Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) kurumu, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231. maddesinde düzenlenmiş olmakla birlikte bu düzenleme Anayasa Mahkemesi’nce iptal edilmiş (E. 2022/120 K. 2023/107 T. 1.6.2023), ancak anılan kararda iptal kararının bir yıl sonra yürürlüğe girmesi (1.9.2024) Bu iptal kararı üzerine, halen Meclis’te görüşülmekte olan yargı paketi ile HAGB kurumu yeniden düzenlenmektedir.

Anayasa Mahkemesi iptal kararında, HAGB bakımından itiraz kanun yolunun etkili bir kanun yolu olarak görev ifa etmediğini, yargılamanın başında sanığa hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul edip etmediğinin sorulmasının sanık üzerinde baskı oluşturduğunu ve bu baskı altında kabul edilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının istinaf kanun yolundan feragat sonucunu taşıyan bir duruma neden olduğunu, ayrıca hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarıyla birlikte verilen müsadere kararlarının infazına ilişkin bir düzenleme olmadığını belirtmiştir.

HAGB, 19. yüzyılda onarıcı adalet anlayışının bir sonucu olarak, Anglo-Sakson hukuk sisteminde ortaya çıkmıştır. Bu kurum, Ülkemiz ceza adalet sistemine ilk kez 2005 yılında yalnızca suça sürüklenen çocuklar hakkında uygulanmak üzere girmiştir. Ardından 2006 yılında Ceza Muhakemesi Kanunu’nda yapılan bir değişiklikle birlikte, yetişkinler bakımından da uygulanma imkânına sahip olmuştur. HAGB, esas itibarıyla bünyesinde iki kararı birden barındıran bir kurumdur. İlk karar teknik anlamda hüküm sayılan ancak açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi nedeniyle hukuken varlık kazanamayan ve bu nedenle hüküm ifade etmeyen, koşullara uyulması hâlinde düşme hükmüne dönüşecek, koşullara uyulmaması hâlinde ise varlık kazanacak olan mahkûmiyet hükmüdür. İkinci karar ise, bu hükmün üzerine inşa edilen ve önceki hükmün varlık kazanmasını engelleyen HAGB kararıdır. Bu ikinci kararın en temel ve belirgin özelliği, varlığı devam ettiği sürece ön hükmün hukuken sonuç doğurma özelliği kazanamamasıdır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumuna göre kanuni koşulları sağlayan kişiler hakkındaki mahkûmiyet hükmü, denetim süresi içinde, kendine yüklenen yükümlülükleri yerine getirmeleri ve kasıtlı yeni bir suç işlememeleri kaydıyla, kişiler hakkında hukuken bir sonuç doğurmaz.

HAGB kararı verilebilmesi için sanık hakkında yapılan yargılama sonunda iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezasına hükmedilmesi gerekmektedir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına konu olabilecek hüküm, sadece mahkûmiyet hükmüdür. Dolayısıyla, mahkemece ancak mahkûmiyet hükmü tesis edildiği takdirde, diğer koşulların varlığı halinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilecektir.

Sanık hakkında HAGB kararı verilebilmesi için aranan diğer koşullar şunlardır.

1. Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış olma

2. Mahkemece sanığın yeniden suç işlemeyeceği konusunda ikna olmuş olması

3. Suç işlenmesiyle mağdur veya hazine nezdinde oluşan zararın giderilmiş olması

HAGB kurumunun diğer usulü kuralları ve itiraz yollarına ilişkin yeni düzenlemedeki ayrıntıları bir kenara bırakarak ben kurumun vergi suçları açısından bir değerlendirmesini yapmak istiyorum.  Bilindiği gibi vergi suçları Vergi Usul Kanunu’nun 359. maddesinde beş grup halinde düzenlenmiştir. Bunlardan ilk iki grupta yer alanları, uygulamada en sık karşımıza çıkan hallerdir. Konuyu ben de bu iki grup üzerinden açıklayacağım.

Maddede ilk grupta (1. fıkra a bendi) defter ve kayıtlarda hesap ve muhasebe hileleri yapma, gerçek olmayan veya kayda konu işlemlerle ilgisi bulunmayan kişiler adına hesap açma veya defterlere kaydı gereken hesap ve işlemleri vergi matrahının azalması sonucunu doğuracak şekilde tamamen veya kısmen başka defter, belge veya diğer kayıt ortamlarına kaydetme, defter, kayıt ve belgeleri tahrif etme, gizleme veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenleme veya bu belgeleri kullanma fiilleri suç olarak kabul edilmiş ve bu fiilleri işleyenlere on sekiz aydan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunması öngörülmüştür.  Görüldüğü gibi bu fiillere verilecek ceza failin HAGB kurumundan yararlanması için öngörülen üst sınırın altında kalmaktadır.

Maddede ikinci grupta (1. fıkra b bendi) vergi kanunları uyarınca tutulan veya düzenlenen ve saklama ve ibraz mecburiyeti bulunan defter, kayıt ve belgeleri yok etme veya defter sahifelerini yok ederek yerine başka yapraklar koyma veya hiç yaprak koymama, belgelerin asıl veya suretlerini tamamen veya kısmen sahte olarak düzenleme veya bu belgeleri kullanma fiilleri suç olarak kabul edilmiş ve bu suçları işleyenlere üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile verilmesi öngörülmüştür. Burada cezanın alt sınırı HAGB kurumundan yararlanmaya engel gibi görünse de maddede düzenlenen etkin pişmanlıktan yararlanarak cezanın alt sınırının 2 yıla çekilmesi mümkündür.

Yapılan tarhiyat aleyhine vergi mahkemesinde de dava açanlar (dava açmamış olma veya davadan feragat koşulunun Anayasa Mahkemesi’nce iptal edilmiştir) bu davayı kazanmaları halinde ödediklerini tecil faizi ile geri almak koşulu ile tarh edilen vergi ile gecikme faizi ve gecikme zammının tamamı ve cezanın yarısını ödeyerek hükmedilecek cezayı -soruşturma veya kovuşturma aşamasına göre- yarı oranında veya üçte bir oranında indirilmesini sağlayabilirler. (Burada ibraz etmeme fiilinin vergi ziyaına yol açan bir fiil olmaması dolayısıyla hazine zararını giderme koşulunun bu fiil yönünden aranmayacağına da dikkati çekelim) HAGB uygulamasının yapıldığı hallerde genellikle iyi hal indiriminin de uygulandığı dikkate alınırsa, cezanın zaten iki yılın altına düşeceği açıktır.

HAGB kurumu, Vergi Usul Kanunu’na muhalefetten yargılananlar için ceza almadan ve hatta sabıka kaydı dahi oluşmadan bir kurtuluş yolu olarak önemli bir kurumdur. Bu nedenle bu kurumda yaşanan gelişmeleri mali suçlarla ilgilenenlerin yakından takip etmesinde yarar vardır. Bumin DOĞRUSÖZ

https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/vergi-suclari-ve-hukmun-aciklanmasinin-geri-birakilmasi/731921

2023 takvim yılı gelirlerinin beyanına yönelik olarak mükelleflerimizin yıllık gelir vergisi beyannamesini verirken yararlanmaları amacıyla tevkifata tabi olup tek işverenden veya birden fazla işverenden elde edilen ücret gelirlerinin beyanı ile tevkif suretiyle vergilendirilmemiş ücret gelirlerinin beyanına yönelik hazırlanan Ücret Geliri Elde Edenler İçin Vergi Rehberi ve İnfografik yayınlandı.

Ücret Geliri Elde Edenler İçin Vergi Rehberi için tıklayınız.

İnfografik için tıklayınız.

Gelir İdaresi Başkanlığı (GİB), 28 Aralık 2023 tarihinde Elektrikli Şarj Hizmetlerine ilişkin iki önemli güncelleme paylaştı. Elektrikli şarj hizmeti sunan işletmeleri doğrudan ilgilendiren bu güncellemelerden biri e-Faturalar, diğeri ise elektrikli şarj ünitelerinin (EŞÜ) paketleri ile ilgili.
7 Ekim 2023’te yayımlanan 551 Sıra No.lu tebliğ ile elektrikli araçlara sunulan şarj hizmetine ilişkin faturanın teslim anında düzenlenmesi zorunluluğu getirildi. Bir diğer önemli değişiklik ise şarj istasyonlarında gerçekleştirilen şarj hizmetlerine ilişkin bilgiler ile bu hizmet karşılığında düzenlenen faturada yer alan bilgilerin, anlık olarak, elektronik ortamda GİB Teknoloji sistemlerine bildirilmesi zorunluluğu oldu. Konuyla ilgili ilk tebliğ ve yeni güncellemeler hakkındaki bilgileri yazının devamında okuyabilirsiniz…

2 Ocak 2024’e kadar e-Faturaya Geçiş Zorunluluğu

Resmî Gazete’de 7 Ekim 2023 tarihinde yayınlanarak yürürlüğe giren, ‘Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği (Sıra No: 509)’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Sıra No: 550), e-Fatura uygulamasının kapsamını genişletti. Buna göre:

Şarj Hizmeti Yönetmeliği kapsamında Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’ndan şarj ağı işletmeci lisansı alan mükellefler ile bu mükellefler tarafından sertifika verilen şarj istasyonu işletmecileri için e-Fatura kullanımı zorunlu hale geldi.

Geçmiş örneklerin aksine bu kez herhangi bir hasılat limiti getirilmeden, tüm işletmelerin e-Faturaya geçişi söz konusudur. Belirtilen alanda halihazırda faaliyette olan işletmelerin 2 Ocak 2024 tarihine kadar e-Faturaya geçiş yapması gerekiyordu. Bu süreçte faaliyete yeni başlayacak işletmeler ise doğrudan e-Fatura kullanmak durumundadır.

Söz konusu işletmeler için e-Fatura kullanma zorunluluğunun başlamasına sayılı gün kala, Gelir İdaresi Başkanlığı konuyla ilgili önemli güncellemeler paylaştı.

e-Arşiv Fatura ve e-Fatura Güncellemeleri:

GİB, 28 Aralık 2023 tarihli duyurusu ile şarj ağı işletmecisi mükellefler ile şarj istasyonu işletmecilerini ilgilendiren Elektrik Şarj Hizmetlerine İlişkin Fatura Teknik Kılavuzu’nu ve güncellenmiş e-Arşiv Teknik Kılavuzu’nu yayımladı. Aynı zamanda, yeni teknik düzenlemeler ışığında e-Fatura ve e-Arşiv paketleri güncellendi ve duyuruyla birlikte güncel paketler paylaşıldı.

Söz konusu kılavuz ve e-Fatura paket değişiklikleri, 2 Ocak 2024 tarihinden itibaren yürürlüğe girdi.

**e-Arşiv teknik kılavuzu 3 Ocak 2024 tarihinde tekrar güncellenmiştir.

Elektrikli Şarj Ünitelerinin (EŞÜ) Paketleriyle İlgili Güncelleme

28 Aralık 2023’te yayımlanan, yeni Şarj Ağı İşletmelerinin Elektrik Şarj Hizmetlerine İlişkin Bildirim Teknik Kılavuzu ile birlikte:

551 Sıra No.lu tebliğ kapsamında, Şarj Ağı İşletmecilerinin hizmet vermek üzere şarj ağına ekledikleri veya çıkardıkları EŞÜ’lere ilişkin bilgileri ve bu bilgiler ait formatı, içeriği, XML şema yapısı, GİB Teknoloji’ye bildirilme usulü ve bildirim zamanına ilişkin hususlar açıklandı:

Kılavuzun 1.1 numaralı bölümüne göre, Şarj Ağı İşletmecisi tarafından, hizmet vermek üzere EŞÜ’lerin şarj ağına eklenmesi veya şarj ağından çıkarılması durumunda EŞÜ sahibi/kullanan mükellefe ait bilgiler, elektronik ortamda GİB Teknoloji’ye gönderilecektir.

Yayınlanan tabloda yer alan günlük bilgiler, her günün sonunda saat 23:59:59’a kadar bir defada toplu olarak elektronik ortamda GİB Teknoloji’ye gönderilecektir.

Bu kılavuzun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 30 gün içerisinde sahada şarj hizmeti veren tüm EŞÜ’lerin sisteme kaydolması gerekmektedir.

GİB Teknoloji’ye Bilgi Bildirme Yöntemleri ve Zamanları

551 Sıra No.lu tebliğin dördüncü maddesinde, elektrikli araçlara sunulan şarj hizmetine ilişkin faturanın teslim anında düzenlenmesi öngörülmüştür.

Bununla birlikte, şarj hizmeti verilecek kişilerle asgari altı aylık sözleşme düzenlenmesi, verilen her bir şarj hizmetine ilişkin bilgileri içerecek şekilde bir icmal hazırlanması ve bu icmallerin düzenlenecek faturaya eklenmesi ile bu kapsamda verilen şarj hizmetine ilişkin bilgilerin anlık olarak Başkanlık ile paylaşılması şartlarının sağlanmasına bağlı olarak, verilen şarj hizmetlerine ilişkin olarak yedi günde bir fatura (katma değer vergisi açısından vergilendirme dönemi aşılmamak şartıyla) düzenlenebilmesi mümkündür.

Söz konusu teknik kılavuz ile, şarj istasyonlarından gerçekleştirilen şarj hizmetlerine ilişkin bilgilerin, fatura düzenleme tarihlerine göre formatı, içeriği, XML şema yapısı, GİB Teknoloji’ye bildirilme usul ve zamanına ilişkin hususlar şöyle açıklandı:

  • 551 Sıra No.lu tebliğ uyarınca yedi günde bir fatura düzenlenmesi halinde; her bir şarj hizmetine ilişkin aşağıda yer alan bilgilerin GİB Teknoloji’ye anlık olarak bildirilmesi gerekmektedir:
    • Şarj ünitesinin seri numarası,
    • Aracın plakası,
    • Şarj işleminin başlama-bitiş tarihi ve saati,
    • Hizmet birim fiyatı,
    • Hizmet miktarının kw/h cinsi,
    • Birim enerji fiyatı,
    • Şarj hizmeti toplam tutarı,
    • Şarj ünitesinin araç kimlik numarasını okuyabilmesi durumunda araç kimlik numarası,
    • Yedi günlük oluşturulacak ID (Her bir sözleşme yapılan mükellef için yedi günde bir fatura düzenlenecek şarj hizmetine ilişkin anlık olarak iletilecek bilgilerde kullanılmak üzere UUID formatında Evrensel Tekil Tanımlama Numarası (ETTN) üretilecektir. Takip eden her bir yedi günlük periyot için de sözleşmesi bulunan mükellef bazında aynı şekilde yeni bir ETTN üretilecektir. Üretilen her bir ETTN sadece bir mükellefe ait bir yedi günlük periyot için kullanılacaktır.)
    • Söz konusu verilerin ekte yer alan XSD örneğine uygun olarak hazırlanması ve XAdES-BES ile imzalanarak GİB Teknolojiye anlık olarak gönderilmesi gerekiyor.
  • 551 Sıra No.lu tebliğ uyarınca teslim anında fatura düzenlenmesi durumunda her bir şarj hizmetine ilişkin aşağıda yer alan bilgilerin GİB Teknolojiye takip eden ayın on beşinci günü sonuna kadar aylık olarak bildirilmesi gerekmektedir:
    • Aracın plakası,
    • Şarj işleminin dönem bilgisi,
    • Hizmet miktarının toplam kw/h cinsi,
    • Şarj hizmeti toplam tutarı,
    • Şarj ünitesinin araç kimlik numarasını okuyabilmesi durumunda araç kimlik numarası.
  • Bu veriler aylık olarak plaka bazında tek bir satır olarak alınacaktır. Söz konusu verilerin tebliğin ekinde yer alan XSD örneğine uygun olarak hazırlanması ve XAdES-BES ile imzalanarak GİB Teknoloji’ye aylık olarak gönderilmesi gereklidir.

Şarj istasyonlarından gerçekleştirilen şarj hizmetlerine ilişkin bilgilerinin anlık ve aylık bildirilmesine ilişkin yükümlülükler 1 Mart 2024 tarihinden itibaren yürürlüğe girecektir.

Şarj Ağı İşletmecileri e-Fatura Kapsamına Dahil Oldu

Vergi Usul Kanunu (VUK) genel tebliğinde değişiklik yapılmasına dair yayınlanan son tebliğin e-Fatura uygulamasına etkilerini bu yazıda okuyabilirsiniz.
Resmî Gazete’de 7 Ekim 2023 tarihinde yayınlanarak yürürlüğe giren, ‘Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği (Sıra No: 509)’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Sıra No: 550), e-Fatura uygulamasının kapsamını genişletti. Kapsam değişikliğindeki ilk düzenleme şarj ağı işletmecilerine yönelik oldu. Buna göre:

  • Şarj Hizmeti Yönetmeliği kapsamında Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’ndan şarj ağı işletmeci lisansı alan mükellefler ile bu mükellefler tarafından sertifika verilen şarj istasyonu işletmecileri de artık e-Fatura kullanmak zorunda.
  • Geçmiş örneklerin aksine bu kez herhangi bir hasılat limiti getirilmeden bu kapsamdaki tüm işletmelerin e-Faturaya geçişi söz konusu.
  • Belirtilen alanda hali hazırda faaliyette olan işletmelerin 2 Ocak 2024 tarihine kadar e-Faturaya geçiş yapması gerekiyor. Bu süreçte yeni açılacak işletmelerin ise faaliyetlerine doğrudan e-Fatura kullanarak başlaması zorunlu hale getirildi.

Tebliğ’deki bir diğer düzenleme ise ihracat işlemlerine yönelik olarak gerçekleşti:

  • IV.1.7.1. İhracat İşlemlerinde e-Fatura Uygulamasına Geçiş Zorunluluğu’nun birinci fıkrasında yer alan “1/7/2020 tarihinden” ibaresi, “Başkanlık tarafından ebelge.gib.gov.tr adresinde yapılan duyuruda belirtilecek tarihten” şeklinde değiştirildi.

Söz konusu Tebliğ ile bir değişiklik de ‘V.2. Belgelerin Elektronik Ortamda Oluşturulması’ bölümünde yapıldı:

  • Ödeme kaydedici cihaz (ÖKC) kullanımından muafiyeti bulunan mükellefler ile Güvenli Mobil Ödeme ve Elektronik Belge Yönetim Sisteminden yararlanan mükelleflerce, vergiler dahil toplam satış tutarı 500 TL’ye kadar olan perakende mal ve hizmet satışlarına ait düzenlenen e-Arşiv Fatura’daki “500 TL” ibaresi de değiştirildi. Bu ibare yerine, “Kanunun 232’nci maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen, işlemin gerçekleştiği yıla ait, fatura düzenleme zorunluluğuna ilişkin tutara” ifadesi getirildi. Söz konusu değişiklik, tebliğin yayınlanmasını izleyen ay başından itibaren gerçekleştirilen teslim ve hizmetlerle uygulanmaya başlayacak.
  • Ayrıca VUK’un 232’nci maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen, işlemin gerçekleştiği yıla ait, fatura düzenleme zorunluluğuna ilişkin tutara kadar olan perakende mal ve hizmet satışlarında e-Arşiv Faturanın “müşterinin adı, ticaret unvanı, adresi, vergi dairesi ve hesap numarası” bilgileri yerine, müşterinin adı bölümünde “Nihai Tüketici” açıklamasına yer verilerek düzenlenebilmesine de imkân verildi.

Kaynak, https://sovos.com/tr/blog/kdv/sarj-agi-isletmecileri-e-fatura-kapsamina-dahil-oldu/

Soru: Çalıştığımız işyeri kısa çalışma uygulamasına başvuracağını açıkladı. Bize gerekçelerini söylemedi. Henüz başvuru yapmadı. Önümüzdeki günlerde müracaat edecekmiş. İşçi çıkarımı yapmayacağı açıklandı ama bize söylenen bazı çalışanların ödenekten yararlanamayacağı. Şirketin muhasebecisi ise şartların değiştiğini söylüyor. Ben bir yıldan biraz fazladır şirkette çalışıyorum. Bu durumda maaş alabilecek miyim? Ebru T.

Cevap: Kısa çalışma ödeneğinin şartları bu yılın başında yapılan düzenleme ile değişti.

Kısa çalışma ödeneğinden yararlanılabilmesi için çalışanın kısa çalışmanın başladığı tarih itibarıyla son 120 gün hizmet akdine tabi olması ve son üç yılda en az 600 gün süreyle prim ödeme şartlarını taşıması gerekiyor. Yeni düzenleme ile sigortalının kısa çalışma ödeneğine hak kazanabilmesi için, kısa çalışma başlama tarihinden önceki son 120 gün hizmet akdine tabi olması ve son üç yılda en az 450 gün sigortalı olarak çalışıp işsizlik sigortası primi ödemiş olması gerekir. Kısa çalışma ödeneğine yönelik yapılan yeni düzenleme ile kısa çalışma ödeneği olarak ödenen süreler, kısa çalışma başlama tarihinden itibaren üç yıl içerisindeki çalışanın işten çıkarılması halinde yapılacak işsizlik ödeneği ödemelerine ilişkin hak sahipliği sürelerinden de düşülecek.

BORÇLANARAK EYT’DEN EMEKLİ OLURSUNUZ

Soru: Sigorta başlangıcım Haziran 1998. Ağustos 1998’de askere gittim. Askerlik borçlanması yapıp, EYT’den faydalanarak, emekli olabilir miyim?
Hasan C.

Cevap: İlk sigortalı olduğunu tarih 9 Eylül 1999 öncesi olduğu için EYT’den yararlanıyorsunuz. Erkek çalışanlar için 25 çalışma yılını ve ilk sigortalı olduğu tarihe göre 5000 ila 5975 prim günü doldurmaları halinde yaşa bakılmadan emekli olabiliyor. Prim gün sayınız eksikse askerlikte geçirdiğiniz süreyi borçlanarak, prim gün sayınızı tamamlayarak, EYT’den emekli olabilirsiniz.

TAZMİNATINIZ YENİ TUTAR ÜZERİNDEN HESAPLANACAK

Soru: Mart başında emekliliğe hak kazanıyorum. Bu tarihte emekli olduğumda kıdem tazminatım hangi tutar üzerinden hesaplanacak? Çalıştığım işyeri geçen senenin sonundaki tazminat üzerinden de hesaplayacak? Veli S.

Cevap: 2024 başından itibaren kıdem tazminatının tavanı 35 bin lira oldu. İşvereniniz, ikramiye, prim, yol ve yakacak yardımı gibi giydirilmiş ücret (brüt ücret) üzerinden kıdeminizi hesaplayacak. Çalıştığınız her yıl için 30 günlük brüt ücret üzerinden hesap yapılacak. Bu hesaplama sonucu çıkan tutar 35 bin liranın üzerindeyse kıdem tazminatı tavanını geçtiğiniz için işveren, 35 bin lira üzerinden tazminatınızı hesaplayıp, ödeyecek.

EMEKLİLİK İÇİN 25 YILI DOLDURMALISINIZ

Soru: Sigorta başlangıcım 2.8.1999 tarihi olup EYT kapsamındayım. Çalışma günümü doldurdum, 25 yıllık sigorta sürem 2.8.2024 tarihinde doluyor ve emeklilik başvurusu yapacağım. Emeklilik başvurumu 2.8.2024 tarihinden önce temmuz ayında yapabilir miyim yoksa 25 yıl sigorta süremin dolduğu 2.8.2024 tarihinde mi yapabiliyorum? Murat Ö.

Cevap: SSK’lı erkek çalışanlar 25 çalışma yılını ve ilk sigortalı oldukları tarihe göre 5000 ila 5975 prim günü (uzun vadeli-yaşlılık, ölüm sigorta primi) doldurmaları halinde EYT’den yararlanıp,  başvuruda bulunmaları durumunda yaşa bakılmadan emekli olabilecekler. Bu durumda 25 çalışma yılını doldurduğunuz tarihte emeklilik için başvuracaksınız. Noyan Doğan

https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/noyan-dogan/kisa-calisma-odeneginin-sartlari-degisti-42412330

Her yıl mart ayında, yedi gelir unsuru elde eden gerçek kişiler yıllık gelir vergisi beyanında bulunur. Mesken ve işyeri kira gelirlerinin beyanı da bu gelir unsurlarından biridir. Ancak, bu yıl kiracılara gönderilecek “bildirim formunun” devreye girmesiyle, mülk sahiplerinin daha dikkatli olmaları gerekiyor.

Hazine ve Maliye Bakanlığı, kira gelirlerinin tespiti ve doğru beyan edilmesini sağlamaya yönelik yeni bir çalışma başlatmış bulunuyor. Maliye tarafından, mülk sahiplerinin kira gelirlerinin doğru beyan edilip edilmediğinin tespitine yönelik kiracılardan bilgi toplanmaya başlandığı duyuruldu.

Kira bildirim formu doldurulacak

Bakanlık, 1 Mart'tan itibaren kiracılara bilgi formlarını dijital olarak doldurma imkânı tanıdı. Gelir İdaresi Başkanlığı, yaptığı duyuru ile görüşme mektubu bırakılan kiracıların kira ödemelerine ilişkin bildirimlerini vergi dairesine gitmeden internetten yapabilmelerinin yolunu açtı. E-Devlet şifresi ile de gerekli bilgilere erişim sağlanabiliyor.

Çapraz kontrol yapılabilmesi için, maliye tarafından kiracılara gönderilen mektuplarda, 1 Mart'tan itibaren "Dijital Vergi Dairesi"nden bildirim formu dolduracak. Böylece beyan edilen kira gelirleri, kiracıların bildirdiği rakamlarla karşılaştırılacak. Bu amaçla, yaklaşık 4,5 milyon konutun analiz edildiği tahmin ediliyor.

Kira gelirlerinin beyanı

Kira gelirinin elde edilmesinde tahsil esası geçerlidir. Tahsil edilen kira gelirleri beyan edilir, tahsil edilmemiş kira gelirleri ise tahsil edildikleri yılın beyanıyla beyan edilir.

Mesken veya işyeri olarak kiraya verilen gayrimenkullerden elde edilen kira gelirlerinin bir sonraki yıl Mart ayında beyan edilmesi zorunlu. Buna göre, 2023 yılında elde edilen kira gelirleri 2024 yılı Mart ayında beyan edilmesi, vergisinin ise mart ve temmuz aylarında iki eşit taksit halinde ödenmesi gerekiyor.

Kira gelirleri, Gelir İdaresi Başkanlığı (GİB) internet sitesinde yer alan “hazır beyan sistemi” üzerinden kolayca yapılabiliyor. Mükelleflerce, sisteme giriş yapılarak önceden hazırlanmış olan beyannamenin kontrol edilip, kontrol sonrası değişiklikler yapıldıktan sonra beyannamenin onaylanması gerekiyor. https://www. gib.gov.tr/ ve https://hazirbeyan.gib. gov.tr/#/ adresinden hazır beyan sistemine giriş yapılabilir.

Kira gelirinin beyanında istisna var

Binaların konut olarak kiraya verilmesinden bir takvim yılı içinde elde edilen hasılatın 2023 yılı için 21.000 TL’si (2024 yılı için istisna tutarı 33.000 TL) gelir vergisinden istisna edilmiştir. Konut kira geliri elde eden kişilerin, yıllık olarak tespit edilen istisna tutarının altında kira geliri elde etmeleri halinde bu gelirleri için beyanname vermelerine gerek bulunmamaktadır.

Konut ve iş yeri kira gelirinin birlikte elde edilip beyan edilmesi halinde, istisna sadece konut kira gelirine uygulanır. İş yeri kira gelirine istisna uygulanmaz. Bir konuta birden fazla kişinin ortak olması halinde, bu konuttan elde edilen kira gelirlerinin vergilendirilmesinde, 2023 takvim yılı için belirlenen 21.000 TL’lik istisna tutarı her bir ortak için ayrı ayrı uygulanacaktır. Bir mükellefin birden fazla konuttan kira geliri elde etmesi halinde istisna tutarı kira gelirleri toplamına bir defa uygulanacaktır.

Zamanında beyan etmeyenlere ceza var

Zamanında beyan edilmeyen veya eksik beyan edilen kira gelirlerinin, beyan döneminden sonra yapılacak vergi denetimleri ve çapraz kontroller sonucu tespit edilmesi durumunda, istisna avantajından faydalanılmayacağı gibi zamanında tahsil edilmeyen vergiler gecikme faizi ile cezalı olarak tahsil edilecektir.

Bir önerim var

Uygulamada düşük kontrat yapılması suretiyle ciddi vergi kayıp ve kaçağı olduğu bilinen bir gerçek. Bunun en büyük nedeni ise, işyeri kiralarında uygulanan stopaj uygulamasıdır. İş yeri kiralarında stopaj uygulamasının kaldırılması halinde kontratların düşük bedellerle gösterilmesi ortadan kalkacak olup, kirayı ödeyen tamamını gider yazacak, kirayı alan ise vergisini kendisi ödeyecek. Talha APAK

https://www.dunya.com/kose-yazisi/mart-ayinda-beyan-edilecek-kira-gelirleri-maliyenin-kiskacinda/718932

Çarşamba, 28 Şubat 2024 07:11

2023 Yılı Ücret Gelirlerinin Beyanı

Gelir Vergisi Kanunu ücreti, işverene tabi ve belirli bir iş yerine bağlı olarak çalışanlar hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatler olarak tanımlıyor.

Kanun ayrıca, önceden yapılmış veya gelecekte yapılacak hizmetler karşılığında verilen para ve ayınlarla sağlanan diğer menfaatleri de ücret olarak kabul ediyor.

Ücret geliri elde edenler için, 2023 yılında elde edilen ücretlerin vergilemesini ve hangi durumlarda yıllık beyanname verileceğini aşağıda kısaca açıklamaya çalıştım.

Tek işverenden alınan ücretler

2020 yılına kadar tek işverenden alınan ücretler tutarına bakılmaksızın beyana tabi değildi. 7 Aralık 2019 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan 7194 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikle, tek işverenden alınan ve stopaja tabi tutulmuş, gelir vergisi tarifesinin dördüncü gelir diliminde yer alan tutarı geçen ücretler beyanname kapsamına alındı.

Bu düzenleme çerçevesinde, 2023 yılında tek işverenden alınan ücret 1.900.000 lirayı geçiyorsa beyanı gerekiyor. Dolayısıyla 2023 yılında bu tutarı geçen ücret geliri elde edenler yıllık beyanname verecekler, başka gelirleri nedeniyle zaten beyanname veriyorlarsa da ücret gelirini de bu beyannameye dahil edecekler.

Birden fazla işverenden alınan ücretler

Birden fazla işverenden ücret alınması, aynı zamanda birden fazla işte çalışılması ya da bir yıl içerisinde iş değiştirilmesi durumlarında söz konusu olabilir. Böyle bir durumda;

- Birden fazla işverenden alınan ve birinci işverenden alınan ücretler de dâhil olmak üzere toplamı 1.900.000 lirayı aşan ücretlerin,

- Birden fazla işverenden ücret almakla beraber, birinciden sonraki işverenden alınan ve toplamı 150.000 lirayı aşan ücretlerin,

beyan edilmesi gerekiyor.

Bazı durumlarda iş değişikliği halinde de işverenin değişmediği ve tek işverenden ücret alındığı kabul edilebiliyor. Örneğin çalışılan şirket bir başka şirkete devredildi veya bölündü ya da bir şirketin türü değişti ve ücretli yeni tüzel kişilikte çalışmaya devam ediyorsa, işveren değişikliği olmamış gibi uygulama yapılıyor.

Yukarıda geçen 150.000 liralık tutarın ne olduğu konusu da önemli (Brüt/net/matrah?). Gelir Vergisi Kanunu’nun 86. maddesine göre ücret gelirinin beyan sınırını aşıp aşmadığının tespitinde, gayrisafi ücret tutarından 63. maddede yer alan indirimler ile 31. maddede yer alan engellilik indirimi yapıldıktan sonra bulunan ücretin safi tutarı, bir başka deyişle vergi matrahı dikkate alınıyor.

Yurt dışındaki işverenden alınan ücretler

Ücretler için yıllık beyanname verilmesini gerektiren bir başka durum yurt dışında bulunan işverenlerden alınan ücretlerdir.

Yurt dışından ücret alınması durumunda alınan ücret tutarı ne olursa olsun beyan edilmesi gerekiyor.

Yurt dışından alınan ücretlerdeki gelir vergisi istisnası

Gelir Vergisi Kanunu’nun 23. maddesinin 14 no.lu bendine göre kanuni ve iş merkezi Türkiye’de bulunmayan dar mükellefiyete tabi işverenlerin yanında çalışanlara, işverenin Türkiye dışındaki gelirlerinden ödenen ücretler gelir vergisinden istisna. Esas olarak irtibat büroları ve bölgesel yönetim merkezleri çalışanları için uygulanan bu istisna ücretler için beyanname verilmesi gerekmiyor.

Beyanname üzerinde yapılabilecek indirimler

2023 yılında elde edilen ücretler nedeniyle yıllık beyanname verecek kişiler beyan edilen gelirden aşağıdaki indirimleri yapabilirler. Bu indirimler, gelirleri için beyanname verenler için vergi yüklerini azaltmanın bir yolu ve sadece beyanname veren mükelleflere tanınmış. İndirimler Gelir Vergisi Kanunu’nun 89. maddesinde sayılmış. Önemli bulduğum bazıları şunlar:

- Eğitim ve sağlık harcamaları: Gelir Vergisi Kanunu’na göre; beyan edilen gelirin %10’unu aşmaması, Türkiye’de yapılması ve gelir/ kurumlar vergisi mükellefiyeti bulunan kişilerden alınan belgelerle tevsik edilmesi koşullarıyla, mükellefin kendisi, eşi ve küçük çocuklarına ilişkin olarak yapılan eğitim ve sağlık harcamalarının beyan edilen gelirden indirilmesi mümkün.

- Bağış ve yardımlar: Kamu kurumlarına, vergi muafiyeti tanınan vakıflara, kamu yararına çalışan derneklere yapılan bağışlar, belli sınırılar çerçevesinde beyan edilen gelirden indirilebilir.

- Sigorta primleri: Kendinize, eşinize ya da bakmakla yükümlü olduğunuz çocuklarınıza ait varsa hayat sigortasına ait primlerin %50’si ile ölüm, kaza, hastalık, sağlık, engellilik, analık, doğum ve tahsil gibi şahıs sigorta primlerinin tamamını matrahtan düşebilirsiniz. Bu indirimle ilgili iki sınırlama var: İndirilecek olan tutar beyan edilen gelirin %15’ini ve asgari ücretin yıllık tutarını geçemiyor. Bir hatırlatma da yapayım, Bireysel Emeklilik Sistemi’ne ödenen katkı payları, vergi matrahından düşülemiyor.

Beyan edilen ücret üzerinden ödenen vergilerin mahsubu

Beyan edilen ücret tutarı üzerinden hesaplanan gelir vergisinden;

- Yurt içinde kesinti yoluyla ödenen vergiler ile

- Yurt dışından elde edilen ücretler varsa, bunlar için yurt dışında ödenen gelir vergisinin

mahsubu mümkün.

Yurt dışında ödenen vergilerin mahsubu için yetkili makamlardan alınan belgenin Türk elçilik ya da konsolosluklarına onaylatılması gerekiyor.

Stopaj yoluyla kesilen vergilerin, yıllık gelir vergisinden mahsubunda mükelleflerin kendilerinden yapılan kesintiyle ilgili olarak ayrıntılı bilgileri içeren ve 252 seri no.lu Gelir Vergisi Genel Tebliği ekinde yer alan tabloyu yıllık beyannameye eklemeleri yeterli. Mahsup edilecek verginin beyanname üzerinden hesaplanan vergiden fazla olması durumunda, aradaki farkın iade olarak alınması mümkün. Buna ilişkin düzenlemeleri Tebliğde bulabilirsiniz. Recep BIYIK

https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/2023-yili-ucret-gelirlerinin-beyani/731702

Bildiğimiz üzere; Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin 2008-32/34 Sayılı Tebliğin 8'inci Maddesinin 9'uncu Fıkrası kapsamında, Türkiye’de yerleşik kişiler kendi aralarında akdedecekleri taşıt satış sözleşmeleri dışında kalan menkul satış sözleşmelerinde, sözleşme bedelini ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerini döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırabilmekte iken, anılan Tebliğde 19.04.2022 tarihinde yapılan değişiklikle ödemelerin TL cinsinden yapılması ve kabul edilmesi ZORUNLU hale getirilmişti.(❗Bakanlık bir BASIN DUYURUSUYLA bazı durumlara muafiyet getirmiş ancak, yasal dayanaktan yoksun bu duyuru, uygulamada mağduriyetlerin yaşanmasına engel olamamıştı❗)

? 28/02/2024 Tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan ve 2008-32/34 Sayılı Tebliğ'in 8'inci Maddesinin 9'uncu Fıkrasında değişiklik yapan 2024-32/69 sayılı Tebliğ ile;

? 19/4/2022  tarihinden önce akdedilen menkul satış sözleşmelerinin ifası kapsamında 19/4/2022'den önce dolaşıma girmiş bulunan döviz cinsinden kıymetli evraklar kapsamındaki ödeme yükümlülükleri,

?19/4/2022 tarihinden önce düzenlenmiş faturalar kapsamındaki ödeme yükümlülükleri,

? Borsa İstanbul A.Ş. Kıymetli Madenler ve Kıymetli Taşlar Piyasasında döviz cinsinden gerçekleştirilen kıymetli maden ve kıymetli taş alım satım işlemleri ile bu işlemlerin takası kapsamındaki ödeme yükümlülükleri,

21.04.2022 tarihinden itibaren döviz cinsinden; ☝

?Dış Ticaret Sermaye Şirketleri veya Sektörel Dış Ticaret Şirketler ile İhracat Konsorsiyumu ve E-İhracat Konsorsiyumu statüsüne sahip şirketler üzerinden gerçekleştirilecek ihracatlara yönelik menkul satış sözleşmeleri kapsamındaki ödeme yükümlülükleri,

? Gümrük beyannamesine tabi tutulan ihrakiye satış ve teslimi dahil Gümrük Kanunundaki transit ve gümrük antrepo rejimleri ile geçici depolama ve serbest bölge hükümlerinin uygulandığı malların teslimine ilişkin akdedilen menkul satış sözleşmeleri kapsamındaki ödeme yükümlülükleri,

? Serbest bölgede faaliyet gösteren firmalar ile dış ticaret işlemleri kapsamında yapılan menkul satış sözleşmesine konu malların teslimine ilişkin ödeme yükümlülükleri ise

28.02.2024 tarihinden itibaren döviz cinsinden yapılabilecektir. ☝ Şaban Atuçuran

28 Şubat 2024 Tarihli Resmi Gazete

Sayı: 32474

Hazine ve Maliye Bakanlığından:

MADDE 1- 28/2/2008 tarihli ve 26801 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ (Tebliğ No: 2008-32/34)’in 8 inci maddesinin dokuzuncu fıkrasının son cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve aynı fıkraya aşağıdaki bentler eklenmiştir.

“Ancak söz konusu sözleşmelere ilişkin aşağıda belirtilen haller dışında kalan ödeme yükümlülüklerinin Türk parası cinsinden yerine getirilmesi ve kabul edilmesi zorunludur:”

“a) 19/4/2022 tarihinden önce akdedilen menkul satış sözleşmelerinin ifası kapsamında 19/4/2022 tarihli ve 31814 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ (Tebliğ No: 2008-32/34)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Tebliğ No: 2022-32/66)’in yürürlük tarihi öncesinde dolaşıma girmiş bulunan döviz cinsinden kıymetli evraklar kapsamındaki ödeme yükümlülükleri.

b) 19/4/2022 tarihinden önce düzenlenmiş faturalar kapsamındaki ödeme yükümlülükleri.

c) Borsa İstanbul A.Ş. Kıymetli Madenler ve Kıymetli Taşlar Piyasasında döviz cinsinden gerçekleştirilen kıymetli maden ve kıymetli taş alım satım işlemleri ile bu işlemlerin takası kapsamındaki ödeme yükümlülükleri.

ç) 8/12/2004 tarihli ve 25664 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Dış Ticaret Sermaye Şirketi Statüsüne İlişkin Tebliğ (İhracat: 2004/12) ve 2/7/2004 tarihli ve 25510 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Sektörel Dış Ticaret Şirketleri Statüsüne İlişkin Tebliğ (İhracat: 2004/4) kapsamında, aracılı ihracat sözleşmesine dayanarak Dış Ticaret Sermaye Şirketleri (DTSŞ) veya Sektörel Dış Ticaret Şirketleri (SDTŞ) üzerinden gerçekleştirilecek ihracatlar ile 17/8/2022 tarihli ve 5973 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile yürürlüğe konulan İhracat Destekleri Hakkında Karar kapsamındaki İhracat Konsorsiyumu ve 24/8/2022 tarihli ve 5986 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile yürürlüğe konulan E-İhracat Destekleri Hakkında Karar kapsamındaki E-İhracat Konsorsiyumu statüsüne sahip şirketler üzerinden aracılı ihracat sözleşmesine dayanarak gerçekleştirilecek ihracatlara yönelik menkul satış sözleşmeleri kapsamındaki ödeme yükümlülükleri.

d) Gümrük beyannamesine tabi tutulan ihrakiye satış ve teslimi dahil 27/10/1999 tarihli ve 4458 sayılı Gümrük Kanunundaki transit ve gümrük antrepo rejimleri ile geçici depolama ve serbest bölge hükümlerinin uygulandığı malların teslimine ilişkin akdedilen menkul satış sözleşmeleri kapsamındaki ödeme yükümlülükleri.

e) Serbest bölgede faaliyet gösteren firmalar ile dış ticaret işlemleri kapsamında yapılan menkul satış sözleşmesine konu malların teslimine ilişkin ödeme yükümlülükleri.”

MADDE 2- Bu Tebliğin;

a) 1 inci maddesi ile değiştirilen 8 inci maddenin dokuzuncu fıkrasının son cümlesi ile aynı fıkraya eklenen (a), (b) ve (c) bentleri 21/4/2022 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,

b) Diğer hükümleri yayımı tarihinde,

yürürlüğe girer.

MADDE 3- Bu Tebliğ hükümlerini Hazine ve Maliye Bakanı yürütür.

Salı, 27 Şubat 2024 19:39

Özelgeler Ve Yanıl(t)ma

Mali hukuk alanında çalışanların her şeyden önce, çıkan yayınları takip etmeleri ve güçlü bir kütüphaneye sahip olmaları gerekmektedir. Ben de bu alanda çalışanlara yardımcı olmak amacıyla zaman zaman bana ulaşan yeni yayınları, tetkik ederek duyurmaya çalışıyorum. Bu yazımda da birbirleri ile bağlantılı iki önemli çalışmayı duyurmak istiyorum.

Bilindiği gibi Vergi Usul Kanunu’nun 413. maddesinde mükelleflere vergi kanunlarının uygulamasında tereddütte kaldıkları konularda yetkili mercie müracaatla kendilerine yazılı izahat verilmesini talep hakkı tanınmıştır. Uygulamada bu şekilde yapılan müracaatlara verilen yazılı izahatlar, özelge (veya eski deyişle mukteza) denilmektedir. Özelge adı genelgeden (herkese olan duyuru) farklı olarak talep sahibine özel olmasından hareketle verilmiş bir isimdir. Bu yazılı izahat niteliğindeki özelge, ne izahat isteyen ne de yargı mercileri açısından bağlayıcı bir hukuk metni değildir. Sadece idari merciin görüşünü yansıtmaktadır. Bir başka deyişle bir tür görüştür. Ancak buna rağmen uygulamacılar yorum konusunda özelgelere sıkça ve önemle başvurmaktadırlar.

Bu güne kadar pek çok konuda doğru- yanlış, halen geçerli veya görüş değişikliğine uğramış, yargı tarafından benimsenmiş veya itibar görmemiş, bir kısmı sorunlu kabul edilmiş yüzlerce özelge verilmiş olmasına ve artık özelge talep hakkı bir tür mükellef hakkı olarak kabul edilmesine rağmen özelge müessesesi monografik bir çalışma konusu yapılmamıştır.

Nihayet konu İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Gamze Gümüşkaya tarafından doktora tezi olarak seçilmiş ve tez “Hukuk Devleti Perspektifinden Vergi Hukukunda Özelgeler” adı altında Oniki Levha Yayınevi tarafından yayınlanmıştır. Tez çalışmasının bir kısmını Avusturya’da gerçekleştiren yazar konuyu, dört bölümde ele almış. Konu, birinci bölümde kavramsal, amaçsal ve tarihsel açıdan değerlendirilmiş, ikinci bölümde karşılaştırmalı hukuk açısından inceleme yapılmış, çeşitli ülke uygulamaları sınıflandırılarak değerlendirilmiş, üçüncü bölümde ise konu Türk Vergi Hukuku ve yaşanan sorunlar açısından ele alınmış. Nihayet son bölümde özelge usulü ve uygulamasının anayasal ve uluslararası sınırları inceleme konusu yapılmış.

Bu kapsamda; Türk vergi hukukunda da önemli hukuksal sonuçları bulunan özelgelere ilişkin mevcut düzenlemeler incelenmiş, tespit edilen aksaklık ve eksikliklere yer verilmiş, T.C. Anayasa Mahkemesi'nin bireysel başvuru kararları da dahil olmak üzere ilgili yargı kararları tartışılmış. İlgili mevzuatın incelenmesi yanında konuya meşru beklentilerin korunması, çelişkili davranma yasağı, müesses (yerleşmiş) durum gibi hukuki güvenlik ilkesi temelindeki ilke ve kurallar açısından da yaklaşıldığı görülmektedir. Özelge usulü ve uygulamasının verginin yasallığı ilkesi, eşitlik ilkesi, özel yaşama saygı hakkı, kişisel verilerin korunması ve iyi yönetim ilkeleri bakımından sınırları da çalışmada irdelenmiş.

Özelgenin sadece tereddütte düşülen konuda, yol gösterici mahiyette ve bağlayıcı olmayacak şekilde özelge vermeye yetkili makamın görüşünü, bir başka deyişle konuya ilişkin idari anlayışı ifade eden bir metin olduğunu yukarıda belirtmiştim. Dolayısıyla bu husus, verilen özelgede savunulan görüşün yanılgın olabileceğini de göstermektedir. Ancak burada görüşün yanlış olması halinde, zorunlu olmamakla birlikte özelgeye uygun davranan mükellefin de korunması gerekmektedir. Bu korumanın, sadece yanlış özelgeler konusunda değil, genel tebliğler, sirkülerler bazında oluşan idari anlayışın değişmesi veya yargı organlarının yerleşik içtihadını değiştirmesi halinde de sağlanması gerekmektedir. Bu gibi durumlarda mükellefi koruyucu düzenleme Vergi Usul Kanunu’nun 369. maddesinde yer almış ve söz konusu hallerde mükellefe vergi cezası kesilemeyeceği ve gecikme faizi de talep edilemeyeceği hükme bağlanmıştır. Ancak bu düzenleme de özgün bir monografik eserde inceleme konusu yapılmamıştır.

Nihayet bu boşluk Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi’nden Prof. Dr. Özgür Biyan ile Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi’nden Prof. Dr. Güneş Yılmaz tarafından birlikte hazırlanan “Vergi Ceza Hukukunda Yanıl(t)ma” adlı çalışma ile giderilmiştir. Akademik yaşamlarında doktora tez danışmanlığı ve/veya jüri üyeliği dolayısıyla tanıdığım ve hem çalışkanlıkları hem de titizliklerine bu şekilde yakinen şahit olduğum iki genç meslektaşım bu çalışmalarında konuyu üç bölümde incelemişler. Birinci bölümde hukukta yanılma kavramını ele alan yazarlar ikinci bölümde konuyu vergi ceza hukuku açısından değerlendirmişler ve nihayet son bölümde konuya vergi hukuku ilkeleri açısından yaklaşmışlardır. Çalışmada özellikle üzerinde durulması gereken konularda vardır. Örneğin idarenin yanlış özelge vermesi veya görüş değiştirmesinin hizmet kusurundan kaynaklandığı hallerde vergi aslının dahi mükelleften istenemeyeceğine ilişkin yargı anlayışına ilişkin değerlendirmeler, rehber veya broşür açıklamalarının hatalı olması hali, özelgelere aykırı rapor yazılması, havuzdaki özelgelerin yanıltıcılık açısından değerlendirilmesi gibi incelenen konular, üzerinde önemle durulması gereken konulardır. Ayrıca konuya vergi suçlarını düzenleyen Vergi Usul Kanunu’nun 359. maddesi ile Türk Ceza Kanunu’nun “hata” başlıklı 30. maddesini ilişkilendirerek yorum katma çabası da ayrı bir önem taşımaktadır.

Vergi hukuku alanında çalışanların kütüphanelerinde bulunmasının yararlı olacağına inandığım ve alanlarında ilk olan bu önemli monografik eserleri edinmek isteyenler, özelgeleri konu alan kitap için yayıncı kuruluş olan Oniki Levha Yayınevi’ne, yanılmayı konu alan ikinci kitap için Adalet Yayınevi’ne müracaat edebilirler. Bumin DOĞRUSÖZ

https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/ozelgeler-ve-yaniltma/731526

İşveren ve işçi arasında iş ilişkisi kurulurken taraflar arasında sözleşme imzalanır. İş sözleşmesini türünü, çalışma biçimini taraflar özgürce belirleyebilir. Ancak bu serbestlik, İş Kanunu veya diğer kanunlar tarafından çizilen sınırların ve hakların aşılmaması veya yok sayılmaması halinde geçerlidir.

İşveren veya işçi arasında yazılı veya sözlü olarak iş ilişkisi kurulabilmektedir. Sözlü kurulan iş ilişkilerinde daha sonra yaşanacak ihtilaflarda ispat açısından sıkıntılar çekilmekte ve hak kaybı oluşabilmektedir. Bu nedenle iş ilişkisi kurulurken iş sözleşmesinin şartları belirlenmeli ve yazılı olarak iki nüsha şeklinde yapılması işçi ve işverenin imzasının olması önem arz eder.

Daha önce yazdığım iş sözleşmesi ile yazdığım yazılara buradan ulaşabilirsiniz.
? Sözleşme Serbestisi: (Taraflar (İşveren- İşçi) İş Sözleşmesi Şartlarını Özgürce Belirleyebilir mi?)
?Sözleşme İmzalamadan Önce Dikkat Etmen Gerekenler: (İş Sözleşmesi İmzalamadan Önce Dikkat Etmen Gerekenler)


Parantez içindeki numaraların açıklamaları:
1 - Süresi bir yıl ve daha fazla olan sözleşmelerin yazılı yapılması zorunludur.

1- Yazılı sözleşme yapılmayan hallerde işveren işçiye en geç iki ay içinde genel ve özel çalışma koşullarını, günlük ya da haftalık çalışma süresini, temel ücreti ve varsa ücret eklerini, ücret ödeme dönemini, süresi belirli ise sözleşmenin süresini, fesih halinde tarafların uymak zorunda oldukları hükümleri gösteren yazılı bir belge vermekle yükümlüdür. Süresi bir ayı geçmeyen belirli süreli iş sözleşmelerinde bu fıkra hükmü uygulanmaz. İş sözleşmesi iki aylık süre dolmadan sona ermiş ise, bu bilgilerin en geç sona erme tarihinde işçiye yazılı olarak verilmesi zorunludur.

2- Kısmi süreli iş sözleşmesi noter onaylı olmak zorunda değil, ancak noter onaylı olmaması halinde sözleşmenin bir nüshası SGK'ya teslim edilmelidir.

3- Belirsiz süreli olması iş güvencesinden yararlanmanın şartlarından biridir. Diğer şartlarında sağlanması gerekir.

4- Kısmi belirsiz süreli iş sözleşmesi yapılmış ise ve diğer şartlar sağlanıyorsa yararlanabilir. kısmi belirli süreli de yararlanamaz.

5- Uzaktan çalışma sözleşmesi belirsiz süreli olarak yapılması halinde ve diğer şartlar sağlanıyorsa yararlanır.

AYKIRILIK DURUMUNDA UYGULANACAK İDARİ PARA CEZALARI
? İş Kanunu Madde 8'de belirtilen duruma aykırılık halinde bu durumdaki her bir işçi için 1.402 TL İPC uygulanır.

? İş Kanunu Madde 14'de belirtilen duruma aykırılık halinde bu durumdaki her bir işçi için 1.402 TL İPC uygulanır.

Resim önizleme

MURAT DELİP

Teşvikler, bir ülkede yatırımları artırmak, ekonomik büyümeyi desteklemek, istihdamı artırmak ve rekabet avantajı elde etmek amacıyla uygulanan politika araçlarıdır. Vergisel teşvikler başlı başına yatırım kararlarının alınmasında önemli bir faktör olabileceği gibi farklı durumlarda yatırımcı için ön koşul olarak dikkate alınmayabilir. Ayrıca hükümet politikaları, ekonomik istikrar, altyapı, iş gücü yetenekleri ve diğer çeşitli faktörler de önemli bir etken olarak karşımıza çıkmaktadır. Dolayısıyla, yatırım kararları genellikle bir dizi karmaşık faktörün bir kombinasyonuna dayanır. Bu kombinasyonda belirlilik, öngörülebilirlik ve süreklilik başat faktör olarak birinci sırada yerini almakta iken, yatırımcıya sağlanan vergi vb. teşvikler ikinci sıradaki yerini almaktadır.

Yatırım kararlarının alınmasında vergisel bir yük olan ve teşvik belgeli yatırımlara sağlanan KDV istisnası, bu makalemizin konusunu teşkil etmektedir. 

1-  Teşvik Belgeli Yatırımlara Sağlanan KDV Mevzuatındaki Düzenlemeler Nelerdir?

Teşvik belgeli yatırımlara sağlanan KDV istisnası deyince ilk akla gelen Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 13/d maddesinde yer alan istisna düzenlemesidir. İkinci düzenleme ise öncelikle KDV iadesi şeklinde vücut bulmuş ancak sonradan istisna uygulamasına dönüşmüş olan ve bina inşaat harcamalarına sağlanan Katma Değer Vergisi Kanunu’nun Geçici 37’nci maddesinde yer alan istisna düzenlemesidir. Dolayısıyla, her iki düzenlemenin uygulama alanı ve süresi de birbirinden farklılaşmaktadır.

2.1- KDVK’nın 13/d Maddesi Nelere İstisna Getirmektedir?

Yatırım Teşvik Belgesi sahibi mükelleflerin yine belge kapsamında yapacakları yatırımlara ilişkin olmak koşuluyla;

v  Makine ve teçhizat alımları,

v  Yazılım ve gayri maddi hak alım ve kiralamaları

KDV’den müstesnadır. Düzenlemede herhangi bir süre sınırı bulunmamaktadır. Kanun maddesi değişmediği sürece mükelleflerin yukarıda belirtilen yatırım harcamaları için KDV istisnasından yararlanmaya devam edebileceğini söyleyebiliriz. Ancak, görüleceği üzere teşvik belgeli bina inşaat harcamalarına getirilmiş bir istisna düzenlemesi KDVK’nın 13/d maddesinde yer almamaktadır.

Aynı teşvik belgesinde makine ve teçhizat, yazılım ve gayri maddi hak ile bina inşaat harcamaları yer alsa da KDV istisnasının uygulaması bakımından mevzuattaki iz düşümleri farklılaşmaktadır.

2.2- Teşvik Belgeli Yatırımcının KDV Mükellefi Olması Gerekir mi?

KDVK’nın 13/d maddesinden yer alan “yatırım teşvik belgesi sahibi mükelleflere …” ifadesinden bu söz konusu belge sahibi yatırımcının KDV mükellefi olması gerektiği anlaşılmaktadır. KDV Uygulama Tebliğine baktığımızda da bu meyanda açıklamaların olduğu görülmektedir. Dolayısıyla, KDV mükellefi olmayan bir kimsenin bu istisnadan yararlanması da mümkün değildir.

Örneğin, bir dernek veya vakfın ya da kamu kurum ve kuruluşunun KDV mükellefiyetinin (iktisadi bir işletme oluşturmadıkları sürece) olmaması halinde bunlar teşvik belgesi alsa dahi belge kapsamı yatırım harcamaları için KDVK’nın 13/d maddesi kapsamındaki istisnadan yararlanmaları, Tebliğ açıklamaları çerçevesinde söz konusu olmayacaktır. Ancak, söz konusu yatırım KDV mükellefiyetini gerektirdiği durumda istisnadan yararlanılıp yararlanılamayacağı hususu çekişmeli bir konudur.

2.3- Teşvikli Yatırımın İndirim Hakkı Tanınan İşlemlerde Kullanılması Zorunlu Mudur?

KDVK’nın 13/d maddesine baktığımızda yatırım konusu kıymetlerin indirim hakkı tanınan işlemlerde kullanılması gerektiğine dair zorunluluk bulunmamaktadır. Ancak, KDV Uygulama Tebliğinde teşvik belgeli yatırımın kısmen veya tamamen indirim hakkı tanınan işlemlerde kullanılması gerektiği belirtilmektedir. Hakeza indirim hakkı tanınan işlemler ile tanınmayan işlemlerin birlikte gerçekleşmesi halinde yatırımın bizatihi indirim hakkı olan işlemlerde kullanılıp kullanılmayacağı yatırımın çıktısına bakılarak vergi idaresi tarafından kontrol edilmekte ve yatırımcıdan tevsiki aranmaktadır.

2.4- Özelge Ne Diyor?

Afyonkarahisar Valiliği Defterdarlık Gelir Müdürlüğü tarafından verilen 13/11/2017 tarih ve 63611781-130[13/d-2016/7]-26 sayılı özelgede;

“İlgide kayıtlı özelge talep formu ve eklerinin incelenmesinden, Belediyenizce … tarih ve … sayılı Yatırım Teşvik Belgesi eki listede yer alan itfaiye aracının, belediye hizmetlerinde ve ihtiyaç olması halinde ücreti … tarih ve … sayılı Belediye Meclis Kararında belirlenen tarifeye göre önceden belirlenmiş işlerde kullanılacağı belirtilerek, söz konusu aracın Belediyenize tesliminde KDV Kanununun 13/d maddesi kapsamında istisna uygulanıp uygulanmayacağı hususunda bilgi istenildiği anlaşılmış olup, konuya ilişkin Başkanlığımız görüşüne aşağıda yer verilmiştir.

Konuyla ilgili olarak, … Vergi Dairesi Müdürlüğünün … tarih ve … sayılı yazısı ekinde alınan sicil sorgulama sayfasından 01.03.1999 tarihinden itibaren katma değer vergisi mükellefiyetinizin bulunduğu; 22.03.2016 tarihli yoklama fişinden itfaiye aracının indirim hakkı tanınan işlemlerde, … Beldesinde çıkabilecek yangınlarda müdahale aracı olarak kullanılacağı; özelge talep formunun ekinde yer alan … tarih ve … sayılı Belediye Meclis Kararından itfaiye aracının vatandaşlar tarafından kullanımı karşılığında belirli harcın tahsil edileceği; … tarih ve … Seri Sıra No.lu tahsilat makbuzundan itfaiye aracının KDV dahil kiralama ücretinin tahsil edildiği tespit edilmiştir.

Buna göre, … tarih ve … sayılı yatırım teşvik belgesi ekindeki makine ve teçhizat listesinde yer alan itfaiye aracının Belediyenizde çıkabilecek yangınlara müdahale hizmetinin yanında indirim hakkı tanınan işlemlerde de kullanılması sebebiyle, Belediyeniz bünyesinde oluşan iktisadi işletmenizin bilanço veya aktifine kaydedilmesi şartıyla, söz konusu aracın temininde 3065 sayılı KDV Kanununun 13/d maddesi kapsamında istisnadan yararlanmanız mümkün bulunmaktadır.” şeklinde görüş verilmiştir.

2.5- Vergi Yargısı Olaya Nasıl Bakıyor?

Danıştay 7. Dairesi’nin 2021/4437K sayılı kararı ile sonuca bağlanan uyuşmazlık konusu olay; yatırım teşvik belgesi sahibi üniversite tarafından KDV’den istisna edilmek suretiyle ithal edilen eşyanın indirim hakkı tanınmayan işlemlerde kullanılması suretiyle teşvik şartlarının ihlal edildiğinden bahisle tahakkuk ettirilen KDV’ye yapılan itirazın reddine ilişkin işlemin iptaline yöneliktir.

İlk Derece Mahkemesi uyuşmazlığa konu olayda, ithal edilen eşyanın YTB’ye uygun şekilde hastanede kullanıldığı; Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkındaki Karar ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu'nda, YTB kapsamında KDV’den istisna edilerek ithal edilen eşyaların KDV’ye tabi işlemlerde kullanılmasının zorunlu olduğu yönünde düzenlemeye yer verilmediği; YTB’de ithal edilen eşyaların KDV’yi doğuracak teslim ve hizmetlerde kullanılması yönünde kayıt ve koşulun bulunmadığı gerekçesiyle tesis edilen işlemde hukuka uyarlık görmemiş ve dava konusu işlemin iptaline karar vermiştir.

Temyiz edilen ilk derece mahkeme kararı, Danıştay 7. Dairesince usul ve hukuka uygun görüldüğünden temyiz istemi reddedilmiştir.

3- Değerlendirme

KDVK’nın 13/d maddesinde teşvik belgeli yatırımlara tanınan KDV istisnasına mevzuat ve idarenin görüşleri çerçevesinde yer verilmiş olup, teşvik belgesi sahibi yatırımcının KDV mükellefi olması ve belge kapsamı yatırımın indirim hakkı tanınan işlemlerde kullanılması hususu irdelenmiştir. Vergi yargısında uyuşmazlık konusu olan bu hususa yargının bakışının aksi yönde olduğu görülmektedir. Dolayısıyla, bu konu yargı ile vergi idaresi arasındaki çekişmeli konulardandır.

Teşvik Belgeli Yatırımlara sağlanan KDV istisnasını, bütün yönleriyle ele alınarak izleyen yazılarımızda sizlerle paylaşmaya devam edeceğiz. 

Şaban Atuçuran
Direktör
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

https://kpmgvergi.com/blog/tesvik-belgeli-yatirimlarda-kdv-istisnasina-bir-bakis/1300

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • KDV İadelerinde Yeni Düzenlemeler KDV (Katma Değer Vergisi), Türkiye'de işletmelerin alışveriş yaptıkları mal ve…
  • E-Defterlerin Yüklenmeme - Yanlış Kayıt Riskleri (Mücbir Sebepler Hariç) 2025 Hesap Döneminden İtibaren Bilanço Esasına Tabi Mükellefler E Defter…
  • E-Fatura Yerine E-Arşiv/ Kağıt Fatura Düzenlenmiş Olması Hali * Fatura İçeriği Mal Teslimi/ Hizmet İfasının Yapılmadığı Anlamına Gelmez…
Top