Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

Limited şirkette, 2016 yılının başında ortak 400.000 TL şirketten borç almış ve yaklaşık 8 ay sonra yani Aralık ayında tamamını kapatmış. Bu durumda ortağın şirketten aldığı ve 8 ay geri ödemediği borcu için faiz hesaplayıp, fatura kesip KDV ilave etmeli miyiz? Yoksa yılsonu borcu ödediği için gerekli değil midir? A. Ç.

Ortak şirketten çektiği parayı yılsonunda geri ödemiş olsa da, kullandığı dönem için faiz hesaplanması gerekir. Buna göre, ortağın parayı kullandığı süre için faiz ve hesaplanan faiz tutarı üzerinden de katma değer vergisi hesaplanması, söz konusu faiz ve katma değer vergisi için fatura düzenlenmesi de gerekiyor. Yaklaşım Degisi  

Bir süre önce TBMM’de kabul edilerek yasalaşan 7036 Sayılı İş Mahkemeleri Kanunu ile çalışma hayatında yeni bir dönem başlayacak. Bugünkü yazımızda 10 soruda İş Mahkemeleri'nde yeni dönemi ve yapılan değişiklikleri açıklayalım istedik. İşte İş Mahkemeleri Kanunu ve Arabuluculuk’ta bizleri bekleyen yenilikler;

1- Arabuluculuk nedir? Hangi davalarda arabulucuya gitmek zorunludur?

Öncelikle zorunlu arabuluculuk olarak adlandırılan “dava şartı olarak arabuluculuk” işçi ve işveren arasında yaşanan sorunları dostane yöntemlerle çözecek bir sistemdir. Uyuşmazlık taraflarını bir araya getiren alanında uzman arabulucular, objektif bir şekilde taraflarla görüşme sağlayarak kendi çözüm yöntemlerini geliştirmelerini sağlamakta ve iletişim kurmalarına yardımcı olmaktadır. Gerektiğinde taraflara çözüm önerileri sunarak anlaşmaları yönünde yol gösterici olmaktadırlar. 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu ile birlikte bazı davalarda mahkemeye gitmeden önce arabulucuya başvurma zorunluluğu getirilmiştir. Buna göre bireysel veya toplu iş sözleşmesine dayanan işçi veya işveren alacağı ve tazminatı ile işe iade talebiyle açılan davalarda, arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilecektir. Diğer bir ifadeyle bu tür işçi-işveren uyuşmazlıklarında mahkeme öncelikli olarak arabulucuya başvurmuş olma koşulunu arayacaktır.

Çalışan tarafından talep edilebilecek, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, kötü niyet tazminatı, eşitliğe aykırılık tazminatı, sendikal tazminat, mobbing tazminatı, ücret, prim, ikramiye, fazla mesai ücreti, yıllık izin ücreti, hafta tatili ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücreti ve benzeri işçilik alacaklarının söz konusu olması halinde arabulucuya gidilmesi gerekiyor. İş kazası veya meslek hastalığından kaynaklanan maddi veya manevi tazminat davaları ile bunlarla ilgili tespit, itiraz ve rücu davaları kapsam dışıdır.

2- Arabulucunun kararı kesin midir? Arabulucuya başvurulması mahkemeye gitmenin önünde bir engel midir? Arabuluculuk işçi-işveren uyuşmazlıklarında ne gibi fayda sağlayacak?

Arabulucuya gitmek zorunlu, ancak arabulucuda uzlaşmak zorunlu değildir. Bu nedenle taraflar arasında anlaşma sağlanamazsa mahkemeye gidilmesinde herhangi bir engel bulunmamaktadır. Arabuluculuk görüşmeleri sonunda tarafların anlaşmaya varmaları halinde, üzerinde anlaşılmış olan hususların taraflar tarafından tekrar yargı konusu yapılması mümkün değildir. Arabuluculukta çözümlenmiş bir konunun tekrar yargı konusu yapılabilmesi için tehdit, hile, cebir gibi taraf iradelerini sakatlayan bir olgunun varlığı gerekir.

Arabulucu görüşmelerinde tarafların kendi istekleriyle anlaşmaya varmaları, böylece mahkemeye gitmeden uyuşmazlığın kısa sürede çözülmesi beklenir. Arabulucu, tarafların bire bir görüşerek daha kısa sürede anlaşmaya varmalarını sağlar. Hem avukat, bilirkişi, harç gibi yargı masraflarına katlanılmaz ve hem de kısa sürede dostane bir çözüm elde edilir.

3- Arabulucu ’ya başvurmak için gerekli süre nedir? Arabulucu ne kadar süreyle kararını verecektir?

İş sözleşmelerinin feshinde, fesih bildiriminin tebliği tarihinden itibaren bir ay içinde işe iade talebiyle arabulucuya başvurulmak zorundadır. Arabulucu atandıktan sonra üç hafta içerisinde karar verilmelidir. Bu süre zorunlu hallerde en fazla bir hafta süreyle uzatılabilmektedir. Arabuluculuk faaliyeti sonunda işçi ve işveren tarafının işe iade konusunda anlaşmaya varamamaları halinde, arabulucu tarafından son tutanağın düzenlendiği tarihten itibaren iki hafta içinde iş mahkemesinde dava açılabilecektir.

Arabulucu görüşmeleri sonunda anlaşmaya varılamaması halinde arabulucu tutanak düzenleyecek ve mahkeme başvuru dilekçesinin ekine arabulucu tutanağı eklenecektir.

4- Arabulucuya başvurmak masraflı mıdır?

Arabulucu sistemi, mahkemeye göre daha ucuz bir yöntemdir. Mahkemelerde olduğu gibi dava harcı, noter, bilirkişi gibi ek masraflarla ile karşılaşılmamaktadır. Taraflar arabulucu görüşmelerine katılmışlarsa anlaşma sağlamaları halinde arabuluculuk ücret tarifesi üzerinden eşit şekilde ödeme yapacaklardır. İşe iadede anlaşma sağlanırsa işçi alacakları üzerinden hesaplama yapılacak, taraflar eşit şekilde ödeme yapacaklardır. Anlaşma sağlanamazsa iki saatten az görüşme süreleri Hazine’den karşılanacak, iki saatten fazla süreli görüşmelerde ise iki saati aşan kısımlar taraflarca eşit şekilde karşılanacaktır.

5- Arabulucu toplantısına gidilmezse ne olur?

Taraflardan birinin geçerli bir mazeret göstermeksizin ilk toplantıya katılmaması sebebiyle arabuluculuk faaliyetinin sona ermesi durumunda toplantıya katılmayan taraf, son tutanakta belirtilir ve bu taraf davada kısmen veya tamamen haklı çıksa bile yargılama giderinin tamamından sorumlu tutulur.

Ayrıca bu taraf lehine vekalet ücretine de hükmedilmeyecek. Diğer bir ifadeyle arabuluculuk sürecine geçerli bir mazeret göstermeksizin katılmayan işveren, davada haklı çıksa bile, yargılama giderlerinin tamamını ödemek zorunda kalacak ve davayı kazandığı halde vekalet ücreti alamayacak.

Her iki tarafın da ilk toplantıya katılmaması sebebiyle sona eren arabuluculuk faaliyeti üzerine açılacak davalarda tarafların yaptıkları yargılama giderleri kendi üzerlerinde bırakılacak.

6- Alt işveren işçisi işe iade talebiyle arabulucuya giderse?

Asıl işveren-alt işveren ilişkisinin varlığı hâlinde işe iade talebiyle arabulucuya başvurulduğunda, anlaşmanın gerçekleşebilmesi için işverenlerin arabuluculuk görüşmelerine birlikte katılmaları ve iradelerinin birbirine uygun olması aranır.

7- 01.01.2018 öncesinde açılan davaların durumu ne olacak?

7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun dava şartı olarak arabuluculuğa ilişkin hükümleri, 01.01.2018 tarih itibarıyla ilk derece mahkemeleri ve bölge adliye mahkemeleri ile Yargıtay’da görülmekte olan davalar hakkında uygulanmayacaktır.

8- İş mahkemelerinde yetkili mahkeme nasıl belirlenecek?

İş mahkemelerinde açılacak davalarda yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesi ile işin veya işlemin yapıldığı yer mahkemesidir. Davalı birden fazla ise bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir.

İş kazasından doğan tazminat davalarında, iş kazasının veya zararın meydana geldiği yer ile zarar gören işçinin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir.

9- Tazminatlarda zamanaşımı züresi 5 yıla indirildi mi?

İş sözleşmesinden kaynaklanmak kaydıyla, hangi kanuna tabi olursa olsun, yıllık izin ücreti, kıdem tazminatı, iş sözleşmesinin bildirim şartına uyulmaksızın feshinden kaynaklanan tazminat (ihbar tazminatı), kötü niyet tazminatı ve iş sözleşmesinin eşit davranma ilkesine uyulmaksızın feshinden kaynaklanan tazminat için zamanaşımı süresi 25.10.2017 tarihinden itibaren on yıldan beş yıla indirilmiştir.

10- Çalışma ve İş Kurumu il Müdürlüklerinin işçi şikayetlerini incelemesi devam edecek mi?

Çalışma ve İş Kurumu il müdürlükleri personelinin “iş sözleşmesi fiilen sona eren işçilerin” kanundan, iş ve toplu iş sözleşmesinden doğan bireysel alacaklarına ilişkin şikayetleri inceleme yetkisi kaldırılmıştır. İş sözleşmesi devam eden işçiler bakımından Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın iş müfettişleri eliyle denetim ve teftiş yetkisi devam edecektir. İş sözleşmesi fiilen sona eren işçiler ise doğrudan arabulucuya başvuracaklardır. Resul Kurt

https://www.dunya.com/kose-yazisi/10-soruda-is-mahkemeleri-kanunu-ve-arabuluculuk/388280

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU’NDAN ÇIKARAK GENEL KURULA GELEN BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISININ LİNKİ

https://www.tbmm.gov.tr/sirasayi/donem26/yil01/ss502.pdf

5510 sayılı Kanunun 5.-1 (g) bendine göre, Türkiye ile sosyal güvenlik sözleşmesi imzalanmamış ülkelerde iş üstlenen işverenlerce yurt dışındaki işyerlerinde çalıştırılmak üzere götürülen Türk işçileri, 5510 sayılı Kanunun 4-1 (a) bendi kapsamında sigortalı sayılmakta ve bunlar hakkında;

  • Kısa vadeli sigorta kollan,
  • Genel sağlık sigortası hükümleri,
  • Uzun vadeli sigorta kollarına tabi olmak istemeleri halinde ise haklarında isteğe bağlı sigorta hükümleri uygulanır.

İsteğe bağlı sigortaya prim ödemeyenler ise yurtdışında iken ya da yurda döndükten sonra yurtdışında geçen söz konusu sürelerinden diledikleri kadarını 5510 sayılı Kanuna göre borçlanabilir.

‘’21 BELGE TÜRÜ VERİLEN ŞANSLI’’

5510 sayılı Kanunun 5-1 (g) bendi kapsamında çalışılan yurtdışı sürelerinin 3201 sayılı Kanuna göre borçlandırılmasında, belge türü “21” olan Aylık Prim ve Hizmet Belgeleriyle daha önce SGK bildirilen hizmetlere ait bilgisayar kayıtlarının çıktısı esas alınır, bunlardan ayrıca bir belge talep edilmez.

‘’21 BELGE TÜRÜ VERİLMEMİŞ İSE SIKINTI VAR’’

5510 sayılı Kanunun 5-1 (g) bendi kapsamında çalışıldığı belirtilen süreler için belge türü “21” olan Aylık Prim ve Hizmet Belgesi Kuruma verilmemişse, durumlarına uygun olan belgenin SGK ibraz edilmesi, belgelendirme mecburiyetinin yerine getirilmesinde yeterli sayılır.

**

SİZDEN GELEN SORULARA CEVAPLAR

02/03/1971 yılında doğdum.18.01.1988 yılında ilk defa SSK’lı oldum.10 yıl kadar SSK statüsünden prim ödedi.15/12/2005 yılından itibaren Bağ-Kur statüsünden prim ödüyorum. Ne zaman emekli olurum? Kemal

İşyerinizi kapatmadan bir başka işyerinde SSK’lı olarak prim ödemeniz halinde 4-1(a) kapsamından emekli olursunuz.

1260 gün kadar 4-1(a) statüsünden prim öderseniz.25 yıl 50 yaş 5375 gün ile emekli olursunuz.

**

Kız kardeşim bekar ,bu sene de emekli sandığından emekli oldu. SSK emekli aylığı alan babam ,Bağ-Kur’dan emekli olan annem var. Vefatları halinde hem annemden hem de babamdan yetim aylığı alır mı?Faik

Kız kardeşinizin Emekli Sandığından kendi çalışmalarından dolayı emekli aylığı aldığından  , annenizin ve babanızın vefatı halinde yetim aylığı alma hakkı bulunmamaktadır.

**

MEB Ek ders ücreti karşılığında uzman ve usta öğretici olarak çalışanların borçlanma hakları var mı? Usta Öğretici

5510 Sayılı SS ve GSS Kanuna 6111 sayılı Kanunla eklenen geçici 31. madde ile Milli Eğitim Bakanlığına bağlı her derece ve türdeki örgün ve yaygın eğitim kurumlarında ek ders ücreti karşılığında ilgili mevzuatı çerçevesinde uzman ve usta öğretici olarak çalıştırılanlar, bu durumlarını milli eğitim il veya ilçe müdürlüklerince belgelendirmeleri kaydıyla, 25.02.2011 tarihinden önceki çalışmalarından dolayı ay içinde 30 günden eksik kalan sürelerini 5510/41. madde esaslarına göre kendileri veya hak sahiplerince borçlanılabilecektir. Borçlanılan süreler 4-1 (a) bendi kapsamında sigortalılık süresi sayılacaktır. Vedat İlki

https://alitezel.com.tr/index.php?sid=yazi&id=6481

5-1(g) Kapsamında Yurtdışı Borçlanması linki tıkladığınızda  ; 

Konuyla ilgili olarak Yurt Dışı Borçlanmada SGK 17/10/2017 tarihli genel yazısında ise 3201 sayılı kanun dikkate alınarak statü belirlenmesinde 5510 SS ve GSS Kanununa gore 5-1(g) sigortalılık statüsü belirlenmesinde ikili durum ortaya çıkmıştır.

Yurt Dışı Borçlanmasında tereddütleri gidermek için  Emeklilik Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından Genel Yazı düzenlenmiştir.

Dikkat çekici tarafı ise;

5- "5/l(g)’’kapsammdaki sürelerin borçlandırılması

Yurt dışında 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi kapsamın da çalıştıktan sonra 3201 sayılı Kanuna göre borçlanma talebinde bulunanların  statülerinin  belirlenmesinde tereddütler olduğu tespit edilmiştir.

3201 sayılı  Kanunun 5 inci maddesinin dördüncü  fıkrası  "Yurtdışı hizmet borçlanmasına  ait süreler  5510 sayılı  Sosyal Sigortalar ve  Genel Sağlık  Sigortası  Kanununa göre hangi sigortalılık  haline göre  geçmiş sayılacağının  belirlenmesinde; Türkiye'de sigortalılıkları varsa borçlanma talep tarihindeki en son sigortalılık haline göre, sigortalılıkları  yoksa aynı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının  (b) bendi kapsamında  geçmiş  sigortalılık süresi  olarak kabul edilir." şeklinde düzenlenmiştir.

Buna göre, Kanunun 5/1 (g) kapsamında yurt dışın da çalıştıkları sıra da  Kanunun 4/1 (a) bendi kapsamın da  adlarına  21 kodu ile prim hizmet belgesi verilenlerin, 3201 sayılı  Kanuna göre borçlanma işlemleri, borçlanma talep tarihindeki en son sigortalılık haline göre sonuçlandırılacaktır.

Yukarıdaki Genel Yazı Dikkate alınırsa bu durumda Yurtdışı Borçlanma Yapacak 5-1(g) statüsündeki sigortalılara 3201 sayılı Kanunundan her zaman olduğu gibi borçlanmalarını tavsiye etmiyoruz.

3201 sayılı Kanunda özellikle 5.Maddesi;

‘’Yurtdışı hizmet borçlanmasına ait süreler 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa göre hangi sigortalılık haline göre geçmiş sayılacağının belirlenmesinde; Türkiye’de sigortalılıkları varsa borçlanma talep tarihindeki en son sigortalılık haline göre, sigortalılıkları yoksa aynı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında geçmiş sigortalılık süresi olarak kabul edilir. ‘’

Genel yazı buradan yola çıkarak ünitelerde borçlanma da yurtdışı ise 4/1-a geçerim diye ümitlenen 5-1(g) yurt dışı borçlanmasında ,borçlanılan son statüsü 4-1(a) değil ise ,4-1(b) olarak dikkate alınması ,1260 günü de 4-1(b) değerlendirir.

Oysa aynı sigortalı 2013/11 sayılı Genelge dikkate alarak borçlanma yaparsa ,borçlanma 5510 sayılı SS ve GSS Kanununa göre değerlendirilecektir.

‘’Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendine tabi sigortalıların borçlanma statüsü 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalılık süresi olarak değerlendirilecektir.(2013/11 Genelge –Borçlanma Statüsü Syf.340)’’

Tavsiyemiz 5-1(g) borçlanmayı 5510 SS ve GSSK 41’inci maddeyle borçlanmanız halinde yurtdışı borçlanma statüsü olmayacak,emekli olduğunuz da yurt dışında çalışmanız halinde emekli aylığınız kesilmeyecek,4-1(a) ‘dan 4-1(b) geçiş olunmayacaktır.

Şimdiden tedbirinizi alın derim. Sonra üzülmeyin. Vedat İlki

https://alitezel.com.tr/index.php?sid=yazi&id=8935

İşçinin ve işverenin anlaşmasıyla kıdem tazminatının taksitle ödenmesi mümkün. Bu durumda işçi taksitle ödenen kıdem tazminatına faiz işletilmesini talep edebilir. Ancak işçi taksiti kabul etmek zorunda da değil...

4 SORU CEVAP

1- Soru: 15 yıl, 3600 günle istifa ederek kıdem tazminatımı alacağım. SGK’dan yazıyı alıp işverene verdim. Ancak işverenim taksitle ödemek istediğini söyledi. Kıdem tazminatını taksitle ödemesini kabul etmek zorunda mıyım? (Hakkı D)
Cevap: İşçinin ve işverenin anlaşması halinde kıdem tazminatının taksitle ödenmesi mümkündür. Bu durumda taksitle ödenecek kıdem tazminatına gecikme faizi ödeme tarihinde hesaplanır. İşçi ve işveren anlaşmışsa, işçi taksitle ödenen kıdem tazminatına faiz işletilmesini talep edebilir. İşçinin faiz talep edebilmesi için ödemelere ihtirazi kayıt koyması gerekir. İşçinin rızasını almadan kıdem tazminatını taksitle ödemek isteyen işveren için işçi iş mahkemesine dava açabilir. Kural olarak kıdem tazminatının tek seferde ödenmesi esas olduğu için taksitle ödeme ancak işçi ve işverenin anlaşmasıyla mümkündür. Peşin ödenmesini istiyorsanız taksitle ödemeye rıza göstermek zorunda değilsiniz.

İşsizlik maaşı alabilirsiniz

2- Soru: 5 yıllık çalıştığım işyerinden doğum izni sonrası ayrılacağım. İşyeri tarafından çıkarılırsam, işsizlik maaşı alabilir miyim? 4 aylık rapor süresince primim yatmadığı için 120 günlük prim şartını tamamlamıyorum fakat son 3 sene içinde 600 gün prim şartını tamamlıyorum. Buna istinaden işsizlik maaşı alabilir miyim? (Kübra S)
Cevap: Son 120 gün kesintisiz prim ödenmiş olması koşulunda iş sözleşmesinin devam ediyor olması şartıyla raporlu ve ücretsiz izinli olunan süreler dikkate alınmaz. Analık izni süreniz boyunca kesintisiz prim ödenmemiş olmasına rağmen, son 120 günde prim ödenmişse ve son üç yılda 600 gün prim ödemeniz varsa işsizlik maaşı alabilirsiniz. İşveren sizi işten çıkartırsa işsizlik maaşı alabilirsiniz.

Şehidin kardeşi aylık alamaz

3- Soru: Ananem dayımdan şehit maaşı alıyordu. Ananem vefat etti. Babam da emekli sandığından maaş alıyordu. Babam da vefat etti ve babamın maaşını annem alıyor. Annem ananemin şehit maaşını da alabilir mi? (İsmail Ö)
Cevap: Şehit aylığı yalnızca şehidin anne-babasına, eş ve çocuklarına bağlanmaktadır. Kardeşin şehit aylığından yararlanamaz. Anneniz dayınızın eş ve çocukları istihdam hakkından yararlanmıyor ise istihdam hakkından yararlanabilir.

Çalışma gücünde % 60 kayıp şartı var

4- Soru: Şeker ve kalp hastasıyım. 5 yıldır çalışıyorum. Daha önce hastalığım nedeniyle çalışamadım. 1990’da 5 günlük sigorta girişim de vardı. Malulen emekli olabilir miyim? (Eşref S)
Cevap: Malulen emekli olmak için en az 10 yıl sigortalılık ve 1.800 gün prim şartı var. SGK’dan sevk alıp çalışma gücünde en az yüzde 60 kayıp olduğunu tespit ettirmeniz gerekiyor. Tespit edilirse malulen emekli olabilirsiniz. Okan Güray Bülbül

http://www.aksam.com.tr/yazarlar/okan-guray-bulbul/kidem-tazminatini-taksite-c2bolen-faizini-de-oder-c2/haber-672750

Okurumuz Esnaf Bağ-Kur’ lu olup, 2009 yılında Tarım Bağ-Kur ucuz prim ödemiştir.%50 Engelli olup bu statüden emekli olmuştur.

YILLAR

GÜN

2000-2008/09

2638

2008/10

3180

5818

% 50 ila % 59 arasında olduğu anlaşılan sigortalılar, en az 16 yıldan beri sigortalı olmaları ve 4320 gün

Bu durumda günle ilgili ve 03.06. 2001 yılında sigortalı olduğundan 16 yılı dolmuştur.

2000 İLA 2008/EYLÜL KAZANÇLARI İÇİN HESAPLAMA ESASI:

Sigortalının toplam sigortalılık süresinin;

İlk 10 tam yılının her bir yılı için % 3,5,

Takip eden 15 tam yılın her bir yılı için % 2,

25 yıldan fazla her bir tam yıl için % 1,5

oranlarının toplamından oluşmaktadır.

EKİM 2008 SONRASI KAZANÇLAR İÇİN HESAPLAMA ESASI:

Kanunun 28. maddesinin dördüncü ve beşinci fıkralarına göre bağlanan aylıkların aylık bağlama oranı, prim ödeme gün sayısı 9000 günden az olanlar için çalışma gücü kayıp oranının 9000 gün prim ödeme gün sayısı ile çarpımı sonucu bulunan rakamın % 60 a bölünmesi suretiyle hesaplanan gün sayısına göre % 50 yi geçmemek üzere tespit edilen orandır.

Örnek sigortalı 50x9000/60=7500/360*2=%41,66 bunun karşılığı %50’dir.

ORTAK HÜKÜM(5510 sayılı Kanununa Göre)

Kanuna göre sigortalıya bağlanacak aylıkların hesabına esas alınacak alt sınır aylığı; sigortalının mevcut çalışma sürelerindeki her yıl için bildirilen prim ödeme gün sayısı esas alınarak, bu prim gün sayısı karşılığında Kanunun 82. maddesine göre tespit edilen prime esas günlük kazanç alt sınırları (asgari prime esas kazançlar) üzerinden, talep yılına ait Ocak ayı itibariyle Kanunun 29. maddesinin ikinci fıkrasına göre belirlenen ortalama aylık kazancın % 35 inden, sigortalının bakmakla yükümlü olduğu eşi veya çocuğu varsa % 40 ından az olmayacaktır.

Sigortalının bakmakla yükümlü olduğu eş veya çocuğu olup olmadığının tespiti, sigortalıya bağlanacak aylık için tahsis talep tarihindeki durumu esas alınarak yapılacaktır.

YILLAR

ABO

2000-2008/09

47%

2008/10

40%

2638 güne karşılık 88 ay yapar OAK..296,51 TL.

2008/10 sonra  kazanç alt sınır aylığında kaldığından dolayı..2017/07 alt sınır aylığı dikkate alınarak %40 oranlaması 548,00 TL.

2017 Yılı maaş zamları ve ek ödeme dahil..774,95  TL emekli aylığı bağlanmıştır.

Tarım Bağ-Kur ödememiş olsa idi..862,15  TL. emekli aylığı bağlanacak idi..

(*)2000 Sonrası için OAK..296,51

(*) SDÖ: 85,95

(*) Güncelleme: 1,1 * 1,1 * 1,07* 1,07 * 1,03 * 1,03 *1,0133 * 1,05 * 1,0387

(*)2008/10 günümüze güncelleme: 2,206496005

(*)2008/10 Tarım Bağ-Kur…870,11 OAK…

(*)2017/07 Alt Sınır Aylığı..1.369,52 TL Vedat İlki

https://alitezel.com.tr/index.php?sid=yazi&id=8932

Perşembe, 26 Ekim 2017 09:36

Yurtdışı Borçlanma İşlemleri

T.C.
SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANLIĞI
Emeklilik Hizmetleri Genel Müdürlüğü

Sayı : 40552758-010.07.01-E.5227424

Tarih: 17/10/2017

Konu : Yurtdışı borçlanma işlemleri

GENEL YAZI

3201 sayılı Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanuna göre yurt dışında geçen sürelerin borçlandırılması işlemleri sırasında tespit edilen farklı uygulamalarla ilgili iş ve işlemler, aşağıdaki açıklamalar doğrultusunda yürütülecektir.

1- e-Devlet sistemi üzerinden alınan yurda giriş çıkış belgeleri

Yurt dışı sürelerini borçlanmak isteyenler, Kuruma ibraz etmeleri gereken yurda giriş çıkış kayıtlarını gösterir belgeyi, 2009 yılından sonraki süreler için “https://www.turkiye.gov.tr/emniyet-yurda-giriscikis-belge-sorgulama” adresinden alabilmektedirler.

Başvuru sahiplerinin e-Devlet üzerinden alarak Kuruma ibraz edecekleri yurda giriş çıkış belgeleri, oluşturulduğu tarihten itibaren bir ay içerisinde

https://www.turkiye.gov.tr/belge-dogmlama” adresinden belge sahibinin T.C. kimlik numarası ve belge üzerindeki barkod numarası yurtdışı işlemleri servislerinde çalışan personel tarafından girilerek teyit edilmesi kaydıyla yurt dışı borçlanma işlemlerinde kullanılabilecektir. Sistemden alınan teyit belgesi dosyada muhafaza edilecektir.

2- Yurt dışında geçen ev kadınlığı sürelerini borçlananların sonradan hizmet belgesi ibraz etmeleri

08/06/2011 tarihli ve 2011/48 sayılı Genelgede; “sigortalılık süresi” deyiminin, borçlanma kapsamındaki sürenin bulunduğu ülke mevzuatına göre ikamet süreleri hariç, çalışılmış ya da çalışılmış süre olarak kabul edilen sürelerin anlaşılacağı, “yurt dışında ev kadını olarak geçen süreler” deyiminin ise medeni durumlarına bakılmaksızın kadınların sigortalılık süreleri haricinde yurt dışında bulundukları süreleri ifade ettiği talimatlandırılmıştır.

Buna göre;

a) Yurtdışı Hizmet Borçlanma Talep Dilekçesinde çalışılan süre, boşta geçen süre ve ev kadınlığı sürelerini borçlanmak isteyen ancak, sigortalılık süresini gösterir belge ibraz etmeyenlerden borçlanma işlemi gerçekleştirilmeden eksik belge olarak 3 ay içerisinde sigortalılık süresini gösterir belgeyi ibraz etmeleri istenecektir. Söz konusu süre içerisinde istenilen belgeyi gönderenlerin borçlanma işlemleri ilk talep esas alınarak sonuçlandırılacaktır. Üç aylık süre içerisinde vereceği dilekçe ile yurtdışında sigortalılık süresi bulunmadığını beyan edenlerin ev kadınlığı süreleri borçlandırılacaktır. Beyanına istinaden ev kadınlığı süresini borçlananlardan, yurtdışında sigortalılık süresi olduğunu belgelendirerek, borçlanma işleminin düzeltilmesi talebinde bulunanların ise sigortalılık süreleri dışındaki ikamet süreleri borçlandırılmak suretiyle borç tahakkukları düzeltilecektir. Ev kadınlığı süreleri ile çakışan sigortalılık sürelerinin borçlandırılması ise yeni talep ve talep tarihindeki tutara göre sonuçlandırılacaktır. Üç aylık süre içinde istenilen belgeyi ibraz etmeyenlerin borçlanma işlemleri ise gerçekleştirilmeyecektir. Üç aylık sürenin belirlenmesinde eksik belge talep edilen yazının Kurumdan çıkış tarihi esas alınacaktır.

Örnek : 20/02/2016 tarihli borçlanma talep dilekçesiyle, 08/01/1986-31/12/1999 tarihleri arasında Fransa’da geçen ev kadınlığı süresi ile sigortalık süresini borçlanmak isteyen sigortalı Kuruma sadece ikamet belgesi ibraz etmiştir. 10/03/2016 tarihli yazımızla ilgiliden sigortalılık süresini gösterir belge istenilmiş, ilgili 15/04/2016 tarihli dilekçesiyle sigortalılık süresi olmadığını beyan etmiştir. Bu durumda ilgilinin yurda giriş çıkış tarihleri de dikkate alınarak 08/01/1986-10/09/1993,02/10/1993-30/07/1996 ve 16/08/1996-31/12/1999 tarihleri arasında geçen 5000 gün ev kadınlığı süresi borçlandırılmıştır. Daha sonra sigortalı, 27/01/2017 tarihli dilekçesiyle Fransa’da 10/06/1990-07/03/1994 ve 10/08/1996-17/12/2003 tarihleri arasında sigortalılık sürelerinin bulunduğunu, ev kadınlığı olarak borçlandırılan sürelerin sigortalılık süresi olarak değiştirilmesini talep etmiştir. Bu dununda ilgiden temin edilen sigortalılık süresini gösterir belge dikkate alınarak, sigortalılık süreleri ile çakışmayan 08/01/1986-09/06/1990 ve 08/03/1994-09/08/1996 tarihleri arasındaki ev kadınlığı süreleri geçerli sayılacaktır. Ev kadınlığı ile çakışan sigortalılık sürelerinin borçlandırılması ise yeni talep ve talep tarihindeki tutara göre sonuçlandırılacaktır.

b) Yurtdışı Hizmet Borçlanma Talep Dilekçesinde sadece ev kadınlığı süresini borçlanmak isteyenlerden işlemleri devam ederken sigortalılık süresini gösterir belge ibraz ederek borçlanma işlemlerinin düzeltilmesi talebinde bulunanların, borç tebliğ edildiği tarihe kadar borçlanmak istenilen yurtdışındaki sürenin niteliğini yazılı başvuru ile değiştirme www.alomaliye.comhakları bulunduğundan, talep doğrultusunda borç tahakkuk cetveli düzenlenerek ilgililere tebliğ edilecektir. Ancak, borç tebliğ edildikten sonra sigortalılık süresini gösterir belge ibraz edilerek borçlanma işlemlerinin düzeltilmesi talebinde bulunulması durumunda ise borç tahakkuk cetveli sigortalılık süreleri dışındaki ikamet süreleri borçlandırılmak suretiyle düzeltilecektir. Sigortalılık sürelerinin borçlandırılması ise yeni talebe göre sonuçlandırılacaktır.

Örnek : Sigortalı 02/10/2016 tarihli borçlanma talep dilekçesiyle, 04/06/1984-31/12/1999 tarihleri arasında Almanya’da geçen ev kadınlığı sürelerini borçlanmak istemiştir. İlgilinin yurda giriş çıkış tarihleri de dikkate alınarak 04/06/1984-07/07/1993, 15/07/1993-20/08/1997 ve 06/09/1997-31/12/1999 tarihleri arasında geçen 5586 gün ev kadınlığı süresi borçlandırılmıştır. Daha sonra ilgili, 18/05/2017 tarihinde Almanya’da 02/03/1993-07/07/1996 ve 15/08/1997-04/06/2000 tarihleri arasında sigortalılık sürelerinin bulunduğunu beyan ederek borçlanma işlemlerinin buna göre düzeltilmesini talep etmiştir. Bu durumda ilgiden temin edilen sigortalılık süresini gösterir belge dikkate alınarak, sigortalılık süreleri ile çakışmayan 04/06/1984-01/03/1993 ve 08/07/1996-14/08/1997 tarihleri arasındaki ev kadınlığı süreleri geçerli sayılacaktır. Ev kadınlığı ile çakışan sigortalılık sürelerinin borçlandırılması ise yeni talep ve talep tarihindeki tutara göre sonuçlandırılacaktır.

08/05/2008 tarihinden önce yurtdışındaki sigortalılık süreleri; Türkiye’de sigortalılık yoksa Sosyal Sigortalar Kurumuna, yurda kesin döndükten sonra sigortalılık varsa en son tabi olunan sigortalılık statüsüne göre, ev kadınlığı süreleri moc.eyilamola ise Bağ- Kur’a borçlandırılmakta idi. Buna göre, bu tarihten önce borçlanılan ev kadınlığı süresi ile sigortalılık süresinin çakıştığının tespit edilmesi halinde 06/08/2011 tarihli ve 2011/48 sayılı Genelgenin “Dördüncü Bölüm/Ortak ve Diğer İşlemler/3. Farklı sigortalılık statüsünde borçlandırılan yurtdışı süreleri” bölümündeki açıklamalar doğrultusunda işlem yapılmaya devam edilecektir.

3- Borçlanma talep tarihindeki sigortalılık statüsünün sonradan değişmesi

3201 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin dördüncü fıkrasında “Yurtdışı hizmet borçlanmasına ait süreler 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa göre hangi sigortalılık haline göre geçmiş sayılacağının belirlenmesinde; Türkiye’de sigortalılıkları varsa borçlanma talep tarihindeki en son sigortalılık haline göre, sigortalılıkları yoksa aynı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında geçmiş sigortalılık süresi olarak kabul edilir.” şeklinde düzenleme yer almaktadır.haline göre geçmiş sayılacağının belirlenmesinde; Türkiye’de sigortalılıkları varsa borçlanma talep tarihindeki en son sigortalılık haline göre, sigortalılıkları yoksa aynı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında geçmiş sigortalılık süresi olarak kabul edilir.” şeklinde düzenleme yer almaktadır.

Buna göre, talep tarihindeki sigortalılık statüsüne göre yurt dışı borçlanması yapanların, müracaat tarihinden sonra müracaat tarihlerindeki sigortalılık statülerinin mahkeme kararı, denetim raporları veya önceden var olan bir hizmetin sonradan tespit edilmesi durumları hariç olmak üzere borçlanma yapılan statü değiştirilmeyecektir.

Örnek-1 : 01/05/2009-30/06/2009 tarihleri arasında 4/l(a), 01/02/2010-31/5/2012 tarihleri arasında 4/1 (b) kapsamında sigortalı olan ve 24/02/2014 tarihinde Almanya’da geçen 01/05/1995-31/12/2007 tarihleri arasındaki sigortalılık sürelerini 4/1 (b) kapsamında borçlanmıştır. Sigortalı 4/1 (b) kapsamındaki hizmetlerini Kanunun geçici 63 üncü maddesi kapsamında 01/06/2015 tarihinde durdurmuştur. Sigortalı 01/02/2017 tarihli dilekçesi ile borçlanılan yurtdışı sürelerinin 4/1 (a) kapsamına aktarılmasını talep etmiştir. 3201 sayılı Kanunun 5 nci maddesinin dördüncü fıkrasına göre borçlanma talep tarihindeki statüsü 4/1 (b) olduğundan sonraki dunun değişikliği nedeniyle borçlanma statüsü değiştirilmeyecektir. Bu kişinin sigortalılık statüsü ancak ilk borçlanmadan vazgeçmesi ve yeniden talepte bulunması halinde müracaat tarihindeki statüye göre belirlenecektir.

Örnek-2 : 03/05/1985-31/12/1994 tarihleri arasında 4/1 (b) kapsamındaki sigortalı 15/07/2011 tarihinde Almanya’da geçen 01/09/1998-31/12/2010 tarihleri arasındaki sigortalılık sürelerini 4/1 (b) kapsamında borçlanmıştır. Sigortalının 10/08/2014 tarihli mahkeme kararına göre 02/04/1998-30/07/1998 tarihleri arasında 4/l(a) kapsamında sigortalılığı tespit edilmiştir. Bu durumda yapmış olduğu borçlanma, talep etmesi halinde, 4/l(a) kapsamına aktarılacaktır.

4- Çalışma süreleri arasında ve sonrasındaki bir yıla kadar olan işsizlik sürelerinin borçlandırılması

3201 sayılı Kanunun 1 inci maddesinde “Türk vatandaşları ile doğumla Türk vatandaşı olup da çıkma izni almak suretiyle Türk vatandaşlığını kaybedenlerin on sekiz yaşını doldurduktan sonra Türk vatandaşı olarak yurt dışında geçen ve belgelendirilen sigortalılık süreleri ve bu süreleri arasında veya sonunda her birinde bir yıla kadar olan işsizlik süreleri ile yurt dışında ev kadını olarak geçen süreleri, bu Kanunda belirtilen sosyal güvenlik kuruluşlarına prim ödenmemiş olması ve istekleri hâlinde, bu Kanun hükümlerine göre sosyal güvenlikleri bakımından değerlendirilir.” düzenlemesi bulunmaktadır.

Söz konusu düzenlemede yurt dışında geçen ve belgelendirilen sigortalılık süreleri ve bu süreleri arasında veya sonunda her birinde bir yıla kadar olan işsizlik süreleri ile yurt dışında ev kadını olarak geçen sürelerin aynı anda borçlanılacağına ilişkin zorunluluk bulunmamaktadır.

Buna göre, sigortalılık süreleri ile bu süreler arasında veya sonunda bir yıla kadar olan boşta geçen süreler birlikte borçlanılabileceği gibi talep edilmesi halinde bu süreler birbirinden bağımsız olarak da borçlanılabilecektir.
3201 sayılı Kanuna göre borçlanılacak sürede ilgilinin yurt dışında bulunması gerekmektedir. Bu nedenle sigortalılık sürelerinin sonundaki bir yıllık boşta geçen süreler borçlandırılırken Türkiye’ye dönülen tarihe kadar olan süre borçlandırılacaktır. Söz konusu bir yıllık sürede Türkiye’ye dönüldükten sonraki boşta geçen süreler kesinlikle

borçlandırılmayacaktır.

5- “5/1(g)” kapsamındaki sürelerin borçlandırılması

Yurt dışında 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi kapsamında çalıştıktan sonra 3201 sayılı Kanuna göre borçlanma talebinde bulunanların statülerinin belirlenmesinde tereddütler olduğu tespit edilmiştir.

3201 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin dördüncü fıkrası “Yurtdışı hizmet borçlanmasına ait süreler 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa göre hangi sigortalılık haline göre geçmiş sayılacağının belirlenmesinde; Türkiye’de sigortalılıkları varsa borçlanma talep tarihindeki en son sigortalılık haline göre, sigortalılıkları yoksa aynı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında geçmiş sigortalılık süresi olarak kabul edilir.” şeklinde düzenlenmiştir.

Buna göre, Kanunun 5/1 (g) kapsamında yurt dışında çalıştıkları sırada Kanunun 4/1 (a) bendi kapsamında adlarına 21 kodu ile prim hizmet belgesi verilenlerin, 3201 sayılı Kanuna göre borçlanma işlemleri, borçlanma talep tarihindeki en son sigortalılık haline göre sonuçlandırılacaktır.

6- Yurtdışı borçlanmalarında maluliyet talebinin alınması ve şevklerinin yapılmasından sorumlu birimin tespiti

02/01/2014 tarihli ve 2014/1 sayılı ve 11/07/2014 tarihli ve 2014/12 sayılı e-YURTDISI talimatları ile yurtdışı borçlanması yapanların aylık bağlama işlemlerinin gerçekleştirildiği birimler belirlenmiştir. Ancak yurt dışı borçlanması yapan kişilerin maluliyet tespit taleplerinin hangi birime yapılacağı hususunda tereddütler yaşandığı tespit edilmiştir.

Kanunun 4/l(a) bendi kapsamında malullük aylığı talebinde bulunanlar, Türkiye’de çalışma olup olmadığına bakılmaksızın en son borçlanmayı yapan,

Kanunun 4/1 (b) bendi kapsamında malullük aylığı talebinde bulunanlar, maluliyet tespiti talep tarihinde halen faaliyet devam ediyorsa faaliyetin yürütüldüğü, faaliyet sona ermiş ya da hiç faaliyette bulunulmamışsa yurt dışı borçlanmasının en son yapıldığı sosyal güvenlik il müdürlüğüne müracaat edecek ve maluliyet tespitleri bu ilin bağlı olduğu sağlık kurulunca gerçekleştirilecektir.

7- Mahsup tarihinin belirlenmesi

02/03/2015 tarihli ve 2015/4 sayılı e-YURTDISl talimatın 2 nci maddesinin beşinci fıkrasında “Yazılı talebine istinaden borçlanması iptal edilenler yeniden borçlanma talebinde bulunduklarında ilk borçlanmaya karşılık ödedikleri miktar yeni taleplerine göre tahakkuk ettirilecek borçlarına mahsup edilebilecektir. Bu durumda mahsup işleminin yapıldığı tarih, borç ödeme tarihi olarak dikkate alınacaktır.” şeklinde düzenleme bulunmaktadır.
Bu düzenleme, yurtdışı borçlanmasından vazgeçenlerden Kurumdan borçlanma bedellerini almamış olanlara, yeniden borçlanma müracaatında bulunduklarında Kurum hesaplarında bulunan ödemiş oldukları miktarlarının yeni borçlanmalarına mahsup edilmesini öngönnektedir.

Söz konusu, mahsup işleminin ilgililerin talepte bulundukları tarih itibariyle gerçekleştirilmesi gerekmektedir.
Buna göre, Kurumca yapılan mahsup işlemi hangi tarihte gerçekleştirilirse gerçekleştirilsin mahsup tarihi, mahsup dilekçesinin verildiği tarih olarak alınacaktır.

8- Kur Farkı

Yurt dışından borçlanma talebinde bulunan kişilerin, 3201 sayılı Kanun 4 üncü maddesinin son fıkrasına göre Türk Lirası olarak belirlenen borçlanma tutarlarını yurt dışından 3 ay içerisinde Kuruma döviz olarak ödemeleri gerekmektedir.

22/08/2014 tarihli ve 2014/15 sayılı e-YURTDISI talimatı ile adlarına tahakkuk ettirilen borçlarını yurt dışında bulunan bankalar aracılığı ile ödeyenlerin yurt dışında bulunan bankalara ödeme yaptıkları tarihin borç ödeme tarihi olarak esas alınması; yurtdışından döviz olarak yapılan ödemelerde dövizin Türk Lirası karşılığının belirlenmesinde ise ödemenin Kurum kayıtlarına geçtiği tarihteki Merkez Bankası döviz alış kurunun esas alınması talimatlandırılmıştır.

Ancak Kurum kayıtlarına geçmeyen paranın ödeme tarihinin değiştirilerek süresi içinde ödenmiş olarak kabul edilememesi ve yurt dışından yapılan ödeme ile Kurum kayıtlarına intikal tarihi arasında kur farkı oluşması sonucu vatandaşların karşılaştıkları sorunların aşılması amacıyla 04/05/2017 tarihli ve E.2495204 sayılı örneği ekli Başkanlık Olur’u alınmıştır.

Buna göre, borcun tamamının ödenmiş olması kaydıyla;

1- Talep sahiplerinin ibraz edeceği belgelere göre borçlanma tebliğ tarihinden itibaren yasal süresi içerisinde ödemesi yapılmış ancak, MOSİP sisteminde kayıtlı son ödeme tarihinden sonra Kurum kayıtlarına intikal eden ödemelerde borçlanma programında ilk tebliğ tarihinin değiştirilerek ödemenin süresi içerisinde yapıldığının kabul edilmesi,

2- Borçlanma tutarının süresi içerisinde ödenmesine rağmen yurt dışından ödeme yapılan tarih ile ödemenin Kurum kayıtlarına geçtiği tarihteki döviz alış kuru arasındaki farktan dolayı talep sahibinin borçlanma tutarını eksik ödediğinin tespiti durumunda, ortaya çıkan eksik ödemelerin, ödemenin Kurum kayıtlarına geçtiği tarihteki döviz alış kuru ile ABD Dolarına çevrilerek bulunacak tutarın, aylık talep tarihindeki ABD Doları döviz alış kuru esas alınarak bulunacak Türk Lirası karşılığının, bağlanacak ilk aylık tutarından tahsil edilmesi kararlaştırılmıştır.

Konu ile ilgili program çalışmaları devam etmekte olup bu çalışmaların sonuçlanması beklenmeden bu durumda olan başvuru sahiplerinin yurt dışı borçlanma işlemleri, söz konusu Olur kapsamında manuel olarak sonuçlandırılacaktır.

Ayrıca, yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda tebliğ tarihi değiştirilerek ödemenin yasal süresi içerisinde yapılması sağlandığında, bankaya ödeme yapılan tarih ile söz konusu ödemenin Kurum kayıtlarına geçtiği tarih arasında verilen tahsis talepleri geçerli sayılacaktır.

Örnek: Son ödeme tarihi 29/06/2017 olan sigortalı borçlanma tutarının tamamını 28/06/2017 tarihinde yurt dışındaki bir bankaya ödeyerek 30/06/2017 tarihinde aylık talebinde bulunmuştur. Ancak söz konusu ödeme Kurum hesaplarına 04/07/2017 tarihinde geçmiştir. Bu durumda ilgili borcunun tamamını süresi içerisinde ödediğinden ilgilinin 30/06/2017 tarihli tahsis talebi geçerli sayılarak diğer şartların da oluşması halinde ilgiliye 01/07/2017 tarihinden itibaren aylık bağlanacaktır.

Bilgi edinilmesini ve gereğini rica ederim.

 

İsmail YILMAZ

Genel Müdür

Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından 24 Ekim 2017 tarihinde yeni bir Tebliğ Taslağı yayımlanmıştır. İlgili Tebliğ'in konusu, 18.11.2007 tarihli ve 26704 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 1 Seri No.lu Transfer Fiyatlandırması Yoluyla Örtülü Kazanç Dağıtımı Hakkında Genel Tebliğ'in "6- Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı ile Anlaşma Usulü" başlıklı bölümüne istinaden yapılan değişikliklerden oluşmaktadır.

Açıklamalar

31 Ekim 2017 tarihine kadar mevcut taslakta yer alan konuların geliştirilmesi, değiştirilmesi veya katkıda bulunulması ile ilgili görüş ve öneriler alınacaktır.

Ek 1- Transfer Fiyatlandırması Yoluyla Örtülü Kazanç Dağıtımı Hakkında Genel Tebliği'nde (Seri No: 1) Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ Taslağı (Seri No: 3)

Ek 2- Peşin Fiyatlandırma Anlaşması başvuru örneği​

Ek 3- Açıklayıcı bilgi notu​

Gelir İdaresi Başkanlığınca yayınlanan 46 Sıra No.lu Kurumlar Vergisi Sirküleri ile 2017 yılı üçüncü geçici vergi döneminde uygulanacak yeniden değerleme oranının % 12,37 (yüzde oniki virgül otuzyedi) olarak tespit edildiği ilan edilmiştir.

Buna göre, 24.04.2003 tarihinden önce yapılan müracaatlara istinaden düzenlenen yatırım teşvik belgeleri kapsamında, Gelir Vergisi Kanunu’nun mülga Ek 1 - 6 ncı maddeleri çerçevesinde başlanılmış yatırımlarla ilgili olarak 31.12.2005 tarihine kadar yapılan harcamalar üzerinden hesaplanan; ancak kazancın yetersiz olması nedeniyle indirim konusu yapılamayan istisna tutarı, 2017 yılı üçüncü geçici vergi döneminde % 12,37 oranında artırılarak kullanılabilecektir. 

Diğer taraftan, Gelir Vergisi Kanunu’nun mülga 19 uncu maddesi kapsamında, 08.04.2006 tarihinden önce başlanan yatırımlarla ilgili olarak gerçekleşen harcamalar üzerinden hesaplanan; ancak ilgili yıl kazancının yetersiz olması nedeniyle indirilemeyerek izleyen dönemlere devreden yatırım indirimi hakları ise Yİ-ÜFE’de meydana gelen artış oranında artırılmak suretiyle uygulanmaktadır.

Buna göre, 2017 yılının ilk dokuz aylık döneminde Yİ-ÜFE’de meydana gelen artış %9,78 olarak gerçekleştiğinden, söz konusu tutarlar üçüncü geçici vergi döneminde %9,78 oranında artırılarak dikkate alınacaktır. 

Söz konusu Sirkülere aşağıda yer verilmiştir.

T.C.

MALİYE BAKANLIĞI

Gelir İdaresi Başkanlığı

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu Sirküleri / 46

Konusu: Geçici Vergi Dönemlerinde Yeniden Değerleme Oranı 

Tarihi: 23/10/2017

Sayısı: KVK-46 / 2017-4 / Yatırım İndirimi – 33

İlgili olduğu maddeler:         Vergi Usul Kanunu Mükerrer Madde 298

Kurumlar Vergisi Kanunu Madde 32/A

Gelir Vergisi Kanunu Geçici Madde 69

İlgili olduğu kazanç türleri: Ticari Kazanç, Zirai Kazanç

213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesinin (B) fıkrasına istinaden yıllık olarak hesaplanan ve Bakanlığımızca ilan edilen yeniden değerleme oranına, vergi kanunlarından kaynaklanan nedenlerden dolayı geçici vergi dönemlerinde de ihtiyaç duyulmaktadır.

2017 yılı üçüncü geçici vergi döneminde uygulanacak yeniden değerleme oranı % 12,37 (yüzde oniki virgül otuzyedi) olarak tespit edilmiştir.

Duyurulur.

 

Adnan ERTÜRK

Gelir İdaresi Başkanı

25 Ekim 2017 Tarihli Resmi Gazete

Sayı: 30221 

Kanun No. 7036

Kabul Tarihi: 12/10/2017

Amaç

MADDE 1- (1) Bu Kanunun amacı; iş mahkemelerinin kuruluş, görev, yetki ve yargılama usulünü düzenlemektir.

İş mahkemelerinin kuruluşu

MADDE 2- (1) İş mahkemeleri, Hâkimler ve Savcılar Kurulunun olumlu görüşü alınarak, tek hâkimli ve asliye mahkemesi derecesinde Adalet Bakanlığınca lüzum görülen yerlerde kurulur. Bu mahkemelerin yargı çevresi, 26/9/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun hükümlerine göre belirlenir.

(2) İş durumunun gerekli kıldığı yerlerde iş mahkemelerinin birden fazla dairesi oluşturulabilir. Bu daireler numaralandırılır. İhtisaslaşmanın sağlanması amacıyla, gelen işlerin yoğunluğu ve niteliği dikkate alınarak, daireler arasındaki iş dağılımı Hâkimler ve Savcılar Kurulu tarafından belirlenebilir. Bu kararlar Resmî Gazete’de yayımlanır. Daireler, tevzi edilen davalara bakmak zorundadır.

(3) İş mahkemesi kurulmamış olan yerlerde bu mahkemenin görev alanına giren dava ve işlere, o yerdeki asliye hukuk mahkemesince, bu Kanundaki usul ve esaslara göre bakılır.

Dava şartı olarak arabuluculuk

MADDE 3- (1) Kanuna, bireysel veya toplu iş sözleşmesine dayanan işçi veya işveren alacağı ve tazminatı ile işe iade talebiyle açılan davalarda, arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.

(2) Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.

(3) İş kazası veya meslek hastalığından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat ile bunlarla ilgili tespit, itiraz ve rücu davaları hakkında birinci fıkra hükmü uygulanmaz.

(4) Arabuluculuk Daire Başkanlığı, sicile kayıtlı arabuluculardan bu madde uyarınca arabuluculuk yapmak isteyenleri, varsa uzmanlık alanlarını da belirterek, görev yapmak istedikleri adli yargı ilk derece mahkemesi adalet komisyonlarına göre listeler ve listeleri ilgili komisyon başkanlıklarına bildirir. Komisyon başkanlıkları, bu listeleri kendi yargı çevrelerindeki arabuluculuk bürolarına, arabuluculuk bürosu kurulmayan yerlerde ise görevlendirecekleri sulh hukuk mahkemesi yazı işleri müdürlüğüne gönderir.

(5) Başvuru karşı tarafın, karşı taraf birden fazla ise bunlardan birinin yerleşim yerindeki veya işin yapıldığı yerdeki arabuluculuk bürosuna, arabuluculuk bürosu kurulmayan yerlerde ise görevlendirilen yazı işleri müdürlüğüne yapılır.

(6) Arabulucu, komisyon başkanlıklarına bildirilen listeden büro tarafından belirlenir. Ancak tarafların listede yer alan herhangi bir arabulucu üzerinde anlaşmaları hâlinde bu arabulucu görevlendirilir.

(7) Başvuran taraf, kendisine ve elinde bulunması hâlinde karşı tarafa ait her türlü iletişim bilgisini arabuluculuk bürosuna verir. Büro, tarafların resmi kayıtlarda yer alan iletişim bilgilerini araştırmaya da yetkilidir. İlgili kurum ve kuruluşlar, büro tarafından talep edilen bilgi ve belgeleri vermekle yükümlüdür.

(8) Taraflara ait iletişim bilgileri, görevlendirilen arabulucuya büro tarafından verilir. Arabulucu bu iletişim bilgilerini esas alır, ihtiyaç duyduğunda kendiliğinden araştırma da yapabilir. Elindeki bilgiler itibarıyla her türlü iletişim vasıtasını kullanarak görevlendirme konusunda tarafları bilgilendirir ve ilk toplantıya davet eder.  Bilgilendirme ve davete ilişkin işlemlerini belgeye bağlar.

(9) Arabulucu, görevlendirmeyi yapan büronun yetkili olup olmadığını kendiliğinden dikkate alamaz. Karşı taraf en geç ilk toplantıda, yerleşim yeri ve işin yapıldığı yere ilişkin belgelerini sunmak suretiyle arabuluculuk bürosunun yetkisine itiraz edebilir. Bu durumda arabulucu, dosyayı derhâl ilgili sulh hukuk mahkemesine gönderilmek üzere büroya teslim eder. Mahkeme, harç alınmaksızın dosya üzerinden yapacağı inceleme sonunda yetkili büroyu kesin olarak karara bağlar ve dosyayı büroya iade eder. Mahkeme kararı büro tarafından 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümleri uyarınca taraflara tebliğ edilir. Yetki itirazının reddi durumunda aynı arabulucu yeniden görevlendirilir ve onuncu fıkrada belirtilen süreler yeni görevlendirme tarihinden başlar. Yetki itirazının kabulü durumunda ise kararın tebliğinden itibaren bir hafta içinde yetkili büroya başvurulabilir. Bu takdirde yetkisiz büroya başvurma tarihi yetkili büroya başvurma tarihi olarak kabul edilir. Yetkili büro, altıncı fıkra uyarınca arabulucu görevlendirir.

(10) Arabulucu, yapılan başvuruyu görevlendirildiği tarihten itibaren üç hafta içinde sonuçlandırır. Bu süre zorunlu hâllerde arabulucu tarafından en fazla bir hafta uzatılabilir.

(11) Arabulucu, taraflara ulaşılamaması, taraflar katılmadığı için görüşme yapılamaması yahut yapılan görüşmeler sonucunda anlaşmaya varılması veya varılamaması hâllerinde arabuluculuk faaliyetini sona erdirir ve son tutanağı düzenleyerek durumu derhâl arabuluculuk bürosuna bildirir.

(12) Taraflardan birinin geçerli bir mazeret göstermeksizin ilk toplantıya katılmaması sebebiyle arabuluculuk faaliyetinin sona ermesi durumunda toplantıya katılmayan taraf, son tutanakta belirtilir ve bu taraf davada kısmen veya tamamen haklı çıksa bile yargılama giderinin tamamından sorumlu tutulur. Ayrıca bu taraf lehine vekalet ücretine hükmedilmez. Her iki tarafın da ilk toplantıya katılmaması sebebiyle sona eren arabuluculuk faaliyeti üzerine açılacak davalarda tarafların yaptıkları yargılama giderleri kendi üzerlerinde bırakılır.

(13) Tarafların arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaları hâlinde, arabuluculuk ücreti, Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesinin eki Arabuluculuk Ücret Tarifesinin İkinci Kısmına göre aksi kararlaştırılmadıkça taraflarca eşit şekilde karşılanır. Bu durumda ücret, Tarifenin Birinci Kısmında belirlenen iki saatlik ücret tutarından az olamaz. İşe iade talebiyle yapılan görüşmelerde tarafların anlaşmaları durumunda, arabulucuya ödenecek ücretin belirlenmesinde işçiye işe başlatılmaması hâlinde ödenecek tazminat miktarı ile çalıştırılmadığı süre için ödenecek ücret ve diğer haklarının toplamı, Tarifenin İkinci Kısmı uyarınca üzerinde anlaşılan miktar olarak kabul edilir.

(14) Arabuluculuk faaliyeti sonunda taraflara ulaşılamaması, taraflar katılmadığı için görüşme yapılamaması veya iki saatten az süren görüşmeler sonunda tarafların anlaşamamaları hâllerinde, iki saatlik ücret tutarı Tarifenin Birinci Kısmına göre Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenir. İki saatten fazla süren görüşmeler sonunda tarafların anlaşamamaları hâlinde ise iki saati aşan kısma ilişkin ücret aksi kararlaştırılmadıkça taraflarca eşit şekilde Tarifenin Birinci Kısmına göre karşılanır. Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen ve taraflarca karşılanan arabuluculuk ücreti, yargılama giderlerinden sayılır.

(15) Asıl işveren-alt işveren ilişkisinin varlığı hâlinde işe iade talebiyle arabulucuya başvurulduğunda, anlaşmanın gerçekleşebilmesi için işverenlerin arabuluculuk görüşmelerine birlikte katılmaları ve iradelerinin birbirine uygun olması aranır.

(16) Bu madde uyarınca arabuluculuk bürosu tarafından yapılması gereken zaruri giderler; arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılması hâlinde anlaşma uyarınca taraflarca ödenmek, anlaşmaya varılamaması hâlinde ise ileride haksız çıkacak taraftan tahsil olunmak üzere Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanır.

(17) Arabuluculuk bürosuna başvurulmasından son tutanağın düzenlendiği tarihe kadar geçen sürede zamanaşımı durur ve hak düşürücü süre işlemez.

(18) Arabuluculuk görüşmelerine taraflar bizzat, kanuni temsilcileri veya avukatları aracılığıyla katılabilirler. İşverenin yazılı belgeyle yetkilendirdiği çalışanı da görüşmelerde işvereni temsil edebilir ve son tutanağı imzalayabilir.

(19) Arabuluculuk görüşmeleri, taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça, arabulucuyu görevlendiren büronun bağlı bulunduğu adli yargı ilk derece mahkemesi adalet komisyonunun yetki alanı içinde yürütülür.

(20) 13/6/1952 tarihli ve 5953 sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanunda düzenlenen gazeteci ile 20/4/1967 tarihli ve 854 sayılı Deniz İş Kanununda düzenlenen gemiadamı, bu madde kapsamında işçi sayılır.

(21) Bu maddede hüküm bulunmayan hâllerde niteliğine uygun düştüğü ölçüde 7/6/2012 tarihli ve 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu hükümleri uygulanır.

(22) Arabuluculuğa başvuru usulü, arabulucunun görevlendirilmesi ve arabuluculuk görüşmelerine ilişkin diğer hususlar Adalet Bakanlığınca yürürlüğe konulan yönetmelikle belirlenir.

Sosyal Güvenlik Kurumuna başvuru zorunluluğu

MADDE 4- (1) 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile diğer sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklarda, hizmet akdine tabi çalışmaları nedeniyle zorunlu sigortalılık sürelerinin tespiti talepleri hariç olmak üzere, dava açılmadan önce Sosyal Güvenlik Kurumuna başvurulması zorunludur. Diğer kanunlarda öngörülen süreler saklı kalmak kaydıyla yapılan başvuruya altmış gün içinde Kurumca cevap verilmezse talep reddedilmiş sayılır. Kuruma karşı dava açılabilmesi için taleplerin reddedilmesi veya reddedilmiş sayılması şarttır. Kuruma başvuruda geçirilecek süre zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin hesaplanmasında dikkate alınmaz.

(2) Hizmet akdine tabi çalışmaları nedeniyle zorunlu sigortalılık sürelerinin tespiti talebi ile işveren aleyhine açılan davalarda, dava Kuruma resen ihbar edilir. İhbar üzerine davaya davalı yanında ferî müdahil olarak katılan Kurum, yanında katıldığı taraf başvurmasa dahi kanun yoluna başvurabilir. Kurum, yargılama sonucu verilecek kararı kesinleştikten sonra uygulamakla yükümlüdür.

Görev

MADDE 5- (1) İş mahkemeleri;

a) 5953 sayılı Kanuna tabi gazeteciler, 854 sayılı Kanuna tabi gemiadamları, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununa veya 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına,

b) İdari para cezalarına itirazlar ile 5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesi kapsamındaki uyuşmazlıklar hariç olmak üzere Sosyal Güvenlik Kurumu veya Türkiye İş Kurumunun taraf olduğu iş ve sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklara,

c) Diğer kanunlarda iş mahkemelerinin görevli olduğu belirtilen uyuşmazlıklara,

ilişkin dava ve işlere bakar.

Yetki

MADDE 6- (1) İş mahkemelerinde açılacak davalarda yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesi ile işin veya işlemin yapıldığı yer mahkemesidir.

(2) Davalı birden fazla ise bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir.

(3) İş kazasından doğan tazminat davalarında, iş kazasının veya zararın meydana geldiği yer ile zarar gören işçinin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir.

(4) İş mahkemelerinin yetkilerine ilişkin olarak diğer kanunlarda yer alan hükümler saklıdır.

(5) Bu madde hükümlerine aykırı yetki sözleşmeleri geçersizdir.

Yargılama usulü ve kanun yolları

MADDE 7- (1) İş mahkemelerinde basit yargılama usulü uygulanır.

(2) Davaların yığılması hâlinde, her bir talebe ilişkin vakıalar bakımından ispat yükü ve deliller ayrı ayrı değerlendirilir.

(3) 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun kanun yollarına ilişkin hükümleri, iş mahkemelerince verilen kararlar hakkında da uygulanır.

(4) Kanun yoluna başvuru süresi, ilamın taraflara tebliğinden itibaren işlemeye başlar.

(5) Kanun yoluna başvurulan kararlar, bölge adliye mahkemesi ve Yargıtayca ivedilikle karara bağlanır.

Temyiz edilemeyen kararlar

MADDE 8- (1) Diğer kanunlardaki hükümler saklı kalmak kaydıyla, aşağıda belirtilen dava ve işlerde verilen kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamaz:

a) 4857 sayılı Kanunun 20 nci maddesi uyarınca açılan fesih bildirimine itiraz davalarında verilen kararlar.

b) İşveren tarafından toplu iş sözleşmesi veya işyeri düzenlemeleri uyarınca işçiye verilen disiplin cezalarının iptali için açılan davalarda verilen kararlar.

c) 18/10/2012 tarihli ve 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanununun;

1) 24 üncü maddesinin birinci ve beşinci fıkraları,

2) 34 üncü maddesinin dördüncü fıkrası,

3) 53 üncü maddesinin birinci fıkrası,

4) 71 inci maddesinin birinci fıkrası,

kapsamında açılan davalarda verilen kararlar.

ç) 25/6/2001 tarihli ve 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanununun;

1) 10 uncu maddesinin sekizinci fıkrası,

2) 14 üncü maddesinin dördüncü fıkrası,

kapsamında açılan davalarda verilen kararlar.

Hüküm bulunmayan hâller

MADDE 9- (1) Bu Kanunda hüküm bulunmayan hâllerde 6100 sayılı Kanun hükümleri uygulanır.

Yürürlükten kaldırılan hükümler 

MADDE 10- (1) 30/1/1950 tarihli ve 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu yürürlükten kaldırılmıştır.

(2) Mevzuatta, yürürlükten kaldırılan 5521 sayılı Kanuna yapılan atıflar, bu Kanuna yapılmış sayılır.

MADDE 11- 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununun 20 nci maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“İş sözleşmesi feshedilen işçi, fesih bildiriminde sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin geçerli bir sebep olmadığı iddiası ile fesih bildiriminin tebliği tarihinden itibaren bir ay içinde işe iade talebiyle, İş Mahkemeleri Kanunu hükümleri uyarınca arabulucuya başvurmak zorundadır. Arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamaması hâlinde, son tutanağın düzenlendiği tarihten itibaren, iki hafta içinde iş mahkemesinde dava açılabilir. Taraflar anlaşırlarsa uyuşmazlık aynı sürede iş mahkemesi yerine özel hakeme de götürülebilir. Arabulucuya başvurmaksızın doğrudan dava açılması sebebiyle davanın usulden reddi hâlinde ret kararı taraflara resen tebliğ edilir. Kesinleşen ret kararının da resen tebliğinden itibaren iki hafta içinde arabulucuya başvurulabilir.”

“Dava ivedilikle sonuçlandırılır. Mahkemece verilen karar hakkında istinaf yoluna başvurulması hâlinde, bölge adliye mahkemesi ivedilikle ve kesin olarak karar verir.”

MADDE 12- 4857 sayılı Kanunun 21 inci maddesine üçüncü ve mevcut beşinci fıkralarından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.

“Mahkeme veya özel hakem, ikinci fıkrada düzenlenen tazminat ile üçüncü fıkrada düzenlenen ücret ve diğer hakları, dava tarihindeki ücreti esas alarak parasal olarak belirler.”

“Arabuluculuk faaliyeti sonunda tarafların, işçinin işe başlatılması konusunda anlaşmaları hâlinde;

a) İşe başlatma tarihini,

b) Üçüncü fıkrada düzenlenen ücret ve diğer hakların parasal miktarını,

c) İşçinin işe başlatılmaması durumunda ikinci fıkrada düzenlenen tazminatın parasal miktarını,

belirlemeleri zorunludur. Aksi takdirde anlaşma sağlanamamış sayılır ve son tutanak buna göre düzenlenir. İşçinin kararlaştırılan tarihte işe başlamaması hâlinde fesih geçerli hâle gelir ve işveren sadece bunun hukuki sonuçları ile sorumlu olur.”

MADDE 13- 4857 sayılı Kanunun 91 inci maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“İşçilerin kanundan, iş ve toplu iş sözleşmesinden doğan bireysel alacaklarına ilişkin başvuruları üzerine, iş sözleşmesinin devam etmesi kaydıyla birinci fıkra hükmü uyarınca işlem yapılabilir.”

MADDE 14- 4857 sayılı Kanunun 92 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “ve işçi şikayetlerini inceleyen bölge müdürlüğü memurları” ibaresi ile üçüncü fıkrasında yer alan “ile işçi şikayetlerini incelemekle görevli bölge müdürlüğü memurları” ibaresi madde metninden çıkarılmıştır.

MADDE 15- 4857 sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.

“Zamanaşımı süresi

EK MADDE 3- İş sözleşmesinden kaynaklanmak kaydıyla hangi kanuna tabi olursa olsun, yıllık izin ücreti ve aşağıda belirtilen tazminatların zamanaşımı süresi beş yıldır.

a) Kıdem tazminatı.

b) İş sözleşmesinin bildirim şartına uyulmaksızın feshinden kaynaklanan tazminat.

c) Kötüniyet tazminatı.

d) İş sözleşmesinin eşit davranma ilkesine uyulmaksızın feshinden kaynaklanan tazminat.”

MADDE 16- 4857 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

“GEÇİCİ MADDE 8- Ek 3 üncü madde, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra sona eren iş sözleşmelerinden kaynaklanan yıllık izin ücreti ve tazminatlar hakkında uygulanır.

Ek 3 üncü maddede belirtilen yıllık izin ücreti ve tazminatlar için bu maddenin yürürlüğe girmesinden önce işlemeye başlamış bulunan zamanaşımı süreleri, değişiklikten önceki hükümlere tabi olmaya devam eder. Ancak, zamanaşımı süresinin henüz dolmamış kısmı, ek 3 üncü maddede öngörülen süreden uzun ise, ek 3 üncü maddede öngörülen sürenin geçmesiyle zamanaşımı süresi dolmuş olur.”

MADDE 17- 7/6/2012 tarihli ve 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendine “gerçekleştiren,” ibaresinden sonra gelmek üzere “tarafların çözüm üretemediklerinin ortaya çıkması hâlinde çözüm önerisi de getirebilen,” ibaresi ve (d) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki bent eklenmiş ve diğer bentler buna göre teselsül ettirilmiştir.

“e) İdare: 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli (I), (II), (III) ve (IV) sayılı cetvellerde yer alan idare ve kurumlar ile 5018 sayılı Kanunda tanımlanan mahalli idareler ve bu idareler tarafından kurulan işletmeleri, özel kanunla kurulmuş diğer kamu kurum, kurul, üst kurul ve kuruluşları, kamu iktisadi teşebbüsleri ile bunların bağlı ortaklıkları, müessese ve işletmelerini, sermayesinin yüzde ellisinden fazlası kamuya ait diğer ortaklıkları,”

MADDE 18- 6325 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “taraflar da” ibaresi “taraflar ve görüşmelere katılan diğer kişiler de” şeklinde değiştirilmiştir.

MADDE 19- 6325 sayılı Kanunun 6 ncı maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

“(3) Daire Başkanlığı, arabulucuların uzmanlık alanlarını ve uzmanlığa ilişkin usul ve esasları belirlemeye yetkilidir.”

MADDE 20- 6325 sayılı Kanunun 8 inci maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesi yürürlükten kaldırılmıştır.

MADDE 21- 6325 sayılı Kanunun 13 üncü maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

“(3) Arabuluculuk ücretini karşılamak için adli yardıma ihtiyaç duyan taraf, arabuluculuk bürosunun bulunduğu yerdeki sulh hukuk mahkemesinin kararıyla adli yardımdan yararlanabilir. Bu konuda 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 334 ila 340 ıncı maddeleri kıyasen uygulanır.”

MADDE 22- 6325 sayılı Kanunun 15 inci maddesinin altıncı fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.

“(6) Arabuluculuk müzakerelerine taraflar bizzat, kanuni temsilcileri veya avukatları aracılığıyla katılabilirler. Uyuşmazlığın çözümüne katkı sağlayabilecek uzman kişiler de müzakerelerde hazır bulundurulabilir.”

“(7) Tarafların çözüm üretemediklerinin ortaya çıkması hâlinde arabulucu bir çözüm önerisinde bulunabilir.

(8) Arabuluculuk müzakerelerinde idareyi, üst yönetici tarafından belirlenen iki üye ile hukuk birimi amiri veya onun belirleyeceği bir avukat ya da hukuk müşavirinden oluşan komisyon temsil eder. Komisyon, arabuluculuk müzakereleri sonunda gerekçeli bir rapor düzenler ve beş yıl boyunca saklar.

(9) Komisyon üyelerinin arabuluculuk faaliyeti kapsamında yaptıkları işler ve aldıkları kararlar sebebiyle açılacak tazminat davaları, ancak Devlet aleyhine açılabilir. Devlet ödediği tazminattan dolayı görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle görevini kötüye kullanan üyelere ödeme tarihinden itibaren bir yıl içinde rücu eder.

(10) Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Bakanlıkça yürürlüğe konulan yönetmelikle düzenlenir.”

MADDE 23- 6325 sayılı Kanunun 17 nci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi aşağıdaki şekilde ve ikinci fıkrasında yer alan “taraflar veya vekillerince” ibareleri “taraflar, kanuni temsilcileri veya avukatlarınca” şeklinde değiştirilmiştir.

“d) Uyuşmazlığın arabuluculuğa elverişli olmadığının tespit edilmesi.”

MADDE 24- 6325 sayılı Kanunun 18 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “asıl uyuşmazlık hakkındaki görev ve yetki kurallarına göre belirlenecek olan mahkemeden” ibaresi “arabulucunun görev yaptığı yer sulh hukuk mahkemesinden” şeklinde ve üçüncü fıkrasında yer alan “üzerinden de yapılabilir” ibaresi “üzerinden yapılır” şeklinde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.

“(4) Taraflar ve avukatları ile arabulucunun birlikte imzaladıkları anlaşma belgesi, icra edilebilirlik şerhi aranmaksızın ilam niteliğinde belge sayılır.

(5) Arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılması hâlinde, üzerinde anlaşılan hususlar hakkında taraflarca dava açılamaz.”

MADDE 25- 6325 sayılı Kanunun 20 nci maddesinin ikinci fıkrasının (ç) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, (e) bendinde yer alan “ve uygulamalı” ibaresi madde metninden çıkarılmış ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

ç) 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıldan fazla süreyle hapis cezasına ya da affa uğramış olsa bile Devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık, gerçeğe aykırı bilirkişilik yapma, yalan tanıklık ve yalan yere yemin suçlarından mahkûm olmamak,

“(4) Daire Başkanlığı, sicile kayıtlı arabulucuları, görev yapmak istedikleri adli yargı ilk derece mahkemesi adalet komisyonlarına göre listeler ve listeleri ilgili komisyon başkanlıklarına gönderir. Bir arabulucu, en fazla üç komisyon listesine kaydolabilir.”

MADDE 26- 6325 sayılı Kanunun 28 inci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

“(3) Arabuluculuğa başvuranları bilgilendirmek, arabulucuları görevlendirmek ve kanunla verilen diğer görevleri yerine getirmek üzere Bakanlık tarafından uygun görülen adliyelerde arabuluculuk büroları kurulur. Adli yargı ilk derece mahkemesi adalet komisyonu tarafından, münhasıran bu bürolarda çalışmak üzere bir yazı işleri müdürü ile yeteri kadar personel görevlendirilir. Arabuluculuk büroları, Hâkimler ve Savcılar Kurulu tarafından belirlenen sulh hukuk hâkiminin gözetim ve denetimi altında görev yapar. Arabuluculuk bürosu kurulmayan yerlerde bu büroların görevi, adli yargı ilk derece mahkemesi adalet komisyonunca görevlendirilen sulh hukuk mahkemesi yazı işleri müdürlüğü tarafından ilgili hâkimin gözetim ve denetimi altında yerine getirilir.”

MADDE 27- 6325 sayılı Kanunun 31 inci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde yer alan “Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu” ibaresi “Hâkimler ve Savcılar Kurulu” şeklinde değiştirilmiş, (g) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki bentler eklenmiş, diğer bentler buna göre teselsül ettirilmiş ve mevcut (h) bendinde yer alan “Müdürü” ibaresi “Başkanı” şeklinde değiştirilmiştir.

“ğ) Kendisine mensup işçi sayısı en çok olan üç işçi sendikaları konfederasyonunca seçilecek birer temsilci.

h) En çok işveren mensubu olan işveren sendikaları konfederasyonunca seçilecek bir temsilci.”

MADDE 28- 6325 sayılı Kanunun 36 ncı maddesinin birinci fıkrasında yer alan “ve uygulamalı” ibaresi madde metninden çıkarılmıştır.

MADDE 29- 18/10/2012 tarihli ve 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanununun 5 inci maddesinin birinci fıkrasına dördüncü cümlesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümle eklenmiş ve fıkranın mevcut beşinci cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Karar hakkında istinaf yoluna başvurulması hâlinde bölge adliye mahkemesi iki ay içinde kararını verir.”

“Bu karara karşı temyiz yoluna başvurulması hâlinde Yargıtay, uyuşmazlığı iki ay içinde kesin olarak karara bağlar.”

MADDE 30- 6356 sayılı Kanunun 15 inci maddesinin ikinci fıkrasına ikinci cümlesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümle eklenmiş ve fıkranın mevcut üçüncü cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Karar hakkında istinaf yoluna başvurulması hâlinde bölge adliye mahkemesi bir ay içinde kararını verir.”

“Bu karara karşı temyiz yoluna başvurulması hâlinde Yargıtayca on beş gün içinde kesin olarak karar verilir.”

MADDE 31- 6356 sayılı Kanunun 24 üncü maddesinin ikinci fıkrasının ikinci cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Mahkemece verilen karar hakkında istinaf yoluna başvurulması hâlinde bölge adliye mahkemesi kesin olarak karar verir.”

MADDE 32- 6356 sayılı Kanunun 34 üncü maddesinin dördüncü fıkrasının ikinci cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Karar hakkında istinaf yoluna başvurulması hâlinde bölge adliye mahkemesi on beş gün içinde kesin olarak karar verir.”

MADDE 33- 6356 sayılı Kanunun 41 inci maddesinin altıncı fıkrasının dördüncü ve beşinci cümleleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Mahkemece verilen karar hakkında, ilgililerce veya Bakanlıkça istinaf yoluna başvurulması hâlinde bölge adliye mahkemesi bir ay içinde kararını verir. Bu karara karşı temyiz yoluna başvurulması hâlinde Yargıtay, temyiz talebini bir ay içinde kesin olarak karara bağlar.”

MADDE 34- 6356 sayılı Kanunun 43 üncü maddesinin üçüncü fıkrasının üçüncü cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve fıkraya aşağıdaki cümle eklenmiştir.

“Bunların dışındaki itirazlar için mahkeme, duruşma yaparak karar verir ve bu karar hakkında istinaf yoluna başvurulması hâlinde bölge adliye mahkemesi bir ay içinde kararını verir.”

“Bu karara karşı temyiz yoluna başvurulması hâlinde Yargıtay bir ay içinde kesin olarak karar verir.”

MADDE 35- 6356 sayılı Kanunun 53 üncü maddesinin birinci fıkrasının üçüncü cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Karar hakkında istinaf yoluna başvurulması hâlinde bölge adliye mahkemesi, uyuşmazlığı iki ay içinde kesin olarak karara bağlar.”

MADDE 36- 6356 sayılı Kanunun 71 inci maddesinin birinci fıkrasının üçüncü cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Karar hakkında istinaf yoluna başvurulması hâlinde bölge adliye mahkemesi bir ay içinde kesin olarak karar verir.”

MADDE 37- 22/1/1990 tarihli ve 399 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Personel Rejiminin Düzenlenmesi ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararnameye aşağıdaki ek madde eklenmiştir.

“EK MADDE 3- Bu Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 1 inci ve geçici 9 uncu maddelerine tabi teşebbüs ve bağlı ortaklıklarda toplu iş sözleşmesi kapsamı dışında çalışan personel ile bu teşebbüs ve bağlı ortaklıklar arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına ilişkin dava ve işler iş mahkemelerinde görülür.”

Geçiş hükümleri

GEÇİCİ MADDE 1- (1) Mülga 5521 sayılı Kanun gereğince kurulan iş mahkemeleri, bu Kanun uyarınca kurulmuş iş mahkemeleri olarak kabul edilir. Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış olan davalar, açıldıkları mahkemelerde görülmeye devam olunur.

(2) Bu Kanunun dava şartı olarak arabuluculuğa ilişkin hükümleri, bu hükümlerin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla ilk derece mahkemeleri ve bölge adliye mahkemeleri ile Yargıtayda görülmekte olan davalar hakkında uygulanmaz.

(3) Başka mahkemelerin görev alanına girerken bu Kanunla iş mahkemelerinin görev alanına dâhil edilen dava ve işler, iş mahkemelerine devredilmez; kesinleşinceye kadar ilgili mahkemeler tarafından görülmeye devam olunur.

(4) İlk derece mahkemeleri tarafından bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce verilen kararlar, karar tarihindeki kanun yoluna ilişkin hükümlere tabidir.

Yürürlük

MADDE 38- (1) Bu Kanunun;

a) 3 üncü, 11 inci ve 12 nci maddeleri 1/1/2018 tarihinde,

b) Diğer hükümleri yayımı tarihinde,

yürürlüğe girer.

Yürütme

MADDE 39- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür. 24/10/2017

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • 1 TL için 532.000 TL Fazla Vergi Ödeme Riski Sosyal içerik üreticilerinden ile Appstore, Google Play üzerinden gelir elde…
  • BORSAYA AÇILAN ŞİRKETLER AÇISINDAN EMİSYON PRİMLİ PAYLARA YÖNELİK ÖRNEK UYGULAMA EMİSYON PRİMİ TİCARİ KARA DÂHİL DEĞİLDİR. ÖZKAYNAKLAR ARASINDA 520 PAY…
  • Yatırım Teşvik Belge Kapsamında KDV İstisnası Yatırım Teşvik Belgesi Sahibi Mükellefe Belge Kapsamındaki:· Makine Ve Teçhizat İthal…
Top