Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

2023 yılında ziyaretçi sayısı bir önceki yıla göre yüzde 10 artışla 56,7 milyona, turizm gelirleri de 2022 yıl sonuna göre yüzde 17 artışla 46,5 milyar dolardan 54,3 milyar dolara yükseldi. İhracat dışında en önemli döviz girdisini sağlaması açısından turizm sektörü büyük önem arz ediyor. Bu nedenle diğer ihracatçılar gibi turizm sektörüne yönelik mali destek ve istisnalar sağlanmak suretiyle sektörün uluslararası alanda rekabet gücü artırılmaya çalışılıyor.

İhracatçılara bir kısım destek ve avantajlar sağlanmakla birlikte kurumlar vergisi indiriminden turizm sektörü, ihracatçılar gibi faydalanamıyor.

İhracat yapan şirketler bu faaliyetlerinden dolayı kazançlarına uygulanacak olan kurumlar vergisini %5 oranında daha düşük hesaplayıp ödeyebilirken, ihracatçı kapsamında olan turizm sektörünün de bu indirimden faydalanması gerekmesine rağmen ilgili düzenlemeye sınırlama getirilmek suretiyle bu indirim turizm sektöründe uygulanamaz hale gelmiştir.

Oysa geçmiş yıllarda uygulanan ve daha sonra kaldırılan Kurumlar Vergisi Kanunu’nda ihracatı ve diğer döviz kazandırıcı faaliyetleri özendirmek üzere “Sanayi Ürünleri İhracatı İstisnası”, “Yaş Meyve, Sebze ve Su Ürünleri İhracatı İstisnası”, “Dış Navlun Hâsılatı İstisnası” ve “Turizm Müesseselerine İlişkin İstisna” gibi çeşitli istisnalar konulmuştur.

İlgili düzenlemede turizm gelirlerini artırabilmek amacıyla, turizm müesseseleri ve seyahat acentelerinin faaliyetleri sonucu döviz olarak elde ettikleri hasılatın yüzde 20'si, elde edilen dövizlerin yetkili bankalarda Türk Lirasına çevrildiğinin belgelenmesi şartıyla, kurum kazancından indirilebiliyordu. Yani geçmişte turizm sektörü diğer ihracat faaliyetleri ile aynı şekilde döviz kazandırıcı faaliyetler kapsamında turizm gelirlerine yönelik hasılatın %20’lik tutarı kadar kurum kazancından indirim konusu yapılabilmekte idi. 

Turizm Tesisleri İhracatçı Sayılmakta!

Burada ihracatçı firmaların belirlenmesi önem kazanıyor. Klasik anlamda mal ihraç eden firmaların ihracatçı kapsamında olduğu net ve açık olarak anlaşılıyor. Ancak ihracatçı olmamakla birlikte yapılan diğer düzenlemelere göre ihracatçı sayılan mükellefler için durum açık değil. Bu konuda en çok dikkat çeken sektör ise turizm olarak karşımıza çıkıyor.

Turizm tesisleri doğrudan ihracat yapmamakla birlikte adeta yerinden ihracat yapıyor ve yerli ürün girdi kullanımı en yüksek döviz kazandırıcı sektörlerin başında geliyor.

Cari açığının kapanmasında ciddi katkısı olan, her yıl ülkemize döviz girdisinde artarak katkı sağlayan turizm sektöründe faaliyet gösterenler bu kapsamda kurumlar vergisi oranında yapılan 5 puanlık indiriminden faydalanabilecek mi?

Bu konuda ilk etapta Turizm sektörünün temel kanunu sayılabilecek 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu’na bakmak gerekmektedir.

İlgili Kanunun 13’üncü maddesinde “Belgeli işletmelerden Cumhurbaşkanınca her yıl belirlenen döviz miktarını sağlayanlar, ihracatçı sayılırlar. hükmü yer almaktadır.

Söz konusu düzenleme ile Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca belgeli işletmelerin Cumhurbaşkanınca belirlenecek olan döviz miktarını yıllık olarak sağlayanlar ihracatçı sayılmaktadır.

İhracatçı sayılabilecek Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan belgeli tesislerin belirlemesine ilişkin düzenleme en son 2016/8706 sayılı Karar ile yapılmış ve Resmî gazetede yayımlanmıştır.

 “Kültür ve Turizm Bakanlığından belgeli asli fonksiyonu konaklama olan işletmeler ile Kültür ve Turizm Bakanlığından belgeli deniz turizmi tesislerinin ihracatçı sayılabilmeleri için yurt dışından 750.000. (yediyüzellibin) Amerikan Doları ve üzeri döviz miktarını sağlamaları gerekir. Bakanlar Kurulunca yeni bir miktar belirlenmedikçe mevcut miktar takip eden yıllar için de geçerlidir.

(2) Vergi kanunlarında yer alan ihracata ilişkin hükümler saklıdır.

Yukarıda yer alan 2634 sayılı Kanunun 13. maddesi ile Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan Belgeli işletmelerden hangilerinin ihracatçı sayılacağı hususu en son konuya ilişkin yayımlanan 2016/8706 sayılı Karar ile netleşmiştir.

Bu durumda yıllık yurt dışından 750.000 ABD Doları ve üzeri döviz miktarını sağlayan Kültür ve Turizm bakanlığından belgeli asli fonksiyonu konaklama olan işletmeler ile deniz turizm tesisleri ihracatçı sayılmaktadır.

Kararda yer alan vergi kanunlarında yer alan ihracata ilişkin hükümler saklıdır” ifadesine de açıklama getirmek gerekmektedir. Kurumlar Vergisi Kanununda kurumlar vergisi oranını belirleyen gerek 32’nci maddede gerekse diğer maddelerinde 5 puanlık kurumlar vergisi indirimini engelleyen bir düzenleme yer almamakla birlikte turizm işletmelerinin de ihracatçı sayılabileceğine ilişkin olarak vergi kanunlarında bir belirleme yapılmamaktadır.

Ancak söz konusu karara göre ihracatçı sayılan 750.000 ABD Doları ve üzeri döviz miktarını sağlayan Kültür ve Turizm Bakanlığından belgeli asli fonksiyonu konaklama olan işletmeler ile Kültür ve Turizm Bakanlığından belgeli deniz turizm tesislerinin vergi kanunlarında da ihracatçı sayılmalarının kararda saklı tutulmuş olması kurumlar vergisindeki %5’lik oran indiriminin bu işletmelerce uygulanmasını sınırladığı anlaşılmaktadır.

Yıllardan beri döviz kazandırıcı faaliyetler kapsamında değerlendirilen turizm sektörünün %5 oranında kurumlar vergisi indiriminden faydalandırılmaması ihracatçı sayılan turizm işletmeleri açısından diğer ihracatçılara göre haksızlığa neden olmaktadır. Esasında döviz girdisi sağlamayı teşvik eden bir düzenleme amacına aykırı olacak bir şekilde Anayasanın eşitlik ilkesine aykırılık teşkil ettiğini düşünmekteyiz. Avukat Mehmet Göktuğ KÖKBULUT

https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/ihracatci-sayilan-turizmciler-neden-5-puanlik-vergi-indiriminden-faydalanamiyorlar/730858

Kamuoyunda "8. Yargı Paketi" olarak bilinen Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 659 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi Komisyon'dan geçti. Düzenlemeyle, adli para cezasının alt sınırı 20 liradan 100 liraya, üst sınırı 100 liradan 500 liraya çıkarıldı.

Teklife göre, İcra ve İflas Kanunu'nda kanun yoluna başvuru süreleri hafta olarak belirlendiği için buna uyum sağlanması amacıyla Hukuk Muhakemeleri Kanunu'ndaki benzer hükümler dikkate alınarak düzenleme yapılacak. Süre, hafta olarak belirlenmişse başladığı güne son hafta içindeki karşılık gelen günde bitecek.

İcra ve İflas Kanunu'nun kanun yollarına başvuru bakımından Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na uyumunun sağlanması için düzenlemeye gidilecek. Tasdik veya ret kararına karşı borçlu ve tasdik duruşması sırasında itirazda bulunmuş olan alacaklılar, tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde istinaf yoluna, istinaf incelemesi üzerine verilen karara karşı da tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde temyiz yoluna başvurabilecek.

Temyiz başvuru sürelerinde düzenleme

İcra ve İflas Kanunu'na göre, bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerince verilen nihai kararlara karşı temyiz yoluna başvurulmasına yönelik sürede düzenleme yapılacak. Bu kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde temyiz yoluna başvurulabilecek, temyiz yoluna başvurma ve incelemesi Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerine göre yapılacak. Bu düzenlemeler 1 Haziran 2024 tarihinde yürürlüğe girecek.

Kişiliğin veya mal varlığının korunması kriteri

Terörle Mücadele Kanunu'nun "terör örgütleri"ne ilişkin düzenlemesi, Türk Ceza Kanunu'nda yapılan değişikliğe uyumlu hale getirilecek.

Teklifle, Anayasa Mahkemesi kararı doğrultusunda Türk Medeni Kanunu'nda değişiklik yapılması öngörülüyor. Özgürlüğü bağlayıcı ceza sebebiyle kısıtlanma kurumu değiştirilerek, ceza infaz kurumunda bulunma hali doğrudan doğruya kısıtlama nedeni olmaktan çıkarılıyor. Ergin kişilerin fiil ehliyetinin bulunduğundan hareketle iradeleri ön plana çıkarılarak kesinleşmiş hapis cezasının infazı amacıyla ceza infaz kurumunda bulunan hükümlünün kısıtlanması esas olarak kendi isteğine bırakılırken, toplam 5 yıl veya daha fazla kesinleşmiş hapis cezasının infazı bakımından hükümlünün kısıtlanması, kişiliğinin veya mal varlığının korunması kriterine bağlanarak bu konuda vesayet makamına takdir hakkı veriliyor.

Kesinleşmiş hapis cezasının infazı amacıyla ceza infaz kurumunda bulunan ergin bir kişi, isteği üzerine kısıtlanacak veya kendisine kayyum atanacak. Toplam 5 yıl veya daha fazla kesinleşmiş hapis cezasının infazı amacıyla ceza infaz kurumunda bulunan ergin bir kişi, isteği bulunmasa dahi kişiliğinin veya mal varlığının korunması bakımından gerekli görülmesi halinde kısıtlanabilecek. Cezayı yerine getirmekle görevli makam, hapis cezasının infazına başlandığını derhal vesayet makamına bildirecek. Vesayet makamı karar vermeden önce hükümlüyü dinleyecek. Kanun'un kayyumluğa ilişkin hükümleri, niteliğine uygun düştüğü ölçüde bu düzenleme için de uygulanacak.

Anayasa Mahkemesi kararı gereğince Türk Medeni Kanunu'nda yapılan değişikliğe göre, akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle kısıtlamaya karar verilebilmesi için aranan resmi sağlık kurulu raporunun temini amacıyla, yasanın "usul" başlıklı madde hükümlerine başvurulabilecek.

Vesayetin sona erdirilmesi

Anayasa Mahkemesi kararı bağlamında Türk Medeni Kanunu'nda yapılan değişikliğe göre, resmi sağlık kurulu raporunun alınabilmesini temin amacıyla kişinin vücudundan kan veya benzeri biyolojik örneklerle kıl, tükürük, tırnak gibi örnekler alınabilecek.

Kişiye gerekli tıbbi müdahaleler yapılabilecek ve gerektiğinde kişi, hekim ön raporu üzerine en fazla 20 gün süreyle sağlık kuruluşuna yerleştirilebilecek. Hekim ön raporu üzerine verilen yerleştirme kararı derhal ilgiliye ve yakınlarına bildirilecek. İlgili veya yakınları, bu karara karşı bildirimden itibaren 10 gün içinde denetim makamına itiraz edebilecek. Yapılan itiraz, kararın icrasını durdurmayacak. İtiraz, denetim makamınca ivedilikle karara bağlanacak.

Teklifle, Anayasa Mahkemesi kararı doğrultusunda hapis halinin devamı süresince vesayetin sona erdirilebileceği haller düzenleniyor.

Buna göre, özgürlüğü bağlayıcı cezaya mahkumiyet sebebiyle kısıtlı bulunan kişi üzerindeki vesayet, hapis halinin hukuka uygun bir şekilde sona ermesiyle kendiliğinden ortadan kalkacak. Hapis halinin devamı süresince vesayetin sona erdirilmesi, toplam 5 yıldan az olan hapis cezasının infazına bağlı olarak verilen kısıtlama kararları bakımından kişinin isteminin bulunması ve toplam 5 yıl veya daha fazla kesinleşmiş hapis cezasının infazına bağlı olarak verilen kısıtlama kararları bakımından kişinin talebi üzerine kişiliğinin veya mal varlığının korunması sebebinin ortadan kalkması halinde mümkün olacak.

Örgüt adına suç işleme

Türk Ceza Kanunu'nda yapılan değişikliğe göre, suçla daha etkin mücadele edilebilmesi ve caydırıcılığın sağlanması amacıyla bir günlük adli para cezası alt tutarı 20 liradan 100 liraya, üst tutarı ise 100 liradan 500 liraya yükseltilecek. Bu düzenleme, 1 Haziran 2024'te yürürlüğe girecek.

Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçeleri dikkate alınarak Türk Ceza Kanunu'nda yapılan değişiklikle, örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme fiili müstakil bir suç olarak düzenleniyor. Buna göre, örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişi, ayrıca 2 yıl 6 aydan 6 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacak. İşlenen suçun niteliğine göre verilecek ceza yarısına kadar indirilebilecek. Bu hüküm sadece silahlı örgütler hakkında uygulanacak.

Örgüt adına suç işleyen kişi, hem işlediği suçtan hem de örgüt adına suç işleme cürümünden ayrı ayrı cezalandırılacak.

https://www.ekonomim.com/gundem/adli-para-cezalarinda-buyuk-artis-haberi-730857

İkili vergi anlaşmaları devletler arasında temel olarak vergi gelirlerinin paylaşılmasına yönelik imzalanmakta, çifte vergilendirmeyi, uluslararası vergi kaçakçılığı ve vergiden kaçınmayı önleme, ekonomik kalkınmayı geliştirme gibi çeşitli amaçlara hizmet etmektedirler.

Bu amaçlardan hareketle, anlaşma uygulamasından kaynaklı uyuşmazlıklar için iç hukuktaki çözüm yeri genel görevli mahkeme sıfatıyla vergi mahkemeleridir. Bununla birlikte, bazı durumlarda anlaşma uygulamasından kaynaklı vergisel tartışmalar özel hukuk uyuşmazlığına konu edilebilir. Bu durumda, uyuşmazlıklar adli yargıya taşınmaktadır.

Anlaşma uygulamasında özel hukuk uyuşmazlığı

 Vergiyi doğuran olayın temelinde her zaman için bir özel hukuk sözleşmesi vardır. Bu sözleşme herhangi bir biçimde olabilir. Sözleşmeler, Borçlar Kanunu’nda yer alan sözleşme tipleri şeklinde görülebileceği gibi isimsiz veya atipik sözleşmeler şeklinde de olabilir. Sözleşmeye dayalı edim ve ifanın gerçekleşmesine bağlı olarak gelir elde edilir ve vergilendirilmesi gerekir. Yabancılık unsuru taşıyan özel borç ilişkilerinde elde edilen gelirin vergilendirilmesi bakımından da ikili vergi anlaşması uygulaması gündeme gelir.

Tartışma konusu olabilecek özel hukuk ilişkileri

 İkili anlaşma gereği sadece kendi ülkesinde vergi mükellefi olmasına karşılık davalının davacı adına stopaj yaptırması nedeni ile eksik ödenen bedel yönünden munzam zararı talep edilebilir. Bu durumda, yurt dışı çalışma karşılığı hak kazanılan ücretin nasıl brütleştirileceği ve hangi ülkede nasıl vergileneceği tartışması yapılabilir. Yahut anlaşma uygulamasında serbest meslek kazancı-ticari kazanç hükümlerinin vergilendirme yetkisi tartışması yapılabilir.

Bir taraf, sabit yer olmaksızın serbest meslek kazancının ikamet ülkesinde vergileneceği diğer taraf iş yeri oluşmasından hareketle ticari kazanç hükümlerinin uygulanacağını ve stopaj yapılacağını iddia edebilir. Bu konu için vergi idaresine başvuru yapılması gerekmekle birlikte, hukuki nitelendirme farklılığına bağlı aşkın zararın telafisi talep edilebilir. Bu hukuki ilişkileri çoğaltmak mümkün.

Uyuşmazlıkların disiplinlerarası biçimde ele alınması gerekir

 Yabancılık unsuru taşıyan ilişkilerin vergisel rejimi tartışması, uluslararası vergi hukuku, devletler özel hukuku, iş hukuku, ticaret hukuku gibi çok katmanlı disiplinler arası bir bakış açısını gerektirmektedir. O nedenle, bu çeşit uyuşmazlıkların konunun uzmanları tarafından birlikte ele alınması uyuşmazlık yönetimi bakımından önemlidir.

Süreç yönetimi

Sürecin doğru yönetilmemesi davanın esasından önce husumet tartışmalarını gündeme getirebilir. Bu durumda, husumetin vergi dairesine yöneltmesi gerektiği, VUK.nun 116’ncı maddesinde düzenlenen düzeltme ve şikayet yollarından sonuç alınamaması halinde idari yargıda dava açılabileceği, ancak bu yollara başvurulduğu halde sonuç alınamaması durumunda vergi kesenin kusuruna izafeten uğranılan zararın karşı taraftan istenebileceği gerekçesiyle davanın husumet yokluğundan reddi gündeme gelebilir.

Doç. Dr. Ayhan Selçuk ÖZGENÇ

This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

https://www.dunya.com/kose-yazisi/vergi-anlasmalari-ve-ozel-hukuk-uyusmazliklari/718556

Kurumlar Vergisi Kanununun 5. maddesinde düzenlenmiş olan gayrimenkul ve iştirak hisseleri satış kazancı istisnası kurumlar vergisi mükelleflerine önemli vergisel avantajlar sağlamaktaydı.

Ancak gayrimenkul satış kazancı istisnası 15.07.2023 tarihinden itibaren yürürlükten kaldırılmıştır. Gayrimenkul satış kazancı istisnası yürürlükten kaldırılmakla birlikte iştirak hisseleri satış kazancı istisnası kurumlar vergisi mükelleflerine vergi avantajı sağlamaya devam etmektedir.

Kurumların iştirak hisselerinin kanunda belirtilen şartlar dahilinde elden çıkarmaları durumunda sağlanan istisnanın amacı, kurumların bağlı değerlerinin ekonomik faaliyetlerde daha etkin bir şekilde kullanılmasına olanak sağlanması ve kurumların mali bünyelerinin güçlendirilmesidir.

İştirak hissesi nedir?

 İştirak hisselerinin tanımı vergi kanunlarında yer almamakla birlikte menkul değerler portföyüne dahil hisse senetleri ile ortaklık paylarını ifade etmekte olup maddenin uygulaması açısından bunlar aşağıdaki gibi sıralanabilir.

Anonim şirketlerin ortaklık payları veya hisse senetleri (Sermaye Piyasası Kanununa göre kurulan yatırım ortaklıkları hisse senetleri dahil), Limited şirketlere ait iştirak payları, Sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerin komanditer ortaklarına ait ortaklık payları, İş ortaklıkları ile adi ortaklıklara ait ortaklık payları, Kooperatiflere ait ortaklık payları.

İstisnanın şartları

 Kurumlar vergisi mükelleflerince söz konusu istisnadan faydalanabilmek için;

1-İstisna kapsamındaki iştirak hisseleri ile kurucu senetleri, intifa senetleri ve rüçhan haklarının en az iki tam yıl süreyle kurumun aktifinde yer alması,

2-İştirak hissesi satışından elde edilecek kazancın istisnadan yararlanan kısmının, satışın yapıldığı yılı izleyen beşinci yılın sonuna kadar pasifte “549- Özel Fonlar Hesabı”nda tutulması,

3-Satış bedelinin, satışın yapıldığı yılı izleyen ikinci takvim yılının sonuna kadar tahsil edilmesi şartlarının sağlanması gerekmektedir.

İstisna tutarı ne kadar?

 Kurumların, en az iki tam yıl süreyle aktiflerinde yer alan iştirak hisseleri ile aynı süreyle sahip oldukları kurucu senetleri, intifa senetleri rüçhan hakları ve istisna kazançlarına kaynak oluşturan yatırım fonlarının katılma paylarının satışından doğan kazançların %75'lik kısmı kurumlar vergisinden istisnadır.

Şartların ihlali

 Satışın yapıldığı yılı izleyen ikinci takvim yılının sonuna kadar tahsil edilmeyen satış bedeline isabet eden istisna nedeniyle zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergiler ziyaa uğramış sayılır. İstisna edilen kazançtan beş yıl içinde sermayeye ilave dışında herhangi bir şekilde başka bir hesaba nakledilen veya işletmeden çekilen ya da dar mükellef kurumlarca ana merkeze aktarılan kısım için uygulanan istisna dolayısıyla zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergiler ziyaa uğramış sayılır. Menkul kıymet ticaretiyle uğraşan kurumların bu amaçla ellerinde bulundurdukları değerlerin satışından elde ettikleri kazançlar istisna kapsamı dışındadır.

Devir ve bölünme hali

 Devir veya bölünme suretiyle devralınan iştirak hisseleri, kurucu senetleri ve intifa senetleri ile rüçhan haklarının satışında aktifte bulundurma sürelerinin hesabında, devir olunan veya bölünen kurumda geçen süreler de dikkate alınır. Bedelsiz olarak veya rüçhan hakkı kullanılmak suretiyle itibarî değeriyle elde edilen hisse senetlerinin elde edilme tarihi olarak, sahip olunan eski hisse senetlerinin elde edilme tarihi esas alınır.

Mahmut Bülent YILDIRIM

This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

https://www.dunya.com/kose-yazisi/kurumlarin-istirak-hisseleri-satisinda-istisna-uygulamasi/718558

Önceki haftaki yazılarımızda Girişim Sermayesi Yatırım Fonları’nın ne olduğu, bu fonlar bünyesinde yapılması gereken vergilemelerin ne olduğu, başka bir deyişle; bu fonlara sağlanan vergi avantajları ve bu fonlardan gelir elde eden kurumların ve gerçek kişilerin vergileme avantajları ele alınmıştı. Bu haftaki yazımızda ise; gerek 4691 sayılı Kanun kapsamında gerekse 5746 sayılı Kanun kapsamında yıllık beyanname üzerinden istisna edilen kazançları veya indirim konusu yapılan kazançları bulunanların yararlandıkları bu tutarlar belli limitlerin üzerinde olanların girişim sermayelerine yatırım yapma zorunlulukları açıklanacaktır.

4601 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu hükümleri uyarınca;

- bölgedeki Yönetici şirketlerin bu kanun uygulaması kapsamında elde ettikleri kazançlar

 ile

- bölgede faaliyet gösteren gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin, münhasıran bu bölgedeki yazılım, tasarım ve Ar-Ge

 faaliyetlerinden elde ettikleri kazançları

31/12/2028 tarihine kadar gelir ve kurumlar vergisinden müstesnadır.

Keza, 5746 sayılı Araştırma, Geliştirme ve Tasarım Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun hükümleri uyarınca, gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri Ar-Ge ve tasarım indiriminden yararlanabilmektedirler.

3 Şubat 2021 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 7263 sayılı Kanun’la yapılan düzenleme uyarınca, gerek 4691 sayılı Kanun kapsamında gerekse 5746 sayılı Kanun kapsamında, 1/1/2022 tarihinden itibaren yıllık beyanname üzerinden istisna edilen kazançları veya indirim konusu yapılan tutarı 1.000.000 TL (1.1.2024 tarihinden itibaren 2.000.000 TL) ve üzerinde olan gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri tarafından, bu tutarın yüzde ikisi (1.1.2024 tarihinden itibaren yüzde üçü) pasifte geçici bir hesaba aktarılmak zorundadır. Bu kapsamda aktarılması gereken tutar yükümlülüğü, yıllık bazda 20.000.000 TL (1.1.2024 tarihinden itibaren 100.000.000 TL) ile sınırlıdır.

Bu tutarın, geçici hesabın oluştuğu yılın sonuna kadar Türkiye’de yerleşik girişimcilere yatırım yapmak üzere kurulmuş girişim sermayesi yatırım fonu paylarının satın alınması veya girişim sermayesi yatırım ortaklıkları ya da bu Kanun kapsamındaki kuluçka merkezlerinde faaliyette bulunan diğer girişimcilere sermaye olarak konulması şarttır.

Söz konusu tutarın ilgili yılın sonuna kadar aktarılmaması durumunda, bu kanun kapsamında yıllık beyanname üzerinden istisna edilen kazançlar tutarının yüzde yirmisi, ilgili yılda yararlanılan gelir ve kurumlar vergisi istisnasına konu edilemez. Bu tutar nedeniyle zamanında alınmayan vergiler vergi ziyaı cezası uygulanmaksızın tarh edilecektir.

Akif AKARCA / Dr.Mehmet ŞAFAK

https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/teknoloji-bolgelerine-iliskin-istisnalar-ve-ar-ge-gelirleri-indirimlerinden-yararlananlara-getirilen/730847

Kurumlar Vergisi Kanunu’nun “diğer indirimler” başlıklı 10. maddesinin (ı) bendi ile şirketlerin nakit yoluyla sermaye artırımlarını teşvik etmek, bu yolla yabancı kaynak yerine özkaynağa yönelmelerini özendirmek amacıyla bir teşvik düzenlemesi getirilmiştir. Bu düzenlemeye göre; “sermaye şirketleriticaret siciline tescil edilmiş olan ödenmiş veya çıkarılmış sermaye tutarlarındaki nakdi sermaye artışları veya yeni kurulan sermaye şirketlerinde ödenmiş sermayenin nakit olarak karşılanan kısmı üzerinden Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından indirimden yararlanılan yıl için en son açıklanan "Bankalarca açılan TL cinsinden ticari kredilere uygulanan ağırlıklı yıllık ortalama faiz oranı" dikkate alınarak, ilgili hesap döneminin sonuna kadar hesaplanan tutarın %50’si” kurumlar vergisi beyannamesinde kurum kazancından indirileceklerdir.

Bu %50 oranı, kanunun yayımından sonra Bakanlar Kurulu Kararı ile bazı haller için yükseltilmiş, bazı haller için ise sıfıra indirilmiştir. Anılan Bakanlar Kurulu Kararı 30.6.2015 günlü Resmî Gazete’de yayınlanmıştır.  Buradaki oranlara dikkat edilmesi gerekmektedir.

Öte yandan anılan fıkrada 7338 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikle nakdi sermaye artırımının yurt dışından getirilen nakitle karşılanan kısmı için indirim oranının %75 olarak uygulanması öngörülmüş, 7417 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikle de bu teşvikten yararlanmaya süre sınırlaması -toplam beş hesap dönemi- getirilmiştir.

Bu maddenin her yıl yaşama geçirilebilmesi için Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından indirimden yararlanılan yıl için en son açıklanan "Bankalarca açılan TL cinsinden ticari kredilere uygulanan ağırlıklı yıllık ortalama faiz oranı"nın bilinmesi gerekmektedir. Bende okurlarımıza kolaylık olmak üzere her yılın başında bu oranı duyuruyorum. Bu yıl da 16 Ocak günlü yazımı bu konuya ayırdım ve oranı 52,73 olarak duyurdum. Ancak geçen yılda da olduğu gibi TCMB bu oranı benim yazımdan sonra %53,11 olarak revize etmiştir. Ben de söz konusu yazımı revize ediyorum.

Dolayısıyla Kurumlar Vergisi Kanunu’nun anılan teşvik hükmü uyarınca nakit sermaye artırımları üzerinden 2023 yılı için hesaplanacak faiz indirimi tutarının hesabında %53,11 oranının uygulanması gerekmektedir.

Bumin DOĞRUSÖZ

https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/nakdi-sermaye-artirimini-tesvikte-2023-indirim-orani-revizesi/730848

2023 takvim yılı gelirlerinin beyanına yönelik olarak mükelleflerimizin yıllık gelir vergisi beyannamesini verirken yararlanmaları amacıyla hazırlanan Menkul Sermaye İradı Elde Eden Mükellefler İçin Vergi Rehberi ve İnfografik yayınlandı.

Menkul Sermaye İradı Elde Eden Mükellefler İçin Vergi Rehberi için tıklayınız.

İnfografik için tıklayınız.

Gelir İdaresi Başkanlığı bugün elektronik defter uygulamasına ilişkin değişiklik taslağını yayınladı, öncelikle sürekli uygulamaların sahadaki durumunu gözlemleyerek revizyon yapan Gelir İdaresi çalışanlarına teşekkürlerimizi sunarız…

* Bu taslakla bence muhasebe uygulamalarında önemli bir aşama gerçekleşmiş oluyor!

*elektronik muhasebe fişi*
… kayıtlar elektronik ortamda tutulmasına rağmen muhasebe fişlerinin artık kağıt ortamdan tamamen kurtulmasına sebep olacak önemli bir revizyon yapılıyor… elektronik imza veya mali mühürle imzalanması yeterli duruma geliyor, zaman damgası zorunlu olmaktan çıktı…

* Diğer önemli bir gelişme elektronik defter uygulamasına geçiş zorunluluğu olduğu halde çeşitli sebeplerle süresinde başvurmayıp kağıt ortamda defter tutmaya devam edenlerle ilgili, artık bu da sona erdi…. idare zorunluluk başladığını tespit ettiği mükellefe yazılı bir bildirim yapıp e defter hesabını otomatik olarak açacak ve artık bu mükelleflerin zorunluluklarının başladığı tarihten itibaren kağıt ortamında tuttukları defterler geçerli olmayacak…

* elektronik defterlerin ve berat dosyalarının oluşturulması imzalanması ve GİB sistemlerine yüklenmesi için, sahada ayın sonu nedeniyle kaynaklanan sıkıntılar da büyük ölçüde ortadan kalkıyor… Aylık tercihte; izleyen üçüncü ay sonu yerine izleyen dördüncü ayın sekizinci gününe kadar süre veriliyor! üç aylık tercihte bulunanlar için de izleyen ikinci ay sonu yerine üçüncü ayın sekizinci gününe kadar zaman veriliyor..Abdullah Kiraz

Tebliğ taslağın geliştirilmesi ve yayımlanmaya hazır hale getirilmesi için Başkanlığımızca çalışmalar devam etmekte olup, mevcut taslakta yer alan konuların geliştirilmesi, değiştirilmesi veya katkıda bulunulması ile ilgili görüş ve önerilerinizi 6/3/2024 Çarşamba günü mesai bitimine kadar This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it. elektronik posta adresine iletebilirsiniz.

Söz konusu Tebliğ taslağı için tıklayınız.

• TMS 29’un ilk defa uygulandığı dönemin başında, geçmiş yıl kârları/zararları ve yeniden değerleme değer artışları hariç, öz kaynak kalemleri işletmeye konuldukları ya da oluştukları tarihten itibaren belirlenen endeks ile düzeltilir.

• Düzeltilmiş geçmiş yıl kârları/zararları tutarı, düzeltilmiş bilançodaki tüm diğer tutarlardan elde edilir.

• İlk uygulama döneminin sonunda ve izleyen dönemlerde, öz kaynakların tüm kalemleri dönem başından ya da işlem tarihinden başlamak üzere belirlenen endeks kullanılarak düzeltilir.

• SPK/KGK/BDDK’nın yönlendirmeleri ayrıca dikkate alınmalıdır.

Birikmiş Karlar konusuna gelirsek,

İlk kez enflasyon muhasebesinin yapıldığı yılda

(+) endekslenmiş toplam varlıklar

(-) endekslenmiş toplam borçlar

(-) endekslenmiş sermaye, sermaye düzeltmesi farkları ve ihraç primleri

(=) düzeltilmiş birikmiş karlar

Birikmiş kar/zarar, endekslenmiş bilançoda dengeleyici rakam olarak hesaplanır.

İzleyen dönemlerde enflasyon muhasebesi raporlamasında

(+) endekslenmiş önceki dönem birikmiş karı (önceki dönem net karı/zararını da içerir)

(-) ödenen temettüler - ödeme tarihindeki endeksten

(=) birikmiş karlar

Melike KÜLLÜ
Co - Founder / Managing Partner

Bildiğimiz üzere, 31.12.2023 tarihli bilançolar enflasyon düzeltmesine tabi tutulacak. Enflasyon düzeltmesinde ise yalnızca parasal olmayan kıymetler düzeltme işlemlerinde dikkate alınacak. Uygulama usul ve esaslarını düzenleyen Tebliğin 2 No.lu ekinde parasal olmayan kıymetler hesap bazlı olarak belirlenmiştir. Amortismana tabi iktisadi kıymetler(ATİK) de parasal olmayan kıymet olarak nitelenmeleri nedeniyle enflasyon düzeltmesine tabi tutulacak kalemler arasında yer almaktadır. 31.12.2023 tarihli bilançolarda yer alan ATİK’lerin düzeltmeye tabi tutulmasında dikkat edilmesi gereken hususlar ve yol haritası bu makalemizin esas konusunu teşkil etmektedir.

Yol haritasına geçmeden önce enflasyon düzeltmesi işlemlerinin sağlıklı bir şekilde yürütülmesinin data kalitesine, kurumsal hafızaya, kullanılan muhasebe programına ve konu özelinde teknik bilgi birikimine bağlı olduğunu belirtmeden geçemeyeceğim. Çünkü bu kriterlerin (dahası da sayılabilir) her biri uygulamada büyük bir öneme sahip olacak. Dolayısıyla, bu faktörler ne kadar güçlü ise süreç de o denli basitleştirilmiş olacaktır.

Atiklerin Düzeltme İşlemlerinde Yol Haritamız Nasıl Olmalı?

31.12.2023 tarihli bilançolarda yer alan Atiklerin düzeltme işlemlerinde bir yol haritası belirlemek süreci hem meslek mensupları hem de şirketler açısından oldukça kolaylaştıracaktır. Atiklere ilişkin 2023 yılı sonu itibariyle yapılacak olan düzeltme işlemlerinde kolaylık sağlaması bakımından aşağıda yer alan süreçlerin izlenmesinde fayda olduğu kanaatindeyim.

  1. Adım: Kontrol Et- 31.12.2023 tarihli bilançoda yer alan Atik, faydalı ömür süresini tamamlamış mı? Amortisman yoluyla değeri tamamen itfa edilmiş mi? İz bedeliyle mi takip ediliyor? Cevabınız “EVET” ise bu kıymetler için enflasyon düzeltmesi yapmak “İHTİYARİ” olduğundan tercihinizi yapmamaktan yana kullanabilirsiniz.

Amortisman süresi dolmuş ama net defter değeri sıfırlanmamış olan Atikler için geçmişte ayrılmamış olan amortismanlar, 2023 yılı sonu itibariyle ayrılarak ve ayrılan tutarlar KKEG yapılarak bu kıymetler için de enflasyon düzeltmesi yapmaktan kaçınılabilir. Aksi halde enflasyon düzeltmesinin vergili olarak yapılacağı dönemlerde yersiz olarak vergi yüküyle karşılaşılabilir.

Not: Bu kıymetleri, 2023 yılında düzeltmeye tabi tutmanın pratikte çok bir faydası olmadığı gibi izleyen yıllarda olumsuz etkileri de ortaya çıkmaktadır. Bu konuyu da bir başka makalemizde ayrıca ele alacağız.

Cevabın “HAYIR” olduğu Atikler için aşağıda yer alan 2. Adımı izleyin.

  1. Adım: Yeniden Değerleme- 1. Adım kontrolü yaptıktan sonra, enflasyon düzeltmesi öncesinde düzeltmeye konu Atik için VUK Geçici 31, Geçici 32 ve Mük. 298/Ç kapsamında yeniden değerleme işlemleri yapıldı mı?

ü Cevabınız “EVET” ise;

Ø  Atiklerin değerinin düzeltmesinde, maliyetlerine finansman giderleri intikal ettirilmiş olsa bile Reel Olmayan Finansman Maliyeti(ROFM) ayrıştırması yapmadan,

Ø  Bu Atikler geçmişte yatırım safhası izlemiş (258-Yapılmakta Olan Yatırımlar hesabından ilgili sabit kıymet hesabına virmanlanmış) olsa bile yatırım safhasına gitmeden,

Yeniden değerlenmiş aktif değerlerin düzeltme katsayısı ile enflasyon düzeltmesine tabi tutulması yeterli olacaktır.

ü Cevabınız “HAYIR” ise;

Atik maliyet bedeline intikal ettirilmiş finansman gideri var mı? Atik yatırım safhası içeriyor mu? sorularının cevabına göre ilerlenmesi gerekecektir.

Ø  Finansman gideri içeriyor ancak yatırım safhası içermiyorsa, ROFM ayrıştırması yap ve düzeltme işlemini gerçekleştir.*

Ø  Finansman gideri içermiyor ancak yatırım safhası içeriyorsa, yatırım safhasında izlenen tutarların her birini deftere kayıt tarihinden aktifleştirme tarihine kadar birincil düzeltme işlemi ile aktifleştirme tarihine taşı, aktifleştirme tarihine taşınmış değeri ikincil düzeltme ile 31.12.2023 tarihine getir.

Ø  Hem finansman gideri hem de yatırım safhası içeriyorsa; öncelikle ROFM ayrıştırması yaparak Reel Finansman Maliyetinin belirlenmesi; sonra yatırım safhasına gidilerek aktifleştirme tarihine kadar birincil düzeltme işleminin yapılması; birincil düzeltme işlemi ile düzeltilmiş değerlerin, aktifleştirme tarihinden 2023 yılı sonuna taşınması; ilk başta belirlenmiş olan Reel Finansman Maliyetinin ise duruma göre (yatırım veya işletme dönemine isabet ettiği tarihler esas alınıp) düzeltme katsayısı ile düzeltilerek Atik maliyetine(düzeltilmiş) ilave edilmesi gerekmektedir.

Atiklerin Birikmiş Amortismanları Düzeltilecek mi?

Atiklerin birikmiş amortismanları da düzeltme işlemine tabi tutulacak. Ancak, burada dikkat edilmesi gereken nokta, birikmiş amortismanların düzeltme katsayısı belirlenirken her hangi bir Yİ-ÜFE değeri üzerinden hareket edilmeyeceğidir. Birikmiş amortismanlar, ait oldukları kıymetin bilanço tarihindeki değerinde düzeltme sonrasında ortaya çıkan artış oranı dikkate alınarak düzeltilecektir.

Örneğin; bir makinenin düzeltmeye esas değeri 500.000 TL, birikmiş amortismanı 100.000 TL’dir. Enflasyon düzeltmesi sonucu makinanın değeri 1.500.000 TL’ye çıkmış ise söz konusu makinanın birikmiş amortismanı da ortaya çıkan artış kadar ((1.500.000 -500.000)/500.000=) yani 2 kat artırılarak (100.000 + 100.000 x 2=) 300.000 TL olarak düzeltilecektir.

*Burada şunu hatırlatmadan geçemeyeceğim. 555 sayılı VUK Tebliğinin 14/2 maddesinde ROFM ihtiva edebilecek parasal olmayan kıymetler tadadi olarak sayılmıştır. Bunlar arasında maddi olmayan duran varlıklar ayrıca belirtilmemiştir. Aynı zamanda Tebliğin 3 no.lu ekindeki tek düzen hesap planında da 26’lı hesaplar yer almamaktadır. Maddi olmayan duran varlıkların enflasyon düzeltmesine tabi tutulacağı kuşkusuzdur. Ancak, bu kıymetler bünyesinde finansman maliyeti ihtiva etmesi halinde ROFM ayrıştırması yapılıp yapılmayacağı tartışma konusudur. İdarenin bu konuda yayımlayacağı sirküler konunun açığa kavuşturulması bakımından büyük bir öneme sahip olacaktır.

Şaban Atuçuran
Direktör
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

https://kpmgvergi.com/

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • KDV İadelerinde Yeni Düzenlemeler KDV (Katma Değer Vergisi), Türkiye'de işletmelerin alışveriş yaptıkları mal ve…
  • E-Defterlerin Yüklenmeme - Yanlış Kayıt Riskleri (Mücbir Sebepler Hariç) 2025 Hesap Döneminden İtibaren Bilanço Esasına Tabi Mükellefler E Defter…
  • E-Fatura Yerine E-Arşiv/ Kağıt Fatura Düzenlenmiş Olması Hali * Fatura İçeriği Mal Teslimi/ Hizmet İfasının Yapılmadığı Anlamına Gelmez…
Top