Mehmet Özdoğru
Genç Girişimcilerde Kazanç İstisnası
Genç girişimcilere kazanç istisnası 10/2/2016 tarihli ve 29620 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Düzenleme ile ticari, zirai veya mesleki faaliyeti nedeniyle adlarına ilk defa gelir vergisi mükellefiyeti tesis olunan ve mükellefiyet başlangıç tarihi itibarıyla yirmi dokuz yaşını doldurmamış tam mükellef gerçek kişilerin, faaliyete başladıkları takvim yılından itibaren üç vergilendirme dönemi boyunca elde ettikleri bu kazançlarının 75.000 Türk lirasına kadar olan kısmı belirli şartlar dahilinde gelir vergisinden müstesna tutulmaktadır.
İstisnadan yararlanılabilmesi için;
1. Mükelleflerin işe başlamayı kanuni süresi içerisinde bildirmeleri,
2. İşte bilfiil çalışılması ya da işin kendisi tarafından sevk ve idare edilmesi (Çırak, kalfa veya yardımcı işçi çalıştırmak ya da seyahat, hastalık, askerlik, tutukluluk ve hükümlülük gibi zaruri ayrılmalar dolayısıyla geçici olarak işinde bilfiil çalışmamak bu şartı bozmaz.),
3. Faaliyetin adi ortaklık veya şahıs şirketi bünyesinde yapılması hâlinde tüm ortakların işe başlama tarihi itibarıyla anılan madde kapsamındaki şartları taşıması,
4. Ölüm nedeniyle faaliyetin eş ve çocuklar tarafından devralınması hâli hariç olmak üzere, faaliyeti durdurulan veya faaliyetine devam eden bir işletmenin ya da mesleki faaliyetin eş veya üçüncü dereceye kadar (bu derece dâhil) kan veya kayın hısımlarından devralınmamış olması,
5. Mevcut bir işletmeye veya mesleki faaliyete sonradan ortak olunmaması gerekmektedir.
Kaynak: GİB
Dövizle Kiracılık Sona Erdi – Türk Parası Kıymetini Korumu Hakkında 32 Sayılı Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair Karar (Karar Sayısı: 85)
13 Eylül 2018 Tarihli Resmi Gazete
Sayı:
Karar Sayısı: 85
Ekli “Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair Karar”ın yürürlüğe konulmasına, 20/2/1930 tarihli ve 1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanunun 1 inci maddesi gereğince karar verilmiştir.
12 Eylül 2018
Recep Tayyip ERDOĞAN
CUMHURBAŞKANI
TÜRK PARASI KIYMETİNİ KORUMA HAKKINDA 32 SAYILI KARARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KARAR
MADDE 1– 7/8/1989 tarihli ve 32 sayılı Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında Kararın 4 üncü maddesine aşağıdaki bent eklenmiştir.
“g) Türkiye’de yerleşik kişilerin, Bakanlıkça belirlenen haller dışında, kendi aralarındaki menkul ve gayrimenkul alım satım, taşıt ve finansal kiralama dâhil her türlü menkul ve gayrimenkul kiralama, leasing ile iş, hizmet ve eser sözleşmelerinde sözleşme bedeli ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülükleri döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılamaz.”
MADDE 2– Aynı Karara aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
“Geçici Madde 8 – Bu Kararın 4 üncü maddesinin (g) bendinin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren otuz gün içinde, söz konusu bentte belirtilen ve daha önce akdedilmiş yürürlükteki sözleşmelerdeki döviz cinsinden kararlaştırılmış bulunan bedeller, Bakanlıkça belirlenen haller dışında; Türk parası olarak taraflarca yeniden belirlenir.”
MADDE 3– Bu Karar yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 4– Bu Karar hükümlerini Hazine ve Maliye Bakanı yürütür.
KDV Mükelleflerinin Matrah Artırımı İle Özel Esaslardan Çıkışı
6183 sayılı kanunun 62. maddesine göre, borçlu mükelleflerin menkul ve gayrimenkulleri üzerindeki konulmuş vergi hacizlerinin kaldırılması sırasında; vergi daireleri borçlu şirketin hem ilgili vergi dairesindeki borcunun ödenmesini ve hem de Türkiye çapında o şirketin başka vergi dairelerine borcunun olup olmadığını araştırmaktadırlar.[1]
Mal varlığı araştırması neticesinde sadece ilgili vergi dairesindeki amme borcunun ödenmesi halinde borçlu mükellefin konulmuş vergi hacizleri ilgili menkul veya gayrimenkuller üzerinden kaldırılır. Buraya kadar anlatılan haciz kaldırma işlemleri de burada bulunmamaktadır. Ancak, şirket ortağının menkul ve gayrimenkuller üzerine konulmuş hacizlerin çözümü sırasında ise, bu kimsenin Türkiye çapında başka şirketlerde ortaklığının bulunup bulunmadığı araştırılmaktadır. Bu araştırmalar neticesinde, ilgili kişinin başka şirketlerdeki ortaklığı nedeniyle payına düşen borcun bulunması halinde haczin kaldırılması sırasında bu borcun da sıfırlanması yani ödenilmesi istenilmektedir.
Örneğin, (x) şirketinin ……. vergi dairesinde (A), (B), (C) vergi dairesine aynı anda farklı miktarlarda borcunun olduğunu varsayalım. Bu örnekte, (A) vergi dairesinin (x) şirketinin ortağının kişisel gayrimenkulüne haciz konulmuş olduğunu kabul edelim. Bu örnekte, (x) şirketinin ortağının şahsi gayrimenkul üzerine konulan haczin kaldırılması sırasında vergi dairesi (x) şirket ortağının başka vergi dairelerindeki şirket ortaklığından dolayı olan borçlarının da ödenmesini talep etmektedir. Bu örnekte, (x) şirketinin ortağının kişisel gayrimenkul üzerindeki haczin kaldırılabilmesi için haczi koyan (A) vergi dairesi kendisine olan borcun tümünün ödenmesi halinde bile haczi çözmemektedir. (A) vergi dairesi kendisine olan bütün borcu tahsil ettiği gibi bu arada VEDOS sisteminde gördüğü (B) ve (C) vergi dairelerindeki (x) şirketinin borçlarının da ödenmesi halinde ancak haczi kaldırmaktadır.
Yukarıdaki uygulamanın dayanağının 6183 sayılı yasa ve ilgili tebliğlerde açık bir şekilde olduğunu göremiyoruz. Ancak, ilgililere sorulduğunda Seri A Sıra No 1 nolu Tahsilat Genel Tebliğinde “mal varlığı araştırması” başlığı altında 6183 sayılı kanunun 62. maddesine göre geniş kapsamlı bir araştırma hak ve yetkisinin olduğu ifade olunmaktadır.[2]
Türkiye genelinde mal varlığı araştırması kamu borçlusunun haczi mümkün malvarlığının saptanması ve haczedilmesini sağlamak amacıyla yapıldığı dikkate alındığında alacaklı asıl tahsil dairesi başka illerde doğrudan veya bu konuda görevlendirilmiş dairelerce, diğer illerde ise, aynı nev’iden tahsil daireleri aracılığıyla 6183 sayılı kanunun haczin tatbik şekline ilişkin hükümlerine göre yapması gerekecektir. Alacaklı esas tahsil daireleri hızlı bir şekilde yukarıda açıklanan durumlarda bulundukları illerin haricindeki tespit ettikleri ve haciz bildirisi düzenlemek suretiyle haczedilmesi gereken malları doğrudan haczedebileceklerdir.[3]
Sonuç olarak, yukarıdaki örneğimizde asıl amme borçlusu şirket (x) olup, bu şirketin sadece (A) vergi dairesinde vergi kaydı olduğu ve bu daire tarafından şirketin borcu nedeniyle önceden haczedilmiş gayrimenkul üzerinde haczi bulunduğunu kabul edelim. Burada (x) şirketi (A) vergi dairesine olan bütün borçları ödemesi halinde haczi kaldırılır. Bu arada (x) şirketinin Türkiye çapında başka vergi dairelerinde borcunun olup olmadığı araştırılır. Bu araştırma sonucunda (A) vergi dairesi dışında borç çıkmazsa haciz yukarıda anlatıldığı gibi çözülür. Sorun burada bitmemektedir. Eğer, (x) şirketinin ortağının başka bir ilde, başka bir şirkette payından dolayı borç varsa haczin çözümünde bu durum engel teşkil edebilir. Edebilir diyoruz çünkü, vergi daireleri haciz çözümünde sadece borçlu şirketin tüzel kişiliğini dikkate almamaktadır. Ortaklarının da borcunun olup olmadığı yönünde ayrı bir araştırma yapmaktadırlar.[4] Nazlı Gaye Alpaslan
----------
[1]6183 sayılı Tahsilat Genel Tebliği Seri A, Sıra No:1 “mal varlığı araştırması” . ve ilgili olarak bkz. ALPASLAN Mustafa – SAKAL Mustafa, Vergi Hukuku Uygulaması –I, İzmir Ocak 2008 , s.231.
[2]YERLİKAYA G. Kürşat, 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun Şerhi, XII Levha Yayınları, İstanbul, Ocak 2012, s.562.
[3]YERLİKAYA age, s. 562.
[4]Gelir İdaresinin, 9.3.2006 tarihli genel yazıları.
Uzlaşma Sağlanmış Olsa Bile Vergi Hatası Bulunan Durumlarda Şikayet Yoluna Gidilebilir
Danıştay 4. Dairesinin 17.4.2012 gün ve E:2009/8579 K. 2012/1452 sayılı kararı.
Dosyanın incelenmesinden, davacıya bir kısım gelirini beyan etmediği vergi dairesince bildirilmesi üzerine 2004 yılı için verilen kurumlar vergisi düzeltme beyannamesi üzerine tahakkuk eden verginin ödenmesinden sonra beyan edilmediği zannedilen uyuşmazlık konusu menkul sermaye iradının kayıtlarda diğer gelirler hesabına ait kısmında faiz gelirinin altında muhasebeleştirildiğinin anlaşılması üzerine ödenen verginin yasal faiziyle birlikte iadesi istemiyle yaptığı düzeltme şikayet başvurusunun zımnen reddedildiği, Vergi Mahkemesince, vergi ya da cezadan birinde uzlaşmaya varılması halinde hem vergiye hem de cezaya karşı dava açılamayacağı ve herhangi bir merciyede şikayette bulunulamayacağı, davacı tarafından 2004 yılı kurumlar vergisi için verilen ek beyanname üzerine tahakkuk eden vergi üzerinden kesilen vergi ziyaı cezasının davacıya tebliğ edilmesi üzerine bu cezaya karşı yapılan uzlaşma talebi sonucunda uzlaşmaya varıldığının çekişmesiz olduğu, bu itibarla, vergi ziyaı cezası yönünden uzlaşmaya varılmasına karşın uzlaşma talep edilmediği için vergi aslı için uzlaşılmamış ise de vergi ya da cezadan birinde uzlaşmaya varılması durumunda her ikisine karşı şikayette bulunmak hukuken mümkün olmadığından düzeltme şikayet başvurusunun zımnen reddine dair dava konusu işlemde hukuka aykırılık görülmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
Yukarıda yer alan düzenlemelere göre vergi ile cezasından yalnızca biri için uzlaşan mükellefin, hem vergiye hem de vergi cezasına karşı dava açması ve şikayette bulunması hukuken mümkün değildir.
Ancak, beyan üzerine tarh olunan vergiler üzerinden re’sen kesilen vergi ziyaı cezası için uzlaşılmış olsa bile uzlaşmanın kapsamı dışında tutulması nedeniyle bu vergiler için 213 sayılı Kanunun 116, 117 ve 118 inci maddelerinde tanımlanan türde bir vergi hatasının bulunması halinde düzeltme şikayet başvurusu yapılmasına yasal bir engel yoktur.
Bu bakımdan, davacının 2004 yılı için verdiği kurumlar vergisi düzeltme beyannamesi üzerine tarh ve tahakkuk eden vergi üzerinden kesilen vergi ziyaı cezası için uzlaşmaya varılmış ise de, davacın tahakkuk edip ödenen bu verginin iadesi istemiyle düzeltme şikayet kapsamında ilgili merciye başvuruda bulunabilmesi hukuken olanaklı iken aksi yönde gerekçeyle davayı reddeden Mahkeme kararında hukuka uyarlık görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulüyle İstanbul 5.Vergi Mahkemesinin 30.12.2008 günlü ve E:2007/2313, K:2008/4346 sayılı kararının bozulmasına 17.4.2012 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KDV Mükelleflerinin Matrah Artırımı İle Özel Esaslardan Çıkışı
Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliği'nin (IV/E-13.) bölümünde yer alan ve iade edilecek KDV tutarının gerçek olup olmadığının tespit edilmesi suretiyle, Hazine’ye intikal etmemiş ve/veya hayali olarak oluşturulmuş, gerçek bir yüklenime dayanmayan tutarların KDV iadesi çatısı altında yolsuz olarak iadesini önlemeyi amaçlayan düzenlemeler uyarınca, aşağıda açıklanan mükelleflere “özel esaslar” uygulanmaktadır.
Özel esaslara tabi mükellefler
Haklarında, “düzenledikleri” veya “kullandıkları” belgelerin gerçek duruma aykırı olduğuna ilişkin delil ve karineleri içeren “rapor” veya “tespit” bulunan aşağıdaki mükellefler iade taleplerinin yerine getirilmesi bakımından özel esaslara tabidir:
- 213 sayılı Kanun'un (153/A) maddesi kapsamına giren mükellefler,
- Sahte belge veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge düzenleme fiiline iştirak eden mükellefler de dâhil olmak üzere sahte belge veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge “düzenleme” ya da “kullanma” konusunda haklarında “olumsuz rapor” veya “olumsuz tespit” bulunan mükellefler,
-Sahte belge veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge “düzenleme” konusunda haklarında “olumsuz rapor” bulunan mükelleflerin raporun ait olduğu dönemdeki ortakları, kanuni temsilcileri, bunların kurdukları veya ortak oldukları mükellefler ile kanuni temsilcisi oldukları mükellefler,
- Haklarında beyanname vermeme, defter ve belge ibraz etmeme ve adresinde bulunamama konusunda “tespit” bulunan mükellefler,
- Haklarında KDV yönünden ihtiyati tahakkuk veya ihtiyati haciz uygulanan mükellefler.
Haklarında “olumsuz rapor” veya “olumsuz tespit” bulunan mükelleflerin iade taleplerinin bulunmaması; bunlardan doğrudan mal ve/veya hizmet alan mükellefler ile bu kapsamdaki mükelleflerden haklarında “sahte belge veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge düzenleme olumsuz raporu” veya “sahte belge veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge düzenleme olumsuz tespiti” bulunanların raporun ait olduğu dönemdeki ortakları, kanuni temsilcileri, bunların kurdukları veya ortak oldukları mükellefler ile kanuni temsilcisi oldukları mükelleflerin iade taleplerinde özel esaslar uygulanmasına engel teşkil etmemektedir.
Yukarıda sayılan “özel esaslara tabi mükellefler” ile kendileri hakkında herhangi bir olumsuzluk bulunmasa dahi bunlardan mal ve/veya hizmet satın alanların iade taleplerinde özel esaslar uygulanmaktadır.
Tebliğin “Özel Esaslar” bölümü kapsamına 3065 sayılı Kanun'un 9, (11/1-b), (11/1-c), (29/2), 32 ve geçici 17'nci maddeleri çerçevesinde yapılacak iade talepleri girmekte olup, “fazla ve yersiz ödenen vergiler” ile “fazla ve yersiz tevkif edilen vergiler”in iadesine yönelik talepler bu kapsamda değerlendirilmemektedir.
İade talepleri özel esaslara göre yerine getirilen mükelleflerin anılan Tebliğde öngörülmüş olan gerekli şartları sağladıktan sonra iade taleplerinin, yeniden iade hakkı doğuran işlem için belirlenen usul ve esaslara tabi tutulması “genel esaslara dönüş” olarak ifade edilmektedir.
KDV mükelleflerinin matrah artırımı ile özel esaslardan çıkışı
6 Eylül 2018 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan ve aynı gün yürürlüğe giren 20 seri numaralı KDV Tebliği ile, Aralık/2017 ve öncesi vergilendirme dönemlerine ilişkin olarak haklarında KDV Genel Uygulama Tebliği uyarınca “özel esaslar” uygulanmakta olan bazı mükelleflere, matrah artırımında bulunmuş olmaları koşuluyla, “genel esaslara dönüş” imkanı sağlanmış ve bu konuda açıklamalar yapılmıştır.
Yapılan bu düzenlemeye göre;
Aralık/2017 ve öncesi vergilendirme dönemlerine ilişkin olarak haklarında;
- Sahte belge veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge “kullanma olumsuz rapor”u
ile
- Sahte belge veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge kullanma, beyanname vermeme, adresinde bulunamama, defter ve belge ibraz etmeme “olumsuz tespit”leri,
bulunan ve bu nedenle özel esaslara tabi olan mükelleflerden 2013, 2014, 2015, 2016 ve 2017 takvim yıllarında faaliyette bulundukları dönemlerin tamamına ilişkin olarak 7143 sayılı Kanunun 5 inci maddesi kapsamında KDV artırımında bulunanlar (bu yıllardan herhangi birinde faaliyete başlanması halinde faaliyete başlanan yıl ve sonraki yıllar için; faaliyetin terk edilmesi halinde ise faaliyetin terk edildiği yıl ve önceki yıllar için artırımda bulunulması gerekir), artırım tutarlarının tamamını ödedikleri tarihten itibaren özel esaslar kapsamından çıkarılacaktır. Ayrıca, taksit uygulamasından faydalanan mükelleflerin hesaplanan tutarların tamamı ile bir taksite ait tutarın %10’u kadar banka teminat mektubu (herhangi bir kısıtlayıcı şart taşımaması gerekmektedir), devlet tahvili veya hazine bonosu cinsinden teminat göstermeleri halinde taksitlerin tamamının ödenmesi beklenmeksizin genel esaslara dönüşleri sağlanacaktır. Bu şekilde teminat gösteren mükelleflerin 7143 sayılı Kanun'un verdiği haktan daha fazla taksiti aksatmaları halinde, ödenmemiş taksitler muaccel hale gelecek ve kalan borcun tamamı teminatın paraya dönüştürülmesi yoluyla tahsil edilecektir.
Daha önceki 6736 sayılı Kanun kapsamında 2013, 2014 ve 2015 yılları için (Bu yıllardan herhangi birinde faaliyete başlanması halinde faaliyete başlanan yıl ve sonraki yıllar için) artırımdan yararlanmış olanların genel esaslara dönüşünde, yararlanma koşullarının ihlal edilmemiş olması koşuluyla, bu yıllar için yeniden artırımda bulunulması şartı aranmayacaktır.
Yukarıda belirtilenler dışındaki sebepler dolayısıyla haklarında özel esaslar uygulananların KDV artırımında bulunmaları ise bunların genel esaslara dönüşlerini sağlamayacaktır. Aynı şekilde yukarıda belirtilenler dışındaki sebepler dolayısıyla haklarında özel esaslar uygulanması gerekenlerin KDV artırımında bulunmaları bunların özel esaslara tabi tutulmasını engellemeyecektir.
2013, 2014, 2015, 2016 ve 2017 takvim yıllarında faaliyette bulundukları dönemlerin tamamına ilişkin olarak 7143 sayılı Kanunun 5 inci maddesi doğrultusunda KDV artırımında bulunarak özel esaslar kapsamından çıkarılan mükellefler, artırımda bulunulan yıllar için yukarıda belirtilen olumsuzluklar kapsamında tekrar özel esaslara alınmayacaklardır.
Keza, özel esaslar kapsamında olmadığı halde KDV artırımında bulunmuş olan mükellefler, artırımda bulundukları yıllarda alım yaptıkları mükelleflerle ilgili olumsuzluklar için yapılacak tespitler dolayısıyla özel esaslar kapsamına alınmayacaklardır. Ancak, bu mükellefler hakkında, artırımda bulunulan yıllar için sahte belge kullanma olumsuz tespiti yapılması halinde, tebliğin (IV/E-5) bölümünde yer alan hükümler saklı kalmak kaydıyla, sonraki döneme devreden KDV’ye ilişkin düzeltme işlemi neticesinde artırımda bulunulmayan bir yılda tarhiyat yapılması gerekiyorsa mükellef özel esaslara alınmasa dahi düzeltme işlemi yapılacaktır. Akif Akarca/Dr. Mehmet Şafak
Kayıtdışında Posta Tebligatına Danıştay Dur Dedi
İstanbul Barosunca, iş yerlerine yapılan tebligatların PTT memurlarınca "işyeri çalışanı", "işyeri daimi çalışanı", "görevli sekreter" gibi ibarelerle tebliğinin yapılması halinde, tebligatın teslim alındığı tarih için re'sen sigortalılığın sağlanacağına, işveren tarafından tebligatı teslim alan kişinin kendi çalışanı olmadığı, komşu işyeri sahibi/çalışanı olduğu veya söz konusu kişinin birinci veya ikinci derece (eş dâhil) hısmı olduğu için işyerinde bulunduğu, çalışmasının olmadığı ve ziyaret nedeniyle işyerine geldiği şeklinde yapılabilecek itirazlar, sunulacak belgelerin ve tebligat alındısında ismi bulunan kişi ile işverenin beyanlarının incelenmesi suretiyle ünite itiraz komisyonlarınca değerlendirileceğine ilişkin Sosyal Güvenlik Kurumunca yayınlanan 25.01.2018 gün ve 2018/4 no’lu genelge ile, 11.05.2015 gün ve 2015/25 no’lu genelgenin, "2.3.1.1. (4/a) sigortalıları yönünden yapılacak işlemler" başlıklı bölümüne yedinci paragrafından sonra gelmek üzere eklenen bölümün iptali ile yürütmesinin durdurulması istemli olarak Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı aleyhinde açılan davada, Danıştay 15. Dairesinin 06.06.2018 gün ve 2018/654 E. no’lu kararı ile yürütmenin durdurulmasına karar verilmiştir.
Tebligat Kanunu uyarınca yapılan tebliğ işlemlerinin, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 86/7. maddesinde düzenlenen, kamu kurumlarınca yapılan kontrol ve denetimler kapsamında olmadığı, tebligat esnasında işyerinde çalışanlara ilişkin herhangi bir sigortalılık araştırmasının ve tespitinin yapılmadığı, PTT memurlarına sigortalılık tespiti yapılması hususunda protokol ile de bir yetki verilmediği, kaldı ki SGK’nın mevzuat gereğince kayıt dışı istihdam ile mücadele kapsamında bankalar ile kamu kurumları ve özel kuruluşlardan her türlü bilgi ve belgeyi isteme hakkı bulunduğu, kayıt dışı çalışan kişilerin re’sen sigortalılıklarının yapılabilmesini sağlayacak bilgilerin tam, kesin ve doğru olması gerektiği, tebligat alındılarında kişilerin kimlik numaraları veya diğer kimlik bilgilerine yer verilmediği, eksik ve yetersiz bu bilgi üzerine herhangi bir inceleme veya araştırma yapılmaksızın res’en sigortalılık tesisinin hukuka aykırı olduğu gerekçesi ile yürütmesinin durdurulmasına karar verilmiştir.
5510 SAYILI KANUNDA YER VERİLENLER
Kamu idareleri ile bankalar, SGK’unca sağlanacak elektronik altyapıdan yararlanmak suretiyle, SGK’unca belirlenecek işlemlerde, işlem yaptığı kişilerin sigortalılık bakımından tescilli olup olmadığını kontrol etmek ve sigortasız olduğunu tespit ettiği kişileri, SGK’una bildirmekle yükümlüdürler. (5510/8-7.Fıkra)
Sigortalıların kamu idareleri ile bankalarca bildirilmesi
MADDE 13 – (1) Kamu idareleri ile 5411 sayılı Kanun kapsamındaki kuruluşlar, Kurumca sağlanacak elektronik altyapıdan yararlanmak suretiyle, Kurumca belirlenecek işlemlerde, işlem yaptığı kişilerin sigortalılık bakımından tescilli olup olmadığını kontrol etmek ve sigortasız olduğunu tespit ettiği kişileri, Kuruma bildirmekle yükümlüdürler. (Ek cümle:RG-21/8/2013-28742) Söz konusu elektronik altyapı oluşturuluncaya kadar Kurumca gerekli görülmesi hâlinde, sigortalılık kontrolleri manuel yaptırılabilir ya da sigortalılık kontrollerine esas ilgili bilgi ve belgelerin Kuruma gönderilmesi istenebilir.
(2) Bu maddenin uygulamasına ilişkin usul ve esaslar tebliğ ile düzenlenir.
Burada asıl konu tebliğ olmasına rağmen yürürlükten kaldırılması Genelge de yapılan değişikliktir.
Kaldırılan Tebliğ de ise PTT görevi belirlenmişti.
PTT Genel Müdürlüğü
MADDE 19- (1) PTT Genel Müdürlüğünce; gerçek kişilerden PTT şubelerine posta çeki hesabı açma başvurusunda; “Posta Çeki Hesap Açma Formu”nda mevcut olan “meslek” ile “işyeri adresi”ne ilişkin bilgilerin Kuruma verilmesi sağlanır.
Denilmiştir.
Bu tebliğ de yürürlükten kaldırılmıştır.
5510 Sayılı Kanunun 8 inci Maddesinin Yedinci Fıkrasının Uygulanması Hakkında Tebliğ
28 Eylül 2008 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan bu Tebliğ 2008 yılı Ekim ayı başında yürürlüğe girmiş, 10 Haziran 2014 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Bankalar Ve Kamu İdareleri Tarafından Yapılacak Olan Sigortalılık Kontrolü İle Kurum ve Kuruluşlardan Alınacak Bilgi ve Belgelere Dair Tebliğ ile de 1 Ağustos 2014 tarihinden geçerli olmak üzere yürürlükten kaldırılmıştır.
Son uygulama tebliğinde ise ‘’PTT Genel Müdürlüğüne’’yer verilememiştir. VEDAT İLKİ
Memurluktan Ayrılanlar Da Emekli İkramiyesi Alabilir
Çalışma hayatına memur olarak başlayıp, sonra işçi olan kişiler, emekli olacakları zaman memur olarak geçirdikleri süreye ilişkin ikramiyelerini alabilir. Ancak burada önemli olan memurluktan ayrılma nedenidir...
4 SORU 4 CEVAP
1- Soru: Devlet memuru olarak 14 yıl 8 ay çalıştım. Sonra ayrılıp SSK’lı olarak çalışıp 1998’de emekli oldum. Memur olarak çalıştığım yıllarla ilgili emekli ikramiyesi alma hakkım var mı? (Adnan Parlak)
Cevap: Çalışma hayatına memur olarak başlayan, sonra işçi olarak çalışmaya devam eden kişiler, emekli olacakları zaman memur olarak geçirdikleri süreye ilişkin emekli ikramiyelerini alabilir.
NASIL HESAPLANIYOR?
Ancak bunun için memuriyetten ayrılma nedenin kıdem tazminatı almaya hak kazanmak için gerekli nedenlerden olması gerekir. Ayrıca, ilk defa 08.09.1999’dan önce işe başlayıp, sonra ayrılmış olanlar için 15 yıl sigortalılık ve 3600 prim ödeme gün sayısına sahipken, ilk defa 08.09.1999’dan sonra başlayanlar için 25 yıl sigortalılık ve 4500 prim ödeme gün sayısına sahipken istifa eden memurlara emekli ikramiyesi ödenmesi mümkündür. Memurluk yaparken işçi olarak çalışmaya başlayan ve daha sonra emekliliğe hak kazandığı tarihte memurluktaki geçirdiği süreler için ikramiye talebinde bulunan kişilere ikramiyesi, memuriyetten ayrıldığı tarihteki emeklilik keseneğine esas aylık ve bağlanacağı tarihteki katsayılar dikkate alınarak hesaplama yapılır.
İKİ TERCİH: YA YAŞ YA YÜKSEK MAAŞ
2- Soru: 1994’te sigortalı oldum. Bu tarihten sonra kamu kurumunda yine SSK’lı ve geçici işçi statüsünde 2009’a kadar çalıştım. Aynı kamu kurumunda Ocak 2010 tarihinde sözleşmeli olarak çalıştım sonra yine aynı kurumda memur olarak çalışıyorum. Nasıl emekli olurum? (Baha K)
Cevap: İşçi olarak emekli olmanız yaş açısından daha avantajlı. Verdiğiniz bilgilere göre 54 yaşında, 5.675 primle emekli olabilirsiniz. 2019 yılında sigortalılık süresini dolduruyorsunuz. Prim gününüzü 54 yaşına gelinceye kadar doldurup son 1.261 günü SSK’lı yani işçi olarak geçirirseniz 54, memur olarak 60 yaş ve 25 yılda emekli olursunuz.
EŞİ SSK'LI OLAN DA TAYİN İSTEYEBİLİR
3- Soru: Eşim paramedik olarak, ben de özel bir firmada 4 yıldır çalışıyorum. Fakat askerlik için girdi çıktı yapılmak zorunda kalacağım. Tayin isteyebilir miyiz? (Hakkı Ü)
Cevap: Memurların eş durumundan tayin istemeleri için eşlerinin de memur olmasına gerek yok. Bu konuda yapılan değişiklikle bu şart kaldırıldı. Dolayısıyla eşi SSK’lı çalışan veya kendi işini yapan bir memur da eş durumundan tayin isteme hakkına sahip. Dolayısıyla eşiniz sizin çalışmalarınız için tayin istemesi sorun olmaz.
EMEKLİ SANDIĞI'NDA İPTAL İŞLEMİ OLMAZ
4- Soru: Yazılarınızda astsubay olmadan önce üniversite süresini borçlananların işe giriş tarihinin geriye çekileceğini söylüyorsunuz. Hizmet borçlanmamı yaptım. İşe giriş tarihim borçlandığım süre kadar geri çekildi. Daha sonra Emekli Sandığı bu işlemi iptal etti. (Şenol A)
Cevap: Emekli Sandığı herhangi bir iptal işlemi yapmaz. Sorun HİTAP sistemindeki güncellemeden kaynaklanmış olabilir. Bunu kontrol ettirin. Okan Güray Bülbül
Emeklilik Hesaplama Tablosu (2018) | Emekli Olmak İçin Kaç Gün Gerekli?
Çalışan insanların en büyük hayalidir emeklilik. Belli yaşlar arasında belirlenmiş olan çalışma süresini doldurduğunda işçi ya da memur gibi ücretli çalışanlar, emeklilik yaşına da eriştiğinde emekliliğe hak kazanırlar. Bu kişilere bağlı olduğu sosyal güvenlik kuruluşunca aylık bağlanır. Bu durumdaki kişiye emekli, bu duruma da emeklilik denir. Yani başka bir deyişle, emeklilik, çalışan her vatandaşın mükafatıdır...
Emeklilik için gereken 3 şart vardır. Birincisi sigortalılık süresi, diğeri prim gün sayısı ve bir diğeri ve en önemlisi de yaş şartıdır. 2018 yılından itibaren emekli olacaklar için SSK(4A), BAĞ-KUR(4B), memur (Emekli Sandığı-4C) emeklilik hesaplama tablosu için aşağıdaki adımları takip edin…
E-Devlet üzerinden emeklilik hesaplama ve sorgulama tablosunu öğrenmek istiyorsanız ilk olarak, (https://www.turkiye.gov.tr/sgk-ne-zaman-emekli-olabilirim) sorgu ekranından kimliğimi şimdi doğrula butonuna tıklayınız. Daha sonra kimliğinizi doğrulamak için TC kimlik numaranızı ve şifrenizi giriniz. Bu şekilde E-Devlet sistemine giriş yapabilirsiniz. Açılan sayfadan emeklilik gününüzü ve yaşınızı tabloda istenen bilgileri girerek öğrenebilirsiniz.
Eğer e-devlet şifresi olmadan e Devlet üzerinden emeklilik hesaplama ve sorgulama tablosunu öğrenmek istiyorsanız yapacaklarınız şu şekildedir; (https://uyg.sgk.gov.tr/nezaman/) linkine tıkladığınızda açılan ekrandaki tabloda istenilen bilgileri (cinsiyetiniz, doğum tarihiniz, hizmete başladığınız tarih ki bu tarih ilk sigorta tarihidir. Eğer malüliyetiniz (özrünüz varsa), erken yaşlanma varsa ve mevcut bilgiler) girerek hesaplamanızı yapabilirsiniz.
EMEKLİ OLMAK İÇİN KAÇ GÜN GEREKLİDİR?
İlk sigortalanma tarihi 09.09.1999 ve 30.04.2008 arasına denk gelen kadın ve erkekler için emeklilik prim gün sayısı 7000'dir. 09.09.1999 ve 30.04.2008 tarihleri arasında 4500 emeklilik prim gün sayısı ile emekli olmak isteyen kadın ve erkeklerin emekli olabilmeleri için kadınlar 58 yaşını erkekler 60 tamamlamış ve her ikisinin 25 yıllık sigortalılıkları bulunması gerekir. 5400 gün ile emekli olmak isteyenler ise en erken 2035 yılında kadınlar 61 yaşını, erkekler 63 yaşını tamamlamaları halinde emekli olabilirler. 3600 gün ile emekli olmak isteyen kadınlar ise 2011 tarihinden sonrası için 58 yaşını, erkekler 60 yaşını tamamlamış iseler emekli olabilirler. 3600 gün ile emeklilik diğerlerinden farklıdır çünkü emeklilik maaşları görece diğerlerinden daha azdır.
SSK’DEN EMEKLİ OLMAK İÇİN KAÇ GÜN GEREKLİDİR? HESAPLAMA TABLOSU:
İlk sigorta başlangıç tarihi 8.9.1976'dan önce olanlar 5000 gün ve 25 yıllık sigorta süresinden sonra emekli olabilmektedir.
İlk sigorta başlangıcı 9.9.1976 ile 23.5.1979 arasında olanlar 5000 gün, 44 yaş ve 25 yıllık sigorta süresinden sonra emekli olabilmektedir.
İlk sigorta başlangıcı 24.5.1979 ile 23.11.1980 arasında olanlar 5000 gün, 45 yaş ve 25 yıllık sigorta süresinden sonra emekli olabilmektedir.
İlk sigorta başlangıcı 24.11.1980 ile 23.5.1982 arasında olanlar 5075 gün, 46 yaş ve 25 yıllık sigorta süresinden sonra emekli olabilmektedir.
İlk sigorta başlangıcı 24.5.1982 ile 23.11.1983 arasında olanlar 5150 gün, 47 yaş ve 25 yıllık sigorta süresinden sonra emekli olabilmektedir.
İlk sigorta başlangıcı 24.11.1983 ile 23.5.1985 arasında olanlar 5225 gün, 48 yaş ve 25 yıllık sigorta süresinden sonra emekli olabilmektedir.
İlk sigorta başlangıcı 24.5.1985 ile 23.11.1986 arasında olanlar 5300 gün, 49 yaş ve 25 yıllık sigorta süresinden sonra emekli olabilmektedir.
İlk sigorta başlangıcı 24.11.1986 ile 23.5.1988 arasında olanlar 5375 gün, 50 yaş ve 25 yıllık sigorta süresinden sonra emekli olabilmektedir.
İlk sigorta başlangıcı 24.5.1988 ile 23.11.1989 arasında olanlar 5450 gün, 51 yaş ve 25 yıllık sigorta süresinden sonra emekli olabilmektedir.
İlk sigorta başlangıcı 24.11.1989 ile 23.5.1991 arasında olanlar 5525 gün, 52 yaş ve 25 yıllık sigorta süresinden sonra emekli olabilmektedir.
İlk sigorta başlangıcı 24.5.1991 ile 23.11.1992 arasında olanlar 5600 gün, 53 yaş ve 25 yıllık sigorta süresinden sonra emekli olabilmektedir.
İlk sigorta başlangıcı 24.11.1992 ile 23.5.1994 arasında olanlar 5675 gün, 54 yaş ve 25 yıllık sigorta süresinden sonra emekli olabilmektedir.
İlk sigorta başlangıcı 24.5.1994 ile 23.11.1995 arasında olanlar 5750 gün, 55 yaş ve 25 yıllık sigorta süresinden sonra emekli olabilmektedir.
İlk sigorta başlangıcı 24.11.1995 ile 23.5.1997 arasında olanlar 5825 gün, 56 yaş ve 25 yıllık sigorta süresinden sonra emekli olabilmektedir.
İlk sigorta başlangıcı 24.5.1997 ile 23.11.1998 arasında olanlar 5900 gün, 57 yaş ve 25 yıllık sigorta süresinden sonra emekli olabilmektedir.
İlk sigorta başlangıcı 24.11.1998 ile 8.9.1999 arasında olanlar 5975 gün, 58 yaş ve 25 yıllık sigorta süresinden sonra emekli olabilmektedir.
İlk sigorta başlangıcı 9.9.1999 ile 30.4.2008 arasında olanlar 7000 gün, 60 yaş ve 25 yıllık sigorta süresinden sonra emekli olabilmektedir.
İlk sigorta başlangıcı 1.5.2008 tarihinden sonra olanlar 7200 gün, 60 yaş ve 25 yıllık sigorta süresinden sonra emekli olabilmektedir. Ayrıca bu tarihten itibaren emeklilik yaşı kademeli olarak artmaktadır. 7200 günü 2037 yılının sonuna kadar tamamlayanlar 61, 2039 sonuna kadar tamamlayanlar 62, 2041 sonuna kadar tamamlayanlar 63, 2043 sonuna kadar tamamlayanlar 64 ve 2044 sonuna kadar tamamlayanlar ise 65 yaşında emekli olabilmektedir.
8.9.1999 tarihinden önce sigorta girişi olanlar için 3600 gün ve 15 yıllık sigorta süresinin tamamlanmasının ardından emeklilik hakkı kazanabilmektedir. Bu tarihle 30.4.2008 arasında girişi olan kişiler ise 4500 gün ve 60 yaşın yanında 25 yıllık sigorta süresinin tamamlanmasıyla yaş haddinden emekli olabilmektedir. 1.5.2008 tarihinden sonra girişi olanların yaş haddinden emekli olabilmesi için 5400 gün ve 63 yaşı tamamlaması gerekmektedir.
BAĞKUR VE EMEKLİ SANDIĞI’NDAN EMEKLİ OLMAK İÇİN KAÇ GÜN GEREKLİ?
BAĞKUR'dan emekli olacaklar içinde benzer şekilde yapılmaktadır. 8.9.1999 tarihinden önce girişi olanlar için 25 yılı tamamlamaya kalan süreye göre hesaplanmaktadır. 8.9.1999 ile 30.4.2008 arasında girişi olanlar 9000 gün ve 60 yaşla emekli olmaktadır. 1.5.2008'den sonraki sürede girişi olanlar içinde aynı şartlar geçerli olup yaş kademeli olarak yükselmektedir.
Memurların emeklilik şartları da bulunmaktadır. BAĞKUR'da olan şartlara benzemekte ve 25 yıl ile 9000 gün şartı aranmaktadır. Fakat 1.5.2008'den sonrası için emeklilik yaşı burada da kademeli olarak artmaktadır.
Söz konusu şartlar erkekler için geçerlidir. Kadınlarda hesap yapılırken yine aynı süreler dikkate alınmakta fakat emeklilik yaşı daha erken olmaktadır.
Ev Hanımlarına Emeklilik Şartları Nelerdir? Başvuru Detayları(Evde El Sanatları İle Uğraşan Kadınların Sigortalılığı)
Herhangi bir işyerinde çalışan ve primleri işveren tarafından ödenen çalışan ve emeklilik hakkından yararlananlar gibi, artık aynı haklardan ev hanımları da yararlanabilmektedir. İsteğe bağlı sigorta sayesinde ev hanımları özellikle evde el sanatları ile uğraşan kadınlar da belirlenen şartları yerine getirdikleri takdirde emekliliğe hak kazanabilmektedir.
EV HANIMLARININ İSTEĞE BAĞLI SİGORTALILIK ŞARTLARI
Ev kadınlarının isteğe bağlı sigortalı olabilmeleri için aranan şartlar şunlardır:
– İlk şart 18 yaşından büyük olmaları ve başka bir yerde çalışmamaları.
– Havlu, örtü, çarşaf, çorap, halı, kilim, örgü, dantel, nakış işleri ve turistik eşya, hasır, sepet, süpürge, paspas, fırça, yapma çiçek, gibi el sanatlarını evde kendi imkanlarıyla çalışıp üreterek satışını yapmaları gerekiyor.
BAŞVURU ŞARTLARI NELERDİR?
İlk olarak, vergi dairesinden Gelir Vergisi mükellefi olunmadığına dair yazı alınıyor. Ardından ‘İsteğe Bağlı Sigorta Giriş Bildirgesi’ doldurularak kimlik fotokopisi ile başvuru yapılıyor. Başvurunun ardından ev hanımlarının sigorta başlangıç tarihi, isteğe bağlı sigortalılık başvuru tarihini takip eden günden itibaren başlatılıyor.
Primler belirlenirken; Vergiden muaf olarak evde el işi yapan kadınların, kendileri tarafından belirlenecek kazancın yüzde 32’si oranında prim ödenecek. Prim ödemesinin yüzde 20’si malullük, yaşlılık (emeklilik) ve ölüm sigortası, yüzde 12’si ise Genel sağlık Sigortası'ndan oluşmaktadır. 1 Ocak 2018 ile 31 Aralık 2018 tarihleri arasında yatırılacak en düşük prim tutarı ‘541,20 TL’ olarak belirlendi.
BAĞKUR ÜZERİNDEN EMEKLİ OLABİLECEKLER
Ev kadınlarının isteğe bağlı sigortalılık kapsamında yatıracakları primler Bağkur kapsamında değerlendiriliyor. Yani normal esnaf Bağkur için ayda 613 lira prim öderken, ev kadınları 158 lira daha az prim ödeyerek Bağkurlu olabiliyor.
NE ZAMAN EMEKLİ OLACAKLAR?
Emeklilik için kadın sigortalılar Bağkur kapsamında 9000 gün prim ödemek zorundalar. Emeklilik için diğer şartlar için çalışmalar devam etmekte. Örneğin; ev hanımlarının emekli olabilmesi için 58 yaşını doldurmaları gerekiyor. Öte yandan emekli olmadan önceki son 3.5 yılda bir işyerinde işçi olarak çalışmış olan kadınlar 9000 gün değil de 7200 gün üzerinden emekli olma şansına sahip.
Doğum Borçlanması Nedir? Doğum Borçlanması Hesaplama Nasıl Yapılır?
DOĞUM BORÇLANMASI NEDİR?
Doğum Borçlanması bir hizmet borçlanması türüdür. Kadın çalışanlara sigorta, bağkur ya da diğer kapsamlardaki başlangıç tarihinden sonra doğan çocukları için gün borçlanması yaparak bu günleri hizmetten saydırmasına olanak sağlayan bir haktır. Sigortalılık statüsü fark etmeksizin bütün kadın sigortalılar doğum borçlanması yapma hakkına sahiptir. 4/a'lı, 4/b'li ve 4/c'li, yani SSK'lı, Bağ Kur'lu ve Emekli Sandığı mensubu bütün kadın sigortalılar doğum borçlanması yapabilir.
DOĞUM BORÇLANMASI KAÇ GÜN YAPILIR?
Doğum borçlanması, sigorta giriş tarihinden sonra doğan en fazla 3 çocuk için yapılır. Doğum tarihinden sonraki 24 aylık sürede anne adına prim ödenmemiş olması koşulu ile doğum tarihinden sonraki 24 aylık süre borçlanılabilir. Yani her çocuk için 720 güne kadar doğum ödemesi yapılabilir.
DOĞUM BORÇLANMASININ ŞARTLARI
Doğum borçlanması yapılabilmesi için doğum yapan kadının doğumdan önce sigortalı olarak çalışıyor olması şarttır. Sigortalılık öncesi doğumlar borçlanılamaz. Öte yandan, doğum borçlanması yapılabilmesi için çocuğun sağ doğması gereklidir.
DOĞUM BORÇLANMASI NASIL HESAPLANIR?
Doğum borçlanması, sigortalıların veya hak sahiplerinin prime esas günlük kazanç alt ve üst sınırları arasında olmak üzere, kendilerince belirlenecek günlük kazancın yüzde 32'si üzerinden hesaplanmaktadır. Hesaplama, borçlanma yapılmak istenildiği dönemde geçerli prime göre esas günlük kazancın alt ve üst sınırlarından yapılmaktadır.
– 01 Ocak 2018 tarihi ile 31 Aralık 2018 tarihleri arasında doğum borçlanması talebinde bulunmanız halinde ödeyeceğiniz günlük en düşük doğum SGK borçlanması günlük tutarı: 21,64 TL olacaktır.
– Yine 01 Ocak 2018 tarihi ile 31 Aralık 2018 tarihleri arasında çocuk borçlanması talebinde bulunmanız halinde ödeyeceğiniz günlük en yüksek sigorta doğum ödemesi tutarı 162,32 TL olacaktır.
Buna göre;
1 çocuk için (720 gün) doğum borçlanması toplam: 15.580,80 TL
2 çoçuk için doğum borçlanması (1.440 gün): 31.161,60 TL
3 çoçuk için doğum borçlanması (2.160 gün): 46.742,40 TL olacaktır.
DOĞUM BORÇLANMASI NASIL VE NEREYE YAPILIR?
İlk defa 5510 sayılı Kanuna göre hizmet akdiyle çalışanlar ve kendi nam ve hesabına bağımsız çalışmaya başlayan sigortalılar, 2925 sayılı Kanuna tabi sigortalılar ile mülga 506 sayılı Kanun, 1479 sayılı Kanun ve 2926 sayılı Kanununa tabi olan sigortalılar ve hak sahipleri, sigortalının en son çalışmasının/hizmetinin geçtiği sosyal güvenlik il müdürlüğüne/sosyal güvenlik merkezine başvurarak, Kamu görevlileri (eski kamu görevlileri sigortalıları veya hak sahipleri “SGK Sigorta Primleri Genel Müdürlüğü Kamu Görevlileri Daire Başkanlığı Mithatpaşa Caddesi No:7 Sıhhıye/ANKARA” adresine borçlanma talep dilekçesiyle başvuruda bulunarak doğum borçlanması yapabileceklerdir.
Kurum tarafından hesaplanan prim borcunun kişiye tebliğ edildiği tarihten itibaren bir ay içerisinde ödenmesi gerekmektedir.