Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

506 sayılı Kanunun mülga 85. maddesine tabi sigortalılar yönünden

506 sayılı Kanunun mülga 85. maddesi 1.10.2008 tarihinde yürürlükten kaldırıldığından 1.5.2003 ile 30.9.2008 tarihleri arasında isteğe bağlı sigortalılığı devam edenlerden, sigortalılığı 1.5.2003 tarihinden sonra sosyal güvenlik kuruluşlarına tabi olarak çalışmaya başlama, istekle sona erdirme ya da cari ay primlerinin art arda üç ay ödenmemesi nedeniyle sona erenlerin 30.9.2008 tarihine kadar ödenebilir nitelikte olan hizmet sürelerine ilişkin prim borçları 7143 sayılı Kanuna göre yapılandırılacaktır.

5510 sayılı Kanunun 5. maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi kapsamına tabi sigortalılar yönünden

5510 sayılı Kanunun 52. maddesinin üçüncü fıkrası gereğince isteğe bağlı sigorta priminin ait olduğu ay dâhil 12 ay içinde ödenmesi gerekmekte olup, bu süre içinde Ödenmemesi halinde primi ödenmemiş süreler sigortalılık süresinden sayılmadığından 5510 sayılı Kanunun 5. maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi kapsamında ülkemiz ile sosyal güvenlik sözleşmesi olmayan ülkelerde iş üstlenen işverenlerce yurtdışındaki işyerlerinde çalıştırılmak üzere götürülen Türk işçilerinden isteğe bağlı sigortalılık kapsamında prim Ödeyenlerin,

- 2018 yılı Mayıs ayında başvurmaları halinde 2017 yılı Haziran, Temmuz, Ağustos, Eylül, Ekim, Kasım, Aralık, 2018 yılı Ocak, Şubat ve Mart ayı,

- 2018 yılı Haziran ayında başvurmaları halinde 2017 yılı Temmuz, Ağustos, Eylül, Ekim, Kasım, Aralık, 2018 yılı Ocak, Şubat ve Mart ayı.

-2018 yılı Temmuz ayında başvurmaları halinde 2017 yılı Ağustos, Eylül, Ekim, Kasım, Aralık, 2018 yılı Ocak, Şubat ve Mart ayı,

isteğe bağlı sigorta primlerini 7143 sayılı Kanun kapsamında yapılandırabileceklerdir.

Kısmi süreli çalışanlardan ay içerisinde eksik kalan günlerini isteğe bağlı olarak ödeyen sigortalılar yönünden

5510 sayılı Kanunun Sİ. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında ay içerisinde 30 günden az çalışan veya 80. madde uyarınca prim ödeme gün sayısı, ay içindeki toplam çalışma saatinin 4857 sayılı Kanuna göre belirlenen günlük normal çalışma saatine bölünmesi suretiyle hesaplanan sigortalıların kalan süreleri için aynı ay içerisinde isteğe bağlı sigorta primi ödemeleri halinde, bu süreler 5510 sayılı Kanunun 4. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalılık süresi olarak kabul edildiğinden, bu durumdaki sigortalıların ait olduğu aydan itibaren 12 aylık süre içinde ödenme imkânı ortadan kalkmış süreler hariç isteğe bağlı sigortalılık süreleri 7143 sayılı Kanuna göre yapılandırılacaktır.

Diğer taraftan, bu sigortalılardan 4447 sayılı Kanuna tabi olanlar % 3 oranındaki işsizlik sigortası primlerini kendileri ödeyebilmekte, ancak işsizlik sigortası priminin ait olduğu ayı takip eden ayın sonuna kadar ödenmemesi halinde o aya ait işsizlik sigortası priminin ödenme imkanı ortadan kalktığından ödenmemiş işsizlik sigortası primleri yapılandırmaya dâhil edilmeyecektir.

506 sayılı Kanunun mülga 86. maddesine tabi olan avukat ve noterler yönünden

506 sayılı Kanunun mülga 86. maddesine göre topluluk sigortası uygulaması 1.10.2008 tarihinde yürürlükten kalktığından bu tarihten önce sigortalı olan avukat ve noterlerin 1.10.2008 tarihinden önceki sürelere ait malullük, yaşlılık ve ölüm, hastalık ve analık ile iş kazası ve meslek hastalığı topluluk sigortası sözleşmelerinden kaynaklanan prim borçlan için baro ya da noter odasından alacakları belgeler ile1.10.2008 tarihinden önce sigortalı olduklarını belgeleyenlerin yapılacak tescil işleminden sonra oluşan prim borçları 5510 sayılı Kanunun 4. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında 7143 sayılı Kanuna göre yapılandırılacaktır,

Bu sigortalıların, 1.10.2008 tarihinden sonraki prim borçlarının tamamı ise, 5510 sayılı Kanunun 4. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında 7143 sayılı Kanuna göre yapılandırılacaktır.

2925 sayılı Kanuna tabi sigortalılar yönünden

2925 sayılı Kanunun 6. maddesinin (a) bendi gereğince primlerini gecikme cezası ve gecikme zammı ile birlikte ait olduğu yılı takip eden yılın Şubat ayı sonuna kadar ödemeyenlerin sigortalılıkları o yılın 1 Ocak gününden itibaren sona ermektedir. Diğer taraftan, 22.2.2013 tarihli ve 2013/11 sayılı Genelge gereğince prim borcu olup 2925 sayılı Kanuna tabi sigortalılığı devam ettirilenlerin;

1984 tarihinden 30.9.2008 tarihine kadar prim borcu olması ve yıl içinde bazı aylara ait prim borcunun bulunması ile birlikte diğer yılların priminin ödenmiş olması halinde bu süreler yapılandırma kapsamına alınacaktır. Prim borcunun birbirini izleyen (art arda) yıllarda olması halinde ilk yılın prim borcu yapılandırmaya dâhil edilecektir.

1.10.2008-2018 yılı Mart ayı arasında prim borcu olması ve;

2008 yılı ilk ve ikinci altı aylık süredeki prim borcunun 75,18 TL'nin,

2009 yılı ilk ve ikinci allı aylık süredeki prim borcunun 26,34 TL'nin

2010 yılı ilk ve ikinci altı aylık süredeki prim borcunun 30,72 TL'nin

2011 yılı ilk ve ikinci altı aylık süredeki prim borcunun 39,48 TL'nin

2012 yılı ilk ve ikinci altı aylık süredeki prim borcunun 52.62 TL'nin

2013 yılı ilk. ve ikinci allı aylık süredeki prim borcunun 41,82 TL'nin

2014 yılı ilk ve ikinci altı aylık süredeki prim borcunun 61,44 TL'nin

2015 yılı ilk ve ikinci allı aylık süredeki prim borcunun 70,20 TL'nin

altında olması halinde bu sürelere ait borçlar ile 2018 yılı Ocak, Şubat ve Mart ayları yapılandırmaya dâhil edilecektir.

2008 yılı ilk ve ikinci altı aylık süredeki prim borcunun 75,18 TL'nin üstünde olması ve 2009, 2010, 2011, 2012, 2013, 2014, 2015, 2016 ve 2017 yıllarına ait primlerini ödemiş olması halinde 2008 yılı prim borcu ile 2018 yılı Ocak, Şubat ve Mart ayları,

2009 yılı ilk ve ikinci altı aylık süredeki prim borcunun 26,34 TL'nin üstünde olması ve 2010, 2011, 2012, 2013, 2014, 2015, 2016 ve 2017 yıllarına ait primlerini ödemiş olması halinde 2009 yılı prim borcu ile 2018 yılı Ocak, Şubat ve Mart ayları,

2010 yılı ilk ve ikinci altı aylık süredeki prim borcunun 30,72 TL'nin üstünde olması ve 2011, 2012, 2013, 2014, 2015, 2016 ve 2017 yıllarına ait primlerini ödemiş olması halinde 2010 yılı prim borcu ile 2018 yılı Ocak, Şubat ve Mart ayları,

2011 yılı ilk ve ikinci altı aylık süredeki prim borcunun 39,48 TL'nin üstünde olması ve 2012, 2013, 2014, 2015, 2016 ve 2017 yıllarına ait primlerini ödemiş olması halinde 2011 yılı prim borcu ile 2018 yılı Ocak, Şubat ve Mart ayları,

2012 yılı ilk ve ikinci altı aylık süredeki prim borcunun 52,62 TL'nin üstünde olması 2013, 2014, 2015, 2016 ve 2017 yılına ait primlerini ödemiş olması halinde 2012 yılı prim borcu ile 2018 yılı Ocak, Şubat ve Mart ayları,

2013 yılı ilk ve ikinci altı aylık süredeki prim borcunun 41,82 TL'nin üstünde olması 2014, 2015, 2016 ve 2017 yılına ait primlerini ödemiş olması halinde 2013 yılı prim borcu ile 2018 yılı Ocak., Şubat ve Mart ayları,

2014 yılı ilk ve ikinci altı aylık süredeki prim borcunun 61,44 TL'nin üstünde olması 2015, 2016 ve 2017 yılına ait primlerini ödemiş olması halinde 2014 yılı prim borcu ile 2018 yılı Ocak, Şubat ve Mart ayları,

2015 yılı ilk ve ikinci altı aylık süredeki prim borcunun 70,20 TL'nin üstünde olması 2016 ve 2017 yılına ait primini ödemiş olması halinde 2015 yılı prim borcu ile 2018 yılı Ocak, Şubat ve Mart ayları,

2016 ve 2017 yılına ait primini ödemiş olması halinde 2018 yılı Ocak, Şubat ve Mart ayları, 7143 sayılı Kanun kapsamında yapılandırılacaktır,

5510 sayılı Kanunun ek 5. maddesine tabi sigortalılar yönünden

5510 sayılı Kanunun ek 5. maddesine göre tarım veya orman işlerinde hizmet akdiyle süreksiz çalışanlardan sigortalılığı devam edenler ile sigortalılığı sona erenlerin 1.3.2011 tarihinden itibaren 2018 yılı Mart ve önceki aylara ilişkin tahakkuk ettiği halde ödenmemiş sigorta primleri 7143 sayılı Kanuna göre yapılandırılacaktır.

Ayrıca, 5510 sayılı Kanunun Geçici 29. maddesi gereğince 1.5.2008 ila 30.9.2008 tarihleri arasında 2925 sayılı Kanuna tabi sigortalı olanlar hakkında 1.3.2011 tarihinden itibaren 5510 sayılı Kanunun ek 5. maddesi hükümleri uygulandığından, bu sigortalıların ek 5. madde kapsamına aktarma işlemlerinin tamamlanmasının ardından yapılandırma işlemleri yapılacaktır.

5510 sayılı Kanunun ek 6. maddesine tabi sigortalılar yönünden

5510 sayılı Kanunun ek 6. maddesi ile 1.3.2011 tarihinden itibaren ticari taksi, dolmuş ve benzen nitelikteki şehir içi toplu taşıma araçlarında çalışanlar ile Kültür ve Turizm Bakanlığınca belirlenecek alanlarda kısmi süreli iş sözleşmesiyle bir veya birden fazla kişi tarafından çalıştırılanlardan ay içerisinde çalışma saati süresine göre hesaplanan çalışma gün sayısı on günden az olanların sigortalıkları sağlanmış olup bu kapsamda çalışanlardan sigortalılığı devam edenler ile sigortalılığı sona erenlerin 1.3.2011 tarihinden itibaren 2018 yılı Mart ve önceki aylara ilişkin tahakkuk ettiği halde ödenmemiş sigorta primleri 7143 sayılı Kanuna göre yapılandırılacaktır.

Diğer taraftan, bu sigortalılardan 4447 sayılı Kanuna tabi olanlar % 3 oranındaki işsizlik sigortası primlerini kendileri ödeyebilmekte, ancak işsizlik sigortası priminin ait olduğu ayı takip eden ayın sonuna kadar ödenmemesi halinde o aya ait işsizlik sigortası priminin ödenme kabiliyeti ortadan kalktığından ödenmemiş işsizlik sigortası primleri yapılandırmaya dâhil edilmeyecektir.

5510 sayılı Kanunun 4. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamındaki isteğe bağlı sigortalılar ile Geçici 16. maddesi kapsamında gelir vergisinden muaf kadın sigortalılara ilişkin isteğe bağlı sigorta primleri yönünden

5510 sayılı Kanunun 52. maddesinin üçüncü fıkrası gereğince isteğe bağlı sigorta priminin ait olduğu ay dâhil 12 ay içinde ödenmesi gerekmekte olup, bu süre içinde ödenmemesi halinde primi ödenmemiş süreler sigortalılık süresinden sayılmadığından isteğe bağlı sigortaya prim ödeyenler ile 5510 sayılı Kanunun geçici 16. maddesinin üçüncü fıkrası gereği gelir vergisinden muaf kadın sigortalılar,

- 2018 yılı Mayıs ayında başvurmaları halinde 2017 yılı Haziran, Temmuz, Ağustos, Eylül, Ekim, Kasım, Aralık, 2018 yılı Ocak, Şubat ve Mart ayı,

- 2018 yılı Haziran ayında başvurmaları halinde 2017 yılı Temmuz, Ağustos, Eylül, Ekim, Kasım, Aralık, 2018 yılı Ocak, Şubat ve Mart ayı,

- 2018 yılı Temmuz ayında başvurmaları halinde 2017 yılı Ağustos, Eylül, Ekim, Kasım, Aralık, 2018 yılı Ocak, Şubat ve Mart ayı,

isteğe bağlı sigorta primlerini 7143 sayılı Kanun kapsamında yapılandırabileceklerdir.

Yapılandırma kapsamında borcun hesaplanması ve borcun ödenme süresi

İsteğe bağlı sigorta, topluluk sigortası, 5510 sayılı Kanunun ek 5 ve ek 6. maddeleri kapsamındaki sigortalılar ile 2925 sayılı Kanuna tabi sigortalılık statüsünden kaynaklanan alacaklar için yapılandırma kapsamında borçların hesaplanmasına ilişkin hususlar hesaplanarak 7143 sayılı Kanun kapsamında belirtilen süre ve şekilde ödenecektir.Vedat İlki

https://alitezel.com.tr/index.php?sid=yazi&id=9175

Cuma, 20 Temmuz 2018 09:31

Bedelli Yapacak Çalışanlar Dikkat

Bedelli  askerlik  konusu  kamuoyunda son zamanlarda  yoğun bir şekilde tartışıldı.  Bu konuda kamuoyunda bir beklenti oluştu. Bedelli  askerlikle ilgili Askerlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde değişiklik yapılmasına ilişkin  kanun teklifi 18 Temmuz 2018 tarihinde  Türkiye Büyük Millet Meclisine verildi. Kanun teklifinin görüşülmesi devam ediyor. Teklifin ayrıntılarını ve bedelli askerliğe gidenlerin yapması gerekenleri ve haklarını soru cevap şeklinde  açıklayalım.   

Kıdem tazminatı var mı? 

Bedelli askerlik düzenlemesinden işyerlerinde işçi olarak çalışanlarında yararlanması söz konusu. İşçilerin bedelli askerlikten yararlanmaları durumunda kıdem tazminatı alıp almayacakları gündeme geliyor. Muvazzaf askerlik hizmetini bedelli ve 28 gün olarak yapacaklara işyerindeki çalışma süreleri bir yıl ve üzerinde ise  kıdem tazminatı ödenecek.   

İzinle gidilebilir mi?

Yıllık izni bulunan işçiler işyerlerinden 28 gün yıllık izin alarak askere gidebilirler. Bunlar askerlik/izin dönüşünde işyerinde işbaşı yaparlar.   

Ücretsiz izin formülü?  

Yıllık izni bulunmayan işçiler işvereni ile anlaşıp 28 gün ücretsiz izin alarak askere gidebilirler. Bunlar da ücretli izin kullananlar gibi ücretsiz izin/askerlik bitiminde işbaşı yaparlar.   

Tazminat zorunlu mu? 

Kıdem tazminatını alabilmek için  bedelli askere gidecek çalışanlar askere sevk belgesini ilgili askerlik şubelerinden aldıktan sonra işverene vermeleri  gerekmektedir. Başka bir işleme gerek kalmadan işverenin kıdem tazminatını askere gidene ödemesi gerekiyor.   

İşe dönüş garantisi? 

Bedelli askerlik  hizmetinin  sona ermesinden başlayarak iki ay içinde işe girmek için işverene başvurulması gerekiyor. İşveren boş yer varsa derhal yoksa boşalacak ilk işe başka isteklilere tercih ederek, o andaki şartlarla işe alacak. Aranan şartlar bulunduğu halde işveren askerlik dönüşünde işçiyi işe almazsa, işe alınma isteğinde bulunan eski işçiye üç aylık ücret tutarında tazminat ödeyecek. Askerlik öncesi işyerinden kıdem tazminatı almamış olan işçiye ayrıca kıdem tazminatı da ödenecek.   

Memurlar ne yapacak? 

Bedelli askerlik yapacak olan memur ve sözleşmeliler kurumlarından aylıksız izin alarak askere gidecekler. Bunlarda kurumlarına askere sevk belgesi ile birlikte bir dilekçe ile başvurmaları gerekiyor. Arif Temir

http://www.gunes.com/yazarlar/arif--temir/bedelli-yapacak-calisanlar-dikkat-894256

Perşembe, 19 Temmuz 2018 23:37

Genç Girişimci Teşvik Uygulaması

Genç Girişimci Teşvik Uygulaması Genelge İndirmek İçin Tıklayınız

1. Kıdem Tazminatı Tavanı

25.08.2017 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan “Kamu Görevlilerinin Geneline ve Hizmet Kollarına Yönelik Mali ve Sosyal Haklara İlişkin 2018 ve 2019 Yıllarını Kapsayan 4. Dönem Toplu Sözleşme”ye istinaden yayımlanan Maliye Bakanlığı Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğü’ne ait 04.07.2018 tarihli Genelge ile açıklanan memur maaş katsayıları çerçevesinde, 01.07.2018 – 31.12.2018 döneminde uygulanacak olan kıdem tazminatı tavanı 5.434,42 TL’dir.

Kıdem tazminatı tavan tutarı Devlet Memurları Kanununa tabi en yüksek Devlet memuruna 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine göre bir hizmet yılı için ödenecek azami emeklilik ikramiyesini geçememekte olup, bu tutar aşağıdaki şekilde hesaplanmaktadır:

Devlet Memurlarına bir hizmet yılı için ödenen emeklilik ikramiyesinin hesabında aşağıda belirtilen ödemelerin toplamı esas alınır:

1. Aylık Gösterge  X  Aylık Katsayısı

2. Ek Gösterge  X  Aylık Katsayısı

3. Kıdem Aylığı Toplam Göstergesi  X  Aylık Katsayısı

4. Taban Aylık Göstergesi   X  Taban Aylık Katsayısı

5. (Aylık Gösterge + Ek Gösterge) x Aylık Katsayısı x % 215 (En yüksek devlet memuru aylığının (ek gösterge dahil) brüt tutarının her devlet memurunun kendi ek göstergesine göre farklılık  gösteren oranına tekabül eden miktar)

Yukarıdaki açıklama çerçevede, en yüksek devlet memuruna bir hizmet yılı için ödenen emeklilik ikramiyesi aşağıdaki şekilde hesaplanmaktadır:

VERİLER

Aylık Göstergesi

1.500

Ek Göstergesi

8.000

Kıdem Aylığı Toplam Göstergesi

500

Taban Aylığı Göstergesi

1.000

Aylık Katsayısı

0,11794

Taban Aylık Katsayısı

1,8461

HESAPLAMA

1.500 x Aylık katsayısı

176,91

8.000 x Aylık katsayısı

943,52

500 x Aylık katsayısı

58,97

1.000 x Taban aylık katsayısı

1.846,10

9.500 x Aylık katsayısı x 2,15

2.408,9245

TOPLAM

5.434,42

2. Vergiden Müstesna Çocuk Zammı Tutarı

Gelir Vergisi Kanunu’nun 25. maddesinin (4) numaralı bendinde yer alan düzenlemeyle;

- Hizmet erbabına ödenen çocuk zamlarının gelir vergisinden müstesna olması,

- Bu zamların, devletçe verilen miktarları aştığı takdirde, fazlasının vergiye tabi tutulması,

öngörülmüştür.

Devletçe verilen çocuk zammı Devlet Memurları Kanunu’nun “Aile yardımı ödeneği” başlıklı 202. maddesinde aile yardımı adı altında düzenlenmiş olup, bu maddede, yardımın çocuklardan her biri için 250 gösterge rakamının (72. ay dahil olmak üzere 0-6 yaş grubunda yer alan çocuklar için bir kat artırımlı) aylık katsayı ile çarpılması sonucu elde edilecek miktar üzerinde ödeneceği hükme bağlanmıştır.

Bu düzenlemelere göre, Devlet memurlarına, belirlenen memur maaş katsayısıyla;

- 0-6 yaş grubunda yer alan çocuklara 500,

- Diğer çocuklar için ise 250,

gösterge rakamının çarpımı ile bulunacak tutarda aile yardımı ödenmekte olup, bu tutarı geçmeyen çocuk yardımları veya zamları da gelir vergisinden müstesna olmaktadır. pwc

Maliye Bakanlığı Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğü’nün, 04.07.2018 tarihli Genelgesiyle, 01.07.2018-31.12.2018 döneminde uygulanacak memur maaş katsayısı 0,11794 olarak belirlenmiştir. Bu veri çerçevesinde 2018 yılının ikinci altı aylık döneminde uygulanacak olan gelir vergisinden müstesna çocuk zammı tutarları aşağıdaki gibi olmaktadır:

Hesap şekli

Tutar (TL)

0-6 yaş grubu için

500 x Aylık katsayı

58,97 TL

Diğer çocuklar için

250 x Aylık katsayı

29,49 TL

KDV iade alacaklarının temliki, KDV iade alacağı olan mükellef ile üçüncü şahıslar arasında ancak yapılabilmektedir.[1] Söz konusu iade alacağının temlik edilebilmesi için vergi idaresinin bu konuda muvafakatının alınmasına ihtiyaç yoktur.[2]KDV iade alacaklarının temlikinde 2 koşul bulunmaktadır. Bunlardan birincisi, temlik işlemlerinin noter üzerinden yapılması zorunludur. İkinci koşul ise, temlike konu iade alacağının iade olunabilir safhaya gelmiş olması zorunludur.

KDV iade alacaklarının temlikinin dışında üçüncü şahıslar tarafından da haczedilmesi mümkündür.[3]

Son yıllarda, mükelleflerin vergi dairesinden KDV iade alacakları üzerine özel hukuk ilişkisinden kaynaklanan alacaklar dolayısıyla, İcra İflas Kanunu hükümlerine göre, icrai işlemlerin yapıldığına tanık olmaktayız. Bu icrai işlemler kimi zaman ihtiyati haciz, kimi zaman ise kesin haciz şeklinde de kendisini gösterebilmektedir.

Diğer taraftan, ihracatçı mükelleflerin doğmuş veya doğması muhtemel ihracat teşvik primi alacağı veya vergi iadesi alacaklarının üzerine çeşitli özel hukuk münasebetlerinden kaynaklanan ihtiyati haciz ve haciz işlemlerinin de yürütüldüğünü görmekteyiz. Bilindiği gibi, KDV iade alacakları mükellefler tarafından yapılan ihracatla ilgili olup, bu konuda “iade miktarı” vergi dairesi tarafından düzenlenen ve vergi dairesi müdürünün imzası onayı ile düzeltme fişi kuralına göre ortaya çıkabilmektedir.[4] Düzeltme fişinin vergi dairesi işlem yönergesine göre, memur, gelir uzmanı, servis şefi, müdür yardımcısı ve müdür silsilesine göre imzalanarak VEDOP sistemi ile onaylanması halinde ancak iade alacağı doğmaktadır. Aksi halde, vergi iadesi alacağının ortaya çıkması olanaksızdır.

İade alacağı, mükellefin yapmış olduğu ihracata göre veya 3065 sayılı KDVK’nun 29. maddesine göre çeşitli durumlarda ortaya çıkabilmektedir.[5] Örneğin, mükellefi alış ve giderleri nedeniyle yüklenmiş olduğu KDV oranının %18 olduğunu kabul edelim. Bu mükellefin satışları dolayısıyla KDV oranı %1 ise bu durumda mükellefin sürekli “devreden KDV”ortaya çıkacaktır. Başka bir ifade ile, aynı mükellefin yurtiçinden %18 oranında mal ve hizmet yaptırıp daha sonra bunları yurtdışı yapması halinde sonuç olarak mal alış ve giderleri dolayısıyla ödediği bu KDV’lerin mükellefe iadesi gerekmektedir. İşte bu iade alacaklarının mükellefin kendisinin vergi borçlarına, sigorta borçlarına, Tedaş borçlarına mahsup edilebilmektedir.[6]

Çalışmamızın asıl konusu mükellefler adına kesinleşmiş ve iadesi gereken KDV iade alacaklarının mükelleflerin vergi dairesine borçları bulunmaması durumunda, mükelleften özel hukuk ilişkilerine göre alacağı olan kişilerin bu alacakları üzerine icrai takipler yapıp, yapamayacakları tartışılmaktadır.[7]

Özel hukuk ilişkilerinden kaynaklanan İcra İflas Kanunu hükümlerine göre, çeşitli takip işlemlerinde borçlu vergi mükellefinin vergi dairesinden KDV iade alacağının tespiti halinde alacaklı tarafından icra dairesine yapılacak başvuru sonucunda alınacak kararlara dayalı olarak ödeme emri ile KDV iade alacağına haciz konulabilir. Sonuçta işbu KDV iade alacağının düzeltme fişi müdür onayından geçtikten sonra ödenebilir safhada öncelikle mükellefin borcuna mahsup edilir. Varsa işbu KDV iade alacağı ile ilgili mükelleflerin temlikleri de dikkate alınacaktır. Bütün bu mahsuplar sonucunda ortaya bir alacak çıkması halinde bu ödeme emirlerindeki alacaklı gözüken kimselere ödeme yapılabilir. Nazlı Gaye Alpaslan

http://www.hurses.com.tr/av-nazli-gaye-alpaslan/vergi-dairesinden-kdv-iade-alacaklarinin-temlik-veya-haciz-edilmesi/haber-20228

-----------

[1] 84 nolu KDV GT, I/1.2.

[2] 23.09.2010 gün ve 374 sayılı İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı Özelgesi.

[3] 24.12.2009 gün ve 38670 sayılı İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı Özelgesi.

[4] Vergi Daireleri İşlem Yönergesi düzeltme hükümleri.

[5] KDV Genel Tebliği Seri No 43,61,81,83,86,99 ve 101.

[6] 84 Nolu KDV Genel Tebliği, 1,13,15,19,20 ve 37 nolu SM, SMMM ve YMM Tebliğleri gereği.

[7] İhracatçı mükelleflerin yurtiçinden malzeme aldıkları firmalar son zamanlarda ihracatçı mükellefin bağlı olduğu vergi dairesindeki KDV iade alacaklarına icra dairesi marifeti ile ödeme emri yollamaktadırlar.

30.4.2015 günlü DÜNYA gazetesindeki bu köşemizde yayınlanan yazımızı önce kısaca aktaralım:

Kurumlar Vergisi Kanunu'nun (KVK) 5/1-e maddesi ile kurumların, en az iki tam yıl süreyle aktiflerinde yer alan taşınmazlarını satışından doğan kazançlarının %75'lik kısmı (5.12.2017’den itibaren %50’lik kısmı) vergiden istisna edilmiştir. Satışın yapıldığı dönemde uygulanan bu istisnadan yararlanma, satış kazancının istisnadan yararlanan kısmının beş yıl pasifte özel bir fon hesabında tutulması, satış bedelinin satışı izleyen ikinci takvim yılının sonuna kadar tahsil edilmesi gibi bazı koşullara bağlanmıştır.

Satış bedeli üzerinden hesaplanacak katma değer vergisine ilişkin istisna düzenlemesi ise Katma Değer Vergisi Kanunu'nun (KDVK) 17/4-r maddesinde; “Kurumların aktifinde (…), en az iki tam yıl süreyle bulunan iştirak hisseleri ile taşınmazların satışı suretiyle gerçekleşen devir ve teslimler ile bankalara borçlu olanların ve kefillerinin borçlarına taşınmaz ve iştirak hisselerinin bankalara devir ve teslimleri” şeklinde yer almıştır.

Her iki istisnada da anılan kanun düzenlemeleri, istisna kapsamındaki kıymetlerin ticaretini yapanlara istisnadan yararlanma yolunu kapatmıştır. Konumuzu taşınmazlar açısından irdelediğimizden, burada önem taşıyan nokta taşınmaz ticareti kavramıdır. Taşınmaz ticareti, kanaatimize göre, (Gelir Vergisi Kanunu md. 36’dan hareketle) taşınmaz alım satımı ile devamlı surette uğraşmaktır. Bu kapsama inşaatçılar, al-satçılar, yap-satçılar, hepsi girer. Ancak bu grupta yer alanlar, aktiflerinde satış maksadıyla bulundurmadıkları, örneğin şirket merkezi olarak kullandıkları taşınmazlar için elbette ki bu istisnalardan yararlanabilirler. Taşınmaz alım satımıyla uğraşmayıp da taşınmaz kiralaması faaliyetiyle uğraşanların bu faaliyetlerine tahsis ettikleri taşınmazları sattıklarında, söz konusu istisnalardan yararlanıp yararlanamayacakları ise tartışmalıdır.

Önce konuyu KVK açısından ele alalım. Kanunun anılan maddesi, “taşınmaz ticareti ve kiralanmasıyla uğraşan kurumların bu amaçla ellerinde bulundurdukları değerlerin satışından elde ettikleri kazançlar istisna kapsamı dışındadır.” hükmünü taşımaktadır. Bize göre buradaki “kiralamayla uğraşma”, bu işi fiilen ve çok sayıda yapmayı, bu alandan önemli ölçüde gelir sağlamayı ifade etmektedir. Yani bu istisna sınırlamasının devreye girebilmesi için, kiralama işinin fiili uğraşı alanı olarak edinilmiş olunması ve çok sayıda işlem yapması gerekmektedir. Bu nedenle şirket merkezi olarak kullandığı bir taşınmazı, taşınıp bir süre kiraya verdikten sonra satan bir şirketin bu istisnadan yararlanması gerekir. Buna karşılık idari anlayış aksi yöndedir.
Konu KDV açısından ele alındığında ise durum daha da karmaşıklaşmaktadır. KDVK’nın 17/4-r maddesinde “istisna kapsamındaki kıymetlerin ticaretini yapan kurumların, bu amaçla aktiflerinde bulundurdukları taşınmaz ve iştirak hisselerinin teslimleri istisna kapsamı dışındadır” hükmü yer almaktadır. Bu hükmün uygulama açıklamasının yer aldığı KDV Uygulama Genel Tebliği'nde (II/F-4.16) ise “İstisna kapsamındaki kıymetlerin ticaretini yapan (taşınmazların mutat olarak alım satımının yapılması veya kiraya verilmesi) kurumların, bu amaçla aktiflerinde bulundurdukları taşınmazların tesliminde istisna hükmü uygulanmaz” açıklaması yer almıştır. Bu açıklamanın parantez içindeki hükmünün koyu yazdığımız kısmı kanunda yoktur. Dolayısıyla buradaki “veya kiraya verilmesi” ibaresinin yasal dayanağı yoktur.

Kiralama işi ile uğraşmanın istisnayı kısıtlayıcı yönünü vurgulayan bu ibare, KVK’daki istisna düzenlemesinde yer alırken KDVK’daki istisna düzenlemesinde yer almamıştır. KVK’daki düzenleme, kanun koyucunun kiralama işini taşınmaz ticareti kavramı kapsamında görmediğini vurguladığı gibi, aynı zamanda bu kavramdan haberdar olduğunu ve KDVK’ya kasten yazmadığına da işaret etmektedir. Eğer Kanun Koyucu, taşınmaz kiralaması işi ile uğraşanların da taşınmaz satışlarında KDV istisnasından yararlanmalarını istemesi idi, KVK md.5/1-e ye yazdığı gibi, buraya da yazardı. Bu nedenle kiralama işi ile uğraşan kurumların kiraya verdikleri gayrimenkullerini satmaları halinde de bize göre istisnadan yararlanabilmeleri gerekmektedir.

O halde burada bir soru ortaya çıkmaktadır. Kanun koyucu abesle iştigal etmeyeceğine göre, KVK md. 5’de, taşınmaz ticaretinin dışında ayrıca kiralama faaliyetini niçin ilgili fıkra metninde belirtmiştir? Bu soruya bir cevap verilemedikçe, kiralama işine, taşınmaz satışında KDV istisnasını sınırlayıcı bir işlev yüklenmesi mümkün değildir.

Görüşümüzü yukarıdaki şekilde aktarmıştık. Tekrar yazmamızın sebebi ise; bu konudaki bir gelişmeyi duyurmak. Ankara 3. Vergi Mahkemesi önüne gelen dört dosyada yukarıda aktardığımız görüşümüz ve gerekçesi doğrultusunda karar vermiş, “KVK md. 5/1-e’de ‘taşınmazların kiralanması ile uğraşma’ ibaresine ayrıca yer verilmesinin kiralama ameliyesinin taşınmaz ticareti kavramı içinde kabul edilmediğini gösterdiğine, bu ibareye KDVK md.17/4-r’de yer verilmemekle de taşınmaz kiralaması ile uğraşmış kurumların istisnadan yararlanmasına engel olmadığına” hükmetmiştir. Karar, taşınmazlarını bir – iki defa kiraya verdikten sonra (taşınmaz ticareti ile ayrıca uğraşmamak kaydıyla) satan kurumlar açısından önemli bir karardır. Görüşümüzün yaşama geçmesi de elbette sevindiricidir. Bumin Doğrusöz

https://www.dunya.com/kose-yazisi/kiralanmis-tasinmazin-satisinda-kdv-istisnasi/422820

Perşembe, 19 Temmuz 2018 10:34

Yurt Dışı Şube Kazançlarında Vergileme

Bilindiği gibi tam mükellef gerçek ve tüzel kişiler yurt içi ve yurt dışı faaliyetlerden elde ettikleri kazançların tamamı üzerinden vergilendirilirler. Beyan edilen kazançların bir bölümünün yurt dışında vergilendirilmiş olması mümkündür. Bu durumda mükerrer vergilemeyi önlemek için yurt dışında ödenen vergilerin yurt içinde verilen beyannamelerde dikkate alınması gerekir. Yurtdışı şube kazançları bazı şartların varlığı halinde gelir veya kurumlar vergisinden istisnadır. Bu gün yazımızda yurt dışı şube kazançlarının vergilendirilmesi üzerinde duracağız.

Türkiye’de kurulu bir şirketin yurt dışı şubesi ve kazancı

Ticari işletmeler amaçları doğrultusunda yurt içinde ve yurtdışında şubeler açabilmektedir. Faaliyetlerin etkin şekilde yürütülmesi şubeleşmeyi gerekli kılabilir. Şubeler üçüncü kişilerle bağımsız şekilde doğrudan hareket imkanına sahipse de teşkilatlanmaları işletme politikalarının belirlenmesi merkeze aittir. Merkezle şube faaliyetleri benzerdir. Şubenin mal varlığı ve dönem kar/ zararı merkeze aittir.

Türkiye’de mukim bir şirket, yurt dışında üstlenmiş olduğu bir işi- bir projeyi o ülkede kuracağı iş yeri (Şube) üzerinden yürütürse bu şubeden elde edeceği kazanç (veya zarar) bu şirketin beyan edeceği Türkiye kurum kazancının bir unsurudur .Tam mükellefiyet gereği Türkiye’de mukim şirket yurt dışında kurduğu şube aracılığıyla elde ettiği gelirini de kurum kazancına dahil ederek beyan edecektir. Şube kazancının kurum kazancına dahil edileceği dönem, şubenin bulunduğu ülke mevzuatına göre hesap döneminin kapandığı tarih itibariyle tespit edilen faaliyet sonucu, Türkiye’de de aynı tarih itibariyle genel sonuç hesaplarına intikal ettirilmelidir.

Fatura ve muhasebe düzeni

Yabancı ülkelerde yapılan işler için, Türkiye’de fatura kesilmeyip mahallinde o ülke mevzuatına uygun defter tutulduğu ve safi kurum kazancının da o ülke mevzuatına göre tespit edildiği durumda, Türkiye’de Türk vergi mevzuatına göre ayrıca defter tutulmasına gerek yoktur. Ancak, şubenin bulunduğu ülke mevzuatına göre defter tutulması gerekmiyorsa şube safi kazancının tespitinin nasıl yapılacağı konusunda mevzuatımızda yeterli düzenleme yoktur. Bu durumda şube kazancının tespiti için ayrı bir defter tutulması mümkündür kanısındayım. Maliye Bakanlığı’nın bu konuya açıklık getirmesi yerinde olur.

Şubenin bulunduğu ülke kanunlarına göre defter tutulursa, sermaye konulmuşsa sermaye ve şube cari hesabı tutulması yeterli olur. Şubede ortaya çıkan kazanç veya zararın merkeze dekont edilmesi yeterlidir.

Şube kazançlarında kurumlar vergisi istisnası

Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 5. maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi ile kurumların yurt dışında bulunan iş yerleri veya daimi temsilcileri aracılığıyla elde ettikleri kurum kazançları, aşağıdaki şartlar altında kurumlar vergisinden istisna edilmiştir.

Yurt dışında bulunan iş yerleri veya daimi temsilciler aracılığıyla elde edilen kurum kazançlarının;

- Doğduğu ülke vergi kanunları uyarınca en az %15 oranında gelir ve kurumlar vergisi benzeri toplam vergi yükü taşıması,

- Elde edildiği hesap dönemine ilişkin yıllık kurumlar vergisi beyannamesinin verilmesi gereken tarihe kadar Türkiye’ ye transfer edilmiş olması, (yurtdışında yapılan inşaat, onarım, montaj işleri ile teknik hizmetlerden sağlanan kazançların Türkiye’ye getirilmesi zorunlu değildir)

- İştirak edilen şirketin ana faaliyet konusunun, finansal kiralama dahil finansman temini, sigorta hizmetlerinin sunulması, veya menkul kıymet yatırımı olması durumunda, bu kazançların doğduğu ülke vergi kanunları uyarınca en az Türkiye'de uygulanan kurumlar vergisi oranında (%20) gelir ve kurumlar vergisi benzeri toplam vergi yükü taşıması gerekmektedir.

Şube kazançlarının sonuç hesaplarına intikali

Yurtdışındaki şubelerden elde edilen kazançların genel sonuç hesaplarına intikal ettirilmesinde, faaliyette bulunan yabancı ülkenin mevzuatına göre hesap döneminin kapandığı tarih itibarıyla ilgili ülke mevzuatına göre tespit edilen faaliyet sonucu, Türkiye'de de aynı tarih itibarıyla elde edilmiş olacak ve genel sonuç hesaplarına kaydedilecektir. Bu hususun Türkiye'de genel sonuç hesaplarına intikal ettirilmesinde, kazancın kambiyo mevzuatına göre fiilen Türkiye'ye getirilmesinin herhangi bir etkisi olmayacaktır. Faaliyette bulunulan yabancı ülkede kazanca tasarruf edilebilir olması yeterlidir.

Türkiye'de genel sonuç hesaplarına intikal ettirilen kazanç, hesaplara intikal ettirilmesi gereken tarihte T.C. Merkez Bankası'nın o gün için tespit ve ilan ettiği döviz alış kurlarıyla değerlendirilecektir. T.C. Merkez Bankası’nca tespit ve ilan olunmayan yabancı paralarda ise Maliye Bakanlığı'nın Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre tespit ve ilan ettiği kurlar dikkate alınacaktır.

Yurt dışı faaliyet sonucunda elde edilen kazançlar elde edildiği dönem itibarıyla, Türkiye'de ilgili olduğu geçici vergi matrahının tespitinde de dikkate alınacaktır.

Yurt dışı şube zararlarının Türkiye’de beyan edilen kazançtan mahsubu

Yurt dışı şube faaliyetlerinden elde edilen kazanç KVK’da öngörülen istisna şartlarını taşıyorsa yurt dışı şube kazançları kurumlar vergisinden istisna olacaktır. İstisna şartlarını taşıyan şube faaliyetlerinden zarar doğmuşsa bu zararın beyan edilen kazançtan indirilmesi mümkün değildir. Gelir vergisi açısından da aynı esaslar geçerlidir. Ancak , faaliyette bulunulan ülke mevzuatı ve diğer şartlanın uymaması nedeniyle istisna imkanından yararlanamayan kazançlar Türkiye’de beyan edilen kazanca eklenecek ve vergilenecektir. Bu faaliyetlerden zarar doğması halinde ise zarar yurtiçi kazançtan mahsup edilebilecektir. Bu mahsubun yapılabilmesi için;

- Faaliyette bulunulan ülkenin vergi kanunlarına göre beyan edilen vergi matrahlarının zarar dahil, her yıl o ülke mevzuatına göre denetim yetkisi verilen kuruluşlarca rapora bağlanması,

- Bu raporun aslı ile tercüme edilmiş bir örneğinin Türkiye’deki ilgili vergi idaresine ibrazı gerekmektedir.

Yurt dışında ödenen vergilerin mahsubu

Tam mükellef gerçek ve tüzel kişiler yurt içinde ve yurt dışında elde ettikleri kazancın tamamını Türkiye’de yıllık beyannamelerinde beyan ederler. Yurt dışı şubenin kazançlar nedeniyle ödedikleri vergileri (Türkiye’de vergiden istisna olan kazançlarla ilgili olanlar hariç) beyanname üzerinde hesaplanana gelir veya kurumlar vergisinden mahsup ederler. Mahsubun yapılabilmesi kanunda öngörülen şartların yerine getirilmesine bağlıdır.

Gelir vergisi mükelleflerinde;

- Yabancı memlekette ödenen vergilerin gelir üzerinden alınan şahsi bir vergi olması,

- Verginin ödendiğinin yetkili makamlardan alınmış ve mahallinde Türk elçilik veya konsoloslukları, yoksa orada Türk menfaatini koruyan memleketin aynı mahiyetteki temsilcileri tarafından tasdik edilmiş belgelerle ispatı gerekir.. Bu belgelerin gelir vergisinin taksit ödeme süresi içinde getirilememesi halinde yurtdışı kazanca isabet eden vergi bir yıl ertelenir. Bu sürede de getirilememesi halinde erteleme hükmü kalkar.

Tam mükellef kurumlarca yabancı ülkelerdeki şubeleri aracılığı ile elde edilerek genel sonuç hesaplarına intikal ettirilen kazançlardan mahallinde ödenen kurumlar vergisi ve benzeri vergiler Türkiye’de bu kazançlar üzerinden tarh olunan kurumlar vergisinden mahsup edilir. Yurtdışında elde edilen kazancın vergiler düşülmeden önceki brüt tutarı kurum kazancının hesaplanmasında dikkate alınmalıdır.

Yurtdışı kazançlar üzerinden Türkiye’de tarh olunacak vergilere mahsup edilebilecek tutar, bu kazançlara 32'nci maddede belirtilen kurumlar vergisi oranının uygulanmasıyla bulunacak tutarı aşamaz. Bu sınır dahilinde, ilgili bulunduğu kazancın genel sonuç hesaplarına intikal ettirildiği hesap döneminde tamamen veya kısmen indirilemeyen vergiler, bu dönemi izleyen üçüncü hesap dönemi sonuna kadar indirim konusu yapılabilir.

Yurtdışında ödenen vergilerin mahsup edilebilmesi için vergilerin ödendiğine ilişkin mahallindeki Türk elçilik veya konsoloslukların tasdikini taşıyan belgelerin ilgili vergi idaresine ibrazı gerekir. Bu belgelerin tarhiyat sırasında ibraz edilememesi halinde yabancı ülkede elde edilen gelire isabet eden vergi bir yıl ertelenir. Bu süre içinde belgelerin vergi dairesine ibrazı halinde mahsup işlemi yapılır.

Geçici vergilendirme dönemi içinde yurt dışı şubeden elde edilen kazançların bulunması halinde yurtdışında ödenen vergiler o dönem için hesaplanan geçici vergilerden ,yukarıda belirtilen esaslar dahilinde mahsup edilir. Akif Akarca/Dr. Mehmet Şafak

https://www.dunya.com/kose-yazisi/yurt-disi-sube-kazanclarinda-vergileme/422788

Yetkilendirilmiş Yükümlü Statüsü’ndeki firmalar için temel hükümleri düzenleyen Gümrük İşlemlerinin Kolaylaştırılması Yönetmeliği’nde 25/06/2018 tarihli 30459 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan yeni düzenlemeler ile önemli konularda değişikliğe gidildi. Böylece detaylandırılması gereken bazı konularda açıklayıcı düzenlemeler yapıldı. Bu anlamda detay hükümler getirilen konulardan birisi de yetkilendirilmiş yükümlü statüsü sahibi firmalar için yıllık olarak düzenlenmesi gereken Faaliyet Raporu oldu.

Faaliyet Raporu Nedir?

Faaliyet Raporu en basit tanımıyla yetkilendirilmiş yükümlü statüsüne sahip firmaların 1 yıllık sertifika kapsamında gerçekleştirdikleri gümrük işlemlerinin gümrük ve dış ticaret mevzuatına uygun olup olmadığı noktasında örnekleme yöntemine göre incelenmesi sonucunda düzenlenen ve gümrük idaresine verilen bir rapordur.

Yönetmelik Değişikliği Neler Getirdi?

Öncelikle 25/06/2018 tarihli 30459 sayılı Resmi Gazete’de Resmi Gazete’de yayımlanan değişiklikler ile daha önce belirlenmemiş olan Faaliyet Raporu’nun şekil ve içeriği belirlenmiştir. Ayrıca faaliyet raporunun ve daha önce firmanın yetkilendirilmiş yükümlü sertifikası temini sürecinde Gümrük Bakanlığına sunmuş olduğu soru formunda yapılması gerekli güncellemelerin gümrük idaresine ilgili süre içerisinde sunmaması halinde serfifika kapsamındaki yetkilerin ilgili dokümantasyon tamamlanıncaya kadar askıya alınacağı belirtildi.

Bu noktada belki de en önemli soru hangi unvana sahip kişilerin veya firmaların faaliyet raporunu düzenleme yetkisinin bulunduğu hususunda yatmakta. Bildiğimiz üzere yetkilendirilmiş yükümlü sertifikası, firmalara gümrük işlemlerinde önemli kolaylıklar sağlamakta ve dış ticaret işlemlerinde karşılaştıkları zaman kayıplarını azaltan işlev görmekle birlikte önemli sorumluluklar ve yükümlülükler yüklemekte. Zira sertifikanın alınması için firmanın tesislerinde tabiri caiz ise “kuş uçsa dahi kayıt altına alınması” ve bunun belgelenmesi gerekmekte. Ayrıca firmanın dış ticaret işlemlerinde eşya ve tesis güvenliği dahil ticari ve mali kayıtlarının doğruluğu ve sevkiyatlardaki emniyet prosedürlerinin mevcut olduğunu ve bunların uygulanmakta olduğunu da kanıtlaması şart.

Faaliyet Raporunu Kimler Düzenlemeli?

Bu anlamda yetkilendirilmiş yükümlü sertifikasına sahip olan kişiler için adeta sertifika kapsamındaki bir yıllık işlemlerin gümrük mevzuatı bakımından uygunluğunu ortaya koyacak ve gümrük idaresine sunulacak olan faaliyet raporunun kimler ve hangi nitelikteki kişiler tarafından düzenleneceği büyük önem taşımakta.

Gümrük İşlemlerinin Kolaylaştırılması Yönetmeliği’nin kapsamlı değişikliklere uğradığı 25/06/2018 tarihinden önceki halinde, faaliyet raporunun yetkilendirilmiş gümrük müşavirliği yetki belgesine, gümrük müşavirliği izin belgesine ya da gümrük müşavir yardımcılığı izin belgesine sahip olan kişiler veya en az iki yılı yönetici konumunda olmak üzere asgari altı yıl gümrük işlemleri ile ilgili birimlerde çalışmış olan personel istihdam etmek koşuluyla firmalar tarafından düzenlenebileceği belirtilmekteydi.

Yine değişiklikten önceki Yönetmelik hükümlerinde firmaların yetkilendirilmiş gümrük müşaviri, gümrük müşaviri veya gümrük müşavir yardımcısı istihdam eden tüzel kişilerden ya da faaliyet alanı itibariyle gümrük, dış ticaret ve lojistik işlemlerine ilişkin en az üç yıldır danışmanlık hizmeti veren firmalardan bu hizmeti satın alabileceği ve faaliyet raporunu düzenlettirebileceği hüküm altına alınmıştı.

25/06/2018 tarihinde yapılan Yönetmelik değişikliklerine baktığımızda faaliyet raporunu kimlerin düzenleyebileceğine dair daha önce mevcut olan kısıtlamanın kaldırıldığını ve bu raporu düzenlemeye yetkili kişilerin kimler olacağına dair spesifik bir düzenlemeye gidilmediğini görmekteyiz. Bunun bir çok açıdan sakıncasının bulunduğunu ifade etmek gerek. Zira bu konuda herhangi bir düzenleme yapılmamış olmasının bu konuda yetkin olmayan kişilerin faaliyet raporu düzenlenmelerini kolaylaştıracağı kanaatindeyim. Çünkü Gümrük Bakanlığı’nın faaliyet raporu düzenleme/düzenletme yükümlülüğünü yetkilendirilmiş yükümlü sertifikasına sahip olan firmalara getirmesinin altında yatan mantığın, bu firmaların gümrük işlemlerinin bağımsız ve tarafsız bir göz tarafından incelenip raporlanması olduğu/olması veya firmaların bu anlamda operasyonel işlemlerden bağımsız bir birime sahip olmaları gerektiği fikrindeyim.

Ayrıca faaliyet raporu ile ilgili bir başka husus ise faaliyet raporuna ilişkin inceleme ve denetim sürecinin sadece beyanname ve eki belgelerin uygunluğunun incelenmesinden ibaret olmaması. Çünkü anılan Yönetmelik hükümleri uyarınca beyanname ve eki belgeler yanında eşyanın tedarik zinciri sürecindeki stok, muhasebe, banka ve finansal kayıtlarında sertifika kapsamında yapılan işlemlerin incelenmesi bağlamında denetlenmesi gerekmekte.

Bununla birlikte bir diğer önemli bir konu ise yetkilendirilmiş yükümlü statüsündeki firmaların yıllık faaliyet raporlarının bu firmaların yine gümrük işlemlerini dolaylı temsilci sıfatıyla yürüten firmalar tarafından düzenlenebiliyor olması. Böylesi bir durum raporu düzenleyen kişinin bağımsız ve tarafsızlığını etkiler mi, etkilerse ne derece etkiler? Elbette ki Yönetmeliğin 6/2’nci maddesi, bu dokümantasyonun bir hizmet alımı yoluyla yapılması halinde dolaylı temsil hizmetinin de bu firmadan alınıp alınmadığına bakılmaksızın, hizmet alımı yapılan firmada bu işlemleri yapan kişi veya bu kişilerin çalıştırıldığı birimin, gümrük işlemlerini dolaylı temsil yoluyla yapan kişi veya bu kişilerin çalıştırıldığı birimden farklı olmasını zorunlu kılmakta.  Ancak bu yeterli olacak mı?

Genellikle yapılan işlemlerin mevzuata uygunluğunun değerlendirilmesini içeren denetim faaliyetleri, incelemeyi yapan kişiler ile inceleme kapsamındaki işlemleri bizatihi yapan kişilerin birbirlerinden ayrı ve bağımsız olmalarını gerekli kılar. Böylesi bir durum biraz da denetiminin ruhunun gereğidir. Aksi takdirde işlemi yapan ve işlemi denetleyen kişilerin aynı olması gibi bir sonucun doğması muhtemeldir ki bunun da yetkilendirilmiş yükümlü statüsündeki firmalar için resmi otoriterlerce pek de arzu edilen bir husus olduğunu zannetmiyorum.

Sonuç

Sonuçta yetkilendirilmiş yükümlü statüsüne sahip firmalar için faaliyet raporunun içeriğine ilişkin detaylarının nihayet belirlenmiş olması güzel. Ancak getirilen yeni düzenmelerin beraberinde yeni tartışma konularını yaratması da muhtemel. Özellikle faaliyet raporunu asgari gümrük müşaviri veya yetkiledirilmiş gümrük müşaviri unvanına sahip ve aynı zamanda dolaylı temsilci sıfatıyla firmanın gümrük işlemlerini takip etmeyen kişiler ve firmalar tarafından düzenlenebileceğine dair Gümrük İşlemlerinin Kolaylaştırılması Yönetmeliği’nde değişiklikler yapılması ihtiyacı ilerleyen süreçte karşılacak durumlar ışığında doğabilir. Fatih Uzun

https://www.dunya.com/kose-yazisi/yys-kapsamindaki-faaliyet-raporu-uzerine-bir-degerlendirme/422824

Çalışma,Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının geniş olarak ele alındığı Cumhurbaşkanlığı KHK-1 Çalışma Meclisine yer verilmiştir.

Çalışma Meclisi

1) Çalışma Meclisi;

a) Bakanın veya Bakan yardımcısının başkanlığında,

Ø  İş Teftiş Kurulu Başkanı,

Ø  Çalışma Genel Müdürü,

Ø  İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürü,

Ø  Uluslararası İşgücü Genel Müdürü,

Ø  Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanı,

Ø  Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanı,

Ø  Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürü,

Ø  Türkiye İş Kurumu Genel Müdürü ve bakanlıklardan ve Strateji ve Bütçe Başkanlığından iştirak edecek birer temsilciden,

b) Üniversitelerin iş hukuku, sosyal ekonomi, çalışma ekonomisi, sosyal siyaset, iş fizyolojisi, iş sağlığı ve güvenliği ve gündemindeki konularla ilgili dallardan Yükseköğretim Kurulunca seçilecek beş öğretim üyesinden,

c)

Ø  İşveren sendikaları konfederasyonlarından üç,

Ø  en fazla üyeye sahip işçi sendikaları konfederasyonundan iki,

Ø   diğer işçi ve kamu görevlileri sendikaları konfederasyonlarından birer,

Ø  Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonundan üç,

Ø  Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinden üç temsilci

ile gündemindeki konularla ilgili olarak çağırılan kamu ve özel kurum ve kuruluşları ile meslek odaları ve sivil toplum örgütleri temsilcilerinden,

meydana gelir.

(2) Çalışma Meclisi, Bakanlıkça tespit edilen gün ve gündeme göre toplanıp, gündemdeki konular hakkında inceleme ve görüşmelerde bulunarak düşüncelerini bildirmekle görevlidir.

(3) Çalışma Meclisinin Ankara dışından gelen işçi temsilcileri meclis toplantılarına katıldıkları sürece izinli sayılırlar.

(4) Çalışma Meclisinin sekretarya işleri Çalışma Genel Müdürlüğünce yerine getirilir.

(5) Çalışma Meclisi yılda en az bir defa toplanır.

Çalışma Meclisi en az yılda bir defa toplanır,bu sayı artabilir.

Evet taraflar isteklerini,şikayetlerini bu toplantılarda dile getirmek suretiyle çalışma hayatına şekil verebileceklerdir.

Umarım bu fırsatı taraflar kaçırmaz,derslerine çalışarak gelmeleri halinde kazanımları ortaya çıkacaktır. Vedat İlki

https://alitezel.com.tr/index.php?sid=yazi&id=9172

Bedelli askerlik hakkından yararlanacak işçi ve memurlar 28 günlük temel eğitim boyunca 'ücretsiz izinli' sayılacak. Çalışanlar askerliği tamamladıktan sonra işlerine devam edecek.

Bedelli askerliğe ilişkin kanun teklifi TBMM Başkanlığı’na sunuldu. Uzun zamandır bedelli askerlik bekleyen kişiler teklifin gündeme gelmesiyle hareketli günler yaşamaya başladı. Bedelli askerlik düzenlemesinde yaş sınırı 25, ücret ise 15 bin lira olarak belirlendi. Bu haktan yararlananlar ayrıca 28 gün temel askerlik eğitimi alacak. Burada en çok merak edilenler ise; bedelli askerlik yapacak işçi ve memurlar işyerlerinden veya çalıştıkları kamu kurum ve kuruluşlarından nasıl ayrılacak, tazminat alabilecekler mi? İşte çalışanların merak ettiği tüm ayrıntılar...

iZiN iÇiN NE GEREKiYOR?

Bedelli askerlik koşullarını sağlayan işçiler, 28 günlük temel askerlik eğitimini yaptıkları süre boyunca ücretsiz izinli sayılacak. Bu kişiler 28 gün sonunda temel askerlik eğitimini tamamlayarak askerlik hizmetlerini tamamladıklarında işlerine devam edecek. Bedelli kriterlerini sağlayan ve başvuru yapanlar, kendilerine tebliğ edilen ve bedelli askerlik eğitimini yapacakları birliklerine teslim olmaları gereken tarihi içeren belgeyi işverene vererek ücretsiz izin alabilecek.

PATRON UYMAK ZORUNDA

İş Kanunu’nda ücretsiz izin hakkı, doğum sonrası 6 aylık ücretsiz izin talebi dışında işverenin onayına bağlıdır. Ancak kanun teklifindeki açık ifade nedeniyle bedelli askerlikten faydalanacak kişilerin ücretsiz izin talepleri işveren tarafından onaylanmak durumunda. Dolayısıyla kriterleri sağlayan ve belgesini işverene veren işçi 28 gün boyunca ücretsiz izinli sayılacak ve döndüğünde işine kaldığı yerden devam edecek.

Kıdem için dava açmak gerekebilir

Askerlik için işinden ayrılan işçiler kıdem tazminatı alabilir. Ancak bedelli askerlik yapacak işçilerin ücretsiz izinli sayılacağı hüküm altına alındığı için kıdem tazminatı ödenmeyecek. Ancak işçiler, dilekçe vererek kıdem tazminatlarını talep edebilir. İşveren ödemezse işçinin dava açması gerekecektir.

PRiMLERi ÖDENECEK Mi?

Ücretsiz izinli sayılarak temel eğitimini almaya giden işçi için işveren 28 gün boyunca sigorta primi ödemeyecek. Bu kişiler için ‘21-Diğer Ücretsiz İzin’ kodunu seçerek bildirim yapılacak. İşçiler, ücretsiz izne ayrılmadan önceki son bir yılda en az 90 gün yani üç ay çalışmışlar ve adlarına sağlık sigortası primi yatırılmışsa, bu kişinin bakmakla yükümlü olduğu eşi ve çocukları, eşleri veya babaları askerdeyken sağlık hizmeti alabilecek.

MEMURDA DURUM NASIL?

Bedelli askerlikten faydalanacak ve 28 günlük temel askerlik eğitimi alacak memurlar da, bu süre boyunca kurum ve kuruluşları tarafından aylıksız izinli sayılacaklar. Bedelli askerlik hizmetini yerine getirecek kişiler 28 gün boyunca aylık almadan izinli sayılacak. Bedelli askerlik kapsamındaki temel askerlik eğitimini yapmak için 28 gün boyunca kurumlarından ücretsiz izinli sayılacak memurlar adına 28 gün boyunca sağlık sigortası primi yatırılmaya devam edilecek.

Emeklilik için borçlanma fırsatı

İşçiler bu sürede ücretsiz izinli sayılacakları için adlarına prim yatırılmayacak. Memurların da yalnızca genel sağlık sigortası primleri yatırılacak. Bu nedenle birliklerine teslim olan işçi ve memurlar isterlerse ileride bu 28 günlük süreyi borçlanabilir ve emekliliklerine 28 gün ekleyebilir.

Devletin kasasına 20 milyar girebilir

Bedelli askerlik düzenlemesi, kapsama girdiği belirtilen 1 milyon 324 bin kişinin tamamının uygulamadan yararlanması halinde, devletin kasasına yaklaşık 20 milyar liralık katkı sağlayacak. Kısa süre içinde yasalaşması beklenen düzenlemeden elde edilecek gelirle savunma desteklenecek.

MİLLİ SAVUNMAYA KAYNAK

Kapsama girenlerin tümünün bedelli askerlikten yararlanması halinde, devletin kasasına 19 milyar 860 milyon lira girecek. 500 bin kişinin başvurması halinde gelecek katkı 7.5 milyar lira, 300 bin kişinin başvurması halinde ise 4.5 milyar lira olacak. Düzenlemeden elde edilecek gelirle savunma sanayiine destek sağlanacak.

1.3 MİLYON iLGiLENDiRiYOR

31 Aralık 1993'te ve daha önce doğan yükümlülerin, bedel ödemek ve toplam 28 günlük temel askerlik eğitimine tabi tutulmak suretiyle askerlik hizmetini yerine getirmiş sayılmaları amaçlanıyor. AKP Grup Başkanvekili Mehmet Muş, bedelli askerlik düzenlemesinde yaş sınırının 25, ücretin ise 15 bin lira olarak belirlendiğini bildirdi.

GENÇLERİMİZE HAYIRLI OLSUN

Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar da, Twitter’dan yaptığı paylaşımda, “Bedelli askerlik yasa teklifi yüce Meclisimize sunulmuştur. Vatanımıza, milletimize ve gençlerimize hayırlı, uğurlu olsun” ifadesini kullandı.

GELiRi HAZiNE’YE GiDECEK

Sağlanacak gelir Hazine ve Maliye Bakanlığı’na aktarılacak. Bu gelir, savunma sanayii ve silahlı kuvvetlerinin ihtiyaçları kapsamında dağıtılabilecek.

TeklifteKİ, 28 günlük temel askerlik eğitiminde bir düzenleme olmayacak. Öğrencilerin ne yapacağı da merak edilenler arasında. 25 yaş aktif öğrencileri kapsamadığından bir sorun yaşanması beklenmiyor. Yüksek lisans yapanlar için de devam zorunluluğu olmadığı için sıkıntı yaşanmayacek.

YURTDIŞINA 2 BiN EURO

Yurtdışında oturma veya çalışma iznine sahip olarak işçi, işveren sıfatıyla veya bir meslek ya da sanatı icra ederek yurtiçinde geçirilen süreler hariç olmak üzere toplam en az üç yıl süreyle fiilen yabancı ülkelerde yaşayan Türk vatandaşları bedelli askerlik düzenlemesi kapsamında uzaktan eğitim alacak ve 2 bin euro bedel ödeyecek.

ENGELLiLERE EĞiTiM YOK

Bundan önceki düzenlemede 200 bin kişi müracaat etmişti. Bu kez de toplam 1.324.000 kişiyi ilgilendiren düzenleme yapıyoruz. Katılım geçmiş düzenlemenin daha üzerinde olacak.

Askerliğe elverişsiz derecede engelli olanlar da aynı bedeli ödeyerek söz konusu düzenlemeden faydalanabilecek. Ancak bu kişiler 28 günlük eğitimden muaf tutulacak.

BANKALAR KREDİ VEREBİLİR

Bedelli askerlik için şu an özel bir kredi yok. Ancak gençler ihtiyaç kredisi çekebiliyor. En düşük oran olarak, Ziraat Bankası yüzde 1.63 faiz oranıyla ihtiyaç kredisi veriyor. Örneğin 12 ay vadeyle kredi çeken bir genç, aylık 1.419 lira taksitlerle ödeme yapabilir. Vade 48 aya çıkarıldığında ise aylık taksitler 489 lira civarında seyrediyor. Okan Güray Bülbül

https://www.aksam.com.tr/yazarlar/okan-guray-bulbul/28-gun-izinli-sayilacaklar-tazminat-sansi-da-var/haber-755853

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • AK Parti'den Açıklama Geldi: Genel Sağlık Sigortası (GSS) Borçları Silinecek AK Parti Grup Başkanvekili Usta, AK Parti grubunun Meclis Başkanlığı'na…
  • TAM İSTİSNA KAPSAMINDA YÜKLENİM KDV İADESİ ANALİZİ * Yüklenilen KDV’nin Yüklenildiği Dönem İle İadenin Talep Edildiği Dönem…
  • İTUS, HİS , ATU KAPSAMINDA KDV İADE HADLERİ İndirimli Teminat Uygulama Sistemi ( İTUS) Hızlandırılmış İade Sistemi (…
Top