Mehmet Özdoğru
Fiili Hizmet Gün Kazanımı Aylık Bağlama Oranı Artırıyor
FİİLİ HİZMET FORMÜLÜ
2008/Ekim sonrası malullük, yaşlılık ve ölüm aylıklarının hesaplanmasında;
Aylık= Ortalama Aylık Kazanç x Aylık Bağlama Oranı
Formülü kullanılmaktadır.
Ortalama aylık kazancın hesaplanmasına esas günlük kazanç; sigortalının 2008/Ekim sonrası güncellenmiş prime esas kazanç toplamının yine 2008/Ekim sonrası toplam prim ödeme gün sayısına bölünmesi (Günlük Kazanç= Güncellenmiş Prime Esas Kazançlar Toplamı /2008/Ekim sonrası Gün Sayısı) suretiyle tespit edilmektedir.
Ortalama günlük kazancın (OGK) hesabına ilişkin formülde yer alan toplam prim ödeme gün sayısına 5510/40 ıncı maddesi kapsamında verilen fiili hizmet süresi zamları dahil edilmeyecektir.
Fiili hizmet süresi zamları toplam prim ödeme gün sayılarına ilave edildiğinden, sigortalıların
Ø 2000 yılı öncesi,
Ø 2000-2008/Eylül
Ø 2008/Ekim sonrası hizmetleri için hesaplanan aylık bağlama oranlarını etkilemektedir.
Kısmi aylıkların hesaplanmasında;
Ø 2000 yılı öncesi ,
Ø 2000-2008/Eylül dönemi toplam prim ödeme gün sayılarına,
Ø 2008/Ekim sonrası kısmi aylığın hesaplanmasında ise hem 2008/Ekim sonrası gün sayısına hem de toplam prim ödeme gün sayısına ilave edilecektir.
Örnek:
Sigortalının 1/1/1985-31/12/2012 süresinde 9200 prim ödeme gün sayısı bulunmakta olup,
Ø 2000 öncesi gün sayısı 4850,
Ø 2000-2008/Eylül arası gün sayısı 3150,
Ø 2008/Ekim sonrası gün sayısı ise 1200 gündür.
1200 günün tamamı fiili hizmet süresine tabi olup, bu döneme ilişkin FHSZ 1200 x 90 /360 = 300 gündür.
Sigortalının 2008/Ekim sonrası güncellenmiş kazançlar toplamı 95.000 TL’dir.
Buna göre;
Sigortalının toplam prim ödeme gün sayısı: 9200 + 300 (FHSZ) = 9500
2000 öncesi gösterge rakamı: 15175
2000 öncesi aylık bağlama oranı: % 50 + 18 = % 68
2000 öncesi döneme ilişkin kısmi aylık: Eski Tam Aylık x 4850/9500
2000-2008/Eylül dönemi aylık bağlama oranı: % 66,5
2000-2008/Eylül dönemi kısmi aylık: Yeni Tam Aylık x 3150/9500
2008/Ekim Sonrası Günlük Kazanç: 95.000 / 1200 =79,17
Aylık Kazanç: 79,17 x 30 = 2.375,10
Aylık Bağlama Oranı: 9200 + 300 = 9500/360 = 26,38 x % 2 = % 52,78
Aylık: 2375,10 x % 52,78 = 1253,58
2008/Ekim Sonrası Kısmi Aylık =1.253,58 x 1500 (1200+300)/9500 = 197,93 TL şeklinde hesaplanacaktır. VEDAT İLKİ This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it. 05415161962 whatsapp/tel
SGK, ‘Hileli Boşanma’da Aylığı Keser, Ödediklerini Geri İster
Bazı çiftler, kadına anne veya babasından maaş bağlanabilmesi için boşanıp, birlikte yaşamaya devam ediyor. SGK bunu tespit ederse ‘hileli boşanma’ diyerek, bağlanan aylığı kesiyor ve haksız ödenenleri de geri istiyor.
4 SORU 4 CEVAP
1- SORU: Annemle babam anlaşmalı boşandılar. Bu sebepten anneme anneannemin maaşı kaldı, babam ayrı şehirde yaşıyor. Bu hafta sonu yakın bir akrabamızın düğünü var bu düğünde ayrılmış olmalarına rağmen aynı masada oturmaları ve olur da fotoğraflanması sonucu annem maaş hakkını kaybeder mi? (Sezer B)
‘BİRLİKTE YAŞAMA’ KRİTERİ
CEVAP: Çiftlerin anlaşmalı boşanmalarıyla kadına babası veya annesinden aylık bağlanması amacıyla hileli boşanmaları ayrı şeylerdir. Pek çok çift kadına anne veya babasından maaş bağlanabilmesi için hukuken boşanıyor ancak birlikte yaşamaya devam ediyor. SGK da bu durumu tespit ederse hileli boşanma olduğuna kanaat getirerek bağlanan aylığı kesiyor ve haksız ödenen aylıkları da geri istiyor. Ancak bunun için Yargıtay’ın belirlediği bazı kriterler var. Yargıtay bu şekilde aylıkların kesilebilmesi için ‘eylemli birlikte yaşama’ olgusunun söz konusu olması gerektiğini söylüyor. Annenizin eski eşiyle fiilen birlikte yaşaması ve hileli boşanma durumu söz konusu olmadığı için endişe etmenize gerek yok.
İKİSİNDEN DE AYLIK ALABİLİR
2- SORU: Dedem Bağ-Kur emeklisiyken 1997’de vefat etti. Babam SGK emeklisiydi, 2018’de vefat etti. Annem, babamın emekli maaşını alabiliyor. Babasından yani dedemden kalan Bağ-Kur emekliliğini de alabilir mi? (Aslı K)
CEVAP: Bu şartlarda anneniz hem babasından, hem de kocasından dolayı aylık alabilir. SGK’dan aldığınız cevap yazısında aylık alınamaması için başka bir koşul belirtilmiş olabilir. Bunun için SGK’dan detaylı bilgi almanızda fayda var.
Hukuken anneniz babasından da, kocasından da hak sahibi konumundadır.
BİR YIL İÇİNDE İSTİFA EDEN TAZMİNAT ALIR
3- SORU: Eşim iki yıldır özel bir şirkette çalışıyor. Geçtiğimiz mayıs ayında evlendik. Ocak ayında eşimin maaşı zamlanacak. Bu zam sonrası daha yüksek kıdem tazminatı alması söz konusu olacak. Ocakta maaşı zamlandıktan sonra evlilik nedeniyle kıdem tazminatını alarak istifa edebilir mi? (Eyüp S)
CEVAP: Kadın çalışanlar resmi nikah tarihinden itibaren bir yıl içinde istifa ederek kıdem tazminatlarını alabilir. Mayıs 2019’a kadar eşinizin bu hakkı kullanması mümkün. Ancak yine de işverenine bu konuda bilgi vermesi ve örneğin şubat ayında bu hakkını kullanacağını belirtmesi yerinde olur.
YAŞ ŞARTI ARANMIYOR
4- SORU: 2002’de sigortalı oldum. 5.400 prim günüm var. Yüzde 43 engelli raporu ve vergi indirimim var. Ne zaman emekli olabilirim? (Ramazan Ö)
2021'DE EMEKLİLİK
CEVAP: Emeklilik için 4.240 prim günü ve 19 yıl sigortalılık süresi şartlarına tabisiniz. Sizin için emeklilikte yaş şartı söz konusu değil. Prim şartını da sağlamış durumdasınız. Dolayısıyla sigortalılık süresi şartını sağlayacağınız Ekim 2021 tarihinde emekli olabilirsiniz. Okan Güray Bülbül
BAĞ-KUR’luların, İlk Aya İlişkin Emekli Aylıkları, 5 Gün İçinde Hesaplarına Yatırılacak
Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK), emekli olacak BAĞ-KUR’luları sevindiren önemli bir uygulama başlattı. BAĞ-KUR’luların, ilk aya ilişkin emekli aylıkları, 5 gün içinde hesaplarına yatırılacak. BAĞ-KUR’luların ardından aynı uygulama SSK’lılar için de başlatılacak. SSK’lılarla ilgili altyapının yıl sonuna kadar tamamlanması planlanıyor. Habertürk’ten Ahmet Kıvanç, her ay emeklilik başvurusunda bulunan binlerce kişiyi ilgilendiren uygulamanın ayrıntılarını yazdı.
Sosyal Güvenlik Kurumu, sayıları 12 milyona ulaşan emeklilere 2018 yılı için her ay 20 milyar lira dolayında aylık ödüyor. Bankalarda yığılmaları önlemek amacıyla ödemeler ay içine yayılıyor. Emekli Sandığı aylıkları ayın 1’i ile 5’i arasında, SSK’lıların aylıkları 17’si ile 26’sı arasında, BAĞ-KUR’luların aylıkları da her ayın 25’i ile 28’i arasında ödeniyor.
MEVCUT UYGULAMADA İLK AYLIK ÖDEMESİ
BAĞ-KUR ve SSK’lılara emekli aylığı, dilekçeyi verdikleri tarihi izleyen ay başından başlamak üzere bağlanıyor. Örneğin, 13 Kasım 2018’de emeklilik dilekçesi verenlerin aylığı 1 Aralık’tan geçerli olmak üzere bağlanıyor. Ancak, ödemeler daha sonra gerçekleştiriliyor.
Örneğin, eski uygulama devam etseydi 13 Kasım’da dilekçe veren BAĞ-Kur’lulara ilk emekli aylığı ödemesi 25-28 Aralık tarihleri arasında yapılabilecekti. Tahsis numarasının son rakamına göre ödemesi 28 Aralık’ta yapılan BAĞ-KUR’luya 1-28 Aralık tarihlerine ilişkin emekli aylığı ile 29 Aralık – 28 Ocak tarihlerine ait aylığı ödenebilecekti.
Evrakların eksik olması nedeniyle aylık bağlama işleminin aralık ayına sarkması durumunda aynı BAĞ-KUR’luya ilk ödeme 28 Ocak’ta yapılabilecekti. Emekli aylığı yine 1 Kasım’dan geçerli olarak bağlanacaktı ama emekli olacak kişi ilk aylığına neredeyse üç ay sonra kavuşacaktı. SSK’lılarda halen ilk emekli aylığı ödemeleri bu şekilde gerçekleşiyor.
5 GÜN İÇİNDE HESABINA YATACAK
Emekli Sandığı mensuplarının emeklilik işlemleri tamamlandıktan sonra SSK ve BAĞ-KUR’lularda olduğu gibi beklenmiyor. İşlemler gerçekleştirildikten hemen sonra emeklinin aylığı banka hesabına yatırılıyor.
BAĞ-KUR’lulara da bu aydan itibaren aynı uygulama başlayacak. Örneğin 13 Kasım’da emeklilik dilekçesi veren BAĞ-KUR’lu, işlemleri tamamlanmışsa ilk aylığını almak için 28 Aralık tarihini beklemeyecek. 1-28 Aralık tarihine ilişkin aylığı, aralık ayının ilk 5 gününde banka hesabına yatırılacak. 28 Aralık’ta da ocak ayı emekli aylığını alacak.
SSK’LILARDA UYGULAMA YENİ YILDA BAŞLAYACAK
SGK yetkilileri, bu uygulamayı SSK’lı emeklilere de yaygınlaştıracaklarını müjdeledi. Emeklilerin 3’te 2’sinin SSK’lılardan oluştuğuna dikkat çeken yetkililer, SSK’lılarla ilgili altyapı hazırlıklarının yıl sonuna kadar tamamlanmasının planlandığını, altyapı hazır olduğunda SSK’lıların da ilk aylıklarını 5 gün içinde almaya başlayacaklarını ifade etti.
AYLIK BAĞLAMA SÜRELERİ 1 HAFTAYA DÜŞTÜ
SGK yetkilileri, sigortalılara ait tüm bilgilerin bilgisayar ortamına aktarılmasıyla emeklilik işlemlerinin de kısaldığını belirtti. Yetkililer, eğer belgelerde eksiklik yoksa veya kurumlar arasında yazışma yapılması gerekmezse dilekçe verildikten sonra bir hafta içinde emeklilik işlemlerinin tamamlanmaya başladığını kaydetti. Yetkililer, sigorta girişi eski olan ve farklı kentlerde çalışması bulunan kişilerin verilerinin bazen tam görünmediğini, eksiklerin tamamlanması için yazışma yapılması zorunluluğu nedeniyle gecikmelerin olduğunu, bunlar dahil edildiğinde bile ortalama emekli aylığı bağlama süresinin 13 gün olduğunu belirtti.
SGK 2019’DA 305 MİLYAR TL EMEKLİ AYLIĞI ÖDEYECEK
SGK’nın yıllara göre emekli aylığı ödemeleri şöyle:
(Milyon TL)
2017 209.546
2018 Bütçe 235.067
2018 Yılsonu tahmini 245.237
2019 Bütçe 305.550
YILDA ORTALAMA 374 BİN KİŞİ EMEKLİ OLUYOR
Yıllara göre emekli sayıları
2014 10.227.047
2015 10.808.165
2016 11.052.334
2017 11.418.722
2018 11.723.052
https://www.haberturk.com/bag-kur-lulara-emekli-ayligi-mujdesi-2217934-ekonomi
Asgari İşçilikten Doğan Fark Prim Gider Yazılabilir mi?
Asgari işçilik uygulaması ülkemizde sosyal güvenlik alanında önemli bir yere sahip. Hem kayıtdışı istihdamın azaltılması hem de prim geliri elde edilmesi açısından uygulanması önem arzediyor. Asgari işçilik neticesinde ortaya çıkan fark prim tutarı ile idari para cezaları ise işverenleri bazen zor durumda bırakabiliyor. Bu noktada sık sık bir soru ile karşılaşıyoruz: Acaba asgari işçilikten doğan fark işçilik primi gider olarak yazılabilir mi? Bugünkü yazımızda bu sorunun cevabına yer vereceğiz.
Primler Gider Yazılabilir
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesine göre, kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı, safi kurum kazancının tespitinde, Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hüküm altına alınmış olup, bu hüküm uyarınca tespit edilecek kurum kazancından Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci maddesi ile Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinde yer alan giderler indirilebilecektir.
Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (2) numaralı bendine göre ise işçilerin sigorta primlerinin (bu primlerin ödenmiş olması şartıyla), safi kazancın tespitinde gider olarak indirilebileceği hükmü yer almaktadır.
Öte yandan, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 88 inci maddesinin onbirinci fıkrasında da Kuruma fiilen ödenmeyen prim tutarlarının, gelir vergisi ve kurumlar vergisi uygulamasında gider yazılamayacağı belirtilmiştir.
Bu hükümlere göre primin gider olarak dikkate alınabilmesi için bu primlerin Sosyal Sigortalar Kurumuna fiilen ödenmiş olması gerekmektedir. Bu nedenle sigorta primleri, dönemine ve ait olduğu yıla bakılmaksızın fiilen ödendiği tarihte gider yazılacaktır.
Fark İşçilikten Doğan Primde Durum
Fark işçilikten doğan primin gider yazılıp yazılamayacağı hususunda Gelir İdaresi Başkanlığı’nın 05/08/2013 tarih ve 18008620-2011-721-8-79 sayılı Özelgesi bulunmaktadır. Bu özelgeye göre, işverenin asgari işçilik uygulaması sonucunda eksik işçilik bildiriminde bulunması dolayısıyla Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından eksik işçilik tutarı üzerinden hesaplanan ve kesinleşen prim ödemeleri, işverenin işçisine yaptırdığı hizmetin karşılığı olarak fiilen ödediği ücret dolayısıyla yapılan bir prim ödemesi olmayıp 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda yer alan bir düzenlemeden kaynaklanmaktadır.
Bu hüküm ve açıklamalara göre, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından re'sen tahakkuk ettirilen sigorta primleri, fiilen Kuruma ödendiği tarihte gider olarak dikkate alınabilecektir. Dolayısıyla asgari işçilikten kaynaklanan fark prim ödemeleri de ödendiği tarih dikkate alınarak gider olarak yazılabilir.
Ceza ve Faizler İndirilebilir mi?
Bunun yanında belirtmek gerekir ki bu şekilde hesaplanan sigorta primleri nedeniyle kuruma ödenen para cezaları ile gecikme zamları ve faizlerin kurum kazancından indirilmesi mümkün değildir.
Nitekim Kurumlar Vergisi Kanununun "Kabul edilmeyen indirimler" başlıklı 11 inci maddesinde; her türlü para cezaları vergi cezaları, 6183 Sayılı Kanun hükümlerine göre ödenen cezalar, gecikme zamları ve faizler ile Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre ödenen gecikme faizlerinin kurum kazancının tespitinde gider olarak yazılamayacağı belirtilmiştir. Dr. Mehmet BULUT
Bedelin Döviz Cinsinden Veya Doğrudan Ya Da Dolaylı Olarak Dövize Endeksli Olarak Belirlenmesinin Yasak Olduğu Sözleşmelere Dair Cetvel
SGK Genelgesi 2018/39 – 6183 Tecil Taksitlendirme
T.C.
SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANLIĞI
Sigorta Primleri Genel Müdürlüğü
Sayı : 70660756-206.16.99-E. 15466498
Tarih: 15/11/2018
Konu : 6183 sayılı Kanunun 48/A maddesine ilişkin tecil ve taksitlendirme işlemleri
GENELGE
2018/39
Bilindiği üzere 18/5/2017 tarihli ve 7020 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda ve Bir Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 7 nci maddesiyle 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna 48/A maddesi eklenmiş olup buna göre tecil ve taksitlendirme işlemleri Kanunun 48 ve 48/A maddeleri kapsamında farklı usullere göre yürütüleceğinden 2011/53 sayılı Genelgenin Birinci Kısım, İkinci Bölümünün “2. Tecil ve taksitlendirme işlemleri” başlığı “2. 48 inci madde kapsamında tecil ve taksitlendirme işlemleri” şeklinde değiştirilmiş ve Birinci Kısım, İkinci Bölümüne “3. 48/A maddesi kapsamında tecil ve taksitlendirme işlemleri” başlığı altında ayrıntıları aşağıda belirtilen yeni bir madde eklenmiştir.
- 48/A maddesi kapsamında tecil ve taksitlendirme işlemleri
6183 sayılı Kanunun “Vergiye uyumlu mükelleflerin borçlarının tecili” başlıklı 48/A maddesinde; “ Devlete ait olup Maliye Bakanlığına bağlı tahsil dairelerince takip edilen ve 213 sayılı Kanun kapsamına giren vergi, resim, harç ve cezalar ile bu alacaklara bağlı gecikme faizi ve gecikme zammının vadesinde ödenmesi veya haczin tatbiki veyahut haczolunmuş malların paraya çevrilmesi amme borçlusunu çok zor duruma düşürecekse, borçlu tarafından yazı ile istenmiş olmak ve aşağıdaki şartları taşımak koşuluyla vadesi bir yılı geçmemiş alacaklar, Maliye Bakanınca 36 ayı geçmemek üzere faiz ve teminat alınarak tecil olunabilir.
Madde hükmünden yararlanacak borçlunun;
- Başvuru tarihi itibarıyla en az 3 yıl süreyle; ticari, zirai veya mesleki faaliyetleri nedeniyle yıllık gelir veya kurumlar vergisi mükellefi olması,
- Başvuru tarihinden geriye doğru 3 yıla ait vergi beyannamelerini kanuni sürelerinde vermiş olması (Kanuni süresinde verilen bir beyannameye ilişkin olarak kanuni süresinden sonra düzeltme amacıyla veya pişmanlıkla verilen beyannameler bu şartın ihlali sayılmaz.),
- Bu madde kapsamına giren ve başvuru tarihi itibarıyla vadesi 1 yılı geçmemiş borcunun borç ödemede hüsnüniyet sahibi olmasına rağmen ödenememiş olması,
şarttır. Şu kadar ki, bu madde ile 48 inci maddeye göre tecil edilen veya özel kanunlara göre ödeme planına bağlanan borcun bulunması madde hükmünden yararlanılmasına engel teşkil etmez.
Bu madde kapsamında tecil edilen alacaklara, 48 inci maddeye göre belirlenen oranda faiz tatbik edilir.
Amme borçlusunun alacaklı tahsil daireleri itibarıyla tecil edilen borçlarının toplamı beşyüz bin Türk lirasını (bu tutar dâhil) aşmadığı takdirde teminat şartı aranmaz. Bu tutarın üzerindeki amme alacaklarının tecilinde, gösterilmesi zorunlu teminat tutarı beşyüz bin Türk lirasını aşan kısmın %25 ’idir.
Cumhurbaşkanı;
- Teminatsız tecil tutarını; yarısına kadar indirmeye, yeniden kanuni tutarına getirmeye, zorunlu teminat oranını %50’ye kadar artırmaya, sıfıra kadar indirmeye, yeniden kanuni orana getirmeye,
- Borçlunun çok zor durum hâlinin tespitinde kullanılmak üzere varlıklar, yükümlülükler ve nakit akımlarını esas alan mali göstergeler ile mali durumu tespite yarayan diğer ölçütlere dayalı kriterleri belirlemeye, belirlenen kriterler çerçevesinde çok zor durum hâlini derecelendirmeye ve bu dereceleri dikkate alarak;
- a) Tecil süresini 60 aya kadar uzatmaya,
- b) Farklı faiz oranları belirlemeye,
- Tecil edilecek gecikme zammını, Türkiye İstatistik Kurumunun her ay için belirlediği Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksinin (Yİ-ÜFE) aylık değişim oranları esas alınarak hesaplatmaya,
- Madde hükmünü, alacaklı diğer amme idarelerini, alacak türlerini ve uyumlu borçlu kapsamına girebilecek borçlu kriterlerini belirleyerek uygulatmaya (Devlete ait olup Maliye Bakanlığına bağlı olanlar dışındaki tahsil dairelerince takip edilen alacaklar dâhil),
yetkilidir. Bu fıkranın (4) numaralı bendindeki yetkinin kullanılması hâlinde bu madde ile Maliye Bakanına tanınan yetkiler 48 inci maddede tanımlanan alacaklı amme idarelerinin tecile yetkili makamları tarafından kullanılır.
Maliye Bakanı;
- Tecil edilecek amme alacağını tür ve tutar olarak belirlemeye,
- Tecilde taksit zamanlarını, ödemelerin başlayacağı ayı, tecil talep tarihini takip eden aydan başlamak üzere 12 ayı geçmeyecek şekilde belirlemeye, ödeme dönemlerini, azami altı ayda bir yapılacak şekilde düzenlemeye,
- Tecilde diğer şartları belirlemeye,
yetkilidir.
Maliye Bakanı, tecil yetkisini, sınırlarını açıkça belirtmek ve yazılı olmak şartıyla oluşturulacak tecil komisyonlarına devredebilir. Komisyonların teşkili ile çalışma usul ve esasları Maliye Bakanınca belirlenir.
Tecil şartlarına riayet edilmemesi nedeniyle muaccel olan amme alacağının tecili, talep edilmesi hâlinde en fazla iki defa geçerli sayılabilir.
Haciz yapılmışsa mahcuz mal, değeri tutarınca teminat yerine geçer. Tecil edilen amme alacakları ile ilgili olarak daha önce tatbik edilen ve borcun tamamını karşılayacak değerde olan hacizler, yapılan ödemeler nispetinde kaldırılır ve buna isabet eden teminat iade edilir. Ancak, mahcuz malların değeri tecil edilen borç tutarından az, zorunlu teminat tutarından fazla olması hâlinde, tatbik edilen hacizler, tecil şartlarına uygun olarak yapılan ödemeler neticesinde kalan tecilli borç tutarı mahcuz mal değerinin altına inmediği müddetçe kaldırılmaz. Tecilli borca karşılık alınan teminat ise, tecil şartlarına uygun olarak yapılan ödemeler neticesinde kalan tecilli borç tutarının zorunlu teminat tutarının altına inmesi durumunda, yapılan ödemeler nispetinde kaldırılır.
Tecil edilen amme alacağının ikimilyon Türk lirasını (bu tutar dâhil) aşmaması, mahcuz malın 10 uncu maddenin birinci fıkrasının (5) numaralı bendinde sayılan mal olması ve bu Kanuna göre belirlenmiş değerinin%50’sinden aşağı olmamak üzere satış bedelinin %50’sinin tahsil dairesine ödenmesi şartıyla mahcuz malın satışına izin verilir. Bu takdirde, kalan tecilli borç tutarı için zorunlu teminat tutarını karşılayacak mahcuz mal ve/veya teminat bulunması şartıyla satılan mal üzerindeki haciz kaldırılır. Bu hüküm ikimilyon Türk lirasını aşan tecilli borçlarda, değeri ikimilyon Türk lirasına kadar olan mahcuz mallar için uygulanır.
Tecil şartlarına riayet edilmemesi hâlinde tecil talep tarihinden itibaren 5 yıl geçmedikçe bu madde hükümlerinden, sekizinci fıkra hükümleri saklı kalmak kaydıyla, yararlanılamaz.
Bu madde kapsamında tecil edilen amme alacakları hakkında 48 inci maddenin yedinci fıkrası hükümleri uygulanır ve tecil edilen gecikme zammının (Yİ-ÜFE) aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanmış olması hâlinde gecikme zammı hesabı 51 inci maddeye göre düzeltilir.
Muhtelif kanunlarda vergi borcu bulunmadığına ilişkin şartları içeren hükümler çerçevesinde 48 inci maddeye yapılan atıflar bu maddeye de yapılmış sayılır.
5510 sayılı Kanunun 88 inci maddesinin onaltıncı fıkrasında “Cumhurbaşkanı, Kurumun 6183 sayılı Kanuna göre takip edilen alacakları için anılan Kanunun 48/A maddesini; en az üç yıl süreyle prim yükümlüsü olup son üç yıl içerisinde verilmesi gereken bildirgeleri kanuni sürelerinde vermiş olanlardan başvuru tarihi itibarıyla vadesi bir yılı geçmemiş borcunu borç ödemede hüsnüniyet sahibi olmasına rağmen ödeyememiş olanlar hakkında uygulatmaya ve uyumlu prim borçlularını belirlemeye yetkilidir.”
Hükümleri yer almaktadır.
Söz konusu Kanun hükümlerine dayanılarak 31/03/2018 tarihli ve 30377 sayılı Resmî Gazetede 2018/11500 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ve 31/05/2018 tarihli ve 30437 sayılı Resmi Gazetede ise “Sosyal Güvenlik Kurumu Alacaklarının 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 48/A Maddesine Göre Tecil ve Taksitlendirilmesine İlişkin Yönetmelik” yayımlanmıştır.
Buna göre, Kanunun 48/A maddesine ilişkin usul ve esaslar belirlenmiş olup ünitelerimizce yürütülecek işlemler aşağıda açıklanmıştır.
3.1. Uyumlu prim borçlularının belirlenmesi
Ticari, zirai veya mesleki faaliyeti nedeniyle yıllık gelir veya kurumlar vergisi mükellefi olanlardan başvuru tarihi itibarıyla en az 3 yıldır prim ödeme yükümlüsü olup başvuru tarihinden geriye doğru son 3 yıl içinde verilmesi gereken aylık prim ve hizmet belgelerini ve muhtasar ve prim hizmet beyannamelerini süresinde vermiş (Kanuni süresinde verilen belgelere/beyannamelere ilişkin olarak kanuni süresinden sonra düzeltme amacıyla verilen belgeler/beyannameler bu şartın ihlali sayılmaz.) ancak borç ödemede hüsnüniyet sahibi olmalarına rağmen başvuru tarihi itibarıyla vadesi bir yılı geçmemiş borçlarını ödeyememiş olan borçlular, uyumlu prim borçlusu olarak kabul edilecektir.
Buna göre, uyumlu prim borçlusu sayılması için;
a) Ticari, zirai veya mesleki faaliyeti nedeniyle yıllık gelir veya kurumlar vergisi mükellefi
olması,
b) Ünitede en az 3 yıl önce tescil edilmiş bir işyerinin bulunması,
c) Ünitedeki işyerlerinin tamamında son 3 yıl içinde verilmesi gereken aylık prim ve hizmet belgelerinin ve muhtasar ve prim hizmet beyannamelerinin süresinde verilmiş olması,
ç) Borcun talep tarihinden geriye doğru son 1 yıllık döneme ait olması,
d) Mali açıdan çok zor durumun bulunması,
e) Sigortalı çalıştırma yönünden faal işveren olması ya da borcun 4/b sigortalılıktan kaynaklanması halinde sigortalılığın devam ediyor olması,
Gerekmektedir.
3.1.1. Vergi mükellefiyeti yönünden uyumlu prim borçlusu olunması
6183 sayılı Kanunun 48/A maddesi kapsamında tecil ve taksitlendirmeye başvurabilecek borçluların öncelikle ticari, zirai veya mesleki faaliyeti nedeniyle yıllık gelir veya kurumlar vergisi mükellefiyetinin bulunması gerekir. Borçluların, ilgili vergi dairesinden alacakları vergi mükellefiyet türü ve gelir unsurunu gösterir belgeyi, başvuru formu (Ek-1A) ile birlikte ünitelerimize ibraz etmeleri gerekir. Borçlunun ticari, zirai veya mesleki faaliyetleri nedeniyle yıllık gelir veya kurumlar vergisi mükellefiyetinin bulunmaması halinde uyumlu prim borçlusu olmadığından borçlarının 6183 sayılı Kanunun 48/A maddesi kapsamında tecil ve taksitlendirilmesi mümkün bulunmamaktadır.
3.1.2. Borçlunun başvuru tarihinden geriye doğru en az 3 yıllık prim ödeme yükümlülüğünün bulunması
Borçlunun ticari, zirai veya mesleki faaliyeti nedeniyle yıllık gelir veya kurumlar vergisi mükellefiyetinin yanı sıra tecil ve taksitlendirmeye başvuru yaptığı tarih itibarıyla taksitlendirme işlemini yapacak ünitede (icra takip yönünden bu ünitede işlem gören diğer sosyal güvenlik merkezleri dâhil) en az 3 yıldır prim ödeme yükümlüğünün bulunması gerekir.
Örnek-1: Borçlu (B), 05/01/2015 tarihinde Kırıkkale Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünde tescil ettirdiği işyerinden olan borçlarını 6183 sayılı Kanunun 48/A maddesine istinaden tecil ve taksitlendirmek için 10/01/2019 tarihinde üniteye başvurmuştur. 10/01/2016 tarihinden (tecil talep tarihinden geriye doğru 3 üncü yılın başladığı tarihtir) itibaren 3 yıldır prim ödeme yükümlüsü olduğu kabul edilecektir.
Borçlunun, tecil ve taksitlendirme başvurusu yapılan ünitede (icra takip yönünden bu ünitede işlem gören diğer sosyal güvenlik merkezleri dâhil) birden fazla işyerinin bulunması halinde bu işyerlerinden borcu bulunup bulunmadığına bakılmaksızın herhangi bir işyerinin kanun kapsamına alınış (KKA) tarihi tecil ve taksitlendirme başvuru tarihinden 3 yıl önce ise bu borçlunun 3 yıl önce açılmış işyerinin bulunduğu kabul edilecektir.
Örnek-2: Borçlu (B) ’nin, 11/07/2016 tarihinde Sincan Sosyal Güvenlik Merkezinde (SGM) tescil edilen bir işyeri, 24/03/2015 tarihinde Keçiören SGM’de tescil edilen bir işyeri, 23/02/2018 tarihinde Kahramankazan SGM’de tescil edilen bir işyeri bulunmaktadır. Borçlu, Kahramankazan SGM’de tescil ettirmiş olduğu işyerinin borçlarını 6183 sayılı Kanunun 48/A maddesine istinaden tecil ve taksitlendirmek için 02/01/2019 tarihinde Rüzgarlı SGM’ye başvuruda bulunmuştur. Sincan, Keçiören ve Kahramankazan SGM’lerinde icra takip haciz ve satış servisi bulunmadığından ve bu üç SGM için Rüzgârlı SGM’de icra işlemleri yürütüldüğünden Rüzgârlı SGM’nin kapsam alanı içerisinde bulunan SGM’lerde tescil edilen en az bir işyerinden dolayı 3 yıllık prim ödeme yükümlülüğü şartının yerine getirilmesi yeterli olacaktır. Bu takdirde Kahramankazan SGM’de tescil edilen işyerinden dolayı 3 yıllık prim ödeme yükümlülüğü şartı yerine getirilmese de Keçiören SGM’de tescil edilen işyerinden dolayı 3 yıllık prim ödeme yükümlülüğü şartı yerine getirildiğinden ve bu iki SGM icra işlemleri yönünden Rüzgârlı SGM’de işlem gördüğünden dolayı 3 yıllık prim ödeme yükümlülüğü şartının yerine getirildiği kabul edilecektir.
Ancak aynı il müdürlüğüne bağlı icra takip işlemlerinin birden fazla SGM’de yürütülmesi halinde, 3 yıllık prim ödeme yükümlülüğü yönünden sadece tecil ve taksitlendirme talep ettiği ünitedeki (icra takip yönünden bu ünitede işlem gören diğer sosyal güvenlik merkezleri dâhil) işyerleri dikkate alınacaktır.
Örnek-3: Borçlu (A)’nın, 11/07/2016 tarihinde Fethiye SGM’de tescil edilen bir işyeri, 24/03/2015 tarihinde Bodrum SGM’de tescil edilen bir işyeri, 23/02/2018 tarihinde Marmaris SGM’de tescil edilen bir işyeri bulunmaktadır. Borçlu, Marmaris SGM’de tescil ettirmiş olduğu işyerinin borçlarını 6183 sayılı Kanunun 48/A maddesine istinaden tecil ve taksitlendirmek için 02/01/2019 tarihinde Marmaris SGM’ye başvuruda bulunmuştur. Fethiye, Bodrum ve Marmaris SGM’lerinin her birinde icra takip haciz ve satış servisi bulunduğundan dolayı her bir SGM’de tescil edilen işyerleri ayrı ayrı değerlendirileceğinden Bodrum ve Fethiye SGM’de tescil edilen işyerleri bakımından sorgulama yapılmayacaktır. Bu takdirde Marmaris SGM’de tescil edilen işyerinden dolayı 3 yıllık prim ödeme yükümlülüğü şartı yerine getirilmediğinden başvurusu reddedilecektir.
Örnek-4: Borçlu (C) ’nin, 16/03/2015 tarihinde İnegöl SGM’de tescil edilen bir işyeri, 23/02/2018 tarihinde Osmangazi SGM’de tescil edilen bir işyeri olmak üzere iki işyeri bulunmaktadır. Borçlu, Osmangazi SGM’de tescil ettirmiş olduğu işyerinin borçlarını 6183 sayılı Kanunun 48/A maddesine istinaden tecil ve taksitlendirmek için 02/01/2019 tarihinde Osmangazi SGM’ye başvuruda bulunmuştur. İnegöl SGM’de icra takip haciz ve satış servisi bulunmadığından ve Bursa ilinde icra işlemleri Osmangazi SGM bünyesinde yürütüldüğünden, il müdürlüğünde tescilli en az bir işyerinden dolayı 3 yıllık prim ödeme yükümlülüğü şartının yerine getirilmesi yeterli olacaktır. Bu takdirde Osmangazi SGM’de tescil edilen işyeri için 3 yıllık prim ödeme yükümlülüğü şartı yerine getirilmese de İnegöl SGM’de tescil edilen işyeri için 3 yıllık prim ödeme yükümlülüğü şartı yerine getirildiğinden dolayı işverence 3 yıllık prim ödeme yükümlülüğü şartının yerine getirildiği kabul edilecektir.
Ancak, aynı ilde bulunmakla beraber icra servisinin takip ile görevli olmadığı bir sosyal güvenlik merkezinde bulunan işyeri 3 yıllık prim ödeme yükümlülüğü şartı araştırmasında dikkate alınmayacaktır.
Örnek-5: Borçlu (D)’nin, 11/07/2016 tarihinde Manavgat Sosyal Güvenlik Merkezinde (SGM) tescilli bir işyeri, 24/03/2015 tarihinde Alanya SGM’de tescilli bir işyeri, 23/02/2018 tarihinde Kemer SGM’de tescilli bir işyeri bulunmaktadır. Borçlu, Kemer SGM’de tescil ettirmiş olduğu işyerinin borçlarını 6183 sayılı Kanunun 48/A maddesine istinaden tecil ve taksitlendirmek için 02/01/2019 tarihinde Muratpaşa SGM’ye başvuruda bulunmuştur. (Kemer SGM’de icra takip haciz ve satış servisi bulunmadığından Kemer SGM’de tescilli işyerlerinden kaynaklanan icra işlemleri Muratpaşa SGM’de yürütülmektedir.) Alanya ve Manavgat SGM’lerinde icra takip, haciz ve satış işlemleri ayrı yürütüldüğünden bu SGM’lerde takip edilen işyerleri araştırılmayacaktır. Dolayısıyla 3 yıllık prim ödeme yükümlülüğü şartı Alanya ve Manavgat SGM’de tescil edilen işyerleri için yerine getirilse de Muratpaşa SGM’de takip edilen işyeri için yerine getirilmediğinden başvurusu kabul edilmeyecektir.
Diğer taraftan 3 yıllık prim ödeme yükümlülüğü şartının sağlanıp sağlanmadığı hususu bağlı bulunulan il müdürlüğü ile sınırlı tutulacak olup başka bir ildeki işyerleri söz konusu şartın sağlanıp sağlanmadığı hususundaki araştırmaya dâhil edilmeyecektir.
Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 34 üncü maddesi kapsamında, özel nitelikteki inşaat işyerleri ile ihale konusu işyerleri hariç olmak üzere kapanma, terk veya tasfiye olmadığı hâlde işyerinde en fazla iki yıl süre ile sigortalı çalıştırılmadığı, işverenler tarafından bildirilen veya Kurumca tespit edilen işyerlerinin bulunması 3 yıllık prim ödeme yükümlülüğü şartının ihlali sayılmaz. Yönetmelik hükmü gereğince iki yılın aşılması halinde işyeri kanun kapsamından çıkacağı için bu kapsamda sigortalı çalıştırılmayan sürenin iki yıldan fazla olmaması gerekmektedir.
Örnek-6: Borçlu (E), 01/09/2016 tarihinde Kuruma tescil ettirdiği işyerinde
01/12/2018-01/04/2019 tarihleri arasında sigortalı çalıştırmamıştır. 6183 sayılı Kanunun 48/A maddesine istinaden borçlarını tecil ve taksitlendirmek için 25/09/2019 tarihinde Kuruma başvurduğunda 25/09/2016 tarihinden (tecil talep tarihinden geriye doğru 3 üncü yılın başladığı tarihtir) itibaren 3 yıldır prim ödeme yükümlüsü olarak kabul edilecek, sigortalı çalıştırmadığı 4 aylık süre yok sayılmayacaktır. Bu takdirde, diğer şartları da taşıması şartıyla başvurusu kabul edilecektir.
3.1.3. Ünitedeki işyerlerinin tamamında son 3 yıl içinde verilmesi gereken aylık prim ve hizmet belgelerinin ve muhtasar ve prim hizmet beyannamelerinin süresinde verilmiş olması
Tecil ve taksitlendirme başvuru tarihi itibarıyla geriye doğru 3 yıl boyunca o ünitedeki (icra takip yönünden bu ünitede işlem gören diğer sosyal güvenlik merkezleri dâhil) işyerlerinin tamamında (borcu olmayan işyerleri de dahil) asıl aylık prim ve hizmet belgelerinin ve muhtasar ve prim hizmet beyannamelerinin süresinde verilmiş olması (kanuni süresinde verilen belgelere/beyannamelere ilişkin olarak kanuni süresinden sonra düzeltme amacıyla verilen belgeler/beyannameler bu şartın ihlali sayılmaz.) halinde bu işveren prim belgelerini süresinde vermiş uyumlu prim borçlusu olarak kabul edilecektir.
Başvuru tarihinden geriye doğru prime ilişkin belgelerin süresinde verilip verilmediğinin incelenmesinde borçlunun başvuruda bulunduğu ünitedeki borçlu bulunsun bulunmasın tüm işyerleri dikkate alınacaktır.
Söz konusu 3 yıllık süre içerisinde 5510 sayılı Kanunun 102 nci maddesinin birinci fıkrasının;
(c) bendinin (1) numaralı alt bendi ile (4) numaralı alt bendi uyarınca asıl nitelikteki aylık prim ve hizmet belgelerinin verilmemesinden,
(m) bendinin (1) numaralı alt bendi ile (4) numaralı alt bendi uyarınca asıl nitelikteki muhtasar ve prim hizmet beyannamelerinin verilmemesinden,
dolayı idari para cezası uygulanmamış olması gerekir.
3.1.4. Tecil ve taksitlendirme talep tarihi itibarıyla 1 yılı geçmiş borcunun bulunmaması
Genelgenin “3.2.1. Kapsama giren borç türleri” maddesinde belirtilen borç türlerinden, tecil ve taksitlendirme talep tarihi itibarıyla ödeme süresi 01/01/2018 tarihinden sonra olan ve bir yılı aşmayan borçlar 6183 sayılı Kanunun 48/A maddesi kapsamında değerlendirilecektir. Dolayısıyla, söz konusu hükümden yararlanılabilmesi için tecil talep tarihi itibarıyla kapsamda yer alan alacaklardan vadesi 1 yılı geçmiş borcun bulunmaması gerekmektedir.
Örnek-7: 10/9/2019 tarihinde borçlarını 48/A kapsamında taksitlendirmek için müracaat eden bir işverenin geriye doğru 1 yılın başlangıcı olan 10/9/2018 tarihi itibarıyla yasal ödeme vadesi geçmemiş olan 2018/08 ve sonrası aylara ilişkin sosyal sigorta primleri ile işsizlik sigortası primlerinden kaynaklanan borçları 48/A maddesi kapsamındadır. Şayet, bu işverenin 2018/08 öncesi kapsama giren borcunun bulunması halinde borç türüne bakılmaksızın hiçbir borcu 48/A maddesi kapsamında değerlendirilmeyecektir.
Örnek-8: Yukarıdaki örnekte borçlunun 2017 Aralık ayı ila 2018 Temmuz ayları arasında borçları bulunması halinde başvuru tarihi (10/09/2019) itibarıyla ödeme süresi 1 yılı aşan borcunun bulunması nedeniyle hiçbir borç türünden dolayı başvurusu kabul edilemeyecektir.
Diğer taraftan, 1/1/2018 tarihinden itibaren vadesi gelen borçlar madde kapsamında değerlendirileceğinden 2017 Aralık ve takip eden aylara ilişkin borçlar 48/A maddesi kapsamına alınacaktır. Dolayısıyla, 2017/Kasım ve öncesine ait borçlar 48/A maddesi kapsamında değerlendirilmeyecektir. Ancak, borçlunun başvuru tarihi itibarıyla 2017/Kasım ve öncesine ait borçlarının bulunması halinde bu borçlar, başvuru tarihinden geriye doğru 1 yılı geçmiş borcun bulunmamasına ilişkin yapılacak hesaplamada dikkate alınacaktır.
Örnek-9: Borçlu (H), 27/12/2018 tarihinde 2017/11-12 ile 2018/01-02-03-04-05-06-07 aylarına ilişkin sosyal sigorta ile işsizlik sigortası primlerinden kaynaklanan borçlarını 6183 sayılı Kanunun 48/A maddesine istinaden tecil ve taksitlendirmek için başvurmuştur. Başvuru tarihinden geriye doğru 1 yılı aşan borcunun olmaması nedeniyle tecil talebi kabul edilecek ancak tecil kapsamına 2017 Aralık ve sonrası dönemler alınacaktır.
Başvuru tarihi itibarıyla Kanunun 48 inci veya 48/A maddesine göre tecil ve taksitlendirme yapılmış ya da özel kanunlara göre borçlar yapılandırılmış ise söz konusu borçlar 1 yılın hesabında dikkate alınmayacaktır.
Öte yandan ödemeleri ertelenen borçlar yönünden, ertelenen borcun erteleme sonrası belirlenen son ödeme tarihi (01/01/2018 ve sonrası olmak üzere) ile başvuru tarihi arasında 1 yıldan fazla sürenin geçmemiş olması halinde bu borçlar da 1 yılı geçmeyen borç olarak değerlendirilecektir.
3.1.5. Borçlunun çok zor durum hali, tecil ve taksitlendirme süreleri ile tecil faiz oranlarının tespiti
6183 sayılı Kanunun 48/A maddesi uyarınca yapılacak tecil ve taksitlendirme işlemlerinde, borçluların “çok zor durum”halinin tespitinde;
Bilanço esasına göre defter tutan yıllık gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerinin çok zor durum halinin tespitinde aşağıdaki mali göstergeler kullanılır.
UFRS 17'de bir yıl erteleme
Uluslararası Muhasebe Standartları Kurulu (Kurul), Uluslararası Finansal Raporlama Standardı 17: Sigorta Sözleşmeleri (UFRS 17 ve Standart) 'nin 1 Ocak 2022 tarihinden itibaren geçerli olmasını önerdi. Bu önerinin gelecek yılın başında kamuoyuna sunulması ve resmi sürecin de tamamlanması gerekiyor. Ancak esas itibarıyla bir yıl erteleme olduğunu söyleyebiliriz.
Türkiye’de son bir yıldır gündemde olmakla birlikte, UFRS 17’nin yurtdışında uzun zamandır tartışılan ve farklı görüşlerin basında da yer aldığı bir standart olduğunu değerlendirerek söze başlamak gerekir. Standardı yorumlamada yol kat etmiş ve etki analizlerini tamamlamış bazı büyük sigorta şirketleri standardın anlaşılması ve uygulamasına karmaşık derken, yeni standardı memnuniyetle karşıladığını belirten şirketler de oldu. Yatırımcıların bu konudaki bakış açısı ise standardın etkisinin bir an önce görülmesi ve gecikme yaşanmaması yönünde.
Tüm bu süreçte başlıca iki önemli mercinin izlenmesi gerekiyor; birincisi EFRAG (Avrupa Finansal Raporlama Danışma Grubu), ikincisi ise TRG (Geçiş Danışma Grubu). EFRAG Avrupa’da uygulamanın onayını verecek kurum iken, TRG geçiş aşamasındaki şirketlerin standardın yorumlanmasına dair sorduğu soruların görüşüldüğü ve birçok gri alanda başvurduğumuz en önemli kaynak. EFRAG onay sürecinde 11 sigorta şirketi ile detaylı, 49 sigorta şirketi ile sınırlı vaka analizi yapıldı. Bu analizlerin sonucunda; sektör tarafından yeniden değerlendirilmesi talep edilen 6 konu başlığı 3 Eylül 2018 tarihli yazı ile Kurul’a iletildi. Konular 12-14 Aralık tarihleri arasında Kurul tarafından görüşülecek ve değerlendirilecek. Ekim ayında yapılan toplantıda ise değişikliği gündeme alınacak konuların değerlendirilmesinde aşağıdaki hususların dikkate alınacağı belirtildi:
- ·önemli bilgi kaybı ile sonuçlanmaması
- ·devam eden projelere gereksiz yere zarar vermemesi
- ·gecikmelere neden olmaması
Dolayısıyla ertelemenin önerilmesinin iki ana nedeni olduğunu görüyoruz. Birincisi uygulama aşamasının başlangıçta öngörülen takvimden daha uzun sürmesinin şirketler üzerindeki baskısı, ikincisi ise uygulamayı kolaylaştırma yönünde olsa dahi, Aralık ayında gündeme alınacak konular için verilecek kararların hem EFRAG sürecine hem de mevcut planlamalara etkisi hakkında belirsizliğin kabul edilmesidir. Bu nedenle ertelemenin tam etkisini Aralık’ta yapılacak toplantı sonrasında daha net ele alabiliriz.
Türkiye’de ise uluslararası bazı şirketlerin gruba raporlama zorunlulukları nedeni ile gelişmeleri yakından takip ettiğini söyleyebiliriz. Halihazırda uygulama projelerine başlamış bu şirketlerin ertelemeye ilişkin bakış açılarının, ek zamanı, projeyi ertelemekten ziyade test etmek ve yorumlamak için kullanacaklarını öngörüyoruz. Dolayısıyla henüz çalışmalarına başlamamış şirketlere en azından etki analizlerini en kısa zamanda tamamlamalarını öneriyoruz. Bu tavsiye aslında sadece KPMG olarak bizim değil, tüm dünyada bu konuda çalışan uzmanların yorumu. Nedenlerini özetlersek;
·Standardın şirket açısından yorumlanması süreci uzun bir zaman alabilir ve uygulamaya başlamadan önce tüm paydaşların yol haritasında mutabık olması da değişimin bir parçası olacak
·Aktüerya, operasyon ve finans fonksiyonlarının daha yakın çalışmasına ihtiyaç duyacağız ve aslında uçtan uca dediğimiz çözümün en önemli unsurlarından biri bu fonksiyonların entegre ve efektif bir süreç ile bir araya gelmesi olacak
·Veri günümüz dünyasında olduğu gibi, UFRS 17’de de anahtar ve veri hazırlama sürecinin oldukça fazla zaman aldığını gördük. Muhasebe ve risk verisinin bir araya geldiği, teknoloji ile birleştiğinde ise bugüne kıyasla önemli ölçüde derinleştirilmiş bir analiz platformu elde edebileceğimiz fırsat zorunlu hale geliyor. Standardın zorlukları yerine fırsatlarına odaklanan ve verilen zamanı geliştirme için kullanan şirketler gelecekte de daha avantajlı olacak
Bir başka konu ise ertelemenin sektöre getireceği maliyet olmalı. Uygulamaya geçiş için zamanın uzaması halihazırda çalışmalarına başlamış şirketler için dezavantaj haline gelmemeli ve önemli ek maliyetlerle sonuçlanmamalıdır. Bir yıl erteleme Kurul tarafından makul karşılanmış olsa da, daha fazla zaman harcanmasının maliyetler üzerindeki etkisi de dikkate alınıyor.
Son olarak UFRS 9’un geçici muafiyetinin UFRS 17 ile birlikte uzatılması için önerinin de Kasım’daki toplantıda kabul edildiğini belirtelim. https://home.kpmg.com
Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ’de 16.11.2018 Tarihinde Yapılan Değişikliklerin Gayrimenkul Sektörüne Etkileri
16 Kasım 2018 tarihinde yayımlanan 2018-32/52 No.lu Tebliğ ile 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ’in (2008-32/3) 8inci maddesinde değişikliklere gidilmiş ve Gayrimenkul Sektörünü doğrudan etkileyen aşağıdaki hususlar gündeme gelmiştir.
2008-32/3 No.lu 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ’in 8nci maddesinin 1 ve 2nci fıkralarında yer alan “serbest bölgeler dahil” ibareleri tebliğ metninden çıkarılması sureti ile serbest bölgelerde yer alan gayrimenkullere ilişkinsatış ve kiralama sözleşmelerinde sözleşme bedelini ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerini döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılması;
Tebliğ’in 8nci maddesine 3ncü fıkra olarak eklenen hüküm ile;
- Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile vatandaşlık bağı bulunmayan Türkiye’de yerleşikkişiler ile
- Dışarıda yerleşik kişilerin Türkiye’de bulunan; şube, temsilcilik, ofis, irtibat bürosu, doğrudan veya dolaylı olarak yüzde elli ve üzerinde pay sahipliklerinin veya ortak kontrol ve/veya kontrolüne sahip bulunduğu şirketler ile serbest bölgedeki faaliyetleri kapsamında serbest bölgelerdeki şirketlerin
alıcı veya kiracı olarak taraf oldukları gayrimenkul satış ve gayrimenkul kiralama sözleşmelerinde, sözleşme bedelinin ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerinin döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılması;
- Eklenen 4ncü fıkra ile Kültür ve Turizm Bakanlığından belgeli konaklama tesislerininişletilmesi amacıyla kiralanmasıylailgili gayrimenkul kiralama sözleşmelerinde, sözleşme bedelinin ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerinin döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak belirlenmesi;
- Tebliğ’e eklenen 5nci fıkra ile Gümrüksüz satış mağazalarının kiralanmasına ilişkin gayrimenkul kiralama sözleşmelerinde, sözleşme bedelinin ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerinin döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılması
- Tebliğ’in 28nci maddesine eklenen hüküm ile gayrimenkul kira sözleşmeleri kapsamında verilen depozitolarve sözleşmelerin ifası kapsamında dolaşıma girmiş kıymetli evraklarailişkin bedelin döviz cinsinden belirlenmesi
mümkün hale gelmiştir.
- 16'ncı fıkra hükmü aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir:
Önceki madde metni(6 Ekim 2018 tarihli Tebliğ’de yer alan) |
16 Kasım 2018 tarihli Tebliğ ile değişiklik yapılmış madde metni |
“(13) Kamu kurum ve kuruluşlarının taraf olduğu döviz cinsinden veya dövize endeksli ihaleler, sözleşmeler ve milletlerarası andlaşmaların ifası kapsamında olmak kaydıyla; yüklenicilerin üçüncü taraflarla akdedeceği gayrimenkul satış, gayrimenkul kiralama ve iş sözleşmeleri dışında kalan sözleşmelerde, sözleşme bedelinin ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerin döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılması mümkündür.” |
“(16) Kamu kurum ve kuruluşlarının taraf olduğu döviz cinsinden veya dövize endeksli ihaleler, sözleşmeler ve milletlerarası andlaşmaların ifası kapsamında gerçekleştirilecek olan projeler dahilinde; yükleniciler veya görevli şirketlerin ve bunların sözleşme imzaladığı tarafların üçüncü taraflarla akdedeceği veya bahsi geçen projeler çerçevesinde akdedilecek, gayrimenkul satış, sözleşmeleri ve iş sözleşmeleri dışında kalan sözleşmelerde, sözleşme bedelinin ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerinin döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılması mümkündür.” |
Fıkra metninde yapılan değişiklik ve eklemeler ile;
- Kamu kurum ve kuruluşlarının taraf olduğu döviz cinsinden veya dövize endeksli ihaleler, sözleşmeler ve milletlerarası andlaşmaların ifası kapsamında gerçekleştirilecek olan projeler dahilinde gündeme gelebilecek gayrimenkul kiralama sözleşmelerinin kısıtlama kapsamı dışına alınmış ve
- Bahsi geçen projeler dahilinde istisna hükmünden yararlanacak tarafların kapsamı ilave açıklama yapılmak sureti ile “yükleniciler”e ek olarak “görevli şirketler” ve bunların sözleşme imzaladığı diğer taraflar olarak genişletilmiştir.
İlgili Tebliğe Ulaşmak için Tıklayınız
Sürekli İş Göremezlik Geliri Bağlama İşlemleri
T.C.
SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANLIĞI
Emeklilik Hizmetleri Genel Müdürlüğü
Sayı : 98547999-010-E. 11390410
Tarih: 05/09/2018
Konu : Sürekli İş Göremezlik Geliri Bağlama İşlemleri
GENEL YAZI
Bilindiği üzere, 5510 sayılı Kanunun19 uncu maddesi gereğince iş kazası veya meslek hastalığı sonucu oluşan hastalık ve engellilik nedeniyle Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmeti sunucularının sağlık kuralları tarafından verilen raporlara istinaden Kurum Sağlık Kurulunca meslekte kazanma gücü en az % 10 oranında azalmış bulunduğu tespit edilen sigortalılar, sürekli iş göremezlik gelirine hak kazanmaktadır.
Diğer taraftan, Kuram Sağlık Kurulunca verilen kararlara, Kurumun denetim ve kontrolle görevli memurlarınca düzenlenen denetim raporlarına ve mahkeme kararlarına istinaden sigortalıların sürekli iş göremezlik gelirinden Kanunun 22 nci maddesi gereği indirim yapılmakta, işveren ve üçüncü kişilerin sorumluluk hallerinin tespitinde ise Kanunun 21 inci ve 23 üncü maddeleri gereğince rücu işlemleri yürütülmektedir.
5510 sayılı Kanunun 21 nci maddesinde; iş kazası ve meslek hastalığının, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını korama ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelmesi halinde, Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu Kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamının, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirileceği, işverenin sorumluluğunun tespitinde kaçınılmazlık ilkesinin dikkate alınacağı öngörülmüş olup, 23 üncü maddesinde de süresinde bildirilmeyen sigortalılıktan doğan sorumluluk hallerine yer verilmiştir.
Bu çerçevede, Genel Müdürlüğümüzün 4/3/2016 tarihli ve 3489562 sayılı Genel Yazısında; iş kazası veya meslek hastalığı neticesinde Kuram Sağlık Kurulunca meslekte kazanma gücünün en az % 10 oranında azaldığı tespit edilen sigortalıların kısa vadeli sigortalar servisleri tarafından denetim amacıyla Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı ile ilgili grup başkanlıklarına gönderilen dosyalarının, soruşturma sonucu beklenmeden emeklilik servislerine iletilerek sürekli iş göremezlik gelirlerinin bağlanacağı, daha sonra düzenlenen denetim raporlarında olayda sigortalı, işveren ve üçüncü kişilerin sorumluluğunun tespit edilmesi halinde, Kanunun 21 inci, 22 nci ve 23 üncü maddeleri doğrultusunda gerekli işlemlerin yapılacağı talimatlandırılmıştır.
Ancak, söz konusu talimatımıza rağmen bazı ünitelerin emeklilik servislerince Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı ile ilgili grup başkanlıklarından soruşturma sonucu rapor intikal etmeden gelir bağlama işlemlerinin sonuçlandırılmadığı tespit edilmiş olup, sigortalıların mağduriyetine sebep olunmaması açısından iş kazası veya meslek hastalığı neticesinde Kurum Sağlık Kurulunca meslekte kazanma gücünün en az % 10 oranında azaldığı tespit edilen sigortalıların kısa vade sigortalılar servisince emeklilik servislerine iletilen dosyalarının gelir bağlama işlemlerinin sonuçlandırılması, bağlanan gelir ile ilgili olarak denetim raporlarında olayda sigortalı, işveren ve üçüncü kişilerin sorumluluğunun tespiti halinde bağlanan sürekli iş göremezlik geliri hesabının bu doğrultuda yapılarak sonucuna göre ilk peşin sermaye değeri tablolarının denetim raporuyla birlikte hukuk birimine intikal ettirilmesi gerekmektedir.
Bilgi edinilmesini ve gereğince işlem yapılmasını rica ederim.
İsmail YILMAZ
Genel Müdür
Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ (Tebliğ No: 2008-32/34)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (No: 2018-32/52)
16 Kasım 2018 Tarihli Resmi Gazete
Sayı: 30597
Hazine ve Maliye Bakanlığından:
MADDE 1 – 28/2/2008 tarihli ve 26801 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ (Tebliğ No: 2008-32/34)’in 8 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“MADDE 8 – (1) Türkiye’de yerleşik kişiler kendi aralarında akdedecekleri; konusu yurt içinde yer alan gayrimenkuller olan, konut ve çatılı iş yeri dâhil gayrimenkul satış sözleşmelerinde sözleşme bedelini ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerini döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştıramazlar.
(2) Türkiye’de yerleşik kişiler kendi aralarında akdedecekleri; konusu yurt içinde yer alan gayrimenkuller olan, konut ve çatılı iş yeri dâhil gayrimenkul kiralama sözleşmelerinde sözleşme bedelini ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerini döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştıramazlar.
(3) Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile vatandaşlık bağı bulunmayan Türkiye’de yerleşik kişilerin veya bu maddenin on dokuzuncu fıkrasında belirtilen kişilerin alıcı veya kiracı olarak taraf oldukları gayrimenkul satış ve gayrimenkul kiralama sözleşmelerinde, sözleşme bedelinin ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerinin döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılması mümkündür.
(4) Kültür ve Turizm Bakanlığından belgeli konaklama tesislerinin işletilmesi amacıyla kiralanmasıyla ilgili gayrimenkul kiralama sözleşmelerinde, sözleşme bedelinin ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerinin döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılması mümkündür.
(5) Gümrüksüz satış mağazalarının kiralanmasına ilişkin gayrimenkul kiralama sözleşmelerinde, sözleşme bedelinin ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerinin döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılması mümkündür.
(6) Türkiye’de yerleşik kişiler kendi aralarında akdedecekleri; yurt dışında ifa edilecekler ile gemi adamlarının taraf oldukları dışında kalan iş sözleşmelerinde sözleşme bedelini ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerini döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştıramazlar.
(7) Türkiye’de yerleşik kişiler kendi aralarında akdedecekleri; aşağıda belirtilenler dışında kalan danışmanlık, aracılık ve taşımacılık dâhil hizmet sözleşmelerinde, sözleşme bedelini ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerini döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştıramazlar.
- a) Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile vatandaşlık bağı bulunmayan kişilerin taraf oldukları hizmet sözleşmeleri,
- b) İhracat, transit ticaret, ihracat sayılan satış ve teslimler ile döviz kazandırıcı hizmet ve faaliyetler kapsamında yapılan hizmet sözleşmeleri,
- c) Türkiye’de yerleşik kişilerin yurtdışında gerçekleştirecekleri faaliyetler kapsamında yapılan hizmet sözleşmeleri,
ç) Türkiye’de yerleşik kişilerin kendi aralarında akdedecekleri; Türkiye’de başlayıp yurtdışında sonlanan, yurtdışında başlayıp Türkiye’de sonlanan veya yurt dışında başlayıp yurtdışında sonlanan hizmet sözleşmeleri.
(8) Türkiye’de yerleşik kişilerin kendi aralarında akdedecekleri; döviz cinsinden maliyet içeren eser sözleşmelerinde, sözleşme bedelini ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerini döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırmaları mümkündür.
(9) Türkiye’de yerleşik kişilerin kendi aralarında akdedecekleri; taşıt satış sözleşmeleri dışında kalan menkul satış sözleşmelerinde sözleşme bedelini ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerini döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırmaları mümkündür.
(10) Türkiye’de yerleşik kişilerin kendi aralarında akdedecekleri; taşıt kiralama sözleşmeleri dışında kalan menkul kiralama sözleşmelerinde sözleşme bedelini ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerini döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırmaları mümkündür.
(11) Türkiye’de yerleşik kişilerin kendi aralarında akdedecekleri; bilişim teknolojileri kapsamında yurt dışında üretilen yazılımlara ilişkin satış sözleşmeleri ile yurt dışında üretilen donanım ve yazılımlara ilişkin lisans ve hizmet sözleşmelerinde sözleşme bedelini ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerini döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırmaları mümkündür.
(12) 4490 sayılı Türk Uluslararası Gemi Sicili Kanunu ile 491 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda tanımlanan gemilere ilişkin finansal kiralama (leasing) sözleşmelerinde, sözleşme bedelinin ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerin döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılması mümkündür.
(13) 32 sayılı Kararın 17 ve 17/A maddeleri kapsamında yapılacak finansal kiralama (leasing) sözleşmelerine ilişkin bedellerin döviz cinsinden kararlaştırılması mümkündür.
(14) Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile vatandaşlık bağı bulunmayan Türkiye’de yerleşik kişilerin taraf olduğu iş sözleşmelerinde, sözleşme bedelinin ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerinin döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılması mümkündür.
(15) On altıncı fıkra hükümleri saklı kalmak kaydıyla, kamu kurum ve kuruluşlarının veya Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı şirketlerinin taraf olduğu gayrimenkul satış ve gayrimenkul kiralama dışında kalan sözleşmelerde, sözleşme bedelinin ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerin döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılması mümkündür.
(16) Kamu kurum ve kuruluşlarının taraf olduğu döviz cinsinden veya dövize endeksli ihaleler, sözleşmeler ve milletlerarası andlaşmaların ifası kapsamında gerçekleştirilecek olan projeler dahilinde; yükleniciler veya görevli şirketlerin ve bunların sözleşme imzaladığı tarafların üçüncü taraflarla akdedeceği veya bahsi geçen projeler çerçevesinde akdedilecek, gayrimenkul satış sözleşmeleri ve iş sözleşmeleri dışında kalan sözleşmelerde, sözleşme bedelinin ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerinin döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılması mümkündür.
(17) 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun kapsamında gerçekleştirilen işlemlere ilişkin olarak yapılan sözleşmelerde sözleşme bedelinin ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerinin döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılması mümkündür. Bu işlemlerle ilgili olarak bankaların taraf olduğu sözleşmelerde, sözleşme bedelinin ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerin döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılması mümkündür.
(18) 32 sayılı Karar hükümleri saklı kalmak kaydıyla, 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunuile bu Kanuna dayalı olarak yapılan düzenlemeler çerçevesinde sermaye piyasası araçlarının (yabancı sermaye piyasası araçları ve depo sertifikaları ile yabancı yatırım fonu payları da dahil olmak üzere) döviz cinsinden oluşturulması, ihracı, alım satımı ve yapılan işlemlere ilişkin yükümlülüklerin döviz cinsinden kararlaştırılması mümkündür.
(19) Dışarıda yerleşik kişilerin Türkiye’de bulunan; şube, temsilcilik, ofis, irtibat bürosu, doğrudan veya dolaylı olarak yüzde elli ve üzerinde pay sahipliklerinin veya ortak kontrol ve/veya kontrolüne sahip bulunduğu şirketler ile serbest bölgedeki faaliyetleri kapsamında serbest bölgelerdeki şirketlerin işveren veya hizmet alan olarak taraf olduğu iş ve hizmet sözleşmelerinde, sözleşme bedelinin ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerinin döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılması mümkündür.
(20) Türkiye’de yerleşik yolcu, yük veya posta taşıma faaliyetinde bulunan ticari havayolu işletmeleri; hava taşıma araçlarına, motorlarına ve bunların aksam ve parçalarına yönelik teknik bakım hizmeti veren şirketler; sivil havacılık mevzuatı kapsamında havalimanlarında yer hizmetleri yapmak üzere çalışma ruhsatı alan veya yetkilendirilen kamu ya da özel hukuk tüzel kişiliği statüsündeki kuruluşlar ile söz konusu kuruluşların kurdukları işletme ve şirketler ile doğrudan veya dolaylı olarak sermayelerinde en az yüzde elli hisse oranına sahip olduğu ortaklıkların Türkiye’de yerleşik kişilerle döviz cinsinden veya dövize endeksli bedeller içeren gayrimenkul satış, gayrimenkul kiralama ve iş sözleşmeleri haricindeki sözleşmeleri akdetmeleri mümkündür.
(21) Bu madde uyarınca sözleşme bedeli ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülükleri döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılamayan sözleşmeler kapsamında düzenlenecek kıymetli evraklarda yer alan bedellerin döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak belirlenmesi mümkün değildir. Ancak, 32 sayılı Kararın Geçici 8 inci maddesinin yürürlüğe girdiği tarihten önce düzenlenmiş ve dolaşıma girmiş bulunan bu kapsamdaki kıymetli evraklar anılan geçici madde hükmünden istisnadır.
(22) Uluslararası piyasalarda fiyatı döviz cinsinden belirlenen kıymetli madenlere ve/veya emtiaya endekslenen ve/veya dolaylı olarak dövize endekslenen sözleşmeler, 32 sayılı Kararın 4 üncü maddesinin (g) bendi uygulaması kapsamında dövize endeksli sözleşme olarak değerlendirilir. Ancak, taşımacılık faaliyetlerine ilişkin hizmet sözleşmelerinde akaryakıt fiyatlarına endeksleme yapılması mümkündür.
(23) Türkiye’de yerleşik kişilerin yurt dışındaki; şube, temsilcilik, ofis, irtibat bürosu, işlettiği veya yönettiği fonlar, doğrudan veya dolaylı olarak yüzde elli ve üzerinde pay sahipliklerinin bulunduğu şirketler 32 sayılı Kararın 4 üncü maddesinin (g) bendi uygulaması kapsamında Türkiye’de yerleşik olarak değerlendirilir. Ancak, sözleşmenin yurt dışında ifa edilmesi durumunda bu fıkra hükmü uygulanmaz.
(24) Bu madde uyarınca akdedilecek sözleşmelerde istisna kapsamına alınan, ancak 32 sayılı Kararın Geçici 8 inci maddesinin yürürlüğe girdiği tarihten önce akdedilmiş bulunan sözleşmeler de anılan geçici madde hükmünden istisnadır.
(25) 32 sayılı Kararın Geçici 8 inci maddesinin yürürlüğe girdiği tarihten önce akdedilmiş bulunan, taşıt kiralama ve yolcu taşıma amaçlı ticari taşıt satış sözleşmeleri anılan geçici madde hükmünden istisnadır.
(26) 32 sayılı Kararın Geçici 8 inci maddesinin yürürlüğe girdiği tarihten önce akdedilmiş bulunan, menkul ve gayrimenkullere ilişkin finansal kiralama sözleşmeleri anılan geçici madde hükmünden istisnadır.
(27) Bu madde uyarınca sözleşme bedeli ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülükleri döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılması mümkün olmayan sözleşmelerde yer alan bedellerin 32 sayılı Kararın Geçici 8 inci maddesi kapsamında Türk parası olarak taraflarca yeniden belirlenmesi zorunludur.
(28) Bu madde uyarınca sözleşme bedeli ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülükleri döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılması mümkün olmayan sözleşmelerde yer alan bedeller 32 sayılı Kararın Geçici 8 inci maddesi kapsamında Türk parası olarak taraflarca yeniden belirlenirken mutabakata varılamazsa; akdedilen sözleşmelerde döviz veya dövize endeksli olarak belirlenen bedeller, söz konusu bedellerin 2/1/2018 tarihinde belirlenen gösterge niteliğindeki Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası efektif satış kuru kullanılarak hesaplanan Türk parası cinsinden karşılığının 2/1/2018 tarihinden bedellerin yeniden belirlendiği tarihe kadar Türkiye İstatistik Kurumunun her ay için belirlediği tüketici fiyat endeksi (TÜFE) aylık değişim oranları esas alınarak artırılması suretiyle belirlenir.
32 sayılı Kararın Geçici 8 inci maddesinin yürürlüğe girdiği tarihten önce akdedilen konut ve çatılı iş yeri kira sözleşmelerinde döviz veya dövize endeksli olarak belirlenen bedeller bu fıkranın ilk paragrafına göre iki yıllık süre için Türk parası olarak belirlenir. Ancak, Türk parası olarak belirlemenin yapıldığı kira yılının sonundan itibaren bir yıl geçerli olmak üzere; anılan paragraf uyarınca Türk parası olarak belirlenen kira bedeli, taraflarca belirlenirken mutabakata varılamazsa, belirleme tarihinden belirlemenin yapıldığı kira yılının sonuna kadar Türkiye İstatistik Kurumunun her ay için belirlediği tüketici fiyat endeksi (TÜFE) aylık değişim oranları esas alınarak artırılması yoluyla belirlenir. Bir sonraki kira yılı Türk parası cinsinden kira bedeli ise, taraflarca belirlenirken mutabakata varılamazsa, önceki kira yılında geçerli olan kira bedelinin Türkiye İstatistik Kurumunun belirlediği tüketici fiyat endeksi (TÜFE) aylık değişim oranları esas alınarak artırılması yoluyla belirlenir ve belirlenen Türk parası cinsinden kira bedeli bu fıkrada belirtilen iki yıllık sürenin sonuna kadar geçerli olur.
Bu madde uyarınca sözleşme bedeli ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülükleri döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılması mümkün olmayan sözleşmelerde tahsili yapılmış veya gecikmiş alacaklar ile gayrimenkul kira sözleşmeleri kapsamında verilen depozitolar ve sözleşmelerin ifası kapsamında dolaşıma girmiş kıymetli evraklar için bu fıkra hükmü uygulanmaz.”
MADDE 2 – Bu Tebliğ yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 3 – Bu Tebliğ hükümlerini Hazine ve Maliye Bakanı yürütür.