Mehmet Özdoğru
İhracat Bedellerinin Ne Kadarlık Kısmı Eksik Getirilebilir?
Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin İhracat Bedelleri Hakkındaki 2018-32/56 Sayılı Tebliği uyarınca;
1-Türkiye’de yerleşik kişiler tarafından gerçekleştirilen ihracat işlemlerine ilişkin bedeller, ithalatçının ödemesini müteakip doğrudan ve gecikmeksizin ihracata aracılık eden bankaya transfer edilir veya getirilir. Bedellerin yurda getirilme süresi fiili ihraç tarihinden itibaren 180 günü geçemez(Madde 2).
2-İhracat bedellerinin tamamının yurda getirilmesi şart olmakla beraber her bir gümrük beyannamesi itibarıyla aşağıdaki noksanlıklar kabul edilir(Madde-7)
a- 30.000 ABD dolarına kadar noksanlığı olan ihracat hesapları doğrudan bankalarca ödeme şekline ve toplam beyanname tutarına olan oranına bakılmaksızın terkin edilmek suretiyle kapatılır.o
Örnek-1:
İhracat Beyannamesi | İhracat Bedeli (Dolar) | Yurda Getirilen (Dolar) | Yurda Getirilmeyen (Dolar) | İhracat Taahhüdü |
1 Numaralı Gümrük Beyannamesi | 29.000 | 0 | 29.000 | Kapatılır |
2 Numaralı Gümrük Beyannamesi | 32.000 | 5.000 | 27.000 | Kapatılır |
3 Numaralı Gümrük Beyannamesi | 33.000 | 0 | 33.000 | Kapatılmaz |
4 Numaralı Gümrük Beyannamesi | 160.000 | 140.000 | 20.000 | Kapatılır |
5 Numaralı Gümrük Beyannamesi | 280.000 | 250.000 | 30.000 | Kapatılır |
6 Numaralı Gümrük Beyannamesi | 540.000 | 509.000 | 31.000 | Kapatılmaz |
7 Numaralı Gümrük Beyannamesi | 1.200.000 | 1.175.000 | 25.000 | Kapatılır |
3- 30.000 ABD dolarından yüksek olmakla birlikte 100.000 ABD doları veya eşitini aşmayan, beyanname veya formda yer alan bedelin %10’una kadar noksanlığı olan ihracat hesapları doğrudan bankalarca ödeme şekline bakılmaksızın terkin edilmek suretiyle kapatılır.
Örnek-2:
İhracat Bedeli (Dolar) | Yurda Getirilen (Dolar) | Yurda Getirilmeyen (Dolar) | Noksanlık | İhracat Taahhüdü |
1.000.000 | 900.000 | 100.000 | %10 | Kapatılır |
1.000.000 | 880.000 | 120.000 | %12 | Kapatılmaz |
2.000.000 | 1.895.000 | 105.000 | %5,2 | Kapatılmaz |
500.000 | 400.000 | 100.000 | %20 | Kapatılmaz |
7.000.000 | 6.910.000 | 90.000 | %1,2 | Kapatılır |
3- 200.000 ABD doları veya eşitini aşmamak üzere, mücbir sebep ve haklı durum halleri göz önünde bulundurulmak suretiyle beyanname veya formda yer alan bedelin % 10’una kadar açık hesaplar ilgili Vergi Dairesi Başkanlığınca veya Vergi Dairesi Müdürlüğünce terkin edilmek suretiyle kapatılır.
Örnek-3:
İhracat Bedeli (Dolar) | Yurda Getirilen (Dolar) | Yurda Getirilmeyen (Dolar) | Noksanlık | İhracat Taahhüdü |
10.000.000 | 9.800.000 | 200.000 | %2 | Kapatılır |
1.000.000 | 800.000 | 200.000 | %20 | Kapatılmaz |
3.000.000 | 2.795.000 | 205.000 | %6,8 | Kapatılmaz |
500.000 | 300.000 | 200.000 | %40 | Kapatılmaz |
7.000.000 | 6.810.000 | 190.000 | %2,7 | Kapatılır |
Kaynakça:
Resmi Gazete Tarihi ve Numarası | Yasal Dayanak |
31.12.2019 - 30995 (5.Mükerrer) | 2019-32/56 Sayılı Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında Tebliğ |
27.01.2020
Zekeriya Aslan
Yeminli Mali Müşavir
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
Vergi Borcu Zamanaşımından Silinir mi?
Yakın zamanda başımıza geldi: Bir danışanımız “borcu yoktur yazısı” almak için vergi dairesine gittiğinde 15 yıl öncesinin borçlarını kapsayacak şekilde borç durumunu gösterir belgeyle uğurlamışlar..
Halbuki Vergi borçları, 6183 Sayılı Kanun’ un 102. Maddesinde belirtildiği üzere, vadesinin rastladığı takvim yılını takip eden takvim yılı başından itibaren 5 yıl içinde tahsil edilmezse zamanaşımına uğrar.
Örneğin ödeme tarihi 2018/Kasım olan bir vergi borcu, 2019-2020-2021-2022-2023 yıllarında ödenmediyse ve zamanaşımını durduran/kesen haller mevcut değilse 01 Ocak 2024 tarihiyle artık tahsil edilemez.
Her ne kadar kulağa hoş gelse de uygulamada bu kadar kolay olmadığını belirtmekte fayda var.
Öncelikle zamanaşımını durduran hallere bakalım (6183 Sayılı Kanun md:104):
- Borçlunun yabancı memlekette bulunması,
- Hileli iflas etmesi
- terekesinin tasfiyesi dolayısiyle hakkında takibat yapılmasına imkan yoksa bu hallerin devamı müddetince zamanaşımı işlemez.
Zamanaşımını kesen haller ise şu şekildedir (6183 Sayılı Kanun md:103):
- Ödeme,
- Haciz tatbikı,
- Cebren tahsil ve takip muameleleri sonucunda yapılan her çeşit tahsilat,
- Ödeme emri tebliği,
- Mal bildirimi, mal edinme ve mal artmalarının bildirilmesi,
- Yukardaki 5 sırada gösterilen muamelelerden her hangi birinin kefile veya yabancı şahıs ve kurumlar mümessillerine tatbikı veya bunlar tarafından yapılması,
- İhtilaflı amme alacaklarında kaza mercilerince bozma kararı verilmesi,
- Amme alacağının teminata bağlanması,
- Kaza mercilerince icranın tehirine karar verilmesi,
- İki amme idaresi arasında mevcut bir borç için alacaklı amme idaresi tarafından borçlu amme idaresine borcun ödenmesi için yazı ile müracaat edilmesi.
- Amme alacağının özel kanunlara göre ödenmek üzere müracaatta bulunulması ve/veya ödeme planına bağlanması.
Bu şartlar altında vergi borcunuzun artık zamanaşımına uğradığını düşünüyorsunuz. Herhangi bir iş için “borcu yoktur yazısı” lazım oldu ve Vergi Dairesine gittiniz..
İşte bu an borcu yoktur yazısı alamayacaksınız, tam tersine sizden 15 yıllık borçlarınızı bile talep edeceklerdir.
Bizi bize anlatan en iyi sözlerdendir: “Ağlamayana emzik yok!”
Her ne kadar Kanun’a göre bu borçlar zamanaşımına uğramış olsa da Vergi Daireleri bu borçları kendiliğinden silmez. Bu borçların silinmesi için sizin talepte bulunmanız gerekir. Gerçi talepte bulunmak da yetmez çoğu zaman dava açmanız gerekir. Çünkü zamanaşımına uğramış borçlar ancak Mahkeme kararıyla silinecektir. Bu arada yürütmeyi durdurma kararı alırsanız borcu yoktur yazısına sahip olabilirsiniz..
Zamanaşımına uğramış borçları sildirmezseniz ne olur;
- Borcu yoktur yazısı alamazsınız, her işin öncesinde karşınıza çıkabilir,
- Yanlışlıkla ödeme yapsanız dahi ödeme kabul olur bunu geri talep edemezsiniz,
- Vergi affından ve yapılandırmadan faydalanırken yanlışlıkla bu borçları da dahil ederseniz artık ödemek zorunda kalırsınız.
- Ölüm durumunda bile kurtulamazsınız, vergi borçlarınız mirasçılara kalır.
Sonuç olarak zamanaşımı kanuni bir haktır ancak vergi borcunu zamanaşımından sildirmek sanıldığı kadar kolay bir iş değildir.
16.02.2024
Aydın Şahin
Yeminli Mali Müşavir
E. Vergi Müfettişi
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
KDV İadesi Nedir? KDV İadesi Nasıl Yapılır?
Türkiye’de uygulanan vergi sisteminde, hem alıcıları hem satıcıları ilgilendiren Katma Değer Vergisi (KDV) önemli bir yere sahiptir. Herhangi bir malın ya da hizmetin satılması işleminde mal veya hizmeti teslim alan tarafın teslim edene ödediği tüketim vergisine Katma Değer Vergisi denir. KDV, devletin vergi gelirleri içerisinde en büyük paya sahip vergi kalemleri arasında yer almasının yanı sıra mali süreçlerde farklı işlemlerde bolca karşımıza çıkan bir kavramdır. Bu içeriğimizde KDV iadesi nedir ve KDV iadesi nasıl alınır, KDV iadesi nasıl hesaplanır, kimler KDV iadesi alabilir gibi sorularınıza yanıt arayacağız.
KDV İadesi Nedir?
Tüketim vergileri sınıfında yer alan ve KDV şeklinde kısaltılan Katma Değer Vergisi, tüketim esnasında yani bir malın ya da hizmetin satışının yapılmasıyla doğar. Dolaylı vergiler kategorisinde olan KDV, kişiler arasında gerçekleşen işlemlerden alınır doğrudan devlete ödenmek yerine beyan ile mahsuplaştırılarak belirli periyotlarda ödenir. KDV iadesi sistemi de devletin vergiye tâbi mükelleflere sunduğu bir tür teşvik ve istisna mekanizmasıdır. KDV iadesinin temel amacı, bir mal ya da hizmetin son tüketiciye ulaşana kadar yapılan işlemlerden doğan vergi yükünün son tüketici dışındaki taraflarda kalmamasıdır.
Örnek olarak bir masa satın aldığınız düşünelim. Satın aldığınız masa size ulaşana kadar üreticisi, satıcısı ve sizin aranızda aynı malın el değiştirmesi nedeniyle bir tür KDV transferi gerçekleşir. Üreticisi, üretim için gerekli ağaç ve diğer materyalleri satın almak durumundadır. Bu hammaddeleri satın alırken satıcısına bir KDV ödemesi yapar. Ardından ilgili materyaller ile masayı ürettikten sonra bir mobilya satıcısı mağazaya malı satar. Bu satış sırasında hammaddeyi alırken KDV ödeyen üreticimiz malını satın alan mağazadan bu kez KDV tutarı tahsil eder. Siz de bu masayı mağazadan satın alırken mağazaya ürün fiyatıyla birlikte (genellikle KDV satış fiyatına dahil olacaktır) KDV ödemesi yaparsınız. Bu aktarım mekanizmasında KDV iadesi kavramı sayesinde vergi yükünün son tüketicide kalması, aradaki üretici ve dağıtıcı gibi tarafların vergi ödememesi sağlanır.
KDV İadesi Nasıl Gerçekleşir?
KDV iadesi her durumda geçerli olmayabilir ve vergi yükü bazen satıcı da kalabildiği gibi bazen de son tüketici çeşitli özel durumlardan dolayı KDV’nin bir kısmını satıcı yerine doğrudan vergi dairesine ödeyebilir. KDV’nin satıcının üzerinde kaldığı durumlar, bir malın satışında alıcıdan tahsil edilen KDV oranının daha önceki alımlarda ödenen KDV oranından küçük olduğu durumlardır. Bir mal veya hizmetin satışından kaynaklanan KDV’nin bir kısmı, o işlemdeki muafiyet ya da bir başka özel durumdan dolayı vergi dairesine doğrudan yatırılır. Bu durumda da satıcının daha önceki alımlarında ödediği vergiyi tam olarak yansıtamaz. İşte bu gibi durumlarda vergi yükünün satıcı da kalmaması adına mükelleflere sağlanan teşvik ve istisna olarak vergi iadesi işlemleri devreye girer.
Kimler KDV İadesi Alabilir?
Türkiye’de KDV ile ilgili düzenlemeler 3065 Sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nda kapsamlı bir şekilde açıklanır. KDV Kanunu’nun ilgili maddelerinde KDV iadesi doğuran özel durumlar ve sektörler detaylı olarak belirtilmiştir. Petrol, uluslararası taşımacılık, petrol-maden arama ve işletme, uluslararası havaalanı ve liman işletme gibi çeşitli sektörlerde mal ve hizmet ihracatı yapan işletmeler bu işlemlerinden dolayı KDV iadesi hakkına sahiptir. Burada işletmenin KDV iadesi talep edebilmesi için sürecin kanunlara uygun bir şekilde gerçekleştirilmesi gereklidir. Ayrıca KDV iadesi talep edilecek olan işlemlerde gerekli dosya ve belgelerin tamamlanması gerekir.
KDV İadesi talepleri ne zaman yapılır?
İşletmeler, KDV iadelerindeki alacakları için KDV’nin oluştuğu işlemin gerçekleştiği yılı izleyen yılbaşından itibaren KDV iadesi talebinde bulunabilir. KDV alacakları için zaman aşımı süresi 2 yıldır ve bu süreyi geçen işlemlerden doğan KDV iade talepleri gerçekleştirilmez.
İşletmelerin başvurması durumunda KDV iadelerinden doğan tutarlar, KDV iadesi gerektirecek işlemin gerçekleştiği yılın bir sonraki yılının ilk 6 ayında hesaplara yatırılır.
İşletmeler KDV iadesi taleplerinde gerekli evraklarını tamamladıktan sonra ilgili vergi dairelerine başvurarak gerçekleştirebileceği gibi online ortamda da yapabilir. E-Devlet tabanlı olarak çalışan Gelir İdaresi Başkanlığı’nın internet vergi dairesine kullanıcı adı ve şifre edinerek KDV iade Talep Formu’nu doldurabilirsiniz.
KDV İadesi Nasıl Hesaplanır?
KDV iadesi oluşabilecek durumları açıkladıktan sonra sayılar üzerinden somut bir örnekle KDV iadesi hesabı yapalım. Yukarıda vermiş olduğumuz masa örneğinden devam edelim. Masa üreten bir işletme olarak siz üretimde kullanacağınız ağaç, metal ve benzeri girdiler için yüzde 18 KDV ödediğinizi; masa için uygulanan Katma Değer Vergisi oranının da yüzde 8 olduğunu varsayalım. 10.000 TL’lik bir hammadde siparişinizde satıcısına ödeyeceğiniz yüzde 18’den KDV tutarı da 1.800 TL olur. Üretimlerinizi tamamladıktan sonra masaları yüzde 8 KDV ile satmak durumunda olduğunuz için 10.000 TL’lik satışlarda alıcılardan tahsil edeceğiniz KDV 800 TL olur. Böyle bir durumda, 1.000 TL’lik KDV yükü (1.800 – 800 TL) sizin üzerine kalır ve bu tutarı devletten KDV iadesi olarak talep hakkı doğar. Ancak her sektör ve faaliyet kolu için bu tutarları talep etme hakkının olmadığını hatırlatalım.
KDV İadesi için Gerekli Evraklar Nelerdir?
Ülkemizde KDV konusunda yasal düzenlemeleri içeren 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu, KDV iadesi için gerekli olan evrakları kanunun 11, 13 ve 29’uncu maddelerinde açıklar. Kanunun ilgili maddelerinde şu durumlar açıklanır:
- 11’inci maddede ihracat istisnaları,
- 13’üncü maddede kıymetli maden ve petrol araması için kullanılan araçlar ve yatırımlar, teşvik belgeli yatırımlar, ulusal güvenlik harcamaları ve yatırımlarda uygulanacak istisnalar,
- 29’uncu maddede ise vergi indirimi,
KDV iadesi doğuran işlemin bu 3 maddeden hangisine dahil olduğunu belirleyerek o maddeyle ilgili evrakları hazırladıktan sonra KDV iadesi başvurunuzu yapabilirsiniz. KDV iadesi talep edeceğiniz işlemin hangi gruba girdiğini bilmiyorsanız mutlaka muhasebecinize ya da mali müşavirinize veya finansal destek hizmeti aldığınız platformlara danışabilirsiniz.
3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nda 11, 13 ve 29’un maddelerde tanımlanan istisna durumlarına için KDV İadesi taleplerinizde hazırlamanız gereken evrakları şöyle sıralayabiliriz:
- 11’inci maddeye göre iade talebi için gerekli olan evraklar:
- KDV İadesi Talep Dilekçesi,
- Satış ve hizmet faturalarına ait liste,
- Yüklenen Katma Değer Vergisi listesi,
- İhracatın gerçekleştirildiği dönemin indirilecek KDV listesi,
- Gümrük beyannamesi,
- İadesi kabul edilen KDV hesaplama tablosu.
- 13’üncü maddeye göre iade talebi için gerekli olan evraklar;
- Satış faturaları listesi,
- İade talep dilekçesi,
- İade hakkı doğuran işleme ait yüklenilen KDV listesi,
- İstisnaların beyan edildiği döneme ait indirilecek KDV listesi,
- İade talep edilen KDV hesaplama tablosu,
- Vergi dairesinden alınan istisna belgesi örneği.
- 29’uncu maddeye göre iade talebi için gerekli olan evraklar;
- İade talep dilekçesi,
- Yıl içinde mahsup edilen, tutarları aylık olarak verilen detaylı bir tablo,
- Yıllık iade tutarına ilişkin tablo,
- İndirimli orana tabi işlem yapıldığı sene, söz konusu işlemlerin alış ve satış faturalarının benzerleri ve listesi.
https://bizimhesap.com/blog/kdv-iadesi-nedir-kdv-iadesi-nasil-yapilir
Dövizle Ücretin Sınırları Neler?
Ücretin döviz üzerinden kararlaştırılıp kararlaştırılamayacağı, böyle bir durumda hangi para cinsinden ödeneceği, sözleşme döviz yasağı kapsamındaysa uygulanabilecek yaptırımlar tartışma konusu. Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ’e göre, “Türkiye’de yerleşik kişiler kendi aralarında akdedecekleri; aşağıda belirtilenler dışında kalan danışmanlık, aracılık ve taşımacılık dâhil hizmet sözleşmelerinde, sözleşme bedelini ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerini döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştıramazlar.” Karar iş sözleşmelerinin döviz üzerinden yapılmalarını kural olarak yasaklıyor.
Bazısı kapsam dışı
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmayan kişilerin taraf oldukları hizmet sözleşmeleri, ihracat, transit ticaret, ihracat sayılan satış ve teslimler ile döviz kazandırıcı hizmet ve faaliyetler kapsamındaki hizmet sözleşmeleri, Türkiye’de yerleşik kişilerin yurtdışında gerçekleştirecekleri faaliyetler kapsamındaki hizmet sözleşmeleri, Türkiye’de yerleşik kişilerin kendi aralarında akdedecekleri; Türkiye’de başlayıp yurtdışında sonlanan, yurtdışında başlayıp Türkiye’de sonlanan veya yurt dışında başlayıp yurtdışında sonlanan hizmet sözleşmeleri, Türkiye’de yerleşik kişilerin Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan belgeli konaklama tesislerinde akdedeceği konaklama hizmet sözleşmeleri dövizle yapılabilir.
Sayılan istisnaların temelde yurt dışı ile bağlantılı işler olduğu görülüyor. Son eklenen istisna olan konaklama hizmet sözleşmeleri ise ağırlıklı olarak yabancılara hizmet veren ve yabancı çalışan yoğunluğunun olduğu bir nevi döviz kazandırıcı faaliyet kapsamında değerlendirilebilecek sözleşmeleri kapsıyor.
Hangi andaki kur?
Dövizle yapılabilen iş sözleşmelerinde doğrudan döviz ile ödeme mümkün iken ödeme günündeki kur üzerinden Türk Lirası ile de ödeme yapılabilecektir. Türk Lirası ile ödemeye karar verildiyse iki sorun karşımıza çıkmaktadır. Birincisi hangi kurun esas alınacağı, ikincisi hangi tarihteki kurun esas alınacağıdır.
Bu hususların sözleşme özgürlüğü içinde taraflarca istenildiği şekilde düzenlenmesi serbest bırakılmamıştır. Yabancı para cinsinden kararlaştırılan ücret ancak ödeme günündeki rayice göre Türk Lirası ile ödenebilecektir. Çünkü bu şekilde işçinin anında ücreti dövize çevirebilmesi mümkün olacaktır.
Cem Kılıç
https://www.milliyet.com.tr/yazarlar/cem-kilic/dovizle-ucretin-sinirlari-neler-7079748
2023 Yılı Menkul Sermaye İratlarının Beyanı
Nakdi sermaye veya parayla temsil edilen değerlerden oluşan sermaye dolayısıyla elde edilen faiz, kâr payı ve benzeri gelirleri Gelir Vergisi Kanunu menkul sermaye iradı olarak tanımlıyor.
Kanun bu tanımı yaptıktan sonra, tanım kapsamına giren gelirleri ayrıca saymış. En yaygın olanları şunlar:
- Mevduat Faizleri
- Repo gelirleri
- Devlet tahvili hazine bonolarından elde edilen faizler
- Alacak faizleri
- Şirketlerden alınan kâr payları
- Özel sektör tahvillerinden elde edilen faizler
- Bireysel emeklilik şirketleri tarafından yapılan ödemeler.
Başka menkul sermaye iratları da var ama makaleyi bunlarla sınırlı tutarak bu gelirlerin beyanıyla ilgili bir özet yapmaya çalışacağım.
Beyan edilmeyecek menkul sermaye iratları
Vergi sistemimiz kural olarak bütün gelirlerin yıllık beyannamede toplanmasını ve beyanını öngörüyor. Ancak uygulamada özellikle birçok menkul sermaye iradı için bu kural geçerli değil.
Menkul sermaye iratlarının çoğunda stopaj yoluyla alınan vergi nihai vergi haline dönüşüyor. Bu gelirler için beyanname verilmiyor. Başka gelirler için beyanname verilirse de bu gelirler beyannameye dahil edilmiyor.
Tutarına bakılmaksızın beyan edilmeyen menkul sermaye iratlarından bazıları şunlar:
- Yurt içi bankalardan elde edilen faizler
- Katılım bankalarınca ödenen kâr payları
- Repo gelirleri
- Bireysel emeklilik şirketleri tarafından yapılan ödemeler
- Şirketlerin kârlarını sermayelerine eklemeleri nedeniyle elde edilen kâr payları
- Devlet tahvili ve hazine bonosu faizleri
Kâr paylarının beyanı
Türkiye’de kurulu şirketlerden elde edilen kâr payının yarısı gelir vergisinden istisna.
İstisna tutarı düştükten sonra kalan tutarın 150 bin lirayı geçmesi halinde bu gelirlerin beyanı gerekiyor.
Buna göre, brüt kâr payının %50’si 150 bin liralık sınır ile karşılaştırılacak, geçiyorsa beyan edilecektir. Ayrıca kâr dağıtımı sırasında ilgili şirket tarafından hesaplanan stopajın tamamı beyannamede hesaplanan vergiden mahsup edilecektir.
Beyan sınırı sadece şirketlerden alınan kâr payları için değil. Başka beyana tabi menkul sermaye iratları varsa, tamamının toplanarak bakılması gerekiyor.
Kâr payının yurt dışında yerleşik bir şirketten alınması durumunda yukarıdaki açıklamalar geçerli değil. 28 Aralık 2023 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan 7491 sayılı Kanun’la, yurt dışında bulunan şirketlerden elde edilen kâr paylarının da yarısı gelir vergisinden müstesna tutuldu. Bu düzenleme 2023 yılı gelirleri için de geçerli ancak istisnadan yararlanabilmek için, en az % 50 ortaklık payına sahip olunması ve kâr payının gelir vergisi beyannamesinin verilmesi gereken tarihe kadar Türkiye’ye getirilmesi gerekiyor.
Bu durumda, yurt dışı şirketten elde edilen kâr payının (istisnadan yararlanma koşulları sağlanmışsa istisna tutarı düşüldükten sonra kalan tutarın) 2023 yılı için 8 bin 400 liralık beyan sınırını geçip geçmediğine bakmak gerekiyor. Bu gelir yurt dışında vergilenmişse, belgelendirmek koşuluyla, Türkiye’ de ödenecek gelir vergisinden mahsubu belli sınırlar içinde mümkün. İstisna koşulları sağlanmıyorsa, bu durumda kâr payının tamamının 8 bin 400 lirayı geçip geçmediğine bakmak, geçiyorsa tamamını beyan etmek gerekiyor.
Şirket yönetim kurulu başkan ve üyelerine verilen kâr payları
Kurumların yönetim kurulu başkan ve üyelerinin kârdan aldıkları pay menkul sermaye iradı sayılıyor. Bu gelir yukarıda açıklanan kâr payı vergilemesi esaslarına göre vergileniyor.
Yönetim kurulu başkan ve üyelerinin huzur hakkı adı altında aylık veya toplantı başına aldıkları tutarların vergilemesi farklı. Bu gelirler ücret sayılıyor ve ücret olarak vergilendiriliyor.
Eurobond faizleri
Devlet tarafından çıkarılmasına rağmen Eurobond faizlerinin vergilemesi yurt içinde satılmak üzere ihraç edilenlerin faizlerinin vergilemesinden farklı.
Bu kâğıtlardan elde edilen faiz gelirinin 150.000 lirayı geçmesi durumunda bunların beyan edilmesi gerekiyor.
Özel sektör tahvil faizleri
01.01.2006 tarihinden sonra yurt içinde ihraç edilen özel sektör tahvillerinden elde edilen faiz gelirleri stopaj yoluyla nihai olarak vergilendiriliyor. Bunlardan elde edilen gelirin tutarına bakılmaksızın beyanı gerekmiyor.
Türkiye’deki şirketler tarafından yurt dışında ihraç edilen tahvillerden elde edilen faiz gelirlerinde ise elde edilen tutar 150 bin lirayı geçiyorsa, bu gelirler beyan edilecektir.
Yurt dışı bankalardan elde edilen faiz gelirleri
Bu gelirler Türkiye’de stopaj uygulamasına tabi olmadıklarından 2023 yılı için belirlenen 8 bin 400 liralık beyan sınırını geçiyorsa tamamının beyan edilmesi gerekiyor. Eğer bunlar için yurt dışında ödenmiş vergiler varsa bunların Türkiye’de ödenecek vergiden mahsup edilmesi mümkün.
Beyan ve ödeme zamanı
Beyan edilmesi gereken menkul sermaye iratlarının Mart ayı sonuna kadar (Mart ayının son günü tatil olduğundan, 1 Nisan akşamına kadar) vergi dairesine bir beyanname ile beyan edilmesi ve ödenmesi gereken verginin de iki taksitte (Mart – Temmuz) ödenmesi gerekiyor.
Uzmana danışmakta yarar var
Menkul sermaye iratlarının birçoğu yukarıda da belirttiğim gibi tutarına bakılmaksızın beyan dışı. Sadece bu gelirleri elde edenler için sorun yok. Ancak diğer gelirlerin beyanı konusunda dikkatli olmakta yarar var.
Bunun yanında, birçok gelirin beyan edilip edilmemesi için esas alınan 150 bin liralık sınırın hesabında, menkul sermaye iratları dışında başka gelirlerin de bulunması halinde bu gelirler de dikkate alınabiliyor. Uygulama, birçok yönüyle vergi uzmanlarını dahi zorlayacak nitelikte. Bu nedenle birden çok kaynaktan gelirinizin olması durumunda, örneğin hem kâr payı hem de kira geliriniz varsa bir uzmana danışmanızı öneririm. Recep BIYIK
https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/2023-yili-menkul-sermaye-iratlarinin-beyani/729999
Şubat Ayı SGK Prim Gün Sayısı Bildiriminde Dikkat Edilmesi Gerekenler
Sigortalıların, ay/dönem içinde ücret almaya hak kazandıkları süreler Sosyal Güvenlik Kurumu’na (SGK) bildirilmektedir.
Şubat ayında tüm iş günlerinde çalışan sigortalıların bildirimi 30 gün üzerinden yapılacaktır. Nitekim ay/dönem içindeki çalışmaları tam olan sigortalıların, prim ödeme gün sayıları, ay/dönemin kaç gün olduğuna bakılmadan, 30 gün olarak bildirimi yapılacaktır.
Diğer bir anlatımla ilgili ayın 28, 29, 30 veya 31 gün çektiği üzerinde durulmamaktadır. 2024 yılı şubat ayının 29 gün olduğu unutulmamalıdır.
Örneğin, özel sektöre ait bir işyerinde, sigortalının 2024/Şubat ayının tamamı için ücret almaya hak kazanmış olduğu varsayıldığında, yani şubat ayında çalışması tam olduğunda, 2024/Şubat ayındaki prim ödeme gün sayısı, Şubat ayının bu yıl 29 gün çektiği üzerinde durulmaksızın 30 gün olarak bildirilecektir. Günlük ücretle çalışan işçilerin ise, şubat ayında 29 gün çalışılması halinde 29 günlük ücretin, 2024/Mart ayında 31 gün çalışılması halinde 31 günlük ücretin ödenmesi gerekmektedir.
Ancak unutulmamalıdır ki, ücretin şubat ayında 29 gün, mart ayında 31 gün olarak ödenmesine rağmen, Sosyal Güvenlik Kurumu’na 30 gün bildirilecektir.
Maktu ücretle çalışan (aylık ücretli) çalışanların durumu ise şu şekildedir:
Ay içerisinde çalışanların tam olarak çalışmaları halinde ayın kaç gün çektiğine bakılmaksızın aynı ücret ödeneceğinden dolayı hem şubat hem de mart ayında 30 günlük ücret ödenecektir.
Aynı şekilde, maktu ücretli çalışanların, asgari ücretle çalışıyor olmaları halinde hem 2024/Şubat döneminde hem de 2024/Mart döneminde 20.002,50 TL prime esas kazanç bildirimi yapılacaktır. Dolayısıyla, maktu ücretli çalışanların, ilgili ayda tam çalışmaları halinde ücretleri ayın gün sayısına göre değişmemektedir.
Ayın ilk gününde işe başlamış ve ayın tamamı için ücret almaya hak kazanmış olan sigortalıların, ilgili ay/dönemdeki prim ödeme gün sayıları ise yine 30 gün olarak bildirilecektir. Bu noktadaki en önemli konu, çalışanların ilgili ay içinde tam olarak çalışmalarıdır.
Ay/dönem içinde işe girişi veya işten çıkışı bulunmayan, çeşitli nedenlerle (istirahat, ücretsiz izin, disiplin cezası gibi) ay/dönemin bazı günlerinde çalışmayan ve çalışmadığı günler için de ücret almayan sigortalıların ilgili ay/dönemdeki prim ödeme gün sayıları, ilgili ay/dönemdeki gün sayısından, ücret almaya hak kazanılmamış gün sayısı çıkartılmak suretiyle hesaplanacaktır.
Şubat ayında işçinin istirahat raporu alması durumunda ise bildirim şu şekilde yapılacaktır:
Örneğin, özel sektöre ait bir işyerinde çalışan (A) sigortalısının, 2024/Şubat ayında 10 gün istirahatli olduğu ve ayın kalan günlerinin tamamı için ücret almaya hak kazanmış olduğu varsayıldığında, söz konusu ayda 29 gün bulunması ve sigortalının 10 gün eksik çalışmış olması nedeniyle, bahse konu sigortalının 2024/Şubat ayındaki prim ödeme gün sayısı 19 olacaktır.
Resul KURT
İhracat ve Diğer Döviz Kazandırıcı Faaliyetlerde Damga Vergisi ve Harç İstisnası Uygulama Genel Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Seri No:1) Resmi Gazetede Yayımlandı
16 Şubat 2024 Tarihli Resmi Gazete
Sayı : 32462
Hazine ve Maliye Bakanlığı (Gelir İdaresi Başkanlığı)’ndan:
İHRACAT VE DİĞER DÖVİZ KAZANDIRICI FAALİYETLERDE DAMGA VERGİSİ VE HARÇ İSTİSNASI UYGULAMA GENEL TEBLİĞİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR TEBLİĞ
(SERİ NO:1)
MADDE 1- tarihli ve 30070 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan İhracat ve Diğer Döviz Kazandırıcı Faaliyetlerde Damga Vergisi ve Harç İstisnası Uygulama Genel Tebliğinin 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde yer alan “Kalkınma Bakanlığınca yayımlanan” ibaresi “Cumhurbaşkanı kararı ile yürürlüğe konulan” şeklinde değiştirilmiş, “uluslararası ihaleye çıkarılanların ihalesini kazanan veya” ibaresi ile aynı bendin (i) alt bendinde yer alan “uluslararası ihalelerde tamamı üzerinden, yabancı para ile finanse edilenlerde ise” ibaresi yürürlükten kaldırılmıştır.
MADDE 2- Aynı Tebliğin 6 ncı maddesinin yedinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“(7) 28/12/2023 tarihli ve 32413 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 27/12/2023 tarihli ve 7491 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 20 nci ve 25 inci maddeleri ile sırasıyla, 488 sayılı Kanunun ek 2 nci ve 492 sayılı Kanunun ek 1 inci maddelerinde yapılan değişikliğe istinaden Tebliğin 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi ile aynı bendin (i) alt bendinde yapılan değişiklik, 7491 sayılı Kanunun 85 inci maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendi uyarınca, Kanunun yayımı tarihi olan 28/12/2023 tarihinden sonra çıkılan ihalelere uygulanır. İhaleye çıkılma tarihi olarak, ilan yapılan ihalelerde ilan tarihi, ilan yapılma zorunluluğu olmayan ihalelerde ise ihaleye davet tarihi esas alınır.”
MADDE 3- Bu Tebliğ 28/12/2023 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 4- Bu Tebliğ hükümlerini Hazine ve Maliye Bakanı yürütür.
İhracatta KDV İadesi ve Yüklenim Sorunu
Amaç/Öz
Yapmış olduğumuz çalışmanın temeli iadeye konu işlemlerde yüklenilen KDV’nin iadesi ile ilgili olarak; mükelleflerin yapmış oldukları iadeye konu işleme ait daha önceki dönemlerde yüklendikleri KDV’nin tamamını veya bir kısmını iadeye konu işlemin yapıldığı dönemden önce indirim yoluyla telafi etmelerine karşın iadeye konu işlemin ait olduğu dönemde ilgili işleme ait yüklendikleri KDV tutarını “Devreden KDV”lerinin elverdiği ölçüde iade almalarının yada bunu talep etmelerinin yasal mevzuat hükümlerine uygun olmadığına dayanmaktadır. Bununla ilgili olarak alınan iadeler ilerleyen dönemlerde haksız iadeye konu olabilecek ve bu durumda mükellefler haksız iadeye konu tutarı geri iade etmenin yanı sıra vergi zıyaı cezasına da katlanmak zorunda kalacaklardır. Bu durum sadece ihracat özelinde mevcut değildir, mükelleflerin yüklendikleri KDV’yi indirim yoluyla gideremediği ve iade hakkı tanınan diğer bütün istisnalarda da mevcuttur. Ancak konunun anlaşılması açısından daha çok uygulama alanı bulan ihracat işlemi özelinde bu konuyu açıklamaya çalışacağız.
Giriş
KDV esas itibarıyla vergi indirimi mekanizmasına dayanan bir vergilendirme şekli olmakla beraber, uygulamada, vergi indirimine imkân tanınmayan bazı hallerde bulunmaktadır. Vergi indiriminden yararlanabilmek için bu indirim konusu işlem ile ilgili vergiye tabi bir işlemin yapılmış olması şarttır. Bu nedenle KDVK’da vergiye tabi olmayan veya vergiden istisna edilmiş bulunan malların teslimi ve hizmetin ifası ile ilgili alış vesikalarında gösterilen veya bu mal ve hizmetlerin maliyetleri içinde yer alan KDV’nin indirim konusu yapılmayacağı belirtilmiştir. Bununla birlikte bu durumunda istisnaları mevcuttur. Hem bu hükmün yer aldığı maddenin devamında hem de KDVK’nın 32. maddesinde bu istisnalardan bahsedilmiştir. Burada hemen şunu belirtelim istisna dediğimiz için bir karışıklık olmasın, bu istisnalar KDV’nin istisna olduğu işlemlere ilişkin yapılan işlemler nedeniyle bu mal ve hizmetlerin maliyetleri içinde yer alan KDV’nin indirim konusu yapılmayacağı hükmünün istisnalarıdır. Yani kanunda sayılanlar ile sınırlı olarak teslimi veya ifası KDV’den istisna olan mal ve hizmetlerin bünyesinde yer alan KDV’nin indirilebilmesine imkan tanınmasıdır.
KDV Kapsamında İhracat
Yazımızın bundan sonraki kısmında ihracat işlemi özelinde devam edeceğimizden bu istisnaların hepsine burada yer vermeyeceğiz. KDVK 11/a maddesi uyarınca ihracata yönelik mal ve hizmet teslimleri ve bu teslimlere ilişkin hizmetler KDV’den istisnadır. Şimdi vergiden istisna bir işlem söz konusu olduğu için bu işlem ile ilgili yüklenilen KDV normalde indirim konusu yapılamıyor ama ihracat işlemi özelinde KDVK 32. maddesinin 1. fıkrası ile bir istisna getiriliyor ve vergiden istisna edilmiş bulunan ihracat işlemi ile ilgili fatura ve benzeri vesikalarda gösterilen KDV’nin, mükellefin vergiye tabi işlemleri üzerinden hesaplanan katma değer vergisinden indirilebilmesine imkan tanınıyor.
Şimdi KDV’den istisna edilen ihracat işlemi yani ihracat kapsamında yapılan mal ve hizmet tesliminden kısaca bahsedelim. Daha anlaşılabilir olması açısından KDV Genel Uygulama Tebliği’nde yapıldığı gibi mal teslimini ve hizmet teslimini ayrı ayrı değerlendireceğiz
Bir mal tesliminin ihracat teslimi sayılabilmesi için iki şartın gerçekleşmesi gerekir bunlardan birincisi; Teslim, yurtdışındaki bir müşteriye veya serbest bölgedeki alıcıya veya gümrüksüz satış mağazalarında satılmak üzere bu mağazalara veya bunların depolarına ya da yetkili gümrük antreposu işleticisine yapılmalı veya mallar yetkili gümrük antreposu işleticisine tevdi edilmelidir. Burada gümrüksüz satış mağazaları ile ilgili bir parantez açalım çünkü gümrüksüz satış mağazalarına veya depolarına sadece ilgili gümrük mevzuatına göre buralarda satılması uygun bulunan mallar istisna kapsamında teslim edilebilir.
Peki yurtdışındaki müşteri ve serbest bölgedeki alıcı tam olarak neyi ifade ediyor? Yurtdışındaki müşteri ikametgâhı, işyeri, kanuni ve iş merkezi yurtdışında olan alıcılar ile Türkiye’de ikametgâhı, işyeri, kanuni ve iş merkezi bulunan firmaların yurtdışında iş yapmak için açmış oldukları büro, temsilcilik, acentelik ve benzeri kuruluşlar Türkiye’de mukim firmaların yurtdışında kendi adına müstakil olarak faaliyet gösteren şubeleri ifade etmektedir. Serbest bölgedeki alıcı kavramı ise ilgili mevzuatları çerçevesinde söz konusu bölgelerde faaliyette bulunan gerçek veya tüzel kişi alıcıları ifade eder.
Bir mal tesliminin ihracat teslimi sayılabilmesi için gerekli olan ikinci şart ise teslim konusu mal Türkiye Cumhuriyeti gümrük bölgesinden çıkarak bir dış ülkeye veya bir serbest bölgeye vasıl olmalı ya da gümrüksüz satış mağazalarında satılmak üzere bu mağazalara veya bunların depolarına veya yetkili gümrük antreposuna konulmalıdır.
Teslim konusu malın ihraç edilmeden önce yurtdışındaki alıcı adına hareket eden yurtiçindeki firmalar veya bizzat alıcı tarafından işlenmesi ya da herhangi bir şekilde değerlendirilmesi halinde ihracat istisnasının uygulanabilmesi için malın Türkiye Cumhuriyeti gümrük bölgesinden çıkması şarttır. Bu durumda, yurtdışındaki alıcı adına hareket eden yurtiçindeki ilgililere yapılan teslimler vergiye tabi olacak, bunların yaptığı ihracat ise istisna kapsamına girecektir.
İhracat işlemleri iç gümrüklerde yapılan ihracat teslimlerinde, gümrük beyannamesinin sınır gümrüklerince kapatıldığı tarih, ihracatın gerçekleştiği tarih olarak kabul edilir. Serbest bölgelere yapılan ihracat teslimlerinde, gümrük beyannamesinin düzenlenmediği hallerde, malın serbest bölgeye giriş işlemlerinin tamamlanarak serbest bölgeye vasıl olduğu tarih ihracatın gerçekleştiği tarih olarak kabul edilir. Bu tarih, malların serbest bölgeye girişinin yapıldığını gösteren, serbest bölge işlem formunun ilgili idare tarafından onaylandığı tarihtir.
Bir hizmetin ihracat işlemi kapsamında KDV’den istisna olabilmesi için ise hizmetin yurtdışındaki bir müşteri için yapılması ve hizmetten yurtdışında faydalanılması gerekmektedir. Hizmetten yurtdışında faydalanılmasından kasıt, Türkiye’de yurtdışındaki müşteri için yapılan hizmetin, müşterinin yurtdışındaki iş, işlem ve faaliyetleri ile ilgili olması; Türkiye’deki faaliyetleri ile ilgisi bulunmamasıdır. Yurtdışındaki firmaların, Türkiye’ye gönderecekleri mal ve hizmetler Türkiye’de tüketildiğinden, bu firmalara söz konusu mal ve hizmetler için Türkiye’de verilen danışmanlık, aracılık, gözetim, müşteri bulma, piyasa araştırması vb. hizmetler, hizmet ihracı istisnası kapsamında değerlendirilmez ve KDV’ye tabidir. Bu durumda faydalanma kriterinin tespitinde, yapılan hizmetin ithal edilen mal ile doğrudan ilişkili olması gerekir. Yabancı firmaların Türkiye’den ithal ettiği (Türkiye’nin ihraç ettiği) mallar dolayısıyla verilen hizmetler, hizmet ihracı kapsamında değerlendirilir. Türkiye içinde taşıma hakkı bulunmayan yabancı bayraklı gemilere ve uçaklara verilen tadil, bakım, onarım hizmetleri hizmet ihracı kapsamında KDV’den istisnadır. Türkiye’den serbest bölgelere verilen hizmetler serbest bölgelerdeki müşteriler için yapılan fason hizmetler dışında hizmet ihracı kapsamında değerlendirilmez. Serbest bölgelere veya bu bölgelerden yapılan ihraç amaçlı yük taşıma işleri ise KDVK 17/4-ı bendi ile istisna kapsamına alınmakla beraber indirim ve iade uygulaması açısından ihracat kapsamında bir hizmet olarak değerlendirilmez.
İhracatta mal teslimine ait fatura ve benzeri belgelerin yukarıda belirtilen yurtdışındaki müşteri veya serbest bölgedeki alıcı adına düzenlenmesi gerekmektedir. Hizmetin yurtdışındaki bir müşteri için yapıldığı ise yurtdışındaki müşteri adına düzenlenen fatura ve benzeri belge ile tevsik edilir. İhracat faturası malın yurtdışı edildiği dönemden önce düzenlenmiş olsa dahi, istisna ihracatın yapıldığı dönem KDV beyannamesi ile beyan edilir.
Yukarıda bahsetmiş olduğumuz ihracat işlemleriyle ilgili fatura ve benzeri vesikalarda gösterilen Katma Değer Vergisi, mükellefin vergiye tabi işlemleri üzerinden hesaplanacak Katma Değer Vergisinden indirilir. Vergiye tabi işlemlerin mevcut olmaması veya hesaplanan verginin indirilecek vergiden az olması hallerinde indirilemeyen Katma Değer Vergisi, işlemin gerçekleştiği dönemi izleyen ikinci takvim yılının sonuna kadar talep edilmesi şartıyla Hazine ve Maliye Bakanlığınca tespit edilecek esaslara göre bu işlemleri yapanlara iade olunur.
Yüklenilen KDV ve İade
KDV Kanunu 32. maddesinde, Kanunun 11, 13, 14, 15 inci maddeleri ile (17/4-s) maddesi uyarınca vergiden istisna edilmiş bulunan işlemlerle ilgili fatura ve benzeri vesikalarda gösterilen KDV’nin, mükellefin vergiye tabi işlemleri üzerinden hesaplanan KDV’den indirilebileceği, vergiye tabi işlemlerin mevcut olmaması veya hesaplanan verginin indirilecek vergiden az olması hallerinde indirilemeyen KDV’nin, işlemin gerçekleştiği dönemi izleyen ikinci takvim yılının sonuna kadar talep edilmesi şartıyla Hazine ve Maliye Bakanlığınca tespit edilecek esaslara göre bu işlemleri yapanlara iade olunacağı ifade edilmiştir.
KDV Kanununda ve KDV Genel Uygulama Tebliği’nde aksi belirtilmediği sürece, iadesi gereken KDV’nin hesabında, iade hakkı doğuran işlemlerin bünyesine giren ve indirilemeyen KDV tutarları dikkate alınacağı belirtilmiştir. Bununla birlikte kanunda yada tebliğde ihracata konu mal ve hizmet alımları nedeniyle yüklenilen ve ihracatın gerçekleştiği dönemde indirim yoluyla telafi edilemeyen KDV’nin iade edilebileceği ile ilgili bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu durum ancak ihracata konu mal ve hizmet alımları nedeniyle yüklenilen KDV’nin, vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu takvim yılını takip eden takvim yılı aşılmamak şartıyla ihracatın gerçekleştiği dönemde indirime konu edilmesi durumunda söz konusu olabilecektir.
İşlemin bünyesine giren KDV, teslim işlemlerinde malın üretimi, iktisabı, muhafazası ve teslimi; hizmet işlemlerinde ise ifa edilen hizmetin meydana getirilmesi ile doğrudan veya dolaylı olarak ilgisi bulunan harcamalar nedeniyle yüklenilen KDV’den oluşur.
Yüklenilen KDV ise iade hakkı doğuran işlemle ilişkilendirilebilen alış ve giderler, genel imal ve genel idare giderleri ile amortismana tabi iktisadi kıymetler (ATİK) için yapılan harcamalara ilişkin KDV’den oluşmaktadır. Genel imal ve genel idare giderleri ile amortismana tabi iktisadi kıymetler (ATİK) için yapılan harcamalarda dikkat edilmesi gereken bir nokta ise söz konusu harcamalara ilişkin KDV’nin iade hakkı doğuran işleme isabet eden kısmının dikkate alınması gerektiğidir.
İadeye konu işleme ait yüklenilen KDV’nin, iade hakkı doğuran işlemlerin gerçekleştiği dönemde ortaya çıkmış olması şart değildir. İade hakkı doğuran işlemin gerçekleştiği dönemden önce yukarıda belirtilen alımlar ile yapılan giderler nedeniyle ödenen veya borçlanılan KDV tutarı da yüklenilen KDV tutarına dahil edilebilir.
Sonuç olarak iade hakkı doğuran işlemler için yüklenilen KDV’nin öncelikle indirim konusu yapılacağı sonrasında ise indirimle giderilemeyen bir miktarın kalması halinde, kalan tutarın iade hakkı doğuran işlemin gerçekleştiği dönemde iade edilecek KDV olarak dikkate alınması gerekmektedir. Diğer bir anlatımla iade talep edilebilecek tutar ihracata konu mal ve hizmet alımları nedeniyle yüklenilen ve ihracatın gerçekleştiği dönemde indirim yoluyla telafi edilemeyen KDV tutarı değil ihracata konu mal ve hizmet alımları nedeniyle yüklenilen ve ihracatın gerçekleştiği döneme kadar indirim yoluyla telafi edilemeyen KDV tutarı olacaktır.
Fatih KAYA
Vergi Müfettişi
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
https://www.alomaliye.com/2024/02/15/ihracatta-kdv-iadesi/
Kaynakça
— KDV Kanunu
— KDV Genel Uygulama Tebliğ
İhracat Bedeli Dövizlerin Türkiye’ye Getirilmesi, Bozdurulmasının Sistematiği Hakkında Açıklamalar ve İdari Para Cezasına Karşı Savunma Yolları
Son zamanlarda moda oldu. Bilerek mi yapılıyor, düzenleme yapılırken ilgili taraflarla istişare etmekten mi kaçınılıyor, yoksa yetki karmaşasından mı kaynaklanıyor bilinmez ama aynı konudaki farklı kaynakların düzenlemeleri arasında bir “bütünlük ahengi” kurulamıyor.
Bunlardan biri ihracat bedellerinin yurda getirilmesi ve belirli bir kısmının (%40) T.C. Merkez Bankasına devredilmek üzere satışıyla ilgili düzenlemedir. Konuyla ilgili yazılarda ve görüşlerde, genellikle düzenlemenin kendisi ele alınmakta ve konu sistematik olarak işlenememektedir. Bu nedenle konuyla ilgilenenlerin arka plandaki tartışmaları sürüp gitmektedir.
Son zamanlarda, vergi dairelerinden ihracatçılara uyarı yazıları gitmekte veya savcılıklardan ifade davetleri artmaktadır.
Bu yazı, sorun yaşayan ihracatçıların hem konuyu bir bütün olarak görebilmeleri hem de savunma argümanlarını zenginleştirmek amacıyla hazırlanmıştır.
İlk bölümde, ihracatçının kambiyo yükümlülüğü ve bu yükümlülüğün kapatılması konusunda çerçeve bilgiler verilecek, ikinci bölümde ise döviz bozdurma yükümlülüğü konusundaki uygulama anlatılacaktır.
Oyunun aktörleri farklı olduğu için düzenlemeler de fragmanlar halinde olmaktadır. Konuyu anlaşılabilir kılmak adına elimizden geldiğince sadeleştirerek sistematiğini açıklamaya çalışacağız.
İHRACAT BEDELLERİNİN TÜRKİYE’YE GETİRİLMESİNİ DÜZENLEYEN MEVZUAT
İhracat bedellerinin Türkiye’ye getirilmesi ile ilgili Mevzuat birden farklı unsurdan oluşmaktadır.
- Çatı Mevzuat 32 Sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma hakkında KHK dır. Bu Kararnameyle, genel kambiyo rejimi ve dövizli işlemlerle ilgili çerçeve düzenleme yapılmaktadır. (Kararnamenin amacı Türk Parasının kıymeti ve istikrarı olduğu için alınacak tedbirlerin mahiyetine göre Cumhurbaşkanından Ticaret Bakanlığına, Merkez Bankasından BDDK ve Bankalar Birliğine kadar uzanan bir yelpazede siyasi, idari ve mali makam mevzuat üretmektedir.)
- İhracat İşlemleri, yöntemleri, bedellerinin tespiti, dövizin tahsil yöntemi, yurda getirilmesine ilişkin genel uygulamalar, istisna, muafiyet ve serbest kullanıma bırakma gibi konular Ticaret Bakanlığı tarafından Tebliğ ve Genelgelerle düzenlenmektedir.
- Kambiyo işlemleri konusunda ise T.C. Merkez Bankası Genelgeleri uygulamaya yön vermekte ve yurda getirilen dövizin nasıl bir uygulama göreceği, bankaların sorumluluğu, hesap açma-kapatma, mahsup işlemleri, düzenlenmesi veya aranması gereken belgeler gibi işlemleri (talimatı) düzenlenmektedir.
İhracat Bedeli Dövizlerin Yurda Getirilmesini Düzenleyen Mevcut Uygulama ve Kaynakları
- Halen uygulanmakta olan ve 32 Sayılı Karara dayanılarak çıkartılan 2018/ 32-48 saylı İhracat Tebliği ve bu Tebliğde değişiklik yapan 2019/32-56 sayılı Tebliğ ile ihracat bedellerinin yurda getirilmesi zorunluluğu düzenlenmiştir.
- İhracat Bedelleri” konusunda TCMB tarafından 16.01.2020 tarihinde yayımlanan İhracat Genelgesi yayımlanmıştır. Bu Genelgede de konjonktüre göre çok sayıda değişiklik yapılmıştır. Örneğin, 2018 yılında %25 olan döviz bozdurma zorunluluğu 2019 yılında bir ara %80 oranına yükseltilmiş, 2022 yılında oran %40 olarak belirlenmiştir.
- TCMB İhracat Genelgesine 2021 yılında eklenen bir ek madde (Ek:1. Madde) ile de yurda getirilen dövizlerin bir kısmının Merkez Bankasına satılmak üzere İBKB (İhracat Bedeli Kabul Belgesi) veya DAB (Döviz Alım Belgesi) düzenleyen bankaya satılması zorunluluğu getirilmiştir.
- Ek Madde 1’in uygulamaya giriş tarihi 01.01.2022 dir. Buna bağlı olarak TCMB tarafından 03.01.2022 tarihinde “İhracat Genelgesinin Ek 1’inci Maddesi Kapsamında Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasına Yapılacak Döviz Satışına İlişkin Uygulama Talimatı” yayımlanmıştır. Bu Talimat ile yurda getirilen/getirilmesi gereken ihracat bedellerinin ( USD, EURO ve GBP cinsi dövizlerin) % 25’lik kısmının Merkez Bankasına devredilmek üzere aracı bankalar tarafından TL’na çevrilmesi ve dövizin Merkez Bankasına aktarılmasının usulleri düzenlenmiştir.
- Bu uygulama devam ederken, Hazine ve Maliye Bakanlığının 15.04.2022 tarihli talimatı yürürlüğe girmiş ve %25 olan ihracat bedelinin bozdurma zorunluluğu, %40 olarak değişmiştir.
- Buna göre; 18 Nisan 2022 tarihinden itibaren İBKB veya DAB belgelerinde yer alan ihracat bedelleri bozdurma zorunluluğu %40 tır.
- Yurda getirilen ve USD, EURO ve İngiliz Sterlini (GBP) dışındaki ihracat bedelleri için bu satış zorunluluğu yoktur.
- TCMB “Döviz Satışı Uygulama Talimatı”na göre, İBKB (İhracat Bedeli Kabul Belgesi) veya DAB’a (Döviz Alım belgesi) bağlanan ihracat bedeli dövizin %40’ı İBKB veya DAB’ın düzenlendiği tarihteki işlem kuru üzerinden (Merkez Bankasına satılmak üzere) bu İBKB veya DAB’ı düzenleyen bankaya satılacaktır.
Gelen Dövizin Niteliği Bozdurma Konusunda Önem Taşımaktadır.
Bu konuda üzerinde durulacak iki husus bulunmaktadır;
- Birincisi, bozdurulacak olan döviz, “yurda getirilmesi zorunlu olan ihracat bedellerini” kapsamaktadır. Buna kısaca “kambiyo taahhüdü” denilmektedir. İhraç edilen ulusal kaynakların bedelinin yurda getirilmesi mecburiyetini ifade etmektedir.
- İkincisi de, her türlü ihracat bedeli yabancı para değil, sadece USD, EURO ve GBP cinsi ihracat bedeli dövizlerdir.
Uygulamayı anlayabilmek için bu hususların genel bir çerçeve içerisinde açıklanması yararlı olacaktır.
* Kaynak Mevzuat sayılacak Ticaret Bakanlığı İhracat Tebliğine göre, ihraç edilen mal ya da hizmet karşılığı dövizlerin yurda getirilmesi konusunda üç farklı uygulama bulunmaktadır;
- Yurda getirilmesi zorunlu olan ihracat bedelleri
- İstisna kapsamında olup yurda getirilmesi zorunlu olmayan ihracat bedelleri
- Tasarrufu serbest bırakılan ihracat bedelleri
* Uygulanma Biçimi
- İstisna Konusu İhracat Bedellerinde Uygulama
Normal olarak ihracattan kaynaklanan işlemlerin kambiyo rejimi çerçevesinde 180 gün içinde kapatılması gerekmektedir. Ancak, ülkelerin durumları, ekonomik konjonktür, bankacılık hizmetleri gibi nedenlerle bazı ülkelere (İran, Suriye, Lübnan, bazı Afrika ve Orta Asya ülkeleri gibi 29 ülkeye) yapılan ihracatta dövizin bankalar üzerinden gelme olanağı bulunmadığı için bu yabancı paraların yurda getirilmesi konusunda istisna uygulanmaktadır.
İhracat hesabı, aracı banka tarafından kapatılabildiği için istisna konusu dövizli işlemlerde tutara bakılmaksızın İBKB veya DAB söz konusu olamamaktadır. Dolayısıyla bu istisnai işlemler için %25 döviz bozdurma zorunluluğu da yoktur.
- Yurda Getirilmediği Halde Kambiyo Taahhüt hesabı Re’sen Kapatılabilen İhracat İşlemlerinde Uygulama
Bir kısım ihracat işlemlerinde dövizin yurda getirilmesi zorunluluğu yoktur. Bu nedenle, gelmeyen ve eksik gelen dövize rağmen kambiyo yükümlülüğünün kapatılması vergi idaresince yapılabilmektedir.
Yurda getirilmesi zorunluluğu olmadığı için vergi idaresince re’sen kapatılabilen yabancı para tutarı 30.000 USD (veya karşılığı) ihracat bedellerinin bozdurulma yani İBKB veya DAB’a bağlanma zorunluluğu bulunmamaktadır. Zira, kambiyo taahhüt hesabı re’sen kapatılabilmektedir. Uygulamada, bankalar bu 30.000 USD (veya karşılığı EURO ve GBP) için döviz satış alış belgesi düzenlemediği için % 25 oranındaki kesintiler de yapılmamaktadır. Aynı şekilde, 200.000 ABD Dolarına kadar olan ihracatlar için kambiyo hesaplarının kapatılmasında da % 10 eksiğine kadar olan farklılıklar re’sen kapatılmaktadır.
* Tasarrufu Serbest Bırakılan İhracat Bedeli Dövizlerde Durum
İhracat Tebliğinde, açıklamaların tamamına yakını mal ihracına yöneliktir. Bütün açıklamalar gümrüklü işlemler üzerine olmuştur. Dolayısıyla gümrüklü işlem mahiyetinde olmayan “Hizmet İhracı” konusunda sadece tasarrufu serbest bırakılan dövizlerle ilgili özet bir açıklama yer almaktadır. Buna göre;
“Hizmet ihracatı, transit ticaret, Türkiye'de ikamet etmeyenlere özel fatura ile yapılan satış, Türkiye'de ikamet etmeyenlere KDV hesaplanarak yapılan satış, mikro ihracat ile serbest bölge işlem formu kapsamında gerçekleştirilen 5.000 ABD doları veya karşılığı döviz ya da Türk lirasını geçmeyen tutardaki ihracat işlemlerinde dövizin tamamının kullanımı serbesttir. Buna göre; Hizmet ihracından, transit ticaretten, özel fatura ile yurt içinde yabancılara yapılan satışlardan ve mikro ihracattan kaynaklanan dövizler İLE 5.000.- ABD Doları veya eşiti dövizleri aşmayan ve serbest bölge işlem fişi ile yapılan ihracattan doğan dövizlerin tamamının tasarrufu serbest olacağından bu kaynaklardan doğan dövizlerin bozdurulmasına da gerek bulunmamaktadır. .
Döviz satış zorunluluğu, “yurda getirilmesi zorunlu olmayan ihracat bedellerini” kapsamamaktadır. Dolayısıyla, istisna kapsamında olan veya kullanımı serbest bırakılan dövizlerin yurda getirilmesi şart olmadığı gibi, bunlar üzerinden döviz bozdurma mecburiyeti de yoktur. Dövizin %40’ının bozdurulması zorunluluğu İKBK veya DAB’a bağlanması gereken ihracat bedelleri ile ilgilidir.
İHRAÇ BEDELERİNİN SÜRESİ İÇERSİNDE YURDA GETRİLMEMESİ HALİNDE PARA CEZASI UYGULAMASI
1567 sayılı Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında Kanunun 3’ncü maddesine göre;”… Her türlü mal, kıymet, hizmet ve sermaye ithal ve ihraç edenler veya bu işlere aracılık edenlerden bu işlemlerinden doğan alacaklarını 1 inci maddeye göre alınan kararlardaki hükümlere göre ve bu kararlarda tayin edilen süreler içinde yurda getirmeyenler, yurda getirmekle yükümlü oldukları kıymetlerin rayiç bedelinin yüzde beşi kadar idarî para cezasıyla cezalandırılırlar. İdarî para cezasına ilişkin karar kesinleşinceye kadar alacaklarını yurda getirenlere, birinci fıkra hükmüne göre idarî para cezası verilir. Ancak, verilecek idarî para cezası yurda getirilmesi gereken paranın yüzde iki buçuğundan fazla olamaz…” hükmü gereğince ceza uygulanacağı anlaşılmaktadır.
Yukarıda bahsi geçen Kanun'un 1 inci maddesi kapsamında hazırlanan Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 sayılı Kararın 1 inci maddesinde de ;
"Bu Karar'a ve bu Karar'ın uygulanması amacıyla Bakanlıkça yayımlanacak Tebliğlere muhalefet 1567 sayılı Kanun'la ek ve tadillerine muhalefet sayılır."
Hükmü bulunmaktadır.
Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 sayılı Karara İlişkin olarak Bakanlıkça çıkartılan 2008-32/34 sayılı Tebliğ'in 16 ıncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca, Türk parası kıymetini koruma hakkında kararlar ve bu kararlara ilişkin tebliğler dikkate alınarak, bankalara ve diğer finans kurumlarına verilecek uygulama talimatı, TC Merkez Bankası tarafından yayımlanan genelgelerle verilmektedir.
Diğer taraftan; Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 sayılı Kararın 8 inci maddesinin birinci fıkrasına göre, "İhracat bedellerinin tasarrufu serbesttir. Bakanlık, ihtiyaç duyulması halinde ihracat bedellerinin yurda getirilmesine ilişkin düzenleme yapmaya yetkilidir."
Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin 2018-32/48 sayılı İhracat Tebliğiyle, ihracat bedellerinin yurda getirilmesine ilişkin usul ve esaslar düzenlenmiştir.
2018-32/48 sayılı Tebliğ'in 3 üncü maddesinin birinci fıkrasında;
"Türkiye'de yerleşik kişiler tarafından gerçekleştirilen ihracat işlemlerine ilişkin bedeller, ithalatçının ödemesini müteakip doğrudan ve gecikmeksizin ihracata aracılık eden bankaya transfer edilir veya getirilir. Bedellerin yurda getirilme süresi fiili ihraç tarihinden itibaren 180 günü geçemez." Denilmektedir.
2018-32/48 sayılı Tebliğ'in 8 inci maddesinin 1 inci ve 3 üncü fıkralarında ise ticari amaçla mal ihracında, bedelleri yurda getirilme süresi içinde gelen ihracat ile ilgili hesapların aracı bankalarca kapatılacağı, süresi içinde kapatılmayan ihracat hesaplarının aracı bankalarca 5 iş günü içinde muamelenin safhalarını belirtecek şekilde yazılı olarak ilgili Vergi Dairesi Başkanlığına veya Vergi Dairesi Müdürlüğüne ihbar edileceği hüküm altına alınmıştır.
Söz konusu Tebliğin, 8. maddesinin 4 üncü fıkrasına göre de;
"İlgili Vergi Dairesi Başkanlığınca veya Vergi Dairesi Müdürlüğünce, ihbarı müteakip 10 iş günü içinde ilgililere hesapların kapatılmasını teminen 90 gün süreli ihtarname gönderilir. Bu süre içinde hesapların kapatılması veya 9 uncu maddede belirtilen mücbir sebep hallerinin ya da haklı durumun belgelenmesi gereklidir."
Bunların yanında, bahse konu 2018-32/48 sayılı Tebliğ'in 12 inci maddesinin birinci fıkrasında "Bu Tebliğin uygulanmasına yönelik Bakanlıkça belirlenecek usul ve esaslar Merkez Bankasınca ilan edilir." İfadesine istinaden, TC Merkez Bankası 16 Ocak 2020 tarihli ihracat Genelgesi ilan edilmiştir. Merkez Bankası Genelge ve Talimatları, doğrudan kişileri değil, bankaları ve finans kurumlarını hedef almaktadır.
Banka ve diğer ilgili finans kurumlarının izleyeceği yol ve yöntem Merkez Bankası tarafından belirlenmektedir.
Nitekim, sözünü ettiğimiz TC Merkez Bankası Genelgesi’nin 29 uncu maddesinde;
"İhracat hesabının, ek süreler de dâhil olmak üzere, süresi içerisinde kapatılamaması halinde açık hesap tutarı aracı bankaca 5 iş günü içinde Ek: deki forma uygun olarak ilgili Vergi Dairesi Başkanlığı veya Vergi Dairesi Müdürlüğüne ihbar edilir. Söz konusu formun açıklama kısmına ilgili ihracat bedelinin ne kadarının İBKB'ye bağlandığı ayrıntılı olarak yazılır." açıklaması yer almaktadır.
Vergi İdaresi, mükellefe durumu izah eden bir yazıyla, “kambiyo taahhüdünü” kapatmasını ihbar eder.
Anılan maddenin 4 üncü fıkrasında ise ihbara rağmen döviz getirme zorunluluğuna uymayanlar için ne yapılacağı açıklanmıştır. Buna göre;
"Bu Genelgenin 28 inci maddesinin birinci fıkrası kapsamındaki işlemlerden 90 günlük ihtar süresi sonunda kapatılmayanlar için Vergi Dairesi Başkanlıkları veya Vergi Dairesi Müdürlüklerince Cumhuriyet Savcılıklarına 1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun uyarınca yasal işlem başlatılmasını teminen bildirimde bulunulur ve Bakanlığa, ihbara ilişkin bilgi verilecektir.
Bu çerçevede; Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ (Tebliğ No:32/48 )'in 8 inci maddesinin dördüncü fıkrası kapsamında söz konusu mükellefe bahse konu ihracat hesaplarının kapatılmasını teminen 90 gün süreli ihtarname gönderildiği halde, ihracat bedelinin tamamının yurda getirildiğine dair herhangi bir belge ibraz edilmez ve hesap kapatılmaz ise, ilgili Cumhuriyet Savcılığınca 1567 sayılı Türk Parasının . Kıymetini Koruma Hakkında Kanun'un 3 üncü maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca her bir Gümrük Beyannamesi kapsamında gerçekleştirilen ihracata ilişkin bedelin eylem tarihi itibarıyla % 5'i tutarında, Ancak, verilecek idarî para cezası yurda getirilmesi gereken paranın yüzde iki buçuğundan fazla olamaz hükümleri uyarınca İdari Para cezası verilmektedir.
Cumhuriyet savcılığında verilecek cezanın tebliğinden itibaren 15 günlük yasal süre içerisinde, Sulh Ceza Hakimliği'ne itiraz hakkı bulunmaktadır.
Sulh ceza mahkemesine itiraz edilmeye karar verilmesi halinde;
· Ceza kararı verilirken, 1567 sayılı Kanununun 3 maddesi 3 üncü fıkrasında yer alan, “…verilecek idarî para cezası yurda getirilmesi gereken paranın yüzde iki buçuğundan fazla olamaz.” Hükmünün de dikkate alınması gerekir.
· 2018-32/48 sayılı Tebliğin İhracat bedelinden indirimler başlıklı 7 inci maddesine göre; “ (1) İhracatla ilgili navlun, sigorta primi, komisyon, ardiye, depolama, antrepo, gümrük resmi, harç ve faktoring masrafları ile uluslararası para piyasalarında geçerli faiz oranlarını geçmemek üzere iskonto giderleri gibi masraflar için yapılacak indirimler ile konsinyasyon yoluyla ihraç edilen mallarla ilgili nakil, muhafaza, bakım ve fümügasyon, rafa (maniplasyon), satış ve benzeri masrafların ihracat bedelinden mahsubu bankalarca incelenip sonuçlandırılır.” Hükmünün uygulanıp uygulanmadığının yine ceza kararı verilmeden değerlendirilip değerlendirilmediğine bakılması gerekir.
· Yine ceza kararında, Söz konusu Tebliğ'in yukarıda metni verilen “Terkin” başlıklı 10 uncu maddesi hükümlerinin de dikkate alınması gerekir.
· İhracat bedeli avans olarak ya da süresi içerisinde gelmiş ise, bu hususlarında ayrıca değerlendirilmesi gerektiği de açıktır.
· Daha önce de açıklandığı gibi, söz konusu ceza uygulamadan önce, ihraç edilen eşya ile ilgili 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununa göre fiilin suç olup olmadığı ya da Gümrük Kanunu’na göre daha ağır para cezasına gerektiren kabahat olup olmadığı değerlendirildikten sonra, 1567 sayılı yasaya göre ceza uygulanması gerektiği düşünülmektedir. 15.02.2024
Ertuğrul Tuncer
Yeminli Mali Müşavir
Köker YMM Bağımsız Denetim A.Ş.
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
Ödemelerin Tanıkla İspat Edilemeyeceği (Yargıtay Kararı)
T.C
YARGITAY
9. Hukuk Dairesi
Esas No: 2015/22101
Karar No: 2018/17832
Tarihi: 09.10.2018
» Ödemelerin Tanıkla İspat Edilemeyeceği
» Ödemenin Belge İle İspatının Gerekeceği
DAVA: Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının 15/03/2010 tarihinden 03/07/2013 tarihine kadar davalı iş yerinde makineci olarak çalıştığını, iş akdinin haksız feshedildiğini, 2013 Mart, Nisan, Mayıs, Haziran, Temmuz aylarına ilişkin ücret alacağının bulunduğunu, davacının geç ve düşük ücret üzerinden sigortalandığını, iki ayda bir Pazar günleri çalıştığını, fazla … ve hafta tatili ücretlerini alamadığını ileri sürerek; kıdem tazminatı, fazla mesai ücreti, ücret ve hafta tatili ücreti alacaklarını istemiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili cevap dilekçesinde; yetki ve görev itirazlarının bulunduğunu, davacının yıllık izinlerinin kullandırıldığını, davacının … süresi içerisinde sürekli izin kullandığını, devamsızlık yaptığını, iş yerinde uyumsuz davranışlarda bulunduğunu, mesai saatlerinde işe geç geldiğini, izinsiz olarak işten ayrıldığını, 3 gün üst üste izinsiz işe gelmediğinden iş akdinin haklı şekilde feshedildiğini, savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece özetle; … kayıtları, dinlenen tanık beyanları, dosya içerisinde mevcut tutanaklar ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davacı işçinin iş akdini düşük ücret üzerinden sigorta yaptırılması ve bir takım alacaklarının ödenmemesi nedeniyle haklı nedenle feshettiği kanaatine varıldığından kıdem tazminatı alacağının kabulüne, davalı işveren tarafından ibraz edilen ücret bordrolarında fazla mesai ve genel tatil ücret tahakkuku mevcut olmadığı, dinlenen tanık beyanlarından dini bayramlarda … yapılmadığı ve davacının son 3 aydaki fazla … ücretini almadığının anlaşıldığı, bilirkişi tarafından hesaplanan fazla mesai ve resmi tatil alacağına %10 hakkaniyet indirimi yapılarak, fazla mesai alacağı yönünden talebin kısmen kabulüne davacı işçinin hafta tatili alacağını ispatlayamadığında buna yönelik talebinin ise reddine karar verilerek hüküm kurulmuştur.
D) Temyiz:
Kararı davacı temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Davacının fazla mesai alacağı talebi hüküm altına alınırken davacı tanıklarının da son üç ay hariç fazla mesailerin ödendiği şeklindeki davalı tanıkları ile de uyumlu olan beyanlarına itibar ile fazla mesai ücretlerinin son üç ay hariç ödendiği kabul edilerek bu talep hüküm altına alınmış ise de; ödemeye ilişkin davalı tarafından sunulmuş yazılı bir belge bulunmamaktadır.
Kural olarak ödeme savunması tanık ile ispat edilemez. Bu itibarla mahkemenin tanıkların ödeme yapıldığı açıklamalarına değer vererek kurduğu hüküm hatalıdır.
Mahkemece davacı tanıklarının dahi fazla mesai ücretlerinin son üç ay hariç şeklindeki tanıklıkları da gözetilerek davacı asilden bu husus sorulup oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken fazla mesai ücreti alacağı talebinin eksik inceleme ve ödemenin tanıkla ispatına itibar edilerek karar verilmesi hatalıdır.
F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 09.10.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.