Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

Mali meslek mensupları (serbest muhasebeciler veya mali müşavirler) ve benzeri işlerde çalışanlar, periyodik kamu yükümlülükleri nedeniyle yılın tüm zamanlarında çalışmaktadırlar. Dolayısıyla dinlenme ihtiyacından mahrum kalmamaları için mali tatil uygulaması yapılmaktadır.

2007 yılından itibaren uygulanan mali tatil, her yılın 1 Temmuz ile 20 Temmuz tarihleri arasındadır. Bu süre içerisinde kamu yükümlülükleri ertelenmektedir. Esas olarak mali tatil her yıl 1-20 Temmuz tarihleri arasında ilan edilse de haziran ayının son gününün tatil günü olması halinde, malî tatil, temmuz ayının ilk iş gününü takip eden günden başlamaktadır.
30 Haziran 2018 tarihi Cumartesi gününe rastladığından, 2018 yılı için mali tatil 3 Temmuz günü başlamış ve 20 Temmuz günü de sona erecektir. Mali tatil uygulamasında kural;

- Son günü, 1 Temmuz-20 Temmuz arasına rastlayan yükümlülüklerin yerine getirilmesi için son tarih 27 Temmuz 2018 Cuma günü,

- Son günü, 21-25 Temmuz arasında rastlayan yükümlülüklerin yerine getirilmesi için son tarih 25 Temmuz 2018 Çarşamba gününün olmasıdır.

***

Mali tatil kapsamındaki SGK yükümlülükleri

Mali tatil kapsamında giren SGK yükümlülükleri; işyeri bildirgesinin verilmesi süresi, işe giriş ve işten çıkış bildirgesinin verilme süresi, aylık prim ve hizmet belgesinin verilme süresi, idari para cezalarına itiraz ve ödeme süresi, prim ödeme süresi, prim borçlarına itiraz süresi, asgari işçilik oranına itiraz süresi, askerlik ve borçlanma bedellerinin ödenmesi, SGK müfettişleri ile denetmenleri tarafından istenen defter ve belgelerin son ibraz günüdür.

Son günü mali tatil dönemine rastlamayan SGK yükümlülükleri için 27 Temmuz 2018 Cuma günü, mali tatilin son gününü izleyen beş günlük süreye rastlaması halinde 25 Temmuz 2018 Çarşamba günü, yükümlülüğün son günü olarak kabul edilecek.

Örneğin, özel sektör işverenleri için 2018/Haziran ayına ait aylık prim ve hizmet belgesinin verilmesi süresi 23 Temmuz 2018 Pazartesi günüdür. Bu tarih, mali tatili izleyen beş gün kuralı içerisinde yer aldığından aylık prim ve hizmet belgelerinin verilmesi gereken en son gün 25 Temmuz 2018 Çarşamba günüdür.

2018/Haziran ayına sigorta primlerinin son ödeme tarihi, mali tatil süreleri dışındadır. Dolayısıyla 2018/Haziran ayına sigorta primlerinin son ödeme tarihi 31 Temmuz 2018 Salı günüdür.

***
İş kazası bildirimi mali tatil dışında!

İş kazası ve meslek hastalığı bildirimleri mali tatil dışında bırakılmıştır. İş kazası ve meslek hastalığı bildirim süresi ertelenmemektedir. Bu nedenle iş kazası ve meslek hastalığı olması durumunda en geç 3 iş günü içinde Sosyal Güvenlik Kurumu'na (SGK) bildirim yapılmasına dikkat edilmelidir. Diğer yandan raporlu işçiler için çalışılmadığına dair bildirim girişi yapan işverenler için son gün 23 Temmuz 2018 Pazartesi günüdür. Aylık prim ve hizmet belgesinin verilme süresi ertelense de çalışmadığına dair bildirim girişi ertelenmemektedir.

***
Mali tatilde denetim var!

Mali tatil süresince SGK ve iş müfettişleri tarafından denetim ve teftiş yapılabilecektir. Ancak denetime esas olarak istenen bilgi ve belgeler, çalışanlar açısından mali tatilin bölünmesi anlamına gelecektir. Denetim yapılsa dahi işverenden istenecek bilgi ve belgelerin son tarihi mali tatil kapsamında ertelenebilecektir. Dolayısıyla SGK ve Bakanlık İş Müfettişleri veya SGK denetmenleri tarafından istenen bilgi ve belgelerin ibraz edilme süresinin son günü mali tatil dönemine rastlaması halinde 27 Temmuz 2018 Cuma günü, mali tatilin son gününü izleyen beş günlük süreye rastlaması halinde 25 Temmuz 2018 Çarşamba günü, ibraz süresinin son günü olarak kabul edilecektir.

***
SGK idari para cezalarına itiraz süresi de ertelenir!

İşverene verilen cezalar tebliğ edilmesiyle birlikte tahakkuk eder. Tahakkuk eden tutar, tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde SGK’ya ya da SGK’nın ilgili hesaplarına yatırılarak veya aynı süre içinde SGK itiraz edilebilir. İtiraz, takibi durdurur. İtiraz için öngörülen 15 günlük sürenin son günü mali tatil dönemine rastlıyorsa 27 Temmuz 2018 Cuma günü, mali tatilin son gününü izleyen beş günlük süreye rastlaması halinde 25 Temmuz 2018 Çarşamba günü itiraz için son gün olarak kabul edilecektir.

***
Hizmet borçlanması yapanlar, mali tatil sizi de etkileyebilir!

Sigorta borçlanması tabiri, diğer bir ifade ile hizmet borçlanması kanunda yazılan nedenlerden dolayı sigorta kapsamına giremeyip o yıllardaki sigortayı para karşılığında ödemek anlamına gelmektedir. Bu anlamda en çok bilinen borçlanma türleri askerlik borçlanması, yurtdışı borçlanması ve doğum borçlanmasıdır. 5510 Sayılı Kanun’un 41. maddesinde sayılan borçlanabilecek hallerin varlığı ispatlanmak suretiyle sigortalılar SGK’ya başvurarak borçlanma talebinde bulunabilir. Başvuru üzerinde SGK kendilerine borçlanma tutarı belirler. 
Hesaplanan prim borcunun tebliği tarihinden itibaren bir ay içinde ödemeleri şartı ile borçlanma gerçekleşmiş sayılır. Söz konusu prim borçlarının ödenmesi için gerekli olan bir aylık sürenin son günü mali tatil dönemine rastlıyorsa 27 Temmuz 2018 Cuma günü, mali tatilin son gününü izleyen beş günlük süreye rastlaması halinde 25 Temmuz 2018 Çarşamba günü son gün olarak kabul edilecektir. Resul Kurt

https://www.dunya.com/kose-yazisi/mali-tatil-sgk-islemlerini-nasil-etkileyecek/422216

Kurumların yurt dışı iştiraklerinden elde ettikleri kazançlar öteden beri Kurumlar Vergisi Yasa'mızda yer alan hüküm çerçevesinde vergiden istisna edilmekteydi. Kamuoyunda “Af Yasası” olarak bilinen 7143 sayılı “Vergi ve Diğer Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun”la tam mükellefiyete tabi kişi ve kurumların yurt dışındaki iştirak ve şubeleri ile ilgili olarak da önemli istisnalar getirilmiştir. 
Bu yazıda 7143 sayılı Yasa ile getirilen yurt dışındaki iştirak ve şubelere ilişkin istisnalardan “yurt dışı iştirak hissesi satışından doğan kazanç”a ilişkin görüşlerime yer vermeye çalışacağım.

Kurumlar Vergisi Kanunu'nda yer alan yurtdışı iştirak satış kazancı istisnası

Öncelikle yürürlükteki Kurumlar Vergisi Yasa'mızın 5. maddesinde yer alan istisnalar arasında bulunan ve kurumlar vergisi mükelleflerinin yurt dışında yer alan iştiraklerini elden çıkarmaları durumunda elde edecekleri kazancın istisna edilmesine yönelik hükme kısaca bakalım. 
Kurumlar Vergisi Yasa'mızın 5/1-c maddesine göre tam mükellefiyete tabi kurumlar vergisi mükelleflerinin yurt dışındaki iştiraklerini elden çıkarmaları sebebiyle elde edeceklerin kazancın kurumlar vergisinden istisna edilebilmesi için: 
- İstisnadan yararlanacak Türkiye’de yerleşik tam mükellef şirket kanuni ve iş merkezi Türkiye’de bulunmayan anonim veya limited şirket niteliğindeki bu yurt dışındaki şirkete nakit varlıklar dışında kalan aktif toplamının kazancın elde edildiği tarih itibariyle aralıksız en az bir yıl süredir %75 veya daha fazlası ile iştirak ediyor olmalı, (Ağırlıklı yurt dışı iştirak şartı )
- Yurt dışı iştirakin sermayesine en az %10 oranında iştirak edilmeli, (İştirak oranı şartı )
- Bu iştirak de en az iki tam yıl süreyle aktiflerinde yer almalıdır. ( Elde tutma süresi şartı )
Yukarıdaki üç şartı birden sağlayan yurt dışı iştiraklerin elden çıkarılması halinde oluşacak kazanç kurumlar vergisinden istisna tutulacaktır. Uzun süredir mevzuatımızda yer alan söz konusu hüküm halen yürürlüktedir.

7143 sayılı Yasa'da yer alan yurtdışı iştirak satış kazancı istisnası

7143 sayılı Kanun'un 10/13-h maddesi ile getirilen yurt dışı iştirak hisseleri satış kazancı istisnasından yararlanmanın şartları şunlardır:

- Tam mükellefiyete tabi kişi ve kurumların istisnadan yararlanacakları iştirak, kanuni ve iş merkezi Türkiye’de bulunmayan kurumlara ait olmalı, (Yurt dışı iştirak şartı)

- İstisnadan yararlanacak söz konusu yurt dışı iştirak satış kazancı yasanın yürürlüğe girdiği tarih olan 18/5/2018 ile 31/10/2018 (bu tarih dahil) tarihleri arasındaki elde edilmiş olmalı, (Elde edilme tarihi şartı )

- İstisna tutulan kazanç 31/12/2018 tarihine kadar Türkiye’ye transfer edilmeli. (Transfer şartı )
Söz konusu yasa ile ilgili olarak yayımlanan 3 seri numaralı Genel Tebliğ'in 2. kısmında (15, 16 ve 17. maddelerde) da açıkça belirtildiği gibi söz konusu istisnadan yararlanabilmek için yasada yukarıda belirttiklerimiz dışında başkaca bir şart aranmamaktadır.

7143 sayılı Yasa'da belirtilen şartlarla, mevcut kurumlar vergisi yasamızda yer alan (her iki yasa içinde ilgili bölümde parantez içinde kendimce isimlendirdiğim) şartlar birbirinden tamamen farklıdır. Zaten bu iki yasada yer alan istisna arasında istisnanın adı dışında bir benzerlik de bulunmamaktadır.

Dolayısı ile tam mükellefiyete tabi gerçek ve tüzel kişiler yurt dışında sahip oldukları iştirak hisselerinin satışından 18/5/2018-31/10/2018 tarihleri arasında elde edecekleri kazançları 31/12/2018 tarihine kadar Türkiye’ye transfer ederek başkaca bir şarta bağlı olmaksızın çok özel bir istisnadan yararlanma hakkına sahip olacaklardır.

Bu hükmün süresi sona erdiğinde de mükellefler, Kurumlar Vergisi Yasası'nın 5/1-c maddesinde yer alan hükmü çerçevesinde, gerekli şartları yerine getirdikleri sürece kalıcı istisnadan yararlanmaya devam edeceklerdir.

Burada belki çok kısaca satışından elde edilecek gelirin kurumlar vergisinden istisna tutulacağı “iştirak hissesi”nin ne anlama geldiğine de bakmakta yarar olabilir. İştirak hisseleri deyimi, anonim şirketlerin hisse senetleri, limited şirketlere ait iştirak payları, sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerin komanditer ortaklarına ait ortaklık payları, iş ortaklıkları ile adi ortaklıklara ait ortaklık payları, kooperatiflere ait ortaklık payları gibi menkul değerler portföyüne dahil hisse senetleri ile ortaklık paylarını ifade etmektedir. Bu kıymetlerin muhasebeleştirmede hangi hesap grubunda yer aldığı gerek kurumlar vergisi ve gerekse de 7143 sayılı Yasa kapsamında yararlanılacak istisna açısından önemli değildir. Ersun Bayraktar

https://www.dunya.com/kose-yazisi/7143-sayili-yasa-kapsaminda-yurt-disi-istirak-satislarina-iliskin-istisna/422214

İşyeri devrine/satışına çalışma hayatında sıkça rastlanıyor. İşyeri devirleri işyerinde çalışanları doğrudan etkileyebiliyor. Okuyucularım, işyeri devrinde haklarını nasıl alabileceklerini ve işyeri devri olarak kabul edilen durumların neler olduğunu soruyorlar. Bu yazımda işyeri devri ile ilgili okuyucularımdan  gelen soruları birleştirerek cevaplamaya çalışacağım.

SÖZLÜ DE GEÇERLİ  

İşyeri devri nedir? 
Devir, işyeri veya işyerinin bir bölümünün hukuki bir işleme dayalı olarak başka birine devredilmesidir. Hukuki işlemden kasıt işyeri devri ile ilgili satış vb. sözleşmenin yapılmış olmasıdır. İşyeri devri sözlü olarak yapılmış olsa bile geçerlidir. 
İşyeri devri olarak kabul edilmeyen haller nelerdir? 
İflas dolayısıyla malvarlığının tasfiyesi sonucu işyerinin veya bir bölümünün başkasına devri işyeri devri olarak kabul edilmiyor. 
MARKANIN DEVRİ 
Basın İş Kanununa tabi işyerlerinde logo ve marka gibi unsurların devri işyeri devri sayılır mı? 
5953 sayılı Basın İş Kanununa tabi işyerlerinde logo ve marka gibi unsurların devri işyeri devri sayılıyor. Yargıtay kararları da bu yöndedir. 
ŞAHISTAN ŞİRKETE DEVİR 
Gerçek kişi tarafından işletilen işyeri, ortakları aynı olan şirkete devredilirse  bu devir kabul edilir mi? 
İşyerinin şahıstan şirkete devride işyeri devri olarak kabul ediliyor. Aynı şekilde işyerinin şirketten şahsa devride işyeri devri olarak kabul ediliyor. 
İşyeri devri iş sözleşmesini nasıl etkiler? 
İşyeri veya bir bölümünün devrinde işveren tarafı değişmektedir. Devir tarihinde işyerinde veya bir bölümünde mevcut olan iş sözleşmeleri bütün hak ve borçları ile birlikte devralana geçer. 
İŞÇİLERE NE OLUR ? 
İşyeri devredilen işçi iş sözleşmesini fesh edebilir mi? 
Devredilen işyerinde çalışan işçiler, işyerini devralan işverenin sevk ve idaresinde çalışmaya devam ederler. İşyerinin devri işçi yönünden fesih için haklı sebep oluşturmaz. Dolayısı ile işçiler biz iş sözleşmesini eski işverenle yaptık yeni işverenle sözleşme yapmadığımız için iş sözleşmemizi fesh ediyoruz diyemezler. İşçilerin haklı sebeplerden derhal fesih hakları saklıdır. 
İşyeri devrinde işverenlerin işçilerle yapılmış iş sözleşmesiyle bağlı mıdır? 
Devreden veya devralan işveren iş sözleşmesini sırf işyerinin veya işyerinin bir bölümünün devrinden dolayı feshedemez. Devreden veya devralan işverenin ekonomik ve teknolojik sebeplerin yahut iş organizasyonu değişikliğinin gerekli kıldığı fesih hakları veya işçi ve işverenlerin haklı sebeplerden derhal fesih hakları saklıdır. 
KIDEMİ ETKİLER Mİ? 
İşyeri devrinin işçilerin kıdemlerine etkisi var mı? 

Devralan işveren, işçinin hizmet süresinin esas alındığı haklarda, işçinin devreden işveren yanında işe başladığı tarihe göre işlem yapmakla yükümlüdür. Örneğin bir işçi devreden işverenin yanında 4 yıl devralan işverenin yanında da 3 yıl çalışmışsa bu işçinin yıllık izin hakkının hesaplanması işyerindeki toplam çalışması olan 3+4=7 yıl üzerinden hesap edilecektir. Devirde eski ve yeni işverenin sorumluluğu İşyerini devreden ve devreden işverenin sorumluluk süresi ne kadardır?
İşyerini devreden işverenin sorumluluğu iki yıl ile sınırlıdır. Bu iki yıllık sorumluluk devralan işvereni de kapsamakta, ancak iki yıllık süreden sonra işçilerin bütün haklarından devralan işveren sorumludur. Arif Temir

http://www.gunes.com/yazarlar/arif--temir/isyeri-devrinde-calisanin-haklari-892195

Cuma, 13 Temmuz 2018 20:08

Hastaneye Gidenin Ücreti

Özel bir işyerinde çalışıyorum. Bazen sağlık sorunları sebebi ile hastaneye gidiyoruz. Hastaneden iş başı belgemizi de getiriyoruz. Buna rağmen bu süre mesaimizden kesiliyor. Bu durumda muhasebe birimine hastaneden getirdiğimiz belgenin ne işe yaradığını soruyoruz. 'İşten atılmamanı sağlar' diye cevap veriyorlar. Acaba bu ne kadar doğru bir uygulamadır? Eğer bir yanlışlık var ise hakkımızı hangi kanun ve esasa göre talep edeceğiz? Bilgilendirirseniz çok memnun oluruz. M.K.
İşçi ile işveren arasında yapılmış bir iş sözleşmesi varsa, iş sözleşmesi ya da toplu iş sözleşmesinde işçinin geçici iş göremezlik ödeneği alamadığı 2 günlük istirahat süresi için işverence işçiye ücretinin ödeneceğine dair bir hüküm varsa, işverenin işçiye söz konusu 2 gün için ücretini ödemesi gerekmektedir.
Bu durumda sigortalılar 3 günden az süreli istirahatleri için işverenden ücret talep edebilmektedirler. Ancak burada unutulmaması gereken bir nokta vardır. Bu nokta şudur; sigortalı yevmiyeci/gündelikçi olarak çalışıyor ve günlük ücret esasına göre ücret alıyorsa, işverenin çalışılmayan günlerin ücretlerini kesebileceğidir. İşte burada sizin hangi şartlara göre çalıştığınız büyük önem arz ediyor.

NE ZAMAN EMEKLİ OLURUM?
1979 doğumluyum. 07.07.1995 girişliyim. 2500 günüm var. Ne zaman emekli olurum? 5...780126 Nolu SMS 
İşe başlangıcınıza göre 25 yıl, 55 yaş ve 5750 prim gün şartlarına tabisiniz. 55 yaşınızın dolacağı 07.07.2034 tarihine kadar 5750 günü tamamlayıp emekli olursunuz..Ali Şerbetci

https://www.takvim.com.tr/yazarlar/aliserbetci/2018/07/13/hastaneye-gidenin-ucreti

Cuma, 13 Temmuz 2018 20:02

Vergi Uygulamalarında Sanal Ofis

Gerçek ve Tüzel kişilerde işyeri 213 sayılı VUK’nun 156.maddesinde düzenlenmiştir. VUK’un kabulünden sonra neredeyse 56 yıl geçmiştir. Yasanın yürürlüğe girmesinden sonra mükelleflerin iş yapma biçimleri, işyeri ve diğer ticari organizasyonlarda önemli gelişmeler yaşanmıştır. Geldiğimiz yıllarda mükellefler vergiye tabi faaliyetlerini sabit bir işyeri yerine daha farklı mekanlarda sürdürebilmektedirler. Örneğin, vergiye tabi faaliyetini bir mükellef homeofis şeklinde bir mekanda sürdürebileceği gibi sanal ofislerde de vergiye tabi faaliyetlerini icra edebilmektedir.

Özellikle İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Adana, Antep gibi büyük kentlerde birçok vergi mükellefi özellikle pazarlama, danışmanlık, serbest meslek faaliyetleri, müşavirlik vb. faaliyetlerini sanal ofislerde başarılı olarak icra edebilmektedirler. Sanal ofislerde günün koşullarına uygun her türlü iletişim araçları, telefon, faks, sekreterlik hizmetleri, bilgisayar vs. hizmetler düzenli olarak gerçekleştirilebilmektedir. Sanal ofislere her türlü tebligat ve vergi ve hukuki anlamda hüküm ifade eden birçok tebligatlarda yapılabilmektedir. Özellikle 2016 yılından itibaren gerçek ve tüzel kişilerde e-tebligatın zorunlu hale getirilmiş bulunması nedeniyle fiziki ortamda tebligat neredeyse geçmişte kalmaktadır.

Günümüzde ticari ve birçok vergisel faaliyetler fiziki bir işyeri, sabit bir işyeri açmak yerine daha çok teknolojinin sunduğu olanaklar içeren sanal ofislerde gerçekleştirilebilmektedir. Özellikle serbest meslek işi üreten birçok serbest meslek erbabı home ofis veya sanal ofislerde faaliyetlerini sürdürebilmektedirler. Sanal ofislere ödenen kiralar, elektrik, su, telefon ve diğer yönetsel giderler vergi uygulamasında GVK md.40 hükmüne göre giderleştirilebilmektedir. Sekreterya hizmetleri ile ilgili her türlü giderler sanal ofis yöneticisi tarafından kullanıcılara fatura edilmektedir. Bunlarla ilgili her türlü giderler ve yüklenilen KDV’ler kullanıcıları da muhasebeleştirilebilmektedir.

Sonuç olarak, sanal ofis sözleşmelerine istinaden kullanılan işyerleri için vergi daireleri tarafından işe başlama yoklaması düzenlenebilmektedir. Teknolojik olanakların giderek gelişmesi ile beraber sanal ofislerin önümüzdeki yıllarda giderek yaygınlaşacağı izlenimi ortaya çıkmaktadır.

Vergi usul yasamızda yapılacak düzenlemeler sırasında sanal ofis ve home ofis gibi işyerlerinin ilgili 156.maddeye eklenmesinde ve bu konuda Gelir İdaresini aydınlatıcı düzenlemeler yapılmasında yarar görülmektedir. Nazlı Gaye Alpaslan

http://www.hurses.com.tr/av-nazli-gaye-alpaslan/vergi-uygulamalarinda-sanal-ofis/haber-20108

1. Kurumlar Vergisi Kanunu

Hidroelektrik kaynak katkı payı ödemesi ne zaman gider yazılır?

(02.04.2018 tarih ve 53937 sayılı özelge)

Elektrik Piyasası Kanunu’nun 29. maddesinde, hidrolik kaynaklar için üretim lisansı almak maksadı ile su kullanım hakkı anlaşması imzalamak üzere yapılan başvurularda, su kullanım hakkı anlaşması imzalanacak tüzel kişiyi belirlemeye DSİ’nin yetkili olduğu, hidroelektrik kaynak katkı payı bedelinin her yıl ocak ayı sonuna kadar DSİ’nin bütçesine gelir kaydedilmek üzere ödeneceği hükme bağlanmıştır.

Her ne kadar yıl içerisinde üretilen elektrik enerjisinin kilovatsaati şirket tarafından hesaplanabiliyor ise de, üretilen bu enerjiden yola çıkılmak suretiyle DSİ tarafından yıllık olarak hesaplanan su kullanım bedeli, Şirkete bildirildiği tarihte mahiyet ve tutar itibarıyla kesinleştiğinden, bu tarihin içinde bulunduğu hesap dönemi itibarıyla kurum kazancının tespitinde dikkate alınması gerekmektedir.

İlişkili kişilerden yapılan mal ve hizmet alımları dolayısıyla oluşan vade farkları örtülü sermaye kapsamında değerlendirilir mi?

(08.03.2018 tarih ve 102776 sayılı özelge)

İlişkili kişiden yapılan mal ve hizmet alımlarına ilişkin olan ve normal ödeme vadeleri geçen borç tutarlarının (ve bunlara ilişkin hesaplanan vade farkı ve kur farkı tutarlarının) örtülü sermayenin varlığının tespitinde dikkate alınması ve bu şekilde hesaplanan örtülü sermaye tutarına isabet eden vade farklarının tespit edilerek örtülü sermaye üzerinden ödenen faiz olarak kabul edilmesi gerekmektedir.

Diğer taraftan, Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 12. maddesi çerçevesinde örtülü sermaye üzerinden ödenen veya hesaplanan faiz, kur farkı ve benzeri giderlerin kurum kazancının tespitinde indirim konusu yapılması mümkün bulunmamaktadır.

Bağış ve yardım olarak dağıtılacak tutarlar üzerinden vergi tevkifatı yapılması gerekir mi?

(12.03.2018 tarih ve 248254 sayılı özelge)

Özelge talep formunda;

- Şirketin sosyal sorumluluk faaliyetleri kapsamında çeşitli kamu kurumları, okullar, dernekler ve vakıflara ayni ve nakdi bağış yaptığı,

- Şirketin genel kurul toplantısında, 2016 yılına ait dönem karından kanun ve ana sözleşme gereği yasal miktarlar ayrıldıktan sonra dağıtılabilecek net karın azami %10’unun bağış ve yardım olarak dağıtılmasına karar verildiği,

- Bu karara göre, 2017 yılında gerçekleştirilen bağış ve yardımların bir kısmının kurum kazancı ile ilişkilendirilmeksizin “570. Geçmiş Yıl Karları” hesabında takip edilen 2016 yılı karına mahsup edileceği

belirtilerek, 2016 yılı karından bağış ve yardım olarak dağıtılacak tutarlar üzerinden vergi tevkifatı yapılıp yapılmayacağı sorulmuştur.

“570. Geçmiş Yıl Karları” hesabında takip edilen kar paylarının, bağış yoluyla veya her ne adla olursa olsun işletmeden çekilmesi halinde, kar dağıtımının yapıldığı tarihteki ortakların hukuki kişiliğine göre kar payı dağıtımına bağlı stopaja tabi tutulması gerekmektedir. Ayrıca bu tutarların, kurum kazancının tespitinde gider veya indirim olarak dikkate alınması mümkün değildir.

Kısmi bölünme nedeniyle geçmiş yıl kârlarının azaltımında kar dağıtımına bağlı tevkifat yapılması gerekir mi?

(16.03.2018 tarih ve 268217 sayılı özelge)

Kısmi bölünme sonucunda kurulacak şirketin hisselerinin ortaklara verilmesi ve Şirketin ödenmiş sermayesinin yeterli düzeyde olmaması nedeniyle sermaye azaltımına gidilmeyip dağıtılmamış geçmiş yıl karlarının azaltılması durumunda bu işlem kar dağıtımı olarak değerlendirilecek ve bu şekilde gerçekleştirilen bölünme işlemi ise kısmi bölünme olarak değerlendirilmeyecek olup bu işlem dolayısıyla Şirketin bünyesinde doğan kazanç hesaplanarak kurumlar vergisine tabi tutulacaktır. Buna göre, kurulacak şirketin hisselerinin ortaklara verilmesi halinde, aktife kayıtlı taşınmazların devri nedeniyle hesaplanarak kurumlar vergisine tabi tutulan kazanç ile azaltılan geçmiş yıl karları üzerinden ortakların hukuki statüsüne göre kar dağıtımına bağlı vergi kesintisi yapılması gerekecektir.

Bununla birlikte, sermaye azaltımının Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi kapsamında istisna edilen kazançtan (beş yıllık süre içinde) karşılanması halinde, istisna kazanç işletmeden çekilmiş sayılacağından, istisna dolayısıyla zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergiler ziyaa uğramış sayılarak Vergi Usul Kanunu uyarınca vergi ziyaı cezası ve gecikme faizi ile birlikte şirketten tahsil edilecek ve kar dağıtımı hükümleri çerçevesinde ortakların statüsüne göre vergi kesintisi yapılacaktır.

Üretim tesisinin parçası olan taşınmazlar kısmi bölünmeye konu edilebilir mi?

(16.03.2018 tarih ve 268217 sayılı özelge)

Kısmi bölünme sonucu şirketlerin faaliyetine devam etmesi esas olup, üretim ve hizmet işletmeleri ile fiziki veya teknik bütünlük arz eden ve bu işletmelerden ayrılması mümkün olmayan taşınmazların işletmeden ayrı olarak kısmi bölünmeye konu edilmesi mümkün değildir. Bu nedenle, mevcut üretim faaliyetlerinin yürütüldüğü fabrika binasının üretim işletmesinden ayrı olarak kısmi bölünmeye konu edilmesi mümkün bulunmamaktadır. Dolayısıyla, fabrika binasının üretim işletmesinden ayrı olarak mevcut veya yeni kurulacak bir sermaye şirketine sermaye olarak konulmasından kaynaklanan kazanç hesaplanacak ve şirketin kurum kazancına dahil edilerek kurumlar vergisine tabi tutulacaktır.

Ancak, 2 adet ofisin, herhangi bir şekilde şirket bünyesinde üretim ve hizmet işletmeleri ile fiziki veya teknik bakımdan bir bütünlük arz etmemeleri veya şirkete ait tek üretim işletmesi halinde olmamaları kaydıyla, hizmet işletmesi niteliğini haiz olmaksızın devri suretiyle kısmi bölünmeye konu edilmesi mümkündür.

Yasal zorunluluktan kaynaklanan bir nedenle sermaye azaltımı yapılması halinde vergileme durumu ne olur?

(16.03.2018 tarih ve 268414 sayılı özelge)

Sermaye azaltımının ortaklar tarafından nakden veya aynen yapılan ödemelerden kaynaklanması halinde, ortakların esas olarak işletmeye koydukları sermayeyi Türk Ticaret Kanunu hükümleri çerçevesinde geri almış olmaları nedeniyle mükellefiyet statüsüne bakılmaksızın vergilendirme işlemi yapılmayacaktır. Yapılacak olan sermaye azaltımında da öncelikle daha önce sermayeye eklenmiş olan enflasyon düzeltme farklarının ve geçmiş yıl kârlarının işletmeden çekildiğinin kabulü gerekmekte olup azaltılan sermaye tutarı, enflasyon düzeltmesi olumlu farkları ve geçmiş yıl kârları toplam tutarından fazla ise fazlalığın şirket ortakları tarafından nakit olarak konulan sermayeden kaynaklandığı kabul edilecektir.

Sermaye Piyasası Mevzuatı uyarınca şirket paylarının halka arz edilebilmesi ve kayıtlı sermaye sistemine geçilmesi amacıyla SPK’ya yapılan başvuru neticesinde, cari dönem bitmeden geçmiş yıl kârlarının sermayeye ilave edilmesine SPK tarafından itiraz edilmesi nedeniyle sermaye artırımı işleminin mevzuata uygun hale getirilmesi için gerçekleştirilen eş zamanlı sermaye azaltımı ve artırımı işleminin, yasal zorunluluktan kaynaklanması halinde, bu şekilde gerçekleşen sermaye azaltımı işlemi, işletmeden çekiş olarak değerlendirilmeyecek ve vergilendirmeye tabi tutulmayacaktır.

Teşvik belgeli yatırımı olan şirket, yıllara sari inşaat işinden elde ettiği kazanca, diğer gelir olarak indirimli oranı uygulayabilir mi?

(04.04.2018 tarih ve 8068 sayılı özelge)

Geçici ve kesin kabul usulüne tabi işlerde geçici kabul tutanağının idarece onaylandığı tarihin, geçici ve kesin kabul usulüne tabi olmayan işlerde ise işin fiilen tamamlandığı veya bırakıldığı tarihin işin bitim tarihi olarak kabul edilmesi, bu işle ilgili kâr veya zararın bitim tarihi itibariyle tespit edilmesi ve tamamının işin bittiği yılın geliri olarak beyan edilmesi gerekmektedir.

Bu açıklamalar çerçevesinde, yıllara sari inşaat ve onarma işinin, 2012/3305 sayılı BKK kapsamında alınan yatırım teşvik belgesine konu komple yeni yatırımın yatırım döneminde tamamlanması ve diğer şartların da sağlanması kaydıyla, bu yıllara sari inşaat ve onarma işinden elde edilen kazancın ilgili dönemde anılan yatırım teşvik belgesi kapsamında “diğer faaliyetlerden elde edilen kazanç” olarak değerlendirilerek indirimli kurumlar vergisi tabi tutulması mümkün bulunmaktadır.

Bankada, şube ve idari bina olarak kullanılan taşınmazlar kısmi bölünmeye konu olabilir mi?

(11.04.2018 tarih ve 8802 sayılı özelge)

Özelge talep formunda, Bankanın aktifinde hem bankacılık faaliyetinde kullandığı hem de bankacılık mevzuatına göre elinden çıkarmak durumunda olduğu taşınmazların bulunduğu; bu taşınmazların, şube ve idari binalar olarak bankacılık faaliyetlerinde kullanıldığı, mevzuatın yanı sıra teknolojik gelişmelere paralel olarak değişen iş yapış biçimleri ve iş stratejileri (mobil bankacılık, dijital bankacılık vb.) nedeniyle daha etkin ve verimli çalışılması ve bankaya finansal kaynak sağlanması amacıyla, BDDK’dan gerekli izin alınarak halka açık gayrimenkul yatırım ortaklığı kurulmasına ve sahip olunan taşınmaz portföyünün bir kısmının Bankaya ait olan gayrimenkul yatırım ortaklığına kısmi bölünme yoluyla ayni sermaye olarak konulmasına karar verildiği, ayrıca bankacılık faaliyetinde kullanılmak üzere taşınmaz ihtiyacına göre tekrar gayrimenkul yatırım ortaklığından kiralanacağı belirtilmiş olup, şube ve idari bina olarak bankacılık faaliyetinde kullanılan 282 adet taşınmazın bir kısmının kısmi bölünmeye konu edilip edilemeyeceği, bu taşınmaz devrinin hizmet işletmesi devri olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği hususunda görüş talep edilmektedir.

Kısmi bölünme müessesesinin temel amacı, şirketlerin yeniden yapılanma yoluyla verimlilik ve kârlılıklarını artırmalarına imkân sağlamak olup, bir üretim veya hizmet işletmesinin parça parça elden çıkarılması sonucunu doğuracak şekilde yapılan devirlerin kısmi bölünme kapsamında değerlendirilmesi mümkün değildir.

Buna göre, bankanın şube ve idari bina olarak bankacılık faaliyetlerinde kullandığı taşınmazların bir kısmının veya tamamının bankacılık faaliyetinden ayrı olarak başka bir tam mükellef sermaye şirketine ayni sermaye olarak konulmasının Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 19. maddesi hükümleri kapsamında kısmi bölünme olarak değerlendirilmesi mümkün bulunmamaktadır.

Müşteri araçları için ödenen HGS tutarları gider yazılabilir mi?

(22.04.2018 tarih ve 9661 sayılı özelge)

Bir giderin, kazancın elde edilmesi ve idamesi ile ilgili olduğunun kabulü için; işin mahiyeti ve genişliği ile uygun olması, giderle kazancın elde edilmesi ve idamesi arasında illiyet bağının bulunması, giderlerin keyfi olmaması yani kazancın elde edilmesi için mecburi olarak yapılması, yapılan gider karşılığında gayrimaddi bir kıymet iktisap edilmemiş olması ve Vergi Usul Kanunu’na göre tevsik edici belgelere dayandırılması gerekmektedir.

Buna göre, bazı müşterilerin aktifinde yer alan ve şirket faaliyetlerinde kullanılmayan araçlara ilişkin olarak ödenen HGS bedellerinin kurum kazancınızın tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkün bulunmamaktadır.

Ancak, müşterilerin araçlarına ait olan ve şirket tarafından ödenen HGS bedellerinin müşterilere yansıtılması amacıyla düzenlenen faturada yer alan tutarın kazancın tespitinde gelir olarak dikkate alınması durumunda, müşterilere yansıtılan söz konusu tutarların kurum kazancınızın tespitinde gider olarak dikkate alınabilmesi mümkündür.

Mükellefler tarafından yapılan HGS ödemelerinde bankalar tarafından düzenlenen dekontların tevsik edici belge olarak kullanılması Maliye Bakanlığınca kabul edilmektedir.

6736 sayılı Kanun kapsamında kayda alınan emtialar için ayrılan karşılığın ortaklara dağıtılması ve ortak şirketin de kendi gerçek kişi ortaklarına dağıtması durumunda vergisel bir yükümlülük doğar mı?

(02.05.2018 tarih ve 427752 sayılı özelge)

İşletmesinde mevcut olduğu halde kayıtlarında yer almayan emtiayı 6736 sayılı Kanun’un 6. maddesi hükümleri kapsamında beyan eden şirketin, söz konusu emtia için özel karşılık hesabında izlediği tutarlar sermayenin unsuru sayılacağından, özel karşılık hesabına kaydedilen bu tutarların ortağı olan Şirkete dağıtılması halinde vergi kesintisi yapılmayacak ve söz konusu ödeme kâr payını alan Şirket tarafından da kurum kazancına dahil edilmeyecektir.

Öte yandan, kâr payını alan Şirkete aktarılan bu tutarların gerçek kişi ortaklara dağıtılması durumunda da gelir vergisi kesintisi yapılmayacaktır.

KDV iadesi tutarının fazla alındığı gerekçesiyle yapılan tarhiyat vergi indirimini ortadan kaldırır mı?
(10.05.2018 tarih ve 2014105 sayılı özelge)

Bağlı olunan Vergi Dairesi Müdürlüğünün 2013 yılı indirimli orana tabi KDV iadesi tutarlarını fazla ve yersiz olarak iade alındığı yönündeki tespiti üzerine, anılan Müdürlük tarafından şirket adına yapılan tarhiyatların, Gelir Vergisi Kanunu’nun mükerrer 121. maddesinde belirtilen indirimin hesaplanacağı beyannamenin ait olduğu yıl ile bu yıldan önceki son iki yıl (2015-2016-2017) içerisinde (10.05.2017 tarihinde) yapılmış olması ve kesinleşmiş yargı kararlarıyla veya Vergi Usul Kanunu’nun uzlaşma ya da düzeltme hükümlerine göre tamamen ortadan kaldırılmayıp, uzlaşmaya gidilmek suretiyle ödenmiş olması nedeniyle, anılan Kanun maddesinde belirtilen % 5 kurumlar vergisi indiriminden yararlanılması mümkün bulunmamaktadır.

Kısmi bölünmede, yeni şirketin hisselerinin ortaklara payları oranında verilmemesi mümkün müdür?

(11.05.2018 tarih ve 4019 sayılı özelge)

Dilekçe ve eklerinden, iki tam yıldan uzun bir süre şirket aktifinde yer alan iştirak hisselerinin başka bir şirkete kısmi bölünme yoluyla devredileceği ve bütün ortaklara hisseleri oranında pay verilmeden, belirlenecek kıstaslara göre şirketlerin hisselerinin dağıtılacağı ve yeniden yapılandırılacağı anlaşılmaktadır.

Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 19. maddesinin üçüncü fıkrasının (b) bendinde yer alan kısmi bölünme işleminin amacının; dilekçede açıklandığı şekilde yapılacak işlem sonucunda, şirketlerin belirli kıstaslara göre hisselerinin paylaştırılması ve ortaklık yapısının değiştirilmesi olmadığı açıktır.

Şirket aktifinde iki tam yıldan uzun süre bulunan iştirak hisselerinin başka bir şirkete devredilmesi sonucu elde edilen hisse senetlerinin, ortakların şirketteki sermaye payları dikkate alınmaksızın belirli kıstaslara göre ortakların sadece bir kısmına verilmesi ve bir kısım ortakların şirket ortaklığından ayrılması suretiyle gerçekleştirilecek işlemin kısmi bölünme olarak değerlendirilmesi mümkün bulunmamaktadır. Kurulacak yeni şirketin hisselerinden ortaklara şirketteki hisseleri oranında pay verilmesi durumunda ise yapılacak işlem kısmi bölünme hükümlerine uygundur.

2. Katma Değer Vergisi Kanunu

Müşteri araçları için ödenen HGS’ye ödenen tutarların KDV’si indirim konusu yapılabilir mi?

(22.04.2018 tarih ve 9661 sayılı özelge)

Özelge talep formu ve eklerinin incelenmesinden, Şirketle PTT arasında imzalanan Kurumsal Filo Yönetimi Projesi Protokolünde Şirket tarafından HGS ürünlerinin satışlarının ne şekilde yapılacağına dair esasların belirlendiği, anılan protokolün 5/b maddesinde, Şirketin PTT’den aldığı HGS ürünlerini en fazla 1 TL komisyon ile satabileceği, 8/c maddesinde ise PTT’nin Şirket HGS ürünleri ile ücretlendirme noktalarından yapılan Hızlı Geçiş Sistemi Bilgisayar Merkezinden geçiş tutarı üzerinden % 2 (KDV Hariç) oranında Şirketten komisyon alacağı anlaşılmaktadır.

Buna göre;

- Müşterilerin araçlarına ait HGS bedellerinin müşterilere yansıtılması amacıyla düzenlenen faturalarda köprü geçiş hizmetleri dikkate alınarak (yap-işlet-devret yöntemi ile işletilen köprüler ve denizaltı karayolu tünelleri için %8, diğerleri için %18) KDV hesaplanması gerekmektedir.

- Yansıtılan tutarlar dışında bir bedel tahsil edilmesi halinde ise söz konusu bedel üzerinden genel oranda (%18) KDV hesaplanacaktır.

- Müşterilerin araçlarına ait HGS bedellerinin müşterilere yansıtılması amacıyla sunulan hizmet karşılığı ödenen HGS bedellerine ilişkin KDV tutarının indirim konusu yapılması mümkün bulunmaktadır.

3. Harçlar Kanunu

Yatırım teşvik belgesi kapsamında yaptırılacak bina inşaatı için yapılacak cins değişikliği işlemi tapu harcından istisna mıdır?

(22.01.2018 tarih ve 3 sayılı özelge)

Harçlar Kanunu’nun 123. Maddesinin beşinci fıkrasında, yatırım teşvik belgesi kapsamında sabit kıymet yatırımlarının imal ve inşasına yönelik düzenlenen sözleşmeler, taahhütnameler, teminatlar ve bu mahiyetteki kâğıtlar harçlardan müstesna tutulmuş olup sabit kıymet yatırımlarına ilişkin olarak yapılacak cins değişikliği işlemlerinin tapu harcından istisna olacağına ilişkin bir hükme yer verilmemiştir.

Bu çerçevede, yatırım teşvik belgesi kapsamında yaptırılacak olan eğitim hizmet binası inşaatı için Tapu Müdürlüğünde yapılacak cins değişikliği işlemi Harçlar Kanunu’nun 123. maddesi kapsamında bulunmadığından, söz konusu işleme tapu harcı istisnası uygulanması mümkün değildir.

Yukarıda özetlenen özelgeler ile diğer çok sayıda özelgenin tam metnine www.gelirler.gov.tr internet adresinin mevzuat bölümünden ulaşabilirsiniz.

Bu bülten hakkında daha detaylı bilgi almak için aşağıdaki kişilerle temasa geçebilirsiniz.

(16.03.2018 tarih ve 268217 sayılı özelge)

Kısmi bölünme sonucunda kurulacak şirketin hisselerinin ortaklara verilmesi ve Şirketin ödenmiş sermayesinin yeterli düzeyde olmaması nedeniyle sermaye azaltımına gidilmeyip dağıtılmamış geçmiş yıl karlarının azaltılması durumunda bu işlem kar dağıtımı olarak değerlendirilecek ve bu şekilde gerçekleştirilen bölünme işlemi ise kısmi bölünme olarak değerlendirilmeyecek olup bu işlem dolayısıyla Şirketin bünyesinde doğan kazanç hesaplanarak kurumlar vergisine tabi tutulacaktır. Buna göre, kurulacak şirketin hisselerinin ortaklara verilmesi halinde, aktife kayıtlı taşınmazların devri nedeniyle hesaplanarak kurumlar vergisine tabi tutulan kazanç ile azaltılan geçmiş yıl karları üzerinden ortakların hukuki statüsüne göre kar dağıtımına bağlı vergi kesintisi yapılması gerekecektir.

Bununla birlikte, sermaye azaltımının Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi kapsamında istisna edilen kazançtan (beş yıllık süre içinde) karşılanması halinde, istisna kazanç işletmeden çekilmiş sayılacağından, istisna dolayısıyla zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergiler ziyaa uğramış sayılarak Vergi Usul Kanunu uyarınca vergi ziyaı cezası ve gecikme faizi ile birlikte şirketten tahsil edilecek ve kar dağıtımı hükümleri çerçevesinde ortakların statüsüne göre vergi kesintisi yapılacaktır.

Sigortalının veya işverenin talebi üzerine Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmeti sunucularının sağlık kurullarınca usulüne uygun düzenlenecek raporlar ve dayanağı tıbbi belgelerin incelenmesi sonucu, 4/1-(a) ve 4/1-(b) sigortalıları için çalışma gücünün veya iş kazası veya meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünün en az % 60’ını kaybettiği Kurum Sağlık Kurulunca tespit edilen sigortalı malul sayılır.

- Kanunun 25. maddesine göre malul sayılması,

- En az on yıldan beri sigortalı bulunup, toplam olarak 1800 gün veya başka birinin sürekli bakımına muhtaç derecede malul olan sigortalılar için ise sigortalılık süresi aranmaksızın 1800 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş olması,

- Maluliyeti nedeniyle sigortalı olarak çalıştığı işten ayrıldıktan veya işyerini kapattıktan veya devrettikten sonra Kurumdan yazılı istekte bulunması,

gerekmektedir.

4/1-(a) sigortalıları için

Karma sisteme göre aylıklar;

2008/Ekim (hariç) öncesi kısmi aylığın (A) hesabı

2000 yılı öncesi kısmi aylığın (A1) hesabı

2000-2008/Eylül (dahil) arası kısmi aylığın (A2) hesabı

2008/Ekim (dahil) sonrası kısmi aylığın (B) hesabı

A1 aylığı: Gösterge x Katsayı x Aylık Bağlama Oranı

Malullük aylıkları için: Gösterge Tablosu’ndan hak kazanılan malullük aylıklarının oranı % 70 tir. Ancak, sigortalı bir başkasının bakımına muhtaç durumda ise, bu oran % 80 e çıkartılır.

A2 Aylığı:

Malullük aylıkları için: % 60 olarak esas alınacak, ancak başka birinin sürekli bakımına muhtaç sigortalılar için % 70 oranı uygulanacaktır.

2008/Ekim (dahil) sonrası kısmi aylığın (B) hesabı 

Malullük: 4/1-(a) sigortalıları açısından % 40 dır. (7200 günden az prim ödeme gün sayısı olanlar için) 7200 günden fazla her tam yıl için bu oran % 2 puan artırılacaktır.  Sigortalı başka birinin sürekli bakımına muhtaç ise tespit edilen aylık bağlama oranı 10 puan artırılacaktır. Ancak aylık bağlama oranı % 90 ı geçmeyecektir.

8/9/1999 ÖNCESİ

8/9/1999-1/10/2008

1/10/2008 SONRASI

SSK

4/a

MALULLÜK

-Gösterge Tablosu: % 70 ve başkasının sürekli bakımına muhtaçlık varsa % 80.- Üst Gösterge Tablosu: % 50 ila % 59,9 ve başkasının sürekli bakımına muhtaçlık varsa artırım yok.

– % 60- Başkasının sürekli bakımına muhtaçlık varsa % 70.

– % 40- 7200 günden her fazla 360 gün için % 2 artırım.- Başkasının sürekli bakımına muhtaçlık varsa %10 artırım.

Sigortalımız bakıma muhtaç olup aşağıdaki tabloya sahiptir.

YIL

GÜN

ABO

KAZANÇ

1999 ÖNCESİ

60

80%

9475

2000-2008/09

720

70%

20,28 OGK

2008/10

1050

50%

51,66 OGK

1830

 

2018 yılı zamları ve ek ödeme dahil:1.205 TL.

VEDAT İLKİ This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it. 05415161962

https://alitezel.com.tr/index.php?sid=yazi&id=9168

2000 sonrası emekli olanlar dört gözle intibak uygulamasını bekliyor. Bayram ikramiyesi ve temmuz zammı sonrası intibak da hayata geçerse, emekli aylıklarına 50 TL ila 355 TL arasında bir iyileştirme daha gelecek.

3 SORU 3 CEVAP

1. Soru: 2000’den sonra emekli olan ve halen olmamış yakında emekli olacak vatandaşlara bağlanan emekli aylığı çok düşük. Yeni emekli (primini asgari ücret üzerinden ödemiş) birisiyle 2000’den önce emekli olmuş (yine primini asgari ücret üzerinden ödemiş) birisi arasında 750 TL civarında bir fark var. Sizlerden ricam sayın Cumhurbaşkanımıza ve hükümette görev yapan tüm siyasi kadrolara sesimizin duyurulması. Medya grubunuzun ve sizlerin emekliye olan duyarlılığını bildiğim için sizlere yazdım. (Cemal Burak Özer)

2000 ÖNCESİ İÇİN HAYATA GEÇTİ

Cevap: Geçtiğimiz yıllarda 2000 öncesi emekliler için intibak uygulaması hayata geçirildi. Yapılan çalışmalar neticesinde, yaklaşık 438 bin emeklinin maaşında 50 TL, 324 bin emeklinin maaşında 50-100 TL, 715 bin emeklinin maaşında 100-200 TL, 284 bin emeklinin maaşında da 200-350 TL iyileştirme yapıldı. İntibak uygulamasından yalnızca SSK emeklileri yararlandı. Diğer yandan 1 Ocak 2000 tarihi ve sonrasında emekli olanlar için intibak gerçekleştirilmedi. 2000 sonrası emeklilerin intibaka çok daha fazla ihtiyacı var.

2008 SONRASI İÇİN ÇOK ÖNEMLİ

2008 sonrası emekli olanlar için ise emekli aylıklarının hesaplanma yöntemi tamamen değiştiği için intibak hayati önemde. 2000 sonrası emekli olan kişilerin intibak uygulamasına tabi tutulması emekli aylıklarında iyileştirmeler doğuracak. Emekli aylıklarına 50 TL ila 355 TL arasında iyileştirme gelebilir. Bayram ikramiyesi ve temmuz zamlarıyla birlikte intibak da hayata geçerse, emeklilerin daha rahat bir emeklilik geçirmesi mümkün olacak.

YAŞ ŞARTI MESLEĞE GÖRE DEĞİŞİR

2. Soru: 1957 doğumlu çalışan bir öğretmenim. 65 yaşına kadar çalışmayı düşünüyorum. Resen emekli olma tarihim 9.2.2022 veya 9.2.2023 mudur, bir başka ifadeyle 65 yaşına girince mi, yoksa 65 yaşını doldurunca mı resen emekli olmaya hak kazanacağım? (Avni Yılmaz)

Cevap: Resen emeklilik için yaş şartı farklı mesleklere göre değişmektedir. Sizin için 65 olarak uygulanacak yaş sınırı dolayısıyla 9 Şubat 2022 tarihi mesai bitimine kadar kurumunuzla ilişiğinizin kesilmesi gerekmektedir.

BORÇLANMAYLA GİRİŞİ ÖNE ÇEKİP, TAZMİNATA HAK KAZANIN

3. Soru: 2000’de sigortalı oldum. 15 yıl, 3.600 günle kıdem almak için SGK’ya gittim, alamadım. Sigorta girişim geç diye vermediler. Bundan yararlanamıyor muyum? (Nazlı Sarı)

Cevap: İlk kez 8 Eylül 1999 ve öncesinde sigortalı olan kişiler 15 yıl ve 3.600 günle kıdem tazminatlarını alabilir. Bu nedenle 2000 yılı başlarında sigorta girişi bulunan ve askerliği borçlandığında girişini 9 Eylül 1999 öncesine çekebilen erkek sigortalılar öncelikle borçlanma yaparak sigorta girişlerini 9 Eylül 1999 öncesine çekmeliler. Kaç gün borçlanma yapılması gerektiğine ise gün sayarak karar vermek gerekiyor. Askerlik borçlanmasıyla sigorta giriş tarihinizi 9 Eylül 1999 öncesine çekerseniz, daha sonra SGK’dan 15 yıl, 3.600 günle kıdem tazminatı yazısı talep edebilirsiniz. Okan Güray Bülbül

https://www.aksam.com.tr/yazarlar/okan-guray-bulbul/ikramiye-ve-zamdan-sonra-sira-355-liralik-intibakta/haber-753540

Ülkemizde istihdamın artırılmasını teşvik amacıyla 7103 Sayılı Kanun'la eklenen, 4447 sayılı Kanun'a eklenen geçici 21'inci maddeyle, aynı kanunun geçici 19 ve 20'nci maddeleri kapsamında işe alınan ve bu maddelerde yazılı şartları taşıyan ücretliler için asgari ücretin prim ödeme gün sayısına isabet eden tutarı üzerinden hesaplanan gelir vergisinin, asgari geçim indirimi uygulandıktan sonra kalan kısmının verilecek muhtasar beyanname/muhtasar ve prim hizmet beyannamesi üzerinden tahakkuk eden vergiden terkin edilmesi suretiyle, gelir vergisi stopaj teşviki sağlanmıştır.

Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar ile mahsup şeklini ve dönemini belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkili kılınmıştır. Verilen bu yetki üzerine bakanlıkça 6.7.2018 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan 304 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliği ile sağlanan teşvike ilişkin usul ve esaslar açıklanmıştır. Bu gün yazımızda belirlenen usul ve esaslar üzerinde duracağız.

A- 4447 Sayılı Kanun'un geçici 19'uncu maddesi kapsamında işe alınan ücretlilere
ilişkin gelir vergisi stopajı teşviki uygulaması

- Gelir vergisi stopajı teşvikinden faydalanılmasına ilişkin şartlar

4447 sayılı Kanun'un geçici 19 'ncu maddesi kapsamında öngörülen şartları taşıyan özel sektör işverenleri, 1/1/2018 ila 31/12/2020 tarihleri arasında işe aldıkları sigortalılardan dolayı gelir vergisi stopajı teşvikinden aşağıdaki şartlar dahilinde faydalanacaktır.

a) Sigortalının Türkiye İş Kurumu'na kayıtlı işsiz olması,

b) Sigortalının işe başlama tarihinden önceki üç ay içerisinde, toplam on günden fazla; 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 4'üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (c) bentleri kapsamında Sosyal Güvenlik Kurumu'na bildirilmemiş olması ve sigortalının isteğe bağlı sigortalılık hariç 5510 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında sigortalı olmaması,

c) Sigortalının işe alındığı yıldan bir önceki takvim yılında işe alındığı işyerinden bildirilen aylık prim ve hizmet belgelerindeki veya muhtasar ve prim hizmet beyannamelerindeki sigortalı sayısının ortalamasına ilave olarak işe alınmış olması.

- İstisna uygulamasında süre

1) Geçici 19'uncu madde kapsamında işe alınan sigortalılar için sağlanan gelir vergisi stopajı teşviki, 1/1/2018 tarihinden 31/12/2020 tarihine kadar uygulanmak üzere, teşvik kapsamına giren her bir çalışan için en fazla 12 ay süre ile uygulanır.Bu süre; engelli, 18 yaşından büyük kadın, 18 yaşından büyük 25 yaşından küçük erkek çalışanlar için 18 ay süre ile uygulanır.

2) 1/1/2018 ila 31/12/2020 tarihleri arasında 5510 sayılı Kanun kapsamına alınan işyerleri ve daha önce tescil edildiği halde ortalama sigortalı sayısının hesaplandığı yılda sigortalı çalıştırılmaması nedeniyle, Sosyal Güvenlik Kurumu'na aylık prim ve hizmet belgesi veya muhtasar ve prim hizmet beyannamesi vermeyen işyerleri, bu maddede belirtilen şartlar sağlanmak kaydıyla, 1/1/2018 tarihinden sonra İlk defa sigortalı bildiriminde bulunulan ayı takip eden üçüncü aya ilişkin aylık prim ve hizmet belgesi veya muhtasar ve prim hizmet beyannamesinden itibaren gelir vergisi stopajı teşvikinden yararlandırılır.

- Gelir vergisi stopaj teşvikinin uygulanması

1) Geçici 19'uncu maddeden yararlanan işverenler için gelir vergisi stopajı teşviki 31/12/2020 tarihini geçmemek üzere, sigortalının 1/1/2018 tarihinden itibaren işe alındığı aydan başlamak ve öngörülen süreleri aşmamak üzere her ay verilecek muhtasar beyannamelerde/muhtasar ve prim hizmet beyannamelerinde uygulanır. Üç aylık muhtasar beyanname/muhtasar ve prim hizmet beyannamesi veren mükellefler tarafından gelir vergisi stopajı teşviki, üç aylık dönemler itibarıyla dikkate alınır.

2- Geçici 19.uncu maddeye göre prim desteğinden faydalanılamayan durumlarda gelir vergisi stopajı teşviki de uygulanmaz.

3- Teşvikten yararlanılmaya başlanmasından sonra, gerek eski çalışanların gerekse ilave istihdam edilenlerin 31/12/2020 tarihînden önce işten çıkarılması durumunda, işten çıkış tarihinden önceki takvim yılında istihdam edilen ortalama sigortalı sayısının üzerinde kalınmak koşuluyla, terkin edilecek vergi tutarının tespitinde, ilave istihdam amacıyla işe alınanlardan kalan sigortalılar dikkate alınır. Bu durumda, sigortalılardan hangisi için teşvikten yararlanılacağı işveren tarafından serbestçe belirlenir.

B- 4447 sayılı Kanun'un Geçici 20'nci maddesi kapsamında işe alınan ücretlilere
ilişkin gelir vergisi stopajı teşviki uygulaması

- Gelir vergisi stopajı teşvikinden faydalanılmasına ilişkin şartlar

1) Geçici 20'nci madde kapsamında, öngörülen şartlan taşıyan ve imalat sektöründe faaliyette bulunan özel sektör işverenleri, 1/1/2018 tarihinden itibaren İşe aldıkları sigortalılardan dolayı gelir vergisi stopajı teşvikinden aşağıdaki şartlar dahilinde faydalanacaktır.

a) İşverenin, 2017 yılında Sosyal Güvenlik Kurumu'na verilen aylık prim ve hizmet belgelerinde kayıtlı sigortalı sayısı ortalamasının 1 ila 3 olması,

b) İşverenin ustalık belgesi sahibi olması,

c) Sigortalının işe giriş tarihi itibariyle 18 yaşından büyük ve 25 yaşından küçü olması,

ç) Sigortalının Türkiye İş Kurumu'na kayıtlı işsiz olması,

d) Sigortalının işe başlama tarihinden önceki üç ay içerisinde, toplam on günden fazla; 5510 sayılı Kanun'un 4 'üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (c) bentleri kapsamında Sosyal Güvenlik Kurumu'na bildirilmemiş olması ve sigortalının isteğe bağlı sigortalılık hariç 5510 sayılı Kanun'un 4'üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında sigortalı olmaması,

e- Sigortalının, 2017 yılında işyerinden Sosyal Güvenlik Kurumu'na bildirilen aylık prim ve hizmet belgelerinde veya muhtasar ve prim hizmet beyannamelerinde kayıtlı sigortalı sayısının ortalamasına ilave olarak işe alınması.

- İstisna uygulamasında süre

1) Bu madde kapsamında gelir vergisi stopajı teşviki, 31/12/2018 tarihine kadar uygulanmak üzere, 1/1/2018 ila 31/12/2018 tarihleri arasında teşvik kapsamına giren çalışanlara uygulanır.

- Gelir vergisi stopaj teşvikinin uygulanması

1) Geçici 20'nci maddeden yararlanan işverenler için gelir vergisi stopajı teşviki 31/12/2018 tarihini geçmemek üzere, sigortalının işe alındığı ayı takip eden ilk aydan başlamak üzere her ikinci ay için uygulanır. Üç aylık muhtasar beyanname/muhtasar ve prim hizmet beyannamesi veren mükellefler tarafından gelir vergisi stopajı teşviki uygulamasında, üç aylık dönemlere tekabül eden aylar dikkate alınır.

2- Bu madde kapsamına giren işyerleri en fazla iki sigortalı için destekten yararlanabilir.

3- 2018 yılında 5510 sayılı Kanun kapsamına alınan işyerleri ile daha önce kanun kapsamına alındığı halde 2017 yılında Sosyal Güvenlik Kurumu'na aylık prim ve hizmet belgesi veya muhtasar ve prim hizmet beyannamesi vermeyen ve 2018 yılında ilk defa sigortalı bildiriminde bulunan işyerleri bu madde kapsamında gelir vergisi stopajı teşvikinden yararlanamaz.

4- 2017 yılında Sosyal Güvenlik Kurumu'na verilen aylık prim ve hizmet belgelerinde kayıtlı sigortalı sayısı ortalaması 3'ten fazla olan işyerleri bu madde kapsamında gelir vergisi stopajı teşvikinden yararlanamaz.

5- 4447 sayılı Kanun'un geçici 20'nci maddesine göre prim ve ücret desteği sağlanmayan aylar için gelir vergisi stopajı teşviki de uygulanmaz.

6- Teşvikten yararlanılmaya başlanmasından sonra, gerek eski çalışanların gerekse ilave istihdam edilenlerin 31/12/2018 tarihinden önce işten çıkarılması durumunda, 2017 takvim yılında istihdam edilen ortalama sigortalı sayısının üzerinde kalınmak koşuluyla, terkin edilecek vergi tutarının tespitinde, ilave istihdam amacıyla işe alınanlardan kalan sigortalılar dikkate alınır. Bu durumda, sigortalılardan hangisi için teşvikten yararlanılacağı işveren tarafından serbestçe belirlenir. Akif Akarca/Dr. Mehmet Şafak

https://www.dunya.com/kose-yazisi/7103-sayili-kanunla-ucretleri-getiriler-tesvikler/422097

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • AK Parti'den Açıklama Geldi: Genel Sağlık Sigortası (GSS) Borçları Silinecek AK Parti Grup Başkanvekili Usta, AK Parti grubunun Meclis Başkanlığı'na…
  • TAM İSTİSNA KAPSAMINDA YÜKLENİM KDV İADESİ ANALİZİ * Yüklenilen KDV’nin Yüklenildiği Dönem İle İadenin Talep Edildiği Dönem…
  • İTUS, HİS , ATU KAPSAMINDA KDV İADE HADLERİ İndirimli Teminat Uygulama Sistemi ( İTUS) Hızlandırılmış İade Sistemi (…
Top