Mehmet Özdoğru
Resmi Tatil Mesai Hesaplama Nasıl Yapılır?
İş Kanununda işçilerin çalıştırılamayacağı günler, çalıştırıldığı takdirde işçinin onayının alınması gerektiği ve bugünlerde yapılan çalışmaların normal ücretlendirmeden farklı olacağı yasa ile korunmaktadır. Resmi tatil olarak adlandırılan bu günlerin bir kısmı bayram, bir kısmı genel tatil günüdür. Bir yıl içerisinde 15,5 gün ulusal bayram ve genel tatil günü bulunur.
Bu tatiller şunlardır:
– Arefe günü ile birlikte 4,5 gün Kurban Bayramı
– Arefe günüyle birlikte 3,5 günü Ramazan Bayramı
– 28 Ekim öğleden sonra ile birlikte 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı
– 1 Ocak yılbaşı
– 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı
– 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü
– 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı
– 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik günü
– 30 Ağustos Zafer Bayramı
İşçinin resmi tatil günlerinde çalışmaması esastır. Yani, İş Kanunu onun öncelikle bu günlerde dinlenmesi istemiştir. Ama yine de, işçinin onayı alınırsa, çalıştırılmasının da önü açılmıştır. Bunun anlamı, resmi tatilde çalışmanın yasak olmamasıdır. Peki resmi tatillerde çalışmanın şartları ve resmi tatillerde mesai hesaplaması nasıl yapılıyor?
RESMİ TATİLLERDE ÇALIŞMA
4857 sayılı İş Kanunu'nun 44. maddesine göre “Ulusal bayram ve genel tatil günlerinde işyerlerinde çalışılıp çalışılmayacağı toplu iş sözleşmesi veya iş sözleşmeleri ile kararlaştırılır. Sözleşmelerde hüküm bulunmaması halinde söz konusu günlerde çalışılması için işçinin onayı gereklidir.” İşçinin onayı, iş sözleşmesi kurulurken alınabileceği gibi daha sonrada alınabilir. Bu onay resmi tatil günlerinde çalışılabileceğine yönelik olmalı ve işçinin kanunla tanınan haklarına aykırı hüküm içermemelidir.
İşçilere, kanunlarda ulusal bayram ve genel tatil günü olarak kabul edilen günlerde çalışmazlarsa, bir iş karşılığı olmaksızın o günün ücretleri tam olarak, tatil yapmayarak çalışırlarsa ayrıca çalışılan her gün için bir günlük ücreti ödenir. Yüzde usulünün uygulandığı işyerlerinde işçilerin ulusal bayram ve genel tatil ücretleri işverence işçiye ödenir. Böylece resmi tatillerde çalışan işçiler 2 günlük ücrete hak kazanırlar.
Resmi tatil ile hafta tatili aynı güne denk gelmesi halinde çalışılmazsa işçiye yine bir günlük ücreti ödenmelidir. Çalışılması halinde hafta tatilinde ki çalışması fazla çalışma sayılacağından, ve bunun karşılığı ücretin resmi tatillerde çalışılma karşılığı hak edilen ücretten fazla olduğundan, işçi lehine olan uygulanmalı ve aynı güne denk gelen resmi tatil ve hafta tatilinde çalışan işçiye 2,5 günlük ücret ödenmelidir. Resmi tatillerde günlük çalışma süresi aşılırsa aşan kısım fazla çalışma sayılacağından bu kısmın ücreti % 50 zamlı ödenir. Günlük çalışma süresini aşmayan kısımlar ise fazla çalışma sayılmaz.
RESMİ TATİLLERDE ÇALIŞMA ÜCRETİ VE FAZLA MESAİ ORANI
Örnek vermek gerekirse; hafta tatilini Pazar günü kullanan bir işçi Ramazan Bayramı'nın Pazar'a denk gelen 1. gününde çalışırsa o gün için 2,5 günlük ücrete, 2 nci veya 3. günlerinde çalışan işçi ise 2'şer günlük, çalışmadığı Ramazan Bayramı günlerinde ise 1 günlük ücrete hak kazanacaktır. İşçi tüm bayram boyunca hiç çalışmaması halinde ise aylık ücretini tam olarak alacaktır. Aynı işçi ulusal bayramlardan birinde çalışması halinde resmi tatilde çalışmış olacağından yine 2 günlük ücrete hak kazanacaktır.
Ama uygulamada Kanunun izin vermediği bazı durumlar da mevcuttur. İşverenler, ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalışan personele müteakip günlerde izin kullandırılarak ilave ücret ödenmemesi yoluna gitmektedir. Asla unutmamak gerekir ki bu tür uygulamalar kanuna aykırıdır.
Kısmi Süreli Çalışanların Sigorta Primleri Nasıl Hesaplanır?
Kısmi süreli iş sözleşmesine istinaden çalıştırılan sigortalıların prim gün sayılarının ne şekilde hesaplanacağı Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 101. maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkralarında açıklanmıştır. Peki, kısmi süreli çalışanların sigorta primleri nasıl hesaplanır?
KISMİ SÜRELİ ÇALIŞANIN YASAL HAKLARI
Kısmi süreli çalışmalarda işçinin yasal hakları bakımından tam süreli çalışma ile orantılı uygulamalar yapılacak, bunun ötesinde yasa ve iş sözleşmesi ile sağlanmış haklar yalnız kısmi süreli çalışma gerekçesi ile ortadan kaldırılamayacaktır. Kısmi süreli çalışan işçilerin sigorta bildirimleri çalıştıkları saatlerin güne çevrilmesi sonucunda oluşan prim günleri esas alınarak yapılacaktır. Bu hesaplama her bir 7,5 saatlik çalışma 1 gün olarak kabul edilerek, gün kesirleri tam gün alınarak yapılacaktır.
KISMİ SÜRELİ ÇALIŞMADAN KİMLER FAYDALANACAK?
10.02.2016 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6663 Sayılı Kanun'un 21. maddesiyle, 4857 sayılı İş Kanununun 13. maddesine eklenen fıkralar ile; analık izni ve yarı zamanlı çalışma sonrasında, çocuğun mecburi ilköğretim çağına gelmesine kadar ebeveynlere kısmi süreli çalışma hakkı verilmiş ve bu uygulamaya ilişkin usul ve esasların Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle belirleneceği hüküm altına alınmıştır.
8 Kasım 2016 tarihli ve 29882 sayılı Resmi Gazete'de söz konusu Yönetmelik yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Analık İzni veya Ücretsiz İzin Sonrası Yapılacak Kısmi Süreli Çalışmalar Hakkında Yönetmelik ile doğum ya da evlat edinilmesi sonrası işçinin kısmi süreli çalışma yapabileceği işler ve uygulamaya ilişkin usul ve esaslar belirlenmiştir.
Buna göre; 6663 Sayılı Kanun'un 21. maddesiyle, 4857 sayılı İş Kanununun 13. maddesine eklenen fıkralar ile; analık izni, çalışma süresinin yarısı kadar ücretsiz izin veya 6 aya kadar ücretsiz izin sonrasında, çocuğun mecburi ilköğretim çağına gelmesine kadar ebeveynlere kısmi süreli çalışma hakkı verilmiştir.
Ebeveynlerden biri, çocuğun mecburi ilköğretim çağının başladığı tarihi takip eden aybaşına kadar kısmi süreli çalışma talebinde bulunabilecektir.
Bu talep, işveren tarafından karşılanacak ve geçerli fesih nedeni sayılmayacaktır. Ayrıca, kısmi süreli çalışmaya başlayan işçi aynı çocuk için bir daha bu haktan faydalanmamak üzere tam zamanlı çalışmaya dönebilecektir. Diğer taraftan, kısmi süreli çalışmaya geçen işçinin tam zamanlı çalışmaya başlaması durumunda yerine işe alınan işçinin iş sözleşmesi kendiliğinden sona erecektir.
Ebeveynlerden birinin çalışmaması halinde, çalışan eş kısmi süreli çalışma talebinde bulunamayacaktır. Bir çocuğu eşiyle birlikte veya münferiden evlat edinenler de çocuğun fiilen teslim edildiği tarihten itibaren bu haktan faydalanabilecektir.
KISMİ SÜRELİ ÇALIŞMADA ÜCRET
İş Kanunu'nun 13. maddesinde yer alan “Kısmi süreli iş sözleşmesi ile çalıştırılan işçi, ayırımı haklı kılan bir neden olmadıkça, salt iş sözleşmesinin kısmi süreli olmasından dolayı tam süreli emsal işçiye göre farklı işleme tabi tutulamaz” hükmü gereğince, kısmi süreli iş sözleşmesiyle çalışan işçinin ücreti ve paraya ilişkin bölünebilir menfaatleri, tam süreli emsal işçiye göre çalıştığı süre ile orantılı olarak ödenmesi gerekmektedir.
Çalışılan haftalık süre dışında kısmi süreli iş sözleşmesi ile tam süreli iş sözleşmesi arasında fark yoktur.
Kısmi süreli iş sözleşmelerinde işçinin alacağı ücretin şekli ve miktarı taraflarca serbestçe kararlaştırılabilecektir. Bununla birlikte ödenecek ücret asgari ücretin altında olamayacaktır. Aylık asgari ücretin 30 güne bölünmesiyle günlük asgari ücret, günlük asgari ücretin 7,5 saat olan normal günlük çalışma süresine bölünmesiyle de saatlik asgari ücret hesaplanarak, akdedilen sözleşme gereği işçinin alacağı ücret bulunacaktır.
KISMİ SÜRELİ ÇALIŞANLARIN SİGORTA PRİMLERİ NASIL HESAPLANIYOR?
Kısmi süreli iş sözleşmesine istinaden çalıştırılan sigortalıların prim gün sayılarının ne şekilde hesaplanacağı Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 101. maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkralarında açıklanmıştır.
Yönetmelikte yer alan hükümlere göre iş sözleşmesi saat ücreti karşılığı yapılmış ise sigortalının ay içindeki prim gün sayısı,
– 4857 sayılı İş Kanununa istinaden çalışan bir sigortalı için ay içindeki toplam çalışma süresi (çalıştığı toplam saat) bulunarak 7,5'e bölünmek suretiyle,
– 854 sayılı Deniz İş Kanunu veya 5953 sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanuna istinaden çalışan bir sigortalı için ay içindeki toplam çalışma süresi bulunarak 8'e bölünmek suretiyle, hesaplanmaktadır. Bu şekilde yapılacak hesaplamalarda 7,5 saatin veya 8 saatin altındaki çalışmalar ise 1 güne tamamlanmaktadır.
Örneğin, İş Kanunu hükümlerinin uygulandığı bir işyerinde Cumartesi Pazar günleri hariç olmak üzere günde 2 saat çalışmak üzere imzalanmış kısmi süreli iş sözleşmesine istinaden, sigortalının;
– 2018/Eylül ayı içinde toplam 46 saat çalışmış olması halinde, prim gün sayısı
46 / 7,5 = 6,13 = 7 gün
– 2018/Ekim ayı içinde toplam 40 saat çalışmış olması halinde, prim gün sayısı
40 / 7,5 = 5,33 = 6 gün olacaktır.
İş Kanunu veya Basın İş Kanunu hükümlerinin uygulandığı bir iş yerinde Cumartesi Pazar günleri hariç olmak üzere günde 1 saat çalışmak üzere imzalanmış kısmi süreli iş sözleşmesine istinaden, sigortalının;
– 2018/Eylül ayı içinde toplam 23 saat çalışmış olması halinde prim gün sayısı
23 / 8 = 2,87 = 3 gün
– 2018/Ekim ayı içinde toplam 20 saat çalışmış olması halinde prim gün sayısı
20 / 8 = 2.50 = 3 gün olacaktır.
Kısmi süreli çalışan sigortalıların prim ödeme gün sayıları kadar eksik gün sayılarının ne şekilde hesaplanacağı da zaman zaman tereddüt konusu olabilmektedir. Hatta eksik gün sayısının hatalı hesaplanmasından dolayı eksik gün bildirimleri kabul edilmeyip idari para cezası ile de karşı karşıya kalınabilmektedir.
Eksik gün sayısı, kısmi süreli çalışan sigortalıların prim gün sayısı bulunduktan sonra ayın çektiği gün sayısından prim gün sayısı çıkarılarak bulunmaktadır.
Örneğin; kısmi süreli iş sözleşmesine istinaden
-2018/Ekim ayındaki prim gün sayısı 7 gün olan bir sigortalı için Ekim ayının 31 gün çekmesi nedeniyle eksik gün sayısı 31 – 7 = 24 gün,
-2018 Şubat ayındaki prim gün sayısı 6 gün olan bir sigortalı içim Şubat ayının 28 gün çekmesi nedeniyle eksik gün sayısı 28 – 6 = 22 gün olacaktır.
Eski Nesil Yazar Kasalara Yeni Uygulama
Resmi Gazete’nin 30 Eylül 2017 tarihli ve 30196 sayılı nüshasında, Vergi Usul Kanunu’nun 483 sıra No.lu Genel Tebliği ile eski nesil ödeme kaydedici cihazları ile yeni nesil ödeme kaydedici cihazlarından (YN ÖKC) düzenlenen Ödeme Kaydedici Cihaz (ÖKC) günlük kapanış (Z) raporlarına ait mali bilgilerin 1 Temmuz 2018 tarihinden itibaren Gelir İdaresi Başkanlığı’na (GİB) elektronik ortamda gönderilme zorunluluğu getirilmiştir. Daha sonra bu tarih; 25 Mayıs 2018 tarihli ve 30341 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 498 sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile 1 Temmuz 2018 tarihinden 1 Ekim 2018 tarihine ertelenmişti.
Özetle, eski nesil ödeme kaydedici cihazlardan gerçekleştirilen satışlara ait ÖKC (Ödeme Kaydedici Cihaz-Yazar Kasa) günlük kapanış (Z) raporlarına ait mali bilgilerin Gelir İdaresi Başkanlığı Bilgi Sistemine elektronik ortamda aktarılmasına; 1 Ekim 2018 tarihinden itibaren başlanacaktır.
Bu kapsama giren ve eski nesil ÖKC kullanan mükelleflerin 15 Kasım 2018 tarihinden önce bildirimlerin;
a) ÖKC TSM Merkezleri, (Trusted Service Manager-Güvenli Servis Sağlayıcı)
b) GİB’den e-Arşiv hizmetleri konusunda izin alan özel entegratörlerin bilgi işlem sistemleri aracılığıyla e-Arşiv uygulaması
c) Başkanlık tarafından internet vergi dairesi üzerinden oluşturulan elektronik bildirim portalları üzerinden gönderilmesi yöntemlerinden birini seçerek GİB’e bildirmeleri gerekmektedir.
Bildirime ilişkin genel kurallar aşağıdaki gibidir.
1. Basit usule tabi mükellefler tercih bildiriminde bulunmayacaklardır. Bu mükelleflerin Defter Beyan Sistemine yaptıkları (Z) raporu kayıtları yeterli olacaktır.
2. İşletme hesabındaki mükellefler ise 1 Ocak 2019 tarihinden itibaren Defter Beyan Sistemine geçeceklerinden sadece Ekim Kasım Aralık 2018 ayları için bildirim yapacaklar ve tercih bildirimde bulunacaklardır.
3. Bilanço esasındaki mükellefler tercih bildirimde bulunacaklar ve Ekim 2018 ayından başlamak üzere aylık dönem bazında sadece, toplam satış tutarı ve toplam KDV tutar bilgisini izleyen ayın 15’ine kadar tercih bildirim yöntemi ile GİB’e elektronik ortamda bildireceklerdir.
4. Tercih bildiriminin (yöntemin Tercih Bildirim ekranından seçiminin), 15 Kasım 2018 tarihine kadar yapılması gerekmektedir.
5. Herhangi bir şekilde tercih bildiriminde bulunulmaması halinde, mükellefin Internet vergi dairesi üzerinden bildirimde bulunacağı varsayılmaktadır. Mükellefler internet vergi dairesi üzerinden bilgilerini iletebileceklerdir.
6. Bildirim aylık dönem bazında sadece “toplam satış tutarı “ve “toplam KDV tutarı” bilgisini içermektedir.
7. Defter Beyan Sistemi kapsamına giren mükelleflerin kapsama girdiği tarihten itibaren herhangi bir şekilde ÖKC aylık rapor bildiriminde bulunma mecburiyetleri söz konusu değildir.
8. Mükellefler gerçekleştirecekleri aylık rapor bildirimlerini, internet vergi dairesi üzerinden görüntüleyebilecek, kontrol edebilecek ve gerektiğinde düzeltme işlemini yapabileceklerdir.
9. Bildirim süresi içerisinde yapılacak düzeltmeler için herhangi bir şekilde cezai işlem söz konusu olmayacaktır.
10. Bildirimin yapılmadığı, eksik veya yanlış bildirim yapıldığı tespiti halinde her bir tespite ilişkin olarak Vergi Usul Kanununun mükerrer 355’ inci maddesinde yazılı özel usulsüzlük cezası uygulanacaktır. Engin Malay
http://www.gazeteyenigun.com.tr/yazarlar/engin-malay/eski-nesil-yazar-kasalara-yeni-uygulama/36431/
3600 Günle Nasıl Emekli Olunur?
8 Eylül 1999 tarihinden önce çalışmaya başlayan ve yaşı ilerlemiş olduğu halde prim günü yetersiz olan sigortalılar, 3600 gün prim ödemeleri halinde emekli olabilirler. Sonraki yıllarda çalışmaya başlayanlar için eksik prim günüyle emeklilik, 4500 ve 5400 gün prim ödemek koşuluyla mümkün.
Prim gün sayısı eksik olan sigortalılardan “3600 günle nasıl emekli olabilirim?” şeklinde sorular geliyor. Öncelikle belirtelim, 3600 gün prim ödeyerek emeklilik hakkı, 8 Eylül 1999 tarihinden önce işe başlayanlara tanınıyor. Onlar da kendi içlerinde farklı kurallara tabi.
8 Eylül 1981’den önce işe giren kadınlar ve 8 Eylül 1976 tarihinden önce işe giren erkekler 3600 prim gününü doldurduklarında sırasıyla 50 ve 55 yaşlarında emekli olabilir.
Söz konusu tarihler ile 8 Eylül 1999 arasında işe girmiş olanlarda ise 3600 prim günü ve 15 yıl sigortalılık şartının yanı sıra kadınlarda 50, erkeklerde 55 yaşını “doldurdukları” tarihe göre kademeli yaş uygulanıyor. Üç şartı 23 Mayıs 2002 tarihinden önce doldurmuş erkekler 55, kadınlar 50 yaşında emekli olurken, şartları sonraki yıllarda yerine getirenlerin emeklilik yaşı yükseliyor.
Bu üç koşulun tamamını yerine getirdiği tarihe göre için emeklilik yaşı şöyle:
ERKEK
24.05.2002-23.05.2005 arasında yerine getirenler 56
24.05.2005-23.05.2008 arasında yerine getirenler 57
24.05.2008-23.05.2011 arasında yerine getirenler 58
24.05.2011-23.05.2014 arasında yerine getirenler 59
24.05.2014 tarihinden sonra yerine getirenler 60 yaş.
KADIN
24.05.2002-23.05.2005 arasında yerine getirenler 52
4.05.2005-23.05.2008 arasında yerine getirenler 54
24.05.2008-23.05.2011 arasında yerine getirenler 56
24.05.2011 tarihinden sonra yerine getirenler 58 yaş.
SONRADAN İŞE GİRENLERDE PRİM GÜNÜ KOŞULU ARTIRILDI
1999’dan önce işe girenlerde yaştan emekli olmak için 3600 olan prim gün sayısı; 8 Eylül 1999’dan sonra işe girenlerde 4500 güne; 1 Mayıs 2008 tarihinden sonra işe girenlerde 5400 güne yükseltildi.
8 Eylül 1999 – 30 Nisan 2008 tarihleri arasında işe başlayıp 25 yıl sigortalılık ve 4500 prim gününü dolduran kadınlar 58, erkekler 60 yaşında emekli olabilir.
2008 SONRASINDA YAŞ DAHA DA YÜKSELDİ
1 Mayıs 2008 tarihinden sonra işe girenler ise yaş haddinden emekli olabilmek için 5400 prim gününü doldurmak zorunda. Bunların emeklilik yaşı, 5400 prim gününü doldurdukları tarihe göre şöyle:
ERKEK
31 Aralık 2035 tarihine kadar tamamlayanlar 63,
1 Ocak 2036-31 Aralık 2037 tarihleri arasında tamamlayanlar 64,
1 Ocak 2038 sonrasında tamamlayanlar 65.
KADIN
31 Aralık 2035 tarihine kadar tamamlayanlar 61
1 Ocak 2036-31 Aralık 2037 arasında tamamlayanlar 62,
1 Ocak 2038-31 Aralık 2039 arasında tamamlayanlar 63,
1 Ocak 2040-31 Aralık 2041 arasında tamamlayanlar 64,
1 Ocak 2042 sonrasında tamamlayanlar 65.
ASKERLİK TARİHİNE DİKKAT
Erkek sigortalıların işe girmeden önce askerlik yapmış olmaları, eksik prim günüyle yaş haddinden emeklilikte de avantaj sağlıyor. Askerlik borçlanması yapmak suretiyle sigorta başlangıç tarihi geriye çekildiğinde daha erken yaşta emeklilik mümkün bulunuyor.
https://www.haberturk.com/3600-gunle-nasil-emekli-olunur-2139319-ekonomi
Ödenmeyen Vergi Borçlarından Şirket Yönetim Kurulu Üyelerinin Sorumlulukları
KANUNİ TEMSİLCİ SIFATINI KAZANMADAN ÖNCEKİ VE AYRILMA TARİHİNDEN SONRAKİ İŞLEMLERE AİT SORUMLULUK
Prensip olarak yönetim kurulu üyeleri, görev süreleri içinde yapılan işlerden ve işlemlerden sorumludurlar. Göreve başlamadan önce ve görev süreleri sona erdikten sonra yapılan işlemlerden ve işlenen fiillerden sorumlu tutulamazlar.
Tüzel kişilerde, geçmiş dönemlere ait vergi ve buna bağlı alacaklarının tüzel kişiliğin varlığından alınamaması durumunda, vergi ve buna bağlı alacaklar ait oldukları dönemdeki yasal temsilciden alınmaktadır. Ancak, şirket yönetim kurulunun çeşitli nedenlerle (istifa, azil, ölüm, görev sürelerinin sona ermesi gibi) ayrılmaları dönem içinde olabilmekte bu gibi durumlarda da uygulamada tereddüt doğmaktadır.
Yasal temsilci değişikliğinin vergilendirme dönemi içerisinde meydana gelmesi durumunda, yeni temsilcinin sorumluluğu, içinde bulunulan dönemin başından itibaren başlar. Temsilcinin ayrıldığı tarihte, hesap döneminin kapatılması ve sorumluluğun vergi dairesi tarafından iki temsilci itibariyle bölünmesi söz konusu değildir. Yeni temsilci ile eski temsilci, gerektiğinde, kendi aralarında sözleşme yapabilirler. Bu sözleşmeye göre, eski temsilcinin vergilendirme döneminin ayrıldığı tarihten önceki kısmından yeni temsilciye karşı sorumlu olması mümkün olabilmektedir.[1]
Sorumluluğun kamu alacağının ödenmemesine neden olmada rol sahibi olabilme yetkisine bakılarak saptanması gerekir. Örneğin, yetkili olunan dönemde verginin eksik hesaplanmasına yol açacak bir fiilin yapılmış olması nedeni ile sonradan vergi salınmışsa sorumluluğun devam etmesi gerekir. Bununla birlikte, dönem içinde yasal temsilcinin değişmesi durumunda yeni yasal temsilcinin gerekli özeni göstermemesi nedeniyle temsilci nedeniyle temsilci değişim tarihinden önceki dönemlerde yapılan hatalardan doğan kamu alacağından yeni temsilcinin sorumlu tutulması gerekir. Yasal temsilcilikten ayrılan kişinin ayrılma tarihinden sonra herhangi bir tasarrufta bulunma yetkisi olmadığının, yeni temsilcinin ise dönem başından itibaren yapılmış hataları gözden geçirme ve düzeltme yetkisine sahip olduğu dikkate alınmalıdır. Aynı şekilde eski temsilci zamanında tahakkuk ettirilmesine karşın ödenmeyen kamu alacaklarının ödenmesinden hangi yasal temsilcinin sorumlu tutulacağı konusunda dikkatli olunması gerekir. Vadesi gelmemiş bir kamu borcunun ödenmemesi dolayısıyla yasal temsilci sorumlu tutulamayacağından, görevden ayrılma tarihinde vadesi henüz dolmamış kamu alacağından, kendi görev döneminde doğmasına karşın görevden ayrılan temsilcinin sorumlu tutulması söz konusu olamaz. Bununla birlikte, örneğin, işçilerin ücretlerinin düşük gösterilmesi veya kayıt dışı işçi çalıştırılması örneğinde olabileceği gibi görev dönemi ile ilgili olarak görevden ayrıldıktan sonra ortaya çıkarılan kamu alacaklarından sorumluluğun devam etmesi gerekir.
Yargıya intikal eden bir olay nedeniyle yönetim kurulu üyeliğinden ayrılan temsilcinin, ayrılmadan evvelki dönemlere ait sorumluluğuna ilişkin olarak aşağıdaki karar Danıştay tarafından verilmiştir.
“Davacının yönetim kurulu üyesi olduğu dönemde beyanname vermek, buna göre belirlenen vergileri zamanında ödemek gibi vergi ödevlerini yerine getirmediği ya da şirket tüzel kişiliği adına tarhiyat yapılmasına neden olan vergi ziyaının davacı tarafından yapılması gereken ödevlerin yerine getirilmemesinden kaynaklandığı yolunda bir tespit de bulunmamaktadır. Şirkete ait söz konusu borçların ödenmemesinin davacı tutum ve davranışından kaynaklandığından söz edilerek davanın reddine karar verilmesine isabet görülmemiştir.’’( D.4.D 16.04.1993 tarih, E: 1992/1559, K:1993/1613)
Sonuç olaraksöz konusu kararda;
1-Vergi incelemesinin yönetim kurulu üyeliğinden ayrılmasından sonra yapılması,
2-Vergilerin tahakkuk ettiği dönemde yönetim kurulu üyesi ol-maması nedeni ile, vergilerin ödenmesinde tutum ve davranışının etkili olamayacağı,
3-Yönetim kurulu üyesi olduğu dönemde beyanname vermek, buna göre belirlen vergileri zamanında ödemek gibi vergi ödevlerini yerine getirmediği ya da şirket tüzel kişiliği adına tarhiyat yapılmasına neden olan vergi ziyaının davacı tarafından yapılması gereken ödevlerin yerine getirilmemesinden kaynaklandığı yolunda herhangi bir tespit bulunmadığı konularıdır.
Doğal olarak bütün bu koşulların görevden ayrılan yasal temsilcinin sorumlu tutulmasını gerektirecek yönde olması durumunda dahi, yasal temsilcinin sorumlu tutulabilmesi için kamu alacağının borçlu hakkındaki takip yollarının tüketilmiş olmasına rağmen tahsil edilmeyişi veya tahsil edilemeyeceğinin anlaşılmış olması gerekir.[2]Nazlı Gaye Alpaslan
--------------
[1] Yılmaz KAZIM , 6183 sayılı A.A.T.U.H.K. Uygulaması, Mart 2015- İstanbul , H.U.D Yayınları, S.399-400
[2] Vehbi KARABIYIK, Kanuni Temsilcilerin Değişmesi Halinde Sorumluluk , Yaklaşım, Sayı 132
Okullar Açılırken Velilere, Girişimcilere Ve Hayırseverlere Vergi Hatırlatmaları
Yeni eğitim öğretim dönemi, özel okullar ve devlet okullarının birinci sınıflarıyla başladı. Hafta başında yeni dönem tamamen başlamış olacak. Velilere, eğitim alanında yatırım yapan girişimcilere ve eğitimle ilgili sosyal sorumluluk gereği bağış yapan veya öğrencilere burs veren hayırseverlere bazı vergi hatırlatmaları yapmanın tam zamanı.
Eğitim harcamalarının vergi matrahından indirimi
Gelir türü ne olursa olsun, yıllık gelir vergisi beyannamesi veren gerçek kişilerin, yaptıkları eğitim harcamalarını, belli sınırlar çerçevesinde gelir vergisi matrahından indirmeleri mümkün.
Konuyla ilgili olarak kısaca şunlar söylenebilir:
- Bu olanak sadece gelirini beyan eden kişiler için mümkün. Gelirini beyan etmek zorunda olmayan, örneğin ücretlilerin büyük bölümü için bu olanak yok.
- Beyan edilen gelirden indirilebilecek eğitim harcamalarının, mükellefin kendisine, eşine veya küçük çocuklarına ait olması gerekiyor.
- Eğitim harcamasının beyan edilen gelirden indirilebilmesi için, Türkiye’de gelir veya kurumlar vergisi mükellefiyeti bulunan gerçek veya tüzel kişilerden fatura alınması gerekiyor. Dolayısıyla yurt dışında yapılan harcamaların veya mükellefiyeti bulunmayan örneğin vakıf üniversitelerine yapılan ödemelerin matrahtan indirimi mümkün değil.
- Yukarıdaki sınırlar çerçevesinde her türlü eğitim harcaması, beyan edilen gelirden indirilebilir. Bu kapsamda örnek olarak; okul ve kreş ücretleri, kitap ve kırtasiye harcamaları, yurt ücretleri, eğitim amaçlı olarak kullanılan internet hizmet bedeli ve okul servis ücretleri sayılabilir.
- Okul aile birliğine veya okul koruma örneğine yapılan bağışlar, bu kapsamda matrahtan düşülemez.
Öğrenci burslarının gider yazılması
Öğrencilere verilen burslar esas olarak sosyal sorumluluk gereği yapılan ödemeler. Bu niteliğiyle burslar, gerçek kişilere yapılan bağış niteliğinde ve gelir veya kurumlar vergisi matrahından indirilmesi olanağı yok.
Ancak, bazı durumlarda burslar, gelecekte yapılacak hizmetler karşılığında bugünden yapılan ödeme olması nedeniyle ücret niteliğinde olabilir ve ücret ödemesi olarak gider yazılabilir.
Gelir İdaresi, şu koşulların varlığı halinde ödenen bursların gider yazılabileceğini kabul ediyor:
- Burs verilen kişinin okulu bitirdikten sonra işletmede çalışacağını öngören bir sözleşme düzenlenmesi.
- Burs verilecek kişilerin herkese açık bir sınav sonucuna göre belirlenmiş olması (Örneğin öğrencinin üniversite giriş sınavında dereceye girmiş olması).
- Verilen burs tutarının makul olması.
Eğitim kurumlarının kazançları
Özel kreş ve gündüz bakımevleri ile okul öncesi eğitim, ilköğretim, özel eğitim ve orta öğretim özel okullarının işletilmesinden elde edilen kazançlar, gelir ve kurumlar vergisinden istisna.
İstisna, sayılan kurumlar faaliyete geçtikten sonraki beş yıl için geçerli. Daha sonraki dönemlerde elde edilen kazançlar vergiye tabi.
İstisna okulu veya kreşi işleten kişi veya kurum dikkate alınarak değil, okul veya kreş dikkate alınarak tanımlanmış durumda. Bu kurumları işleten kişi ve kurumların yeni okullar veya kreşler açması durumunda, yeni açılan okulların veya kreşlerin kazançları için beş yıl süreyle istisnadan yararlanılabilir.
Eğitimle ilgili bağışların matrahtan düşülmesi
Milli Eğitim Bakanlığı'na bağışlanan okulların inşası dolayısıyla yapılan harcamalar veya okul inşası için Bakanlığa yapılan bağış ve yardımlar ile mevcut okulların eğitim faaliyetini devam ettirebilmesi için yapılan her türlü bağış ve yardımlar, sınırsız olarak matrahtan indirilebiliyor.
Yapılan bağış ve yardımın indiriminde, kazancın belli yüzdesi ile tanımlanan bir sınır yok. Ancak, tam sınırsız da değil, indirim matrahla sınırlı. Bu çerçevede örneğin, zarar eden kurumların yaptıkları bağışı daha sonraki yıllarda kazançlarından indirmesi olanaklı değil.
Bağışlanan okul inşası dolayısıyla yapılan harcamaların indirim zamanı kanunda açıkça düzenlenmiş değil. Gelir İdaresi, hukuken bağışın yapıldığı, bağışa konu değerin mülkiyetinin bağış yapılan kurum veya kuruluşa geçtiği tarihi esas alıyor. Bu çerçevede;
- Tesislerin kamu kurum ve kuruluşlarına ait arsa üzerine inşa ettirilmesi halinde, inşaat için yapılan harcamaların, harcamanın yapıldığı yılın kazancından,
- Tesislerin mükellefin kendi arsası üzerine inşa ettirilmesi halinde ise bu tesislerin inşası için yapılan harcamaların, tesisin tamamlanarak bağışlandığı yılın kazancından, indirilmesi gerekiyor.
Öte yandan;
- Yüksek Öğretim Kanunu’nda yer alan düzenleme gereği, üniversitelere ve ileri teknoloji enstitülerine yapılan her türlü bağışlar ile
- İlk Öğretim ve Eğitim Kanunu’nda yer alan düzenleme gereği, ilköğretim kurumlarına yapılan nakdi bağışlar,
sınırsız olarak vergi matrahından indirilebiliyor.
Mal bağışlarında KDV istisnası
Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı okullara veya üniversitelere bedelsiz olarak yapılan her türlü mal teslimleri ve hizmet ifaları, katma değer vergisinden istisna. Recep Bıyık
İşsizlik Ödeneğinin Kesilmesi
İşsizlik ödeneği alırken işe girdiğim takdirde kalan işsizlik ödeneğim yanar mı? Bu durumda ne yapmalıyım? Bu konuda acil bir bilgi vermeniz mümkün mü? 5...619380 Nolu SMS
İşsizlik ödeneği alırken çalışmaya başlayanların (bir gün dahi olsa) işe girdiği tarihi takip eden günden başlayarak 15 gün içinde Türkiye İş Kurumu'na bilgi vermeleri gerekmektedir. İşsizlik ödeneği almakta iken işe giren ve bunu 15 gün içinde Türkiye İş Kurumu'na bildirenlerin ödenekleri "yeni işe başlama" nedeniyle kesilir ve yeni bir işsizlik ödeneğine hak kazanamayacak şekilde işlerini kaybetmeleri halinde kalan işsizlik ödenekleri, başvurdukları tarih itibariyle yeniden başlatılmakta. İşsizlik ödeneği alırken bir veya birden fazla işverene bağlı olarak ücret karşılığı veya kendi nam veya hesabına çalışılması ve yapılan bu çalışmanın, başladığı tarihi izleyen günden itibaren 15 günden daha sonra tespit edilmesi halleri gelir getirici bir işte çalışma olarak değerlendirilmekte.
"Gelir getirici işte çalışıyor olma" nedeni ile kesilen işsizlik ödenekleri tekrar başlatılmamakta. Hak kaybına uğramamak için işe girmeniz halinde durumu muhakkak Türkiye İş Kurumu'na süresi içinde bildirmeniz gerekir. Siz bildirmeseniz de zaten İŞKUR SGK kayıtlarından işe girdiğinize dair bilgiye ulaşacaktır.
1983 yılından girişi bulunan 1963 doğumlu bayan sigortalıyım. Halen çalışmaktayım fakat 1994 ile 2006 yılları arasında prim boşluğum var. Çıkan yeni yasalarda bu arayı ödeyip emekliliğe hak kazanma şansım var mı? Yani çalışmayıp prim ödemediğim yılların boşluğunu doldurabilir miyim? Geriye dönük hak verildi mi? M.K.
Yasalarda geriye dönük borçlanma veya ara boşlukları borçlanarak ödeme gibi bir düzenleme bulunmamakta. Bu nedenle ara boşluları ödeme imkanı yok. Ancak, 1983 yılındaki SSK girişinizden sonra doğum yapmışsanız ve doğumdan sonraki günlerde adınıza prim yatmamış ise en fazla üç çocuğa kadar toplamda 6 yıl borçlanma yapabilirsiniz. Bunun dışında borçlanıp ara boşluk ödeme gibi bir durum söz konusu değil.
Ne zaman emekli olurum?
09.09.1966 doğumluyum. Askerlik borçlanması yapmadım. Ocak 1990 emekli sandığı girişliyim ve halen görevdeyim. Emekliliğim ve yaşım doldu mu merak ediyorum? Nihat Y.
İşe başlangıcınıza göre, 9000 prim gün ve 52 yaş şartlarına tabisiniz. Prim gün sayınız 2015 yılında tamamlanmış.52 yaşınız da bu ayın dokuzunda doldu. Bu durumda istediğiniz zaman emeklilik talebi verebilirsiniz. Hayırlı olsun. Ali Şerbetçi
https://www.takvim.com.tr/yazarlar/aliserbetci/2018/09/12/issizlik-odeneginin-kesilmesi
Emeklilikte Yaşa Takılanlar Meclis Gündeminde
Emeklilikte yaşa takılanlar (EYT), uzun yıllardır ilk kez, Meclis’te çoğunluğa sahip partilerin ortak gündem konusu haline geldi. Milletvekili sayısı 302’ye ulaşan dört parti, emeklilikte yaşa takılanların sorununun çözülmesi için aynı noktada buluştu. Yüz binlerce kişinin gözü, 1 Ekim’de açılacak Meclis’e çevrildi.
Yüz binlerce çalışanın beklediği emeklilikte yaş probleminin (EYT) ortadan kaldırılması muhalefet partilerinin ortak gündem konusu oldu. Habertürk'ten Ahmet Kıvanç'ın haberine göre 8 Eylül 1999 tarihinden önce kadın 20 yıl sigortalılık; erkek 25 yıl sigortalılık ve 5000 gün prim koşulunu yerine getirerek emekli olabiliyordu. 8 Eylül 1999 tarihinde 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu ile emeklilik yaşı artırıldı. Emeklilik yaşı, kademeli olarak kadınlarda 58, erkeklerde 60’a çıkartıldı.
2008 yılında yapılan ikinci değişiklikle de emeklilik yaşı kadın ve erkeklerde 2048 yılında 65’e çıkacak şekilde tekrar yükseltildi. Emekliliğe hazırlanan pek çok kişi bir gün farkla 2-3 yıl daha beklemek zorunda kaldı. Yasa değişikliğinin yapıldığı ilk yıllarda, kademeli yaş artışı konusunda toplumda bir konsensüs vardı. Doğrudan etkilenenlerin sesi cılız çıkıyordu. Zamanla prim gününü dolduranların sayısı arttıkça yaşı bekleyenlerin sesleri daha gür çıkmaya başladı. Önceki yasama dönemlerinde bazı muhalefet milletvekilleri münferit olarak yasa teklifleri verdi. Ancak, ilk defa muhalefet partileri, konuyu yeni yasama döneminin hemen başında gündeme getirdi.
DÖRT MUHALEFET PARTİSİ AYNI GÖRÜŞTE
Emeklilikte yaşa takılanlar konusunda ilk teklif, genel seçimlerde AK Parti ile ittifak yapan ve hükümet politikalarına geniş destek veren MHP’den geldi. MHP İstanbul Milletvekili Arzu Erdem, teklifi Genel Başkan Devlet Bahçeli’nin talimatıyla hazırladığını vurguladı.
Erdem’in ardından CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin ve Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer ile İYİ Parti Muğla Milletvekili Metin Ergun, TBMM Başkanlığı’na yasa teklifi sundu. Tekliflerin ortak noktası, 8 Eylül 1999 tarihinden önce sigortalı olarak çalışmaya başlayan kadınların 20, erkeklerin 25 yıl sigortalılık süresi ve 5.000 gün prim ödeme koşulunu yerine getirmeleri halinde yaşı beklemeden emekli olmaları yönünde.
DÖRT PARTİ MECLİS’TE ÇOĞUNLUĞU OLUŞTURUYOR
Meclis’te grubu bulunan dördüncü muhalefet partisi HDP İstanbul Milletvekili Garo Paylan’ın da bu hafta içinde konuyla ilgili yasa teklifi hazırlayarak TBMM Başkanlığı’na sunması bekleniyor. Bu arada HDP Grup Başkanvekili Ayhan Bilgen, geçen hafta yaptığı açıklamada, emeklilikte yaşa takılanlarla ilgili yasa teklifi hangi partiden gelirse gelsin destekleyeceklerini söyledi.
AK Parti TBMM’de 290 sandalyeye sahip bulunuyor. Emeklilikte yaşa takılanlara yönelik yasa teklifi veren CHP’nin 144, MHP’nin 50, İYİ Parti’nin 41 milletvekili bulunuyor. Teklife destek vereceğini açıklayan HDP de Meclis’te 67 milletvekili ile temsil ediliyor. Böylece, teklifi destekleyen partilerin toplam oyu 302’ye ulaşarak, çoğunluğu sağlıyor.
TBMM, tatilin ardından 1 Ekim’de yeni yasama yılına başlayacak. Emeklilikte yaşa takılanların gözü kulağı yeni yasama yılında Meclis’te olacak.
38 YAŞINDA EMEKLİLİK OLACAK MI?
Muhalefet partilerinin tekliflerinde, 8 Eylül 1999 tarihi öncesinde sigortalı olanların, 5510 sayılı Kanun ile yürürlükten kaldırılmış bulunan sosyal güvenlik kanunları hükümlerine göre gereken sigortalılık süresi, hizmet süresi ve prim gün sayısı koşulunu yerine getirenlerin yaşı beklemeksizin emekli edilmeleri öngörülüyor. Teklifler bu şekilde yasalaştığı takdirde, 1999 yılında 18 yaşında işe giren bir kadın 2019 yılında 38 yaşında emekli olabilecek. 1999’da 18 yaşında işe giren bir erkek de 2024 yılında 43 yaşında emekliliğe hak kazanabilecek.
KİM KAÇ YAŞINDA EMEKLİ OLACAK?
ERKEK | |||
İşe başlama tarihi | Sigortalılık | Yaş | Prim günü |
09.09.1976 ve öncesi | 25 | Yok | 5000 |
09.09.1976-23.05.1979 | 25 | 44 | 5000 |
24.05.1979-23.11.1980 | 25 | 45 | 5000 |
24.11.1980-23.05.1982 | 25 | 46 | 5075 |
24.05.1982-23.11.1983 | 25 | 47 | 5150 |
24.11.1983-23.05.1985 | 25 | 48 | 5225 |
24.05.1985-23.11.1986 | 25 | 49 | 5300 |
24.11.1986-23.05.1988 | 25 | 50 | 5375 |
24.05.1988-23.11.1989 | 25 | 51 | 5450 |
24.11.1989-23.05.1991 | 25 | 52 | 5525 |
24.05.1991-23.11.1992 | 25 | 53 | 5600 |
24.11.1992-23.05.1994 | 25 | 54 | 5675 |
24.05.1994-23.11.1995 | 25 | 55 | 5750 |
24.11.1995-23.05.1997 | 25 | 56 | 5825 |
24.05.1997-23.11.1998 | 25 | 57 | 5900 |
24.11.1998-08.09.1999 | 25 | 58 | 5975 |
09.09.1999-30.09.2008 | Yok | 60 | 7000 |
TEKLİF BU HALİYLE YASALAŞIRSA KADINLAR 38 YAŞINDA EMEKLİ OLABİLİR
KADIN | |||
İşe başlama tarihi | Sigortalılık | Yaş | Prim günü |
01.04.1981 öncesi | 20 | Yok | 5000 |
01.04.1981-08.09.1981 | 20 | 38 | 5000 |
09.09.1981-23.05.1984 | 20 | 40 | 5000 |
24.05.1984-23.05.1985 | 20 | 41 | 5000 |
24.05.1985-23.05.1986 | 20 | 42 | 5075 |
24.05.1986-23.05.1987 | 20 | 43 | 5150 |
24.05.1987-23.05.1988 | 20 | 44 | 5225 |
24.05.1988-23.05.1989 | 20 | 45 | 5300 |
24.05.1989-23.05.1990 | 20 | 46 | 5375 |
24.05.1990-23.05.1991 | 20 | 47 | 5450 |
24.05.1991-23.05.1992 | 20 | 48 | 5525 |
24.05.1992-23.05.1993 | 20 | 49 | 5600 |
24.05.1993-23.05.1994 | 20 | 50 | 5675 |
24.05.1994-23.05.1995 | 20 | 51 | 5750 |
24.05.1995-23.05.1996 | 20 | 52 | 5825 |
24.05.1996-23.05.1997 | 20 | 53 | 5900 |
24.05.1997-23.05.1998 | 20 | 54 | 5975 |
24.05.1998-23.05.1999 | 20 | 55 | 5975 |
24.05.1999-08.09.1999 | Yok | 56 | 5975 |
09.09.1999-30.09.2008 | Yok | 58 | 7000 |
https://www.haberturk.com/emeklilikte-yasa-takilanlar-meclis-gundeminde-2134456-ekonomi
Çocuk Okula Başlayana Kadar Yarım Gün Mesai
2016 yılında yapılan yasa değişikliğiyle, çocuk okula başlayıncaya kadar, çalışan anne babadan birine yarım gün çalışma hakkı getirildi. Eşlerden biri çalışmıyorsa, çalışan eşe yarım gün çalışma izni verilmez. Yarı zamanlı çalışmak isteyen işçiyi atan işveren tazminat ödemek zorunda kalır.
Habertürk'ten Ahmet Kıvanç'ın haberine göre kadınların hem çocuklarını sağlıklı bir şekilde büyütebilmeleri, hem de çalışma hayatından kopmamaları için 2016 yılında getirilen yarım gün çalışma hakkı henüz yeni olduğu için yeteri kadar kullanılmıyor. İşçilerin bu hakkı nasıl kullanabilecekleri, 8 Kasım 2016 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan yönetmelikle düzenlendi.
Buna göre, kadın işçi öncelikle doğum öncesinde ve sonrasında 8’er haftalık analık izni kullanıyor. Çoğul gebelik halinde doğum öncesi çalıştırılmayacak süreye 2 hafta ekleniyor.
ANNE VEFAT EDERSE İZNİ BABA KULLANABİLİR
Doğumda veya doğum sonrasında annenin ölümü halinde, doğum sonrası kullanılmayan analık iznini baba kullanabilir. Üç yaşını doldurmamış çocuğu evlat edinen eşlerden birine veya evlat edinen kişiye, çocuğun aileye teslim edildiği tarihten itibaren 8 hafta analık izni verilir. Evlat edinen erkek işçi ise o da analık izninden yararlanabilir.
6 AYA KADAR YARIM GÜN İZİN HAKKI
Analık izninin bitiminden itibaren kadın işçiyle üç yaşını doldurmamış çocuğu evlat edinen kadın veya erkek işçilere haftalık çalışma süresinin yarısı kadar izin verilir. “Ücretsiz izin” olarak adlandırılan bu süre birinci çocukta 2 ay, ikincide 4 ay, üçüncü ve sonraki çocukta ise 6 aydır. Örneğin, üç çocuğu bulunan bir çiftin dördüncü çocuğu doğmuşsa bunun için anneye 6 ay süreyle haftalık çalışma süresinin yarısı kadar ücretsiz izin hakkı verilir. Çocuğun engelli olması halinde bir yıl süreyle ücretsiz izin kullandırılır.
Yarım gün ücretsiz çalışma hakkının kullanıldığı dönemde işveren yarım aylık ücret öder. İşsizlik Fonu’ndan da brüt asgari ücretin yarısı tutarında ödeme yapılır. 2018 yılı için İşsizlik Fonu’ndan ödenen tutar aylık 1.007 liradır. Yarı zamanlı çalışma döneminde yarım maaş hakkından yararlanabilmek için, işçi adına son 3 yılda en az 600 gün prim bildirilmesi gerekiyor.
Bu haktan yararlanabilmek için analık hali izninin bitiminden itibaren 30 gün içinde İŞKUR'a yazılı başvuruda bulunma koşulu aranacak.
Kadın işçiler, analık izninin bitiminden itibaren 6 aya kadar tamamen ücretsiz izin de kullanabilir. Bu durumda yarım gün çalışması gerekmez.
OKULA BAŞLAYINCAYA KADAR KISMİ SÜRELİ ÇALIŞMA
Çocuğunu büyütmek isteyen işçi, çocuk okula başlayıncaya kadar “kısmi süreli çalışma” talebinde de bulunabilir. Kısmi süreli çalışma, analık izninin, yarım gün ücretsiz izninin veya tam gün ücretsiz izninin bitiminden itibaren kullanılabilir.
BİR AY ÖNCE BİLDİRİM ZORUNLU
Kısmi süreli çalışmak için işçinin bir ay önceden işverene yazılı talepte bulunması gerekir. Talep yazısında kısmi süreli çalışmaya hangi tarihte başlanacağı, hangi günlerde veya hangi saatler arasında çalışılacağı belirtilmeli. İşçi, yazıya, eşinin çalıştığına dair belgeyi de eklemeli.
Ebeveynden birinin çalışmaması halinde çalışan eş kısmi süreli çalışma hakkından yararlanamaz. Ancak, çalışmayan eşin sürekli bakım ve tedavi gerektiren hastalığı bulunması halinde çalışan eş kısmi çalışma hakkını kullanabilir.
İŞTEN ATAN İŞVEREN TAZMİNAT ÖDER
İşveren, işçinin kısmi süreli çalışma talebini bir ay içinde karşılamak zorunda. İşveren bir ay içinde yazılı olarak talebi karşıladığını bildirmezse, işçi, dilekçede belirttiği tarihten itibaren kısmi zamanlı çalışmaya başlayabilir. Bu durumda işveren işçiyi işten atarsa, ihbar ve kıdem tazminatını ödemek zorunda kalır.
SAĞLIK SEKTÖRÜNDE İŞVERENİN TAKDİRİNDE
Kısmi süreli çalışma hakkının işverenin takdirine bırakıldığı sektörler de bulunuyor. Özel sağlık kuruluşlarında mesul müdür, sorumlu hekim, laboratuar sorumlusu ve sağlık hizmetinden sayılan işlerde tam zamanlı çalışması öngörülenler ile postalar halinde işçi çalıştırılarak yürütülen işlerde ve mevsimlik işlerde çalışanlar bu gruba giriyor. Bunların dışındaki işlerde işverenin uygun bulma şartı aranmaksızın kısmi süreli iş yaptırılabilir.
15 BİN 782 KİŞİ YARARLANDI
Altı aya kadar sağlanan yarım gün çalışıp yarım gün ücretsiz izin hakkından üç yılda 15 bin 782 kişi yararlandı. İşsizlik Fonu’ndan bu işçilere toplam 31 milyon 183 bin lira ödeme yapıldı. Halen ayda yaklaşık bin 900 kişi bu haktan yararlanıyor.
https://www.haberturk.com/cocuk-okula-baslayana-kadar-yarim-gun-mesai-2138179-ekonomi
Kadroya Geçen Taşeron Da İşsizlik Maaşı Alabilecek
Geçtiğimiz yılın sonunda yasalaşan düzenlemeyle kamuda çalışan taşeron işçilerin kadroya geçişleri için gerekli hukuki zemin hazırlanmıştı. 2 Nisan 2018 tarihiyle kadroya geçiş işlemleri de tamamlanınca, kamudaki taşeron işçiler için kadroya geçirilmişti. Kadroya geçirilen işçiler için hukuki statünün bazı kamu kurumlarınca tam olarak anlaşılamaması nedeniyle işsizlik sigortası primi ödenip ödenmeyeceği konusunda karışıklık söz konusu olmuştu. SGK, yayımladığı genelgeyle, bu konuyu açıklığa kavuşturdu.
4/D statüsüne geçiş yapıldı
Kamudaki taşeron işçilerden gerekli koşulları sağlayanlar, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 4. maddesinin (d) bendi uyarınca istihdam edilmeye başlandılar. Yani bu kişilerin yeni statüsü sürekli işçi oldu. Dolayısıyla, kadroya geçirilen taşeron işçiler 4857 sayılı İş Kanunu’na tabi işçi olmaya devam ettiler. Sürekli işçi statüsünde kadroya geçirildiler ve iş güvencesine kavuştular ancak çalışma düzenleri açısından 4857 sayılı İş Kanunu’na tabiler.
İşsizlik sigortasından kimler faydalanabiliyor?
İşsizlik sigortasından aşağıdaki kişiler faydalanabilmektedir.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 4'üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi ile ikinci fıkrası kapsamında olanlardan bir hizmet akdine dayalı olarak çalışan sigortalılar, yani 4/a’lı eski adıyla SSK’lı işçiler ve 4/a veya 4/b’li olmayıp, bir iş sözleşmesine tabi olarak çalışanlar,
4857 sayılı Kanun’a göre kısmi süreli iş sözleşmesi ile çalışanlardan 5510 sayılı Kanun'un 52’nci maddesinin birinci fıkrası kapsamında işsizlik sigortası primi ödeyen isteğe bağlı sigortalılar, yani kısmi süreli çalışıp isteğe bağlı olarak işsizlik sigortası primi ödeyen kişiler,
5510 sayılı Kanunun ek 6’ncı maddesi kapsamındaki sigortalılar, yani taksi ve dolmuş şoförleri ve turizm rehberlerinden ay içerisinde 10 günden az çalışıp primlerini 30 güne tamamlayanlar, sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 20’nci maddesinde açıklanan sandıklara tabi sigortalıları yani banka sandıklarına tabi olarak çalışan bankacılar.
İşsizlik sigortasından yararlanabilecekler kapsamındaki kişilere bakıldığında kadroya geçen taşeron işçiler için açık bir hükmün bulunmadığı, bu kişilere ilişkin yorum yapılarak sonuca ulaşılması gerektiği görülüyor. İşte bu yorumu SGK geçen hafta yayımladığı genelgeyle yaptı.
SGK ne dedi?
SGK, geçen hafta yayımladığı 2018/30 sayılı genelgeyle, kadroya geçirilen taşeron işçilerinin sürekli işçi statüsünde istihdam edildiğini ve haklarında 4857 sayılı İş Kanunu'nun uygulandığını ifade etti. Bu çerçevede 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 4. maddesinin (d) bendi uyarınca istihdam edilen ve haklarında İş Kanunu hükümleri uygulanan kişilerin işsizlik sigortasından faydalanabileceği de değerlendirildi. Bu sayede kadroya geçirilen taşeron işçiler hakkında kamuda çalışan diğer sürekli işçiler gibi işsizlik sigortasından yararlanmanın da yolu açılmış oldu. Kamuda çalışan sözleşmeli personel için işsizlik sigortası hükümleri uygulanmıyor. Kafa karışıklığının önemli bir nedeni bu durumdu. Ancak kadroya geçirilen işçilerin statüsü sözleşmeli personel değil sürekli işçi olduğu için, bu kişiler için işsizlik sigortası hükümleri uygulanacak.
Bazı kamu kurumları prim yatırmadı
SGK, 2018/30 sayılı genelgeyi kamu kurumlarındaki uygulama farklılığını gidermek için yayımladı. Bazı kamu kurumları kadroya geçirilen işçiler için SGK’ya işsizlik sigortası primi yatırmıyor, bazıları ise yatırıyordu. Kamu kurumlarından SGK’ya işsizlik sigortası primi yatırmayanlar için 23 Eylül’e kadar süre tanındı. 23 Eylül 2018 tarihine kadar kadroya geçirilen işçiler için işsizlik sigortası primi yatırmamış kamu kurumları primleri yatırırlarsa bu primler yasal süresi içerisinde yatırılmış kabul edilecek. Dolayısıyla, kamu kurumlarına herhangi bir yaptırım uygulanmayacak. Bu sürenin geçirilmesi halinde ise yaptırım söz konusu olacak.
İşsizlik sigortası primi ne kadar?
İşsizlik sigortasına işçi, işveren ve devlet prim ödüyor. İşçinin ödemesi gereken prim oranı yüzde 1 iken, işveren yüzde 2, devlet ise yüzde 1 prim ödüyor. Yani prime esas kazancı 3.000 TL olan bir kişi için işveren 60 TL prim öderken, işçinin maaşından 30 TL kesilerek SGK’ya aktarılıyor ve bu kişi için devlet de 30 TL’lik prim desteğinde bulunuyor. Dolayısıyla, her bir işçi için işçinin ödediği prim kadar devlet katkısı yapılıyor. İşsizlik sigortası devletin bizatihi prim ödeyerek katıldığı bir sigorta kolu.
Geriye dönük toplu prim yatırılacak
Kadroya geçişlerin tamamlandığı 2 Nisan tarihinden itibaren bünyesinde yer alan kadroya geçirilen işçiler için işsizlik sigortası primi yatırmamış kamu kurumları, bu primleri toplu olarak yatıracak. Dolayısıyla, nisan, mayıs, haziran, temmuz ve ağustos ayları için toplu olarak prim yatırılması söz konusu olacak. İşveren payı kamu kurumlarının kasasından çıkacak, ancak işçi payı toplu olarak kesileceği için, adlarına işsizlik sigortası primi ödenmemiş kadroya geçirilen işçilerin maaşlarında bu primlerin ödendiği ay azalma yaşanacak. Bu azalma toplu olarak prim yatırılan aydan sonra ortadan kalkacak ve yalnızca o ayın işsizlik sigortası primi yatırılacak. Cem Kılıç
http://www.milliyet.com.tr/yazarlar/cem-kilic/kadroya-gecen-taseron-da-issizlik-2740561/