammadde veya malzemeden üretilmiş olması.
Geleneksel Ürün Adı
•Patent, marka, tasarım, coğrafi işaret gibi bir sınai mülkiyet hakkı çeşidi değildir.
•geleneksel ürün adına ilişkin şartları taşımayan adlar, ürünün genel özelliğini ifade eden adlar, ürünün niteliği konusunda halkı yanıltabilecek adlar, kamu düzeni veya genel ahlaka aykırı adlar, geleneksel ürün adı olarak tescillenemez.
•Geleneksel ürün adının amblemsiz kullanımı 6769 sayılı Kanun hükümlerine tabi değildir.
•Coğrafi işarette olduğu gibi sınırları beli bir coğrafi alanın belirlenmesi istenmemektedir.
–Örneğin: aşure, ayran gibi ürünler tüm Türkiye’de benzer şekilde üretilen ve coğrafyadan bağımsız ürünlerdir
Başvurma Hakkı Olanlar
· Üretici grupları
· Ürün veya ürünün kaynaklandığı coğrafi alanla ilgili kamu kurum ve kuruluşları ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları
· Ürünle ilgili olarak kamu yararına çalışan veya üyelerinin ekonomik çıkarlarını korumaya yetkili dernekler, vakıflar ve kooperatifler.
· Ürünün tek bir üreticisi varsa, bu durumu ispat etmesi şartıyla ilgili üretici.
Tescil
Ürünün ayırt edici özellikleri, üretim metodu, üretim alanı ve denetim biçimi ile ilgili bilgilerin hukuki düzenleme kapsamında kayıt altına alınması
SINAİ MÜLKİYET HAKKINDA İSTİSNA UYGULAMASI
Sınai mülkiyet haklarının satış, devir, kiralama ve üretim sürecinde kullanılması sonucunda elde edilen kazanca belli şartlar altında kurumlar vergisi istisnası uygulanmasına yönelik düzenlemeler Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 5/B maddesinde yapılmıştır. Bu hakların kiralanması, devri veya satışı halinde KDV'den istisna oldukları da Katma Değer Vergisi Kanunu'nun 17'nci maddesinin 4'üncü fıkrasının (z) bendinde de belirtilmiştir.
Sınai mülkiyet hakları istisnası, kurumlar vergisi beyannamesi üzerinde "Zarar Olsa Dahi İndirilecek İstisna Ve İndirimler" bölümünde gösterilir. Bu özelliği ile mükelleflerin hesapladığı istisna kazanç tutarı beyanname üzerinde yeterli kazancın bulunmaması halinde devreden mali yıl zararını artırıcı bir özelliğe sahiptir.
Sınai Mülkiyet Haklarından Elde Edilen Kazanç Ve İratların Kapsamı Kurumlar vergisi mükellefleri tarafından Türkiye’de gerçekleştirilen araştırma, geliştirme ve yenilik faaliyetleri ile yazılım faaliyetleri neticesinde ortaya çıkan buluşların;
• Kiralanması neticesinde elde edilen kazanç ve iratların,
• Devri veya satışı neticesinde elde edilen kazançların,
• Türkiye’de seri üretime tabi tutularak pazarlanmaları halinde elde edilen kazançların,
• Türkiye’de gerçekleştirilen üretim sürecinde kullanılması sonucu üretilen ürünlerin satışından elde edilen kazançların patentli veya faydalı model belgeli buluşa atfedilen kısmının,%50’si maddede belirtilen şartların yerine getirilmesi halinde, 01.01.2015 tarihinden itibaren kurumlar vergisinden müstesnadır.
Bu istisna uygulamasında,
• Patent, Türk Patent Enstitüsü (TPE) tarafından incelemeli sistemle verilmiş patenti,
• Faydalı model belgesi, TPE tarafından olumlu araştırma raporu sonucunda verilmiş faydalı model belgesini,
• Kiralama, patent veya faydalı model belgesine konu buluşun yurt içi veya yurt dışındaki gerçek veya tüzel kişilere inhisarı veya inhisarı olmayan lisans sözleşmesiyle belirli bir süre için kiralanmasını,
• Devir veya satış, patent veya faydalı model belgesine konu buluşun yurt içi veya yurt dışındaki gerçek veya tüzel kişilere bedel karşılığı satılmasını,
• Seri üretime tabi tutularak pazarlama, münhasıran patent veya faydalı model belgesine konu özgün ürünün Türkiye’de üretilerek yurt içi veya yurt dışındaki gerçek veya tüzel kişilere satışa sunulmasını,
• Üretim sürecinde kullanma, patent veya faydalı model belgesine konu buluşun, üretimi Türkiye›de gerçekleştirilen ürünlerin üretim sürecinde veya bu ürünlerin imalinde Kullanılmasını ifade etmektedir.,
Uygulamanın şartları
a)- Kazanç ve iradın elde edildiği buluşlara ilişkin araştırma, geliştirme ve yenilik faaliyetleri ile yazılım faaliyetlerinin Türkiye’de gerçekleştirilmiş olmasıdır. Dolayısıyla, yurt dışında gerçekleştirilen araştırma, geliştirme ve yenilik faaliyetleri ile yazılım faaliyetleri neticesinde ortaya çıkan buluşlar için Türkiye’de TPE tarafından tescil edilmiş patent veya faydalı model belgesi alınmış olsa dahi istisna uygulamasından yararlanılamayacaktır.
Buluşa yönelik hakların ihlal edilmesi neticesinde elde edilen gelirler ile buluş nedeniyle alınan sigorta veya diğer tazminatlar da istisna kapsamındadır.
b)- Bu istisna uygulamasından kurumlar vergisi mükellefleri ile gelir vergisi mükellefleri yararlanabilecektir.
İstisna şartlarının sağlanması kaydıyla, gerçek veya tüzel kişilerin tam veya dar mükellefiyete tabi olmasının istisna uygulanmasında bir önemi yoktur.
c)- İstisna uygulamasına konu edilecek buluşlar için TPE tarafından tescil edilmiş incelemeli sistemle patent veya olumlu araştırma raporu sonucunda faydalı model belgesi alınması gerekmektedir.
d)- Patent veya faydalı model belgesi üzerinde tekel niteliğinde özel bir ruhsata sahip olan ve 551 sayılı KHK'da belirtilen nitelikleri taşıyan kişilerden olunması,
e)- Patent veya faydalı model belgesi için sağlanan koruma süresinin aşılmamış olması.
Bu şartları sağlayan mükellefler, istisna kazanç uygulamasından yararlanabilecektir. YMM/BD HASAN SANCAK
https://www.linkedin.com/pulse/sinai-m%C3%BClkiyet-haklari-istisna-uygulamasi-hasan-sancak/
KAYNAKÇA:
6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Yasası
6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Yasası Yönetmenliği
551 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname
5520 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu
3065 Sayılı KDV Yasası
8 ve 11 numaralı KDV Genel Tebliği
6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Haklarında İstisna Uygulamasına
İlişkin Kurumlar Vergisi Genel Tebliği
SGK Prim Borçlularına Yeni Hak Geliyor
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Selçuk, işverenlerin 12 ayı geçmeyen borçlarını uygun koşullarda taksitlendirerek yapılandıracaklarını bildirdi.
Sosyal Güvenlik Kurumunca (SGK) "uyumlu işveren" düzenlemesinin hayata geçirildiğini kaydeden Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk, "İşverenlerimizin 12 ayı geçmeyen borçlarını uygun koşullarda taksitlendirerek yapılandırıyoruz." dedi.
İyi niyetli ve yükümlülüklerini yerine getirmesine karşın elde olmayan nedenlerle bazen primlerini süresinde ödeyemeyen işverenlere bir çok kolaylık getirildiğinin altını çizen Selçuk, düzenlemeden, zirai veya mesleki faaliyeti nedeniyle yıllık gelir veya kurumlar vergisi mükellefi, başvuru tarihi itibarıyla en az 3 yıldır prim ödeme yükümlüsü, başvuru tarihinden geriye doğru 3 yıla ait aylık prim ve hizmet belgelerini veya muhtasar ve prim hizmet beyannamelerini süresinde vermiş ancak borç ödemede hüsnüniyet sahibi ve buna rağmen son 1 yıl içerisinde borçlarını ödeyememiş olanların yararlanabileceğini bildirdi.
Önce uyumlu prim borçlularının tespit edileceğini, sonrasında ise "çok zor durum" halinin inceleneceğini belirten Zehra Zümrüt Selçuk, "Uyumlu işverenlerimiz aylık taksitler halinde prim borçlarını ödeyebilecek, 60 aya kadar taksitlendirme yapılabilecek." değerlendirmesinde bulundu.
"500 bin liraya kadar teminat aranmayacak"
Selçuk, uyumlu işverenlere getirilen kolaylıklara ilişkin şu bilgileri verdi:
"Prim borçlarına uygulanmış olan gecikme cezası ve gecikme zammı yerine Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi (Yİ-ÜFE) oranları basit usulde uygulanacak. Prim borçlarının taksitler halinde ödenmesinde yıllık yüzde 22 olan tecil faizi, çok zor durum derecesine bağlı olarak yüzde 1,1 ile yüzde 16,5 arasında değişen oranlarda uygulanabilecek. 500 bin TL'ye kadar olan borçlarda teminat aranmayacak. 500 bin TL'yi aşan kısım için ise yüzde 25'i oranında teminat alınarak 60 aya kadar tecil ve taksitlendirme yapılabilecek. Hacizli malın, kanuna göre belirlenen değerinin yarısından az olmamak üzere satış bedelinin yarısının kuruma ödenmesi kaydıyla bu malın borçlu tarafından satışına Kurumca izin verilebilecek."
"İşveren güçlü olursa, istihdam da güçlenir"
Borç miktarı 2 milyon lira ve altında ise satışına izin verilecek malın değeri konusunda kanunda sınır konulmadığını hatırlatan Bakan Selçuk, borç miktarı 2 milyon liranın üzerinde ise satışına izin verilecek malın kanuna göre belirlenen değerinin 2 milyon lirayı aşamayacağını kaydetti.
Selçuk, işverenler ne kadar güçlü olursa istihdamın da aynı oranda güçleneceğine işaret ederek, "İşverenlerimizin omuzlarındaki yükü bölüşerek, geleceğimizi refahla inşa etmeye devam ediyoruz. Biliyoruz ki işverenlerimiz ne kadar güçlü olursa, istihdamımız da aynı oranda güçlenecektir." ifadelerini kullandı.
Kaynak: AA