Mehmet Özdoğru
SGK Genelgesi 2018/38 – Emeklilik İşlemleri
T.C.
SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANLIĞI
Emeklilik Hizmetleri Genel Müdürlüğü
Sayı : 98547999-010.06-E.14860380
Tarih: 06/11/2018
Konu : Emeklilik İşlemleri
5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu, Kanun ile Yürürlükten Kaldırılan Kanunlar ve İlgili Yönetmeliklere İstinaden Kanunun 4 Üncü Maddesinin Birinci Fıkrasının (a), (b) ve İlk Defa 2008/Ekim Ay Başından İtibaren (c) bendi Kapsamında Sigortalı Olanların Emeklilik İşlemleri ile 3201 Sayılı Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanuna Göre Borçlanılan Süreler Dikkate Alınarak Bağlanan Aylıklara İlişkin Emeklilik İşlemleri
GENELGE
2018/38
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu, Kanun ile yürürlükten kaldırılan kanunlar ve ilgili yönetmeliklere istinaden Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a), (b) ve ilk defa 2008/Ekim ay başından itibaren (c) bendi kapsamında sigortalı olanların emeklilik işlemleri ile 3201 sayılı Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanuna göre borçlanılan süreler dikkate alınarak bağlanan aylıklara ilişkin uygulama usul ve esasları aşağıda açıklanmıştır.
Kanunun emeklilik mevzuatına ilişkin maddeleri genel olarak 2008/Ekim ay başı itibariyle yürürlüğe girmiştir.
Ancak, Kanunun geçici 7 nci maddesinin dokuzuncu fıkrasında 30/4/2008 (hariç) tarihinden sonra 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu, 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu, 2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanunu ve 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunlarına göre ilk defa sigortalı veya iştirakçi olanlar hakkında bu Kanunun 28 inci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkrası hükümlerinin uygulanacağı öngörülmüş olup yaşlılık sigortasından genel hükümlere göre aylık bağlama şartlarını düzenleyen 28 inci maddenin ikinci ve üçüncü fıkralarında yer alan hükümler ilk defa 1/5/2008 tarihi itibariyle 506, 1479, 5434, 2925 ve 2926 sayılı kanunlara göre sigortalı olanlar için uygulanacaktır.
Kanunun 4 üncü maddesinde; Kanuna göre sigortalı sayılanlar belirtilmiş olup, sigortalılık, hizmet kayıtları ve buna ilişkin Genelgede yer almayan hususlar ile ilgili olarak 22/2/2013 tarihli ve 2013/11 sayılı “Sigortalılık İşlemleri” konulu Genelge hükümleri doğrultusunda işlem yapılacaktır.
BİRİNCİ KISIM
AYLIĞA HAK KAZANMA KOŞULLARINI ETKİLEYEN
TEMEL EMEKLİLİK KAVRAMLARI
Kanuna tabi malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına prim ödeyenlerin, sigorta kollarından yapılması gereken yardımlara hak kazanıp kazanmadıklarının tespitinde, sigortalılık süresi, prim ödeme gün sayısı ve yaş faktörlerine bakılmaktadır.
- Sigortalılık Süresi
Sigortalılık süresi, sigortalının malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarih ile aylık bağlanması için yazılı istekte bulunduğu tarih, ölen sigortalılar için de ölüm tarihi arasında geçen süre olarak dikkate alınmaktadır. Bu sürenin tamamen çalışılarak ya da prim ödenerek geçirilmiş olması koşul olmadığı gibi, bu sürenin başlangıç ve sonu arasında sigortalının aralıklı ya da birden çok sigortalılık haline tabi çalışmasının, sigortalılık süresinin belirlenmesinde bir önemi bulunmamaktadır.
Tahsis talep tarihi itibariyle 4/1-(c) kapsamında sigortalı olanların sigortalılık süresi, sigortalılığın başlangıç tarihi ile yetkili makamdan emekliye sevk onayı alınarak görevi ile ilişiğinin kesildiği ayın son günü arasında geçen süre, sigortalılıkları herhangi bir nedenle sona eren 4/1-(c) kapsamındaki sigortalılar için ise, sigortalılığın başlangıç tarihi ile aylık bağlanması için yazılı istekte bulunduğu tarih arasında geçen süredir. Bu kapsamdaki sigortalıların sigortalılık süresinin bitiş tarihi belirlenirken, ölüm veya aylık bağlanmasını gerektiren hallerde görev aylıklarının kesildiği tarih, 5434 sayılı Kanunun 40 ıncı maddesinde belirtilen yaş hadleri ile sıhhi izin sürelerinin doldurulması halinde bu süre ve hadlerin doldurulduğu tarihleri takip eden ay başı, diğer hallerde ise görevden ayrıldıkları tarih esas alınacaktır.
Vazife malullüğü aylığı almakta iken, çalışmaya başlamaları nedeniyle haklarında uzun vadeli sigorta hükümleri uygulananlar için malullük, yaşlılık ve ölüm aylığı bağlanmasında veya toptan ödeme yapılmasında esas alınacak sigortalılık süresi, prim ödeme gün sayısı ve prime esas kazancın hesaplanmasında, vazife malullüğü aylığı bağlandığı tarihten önceki süreler dikkate alınmayacaktır.
Kanunun 38 inci maddesine göre, malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarının uygulanmasında dikkate alınacak sigortalılık süresinin başlangıcı; uluslararası sosyal güvenlik sözleşme hükümleri saklı kalmak kaydıyla, sigortalının, mülga 5417, 6900, 506, 1479, 2925, 2926, 5434 sayılı kanunlar ile 506 sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesi kapsamındaki sandıklara veya Kanuna tabi malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi olarak ilk defa kapsama girdiği tarih kabul edilecektir.
1.1. Sigortalılık Süresinin Başlangıcını Etkileyen Faktörler
1.1.1. İşe Giriş Tarihi ile Primlerin Ödenmeye Başladığı Tarihin Farklı Olması
4/1-(a) sigortalıları için söz konusu olup, işe giriş tarihi ile primlerin ödenmeye başladığı tarih farklı ise, ilk defa malullük, yaşlılık ve ölüm sigortasına tabi prim ödenmeye başlanan tarih sigortalılık süresinin başlangıcı olarak alınacaktır.
1.1.2. Kurumca Devir Alınan 506 Sayılı Kanunun Geçici 20 nci Maddesi Kapsamındaki Sandıklar
Kurumca devralınan sandıklara tabi olarak ilk defa prim veya kesenek ödenmeye başlanılan tarih sigortalılık süresinin başladığı tarih olarak dikkate alınacaktır.
1.1.3. 18 Yaşın Altında Geçen Hizmetler
Kanuna göre malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarının uygulanmasında, 18 yaşından önce malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi olanların sigortalılık sürelerinin 18 yaşını doldurdukları tarihte başladığı kabul edilecektir. Bu tarihten önceki süreler için ödenen malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primleri, sadece prim ödeme gün sayılarının hesabına dahil edilecektir.
4/1-(b) ve 4/1-(c) bendi kapsamındaki sigortalılardan, bir meslek veya sanat okulunu bitirerek, 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu hükümlerine göre mahkemece ergin kılınmak suretiyle, öğrenimleriyle ilgili görevlerde çalışanlar için 18 yaşın bitirilmiş olması şartı aranmayacağından, bu kapsamda 18 yaşın altında kazai rüşt kararı tarihinden itibaren başlayan sigortalılık başlangıç tarihleri, aynı zamanda sigortalılık süresinin başlangıç tarihi olarak esas alınacaktır.
Kanunun yürürlük tarihinden önce sigortalı olan 4/1-(a) ve 4/1-(b) sigortalıları için yalnızca yaşlılık aylığı bağlanmasında geçerli olan 18 yaş uygulaması, malullük ve ölüm aylıklarında uygulanmayacaktır.
Kanunun geçici 6 ncı maddesinin birinci fıkrasında, 506 sayılı Kanuna göre 1/4/1981 tarihinden önce malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tescil edilmiş olanlar hakkında, Kanunun 38 inci maddesinin ikinci fıkrasındaki sigortalılık süresinin 18 yaşın doldurulduğu tarihten başlayacağına ilişkin hükmünün uygulanmayacağı öngörülmüştür. Buna göre, 4/1-(a) sigortalılarının, sigortalılık süresinin başlangıcı;
– 1/4/1981 tarihinden önce ise yaşa bakılmaksızın sigortalılık süresinin başlangıç tarihi,
– 1/4/1981(dahil) tarihinden sonra ise 18 yaşın doldurulduğu tarih,
olarak dikkate alınacaktır. Ancak, 18 yaş öncesinde geçen çalışma süreleri prim ödeme gün sayısına ilave edilecektir.
Sigortalıların 506 sayılı Kanunun geçici 81 inci maddesine göre aylığa hak kazanma koşullarının belirlenmesinde 18 yaş uygulamasına bakılmaksızın, ilk işe giriş tarihine göre yaş, prim ödeme gün sayısı ve sigortalılık süresi koşulları tespit edilecektir. Söz konusu koşullardan sigortalılık süresi koşulunun tahsis talep tarihinde yerine gelip gelmediği incelenirken ise, 18 yaş uygulamasına bakılacaktır.
Örnek 1: 10/1/1969 doğum tarihli kadın sigortalı 17 yaşında iken 20/3/1986 tarihinde sigortalı olarak çalışmaya başlamıştır. Sigortalının 506 sayılı Kanunun geçici 81 inci maddesinin (B) bendine göre aylığa hak kazanma koşulları 18 yaş uygulamasına bakılmaksızın 20/3/1986 tarihli girişine göre 20 yıl, 42 yaş, 5075 gün olarak tespit edilmiştir. Sigortalı tahsis talebinde bulunduğu zaman bu şartlardan 20 yıllık sigortalılık süresi şartının yerine gelip gelmediğinin tespitinde sigortalının 18 yaşını doldurduğu 10/1/1987 tarihi sigortalılık başlangıç tarihi olarak dikkate alınacak ve 20 yıllık sigortalılık süre şartı bu tarihe göre belirlenecektir. Dolayısıyla, sigortalılık süresi 10/1/2007 tarihinde dolacaktır.
İhracat Genelgesi Açıklamalar
ÖZET:
Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın resmi internet sitesinde 06/11/2018 tarihinde duyurulan “İhracat Genelgesinde, ihracat bedellerinin yurda getirilmesine ilişkin usul ve esaslar hakkında açıklamalarda ve düzenlemelerde bulunulmuştur.
4 Eylül 2018 tarihli ve 30525 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliği (İhracat Bedelleri Hakkında) (Tebliğ No: 2018-32/48)‘de ihracat bedellerinin döviz olarak Türkiye’ye getirilmesi ve bankalara bozdurulması konusunda düzenleme yapılmıştır.
Yayımlanan Tebliğde aşağıdaki konularda düzenleme yapılmıştı:
— 2018-32/48 sayılı Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ (İhracat Bedelleri Hakkında) ile 4 Eylül 2018 tarihinden itibaren altı ay süre ile ihracat bedellerinin 180 gün içerisinde Türkiye’ye getirilme ve %80’nın bankaya bozdurma zorunludur.
— Türkiye’de yerleşik kişilerce Tebliğin yürürlükte bulunduğu süre içinde fiili ihracı gerçekleştirilen ihracat işlemlerine ilişkin bedel getirme süresinin Tebliğin yürürlükten kalktığı tarihten sonra sona ermesi halinde, Tebliğ hükümleri uygulanmaya devam edilecektir.
— İhraç edilen malların bedelinin süresinde yurda getirilerek, bankalara satılmasından ve ihracat hesabının süresinde kapatılmasından öncelikle ihracatçılar sorumlu olacaktır.
— Ticari amaçla mal ihracında, bedelleri yurda getirilme süresi içinde gelen ihracat ile ilgili hesaplar aracı bankalarca kapatılacaktır.
— Süresi içinde kapatılmayan ihracat hesapları aracı bankalarca 5 iş günü içinde muamelenin safhalarını belirtecek şekilde yazılı olarak ilgili Vergi Dairesi Başkanlığına veya Vergi Dairesi Müdürlüğüne ihbar edilecektir.
— Mücbir sebep halleri ile ilgili olarak yurtdışından temin edilecek belgelerin dış temsilciliklerimizce veya Lahey Devletler Özel Hukuku Konferansı çerçevesinde hazırlanan Yabancı Resmi Belgelerin Tasdik Mecburiyetinin Kaldırılması Sözleşmesi hükümlerine göre onaylanmış olması gerekmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın resmi internet sitesinde 06/11/2018 tarihinde duyurulan “İhracat Genelgesinde, ihracat bedellerinin yurda getirilmesine ilişkin usul ve esaslar hakkında açıklamalarda ve düzenlemelerde bulunulmuştur.
Söz konusu genelgede yer alan düzenlemeler aşağıdaki gibidir:
İHRACAT BEDELLERININ YURDA GETIRILMESI
2018-32/48 sayılı Tebliğin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren Tebliğ’in yürürlük süresi boyunca fiili ihracatı gerçekleştirilen işlemlere ilişkin ihracat bedellerinin yurda getirilme süresi fiili ihraç tarihinden itibaren 180 günü geçemez. 180 gün azami süre olup bedellerin ithalatçının ödemesini müteakip doğrudan ve gecikmeksizin yurda getirilmesi esastır.
İhracat bedellerinin en az %80’i bir bankaya satılır ve ihracat bedellerini alan bankaca DAB düzenlenir. Birinci fıkrada belirtilen 180 günlük süre içerisinde kalınması şartıyla ihracat bedeli dövizlerin yurda getiriliş tarihinden sonraki bir tarihte bankaya satılması mümkündür.
2018-32/48 sayılı Tebliğ’in yayımı tarihinden önce fiili ihracatı gerçekleştirilen ihracat işlemlerine ilişkin bedeller 2018-32/48 sayılı Tebliğ hükümleri kapsamında yer almamaktadır.
Özelliği olan ihracat işlemlerine ilişkin olarak bu Genelgenin 7 nci maddesinde belirtilen süreler uygulanır.
İhracat işlemlerine ait sözleşmelerde bedellerin tahsili için fiili ihraç tarihinden itibaren 180 günden fazla vade öngörülmesi durumunda, bedellerin yurda getirilme süresi vade bitiminden itibaren 90 günü geçemez. Öngörülen vadenin tespiti için ihracatçının yazılı beyanıyla birlikte vade içeren sözleşmenin ya da vadeyi tevsik niteliğini haiz proforma fatura veya poliçenin aracı bankaya ibrazı zorunludur.
İhracat bedelinin satış tarihi DAB’in düzenlendiği tarihtir.
Serbest bölgelere yapılan ihracat işlemleri 2018-32/48 sayılı Tebliğ hükümleri kapsamındadır.
İran ve Suriye’ye yapılan ihracat işlemleriyle ilgili olarak 2018-32/48 sayılı Tebliğin 3 üncü maddesinin birinci fıkrası uygulanmaz.
İHRACAT BEDELLERININ TAHSIL ŞEKILLERI
İhracat bedelleri 2018-32/48 sayılı Tebliğ’in 3 üncü maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen ödeme şekillerine göre tahsil edilir ve GB’nin 28 inci hanesine tahsil işleminde kullanılan ödeme şekli yazılır. Birden fazla ödeme şeklinin kullanılması durumunda kullanılan diğer ödeme şekilleri GB’nin açıklama kısmına yazılır.
İhracat bedellerinin beyan edilen Türk parası veya döviz üzerinden yurda getirilmesi esas olup, bedelin beyan edilenden farklı bir döviz üzerinden getirilmesi mümkündür.
Türk parası üzerinden yapılan ihracat karşılığında yurda döviz getirilmesi mümkündür.
İhracat bedelinin yolcu beraberinde efektif olarak yurda getirilmesi halinde gümrük idarelerine beyan edilmesi zorunludur.
PEŞIN DÖVIZ
Peşin ödeme olarak ihracatçının hesabına transfer edilen ihracat bedellerinin en az %80’i fiili ihraç tarihinden itibaren en geç 180 gün içerisinde bir bankaya satılır ve ihracat bedellerini alan bankaca DAB düzenlenir.
…
Kaynak: TÜRMOB
36 Mesleğe Daha Mesleki Yeterlilik Belge Zorunluluğu Getirildi
11 Kasım 2018 Tarihli Resmi Gazete
Sayı: 30592
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığından:
Amaç ve kapsam
MADDE 1 – (1) Bu Tebliğin amacı, tehlikeli ve çok tehlikeli işlerden olup, çalışanlar için Meslekî Yeterlilik Kurumu Meslekî Yeterlilik Belgesi zorunluluğu getirilen meslekleri belirlemek ve yayımını sağlamaktır.
Dayanak
MADDE 2 – (1) Bu Tebliğ, 21/9/2006 tarihli ve 5544 sayılı Meslekî Yeterlilik Kurumu ile İlgili Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanunun ek 1 inci maddesine dayanılarak hazırlanmıştır.
Belge zorunluluğu
MADDE 3 – (1) Tehlikeli ve çok tehlikeli işlerden olup, Meslekî Yeterlilik Kurumu tarafından standardı yayımlanan ve ekteki listede belirtilen mesleklerde, Meslekî Yeterlilik Kurumu Meslekî Yeterlilik Belgesine sahip olmayan kişiler bu Tebliğin yayım tarihinden itibaren on iki ay sonra çalıştırılamazlar.
(2) 5/6/1986 tarihli ve 3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanununa göre ustalık belgesi almış olanlar ile Millî Eğitim Bakanlığına bağlı meslekî ve teknik eğitim okullarından ve üniversitelerin meslekî ve teknik eğitim veren okul ve bölümlerinden mezun olup, diplomalarında veya ustalık belgelerinde belirtilen bölüm, alan ve dallarda çalıştırılanlar için birinci fıkradaki belge şartı aranmaz.
Yaptırımlar
MADDE 4 – (1) 3 üncü maddeye ilişkin denetimler iş müfettişlerince yapılır. Bu Tebliğ hükümlerine aykırı davrananlar hakkında 5544 sayılı Meslekî Yeterlilik Kurumu ile İlgili Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanunun ek 1 inci maddesinin üçüncü fıkrası hükümleri uygulanır.
Yürürlük
MADDE 5 – (1) Bu Tebliğ yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
Yürütme
MADDE 6 – (1) Bu Tebliğ hükümlerini Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı yürütür.
İkale Sözleşmelerinde Gelir Vergisi Kesilecek Mi?
İkale sözleşmesi: İşçi ve işveren yapacakları bir anlaşmayla, mevcut iş ve çalışma ilişkisini ve dolayısıyla belirsiz süreli iş sözleşmesini her zaman sona erdirebilirler. İşte sözleşmeyi sona erdirme anlaşmasına “ikale sözleşmesi” denilmektedir.
İş sözleşmesi ikale sözleşmesi ile sona erdirildiğinde, işçiye kıdem tazminatı karşılığı, ihbar tazminatı karşılığı ve işsizlik tazminatı karşılığının yanında paket olarak da ifade edilen ilave maaş karşılığı ödeme yapılmaktadır. Bu maaş karşılığı miktarı 2 maaş ile 12 maaş arasında değişmektedir.
Kıdem tazminatı karşılığından gelir vergisi kesintisi yapılmamaktadır. Ancak, ihbar tazminatı karşılığından, işsizlik maaşı karşılığından ve maaş karşılığı yapılan ödemelerden gelir vergisi (Stopaj) kesintisi yapılmaktadır.
Kesintileri işveren muhtasar beyanname ile, Hazine adına kesinti yapmakta ve vergi dairesine muhtasar beyanname ile yatırmaktadır. (G.V.K Md. 94)
İkale sözleşmesinde, işçiye yasal bir zorunluluk olmaksızın yapılan ödemeler ücret niteliğinden değil, tazminat niteliğindedir. Bu kapsamda, kıdem tazminatı karşılığından, ihbar tazminatı karşılığından, işsizlik maaşı karşılığından ve maaş karşılığı yapılan ödemelerden gelir vergisi (Stopaj) kesintisi yapılması yasal değildir. Çünkü, tüm bu ödemeler tazminat olarak değerlendirilir. Gelir Vergisi Kanununa göre de, işsizlik sebepleriyle verilen tazminatlar ve yapılan yardımlar, vergiden muaftır. Yani, kesinti yapılamaz.(GVK Md. 23-25)
Son 5 yıl içinde ikale sözleşmesi imzalayan tüm iş görenler faydalanabilir. (VUK Md. 114Tarh zaman aşımı süresi içerisinde bu taleplerin yapılması gerekmektedir.)
(Emsal Karar için Bkz DANIŞTAY 4. DAİRE E. 2014/3676 K. 2016/4376 T. 13.12.2016)
Emeklilik İşlemleri 2018/38 Sayılı Genelgeye Göre Yapılacak
Vergi Suçlarında Tekerrür Fiili Nedir?
Tekerrür (tekrarlama), daha evvel vergi suçu işleyen ve cezası kesinleşen bir mükellefin belirli bir süre içinde yeniden suç işlemesi halinde cezanın arttırılması sonucunu doğuran bir sebep olarak ortaya çıkmaktadır.[1] 213 sayılı VUK’nun 339. maddesi hükmüne göre vergi ziyaına neden olmaktan veya usulsüzlükten dolayı ceza kesilen ve cezası kesinleşenlere, cezanın kesinleştiği tarihi izleyen senenin başından başlamak üzere vergi ziyaında 5, usulsüzlükte 2 yıl içinde tekrar ceza kesilmesi durumunda vergi ziyaı cezası %50, usulsüzlük cezası %25 artırılmak suretiyle uygulanır.[2]
Bir kişi vergi suçu işledikten sonra ikinci (veya daha fazla) suç işlerse suçlunun verilen cezadan dolayı uslanmadığı dikkate alınarak sonraki suça verilen cezanın artırılması yoluna gidilir. Gerçekten de tarihin hemen hemen her döneminde fiilin tekrarlanması halinde suçlunun cezası arttırılmıştır. Tekerrür, suçlunun suçlarını işlemesindeki ısrarına bağlı olarak ortaya çıkmaktadır.[3]
Vergi ceza hukukunda tekerrür hakkında benimsenen yöntem, genel ceza hukukunun sistemine prensip olarak uygun düşmektedir. Ancak, her iki ceza hukukunda da tekerrür hükümlerinin uygulanması açısından süreler açısından bir farklılık bulunmaktadır. Ayrıca genel ceza hukukunda genel tekerrür sistemi kabul edildiği, yani her nev’i suçtan yine her nevi suça tekerrür mümkün olduğu halde, vergi ceza hukukunda özel tekerrüre, yani önceki ve sonraki mahkumiyetlerin aynı neviden fiillere ilişkin olması sistemine yer verilmesi bir başka farklılıktır. Nitekim, vergi ceza hukukunda ilk suç nedeniyle vergi ziyaı cezası uygulanmış ise, tekerrür hükmünün uygulanabilmesi için, ikinci kez yine bir vergi ziyaı suçunun işlenmiş olması gerekmektedir. Aynı şekilde, ilk suç usulsüzlük ise, ikinci suç da usulsüzlük olmalıdır. Bu itibarla, tekerrür açısından, vergi ziyaı usulsüzlüğün; usulsüzlük vergi ziyaınn ilk suçu olarak kabul edilmemektedir.[4] Çünkü, her iki suç için kabul edilen tekerrür süreleri bir diğerinden farklı olduğu için, tekerrüre esas olacak sürenin hesabında hangi suçun esas alınacağı sorunu ortaya çıkmaktadır.
Aynı türden olmasına rağmen, iki suçun farklı türde eylemlerin sonucu oluşması halinde, örneğin, usulsüzlük suçu, hangi türden eylemlerden oluşursa oluşsun maddede yazılı süreler içinde yeniden işlenmesi durumunda, tekerrürden söz edilmesi mümkündür.[5]
Vergi suçları ve cezalarında tekerrür konusu, öğretide genel kabul gören tanımına göre, bir ceza mahkumiyetine uğradıktan sonra yeniden suç işleyen kişinin durumudur.[6] Ceza Hukukunda sonraki suçun cezası tekerrür dolayısıyla ilkininkine nazaran arttırılmaktadır. Bunun sebebini ilk cezanın kifayetsizliği ile açıklayanlar bulunduğu gibi, isnadiyetin ağırlığıyla açıklayanlar da vardır.
Vergi Usul Kanununda, cezanın tekerrür dolayısıyla artırılması iki ayrı düzenlemede kabul edilmiştir.
- Bir takvim yılı içinde aynı neviden birden fazla usulsüzlük eylemi yapılması,
- Vergi ziyaına sebebiyet verilmesihali veya usulsüzlük fiillerinde tekerrür bulunması.
gerekmektedir.
Diğer taraftan, uygulamada tekerrür konusunda bazı duraksamalara düşülmektedir. Ceza, bireyin fiiline ve kişiliğe bağlı olduğundan dolayı tekerrür hükümlerinin uygulanması için önceki cezanın aynı vergiden odaklanması veya aynı vergi dairesinin yetki alanında işlenmiş bulunması veyahutta aynı mükellefiyet nedeniyle kesilmiş olması şart değildir. Tekerrür hükümlerinin uygulanabilmesi için, ikinci ve sonraki cezaların, ilk cezanın kesinleşmesini takip eden sene başından sonra kesilmiş olması gerekecektir. Kesinleşme ile kastedilen husus ilk yılbaşı arasında işlenen fiillere kesilecek cezalarda tekerrür sebebiyle artırım yapılamayacaktır.
Özel usulsüzlük cezaları için tekerrür hükümleri uygulanmaz.
Tekerrür konusunda bir başka husus ise; geçici vergi ile ilgili yapılan tarhiyatlardır: GVK’nun mük. 120. maddesine göre yapılan incelemeler sonucunda geçmiş dönemle ilgili cezalı tarhiyatlar yapılmaktadır. Burada mahsup dönemi geçtiği için kesinleşen geçici verginin terkin edileceği ancak gecikme faizi ve vergi ziyaı cezasının tahsil edileceği ifade olunmaktadır. Geçici vergi ve gelir vergisi veya kurumlar vergisi tarhiyatının söz konusu olduğu hallerde; tekerrür fiili de var ise, kaynağı aynı olan ve %10’luk yanılma payı dikkate alındığında hesaplanan gelir vergisi ve kurumlar vergisi tutarına da yakın olan geçici vergiye %4,5 kat tutarında, gelir vergisine 4,5 kat olmak üzere toplam 9 kat tutarında vergi ziyaı cezası kesilmektedir. Bu durum uzlaşma hakkı olmayan ve adlarına tarh edilen vergi ve cezayı ihtilaf yaratmadan 213 sayılı VUK’nun 376. maddesinde yazılı indirim hükmünden yararlanarak ödemek isteyen mükellefler için caydırıcı etken olmaktadır. VUK’nun indirim hükmünden yararlanmak isteyen mükellef adına kesilen vergi ziyaı cezasına mutlaka tekerrür hükmü uygulanmak isteniyorsa söz konusu mükelleflere cezada indirim oranının %75 olarak uygulanması konusunda yasal düzenleme yapılması halinde, tahsilatın artması ve yaratılacak vergi ihtilaflarının azalmasına katkı sağlamış olacaktır.
Danıştay 3. Dairesinin 06.05.2008 tarihli ve E:2007/2735-K:2008/1390 sayılı kararında; “yıllık vergiye mahsuben peşin alınan geçici vergi nedeniyle yol açılan vergi kaybından dolayı 3 kat vergi ziyaı cezası kesilemeyeceği hk.” karar verilmiştir.[7]
Diğer taraftan, Danıştay 3. Dairesi tarafından verilen bir kararın özeti aşağıda olduğu gibidir:
“Uzlaşma halinde ceza türü değişmeyeceğinden, koşullarının bulunması halinde, tekerrür zammı uygulanabilecektir.
1981 - 1982 özel hesap dönemi için ortaklar adına hisseleri oranında ikmalen salınan gelir ve mali dengi vergilerinin toplamı üzerinden kesilen kaçakçılık cezasını kusura çevirerek tekerrür zammını kaldıran Vergi Mahkemesi'nin 27.12.1985 gün ve E: 1985/30, K: 1985/427 sayılı kararım; kaçakçılık cezası kesilmesinde Vergi Usul Kanunu'nun 344. maddesine aykırılık olmadığı gibi uzlaşılarak ödenmesi halinde cezanın türü değişmediğinden tekerrür zammı kesilmesinde de isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle bozarak davayı reddeden Danıştay Üçüncü Dairesi'nin 10.11.1986 gün ve E: 1986/343, K: 1986/2167 sayılı karanının; olayda vergi kaçırma kastı bulunmadığı ve esasen 1978 - 1979 takvim yılı için kesilen kaçakçılık cezasının uzlaşılarak ödendiği ileri sürülerek düzeltilmesi isteminin reddine oyçokluğuyla karar verildi”.[8]
Örneğin bir vergi dairesi, mükellefin dava açarak iptal ettirdiği ihbarname dolayısıyla, daha önceden kesinleşmiş cezası bulunması nedeniyle, mükellefe %50 fark yani tekerrür artırımı ceza ihbarnamesi tebliğ etmiştir. Bir inceleme elemanı bir mükellefe 1 yıl için ceza tarhiyatı öneren rapor hazırladıktan sonra, izleyen yıl için hazırladığı raporunda cezanın tekerrür dolayısıyla %50 fazlasıyla kesilmesini önermiştir. Buradaki diğer bir sorun da önceki uzlaşma komisyonunda sıfırlanmasına karşılık ikinci cezanın tekerrür dolayısıyla artırılmasıdır. Uygulamada karşımıza çıkan sorun doğal olarak uzlaşma komisyonlarının 0’a kadar indirme yetkisinin af niteliğinde mi olduğu, yoksa “sıfır”ın da bir değer olarak kesinleşmiş cezayı mı ifade ettiği tartışmasını ortaya çıkarmaktadır. Tekerrür açısından fiil değil, kesinleşmiş ceza önem taşıdığından, “sıfır TL” kesinleşmiş cezanın ne kadar ceza olduğunun da bu tartışmada dikkate alınması gerekmektedir.[9
Kesilen vergi cezaları için uzlaşma istenmesi ve hatta uzlaşılması da tekerrür uygulamasını önlemiyor. Bu nedenle kesilen cezaların küçük tutarlar olduğuna bakmadan konuyu ciddiye almakta yarar var. Konuda kendinizi haklı görüyorsanız cezanın iptaline çalışmak en doğru uygulama olur.
Tekerrür uygulamasının dayanağı VUK un 339 uncu maddesi olduğundan değişiklik yapmakta ancak Kanun maddesini değiştirerek mümkün. Bu nedenle bu haksız uygulamanın değiştirilmesi sorumluluğu parlamentomuza düşüyor.[10]
Sonuç olarak, tekerrür konusu VUK’nun 339. maddesine göre vergi dairelerinin uygulamalarını mükellefin uzlaşma taleplerini, dava açılması halindeki durumlarını dikkate alarak buna göre uygulamaya yön vermeleri gerektiği kanısındayız. Nazlı Gaye Alpaslan
https://www.hurses.com.tr/av-nazli-gaye-alpaslan/vergi-suclarinda-tekerrur-fiili-nedir/haber-22868
----------------
[1] KARAKOÇ Yusuf, Genel Vergi Hukuku, 4. Baskı, Yetkin Basımevi, Ankara 2007, s.497.
[2] CANDAN Turgut, Vergi Suçları ve Cezaları, Güncelleştirilmiş 3. Baskı, Maliye ve Hukuk Yayınları, Ankara Yayın No:95, Mayıs 2010, s.95.
[3] KIZILOT Şükrü – ŞENYÜZ Doğan – TAŞ Metin – DÖNMEZ Recai, Vergi Hukuku, Ekim 2006, Yaklaşım Yayınları, s.251.
[4] Bkz. KARAKOÇ, age. s,497
[5] KARAKOÇ, age. s.497.
[6] CANDAN, age. s.95
[7] DÜLGER İsmail, “Geçici vergi tarhiyatlarında vergi ziyaı cezası ve tekerrür”, www.muhasebetr.com.
[8] Dnş. 3. D., 27.05.1987 gün ve E: 1987/169 – K: 1987/1389 sayılı kararları.
[9] DOĞRUSÖZ Bumin, “Vergi cezalarında tekerrür karmaşası”, 20.11.2008 günlü Referans Gazetesi.
[10] YAŞAR M.Bilgütay, “Dikkat! 20 liralık vergi cezası milyonlarca lira fazla vergi cezası ödemenize neden olabilir”, 25.08.2010, Dünya Gazetesi.
10 Günden Fazla Ev Hizmetlerinde Çalışanların Sigortalık İşlemleri
· Ev hizmetleri için sigortalı çalıştıranlar, işyeri bildirgesi ve sigorta işe giriş bildirgesi yerine Ek.9 formu doldurup Kuruma verirler.
· Bu formda ev hizmetlisi çalıştıracak kişiden sigortalının işe başlama tarihinin beyan edilmesi istenilmektedir. İşe başlama tarihi formun Kuruma ulaştığı ayın ilk günü olacak şekilde geriye dönük olarak verilebilir. Ör) 01.11.2018 tarihinde işe başlayan ve 30 gün çalışacak ev hizmetlisinin Ek9 formu Kuruma 30.11.2018 tarihine kadar verilebilir.
· Sigortalının gün sayısı/kazanç değişikli veya işten ayrılışı durumunda yine Kuruma Ek9 formu verilmesi gerekmektedir.
· Gün sayısı ve kazanç değişiklikleri formun Kuruma verildiği ayın başı itibariyle geçerli hale gelir. Örneğin 15.11.2018 tarihinde 30 gün çalışan ev hizmetleisinin 20 gün çalışacağına dair Ek.9 formu verildiğinde 01.11.2018 tarihinden itibaren geçerli olur.
· İşten ayrılışa ilişkin Ek.9 formu normal sigortalılar da olduğu gibi 10 gün içinde verilmelidir. Aksi halde idari para cezası uygulanır.
· Diğer taraftan sigortalı şartları taşıması durumumda 7103, 6111, 5510 gibi prim teşviklerinden yararlandırılır. Hangi teşvikten yararlanılmak istenildiği de Ek.9 formunda beyan edilir. Mehmet Emre Diken
Serbest Bölgelerde Yürütülen İmalat Faaliyetlerine İlişkin İstisna
Serbest Bölgeler Kanunu’nun geçici 3. Maddesinin son fıkrasına göre, serbest bölgelerde imalat faaliyetinde bulunan mükelleflerin bölgelerde imal ettikleri ürünlerin satışından elde ettikleri kazançları, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üyeliğinin gerçekleştiği tarihi içeren yıllık vergileme döneminin sonuna kadar kurumlar vergisinden müstesnadır.
Bu istisnadan, bölgede yeni faaliyete geçen mükellefler ile faaliyet ruhsatlarında yer alan sürenin dolmasıyla normal vergileme rejimine tabi olacak mükellefler yararlanacaktır.
Ancak,
- Üretim dışı faaliyetlerden,
- Serbest bölge dışında üretilen malların satışından,
- Faaliyet ruhsatında belirtilen alan dışında üretilen malların satışından
- Serbest bölgede veya serbest bölge dışında fason olarak imal ettirilen ürünlerin satışından elde edilen kazançlar istisna kapsamında değerlendirilmeyecektir.
İstisna uygulamasında, imal edilen ürünün yurt dışına ya da yurt içine satılmasının bir önemi bulunmamaktadır.
Serbest Bölgeler Kanunu’nun geçici 3. Maddesinin son fıkrası uyarınca, serbest bölgelerde faaliyet gösteren mükelleflerin imal ettikleri ürünlerin satışından elde ettikleri kazançların gelir veya kurumlar vergisinden istisna edilebilmesi için;
- Bölgelerde ‘’ imalat’’ faaliyetinde bulunmak üzere almış oldukları ruhsatın bir örneğini,
- Sanayi sicil belgesi ve kapasite raporunun bir örneğini,
- İmalat faaliyetinde kullanılacak araç ve makine parkını gösteren bir listeyi,
Yeni mükellefiyet tesis ettirenler mükellefiyet tesisinde, durum değişikliklerinde ise (yeni bir alanda imalata başlayacak mükelleflerin bu durumu ruhsatlarına işlettirdikten sonra) değişikliği müteakiben verecekleri ilk geçici vergi beyannamesi ekinde, ilgili vergi dairesine vermeleri gerekmektedir.
İstisna uygulaması açısından, imalat faaliyetinin serbest bölgede yapılması gerekmekte olup imalatın belli safhalarına dışarıdan fason hizmet satın alınması istisna uygulamasına engel teşkil etmemektedir.
Ancak,
- Fason imalatın sadece, sanayi sicil belgesi veya faaliyet ruhsatında yazılı üretim kapsamında yaptırılması,
- Söz konusu istisna serbest bölgelerde yapılan imalata tanınmış olduğundan imalatın fason imalattan çok işletmenin kendi imalatından oluşması,
- İmalat faaliyetleri ile ilgili olarak istisnadan yararlanacak kazanç tutarının fiili kapasite kullanımı ile sınırlı olması,
- İş riskinin ve organizasyonun üstlenilmesi,
- Hammadde ve yardımcı maddelerin temin edilmesi,
gerekmektedir.
Serbest bölgede imalat faaliyetinde bulunan bir mükellefin emtia alım satımı ile de uğraşması durumunda, imalat faaliyetlerinden elde edilen kazançlar istisna kapsamında değerlendirilecek; faaliyet ruhsatının 06/02/2004 tarihinden önce alınmış olması hali saklı kalmak kaydıyla, ticari faaliyetlerden elde edilen kazançlar ise istisna kapsamında değerlendirilmeyecektir.[1]
SERBEST BÖLGE KAZANÇ İSTİSNASININ KURUMLAR VERGİSİ BEYANNAMESİNDE GÖSTERİLMESİ
Serbest bölge kazanç istisnası, kurumlar vergisi beyannamesinin ‘’ zarar olsa dahi indirilecek istisna ve indirimler’’ tablosunda yer alan ‘’ serbest bölgelerde elde edilen kazançlar’’satırında gösterilerek kurum kazancından düşülecektir. İstisna kapsamında gerçekleştirilen faaliyetler neticesinde bir zarar doğması halinde ise bu satıra herhangi bir tutar yazılmayacak, KVK’nın 5/3 . maddesinde yer alan hüküm uyarınca söz konusu zararlar kurum kazancının tespitinde dikkate alınmayacağından zarar tutarları, beyanname de ‘’Kanunen kabul edilmeyen giderler’’ satırına eklenecektir.
Örnek:
(A)Kurumunun hem serbest bölgede hem de serbest bölge dışında faaliyette bulunmaktadır. Şirketin, 2017 döneminde bu faaliyetlerinden elde ettiği toplam ticari bilanço karı 250.000 TL olup, serbest bölgedeki istisna kapsamındaki faaliyetlerinden doğan zararı 150.000 TL dir.
Bu verilere göre şirketin 2017 hesap dönemi kurumlar vergisi beyannamesinde yer alması gereken bilgiler aşağıdaki gibidir.
TİCARİ BİLANÇO KARI : 250.00
K.K.E.G. :150.000
ZARAR OLSA DAHİ İND. İST. VE İND. : -
DÖNEM SAFİ KURUM KAZANCI (Matrah) :400.000
Nazlı Gaye Alpaslan
----------------
[1]YILDIZ Murat- VURAL İrfan, Kurumlar Vergisi Rehberi- NİSAN 2018
Tam Mükellef Sermaye Şirketimizi Tasfiye Etmeksizin Devretmek İstiyoruz. Kurumlar Vergisi Mükellefiyeti Açısından Nelere Dikkat Etmeliyiz?
Tam mükellef bir sermaye şirketinin tasfiye edilmeksizin infisah etmek suretiyle bütün malvarlığını, alacaklarını ve borçlarını kayıtlı değerleri üzerinden mevcut veya yeni kurulacak iki ya da daha fazla tam mükellef sermaye şirketine devretmesi ve karşılığında devredilen sermaye şirketinin ortaklarına devralan sermaye şirketinin sermayesini temsil eden iştirak hisseleri verilmesi, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu uygulanmasında tam bölünme hükmündedir. Bu şekilde gerçekleşen bölünmelerde, belirli şartlara uyulduğu takdirde bölünme suretiyle münfesih olan şirketin sadece bölünme tarihine kadar elde ettiği kazançlar vergilendirilecek; bölünmeden doğan kârlar ise hesaplanmayacak yahut vergilendirilmeyecektir.
Münfesih olan şirketin yetkili kurulunun bölünmeye ilişkin kararının Ticaret Sicilinde tescil edildiği tarih, bölünme tarihidir. Bölünen şirket ile bu şirketin varlıklarını devralan diğer kurumlar,
- Bölünen şirkete ait olup, bölünme tarihi itibarıyla hazırlayacakları ve müştereken imzalayacakları kurumlar vergisi beyannamesini,
- Bölünme işleminin hesap döneminin kapandığı aydan kurumlar vergisi beyannamesinin verildiği ayın sonuna kadar geçen süre içerisinde yapılması halinde, bölünen şirkete ait, bu şirketin önceki hesap dönemine ilişkin olarak hazırlayacakları ve müştereken imzalayacakları kurumlar vergisi beyannamesini, bölünmenin Ticaret Sicili Gazetesi'nde ilan edildiği tarihten itibaren 30 gün içinde bölünen şirketin bağlı olduğu vergi dairesine vereceklerdir.
Bölünen şirketin varlıklarını devralan kurumlar, bu şirketin bölünme tarihine kadar tahakkuk etmiş ve edecek vergi borçlarından müteselsilen sorumlu olacaklarını ve diğer ödevlerini yerine getireceklerini, yine bu şirketin bölünme nedeniyle verilecek olan kurumlar vergisi beyannamesine ekleyecekleri bir taahhütname ile taahhüt edeceklerdir. Lebib Yalkın Yayımları
30 Soruda İşçinin Dinlenme Hakkı
30 Soruda İşçinin Dinlenme Hakkı El Kitabı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından işçilerin eğitimi ve iş mevzuatından kaynaklanan hakları konusunda bilinçlendirilmeleri amacıyla hazırlanmış el kitapları serisi içinde yer almaktadır.
El Kitabı ilk olarak 2011 yılında hazırlanmış ve o tarihten itibaren işçi eğitimi toplantılarında yaygın şekilde kullanılmış, aynı zamanda İTKB resmi web sitesi üzerinden işçilere ulaştırılmıştır. Kitap içerisinde çalışma yaşamının önemli başlıklarından birisi olan dinlenme hakkı konusunda İş Kanunu ve ilgili yönetmeliklerde öngörülen hak ve yükümlülüklere ilişkin kısa ve öz bilgilere yer verilmiştir. Zaman içinde İş Kanunu ve ilgili yönetmeliklerde meydana gelen değişiklikler sebebiyle revize ihtiyacı doğmuş ve 2017 yılı Temmuz ayı içinde kurulan çalışma grubu tarafından el kitabı revize edilerek güncel mevzuatla uyumu sağlanmıştır.
1-Dinlenme hakkı niçin önemlidir?
“Dinlenme Hakkı” Anayasa ile güvence altına alınmış haklardandır. Anayasamızın 50. maddesi “Dinlenmek çalışanların hakkıdır” ifadesine yer verdikten sonra, yıllık izin hakkı ile hafta tatili ve bayram tatili haklarını ayrıca vurgulamıştır. Bu sebeple Anayasal bir hak olan dinlenme hakkından vazgeçilemez. Ayrıca yasal zorunluluğun ötesinde,
- Çalışanları yorgunluk ve onun beraberinde getireceği dikkatsizlik sonucu uğrayabilecekleri iş kazalarından korumak,
- İşçinin bedensel ve ruhsal olarak iyiliğinin devamını sağlamak,
- İş tatminini artırmak,
- İşçinin sosyal yaşama da katılımını sağlamak,
- İş veriminin azalmasına engel olmak,
- İşin kalitesinin düşmesini önlemek,
- bir çok sebeple, işçinin yıllık izin, hafta tatili ve bayram tatili haklarını ve gün içinde ara dinlenmelerini tam olarak kullanabilmesi gereklidir.
2-Ne zaman yıllık ücretli izne hak kazanabilirim?
İşe başladığınız tarihten itibaren, deneme süreniz de dâhil en az bir yıl çalışmanız halinde yıllık ücretli izne hak kazanırsınız. Ancak ardı ardına ya da farklı tarihlerde aynı işverene ait değişik işyerlerinde çalışmış iseniz, yıllık izne hak kazanmanız için gerekli olan bir yıllık süreyi hesaplarken bu işyerlerinde geçen hizmet sürelerinizi toplamanız gereklidir.
Örneğin önce A işverenine ait X işyerinde 4 ay, sonra da yine A işverenine ait Y işyerinde 8 ay çalışmış iseniz, her iki hizmet süresi toplanarak bir yıllık çalışma koşulu sağlanmış olacağından, Y işyerindeki 8 aylık çalışmanız sonunda yıllık izne hak kazanmış olacaksınız.
Alt işveren işçilerinden, alt işvereni değiştiği hâlde aynı işyerinde çalışmaya devam edenlerin yıllık ücretli izin süresi, aynı işyerinde çalıştıkları süreler dikkate alınarak hesaplanır. Asıl işveren, alt işveren tarafından çalıştırılan işçilerin hak kazandıkları yıllık ücretli izin sürelerinin kullanılıp kullanılmadığını kontrol etmek ve ilgili yıl içinde kullanılmasını sağlamakla, alt işveren ise tutmak zorunda olduğu izin kayıt belgesinin bir örneğini asıl işverene vermekle yükümlüdür.
3-Yıllık izin süremi nasıl hesaplayabilirim?
Yıllık izin süreleriniz, işyerindeki kıdeminize göre hesaplanır. Eğer işyerinizde;
- Bir yıldan beş yıla kadar (beş yıl dâhil) hizmetiniz varsa yıllık izin süreniz 14 günden;
- Beş yıldan fazla on beş yıldan az hizmetiniz varsa 20 günden;
- On beş yıldan fazla hizmetiniz varsa 26 günden az olamaz.
Yer altı işlerinde çalışan işçilerin yıllık ücretli izin süreleri dörder gün arttırılarak uygulanır. Bir yıldan beş yıla kadar (beş yıl dahil) hizmeti olanlar, ancak beş yıllık hizmet sürelerini doldurduktan sonra hak kazandıkları yıllık izinlerini 20 gün üzerinden kullanabilirler.
Örneğin 01.02.2010 tarihinde işe girmiş olan bir işçi,
01.02.2011’de 1 inci hizmet yılını,
01.02.2012’de 2 inci hizmet yılını,
01.02.2013’de 3 üncü hizmet yılını,
01.02.2014’de 4 üncü hizmet yılını,
01.02.2015’de 5 inci hizmet yılını doldurmuş olacaktır.
Söz konusu işçi 5 yıllık hizmet süresini doldurduktan sonra 01.02.2016 tarihinde hak kazanacağı yıllık iznini 20 gün üzerinden kullanabilecektir. Kanunda öngörülen yıllık izin süreleri asgari süreler olup, işverenle imzalayacağınız iş sözleşmesi ya da işyerinizde uygulanmakta olan toplu iş sözleşmesi ile yıllık izin sürelerinizin daha uzun belirlenmesi mümkündür.
4-Yıllık izin süreleri ile ilgili belirli yaş gruplarına yönelik özel bir düzenleme var mıdır?
18 yaşında veya daha küçük ya da 50 yaşında veya daha büyük işçi iseniz, yıllık ücretli izin süreniz en az 20 gün olmalıdır. Bunun anlamı; örneğin 16 yaşında bir işçi, hizmet süresi beş yıldan az dahi olsa, 19 yaşına gelinceye kadar, her yıl için yıllık izinlerini 14 gün olarak değil 20 gün üzerinden kullanacaktır.
5-Mevsimlik bir işte çalışıyorum, yıllık izin kullanabilir miyim?
Bir yıldan az süren mevsimlik bir işte yahut kampanya işinde çalışıyor iseniz, yıllık ücretli izin hakkınız bulunmamaktadır.
6-Hafta tatili günleri yıllık izin süreme dahil midir?
İş Kanununda belirtilen 14, 20 ve 26 günlük yıllık izin sürelerine hafta tatilleri dahil edilmemiştir. Yıllık izinlerinizi kullanırken, izin sürenize rastlayan hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil günlerinin bu sürelere ilave edilmesi gereklidir. Örneğin; 14 günlük yıllık izne ayrılan bir işçi, bu süreye 2 gün de hafta tatili rastlayacağından, fiilen 16 gün yıllık izin kullanacaktır.
7-Yıllık iznimi bölerek kullanabilir miyim?
İşvereninizle bu hususta anlaşmanız halinde yıllık izninizi bir parçası 10 günden az olmamak üzere istediğiniz kadar bölerek kullanabilirsiniz.
8-İşyerinden ayrılmam halinde kullanmadığım yıllık izin haklarım yanar mı?
İş sözleşmenizin herhangi bir sebeple son bulması halinde, kullanmadığınız yıllık izin sürelerinize ait ücretlerinizin, hizmet akdinizin son bulduğu tarihteki ücretiniz üzerinden tarafınıza ödenmesi gereklidir. Dolayısıyla işyerinizden ayrılmanız durumunda kullanamadığınız yıllık izinleriniz yanmamaktadır.
9-Yıllık iznimi uzakta geçireceğim zaman yol izni kullanabilir miyim?
Yıllık izninizi işyerinizin kurulu olduğu yerden başka bir yerde geçirecekseniz, bu durumu belgelemeniz ve yol izni talep etmeniz halinde, işvereniniz size 4 güne kadar yol izni vermek zorundadır. Ancak bu izin ücretsiz izin niteliğinde olacaktır.
10-İşverenim kullandığım yıllık izinlere ilişkin kayıt tutmak zorunda mıdır?
İşvereninizin işyerinizde çalışan tüm işçilerin yıllık izinlerini gösterir bir kayıt tutma zorunluluğu vardır. Bu kayıtlar yıllık izin defteri şeklinde düzenlenebileceği gibi kartoteks biçiminde de tutulabilir.
11-Yıllık izne hak kazandığımda iznimi ne zaman kullanabilirim?
Her hizmet yılına ait yıllık izninizi gelecek hizmet yılı içinde kullanabilirsiniz.
Örneğin; 2016 yılı yıllık iznine 01.02.2017 tarihinde hak kazanmış iseniz, izninizi 01.02.2017-01.02.2018 tarihleri arasında kullanabilirsiniz. Ancak bu tarihler arasında izninizi tam olarak hangi zaman dilimi içinde kullanabileceğiniz hususunda, işvereninizin takdir hakkı bulunmaktadır.
12-Hastalığım sebebiyle uzun süre rapor kullanmak zorunda kaldığımda, bu durumdan yıllık izin hakkım nasıl etkilenir?
Uğradığınız kaza veya hastalık sebebiyle uzun süre işe gidememeniz halinde (sağlık raporu ile belgelendirilmiş olmalıdır), o tarihteki hizmet sürenize göre hesaplanacak bildirim sürenize altı hafta daha eklenir ve eğer raporlu olduğunuz süre bu şekilde hesaplanacak süreden daha fazla ise, fazla olan kısım yıllık ücretli izninizin hesaplanmasında değerlendirmeye alınmaz.
13-İşyerinde çalışırken askere gitmem halinde, askerlikte geçen sürem, yıllık izin hakkımda değerlendirmeye alınacak mıdır?
Askerlik sürenizce iş sözleşmeniniz askıda sayılacağından, bu süre yıllık izin hakkınızın hesabında dikkate alınmayacaktır.
14-Yıl içinde aldığım mazeret izinlerimi işverenim yıllık izin hakkımdan düşebilir mi?
İster ücretli olsun isterse ücretsiz, yıl içinde almış olduğunuz mazeret izinleriniz işvereniniz tarafından yıllık izin hakkınızdan mahsup edilemez. Genel olarak; işveren tarafından yıl içinde verilmiş bulunan diğer ücretli ve ücretsiz izinler veya dinlenme ve hastalık izinleri yıllık izin hakkından mahsup edilemez.
Örneğin bayram arifelerinde yarım günlük çalışma süresi çalışılmayarak bir bütün halinde işyeri tatil edilirse, bu yarım günlük tatil işveren tarafından verilmiş bir idari izin kabul edilir ve yıllık ücretli izinden mahsup edilemez.
Ancak işveren isterse iki ay içinde çalışılmayan bu yarım günlük süreler için telafi çalışması yaptırabilir. Telafi çalışması ise günlük 11 saatlik çalışma sınırını aşmamak üzere normal çalışma süresinden sonra günde en fazla 3 saat yaptırılabilir.
Tatil günlerinde ise telafi çalışması yaptırılmaz. Bu yapılan telafi çalışması fazla çalışma veya fazla sürelerle çalışma olarak da kabul edilmez.
15-Yıllık izin mutlaka ücretli olarak kullandırılması gereken bir izin midir?
Yıllık izin mutlaka ücretli olarak kullandırılması gereken bir izindir. İşvereniniz, kullanacağınız yıllık izin sürenize ait ücretinizi, siz izne çıkarken peşin olarak vermek ya da avans olarak ödemek zorundadır. Ancak yıllık izin süreniz için size ödenecek ücrete fazla çalışma ücretleri, primler ve sosyal yardımlar dahil edilmeyecektir.
16-Yıllık ücretli iznimi kullanırken bir başka işte çalışabilir miyim?
Yıllık izninizi kullandığınız süre içinde bir başka işte ücret karşılığı çalıştığınızı işvereninizin öğrenmesi halinde, işvereniniz yıllık izin için ödediği ücreti sizden geri talep edebilir.
17-Yıllık iznimi kullandığım süre içinde işverenim sigorta primlerimi ödemeye devam eder mi?
Tüm primleriniz yıllık izin süreniz içinde de ödenmeye devam olunur.
18-Toplu izin uygulaması nedir?
İşvereniniz işyerinizde çalışan işçilerin tümünün ya da bir kısmının, yıllık izinlerini Nisan ayı başı ile Ekim ayı sonu arasındaki bir tarihte toplu olarak kullanmalarına karar verebilir.
Böyle bir uygulamada belirli sayıda işçi, işyerinin korunması, araç gereç ve makinaların bakımı vb. işler ile ilgilenmek üzere toplu izin uygulaması dışında tutulabilir.
İşyerinizde toplu izin uygulamasına karar verilmesi halinde, henüz yıllık izne hak kazanmamış işçiler de bu uygulamaya dahil edilebilirler.
19-İzin Kurulu nedir?
İşyerinizde 100’den fazla işçi çalışması halinde kanunen bir izin kurulunun oluşturulması zorunludur. İzin kurulu 1 işveren veya işveren temsilcisi ile 2 işçi temsilcisi olmak üzere toplam 3 kişiden oluşur.
İzin Kurulu üyesi olacak işçiler ve yedekleri, varsa işyeri sendika temsilcisi tarafından, yoksa işyerinde çalışan işçiler tarafından seçilir. İzin Kuruluna işveren temsilcisi olan üye başkanlık eder. İzin Kurulu üyeleri iki yılda bir yeniden seçilir.
20-İzin Kurulu işçilerin yıllık izinlerini nasıl düzenler?
İşçiler yıllık izinlerini hangi tarihlerde kullanmak istediklerine ilişkin taleplerini izin kuruluna iletirler. İzin kurulu, başkanın çağrısı üzerine toplanır ve bir taraftan bu talepleri diğer taraftan işyerindeki işçi sayısını, işçilerin kıdemlerini ve işlerin aksamaması zorunluluğunu dikkate alarak bir izin çizelgesi düzenler.
Bu çizelgede her bir işçinin hangi tarihler arasında izin kullanacağı belirtilir. İşverence onaylanan yıllık izin çizelgeleri işyerinde ilan edilir. İzin kurulu ayrıca işçilerin yıllık izinlerle ilgili talep ve şikayetlerini işverene iletir ve yıllık izinlerin daha yararlı geçmesi için çalışma yapar. Bu amaçla kamplar, geziler vb. düzenleyebilir.
21-Ara dinlenmesi sürem ne kadar olmalıdır?
Ara dinlenmesi günlük çalışma sürenizin ortalama bir zamanında verilen ve süresi çalıştığınız yerin geleneklerine ve işin gereğine göre ayarlanan dinlenme süresine verilen addır.
Günümüzde işyerlerinde uygulanan ve öğle yemeği molası ya da çay molası vb. isimlerle adlandırılan dinlenme zamanlarının tümü ara dinlenmesi olarak nitelendirilebilir. Ara dinlenmesi, günlük çalışma süreniz;
- Dört saat veya daha kısa ise on beş dakikadan,
- Dört saat ile yedi buçuk saat arasında ise (yedi buçuk saat dahil) yarım saatten,
- Yedi buçuk saatten fazla ise bir saatten, daha az olmamalıdır.
22-Çalışma süremi hesaplarken ara dinlenmelerimi hesaba katmalı mıyım?
Ara dinlenmesi süreleri çalışma süresinden sayılmaz. Örneğin; sabah 08:00’de çalışmaya başlayan, saat 17:00’de çalışmayı bırakan ve gün içinde bir saat yemek molası ve iki kez on beşer dakika çay molası kullanan bir işçinin günlük çalışma süresi 9 saat değil, 7.5 saattir.
23-Ara dinlenmesi süremi tek seferde mi kullanmalıyım?
Genel kural, ara dinlenmelerinin aralıksız olarak kullandırılmasıdır. Ancak, işyerinizin bulunduğu yerdeki iklim, mevsim, gelenekler ve işin niteliği gibi özellikler göz önünde bulundurularak, iş sözleşmenizde belirtilmek kaydıyla, ara dinlenmeniz bölünerek kullandırılabilir.
24-Hafta tatiline hak kazanmak için ne kadar çalışmalıyım?
Hafta tatilinden önce, İş Kanununun 63. maddesine göre belirlenen iş günlerinde tam olarak çalışmanız halinde hafta tatiline hak kazanırsınız. Örneğin; işyerinizde eğer haftanın 6 işgünü toplam 45 saatlik bir çalışma düzeni uygulanıyorsa, hafta tatiline hak kazanabilmeniz için söz konusu 6 günde tam olarak çalışmanız gerekmektedir. Hafta tatili süresi en az 24 saattir ve bu süre kesintisiz olarak kullandırılmalıdır.
25-Hafta içinde raporlu olmam halinde hafta tatili hakkımı kaybeder miyim?
Bir haftalık süre içinde hekim raporuyla işe gelmediğiniz günler çalışılmış gibi sayılır ve o haftanın tamamını raporlu geçirseniz dahi hafta tatiline hak kazanırsınız.
26-İşveren hafta tatili iznimde ücret ödemek zorunda mıdır?
Hafta tatili, ücretli kullandırılması gereken bir izindir. Hafta tatili gününde çalışmasanız dahi, o günün ücretini tam olarak alırsınız.
27-Hafta tatilimde çalışma yapmam halinde ücretim nasıl ödenir?
Hafta tatili günleri yapılan çalışmalar, haftada 45 saatlik çalışma süresinin aşılmasına neden olduğu durumlarda, fazla çalışma gibi ücretlendirilmelidir. Örneğin; bir işçinin hafta tatilinin pazar günü olduğunu ve bu işçinin pazar günü çalıştığını düşündüğümüzde, bu işçi Kanuna göre hafta tatili ücreti olarak çalışmadan o güne ait yevmiyesini alacak, ayrıca tatil yapmayarak çalıştığı için ilave bir yevmiyeye daha hak kazanacak, fakat bu çalışma aynı zamanda haftada 45 saatlik yasal çalışma süresini aşmasına da neden olursa, % 50 zamlı yani bir buçuk yevmiye olarak ödenecek, dolayısıyla söz konusu işçi bir günlük hafta tatili çalışması için toplamda iki buçuk yevmiye alacaktır.
28-Ulusal bayram ve genel tatil günleri hangileridir?
29 Ekim Ulusal Bayramdır. 1 Ocak, 23 Nisan, 1 Mayıs, 19 Mayıs, 15 Temmuz, 30 Ağustos, Ramazan Bayramı ve Kurban Bayramı günleri ise genel tatil olarak kabul edilir.
- 29 Ekim 1.5 gün (28 Ekim saat 13.00’de başlar)
- 1 Ocak, 23 Nisan, 1 Mayıs, 19 Mayıs, 15 Temmuz ve 30 Ağustos 1’er gün,
- Ramazan Bayramı 3.5 gün,
- Kurban Bayramı 4.5 gün’ dür
29-Ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalışmam zorunlu mudur?
Ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalışıp çalışmayacağınıza dair, işverenle imzalayacağınız iş sözleşmesine yazılı bir hüküm konulabilir ya da işyerinizde uygulanmakta olan bir toplu iş sözleşmesi varsa bu hususta toplu iş sözleşmesi ile genel bir düzenleme yapılmış olabilir. Bu durumlarda sözleşmelerdeki hükümlere göre hareket edilir. Ancak, yazılı hüküm olmadığı hallerde işverenin herhangi bir ulusal bayram ve genel tatil gününde çalışmanızı talep edebilmesi için önceden yazılı onayınızı almış olması gereklidir.
30-Ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalışmam halinde ücretim nasıl ödenir?
Herhangi bir ulusal bayram ve genel tatil gününde çalışmamanız halinde işvereniniz o güne ait ücretinizi tam olarak ödeyecektir. Çalışma yapmanız halinde ise, çalıştığınız her gün için ilave bir günlük yevmiye daha vermesi gereklidir.
Çalışmanın orijinaline buradan ulaşabilirsiniz.