Mehmet Özdoğru
2 Nolu KDV Tevkifatı İle İlgili Kayıt, Beyan, İndirim Şekli ve Muhasebe Kayıtları
Bilindiği üzere 2 Nolu KDV ile beyan edilen KDV’nin süresinde ödenmesi şartıyla, beyannamenin ait olduğu dönemde veya sonraki dönemlerde indirim konusu yapılabileceği bir önceki yazımızda açıklanmıştı.
Ancak bu konudaki ilave iş yükü kafa karışıklığına sebebiyet vereceği aşikardır. Bu nedenle bir nebze olsun, işin biraz daha kolay takibi için görüşümüzü meslektaşlarımın takdirlerine arz etmek istedim.
1- Mükelleflerimizin tamamına yakını (mücbir sebep durumu devam edenler hariç) 2 Nolu KDV Tevkifatı beyannamelerini süresinde vermekte ve vergilerine nakden veya mahsuben vadesinde ödemektedirler. Bu sebeple normal sistemi hiç bozmadan, örneğin 191 nolu hesapta oranlarına göre alt kırılımlar bazında;
*2/10 tevkifat için 191 2/10 KDV Tevkifatı Hes.,
*4/10 tevkifat için 191 4/10 KDV Tevkifatı Hes.,
*5/10 tevkifat için 191 5/10 KDV Tevkifatı Hes.,
*7/10 tevkifat için 191 7/10 KDV Tevkifatı Hes.,
*9/10 tevkifat için 191 9/10 KDV Tevkifatı Hes.
Şeklinde veya benzer hesaplarda takip edip 2 Nolu beyannamelerini sisteme atalım.
Daha sonra takip eden ayda ilgili döneme ait 1 Nolu KDV beyannamesini vermeden önce, mükellefin internet Vergi Dairesinden 9015 Kodlu Tevkifata ilişkin KDV tutarının ödenmeyen kısmını ilgili ayda, 192 Nolu hesaba virman yapıp indirimlerden çıkaralım. Bu işlemi her ay itibarıyla düzenli olarak yaptığımız takdirde, daha kolay takip etmiş olacağız. Bunlara sırasıyla birer örnek verecek olursak;
A) 2024 OCAK AYI İŞLEM VE BEYANLARI:
a) Mükellefin 2 Nolu KDV’yi süresinde ödemesi halinde:
ÖRNEK 1: 2024 Ocak ayında 2 nolu tevkifatla ilişkin 191 nolu hesapta toplam 422.000,00 TL KDV beyan konusu yapılmış ve aşağıda olduğu gibi karşılığı “360 .. Ödenecek KDV Tevkifatı hesabı”nda izlenmiştir.
----------------------------------31.01.2024----------------------------------
191 2/10-99/10 Sorumlu Sıfatıyla KDV Tevkifatı 422.000
360 …. Öden. KDV Tevkifatı 422.000
2024 Ocak KDV Tevkifatı Tahakkuk Kaydı
-----------------------------------------/-----------------------------------------
25.02.2024 tarihi itibarıyla yaptığımız sorgulamada, mükellefin bu KDV’yi ödediği görülmüştür. Bu durumda yapılacak herhangi bir işlem bulunmayacaktır. Yani süresinde beyan ve ödeme yapıldığı takdirde, ek bir öteleme kaydı yapmaya gerek kalmayacaktır.
b) Mükellefin 2 Nolu KDV’yi kısmen süresinde ödemesi halinde:
ÖRNEK 2: 25.02.2024 tarihi itibarıyla yaptığımız sorgulamada, mükellefin tahakkuk eden 422.000,00 TL KDV’nin 222.000,00 TL’lık kısmını ödediği ve 200.000,00 TL’yi henüz ödemediği görülmüştür. Bu durumda 2024 Ocak ayına aşağıdaki kayıt ilave olarak yapılabilecektir.
----------------------------------31.01.2024----------------------------------
192 ……Sorumlu Sıf. Ödenmeyen KDV Tevk. 200.000
191 2/10-99/10 Sorumlu Sıfatıyla KDV Tevkifatı 200.000
2024/Ocak ayı tahakkuk eden KDV Tevkifatının
indirimden çıkarılması
-----------------------------------------/-----------------------------------------
c) Mükellefin 2 Nolu KDV’yi hiç ödememesi halinde:
ÖRNEK 3: 25.02.2024 tarihi itibarıyla yaptığımız sorgulamada, mükellefin 422.000,00 TL KDV’nin tamamını ödemediği görülmüştür. Bu durumda 2024 Ocak ayına aşağıdaki kaydın ilave olarak yapılması gerekecektir.
----------------------------------31.01.2024----------------------------------
192 ……Sorumlu Sıf. Ödenmeyen KDV Tevk. 422.000
191 2/10-99/10 Sorumlu Sıfatıyla KDV Tevkifatı 422.000
2024 Ocak tahakkuk eden KDV Tevkifatının
indirimden çıkarılması
-----------------------------------------/-----------------------------------------
ÖNEMLİ NOT: Burada dikkat edilmesi gereken husus, 192 Nolu hesap bakiyesinin indirime konu edilmemesidir. Esas itibarıyla 192 Nolu DİĞER KDV hesabının tanımı “Teşvikli yatırım mallarının ithalinde ödenmesi gerektiği halde ödenmeyip, fiilen indirilmesinin mümkün olacağı tarihe kadar ertelenen katma değer vergisinin, ertelemenin bir yıl içinde olması halinde kaydedildiği ve izlendiği hesaptır.” Şeklindedir.
Aslında bağlayıcı olan tebliğ açıklaması olmakla birlikte, birçok yorumcu “192 Diğer KDV Hesabı: Ödenmesi gerektiği halde ödenmeyip, fiilen indirilmesinin mümkün olacağı tarihe kadar ertelenen katma değer vergisinin, ertelemenin bir yıl içinde olması halinde kaydedildiği ve izlendiği hesaptır.” şeklinde elastik bir yaklaşım gösterdiklerinden ve bizce de bu konuda en mantıklı hesap 192 olduğundan, bunu kullanmanın dışında alternatif bir hesapta bulunmamaktadır. Ancak Bakanlık değişik bir yorum ve hesap önerirse buna göre kayıt yapılır.
B) 2024 ŞUBAT AYI İŞLEM VE BEYANLARI:
ÖRNEK 4: Mükellef 2024 Şubat ayında 2 nolu tevkifatla ilişkin 191 nolu hesapta toplam 330.000,00 TL KDV beyan konusu yapmış ve aşağıda olduğu gibi 360 Ödenecek KDV Tevkifatı hesabında izlemiştir.
----------------------------------29.02.2024----------------------------------
191 2/10-99/10 Sorumlu Sıfatıyla KDV Tevkifatı 330.000
360 …. Öden. KDV Tevkifatı 330.000
2024 Şubat 2 Nolu KDV Tevkifatı Tahakkuk Kaydı
-----------------------------------------/-----------------------------------------
25.03.2024 tarihi itibarıyla yaptığımız sorgulamada, mükellefin 2 Nolu KDV’den Ocak’ta kalan 200.000,00 TL yanısıra Şubattaki 2 Nolu KDV’den 300.000,00 TL’lık kısmı ödemediği görülmüştür. Bu durumda 2024 Şubat ayına aşağıdaki kaydın ilave olarak yapılması gerekecektir.
----------------------------------29.02.2024----------------------------------
192 ……Sorumlu Sıf. Ödenmeyen KDV Tevk. 300.000
191 2/10-99/10 Sorumlu Sıfatıyla KDV Tevkifatı 300.000
2024 Şubat tahakkuk eden KDV Tevkifatının
indirimden çıkarılması
-----------------------------------------/-----------------------------------------
Yani Şubat ayında da tevkifattan dolayı sadece 30.000,00 TL indirim konusu yapılmış olacaktır.
C) 2024 MART AYI İŞLEM VE BEYANLARI:
ÖRNEK 5: Mükellef 2024 Mart ayında 2 nolu tevkifatla ilişkin 191 nolu hesapta toplam 172.000,00 TL KDV beyan konusu yapmış ve aşağıda olduğu gibi 360 Ödenecek KDV Tevkifatı hesabında izlemiştir.
----------------------------------31.03.2024----------------------------------
191 2/10-99/10 Sorumlu Sıfatıyla KDV Tevkifatı 172.000
360 …. Öden. KDV Tevkifatı 172.000
2024 Mart KDV Tevkifatı Tahakkuk Kaydı
-----------------------------------------/-----------------------------------------
25.04.2024 tarihi itibarıyla yaptığımız sorgulamada, mükellefin 2 Nolu KDV’den kalan borçların sadece Mart ayına ait 100.000,00 TL’yi ödemediği, diğerlerinin tamamını ödediği görülmüştür. Bu durumda 2024 Mart ayında aşağıdaki 2 kaydın ilave olarak yapılması gerekecektir.
----------------------------------31.03.2024----------------------------------
192 ……Sorumlu Sıf. Ödenmeyen KDV Tevk. 100.000
191 2/10-99/10 Sorumlu Sıfatıyla KDV Tevkifatı 100.000
2024 Mart tahakkuk eden KDV Tevkifatının İndirimden çıkarılması
-----------------------------------------/-----------------------------------------
-----------------------------------------/-----------------------------------------
191 ……Sorumlu Sıf. Ödenen KDV Tevk. 500.000
192 … Sorumlu Sıfatıyla KDV Tevkifatı 500.000
2024 Ocak (200.000,00) ve Şubat (300.000,00)
Ödenen KDV Tevkifatının indirime ilavesi
-----------------------------------------/-----------------------------------------
Yani Mart ayında da tevkifattan dolayı indirim konusu yapılacak KDV (72.000+500.000)= 572.000 TL olacaktır.
D) MÜCBİR SEBEP BÖLGESİNDE BULUNAN MÜKELLEFLERİN 2 NOLU KDV DURUMU
Bilindiği üzere, deprem tarihi itibarıyla mücbir sebep Bölgesinde bulunan mükelleflerin veya o tarihte Meslek Mensubunun Aracılık sözleşmesi bulunduğu mücbir sebep Bölgesi dışındaki mükelleflerin beyanname verme süresi, mücbir sebebin ortadan kaldığı tarihi takip eden 15. günü sonuna ve ödemeleri ise genelde aynı ayın son gününe kadar olmaktadır. Örneğin şu an 4 il ve 2 ilçede durum böyledir. Bu İl ve İlçelerde şu an itibarıyla beyanname verme sürelerinin son günü 15.05.2024 ve ödeme vadeleri ise 31.05.2024’tür.
Kanunda indirim hakkı sadece ödeme şartına bağlandığından, bu durumdaki Mükellefler de ödemeyi gerçekleştirmedikleri takdirde, mücbir sebep Bölgesinde bulunsalar dahi, ödeme yapılmadan indirim hakkını kullanamayacaklardır.
E) KANUNİ SÜRESİNDEN SONRA DOĞRUDAN VEYA PİŞMANLIKLA VERİLEN 2 NOLU KDV BEYANNAMELERİNDE İNDİRİM HAKKI
Kanuni süresinden sonra düzeltme yoluyla (pişmanlık dahil) verilen 2 Nolu Beyannamelere göre tahakkuk eden KDV’ler ödenmeden indirim konusu yapılamayacaktır.
ÖRNEK 6: 2024/Şubat ayında beyan dışı kalan 20.000,00 TL Vergi tevkifatı 15.04.2024 tarihinde pişmanlıkla beyan edilmiş ve 26.04.2024 tarihinde ödenmiştir. Bu beyan veya ek düzeltme kanuni süresinde verilmediğinden, ödeme Nisan ayında yapıldığından, her hal ve takdirde 2024 Nisan döneminde indirim konusu yapılabilecektir.
Bilgilerinize sunulur.
20.02.2024
Şefik Şengün
Yeminli Mali Müşavir
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
İş Kanunu Değişiyor, Mesai Saatleri Kısalıyor
İş mevzuatının sadeleştirilmesi için hükümet yeni bir çalışma yürütüyor. Gündemdeki başlıklar arasında ise mesai saatlerinin düşürülmesi de var. Peki Türkiye’de çalışma hayatına ilişkin nasıl bir düzenleme yapılacak, mesai saatleri ne kadar düşürülecek? Çalışma saatleri kısalırsa maaşlar düşer mi?
Çalışma hayatına ilişkin mevzuat dağınıklığını gidermek, güncellemek ve yenilemek amacıyla Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu bir süredir çalışma yürütüyor. O çalışmalar kapsamında çalışma saatlerinin düşürülmesi ve mesai ücretlerinin gözden geçirilmesi de var.
Peki Türkiye’de çalışma süreleri ne kadar düşecek? Mesai saatlerinin azalması maaşları düşürür mü? Konuyla ilgili beklentilerini milliyet.com.tr’ye açıklayan Sosyal Güvenlik Müşaviri Emin Yılmaz şu ifadeleri kullandı:
“İş kanunumuz doğrultusunda çalışma süreleri kamu sektöründe haftalık 40 saat, özel sektörde ise haftalık 45 saat üzerinden değerlendirilmektedir. Burada 5 saat üzerinden bir kısaltma olacağını düşünüyorum. Yani özel sektörde çalışma süresinin 40 saat, kamu sektöründe 35 saate düşürülebileceği kanaatindeyim.
DÜNYADA ORTALAMA ÇALIŞMA SÜRELERİ NE KADAR?
Dünyadaki örneklerine baktığımız zaman ABD’de tam süreli çalışmalar haftalık olarak 35 ile 40 saat arasında değişiklik göstermektedir. Fransa’da devlet tarafından haftalık 35 saat ile sınırlandırılmaktadır. Almanya’da ise 35 ile 40 saat arasındadır. Birleşik Krallık’ta haftalık 37,5 saat, İspanya’da 36 saat, Hollanda’da 36 saat civarındadır.
HÜKÜMETİN ÇALIŞMA YÜRÜTTÜĞÜ BAŞLIKLAR NELER?
1952 yılında kabul edilen 5953 sayılı Basın İş Kanunu, 1967 yılında 854 sayılı Deniz İş Kanunu, 2003 yılında kabul edilen ve yürürlükte olan 4857 sayılı İş Kanunlarının Türk İş Kanunu adı altında birleştirilip düzenleneceğini, çalışma saatleri, ücret politikaları, yasalardan gelen dağınıklık, toparlayıcı ve bütünleyici bir iş hukuku ve buna entegre olan sosyal güvenlik hukuku, iş sağlığı ve güvenliği yasalarının da buna uygun hale getirilebileceğini söyleyebiliriz.
DÜZENLEME NE ZAMAN DUYURULUR?
Buradaki çalışmalarda aşamalı bir süreç üzerinden gidileceğini düşünmekteyim. Özellikle hükümetin seçim beyannamesinde, 2023-2025 Orta Vadeli Program’da (OVP), 2024-2028 Çalışma Bakanlığı Stratejik Planı’nda bunların sinyallerini görmüştük. Şu anda Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu tarafından ilgili tarafların çalışmalarını sürdürdüğünü biliyoruz. Düzenlemenin biraz daha olgunlaştığı takdirde kamuoyuyla paylaşılacağını tahmin etmekteyim.
MESAİ SAATLERİNİN KISALMASI ÇALIŞAN VE İŞVERENLERİ NASIL ETKİLER?
Yeni çalışma modelleri hayatımıza girmektedir. Pandemi sonrası hayatımıza giren uzaktan çalışma modeli vasıtası ile esnek çalışma, hibrit çalışma usulleri gibi terimler çalışma hayatına yerleşmiş bulunmakta. Bu modellerin yasal alt yapısının oluşturulacağını tahmin etmekteyim.
Dünyada dört gün çalışma üç gün tatil uygulaması deneniyor. Hatta bununla ilgili mesai saatlerinin kısaltılması ile alakalı uzmanlar tarafından araştırmalarda şu sonuçlar çıkmıştır.
İŞÇİ VE İŞVEREN YÖNÜ FAYDALARI
-Çalışan personellerin zihnen ve fiziken daha sağlıklı hale getirilip, bu sayede bireyin hastalık izinlerinin azalacağı,
-İnsan kaynaklarında yedek insan gücünün daha az sayıda bulundurulacağı,
-4 günlük çalışma ve 3 günlük tatil vasıtası ile bireyin kendisine ve ailesine daha fazla zaman ayıracağı,
-Bu çalışma modeli vasıtası ile iş arayanlar bu uygulamayı yapan şirketleri cazip görecek ve işveren için daha fazla yetenekli insan bulunarak şirkete katma değer artacak.
-İş yeri ile ilgili personel maliyetlerinin azalması, örnek yemek maliyeti, enerji maliyeti yol ve servis maliyetlerinin daha hesaplı hale gelmesi,
Bu yöntemle çalışanın bireysel gelişimine daha fazla zaman ayırması vasıtası ile hem kendisine hem de çevresine fayda sağlamasını söyleyebiliriz.
İŞÇİ VE İŞVERENE DEZAVANTAJLARI
-Bu uygulama maaş ve üretkenlik için şüphe uyandırdığına inanan bazı işverenler vasıtası ile uygulamaya tam anlamı ile geçiş sağlandığında ücretlerde küçük bir miktarda olsa düşüş yapılmasını savunan bir grup mevcut,
-Sistemin bütün sektörler için farklı değerlendirilebileceğini, hizmet, imalat sanayi, lojistik gibi işkollarında bazı fiziksel sınırlar getirebileceği,
Kurumsal bir şirkette departmanlar içerisindeki görev sorumlulukları vasıtası ile çalışma modelinin tüm şirketi değil de sadece bir kısmını kapsaması şeklinde şirket içi çalışma barışını bozabileceği,
-Ekip çalışmasında bulunan bireylerin ve yöneticilerin sorumlu olduğu gruptan uzaklaşılabileceği, tam anlamıyla bağ ve aidiyet kuramayan personellerin iş çıkışlarını hızlandırabileceği düşünülmektedir.
MESAİ SAATLERİNİN KISALMASI ÜCRETLERİ DÜŞÜRÜR MÜ?
Hayır düşürmez, çünkü asgari ücret uygulaması var. Ayrıca sosyal devlet ilkemiz doğrultusunda işçi yanlı politikalarımız mevcut. Mesai saatleri kısaltıldığı taktirde bunu bahane ederek ücret indirimine giden işverenler olursa hukuksal olarak kendilerinin zor duruma düşüreceğine inanıyorum.” Milliyet Gazetesi
İşletmelerde Gider Özgürlüğü
7143 sayılı Kanun’la 3194 sayılı İmar Kanunu’na eklenen geçici 16. madde kapsamında yapı kayıt belgesi başvurusu olumlu sonuçlananların, yapının bulunduğu arsanın emlâk vergi değeri ile yapı yaklaşık maliyeti toplamı üzerinden konutlarda yüzde 3, ticari kullanımlarda ise yüzde 5 oranında yapı kayıt bedeli ödemeleri öngörülmüştü. Yapı kayıt bedellerinin şirketler ve işletmeler tarafından ödendiği hallerde bu mükelleflerin söz konusu ödemeyi doğrudan gider mi yoksa maliyet unsuru olarak mı dikkate almaları gerektiği konusunda yaşanan duraksamaya dayalı davalarda Danıştay, bu ödemelerin doğrudan gider yazılabileceğine hükmetti. Danıştay’ın bu yöndeki kararları, geçtiğimiz hafta gazetemiz yazarlarından Sayın Abdullah Tolu’nun köşe yazısına (14.2.2024) konu olduğundan, ayrıntıya girmiyorum.
Ancak Sayın Tolu’nun yazısı, bana tekrar giderlere veya harcamalara özgürlük konulu yazılarımı aklıma getirdi. Bu konudaki son yazımı da zaten yine Sayın Tolu’nun şirketlerin faaliyet alanları ile ilgili derneklere üye olmaları halinde, bu derneklere ödedikleri aidatları gider yazamayacakları yönündeki özelgeleri eleştiren “Dernek Aidatını Gider Yazma Sorunu Devam Ediyor” başlıklı yazısı üzerine yazmıştım.
Yaşanan ve bana göre gereksiz ve yapay olarak üreyen pek çok duraksama veya ihtilafın özüne, tekrar bir bakalım.
Bir harcamanın gider yazılabilmesi esas itibariyle Gelir Vergisi Kanunu’nun 40. maddesinde, “ticari faaliyetle illiyet bağı bulunması” koşuluna bağlanmıştır. Bu koşul kanunda, “ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi” şeklinde vurgulanmıştır. Düzenlemeye göre; bir harcama, ticari faaliyetin ifası (kazancın elde edilmesi), sürdürülmesi (idame ettirilmesi) veya muhafazası (sigorta vb.) için yapıldığı takdirde, gider yazılabilecektir. Tabii ki burada illiyet bağının ispat yükü, -genelde- mükellefe aittir (örneğin seyahatin iş seyahati olduğunu, yemekli ağırlamanın müşterilere yapıldığını ispat etme gibi). 40. maddede bu belirleme yapılamasa idi de, zaten “”vergilendirilecek gelirin safi olması” ilkesi bu sonucu vermektedir.
Özelgelerde ise dikkati çeken “ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi” ibaresinin, illiyet bağını ifade etmesinden de öteye taşınarak “harcamanın, kazancın elde edilmesi ile “sıkı sıkıya” bağlı olması” koşulunun arandığı/ihdas edildiğidir. Bu da idari anlayışın kanunda olmayan bir koşul daha ihdas ettiğini göstermektedir. Burada aklıma Ceza Muhakemesi Hukukunun “makul şüphe”, “somut delillere dayalı kuvvetli şüphe”, “delalet eden emare” tartışması gelmektedir.
Öte yandan Bakanlığın yorumları ise güne, ortama ve hazinenin menfaatine göre değişebilmektedir. Aynı kanunun aynı maddesine göre, bir tarihe kadar serbest meslek erbabı bürodaki yemek, çay-kahve giderlerini gider yazamazken, yine bir tarihe kadar mesleki sorumluluk sigortası primlerini gider yazamazken, bir tarihten sonra yazabilir hale gelmiştir. Bütün bu yorumlar aynı kanun maddesine göre yapılmıştır. Bu görüş değişiklikleri, ne yargıda ne de idarede görüş / içtihat değişikliğinin sebebinin açıklanması geleneğinin olmaması sebebiyle, ancak idare hukukunun “hikmet-i hükümet” (genç hukukçular bunu “devlet aklı” diye Türkçeleştiriyorlar) teorisi ile açıklanabilmektedir. Bu örnekleri kolaylıkla çoğaltmak mümkündür. Giderler konusundaki bu sorunlu özelgeleri, yargı kararları ışığında bir taramaya tabi tutuyorum. Tamamladığımda yayınlayacağım.
Bence uygulamada gider sorulu özelge taleplerine Gelir İdaresi’nin, “yaptığınız harcamanın faaliyetinizle illiyet bağını kurabiliyorsanız ve bunu incelemelerde ve/veya yargı önünde kanıtlayabiliyorsanız gider yazabilirsiniz” şeklinde yanıt vermesi en doğru olanıdır. Zaten günümüzde mükelleflerin, işletmelerine danışmanlık hizmeti verebilecek YMM’lik, SMMM’lik ve Avukatlık gibi meslekler varken, Gelir İdaresi’ne bedava danışmanlık yaptırtması, zaten yanlış olandır. Söz konusu meslek mensuplarının sorumluluğu alarak ve araştırma yaparak cevap vermek yerine, sorumluluktan kurtulmak için topu Gelir İdaresine atması da bir başka yanlışlıktır. Öte yandan gider yazabilme sorununun, özelge bazında değil, ancak ilke bazında ve kanun düzeyinde çözülmesi gerekmektedir.
Vergilerin “mali güç” oranında ödeneceğine ilişkin Anayasal ilkenin ötesinde, kazanç vergilerinde vergilendirilecek gelirin özelliklerini belirleyen GVK’nın 1. maddesinde yer alan “gelirin gerçek olması” ve “gelirin safi olması” ilkeleri karşısında, “bir faaliyetin/kazancın elde edilmesi, korunması ve sürdürülmesi için yapılan her türlü harcamanın/giderin matrahtan indirilmesinin, kanunlarca yasaklanmadıkça, asıl olması” gerektiğini rahatlıkla ifade edebilirim.
Bu sebeple indirilecek giderleri düzenleyen kanun maddeleri gereksizdir. Kanunda sadece ilkenin; “kazancın / iradın elde edilmesi, korunması ve sürdürülmesi amacı ile arasında illiyet bağının bulunması” ilkesinin belirtilmesi (ve illiyet bağının ispatı yükünün kime ait olacağının belirtilmesi) bence yeterlidir. Burada belki belli bazı giderlerin indirilebileceği, sadece tereddüt konusu olabilecek nitelikte ise ve örnekleme yöntemi ile kanunda yer sayılabilir.
Yasalarda olması gereken, davranışa izin veren hükümlerin değil, izin vermeyen hükümlerin yer almasıdır. Hiçbir yasa hakların ve özgürlüklerin kullanılmasına izin veren hükümler içermez. Yasalarda bulunması gereken, hakların kötüye kullanımını önleyen veya bir düzen içinde kullanılmasını sağlayan veya hakkın kullanımına haksız müdahaleleri önleyen hükümlerin bulunmasıdır. Aksi görüş, nefes almaya izin veren hükmü yasalarda aramaya kadar bizi götürür. İdari ve yargısal yorumlarda da bu ilkeler doğrultusunda hareket edilmesi gerekir. Bu nedenle gelir ve kurumlar vergisi açısından kanunen kabul edilmeyen giderlerin yasalarda sayılması bence yeterlidir.
Gider yazmalar kısıtlandıkça, gider yazılabilecek kalemlere sınırlar ihdas edildikçe, mali güce göre vergilendirme hakkının kısıtlandığı düşüncesi ile mükellefler dengeyi kayıt dışına kaymakla bulabilirler. Buna yol açmamak gerekir. Bumin DOĞRUSÖZ
https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/isletmelerde-gider-ozgurlugu/730519
1 Nisan Vergi Şakalarına Hazır Olun
Bütçe açığımız, Kayıp Yıllar 90’ları hatırlatır noktalara varıyor. Ocak ayı mali verilerine göre, devletin bütçe giderleri 767,9 milyar TL oldu. Bu giderlerin 646,9 milyar TL'si faiz dışı giderlerden oluştu. Aynı dönemde bütçe gelirleri 617,2 milyar TL olarak gerçekleşti, vergi gelirleri 517,2 milyar TL'yi buldu.
Bütçe dengesinin negatif olduğunu görüyoruz. Çok da sürpriz değil. Bildiğimiz veriler negatif değerler, ancak geldiğimiz noktada 150,7 milyar TL bütçe açığı var. Faiz dışı denge ise negatif 29,6 milyar TL. Bu veriler, ülkenin mali disiplin ve bütçe yönetimi konusundaki performansını yansıtıyor.
121 MİLYAR LİRANIN EKONOMİ İÇİN ÖNEMİ?
Ocak ayında faiz gideri 121 milyar TL. Peki, 121 milyar TL Türkiye ekonomisi için nedir? Borsada halka açık 119 şirketin piyasa değeri 121 milyar TL. Yani biz 119 şirketin toplam piyasa değeri kadar faiz ödüyoruz. Arçelik’in piyasa değeri 106 milyar TL, İskenderun Demir Çelik’in piyasa değeri 119 milyar TL. Ülkemizde önemli yere sahip şirketlerimizin toplam büyüklüğü kadar faiz ödüyoruz.
İKİ SORU İKİ CEVAP
Faiz ödemek zorunda mıyız?
Eğer ayağımızı yorganımıza göre uzatmazsak bunun bir maliyeti var ve bunu da faiz olarak ödemek zorunda kalıyoruz. Para yoksa ya banknot matbaasını çalıştıracak ya da yeni vergiler salacağız. Hatırlayın, deprem bahanesiyle geçici olarak gelen iletişim vergisi, yatıya kalmış ve gitmemişti
Yeni vergiler derken?
Misal zaten duble hale getirilen Motorlu Taşıtlar Vergisi (MTV) yılda 2 kez almaya devamla kalmayıp her 4 ayda bir veya her 3 ayda bir (yani yılda 3 veya 4 kez) alınacak hale getirilebilecek. Yetmiyor, silindir hacmi 1600 cc’den yukarı her araç için “silindir vergisi” ihdas edilebilecek. Yetti mi? Ne gezer? Daha sırada birden fazla evi olanlardan alınacak ekstra konut vergisi var ki evlere şenlik. Bitmedi daha… KDV ve ÖTV’de her mal ve hizmet grubu için (gıda dâhil) yukarı doğru tırmandırılacak oranlar söz konusu… Temel KDV’nin %25’lere dayandırılması bile tasarlanan seçenekler arasında yer alıyor.
NOT
PEŞİN VERGİYİ TAKDİMİMDİR
Hükümet ne zaman paraya sıkışsa, vergilerle oynar. Kasa tamtakır olmuştur, itibardan tasarruf edilemeyeceğine(!) göre, vatandaşa gidilir; “pamuk eller cebe” denir. Allah ne verdiyse, kazansan da kazanmasan da senden para talep edilir. Zira gayya kuyusu gibi harcamalar için para gerekiyordur.
Kayıp Yıllar 90’larda peşin vergi, geçici vergi adı altında ceplerimize girildi. Katrilyonlarla ifade edilen bütçe açıkları için kayıt dışında kalmayı başaran tilkiler serbestçe dolaşırken, kümesteki kazların, peşin peşin tüyleri yolundu. Zira devrin yandaşına candaşına, KİT’ine BİT’ine (belediye KİT’leri) para gerekiyordu.
O dönemde “aile fotoğrafına” girme başarısı(!) gösteren iş insanlarına aktarmak için Bütçe’nin imkânları zorlanıyor, ödenek kalmayınca peşinen vergileniyorduk. Anlı şanlı ekonomi STK’larımız bu duruma itiraz etmek yerine, iktidarın ortağı gibi davranıp bu vergileri adeta meşrulaştırıyordu.
Şimdi de kasada para yok. Bütçe açığının en büyük gider kalemi; faiz ödemeleri… Yandaş candaş taş mı yesin? Para yoksa vergi ne güne duruyor? 1 Nisan sonrası vatandaşa “sımsıkı para programı” yetmezmiş gibi peşin vergi ile gelirlerse sakın bunu “galiba 1 Nisan şakası” algılamayın, ödeyiverin(!) Şeref OĞUZ
https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/1-nisan-vergi-sakalarina-hazir-olun/730526
İşletme Hesabı Esasına Göre Defter Tutan Mükellefler İle Serbest Meslek Erbaplarında Amortisman Düzeltmesi (GİB Duyurusu)
30.12.2023 tarihli ve 32415 sayılı (2. Mükerrer) Resmi Gazete’de yayımlanan 555 Sıra No’lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğ ile kazançlarını işletme hesabı esasına (zirai işletme hesabı dâhil) göre tespit eden mükellefler ile serbest meslek kazanç defteri tutan serbest meslek erbabı mükellefler enflasyon düzeltmesi yapamazlar. Ancak, amortismana tâbi iktisadi kıymetlere ilişkin düzeltilmiş tutarları üzerinden amortismana tâbi tutabilirler. Söz konusu düzenleme kapsamında Sabit Kıymet Ek Maliyet gider kayıt alt tür seçeneğine “Sabit Kıymet Enflasyon Düzeltme Farkı”, Gider Kabul Edilmeyen Ödemeler, İndirilecek Giderler, Serbest Meslek Kazancına Ait Giderler ve Diğer Hasılat kayıt alt tür seçeneklerine ise “Enflasyon Düzeltme Farkı” alt türü eklenmiştir.
Kaynak: Defter Beyan Sistemi/GİB
Sermaye Piyasasında Faaliyette Bulunanlar İçin Lisanslama ve Sicil Tutmaya İlişkin Esaslar Hakkında Tebliğ (VII-128.7)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (VII-128.7.f)
20 Şubat 2024 Tarihli Resmi Gazete
Sayı : 32466
Sermaye Piyasası Kurulundan:
SERMAYE PİYASASINDA FAALİYETTE BULUNANLAR İÇİN LİSANSLAMA VE SİCİL TUTMAYA İLİŞKİN ESASLAR HAKKINDA TEBLİĞ (VII-)’DE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR TEBLİĞ
(VII-128.7.f)
MADDE 1- 14/8/2014 tarihli ve 29088 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Sermaye Piyasasında Faaliyette Bulunanlar İçin Lisanslama ve Sicil Tutmaya İlişkin Esaslar Hakkında Tebliğ (VII-128.7)’in geçici 10 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan “31/1/2024” ibaresi “31/1/2025” olarak değiştirilmiştir.
MADDE 2- Bu Tebliğ yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 3- Bu Tebliğ hükümlerini Sermaye Piyasası Kurulu yürütür.
Asgari İşçiliğe Uygulanacak Yapı Birim Maliyetleri Yayınlandı (Mimarlık ve Mühendislik Hizmet Bedellerinin Hesabında Kullanılacak 2024 Yılı Yapı Yaklaşık Birim Maliyetleri Hakkında Tebliğ)
20 Şubat 2024 Tarihli Resmi Gazete
Sayı : 32466
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığından:
MİMARLIK VE MÜHENDİSLİK HİZMET BEDELLERİNİN HESABINDA KULLANILACAK 2024 YILI YAPI YAKLAŞIK BİRİM MALİYETLERİ HAKKINDA TEBLİĞ
Yapı yaklaşık birim maliyetleri
MADDE 1- (1) 16/7/1985 tarihli ve 85/9707 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan Mimarlık ve Mühendislik Hizmetleri Şartnamesinin 3.2 nci maddesi gereğince, mimarlık ve mühendislik hizmet bedellerinin hesabında kullanılacak 2024 yılı Yapı Yaklaşık Birim Maliyetleri, yapının mimarlık hizmetlerine esas olan sınıfı dikkate alınarak; KDV hariç, genel giderler (%15) ile yüklenici kârı (%10) dâhil edilerek aşağıda gösterilmiştir.
Yapının mimarlık hizmetlerine esas olan sınıfının belirlenmesine ilişkin açıklamalar
MADDE 2- (1) Benzer yapılar, ilgili gruptaki yapılara kıyasen uygulayıcı kurum ve kuruluşlarca Mimarlık ve Mühendislik Hizmetleri Şartnamesinin ilgili hükümlerinden yararlanılarak belirlenecektir.
(2) Tebliğin revizyonu çalışmalarında sınıfı veya grubu değiştirilen veya tebliğden çıkarılan yapılar için, 2024 yılından önceki tebliğlere göre yapı sınıfı ve grubu belirlenmiş mimarlık ve mühendislik hizmetlerinde; belirlendiği yılın tebliğindeki yapı sınıfı ve grubu değiştirilmeksizin 2024 yılı tebliğinde karşılığı olan tutar esas alınmak suretiyle hesap yapılacaktır.
(3) Tebliğdeki sınıf ve gruplar yapım aşamasında belirlenirken tereddüte düşülmesi halinde, o yapının yapı yaklaşık maliyeti; yapının projesine göre hazırlanacak metrajlara Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Birim Fiyatlarının uygulanması suretiyle hesaplanacaktır.
(4) Bu Tebliğde yer alan yapıların birim metrekare maliyetleri, asgari mahal listesine göre belirlenen yapı malzemeleri dikkate alınarak belirlenmektedir. Ayrıca, Tebliğdeki yapı yaklaşık birim maliyetlerinin tespitinde; yapının bulunduğu arsa bedeli, çevre düzenlemesi (peyzaj, bahçe sulama, yağmur suyu drenaj, çevre aydınlatma, ihata duvarı, ada içi yollar ve benzeri), altyapı (zemin iyileştirme, bina dışı; elektrik, içme suyu, doğalgaz, kanalizasyon, internet, haberleşme ve benzeri) giderler dahil edilmemektedir.
Yürürlük
MADDE 3- (1) Bu Tebliğ 1/1/2024 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
Yürütme
MADDE 4- (1) Bu Tebliğ hükümlerini Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı yürütür.
Yapı, Tesis ve Onarım İşleri İhalelerinde Kullanılan Müteahhitlik Karneleri ve İş Bitirme Belgelerinin 2024 Yılına Ait Değerlendirme Katsayıları Hakkında Tebliğ
20 Şubat 2024 Tarihli Resmi Gazete
Sayı : 32466
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığından:
YAPI, TESİS VE ONARIM İŞLERİ İHALELERİNDE KULLANILAN MÜTEAHHİTLİK KARNELERİ VE İŞ BİTİRME BELGELERİNİN 2024 YILINA AİT DEĞERLENDİRME KATSAYILARI HAKKINDA TEBLİĞ
Müteahhitlik karneleri
MADDE 1- (1) 28/3/1981 tarihli ve 17293 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Yapı, Tesis ve Onarım İşleri İhalelerine Katılma Yönetmeliği uyarınca, ihalelere iştirak edecek olan müteahhitlerin, ellerinde bulunan ve geçerliliği sona ermemiş müteahhitlik karneleri, ilgili kuruluşlarca, aşağıda belirtildiği şekilde ve grubu aynı kalmak şartıyla aktarılarak kabul edilecektir.
Değerlendirme katsayıları
MADDE 2- (1) 1/1/2024 tarihinden itibaren, müteahhitlik karneleri ve iş bitirme belgeleri için geçerli katsayılar aşağıda belirtilmiştir:
a) 1/3/1981-28/2/1982 arasındaki tarihleri taşıyan (bu tarihler dâhil) ve geçerliliğini muhafaza eden müteahhitlik karneleri miktarı, grubu aynı kalmak şartıyla; 470.403,183 ile çarpılacaktır.
b) 1/3/1982-31/12/1982 arasındaki tarihleri taşıyan (bu tarihler dâhil) müteahhitlik karneleri miktarı, grubu aynı kalmak şartıyla 391.131,537 ile çarpılacaktır.
c) Kuruluşlarca iş bitirme belgelerinin ve müteahhitlik karnelerinin değerlendirilebilmesi için 1/1/2024 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere aşağıda tespit olunan katsayılar uygulanacaktır:
Yürürlükten kaldırılan tebliğ
MADDE 3- (1) 12/8/2023 tarihli ve 32277 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Yapı, Tesis ve Onarım İşleri İhalelerinde Kullanılan Müteahhitlik Karneleri ve İş Bitirme Belgelerinin 2023/2 Yılına Ait Değerlendirme Katsayıları Hakkında Tebliğ yürürlükten kaldırılmıştır.
Yürürlük
MADDE 4- (1) Bu Tebliğ 1/1/2024 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
Yürütme
MADDE 5- (1) Bu Tebliğ hükümlerini Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı yürütür.
Emeklilik İçin Doğum Borçlanması
Emekli olmak için temelde yaş, sigortalılık süresi ve prim ödeme gün sayısı şartlarını sağlamak gerekiyor. EYT ile birlikte ilk kez 8.9.1999 ve öncesinde sigortalı olmuş kişiler için yaş şartı kaldırıldı. İlk kez 1 Nisan 2008 ve sonrasında sigortalı olmuş kişiler için ise sigortalılık süresi şartı söz konusu değil. Ancak prim gün sayısı şartı tüm sigortalılar için geçerli. Yani belirli bir süre bir fiili çalışmadan emekli olunamıyor. Ancak bu konuda kadın sigortalılara sağlanan büyük bir hak söz konusu. Doğum yapmak nedeniyle çalışamayan kadınlar belirli şartlar söz konusuysa doğum borçlanması ile prim gün sayılarını tamamlayabiliyorlar.
Kadın çalışanlar doğum nedeniyle iş hayatından uzak kalır. Bu nedenle de emekli olmak için gerekli gün sayısı şartını doldurmakta zorlanırlar. İşte bu yüzden doğum borçlanması düzenlemesiyle doğum nedeniyle iş hayatından uzaklaşan kadın çalışanlara doğum borçlanması hakkı tanınır. Ancak her durumda doğum borçlanması yapmak gerekli olmayabilir.
Staj sonrası çalışma
İş hayatına staj yaparak başlayan ve bu dönemde adına kısa vadeli sigorta kolları primi yatan kadın sigortalılar daha sonra uzun vadeli sigorta kollarına tabi olarak çalışmaya başladıkları süre içerisindeki doğumlarını borçlanabilir.
Bu durumda, ilk kez uzun vadeli sigorta kollarına tabi olarak çalışmaya başladıkları tarih borçlandıkları süre kadar geri gelir. Bu da emeklilik yaşını öne çeker. Örneğin, 25 Mayıs 1994 tarihinde staj girişi olan ve bu sürede adına kısa vadeli sigorta kollarına prim ödenen kadın sigortalı, 25 Mayıs 1997 tarihinde uzun vadeli sigorta kollarına tabi olarak işe girmiş ise bu girişi nedeniyle 5.975 prim günü ve 20 yıl sigortalılık şartıyla emekli olabilecektir. Bu kadın sigortalının 25 Mayıs 1995 tarihinde gerçekleştirdiği doğumu borçlanma hakkı bulunmaktadır.
Doğum borçlanması sonrası ilk kez uzun vadeli sigortalı olduğu tarih iki yıl geriye gidecektir. Bu durumda, 25 Mayıs 1995 olarak güncellenen sigortalı olduğu tarih ile bu kişinin emeklilik şartları 5.825 prim günü ve 20 yıl sigortalılık olacaktır. İki yıllık doğum borçlanması 150 gün daha az primle emeklilik hakkı doğuracaktır. Ancak bu durum yalnızca staj girişi ile ilk kez uzun vadeli sigorta kollarına tabi olunan süre içerisindeki doğumların borçlanılması halinde geçerlidir. Diğer doğum borçlanmalarında yalnızca prim ödeme gün sayısı eklenir, emeklilik için gerekli prim gün sayısının azalması söz konusu olmaz. EYT öncesi doğum borçlanmasıyla geri giden ilk kez sigortalı olunan tarih yaşı da değiştirirdi ancak EYT sonrası yaş şartı kalktığı için yalnızca prim gün sayısı şartında azalma söz konusu oluyor.
Ne katkı sağlar?
Doğum borçlanması yapan kadın sigortalı çalışmadan gün elde etmiş olur. Kadın sigortalılar genellikle emeklilik için gerekli yaş ve sigortalılık süresi şartını doldururlar ancak doğum nedeniyle iş hayatından uzak kaldıkları için prim ödeme gün sayısı şartını sağlayamazlar. Bu durumda doğum borçlanması devreye girer ve prim ödeme gün sayısını doldurma hakkı tanır. Doğum borçlanmasıyla prim ödeme gün sayısı artan kadın sigortalı emekli olma hakkına kavuşabilir.
Doğum borçlanması doğumdan sonraki en fazla iki yıllık süre için yapılabilir. Her doğumda en fazla 720 günlük süre borçlanılabilir. Bu sürenin üzerinde doğum borçlanması yapılamaz. Dolayısıyla, her doğum sonrasında kadın sigortalı 720 gün borçlanma hakkına sahiptir. 720 günün altında borçlanma mümkün.
Kadın sigortalılar üç doğuma kadar borçlanma yapabilirler. Bu hak daha önce iki doğumla sınırlıydı. 2014 yılında yapılan değişikliğin sonrasında hem bütün kadın sigortalılara doğum borçlanması yapma hakkı tanındı, hem de doğum borçlanması hakkı üçe çıkarıldı. Bu sayede, üç doğumu borçlanma hakkına sahip kadın sigortalının 2 bin 160 gün borçlanma hakkı oldu.
Emekliliği öne çeker mi?
Doğum borçlanması ancak doğumdan önce sigorta girişi olan kadın sigortalılar tarafından yapılabilir ve yalnızca prim ödeme gün sayısı kazandırır. Doğumdan sonraki süreler borçlanılabildiği için sigorta girişi geri gitmez ve emeklilik için avantaj söz konusu olmaz.
Cem Kılıç
https://www.milliyet.com.tr/yazarlar/cem-kilic/emeklilik-icin-dogum-borclanmasi-7080932
Enflasyon Düzeltmesi Sırasında Saptadığımız Muhasebe Hatalarını Nasıl Düzeltmeliyiz?
Enflasyon düzeltmesi, mükelleflerin geçmiş işlemlerinin genel bir kontrolünü ve geçmişte yapılan bazı hataların saptanmasını olanaklı kılıyor. Bu yönüyle işletmeler için gerçekten çok önemli bir olanak.
Değerli okurlar, 31/12/2023 tarihli bilançoların enflasyon düzeltmesine tabi tutulması işlemleri son hızla devam ediyor. Şaşırtıcı olan halen eğitimlerin de son gaz devam etmesi, esasen eğitim sürecinin bitmiş ve uygulama aşamasına çoktan geçilmiş olması gerekirdi.
Bugünkü konuya geçmeden önce, konunun daha iyi anlaşılabilmesi bakımından enflasyon düzeltmesi ile ilgili giriş mahiyetinde bazı açıklamalar yapmak yararlı olacak.
Enflasyon düzeltmesi nedir?
Enflasyon düzeltmesi kanunda, “mali tablonun ait olduğu tarihteki satın alma gücü cinsinden hesaplanması" şeklinde tanımlanmış bulunuyor. Yani 2023 düzeltmesi için mali tablodaki tüm kalemleri 31/12/2023 tarihli değerleriyle (satın alma gücü ile) göstermemiz gerekiyor.
Mali tablolarda yer alan parasal kıymetlerin kayıtlı değerleri 31/12/2023 tarihli değerleri ifade ettiğinden parasal kıymetlerde herhangi bir düzeltme yapmıyor ve bunları mali tabloda kayıtlı değerleriyle gösteriyoruz. Tabii ki bu parasal kıymetler için dönem sonu işlemleri kapsamında değerleme işlemleri yapılması gerekiyor. Enflasyon düzeltme işlemleri, tüm bu değerleme çalışmaları yapıldıktan sonra hazırlanan mali tablolar üzerinden gerçekleştiriliyor.
Parasal olmayan kıymetlerin kayıtlı değerleri ise 31/12/2023 tarihli değerlerini göstermediği için bunların değerlerini, 31/12/2023 tarihli değerlerine yükseltmemiz gerekiyor. Her olayda yükseltme söz konu olmayabilir, yapacağımız düzeltme sonrası tutar, kayıtlı tutarın altında çıkarsa, düzeltme işlemi ile bulunan 31/12/2023 tarihli değer kayıtlı değerin düşürülmesi de gerekebilir.
Peki, parasal olan ve olmayan kıymetler neler?
Enflasyon düzeltmesi uygulamasında, satın alma gücü ile ulusal para değerindeki değişmeler arasındaki ilişki göz önünde bulundurularak, mali tablolarda yer alan kıymetler iki gruba ayrılıyor:
a) Parasal Kıymetler: Ulusal para değerindeki değişmeler karşısında nominal değerleri aynı kalan, ancak satın alma güçleri fiyat hareketlerine göre ters yönde değişen kıymetleri ifade ediyor. (Örneğin kasa, banka, alınan çekler, borç/alacak, kredi vb.)
Mali tabloda yer alan parasal kıymetler (parasal varlıklar ve parasal kaynaklar), mali tablonun düzenlendiği tarih itibariyle satın alma gücünü zaten gösterdiğinden ayrıca enflasyon düzeltmesine tabi tutulmuyor.
b) Parasal Olmayan Kıymetler: Parasal kıymetler dışında kalan kıymetler, diğer bir ifadeyle, ulusal para değerindeki değişmeler karşısında satın alma güçleri aynı yönde değişen kıymetleri ifade ediyor.(Örneğin stoklar, maddi/maddi olmayan duran varlıklar, mali duran varlıklar, öz kaynaklar vb.)
Bu kıymetler mali tablolarda tarihi maliyetle/kayıtlı değerlerle izleniyor ve bu değerler bilanço tarihi itibarıyla söz konusu kıymetlerin satın alma gücünü göstermiyor. Bu nedenle, satın alma gücünün doğru bir şekilde gösterilmesi amacıyla bu kıymetler enflasyon düzeltmesine tabi tutuluyor.
Parasal ve parasal olmayan kıymetler, Tek Düzen Hesap Planındaki (TDHP) hesap kodları itibariyle 555 sıra no.lu Vergi Usul Kanunu (VUK) Tebliği ekinde (EK 1 ve EK 2) gösteriliyor.
Düzeltme nasıl yapılıyor?
Vergide 31/12/2023 tarihli bilançonun düzeltilmesi işlemi, prensip olarak, Türkiye İstatistik Kurumu tarafından Türkiye geneli için hesaplanan ve aylar itibarıyla açıklanan Yİ-ÜFE değerlerini kullanarak hesapladığımız düzeltme katsayıları ile yapılıyor.
Buna göre düzeltme, parasal olmayan kıymetlerin enflasyon düzeltmesine esas değerlerinin düzeltme katsayıları ile çarpılması suretiyle gerçekleştiriliyor.
Ancak Maliye yetkisini kullanarak, işletmelerin aktifinde bulunan yabancı para cinsinden hisse senetleri, iştirakler ve avansların düzeltme tarihindeki döviz kuru ile düzeltilmesini uygun gördü. Yani bu kıymetlerde enflasyon düzeltmesi genel ilkenin aksine katsayılar ile değil döviz kurları ile yapılıyor. Döviz cinsinden verilen avanslar İdarenin görüşüne göre zaten kur değerlemesine tabi tutulduğundan enflasyon düzeltmesi kapsamında ilave bir işlem yapılmasına gerek yok. Ancak yabancı para cinsinden iktisap edilen yabancı hisse senetleri ve iştirakler için enflasyon düzeltmesi kapsamında döviz kuru ile düzeltme yapılması gerekiyor.
Enflasyon düzeltmesinde bunların dışında bir değerin kullanılması mümkün değil. Örneğin taşınmazlar için değerleme raporları ile saptanan güncel değerler kullanılamıyor.
Düzeltme sırasında saptanan hatalı işlemlerle ilgili düzeltme nasıl yapılacak?
Enflasyon düzeltmesi, parasal olmayan kıymetlerle ilgili olarak mükelleflerin geçmiş işlemlerinin genel bir kontrolünü ve geçmişte yapılan bazı hataların saptanmasını olanaklı kılıyor. Bu yönüyle işletmeler için gerçekten çok önemli bir olanak.
Çünkü geçmişte bazı muhasebe hatalarının yapılmış olması çok rastlanılan bir durum.
Peki parasal olmayan kalemlerle ilgili bazı hatalar tespit ettik, bunları 698 no.lu enflasyon düzeltmesi hesabına (bir anlamda torbaya) atarak pratik bir düzeltme sağlayabilir miyiz?
Benim bu soruya yanıtım, tabii ki “Hayır.”
Çünkü bazı durumlarda düzeltme (enflasyon düzeltmesi değil hatalı muhasebe kaydının düzeltilmesini kastediyorum) bazı örneklerde tespit edilen farkın 698 no.lu enflasyon düzeltmesi hesabına aktarılarak düzeltilmesini mümkün kılabilir, ancak bu yöntem her durumda uygulanamaz. Öncelikle hatanın doğru bir muhasebe kaydı ile düzeltilmesi ve sonra düzeltilmiş/olması gereken değerler ve düzeltme tarihleri tespit edilerek enflasyon düzeltmesi işleminin yapılması gerekir.
Şimdi örnekler üzerinden konuyu biraz açalım.
* Geçmişte satılan stoklarla ilgili kayıtlarda bir değer kaldığını saptadınız. Bu değerleri enflasyon düzeltmesi kapsamında büyüterek sorunu bilançoda taşımak yerine, hatalı durumu düzeltmek istediniz. Fiilen işletmede bulunmayan bu stoklara ilişkin maliyeti stoklardan çıkarıp geçmiş yıl zararlarına attınız. Dolayısıyla cari dönem matrahından bu zararı indirmediniz, düzeltme kaydı ile ticari zararları olması gereken değere yükselttiniz veya geçmiş yıl zararı yarattınız. Hatta nasıl olsa geçmiş yıl zararları 698 no.lu enflasyon düzeltmesi hesabı üzerinden geçmiş yıl kar/zararları hesabına aktarılacağından, stok farkını doğrudan 698 no.lu hesaba attınız. Mümkün mü bu? Neden olmasın? (Bu düzeltme işlemi ile ilgili olarak ileride muhtemel bir vergi incelemesinde gerçek durumun böyle olup olmadığı yönünden sorgulanmanız olasılık dahilindedir. Ayrıca KDV indirim iptali yapmanız gerektiği söylenebilir.)
* Geçici yeniden değerlemeler (VUK geçici 31 ve/veya 32 nci maddeler) kapsamında yeniden değerleme işleminde hata yapılmış olduğunu, aktif değerin ve değer artış fonunun yüksek oluştuğunu saptadınız. Düzeltme için öncelikle aktif ve pasifteki bu fazlalığın ters kayıtla ortadan kaldırılması gerekir. (Bu düzeltme ile yetinilmemesi, geçmişte fazla ayrılmış amortismanın da iptali gerekir.) Düzeltme kaydı yapılmazsa, enflasyon düzeltmesi kapsamında değer artış fonundaki tutar 698 no.lu hesap üzerinden geçmiş yıl kar/zararları hesabına gidecek, amortismana tabi iktisadi kıymetlerdeki fazlalık ise kayıtlarda yer almaya devam edecektir. Bu vergisel açıdan risklidir, çünkü fazla amortisman gideri yazma veya itfa süresi bitmeden yapılabilecek muhtemel bir satışta maliyetin yüksek dikkate alınması sonucunu doğuracaktır.
* İştirakin sermaye yedeği (değer artış fonu, emisyon primi vs.) kaynaklı yapmış olduğu sermaye artırımı nedeniyle nominal bedeli esas almak suretiyle iştirak hesabını artırdığınızı, bunun karşılığı olarak da pasifte iştirakler değer artış fonu hesabı açtığınızı gördünüz. 1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğine göre, sermaye yedekleri kullanılmak suretiyle sermaye artırımında bulunulması neticesinde sermaye artırımı nedeniyle verilecek bedelsiz hisse senetlerinin, bu şirkete iştirak edenler yönünden aktif ve pasiflerinde bir artışa neden olmaması gerekir. Dolayısıyla, bedelsiz hisse senetleri nedeniyle aktifte tutulan hisselerin sadece adedi değişecek, bedelinde değişme olmayacaktır. Enflasyon düzeltmesi yapmadan önce bu hatayı söz konusu hesapları karşılıklı kapatmak suretiyle düzeltebilirsiniz. Böylece olması gereken tutarları düzeltmeye tabi tutarsınız. Eğer söz konusu iştirak 31/12/2023 tarihinden önce satılmışsa, satış kârı değer artış fonu kadar düşük belirlenmiş demektir. Söz konusu farkı 2023 yılında vergiye tabi gelire atmak gecikmeli bir düzeltme yapmak anlamına gelir. Doğrusu geçmiş yıla ilişkin düzeltme beyannamesi vermektir. Düzeltme beyannamesi verilmezse satış kazancı ile ilgili vergi riski devam eder. Düzeltme beyannamesi verilse de verilmese de değer artış fonundaki tutarın geçmiş yıl kârlarına (698 no.lu hesap aracılığıyla veya doğrudan) atılmak suretiyle kapatılması gerekir.
Bu yazı için son sözlerim…
Enflasyon düzeltmesi işlemleri sırasında saptanabilecek geçmiş veya cari dönemde yapılmış hatalı muhasebe kayıtlarına ilişkin örnekleri çoğaltmak mümkündür.
Naçizane uyarım, düzeltme kayıtlarının sadece enflasyon düzeltmesine etkileri yönünden değil, önceki dönemlere veya başka vergiler yönünden sonuçlarının da değerlendirilmesinde yarar vardır.