Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

SORU: Bir gayrimenkul şirketi, yeni projesinde sattığı konutlarla beraber ankastre mutfak eşyaları da teslim etmektedir.
Bu durumda fatura ayrı ayrı mı düzenlenmelidir? KDV açısından nasıl bir uygulama yapılmalıdır?

CEVAP: Üzerinde ankastre ürün bulunan konutların teslimlerinde konutun bedeli ile ankastre ürünün bedeli satış faturasında ayrı ayrı gösterilmeli ve konuta ilgili mevzuat gereği geçerli olan vergi oranı uygulanırken, ankastre ürüne konuta uygulanan KDV oranından ayrı olarak %18 oranı uygulanmalıdır.

SORU: Araç kiralama işi ile iştigal etmekteyiz. Satın almış olduğumuz otomobil için satın alma esnasında ödemiş olduğumuz %18 oranındaki KDV tutarını indirim konusu yaptık. Söz konusu otomobilin satışını yaparken %1 oranında mı, yoksa %18 oranında mı KDV hesaplamamız gerekir?

CEVAP: Yasal açıklamaların değerlendirilmesi sonucunda, kiraya vermek veya çeşitli şekillerde işletmek amacıyla iktisap ettiğiniz binek otomobilin 31.12.2007 tarihi itibariyle işletmeniz aktifinde veya envanterinizde bulunması kaydıyla, iktisap ettiğiniz tarihten itibaren 2 yıl geçtikten sonra tesliminde %1 oranında KDV uygulamanız gerekmektedir. Öte yandan, kiraya vermek veya çeşitli şekillerde işletmek amacıyla iktisap ettiğiniz binek otomobil 31.12.2007 tarihinden sonra iktisap etmiş olmanız halinde ise, söz konusu araçların tesliminde %18 oranında KDV uygulanması gerekmektedir.


SORU: Sevk irsaliyesi düzenlenmesi sırasında nelere dikkat edilecektir? İrsaliyeler de faturalar gibi kaşeli ve imzalı olmalı mıdır?

CEVAP: VUK md.230/5 hükmüne göre; malın alıcıya teslim edilmek üzere satıcı tarafından taşındığı veya taşıttırıldığı hallerde satıcının, teslim edilen malın alıcı tarafından taşınması veya taşıttırılması halinde alıcının, taşınan veya taşıttırılan mallar için sevk irsaliyesi düzenlenmesi ve taşıtta bulundurulması şarttır. Ayrıca anılan maddede, bu bentte yazılı irsaliyeler hakkında fiyat ve bedel ile ilgili bilgiler hariç olmak üzere, bu madde hükmü ile 231.madde hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir. Söz konusu maddeler faturanın şekil ve nizamına ilişkin düzenlemeleri içermektedir. Faturanın nizamını belirleyen VUK md.213’de ise, “faturaların baş tarafında iş sahibinin namına imzaya mezun olanların imzası bulunur” ifadesi yer almaktadır. Görüleceği gibi, kanun maddesinde sadece imzadan bahsedilmiş, kaşe kavramına değinilmemiştir. Sonuç olarak, sevk irsaliyelerinin kaşelenmesi gibi bir zorunluluk bulunmamakla birlikte, uygulamada yaygın olarak karşılaşılmaktadır. Nazlı Gaye Alpaslan

http://www.hurses.com.tr/av-nazli-gaye-alpaslan/vergi-hukuku-uygulamasiyla-ilgili-3-soru--3-cevap/haber-20047

Salı, 10 Temmuz 2018 11:06

GİB Hatırlatmalar

Gelir Vergisi 2. Taksit Ödemesi İçin Son Gün 31 Temmuz 2018

2017 yılında elde edilen gelir unsurlarına ilişkin Gelir Vergisi 2. Taksit ödemesi için Son Gün 31 Temmuz 2018.

MTV 2. Taksit Ödemesi İçin Son Gün 31 Temmuz 2018

2018 yılına ait Motorlu Taşıtlar Vergisinin (MTV) 2. taksit ödemesi 1 Temmuz 2018 tarihinde başlamıştır.

6736 Sayılı Kanun 9. Taksit Ödemesi İçin Son Gün 31 Temmuz 2018

6736 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına İlişkin Kanun kapsamında yapılandırılan borçların 9. taksit ödeme dönemi devam ediyor.

7020 Sayılı Kanun 7. Taksit Ödemesi İçin Son Gün 31 Temmuz 2018

7020 Sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına Dair Kanun kapsamında yapılandırılan borçların 7. taksit ödeme dönemi devam ediyor.

Borç Ödemeleriniz için Tıklayınız

Kaynak: GİB

Ülkemizde özel öğretim kurumlarında görevli eğitmenlerle yapılacak iş sözleşmesinin belirli süreli mi yoksa belirsiz süreli mi olacağı yönünde bir kafa karışıklığı mevcut ve uygulama birliği ne yazık ki yok. Durum böyle olunca da eğitmenler açısından bazı hak kayıpları ve akabinde uyuşmazlıkların çıkması kaçınılmaz oluyor.

Bugünkü yazımızda özel öğretim kurumlarındaki eğitmen istihdamından ve düzenlenecek iş sözleşmesinin nasıl olması gerektiğinden bahsedeceğiz.

Özel Eğitim Kurumları Nelerdir?
Öncelikle kapsamın netleştirilmesi açısından “özel öğretim kurumları” kavramından ne anlaşılması gerektiğini ortaya koyalım. 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanununa göre aşağıda sayılanlar bu kapsama giriyor:

  • Okul öncesi eğitim okulları
  • İlköğretim ve ortaöğretim okulları
  • Özel eğitim okulları
  • Çeşitli kurslar (özel öğretim kursları dahil)
  • Uzaktan öğretim yapan kuruluşlar
  • Motorlu taşıt sürücüleri kursları,
  • Hizmet içi eğitim merkezleri,
  • Özel eğitim ve rehabilitasyon merkezleri,
  • Sosyal etkinlik merkezleri


İş Sözleşmesi En Az Bir Yıllık Olmalı
5580 sayılı Kanunun 9. maddesinde özel eğitim kurumlarındaki eğitmenler ile imzalanacak iş sözleşmesi ile ilgili kısa bir hüküm bulunuyor. Buna göre, yapılacak iş sözleşmesi, en az bir takvim yılı süreli olmak üzere yazılı olarak yapılması gerekiyor.

İstisnai olarak, mazeretleri nedeniyle kurumdan ayrılan öğretmen ve öğreticilerin yerine alınacak olanlar ile devredilen kurumların yönetici, öğretmen ve öğreticileri ile bir yıldan daha az bir süre için de iş sözleşmesi yapılabiliyor.

Sözleşme Belirli Süreli mi Olmalı?
Peki yukarıda belirttiğimiz, sözleşmenin en az bir takvim yılı süreli olması koşulu ne anlama geliyor? Bunu, sözleşmenin belirli süreli olacağı şeklinde mi yorumlamak gerekir?
Bu konuda tam bir kafa karışıklığı mevcut iken Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu 26/02/2018 tarih ve 2018/2 sayılı kararı ile önemli bir karar verdi. Buna göre, 5580 sayılı Kanunu 9. Maddesindeki hüküm dikkate alınarak özel öğretim kurumlarının personeli ile yapacağı sözleşmelerin belirli süreli olması gerektiği kanaatine varıldı.
Hüküm, içtihadı birleştirme kararı niteliğinde olduğu için bağlayıcı nitelikte ve bundan böyle yaşanması muhtemel uyuşmazlıklarda bu karar dikkate alınacak. Bu sebeple özel eğitim kurumlarının bundan böyle iş sözleşmelerini belirli süreli hazırlamaları gerekiyor.

Karar Tartışmalı!..
Verilen içtihadı birleştirme kararı net olsa da bazı noktalarda soru işaretleri mevcut. Öncelikle belirtmek gerekir ki çalışma hayatı mevzuatımıza göre asıl olan, iş sözleşmelerinin belirsiz süreli olmasıdır. Belirli süreli iş sözleşmesinin yapılabilmesi için bazı objektif koşullardan birinin bulunması gerekli. Bu koşulları şöyle sayabiliriz;

  1. İş belirli süreli olması (İşin ne zaman biteceği önceden öngörülmeli.)
  2. Belli bir işin tamamlanmasına ilişkin olması (Bir bina inşaatının bitmesi, projenin tamamlanması gibi)
  3. Belirli bir olgunun ortaya çıkması (Hastalık nedeniyle izinli olan bir işçinin yerine izin süresince işçi alınması, acil sipariş nedeniyle geçici olarak iş yoğunluğunun artması gibi)

Durum böyleyken öğretim faaliyetlerini bu kapsamda değerlendirmenin yerinde olmadığı kanaatindeyim. Nitekim 5580 sayılı Kanunun 9. Maddesindeki hüküm aslında belirli süreli iş sözleşmesini değil “asgari süreli belirsiz iş sözleşmesini” ifade etmekte. Kanundaki bu hükmün nedeni, öğretim faaliyetinin birer yıllık dönemlerde gerçekleşmesi nedeniyle öğrenci ve velileri koruma niyetidir.

Ayrıca rahat bir şekilde belirtebiliriz ki eğitim-öğretim faaliyeti devam eden ve belli bir işin tamamlanmasına ilişkin değildir. Bu sebeple de sözleşmenin belirsiz süreli olarak belirlenmesi daha doğru olacaktı.

Öğretmenler Mağdur Olur mu?
Verilen içtihadı birleştirme kararı ile bundan böyle özel eğitim kurumlarında iş sözleşmeleri belirli süreli olacak. Peki bu durum öğretmenleri mağdur eder mi?
Öncelikle belirtelim ki belirli süreli iş sözleşmesi ile öğretmenler iş güvencesinden mahrum kalmaktadır. Belirli süreli iş sözleşmesi ile çalışanlar için, sözleşmenin, süre sonunda kendiliğinden sona ermesi veya süre bitmeden önce işverenin haklı ya da haksız nedenlerle feshetmesine bakılmaksızın ihbar tazminatı söz konusu olmuyor. Yani bu sözleşmelerde asgari süre sonunda işten çıkarmanın belli süre öncesinden işçiye haber verilmesine gerek yok.

Ancak hemen belirtelim ki sözleşmenin belirli süreli olma özelliği kanunen geçersiz sayıldığında (zincirleme iş sözleşmesinin olması gibi) sözleşme belirsiz süreli niteliğe geçtiği için ihbar tazminatı da söz konusu olur.

​Kıdem Tazminatı Ödenir mi?
Belirli süreli iş sözleşmeleri işveren tarafından haksız bir şekilde sona erdirilirse veya işçi haklı bir sebeple işten ayrılırsa işverenin kıdem tazminatı ödemesi gerekiyor. Çünkü İş Kanunu’nda kıdem tazminatı için sözleşme türü ayrımı yapılmamış. Tabi burada kıdem tazminatı alınması için en temel kural, işyerinde en az bir yıllık çalışmanın (kıdemin) olması. Mehmet Bulut

http://www.sadettinorhan.net/9_7_2018_makale.html

09 Temmuz 2018 Tarihli Resmi Gazete

Sayı: 30473

Maliye Bakanlığı (Gelir İdaresi Başkanlığı)’ndan:

Yetki

MADDE 1 – (1) 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 5 inci maddesinin dördüncü fıkrasında, “Mükelleflerin vergi tarhına esas olan beyanları, kesinleşen vergi ve cezaları ile vadesi geçtiği halde ödenmemiş bulunan vergi ve ceza miktarları Maliye Bakanlığınca açıklanabilir. Maliye Bakanlığı bu yetkisini mahalline devredebilir. Ayrıca, kamu görevlilerince yapılan adli ve idari soruşturmalar ile ilgili olarak talep edilen bilgi ve belgeler ile bankalara, yapacakları vergi tahsiline yönelik bilgiler verilebilir. Bu bilgilerin verilmesine ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığınca belirlenir. Sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenledikleri veya kullandıkları vergi inceleme raporuyla tespit olunanların, kanunla kurulmuş mesleki kuruluşlarına ve 3568 sayılı Kanunla kurulan birlik ve meslek odalarına bildirilmesi vergi mahremiyetini ihlal sayılmaz. Bu takdirde kendilerine bilgi verilen kişi ve kurumlar da bu maddede yazılı yasaklara uymak zorundadırlar. Maliye Bakanlığı bilgilerin açıklanmasıyla ilgili usulleri belirlemeye yetkilidir.” hükmüne yer verilmiştir.

Bu hüküm uyarınca, ikmalen, re’sen veya idarece yapılan tarhiyatlar dolayısıyla kesinleşen vergi ve cezalar ile vadesi geçtiği halde ödenmemiş vergi ve cezaların açıklanmasına ilişkin usuller 27/1/2001 tarihli ve 24300 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği (Sıra No: 293) ile tespit edilmiştir.

Açıklamanın yapılması

MADDE 2 – (1) Anılan maddenin Maliye Bakanlığına verdiği yetkiye istinaden;

a) 2018 yılında yapılacak açıklamaların, vergi dairesinin ilan koymaya mahsus yerlerinde asılmak suretiyle 17/8/2018 ile 17/9/2018 tarihleri (bu tarihler dahil olmak üzere) arasında Türkiye genelindeki vergi dairelerinde, 24/9/2018 ile 9/10/2018 tarihleri arasında ise Gelir İdaresi Başkanlığının internet sitesinde yapılması,

b) Açıklama kapsamına, her bir vergi dairesine 250.000 TL ve daha fazla borcu olan veya bu tutar ve üzerinde kesinleşen vergi ve cezası bulunan mükelleflerin alınması,

c) Yapılacak açıklamada, 31/12/2017 tarihi itibarıyla vadesi geldiği halde 30/6/2018 tarihi itibarıyla ödenmemiş bulunan ve nev’i itibarıyla Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği (Sıra No: 293) ile açıklama kapsamına alındığı belirtilen vergi ve cezalar ile 1/6/2017-31/5/2018 tarihleri arasında kesinleşen tarhiyatların dikkate alınması,

ç) Açıklanacak bilgiler, açıklamanın yapılacağı yer ve diğer hususlarda Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği (Sıra No: 293) ile belirlenen esaslara uyulması, ancak aynı Tebliğin “İnternet Ortamında Açıklama” başlıklı III/B bölümündeki hazırlanan listelerin gönderileceği adresler ile ilgili açıklamaları bakımından Vergi Dairesi Başkanlıkları ve Defterdarlıkların Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği (Sıra No: 293)’nin;

1) (I-A) Bölümüne göre hazırlanan listelerin birer örneğini Gelir İdaresi Başkanlığı, Gelir Yönetimi Daire Başkanlığı (III), Vergilendirme Müdürlüğü, Devlet Mahallesi Merasim Cad. No:9/1 Çankaya/ANKARA adresine göndermeleri,

2) (I-B) Bölümüne göre hazırlanan listelerin birer örneğini Gelir İdaresi Başkanlığı, Tahsilât ve İhtilaflı İşler Daire Başkanlığı II, Tahsilât Takip ve Koordinasyon Müdürlüğü, Yeni Ziraat Mah. Etlik Cad. No:16 06110 Dışkapı/ANKARA adresine göndermeleri,

 uygun görülmüştür.

Açıklama kapsamına alınmayan alacaklar

MADDE 3 – (1) Açıklama kapsamına;

a) 10/7/2004 tarihli ve 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununun geçici 3 üncü maddesi ve 3/7/2005 tarihli ve 5393 sayılı Belediye Kanununun geçici 5 inci maddesi uyarınca Hazine Müsteşarlığı Belediye Uzlaşma Komisyonu Başkanlığına yaptıkları takas ve mahsuba ilişkin başvuruları kabul edilen, büyükşehir belediyeleri/belediyelerden ve bunlara bağlı kuruluşlar ile sermayesinin %50’sinden fazlası büyükşehir belediyelerine/belediyelere ait şirketlerden vadesi 31/12/2004 tarihi ve öncesine rastlayan,

b) 5216 sayılı Kanunun geçici 3 üncü maddesi kapsamında daha önce uzlaşmaya girmemiş olan büyükşehir belediyeleri ve bağlı idareleri ile üyeleri belediyelerden oluşan mahalli idare birliklerinden Hazine Müsteşarlığına borçlu olan ve 13/2/2011 tarihli ve 6111 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 167 nci maddesine istinaden başvuruda bulunmuş olanlara ait vadesi 31/12/2004 tarihi ve öncesine rastlayan,

c) 4/6/2008 tarihli ve 5766 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun geçici 2 nci maddesine göre taksitlendirilen,

ç) 6111 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılandırılması devam eden,

d) 10/9/2014 tarihli ve 6552 sayılı İş Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması ile Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına Dair Kanunun 73 üncü maddesine göre yapılandırılması devam eden,

e) 6552 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesinin birinci fıkrası kapsamında yapılandırılan,

f) 3/8/2016 tarihli ve 6736 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına İlişkin Kanun hükümlerine göre yapılandırılması devam eden,

g) 18/5/2017 tarihli ve 7020 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda ve Bir Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun kapsamında yapılandırılması devam eden (Kanunun 5 inci maddesi kapsamındakiler dahil),

ğ) 11/5/2018 tarihli 7143 sayılı Vergi ve Diğer Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun hükümlerine göre yapılandırılan (Kanunun 11 inci maddesi kapsamındakiler dahil),

alacakların alınmaması uygun görülmüştür.

Yürürlük

MADDE 4 – (1) Bu Tebliğ yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

Yürütme

MADDE 5 – (1) Bu Tebliğ hükümlerini Maliye Bakanı yürütür.

SGK prim ve vergi borçlarının yapılandırılmasını düzenleyen 7143 sayılı Kanun, 18.05.2018 tarihinde yürürlüğe girdi. 31 Temmuz tarihinde kadar prim borçları için SGK’ya, vergi borçları için Gelir İdaresine başvurarak yapılandırmadan yararlanmak mümkün.

7143 Sayılı Kanun kapsamında sigorta prim borçları, idari para cezalarının yanı sıra SGK rücu alacakları da dahildir. SGK rücu alacakları, işverenin kusuru nedeniyle meydana gelen iş kazası ve meslek hastalığı sonucunda sigortalıya veya hak sahiplerine yapılan SGK ödemelerinin işveren tarafından karşılandığı durumlardan biridir.

Ya da işveren haricinde üçüncü bir kişinin kusuru varsa, sigortalıya ve hak sahiplerine yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısı, zarara sebep olan üçüncü kişilere ve şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara rücu edilebilir.

Buna göre işverenlerin ve üçüncü şahısların, iş kazası ve meslek hastalığı, malullük, adi malullük ve ölüm hâlleri ile genel sağlık sigortalısına ve bunların bakmakla yükümlü olduğu kişilere yönelik fiiller nedeniyle ödemekle yükümlü bulundukları her türlü borçları yapılandırma kapsamında.

Yapılandırma kapsamında hesaplama yapılırken, rücu borçlarına kanuni faiz uygulanan sürenin başlangıcından 28 Mayıs 2018 tarihinde kadar geçen süre için Yİ-ÜFE aylık değişim oranları esas alınacak. Hesaplana tutarın yapılandırmada belirtilen süre ve şekilde ödenmesi hâlinde bu borçlara uygulanan kanuni faizin tahsilinden vazgeçilecek.

Yapılandırma hükümleri, 18.05.2018 tarihi itibarıyla taksit ödemeleri devam eden alacaklar hakkında uygulanmayacak.

SGK rücu alacaklarının yapılandırılabilmesi için bazı şartların ve başvuruların yapılması şart. SGK rücu borçlarını yapılandırmak isteyenler;

31.07.2018 tarihi mesai bitimine kadar, rücu alacağın tahsilatını takip eden Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğüne/Sosyal Güvenlik Merkezine başvuruda bulunması gerekir.

Peşin ödeme yolunu tercih etmiş borçluların, birinci taksit ödeme süresinin sona erdiği 31.08.2018 tarihine kadar (bu tarih dahil) yapılandırılan borçların tamamını ödemeleri,
Taksitli ödeme yolunu tercih etmiş borçluların ise, ödenecek tutarların ilk taksitini en geç 31.08.2018 tarihine kadar, kalan taksitlerini ikişer aylık dönemler hâlinde azami on sekiz eşit taksitte ödemeleri gerekir. İbrahim Işıklı

https://www.dunya.com/kose-yazisi/sgk-rucu-alacaklari-nasil-yapilandirilacak/421751

Pazartesi, 09 Temmuz 2018 09:49

Nafaka Almak Yetim Aylığına Engel Değil

Babamdan kalan maaşı annemle paylaşıyoruz, kız kardeşim eşinden boşandı ama nafaka alıyor. Babamın maaşına girebilir mi? Girerse annemle benim aldığım maaşları yüzde olarak ne kadar etkiler? 5...905686 Nolu SMS
Eşinden boşanan kız çocukları baba veya anneleri üzerinden yetim aylığı alabilirler. Boşandıkları eski eşinden alacakları nafaka yetim aylığına engel teşkil etmez. Nafaka alırken de babanızın aylığından faydalanabilir. Kardeşinizin alacağı ölüm aylığı oranı sizin ve annenizin aylığını çok fazla etkilemez.
Anneniz aylığın yüzde 50'sini, siz de yüzde 25'ini almaktasınız. Kalan yüzde 25'i kardeşiniz alacak. Eğer başka biri daha aylığa girerse o zaman şartlar değişecek ve yüzde olarak değil de hisse oranı devreye girecek. Bu durumda maaş beşe bölünecek ve iki hisse anneye, birer hisse de kardeşlere kalacaktı.

4 aydır bir firmada çalışıyorum. İşveren sigortamı ödememiş Ne yapmalıyım? 5...259217 Nolu SMS
İşyerinde çalışacak işçilerin işe başlamadan 1 gün önce Sosyal Güvenlik Kurumu'na bildirilmesi gerekmektedir.
Sigortasız işçi çalıştırılmaz. Bunun için Sosyal Güvenlik Kurumu'na, BİMER veya ALO 170 aracılığı ile müracaat etmeniz gerekir. SGK denetmenleri işyerinde inceleme yaparak tescilinizi yapacaklardır.
Bunun için işyerinde bulunmaz gerekir. Eğer artık işyerinde çalışmak istemiyorsanız iş mahkemesine hizmet tespit davası açarak sigortasız çalışmış olduğunuz dönem için sigorta tescilinizin yapılmasını talep edebilirsiniz.

​NE ZAMAN EMEKLİ OLURUM?
1993 Temmuz SGK girişliyim. 4000 gün prim ödemem var. 11.12.1977 doğumluyum. Askerlik 6 ay yaptım ve ödemedim. Ne zaman emekli olurum? 5...181067 Nolu SMS
İşe başlangıcınıza göre 54 yaş ve 5675 prim gün şartlarına tabisiniz.
Temmuz 2020 yılında 25 yıl şartınız, 1675 gün daha prim ödemeniz halinde prim gün sayınız, 2031 yılında da yaşınız dolacak. Bu durumda emekli olabileceğiniz tarih 11.12.2031 tarihi olacaktır. Ali Şerbetçi

https://www.takvim.com.tr/yazarlar/aliserbetci/2018/07/09/nafaka-almak-yetim-ayligina-engel-degil

Ev işi, çocuk, yaşlı ve engelli bakımı gibi ücretsiz bakım işleri, kadınların işgücü piyasasına girmesi ve ilerlemesi önündeki ana engel. ILO’ya göre ücretsiz bakım çalışma süresinin yüzde 76.2’si kadınlara ait Uluslararası Çalışma Teşkilatı (ILO) tarafından yayımlanan güncel bir rapor, düzgün, yani insan onuruna yakışır işin geleceği perspektifinde bakım ekonomisi içinde yaratılan işleri konu alıyor.

ILO’nun, raporda yaklaşan küresel bakım krizini önlemek için acil eylem çağrısı yaptığı görülüyor. Rapor, bakım ekonomisi açısından artan talep karşısında politika yanıtlarının yetersizliğini vurguluyor ve kadınların üzerindeki bakım yükünü rakamlarla ortaya koyuyor.

“İnsana Yakışır İşin Geleceği için Bakım Çalışması ve Bakım İşleri” başlıklı rapora göre, 2015 yılı itibarıyla 0.8 milyarı 6 yaş altında olan 15 yaşın altında 1.9 milyar çocuk ile 200 milyon yaşlı olmak üzere, 2.1 milyar insan bakıma ihtiyaç durumdaydı.

ILO tahminlerine göre, bu sayı 2030 yılına kadar 100 milyonu yaşlılar olmak üzere, 200 milyon kadar artacak.

Bu nedenle, raporda eğer önlem alınmazsa çok yakın bir gelecekte ortaya çıkacak olan küresel bakım krizini önlemek için bakım ekonomisine yönelik yatırımların ikiye katlanması gerektiği üzerinde duruluyor.

20 yılda 7 dakika...

Çalışma çağındaki küresel nüfusun üçte ikisini temsil eden 64 ülkeden elde edilen verilere göre, her gün 16.4 milyar saat ücretsiz bakım işinde harcanıyor. Bu da, söz konusu işler kapsamında 2 milyar kişinin hiç ücret almadan her gün 8 saat çalışması anlamına geliyor. Bu hizmetlerin değeri saatlik asgari ücret esasıyla ölçüldüğünde, küresel gayri safi hasılanın yüzde 9’una, yani 11 trilyon Dolara karşılık geliyor.

ILO tarafından yapılan araştırmalar, ücretsiz bakım işine harcanan sürenin dörtte üçten fazlasının kadınlar üzerinde olduğunu gösteriyor. Başka bir ifadeyle, toplam ücretsiz bakım çalışması süresinin yüzde 76.2’si kadınlara ait. Bu oran, erkeklerin bakım çalışmasına yönelik olarak harcadığı zamanın üç katından daha fazla.

Diğer taraftan, bazı ülkelerde son 20 yılda erkeklerin ücretsiz bakım çalışmasına yaptığı katkının arttığı görülüyor. Ancak, ILO araştırmasına konu olan 23 ülkede, ücretsiz bakım sorumluluklarına ayrılan zaman bakımından ortaya çıkan cinsiyet eşitsizliği, son 20 yılda günde sadece 7 dakika azalmış durumda. ILO’ya göre, eğer bu hızla giderse, söz konusu ülkelerde ücretsiz bakım çalışması açısından cinsiyet eşitsizliğinin giderilmesi 210 yıl sürecek. Dolayısıyla, gelecekte de artacağı öngörülen bakım ihtiyacını çözüme ulaştırmaya odaklanan politikaların öncelikle kadınlar ile erkeklerin bakım sorumlulukları arasındaki büyük farkı gidermeyi hedeflemesi gerekiyor.

269 MİLYON YENİ İŞ YARATABİLİR

ILO raporuna göre, 2030 yılına kadar eğitim, sağlık ve sosyal çalışmaya yapılacak yatırımların  ILO tavsiyesinde olduğu gibi  ikiye katlanması durumunda, 269 milyon yeni iş yaratılabilir. Ancak bakım işlerinde görülen düşük iş kalitesi, insana yakışır iş üzerinde baskı yaratıyor. Öyle ki, ILO raporunda da çoğunlukla kadınlardan oluşan bakım işçilerinin genellikle göçmen oldukları ve kayıt dışı şekilde, olumsuz çalışma koşulları ve düşük ücret düzeyinde çalıştıkları vurgulanıyor. Dolayısıyla, yeni işler yaratılırken bu hususun da gözden kaçırılmaması gerekiyor.

İŞ KALİTESİ VE İSTİHDAM 'CEZASI'

ILO raporuna göre, ücretsiz bakım işleri, kadınların işgücü piyasasına girmesi, piyasada kalması ve ilerlemesinin önündeki ana engel. 2018 yılı itibarıyla 606 milyon kadın ücretsiz bakım çalışması nedeniyle işgücü piyasasına katılamadığını ifade ediyor. Aynı nedenlerle işgücünde yer alamadığını belirten erkeklerin sayısı ise sadece 41 milyon. Raporda yer alan diğer çarpıcı tespitler ise şu şekilde:

Altı yaşın altında çocuğu olan anneler, en yüksek “istihdam cezasına” maruz kalıyor; söz konusu grubun yüzde 47.6’sı çalışma hayatında yer alıyor.

Tutumlar değişse de...

Ücretsiz bakım işlerini gerçekleştirenler aynı zamanda “iş kalitesi cezası” ile de karşı karşıya kalıyor. Bu anlamda, altı yaş altında çocuk sahibi olmak, kadınlar için haftada 1 saate yakın ücretli çalışma kaybı demekken; erkekler için haftada 18 dakika ücretli çalışma artışı anlamına geliyor.

Bakım sorumlulukları olan kadınların, diğer kadınlar ve erkeklere göre, serbest meslek sahibi olma veya kayıt dışı istihdam içinde yer alma olasılığı daha yüksek. Buna karşılık, sosyal güvenlik sistemine katkıda bulunma olasılığı daha düşük.

Ücretli ve ücretsiz bakım işlerini yerine getirme açısından her ne kadar toplumsal cinsiyete ilişkin tutumlar değişiyor olsa da pek çok toplumda hala “ekmeği eve erkek getirir” şeklindeki aile modeli yerleşik durumda. Bununla birlikte, kadınların aile içindeki “bakıcı” rolü de baskın olmaya devam ediyor.

2016 yılı itibarıyla 184 ülkenin yüzde 42’si, ILO’nun 183 No.lu Analığın Korunması Sözleşmesi’nde belirtilen ücretli analık izninin asgari standartlarını karşılıyor. Aynı yıl için söz konusu ülkelerin yüzde 39’unda babaların, ücretli veya ücretsiz yasal izin hükmüne sahip olmadıkları görülüyor.

2015 yılı itibarıyla küresel çapta 3 yaş altı çocukların erken çocukluk eğitimine brüt katılım oranları sadece yüzde 18,3. Bu oran, 3-6 yaş grubundaki çocuklar içinse yüzde 57’ye ulaşıyor.

Afrika, Latin Amerika ve Asya ülkelerinin pek çoğunda uzun süreli bakım hizmetinin neredeyse hiç olmadığı görülüyor.

TÜRKİYE'DE KADINLAR ERKEKLERİ 5'E KATLADI

Türkiye İstatistik Kurumu tarafından yapılan Zaman Kullanım Araştırması, 2014-2015 dönemi sonuçlarına göre, 15 ve daha yukarı yaştaki bireylerin hanehalkı ve aile bakımına harcadıkları süre bir günde ortalama 2 saat 45 dakika. Erkeklerin bu faaliyet için harcadıkları süre 53 dakika iken; kadınlar için 4 saat 35 dakika. 

http://www.milliyet.com.tr/yazarlar/cem-kilic/kadin-isgucune-ana-engel-ucretsiz-2702943/

15.10.2008 tarihinden önce T.C. Emekli Sandığı iştirakçisi olanların emekli aylıkları ve ikramiye tutarları Emekli Sandığı matrahlarına göre belirleniyor. Emekli Sandığı matrahlarında sınıf, unvan ve kıdem önemli olmakla birlikte bu kapsamdakilerin tamamında memur maaş katsayısı ile taban aylık katsayısı dönemsel açıdan belirleyici nitelik taşıyor.

Memuriyet yaşamları boyunca bazı görevleri ihraz edenlere ise ayrıca makam ve görev tazminatı ödenmesi gerekiyor. Makam tazminatı ile görev veya temsil tazminatı adı altındaki bu tazminatlar Emekli sandığı matrahına eklenmemekle birlikte en az iki yıl sürdürülen makam tazminatı gerektirir görevlerde bulunanlar için en az altı ay bulunulmuş en yüksek görev tazminatı göstergesi üzerinden hesaplanan tazminat veya 7000 makam tazminatı üzerinde tazminata hak kazananlara özgü olan temsil tazminatı eklenmesiyle aylığa ek olarak ömür boyu alınabiliyor. Makam ve görev veya temsil tazminatına hak kazanmış olanlardan vefat edenlerin hak sahipleri de bu tazminata hak kazanabiliyor.

Aşağıdaki tabloda ek göstergeye ve tazminat haklarına göre çeşitli unvanlar için hak kazanılan güncel emekli aylığı ve ikramiye haklarını ele aldık.

Kamu görevliler Hakem Kurulu kararı ve 2018 yılı Ocak-Haziran ayları arası enflasyon rakamının belli olmasıyla eklenen enflasyon katkısı ile 2018 yılı Ocak-Haziran ayları arasında uygulanacak memur maaş katsayısı 0,11794 taban aylık katsayısı ile 1,8461 olarak belirlenmişti.

Bahse konu rakamlar belli olunca da sizler için emekli aylığı ve ikramiye tutarlarını hesapladık.

İkramiyelerin tam yıllara karşılık bir matrah tutarında hesaplandığını da vurgulayalım.

Emekli Sandığı matrahı gösterge aylığı, ek gösterge aylığı, kıdem aylığı, ek göstergeye göre belirlenen özel hizmet tazminatı ve taban aylıktan oluşuyor.

Taban aylık tüm memurlar için aynı miktarda bulunuyor. Gösterge ve kıdem de derece kademe ve kamu hizmetinde geçen süreye bağlı olarak değişmekle birlikte Emekli Sandığı matrahı içerisinde önemli bir yer tutmuyor. Buna karşın emekli aylıkları arasındaki farkları doğrun en önemli unsurlardan birincisi ek gösterge oluyor. Ek gösterge katsayı ile çarpımından çok en yüksek devlet memuru aylığının belli bir oranının tespitinde yegâne unsur olduğundan bu tazminata olan etkisi ile Emekli Sandığı matrahının ve dolayısıyla da emekli aylığının önemli yükselişlerinde en önemli değişken oluyor.

Emekli Sandığı emekli aylıklarının görece fazla olmasına yol açan diğer etken ise tazminatlar oluyor. Bazı görevlerde bulunanlara yasa ile tanınan makam tazminatı, makam tazminatı göstergesine göre belirlenen bir görev tazminatı veya temsil tazminatı da her ay aylığın dışında ama aylığa ek olarak alınan bir ödeme oluyor. Fakat bu tazminatların ikramiye hesabına dahil edilmemesi gerekiyor.

Tazminatlar vefat halinde emekli aylığı gibi hak sahiplerine hisseleri oranında geçirilebiliyor.

Şimdi gelelim 2018 yılı ikinci yarısında unvanlarına göre memurların güncel emekli aylık ve emekli ikramiyelerine:

UNVANLARINA GÖRE MEMURLARIN EMEKLİ İKRAMİYELERİ VE MAAŞLARI

HİZMET YILI

25

26

27

28

29

30

35

40

VALİ

Emekli Maaşı (Tazminat dahil)

7.460,70

7.514,57

7.568,44

7.622,31

7.676,19

7.730,06

7.999,42

8.268,78

Ek aylık dahil emekli maaşı

7.759,12

7.815,15

7.871,18

7.927,21

7.983,23

8.039,26

8.319,40

8.599,53

Emekli İkramiyesi

134.681,21

140.068,46

145.455,71

150.842,96

156.230,21

161.617,46

188.553,70

215.489,94

GENEL MÜDÜR

Emekli Maaşı (Tazminat dahil)

6.596,79

6.647,00

6.697,22

6.747,43

6.797,65

6.847,87

7.098,95

7.350,03

Ek aylık dahil emekli maaşı

6.860,66

6.912,88

6.965,11

7.017,33

7.069,56

7.121,78

7.382,91

7.644,03

Emekli İkramiyesi

125.540,86

130.562,50

135.584,13

140.605,77

145.627,40

150.649,04

175.757,21

200.865,38

1/4.D/K VALİ YARDIMCISI (1.SINIF)

Emekli Maaşı (Tazminat dahil)

5.348,10

5.394,24

5.440,39

5.486,54

5.532,69

5.578,83

5.809,57

6.040,31

Ek aylık dahil emekli maaşı

5.562,02

5.610,01

5.658,01

5.706,00

5.753,99

5.801,99

6.041,95

6.281,92

Emekli İkramiyesi

115.368,54

119.983,28

124.598,02

129.212,76

133.827,50

138.442,25

161.515,95

184.589,66

1.SINIF MÜLKİ İDARE AMİRİ KAYMAKAM(1/4)

Emekli Maaşı (Tazminat dahil)

4.876,34

4.922,48

4.968,63

5.014,78

5.060,93

5.107,07

5.337,81

5.568,55

Ek aylık dahil emekli maaşı

5.071,39

5.119,38

5.167,38

5.215,37

5.263,36

5.311,36

5.551,32

5.791,29

Emekli İkramiyesi

115.368,54

119.983,28

124.598,02

129.212,76

133.827,50

138.442,25

161.515,95

184.589,66

KAYMAKAM (1/4)

Emekli Maaşı (Tazminat dahil)

4.787,88

4.832,85

4.877,82

4.922,79

4.967,75

5.012,72

5.237,56

5.462,40

Ek aylık dahil emekli maaşı

4.979,40

5.026,16

5.072,93

5.119,70

5.166,46

5.213,23

5.447,06

5.680,90

Emekli İkramiyesi

112.420,04

116.916,84

121.413,64

125.910,44

130.407,24

134.904,05

157.388,05

179.872,06

GENEL MÜDÜR YARDIMCISI

Emekli Maaşı (Tazminat dahil)

4.513,67

4.554,98

4.596,29

4.637,61

4.678,92

4.720,23

4.926,79

5.133,35

Ek aylık dahil emekli maaşı

4.694,22

4.737,18

4.780,15

4.823,11

4.866,07

4.909,04

5.123,86

5.338,68

Emekli İkramiyesi

103.279,69

107.410,88

111.542,06

115.673,25

119.804,44

123.935,63

144.591,56

165.247,50

BAŞBAKANLIK, BAKANLIK, SGK MÜST.DAİRE BŞK.

Emekli Maaşı (Tazminat dahil)

4.513,67

4.554,98

4.596,29

4.637,61

4.678,92

4.720,23

4.926,79

5.133,35

Ek aylık dahil emekli maaşı

4.694,22

4.737,18

4.780,15

4.823,11

4.866,07

4.909,04

5.123,86

5.338,68

Emekli İkramiyesi

103.279,69

107.410,88

111.542,06

115.673,25

119.804,44

123.935,63

144.591,56

165.247,50

MÜSTAKİL GN.MD.LÜK DAİRE BAŞKANI

Emekli Maaşı (Tazminat dahil)

4.277,79

4.319,10

4.360,41

4.401,73

4.443,04

4.484,35

4.690,91

4.897,47

Ek aylık dahil emekli maaşı

4.448,90

4.491,87

4.534,83

4.577,80

4.620,76

4.663,72

4.878,55

5.093,37

Emekli İkramiyesi

103.279,69

107.410,88

111.542,06

115.673,25

119.804,44

123.935,63

144.591,56

165.247,50

BAŞMÜFETTİŞ

Emekli Maaşı (Tazminat dahil)

4.277,79

4.319,10

4.360,41

4.401,73

4.443,04

4.484,35

4.690,91

4.897,47

Ek aylık dahil emekli maaşı

4.448,90

4.491,87

4.534,83

4.577,80

4.620,76

4.663,72

4.878,55

5.093,37

Emekli İkramiyesi

103.279,69

107.410,88

111.542,06

115.673,25

119.804,44

123.935,63

144.591,56

165.247,50

MÜHENDİS-MİMAR-HEKİM VETERİNER

Emekli Maaşı

3.098,39

3.139,70

3.181,01

3.222,33

3.263,64

3.304,95

3.511,51

3.718,07

Ek aylık dahil emekli maaşı

3.222,33

3.265,29

3.308,25

3.351,22

3.394,18

3.437,15

3.651,97

3.866,79

Emekli İkramiyesi

103.279,69

107.410,88

111.542,06

115.673,25

119.804,44

123.935,63

144.591,56

165.247,50

ÖĞRETMEN-POLİS-LSN.HEMŞİRE-AVUKAT (1/4 D/K; 3000)

Emekli Maaşı

2.541,12

2.575,01

2.608,89

2.642,77

2.676,65

2.710,53

2.879,94

3.049,35

Ek aylık dahil emekli maaşı

2.642,77

2.678,01

2.713,24

2.748,48

2.783,72

2.818,95

2.995,14

3.171,32

Emekli İkramiyesi

84.704,14

88.092,30

91.480,47

94.868,63

98.256,80

101.644,97

118.585,79

135.526,62

ŞUBE MÜDÜRÜ, ÜN.MZ. ŞEF (1/4 D/K; 2200)

Emekli Maaşı

2.470,36

2.503,30

2.536,24

2.569,17

2.602,11

2.635,05

2.799,74

2.964,43

Ek aylık dahil emekli maaşı

2.569,17

2.603,43

2.637,69

2.671,94

2.706,20

2.740,45

2.911,73

3.083,01

Emekli İkramiyesi

82.345,34

85.639,15

88.932,96

92.226,78

95.520,59

98.814,41

115.283,47

131.752,54

ŞUBE MÜDÜR (TEKNİK) (1/4 D/K; 3600)

Emekli Maaşı

3.098,39

3.139,70

3.181,01

3.222,33

3.263,64

3.304,95

3.511,51

3.718,07

Ek aylık dahil emekli maaşı

3.222,33

3.265,29

3.308,25

3.351,22

3.394,18

3.437,15

3.651,97

3.866,79

Emekli İkramiyesi

103.279,69

107.410,88

111.542,06

115.673,25

119.804,44

123.935,63

144.591,56

165.247,50

LİSE MZ. ŞEF, (2/6 -1600)

Emekli Maaşı

2.159,88

2.188,68

2.217,48

2.246,28

2.275,08

2.303,88

2.447,87

2.591,86

Ek aylık dahil emekli maaşı

2.246,28

2.276,23

2.306,18

2.336,13

2.366,08

2.396,03

2.545,78

2.695,53

Emekli İkramiyesi

71.996,10

74.875,95

77.755,79

80.635,63

83.515,48

86.395,32

100.794,54

115.193,76

LİSE MZ. TEKNİKER, YÜKSEK TEKNİKER (3/1 -1500)

Emekli Maaşı

2.113,89

2.142,07

2.170,26

2.198,44

2.226,63

2.254,81

2.395,74

2.536,66

Ek aylık dahil emekli maaşı

2.198,44

2.227,75

2.257,07

2.286,38

2.315,69

2.345,00

2.491,57

2.638,13

Emekli İkramiyesi

70.462,88

73.281,40

76.099,91

78.918,43

81.736,94

84.555,46

98.648,04

112.740,61

TH-4 YIL Y.Ö. MZ.MATEMATİKÇİ-İSTATİSTİKÇİ-KİMYAGER(1/4)

Emekli Maaşı

2.541,12

2.575,01

2.608,89

2.642,77

2.676,65

2.710,53

2.879,94

3.049,35

Ek aylık dahil emekli maaşı

2.642,77

2.678,01

2.713,24

2.748,48

2.783,72

2.818,95

2.995,14

3.171,32

Emekli İkramiyesi

84.704,14

88.092,30

91.480,47

94.868,63

98.256,80

101.644,97

118.585,79

135.526,62

GİH LİSE MEZUNU MEMUR (2/1-1100)

Emekli Maaşı

2.090,45

2.118,32

2.146,19

2.174,06

2.201,94

2.229,81

2.369,17

2.508,54

Ek aylık dahil emekli maaşı

2.174,06

2.203,05

2.232,04

2.261,03

2.290,01

2.319,00

2.463,94

2.608,88

Emekli İkramiyesi

69.681,53

72.468,79

75.256,05

78.043,31

80.830,57

83.617,84

97.554,14

111.490,45

LİSE MZ. DİN GÖREVLİSİ (2/6 -1100)

Emekli Maaşı

2.100,18

2.128,18

2.156,18

2.184,18

2.212,19

2.240,19

2.380,20

2.520,21

Ek aylık dahil emekli maaşı

2.184,18

2.213,31

2.242,43

2.271,55

2.300,67

2.329,80

2.475,41

2.621,02

Emekli İkramiyesi

70.005,87

72.806,10

75.606,33

78.406,57

81.206,80

84.007,04

98.008,21

112.009,38

Şevket TEZEL

https://alitezel.com.tr/index.php?sid=yazi&id=9162

4447 sayılı Kanunun 38’inci maddesi ile, 1479 sayılı Kanuna “Sosyal Güvenlik Destek Primi” başlıklı Ek-20’nci maddesi eklenmiş, buna göre Kurumca aylık bağlandığı halde, 1479 sayılı Kanunun 24’üncü maddesinin ilgili bendinde belirtilenlerden de çalışmalarına devam edenlerin veya daha sonra çalışmaya başlayanların, çalıştıkları sürece sosyal yardım zammı dahil tahakkuk eden aylıklardan %10 oranında sosyal güvenlik destek primi kesileceği belirtilmiştir.

02.08.2013 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Kanunun 44’üncü maddesi ile 1479 sayılı Kanunun Ek-20’inci maddesine aşağıdaki fıkra eklenerek: diğer sosyal güvenlik kanunlarına göre yaşlılık malullük aylığı bağlananlardan, ticari kazanç veya serbest meslek kazancı dolayısıyla gerçek veya basit usulde gelir vergisi mükellefi olanlar çalışmaya başladıkları tarihi takip eden ay başından itibaren, çalışmalarının sona erdiği ay dahil bu kanunun 50’inci maddesine göre belirlenen 12’inci gelir basamağının %10’u oranında sosyal güvenlik destek primi ödeyecekleri belirtilmiştir.

Daha sonra yapılan bir düzenleme ile %10 olan SGDP oranı %15’e çıkarılmıştır.6663 sayılı torba Yasa ile yapılan düzenleme sonucunda %15 SGDP 01.03.2016 tarihinden itibaren yürürlükten kaldırılmıştır.

Sorun burada bitmiş gibi görünmekle beraber geçmiş dönemlerle ilgili veya geçmişe yönelik vergi kaydı açılması sonucunda yine geçmişe yönelik SGDP geriye doğru tahakkuk ettirilerek afaki borçlar tebliğ edilmektedir. Emekli statüsünde olup, geçmişe yönelik vergi daireleri tarafından mükellefiyet tesisi sonucunda Maliye Bakanlığının Bilişim ağıyla SGK Bilişim ağları çakıştırılarak, emekli maaşı alan kimseler adına hem vergi kaydı açılmakta ve hem de geçmişe yönelik %10 SGDP borcu tahakkuk ettirilmektedir.

Sonuç olarak, şu günlerde SGK tarafından geçmişe matuf vergi dairesi tarafından mükellefiyete dahil edilen emekli vatandaşlar adına önemli miktarlarda SGDP tahakkuk ettirilerek, SGK-MOSİP-ON-LİNE BAĞ-KUR SGDP tahsilatı olarak yatırılması tebliğ edilmektedir. Geçmişe matuf mükellefiyet tesisi işlemlerini yargıya taşıyan ve vergi mahkemesinde mükellefiyetini iptal ettirenlerin SGDP ödememesi gerekmektedir. Şu günlerde vergi daireleri tarafından özellikle 4’ten fazla motorlu araç alım-satımı yapan gerçek kişiler, 2 den çok gayrimenkul alıp satan kimseler adına geçmişe yönelik vergi kaydı açıldığı görülebilmektedir. Vergi daireleri tarafından geçmişe yönelik vergi kaydı açılan pek çok mükellefe Özel Usulsüzlük Cezaları da ( E-beyan verilmediği gerekçesiyle ) tebliğ edilmektedir. Ne var ki, Maliye Bakanlığı bu problemi çözmüş olup, geçmişe matuf mükellefiyet kaydı açılanlara Özel Usulsüzlük cezaları kesilemeyecektir. ( Bkz: VUK GT 449) [1] Nazlı Gaye Alpaslan

http://www.hurses.com.tr/av-nazli-gaye-alpaslan/gecmise-yonelik-resen-vergi-kaydi-acilmasi-ve-bunun-sgk-irtibati/haber-20027

-------------

[1] Söz konusu Genel Tebliğ RG’ nin 10.04.2015 gün ve 29322 sayılı nüshasında yayınlanarak, yayım tarihinde yürürlüğe girmiştir.

I-Giriş

Ticari hayatın ve rekabetin gelişimine bağlı olarak şirketlerin satış ve pazarlama süreçleri de zaman içinde gelişmekte ve değişmektedir. Şirketler, yapılan alış-veriş hacmine bağlı olarak müşterilerine verdikleri kartlara yükledikleri para puan, mill, chip para, bonus vs gibi puanlarla alışverişte indirim veya bedelsiz ürün alma imkanı sağlamaktadırlar. Kurumlar bazen ilk alışverişte, bazen de sonraki alışverişlerde veya belli bir puana ulaşınca kullandırma şartları da koyabilmektedirler. Bazen de, bu imkan bir başka şirketten veya bayilerden bedelsiz mal (hizmet)  alınması veya garanti, bakım, onarım, eğitim gibi satış sonrası hizmetler şeklinde de gerçekleşebilmektedir.

Konunun iskonto ve promosyon ürünü açısından değerlendirilmesi KDV matrahının tespiti açısından özel önem taşımaktadır. Aşağıdaki çalışmada Maliye Bakanlığı’nın konuya yaklaşımı karşısında kişisel görüşlerimize yer vereceğiz:

II-Para Puanların İskonto Niteliği

Maliye Bakanlığı’nın aşağıda yer verdiğimiz 2014 yılı tarihli bir görüşünde yapılan alışverişler neticesinde kazanılan puanlar karşılığında daha sonra bedelsiz mal teslimi veya hizmet ifası durumunda bu puanlara isabet eden kısmı sonraki işlemlerde KDV matrahının tespitinde iskonto olarak kabul etmediği anlaşılmaktadır. Bir diğer ifadeyle, gider olarak dikkate alınması konusunda bir görüş sunmasa da, bu puanlara isabet eden bedelin KDV matrahının tespitinde dikkate alınmasının mümkün olmadığı anlaşılmaktadır.

“…KDV Kanununun 25/a maddesi bir teslim veya hizmet bedeline uygulanan iskontonun katma değer vergisi matrahı olan bedelden indirebilmesi için fatura ve benzeri belgede ayrıca gösterilmesini şart koşmaktadır. Kanunun indirimine izin verdiği iskonto satılan malla ilgili olan ve işleme ilişkin belgede gösterilen iskontodur.

Dolayısıyla, firmanız müşterilerinin satın aldıkları ürünlerden birikecek olan kartuş kart puanlarını alışverişlerinde indirim olarak kullanmaları, “daha önce yapılan alışverişler karşılığı olacağından”, söz konusu kart puanla yaratılan menfaat, gelir, prim v.s. gelirler, Kanunun öngördüğü bir iskonto mahiyetinde değildir.

Söz konusu hüküm ve açıklamalar çerçevesinde, üyelik programınız kapsamında müşterilerinizin kartuş kart puanlarını harcayarak mal teslim almaları halinde, malın gerçek bedeli üzerinden kartuş puan düşülmeksizin KDV hesaplanacağından, söz konusu puan tutarının iskonto olarak değerlendirilerek KDV matrahından indirilmesi mümkün bulunmamaktadır.[1]”

Sonuç olarak, Maliye Bakanlığı’nın görüşüne göre her ay o aya ilişkin doğan para puanlardan, o ayki faturalarda dikkate alınmayan puanların, gelecek aylarda gerçekleşecek alışverişlere ilişkin olarak düzenlenecek faturalarda kullanılması durumunda düzenlenecek faturalarda bu tutarları iskonto olarak gösterip KDV matrahından düşülmesi durumunda KDV açısından matrah farkı çıkacaktır.

Örneğin, Ocak 2018 ayında 580.000-TL tutarındaki iskonto (para puanlar) tutarından 120.000-TL tutarı müşteriler tarafından aynı alışveriş sırasında iskonto olarak kullanmışsa, bu tutar Maliye Bakanlığı tarafından iskonto kabul edilip KDV matrahından düşülmektedir.

Buna karşın, Ocak ayından sonraki aylara devreden 460.000-TL tutarındaki iskonto ise sonraki aylarda düzenlenecek faturalarda KDV matrahından düşülemeyecektir. Aksi takdirde doğrudan KDV matrah farkı olarak dikkate alınacak, daha önce iade alınmasında ise vergi zıyaı gündeme gelebilecektir. Maliyenin görüşü, yakın tarihli ve en son özelge olması dolayısıyla önemli olduğu düşünülmektedir.

Bu durumda, şirketin fatura keserken önceki dönemden devir gelen para puanların kullanıldığı faturalarda KDV tutarını bu puanlar düşülmeden hesaplaması gerekecektir. Bu tutarın sürekli devrederek arttığını düşündüğümüzde riskin mükellefler açısından daha da büyüdüğünü göreceğiz.

Maliye Bakanlığı, 2011 yılındaki bir başka özelgesinde de bayilerin puanlar düşülmeden fatura kesmeleri gerektiğine dair görüş vermiştir[2]. Bu görüşlerin ise daha eski olduğu anlaşılmaktadır:

“… üyesi müşterilerin … puanlarını harcayarak mal teslim almaları halinde, satışı yapan bayi tarafından malın gerçek bedeli üzerinden …puan tutarı düşülmeksizin müşteri adına fatura düzenlenmesi gerekmektedir.

… puan kartlarından çekilen bedelin ise …firması tarafından bayilere aktarılması işleminde bayiler tarafından fatura düzenlenmesine gerek bulunmamaktadır. Ancak, bu işlem için …puan bedellerini gösteren (aylık hesap durumu özet tablosu gibi) evrakın, yasal defterlerle birlikte muhafazası ve istenildiğinde ibraz edileceği tabiidir.”

Buna karşın, Maliye Bakanlığı’nın 2012 tarihli başka bir görüşünde ise alıcılara verilmek amacıyla bir başka mükelleften temin edilen malların promosyon ürünü mahiyetinde olduğu, ana ürüne ilişkin KDV oranına isabet eden KDV nin indirim olarak dikkate alınmasının mümkün olduğu belirtilmiştir[3].

Şirketinizin yem ürünlerinin pazarlanmasına yönelik olarak, belirli bir dönemde belli bir tonajın üzerinde yem alımı yapan müşterilerinize puan veya akaryakıt çeki vererek anlaşma yapacağınız akaryakıt dağıtım firmalarının bayilerinden akaryakıt almaları karşılığında şirketinize düzenlenecek faturalarda yer alacak KDV nin (akaryakıt KDV oranının satışını yaptığınız yemin tabi olduğu KDV oranından yüksek olması nedeniyle) satışını yaptığınız malın tabi olduğu orana isabet eden kısmının indirim konusu yapılması, kalan kısmının ise kurum kazancının tespitinde gider veya maliyet unsuru olarak dikkate alınması mümkün bulunmaktadır.”

III-Para Puanların Promosyon Olarak Değerlendirilmesi

Promosyon kampanyalarının düzenlenmesindeki amaç; ürün satışının, dolayısıyla işletmenin ticari kazancının arttırılmasıdır. Bu nedenle, promosyon amaçlı, bedelsiz verilen malın satışların arttırılması amacıyla yapılan pazarlama harcaması niteliğinde olduğunun kabul edilmesi gerekmektedir. Kurumun yapmış olduğu teslimlerin bize göre iskontodan çok promosyon niteliği ağır basmaktadır. Zira, amaç mevcut satışları artırmaktır. Fakat, burada asıl sorunun bir malın veya hizmetin verilmesi durumunda promosyon ürününden ve dolayısıyla giderinden bahsetmek gerekmektedir. Doğrudan fiyattan (satış bedelinden) düşülerek yapılan işlem esas itibariyle bir tür iskontodur. Dolayısıyla, bu açıdan bu tür durumlarda Maliye Bakanlığı’nın yukarıdaki görüşünün doğru olduğu ifade edilebilir.

Maliye Bakanlığı’nın aşağıda yer alan özelgesinde para puan uygulaması sonucu müşterilere verilen akaryakıt şeklindeki teslimlerin promosyon ürünü mahiyetinde olduğu, bunun herhangi bir özel şarta veya istisnaya bağlanmadığını görmekteyiz:

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda akaryakıt bayisi olduğunuz, müşterilerinizin para puan karşılığı aldığı akaryakıtların bir kısmının ana dağıtıcı firma tarafından bir kısmının ise şirketinizce karşılandığı belirtilerek tarafınızca karşılanan kısmın promosyon gideri olarak kabul edilip edilemeyeceği konusunda tereddüte düştüğünüz anlaşılmaktadır.

Yukarıdaki hüküm ve açıklamalara göre, para puan uygulaması sonucu müşterilere yapılan akaryakıt teslimlerinin şirketinizce karşılanan kısmının pazarlama ve satış gideri olarak kabul edilerek Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinin birinci (1) numaralı bendi uyarınca kurum kazancınızın tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkün bulunmaktadır[4]”

2014 yılında verilmiş olan bu görüşe göre de mükellef tarafından bedelsiz olarak toplanan puanlar karşılığında verilen akaryakıtın açıkça bir tür promosyon ürün teslimi olduğu hususu açıklığa kavuşturulmaktadır. Tartışma konusu kural da nihai açıdan mükellef iskonto veya promosyon ürünü olarak aynı tutarda fedakârlığa katlanmakta, verilen akaryakıtın satış bedeli kadar kısmından feragat etmektedir.

Bunun ilk satışın gerçekleştiği işlem ile daha sonraki işlemlerde gerçekleşmesinin bu mantık çerçevesinde farklılığının olmaması gerekmektedir. Bu iskonto tanımlamaları, esasen iskonto olarak sonraki faturalarda gösterilse dahi, mahiyeti kasa iskontosundan farklılık taşımaktadır.

IV-Sonuç-Değerlendirme

Yukarıda yer verdiğimiz görüşlere göre Maliye Bakanlığı’nın para puan, chip puan, bonus gibi alışverişi teşvik eden uygulamalarda yakın tarihte vermiş olduğu görüşlerden bir tanesine göre bu alışverişlerden doğan, buna karşın daha sonra kullanılan puanların Kanunun tanımladığı türde bir iskonto niteliği taşımadığı gerekçesi ile KDV matrahından düşülemeyeceğini ifade etmiştir. Maliye Bakanlığı, anlaşıldığı üzere aynı alışverişte düşülen iskontoları ise, ticari teamüllere uygun olmak kaydıyla[5], KDV matrahından düşülmesine izin vermektedir. Bu görüşe göre kazanılan puanların iskonto olarak değerlendirilmesi durumunda bu iskontonun mutlak suretle faturada gösterilmesi ve KDV matrahının tespitinde dikkate alınması gerekmektedir. Bu durumda, sonraki alışverişlerde kullanılan puanlar dolayısıyla KDV matrahının aşındırılmış olduğu gerekçesi ile KDV tarhiyatları gündeme gelebilecektir.

Maliye Bakanlığı, aynı dönemde vermiş olduğu başka bir özelge de ise para puanlar karşılığında verilen malların promosyon niteliğinde olduğunu ve gider olarak dikkate alınabileceğini ifade etmiştir. Bir başka özelge de de toplanan puanlar karşılığında üçüncü kurum veya kuruluşlardan temin edilen ürünler karşılığında satıcı firmaya kesilen faturalar promosyon olarak dikkate alınmış, ana ürünün KDV sine isabet eden KDV tutarının indirim konusu edilmesi, diğer kısmın ise gider veya maliyet dikkate alınması yönünde görüş vermiştir. Görüldüğü üzere idare yapılan işlemlerin promosyon mahiyetine ilişkin olumlu görüşlere yer vermektedir.

Bize göre, burada yapılan işlem esas itibariyle satış imkanlarını artırmak, işlem ve faaliyet hacmini genişletmek üzere yapılan bir  teşvik olup, vergi hukuku açısından promosyon ürününün sonuçlarını kapsamaktadır. Dolayısıyla, faturada ve muhasebe kayıtlarında her ne kadar iskonto olarak dikkate alınsa bile, promosyon gideri olarak düşünülmesi gerekmektedir. Aslında Kurum promosyon harcamasını iskonto yoluyla olarak kullandırmaktadır. Bir diğer ifadeyle, promosyon olarak kullandırılacak kısım, bedelden indirim olan iskonto mekanizmasıyla temin edilmektedir. Satıcı, bu iskontoyu promosyonun karşılığı olarak kullandırmakla aslında kavram kargaşası yaratmaktadır. Bu durumda, mahiyeti ve sonuçları itibariyle aynı amaca özgülenmiş işlemi, sırf geçmiş dönem alışverişlerine ilişkin iskonto olarak mütalaa ederek KDV matrahından düşmemek tutarlı ve doğru bir yaklaşım değildir. Kaldı ki, her iki taraf arasındaki sözleşme koşulları dikkate alındığında bahsi geçen tutarın ileride ya fiyattan düşüleceği ya da yeni ürün alınarak kapatılacağı sonucu ortaya çıkmaktadır.

Kurum, bahsi geçen mal veya hizmet teslimlerinde bedelsiz gibi işlem yapsa da, aslında daha önceki alışverişlerde bu puanlara isabet eden matrah beyan edilmektedir. Aksi takdirde, muvazaa durumları olmadığı ortamda ticaretin temel mantığına aykırı bir işlem yapıldığını konuşuyor oluruz.

Burada iskontonun veya indirimin bedelsiz bir teslimi veya hizmet ifasını ifade edip etmediğini tartışmak gerekmektedir. İskonto veya indirim, ticari hayatın mevcut koşul ve şartları dikkate alınarak işlem anında fatura üzerinde gösterilmek suretiyle uygulanan bir tür mali kolaylıktır. Bir başka ifadeyle indirim ve iskontoyu, ticari hayatın işleyişini devam ettirebilmesi gayesiyle her iki tarafın da karşılıklı irade beyanına uygun olarak (satıcı açısından) gerçekleşen bir tür “vazgeçilen hasılat” olarak ifade etmek mümkündür. Zaten, her iki tarafın irade beyanının uygun olmadığı koşullarda sözleşmenin kurucu unsurlarının bulunmadığı iddia edilebilir. 1 seri numaralı KDVK Genel Tebliği’ne göre iskontoların katma değer vergisi matrahına dahil edilmemesi için söz konusu iskontoların mutlaka fatura ve benzeri vesikalarda gösterilmiş olması ve mevzu bahis iskontoların ticari teamüllere uygun miktarda olmaları gerekmektedir. Bu iki şartın bir arada bulunmaması halinde ise iskontoların KDV matrahından indirilmesine imkân bulunmamaktadır. Bu nedenle, satılan mal ya da yapılan hizmet karşılığında düzenlenen fatura ve benzeri vesikalarda gösterilmeyip, sonradan ya da yıl sonlarında iskonto yapıldığının bir dekontla bildirilmesi veyahut ticari teamülleri aşan bir miktarda iskonto yapılması hallerinde, yapılan ya da bildirilen iskontolar bu bent hükmünden yararlanamayacaktır. 3065 sayılı KDVK Genel Gerekçesi’nde de işlem anında yapılmayan, dolayısıyla faturada da gösterilmeyen iskontoların matrahtan indirim konusu yapılamayacağı hüküm altına alınmıştır. Maliye Bakanlığı’nın dayandığı temel noktanın da burası olduğu düşünülmektedir.

Her iki sözleşme tarafı, yapılan işlemi tek bir işlem olarak görmemekte ve ileride yapılan veya yapılması beklenen ticari işlemleri bir bütün olarak görmektedir. Mal teslim eden veya hizmet ifa eden bu puanların kullanılması durumunda kar veya zararını ilk yaptığı satışa ilişkin kazancı içinde değerlendirmekte ve satış politikasını buna göre yönlendirmektedir.

İşlemin koşullarını tek parça olarak algılamak olayın gerçek mahiyetini zedeleyebileceği gibi, sanki daha sonraki başka işlemlere ilişkin bir iskonto olarak değerlendirmek yanlış sonuçlara neden olacaktır. Bir diğer ifadeyle, bu şekilde kampanya yapan şirketler ciddi zararlara uğrayabilecekleri gibi, ticari faaliyetlerini bu kapsamda yürütmeleri mümkün olmayacaktır. Promosyon olarak değerlendirilmesi gereken bu teslimlerde aynı anda kullanılmayan  ve devredilen puanlar dolayısıyla ciddi KDV matrah farkları ortaya çıkabilecektir.

Promosyon kavramı 3065 sayılı KDVK’nda ifade edilmese de, uygulamada bu teslimlerin de promosyon olarak değerlendirilmesi gerektiği düşünülmektedir. Buradaki tek özel durum bu alışveriş şeklinde ürün yerine yapılan sözleşmeye göre ilerideki satışlarda satış bedelinden düşülme imkanı bulunmasıdır. Bu iskonto, yapılan sözleşme gereği daha sonraki satışlara uygulanacağından iskontoya neden olan alışverişe ilişkin faturada bu iskontonun bulunmaması hukuki açıdan sorun teşkil etmemesi gerekmektedir. Sözleşme, ilerideki satın alımlarında fiyat indirimi imkanı getirebilmektedir. Bu imkan kullanılmadığı süre kurum kazancını veya KDV’yi ilgilendiren bir durum bulunmamaktadır.

Bazı durumlarda kartı kullandıran şirket üçüncü kişilerden veya bayilerden iskonto yapılmasını temin edebilmektedirler. Bu durumda, iskontoyu kullandıran şirket satıcı şirkete düzenleyeceği faturada KDV hesaplamak durumundadır. Bu para puan karşılığında üçünü kişi veya kurumlardan mal veya hizmet temin edilmesinde ise rekabet eşitsizliğini ortadan kaldırmak amacıyla ana ürünün KDV oranını aşan KDV tutarının gider veya maliyet olarak dikkate alınacağı tabiidir. Buna karşın, AVM gibi yerlerde araba veya beyaz eşya gibi ortak promosyon teslimlerinde veya birden fazla KDV ye tabi ürün satan işletmelerde KDV indiriminin nasıl hesaplanacağı tartışma konusu olacaktır. Belli bir satış hacmi veya ciroya bağlı ödemeler bize göre ciro primi mahiyetindedir ve matrahta değişiklik gerektirmektedir.

Burada bir diğer sorun ise promosyon bedeli satış bedelleri üzerinden hesaplamaya konu edilirken, envanterdeki birim maliyeti daha düşük mallar dolayısıyla bu değerin dikkate alınmamasına bağlı olarak kazanç tespitinde kurum kazancının aşındırılması gündeme gelebilecektir.

Bedelsiz verilen promosyon mahiyetindeki emtiada gider olarak dikkate alınacak tutarın ne olacağı önemli olabilir. Hem puanlar yoluyla, hem de emtia maliyeti nedeniyle iki kez kurum kazancı aşındırılamaz. Bedelsiz teslimlere ilişkin faturalarda KDV matrahı olmayacağından, Kurumun ikinci kaydında emtia maliyetini gider olarak dikkate alması mümkündür. Dışarıdan alınan mal veya hizmetlerde ise satıcıya fatura edilen tutarın pazarlama ve satış gideri olacağı aşikardır.

Sonraki dönemlere devreden puanlar ise özsermayede bir azalmayı temsil etmedikleri, gider mahiyeti kazanmadıkları sürece gider olarak dikkate alınamazlar. Buna karşın, sonraki dönemlerde kullanılması durumunda kurum kazancının tespitinde dikkate alınabilmesi gerekmektedir.

Sonuç olarak bize göre daha önceki dönemlerden doğan veya devir gelen puanlara ilişkin teslimlerde iskonto olarak gösterilmekle birlikte yapılan işlem esas itibariyle promosyon mahiyetinde olduğundan KDV matrahından düşülmesi yerinde olmakla birlikte, bu tutara isabet eden tutarın doğrudan satış bedelinden düşülmesi veya faturada iskonto olarak yer alması daha tutarlı olacaktır. Burada, promosyon kapsamındaki teslim iskonto gibi, satış fiyatı kanalıyla ticari faydaya konu edilmektedir.

Buna karşın, kurum kazancının tespitinde dikkate alınacak gider tutarı malın envanterdeki değerinin olduğu eleştirisi gündeme gelebilecektir. Satıcı, alış veriş sırasında kazandığı puanları kullanırsa, doğrudan ürün vermekle iskonto yapmak arasında fark bulunmamaktadır. Burada amaç bu satışın gerçekleşmesini teşvik etmektedir. Bu amaç gerçekleşmiştir. Bedelsiz ürün verilmesi durumunda faturada bu ürünün satış bedelinden bu ürünün iskontosu (kazanılan para puan vs) düşülmesi sırasından KDV matrahı azalacak veya duruma göre hiç ortaya çıkmayacaktır.*

Ali ÇAKMAKCI
Yeminli Mali Müşavir
Bağımsız Denetçi
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it. 

www.taxauditingymm.com 

* Bu Makale için Sayın Ali Çakmakcı Bey' den izin alınmıştır

[1] Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 10/04/2014 tarih ve 64597866-130[25-2014]-42 sayılı Özelgesi.

[2]İVDB’nın 09/09/2011 tarih ve B.07.1.GİB.4.34.19.02-019.01-1558 sayılı Özelgesi.

[3]Bursa VDB’nın 25/07/2012 tarih ve B.07.1.GİB.4.16.16.02-300.11.02-314 sayılı Özelgesi.

[4]Giresun Valiliği Defterdarlık Gelir Müdürlüğü,04/04/2014 tarih ve 97677631-125[6-2013/1]-8 tarihli özelgesi.

[5]Burada üzerinde durulması gereken konunun “ticari teamülün” neyi ifade ettiği hususudur, dikkat edileceği üzere ticari teamülün ne olduğu madde metninde belirtilmemiştir. Türk Dil Kurumu’nda teamül “bir yerde öteden beri alışılagelmiş davranış”; teamül hukuku ise “örf ve adet durumuna gelmiş, yazılı olarak tespit edilmemiş hukuk” olarak belirtilmiştir. Kısaca teamül hukuku hukuk terminolojisinde hali hazırda yazılı olan kanunlarla çelişmediği ölçüde yazılı kanunun tamamlayıcısı sayılan hukuk olarak tanımlanmaktadır. Bilindiği üzere Türk Ticaret Kanunu ile birlikte ticari hayatımızı genelde kanunun amir hükümlerine aykırı olmamak suretiyle teamüller yönlendirmiştir. Kanuna göre teamüller ticari örf veya adet olarak kabul edilmedikçe hükme esas olamamaktadırlar. Bir anlamda artık uygulanması mutad ve olağan bir hukuk normu haline gelmedikçe teamüller ticaret hukukunda hüküm ifade etmemektedir.

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • TAM İSTİSNA KAPSAMINDA YÜKLENİM KDV İADESİ ANALİZİ * Yüklenilen KDV’nin Yüklenildiği Dönem İle İadenin Talep Edildiği Dönem…
  • İTUS, HİS , ATU KAPSAMINDA KDV İADE HADLERİ İndirimli Teminat Uygulama Sistemi ( İTUS) Hızlandırılmış İade Sistemi (…
  • Araç Alım Satımlarında Yeni Dönem Başlıyor, Trafik Sigortasında 15 Gün Kuralı Kalkıyor Böylece araç alım satımlarında trafik sigortası kaynaklı sorunlar ortadan kalkacak…
Top