Mehmet Özdoğru
SGK Prim Ödemesi 1 Gün Gecikirse Ne Olur?
Sosyal güvenlik sistemimizin temel finansman kaynağını sigorta primleri oluşturmaktadır. Sistemin sürdürebilirliği açısından sigorta primlerinin süresinde tahsili önem arz etmektedir. Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) bütçe açıklarının artmasıyla bu husus günümüzde daha da önemli hale gelmiştir.
Bu çerçevede, gerek 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nda, gerekse başka kanunlarda sigorta primlerinin yasal sürede ödenmesini sağlamaya yönelik çeşitli tedbirler öngörülmüştür.
Kural olarak 5510 sayılı Kanun’un 4/a (SSK) bendi kapsamında sigortalıları çalıştıran işverenlerin, bir ay içinde çalıştırdıkları sigortalıların prime esas kazançları üzerinden hesaplanacak sigortalı hissesi prim tutarlarını sigortalıların ücretlerinden kesip, kendi hisselerine isabet eden prim tutarlarını da bu tutarlara ekleyerek en geç takip eden ayın sonuna kadar SGK’ya ödemesi gerekmektedir.
Ödeme süresinin son gününün resmi tatile rastlaması halinde ise sigorta prim tutarları, en geç resmi tatilin sona erdiği günü izleyen ilk iş günü içinde de kuruma ödenebilmektedir.
Primlerin yasal süresinde ödenmiş sayıldığı bazı durumlar
5510 sayılı Kanun’un 4/a (SSK) bendi kapsamında sigortalı sayılanlar yönünden her aya ait sigorta primlerinin en geç takip eden ayın sonuna kadar ödenmesi gerekmekle birlikte, Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği’nin 108’inci maddesinde belirtilen bazı durumlarda (toplu iş sözleşmesi, işe iade kararı, arabuluculuk anlaşması vd. kaynaklanan prim borçları) yönetmelikte belirtilen süreler içinde ödenmesi şartıyla süresinde ödenmiş sayılmaktadır.
Ayrıca, Libya’da iş yapan Türk işverenlerin çalıştırdıkları işçilerden 5510 sayılı Kanun’a göre her ay kesecekleri sigorta primlerini, kendilerine ait prim tutarlarını da ekleyerek en geç ilgili olduğu ayı takip eden üç ay içinde SGK’ya ödemeleri durumunda yasal sürede ödenmiş kabul edilmektedir.
Prim borçlarının KDV iade alacağından mahsup suretiyle ödenmesi
Sosyal güvenlik mevzuatına göre, prim borçlarının normal ödeme dışında KDV iade alacağından mahsup edilmesi suretiyle ödenmesi de mümkün bulunmaktadır.
Prim borçlarının KDV iade alacağından mahsup suretiyle ödenmesinin talep edilmesi durumunda, cari aylara ilişkin prim borçlarının ödeme süresinin sona erdiği tarihi takip eden 20 gün içinde KDV iade alacağından mahsup suretiyle ödenmesi halinde, primler yasal süresi içinde ödenmiş kabul edilmektedir.
Sigorta primlerinin süresinde ödenmemesi durumunda ortaya çıkan riskler
Sigorta primlerinin süresinde ödenmemesi durumunda işverenler aşağıda özet olarak belirttiğimiz risklerle karşı karşıya kalacaklardır.
Gecikme cezası ve gecikme zammı
Sigorta primlerinin yasal süresi içinde ödenmesini sağlamak ve SGK’ya ödenmesi gereken primlerin başka amaçlarla kullanılması önlemek için gecikme zammı/faizi uygulaması diğer kamu alacaklarından farklı düzenlenmiştir.
Buna göre, SGK prim ödemelerinin 1 gün bile olsa geç ödenmesi durumunda öncelikle ödenmeyen kısmı sürenin bittiği tarihten itibaren ilk üç aylık sürede her bir ay için %3 oranında gecikme cezası uygulanarak artırılmakta, ayrıca, her ay için bulunan bu tutarlara ödeme süresinin bittiği tarihten başlamak üzere borç ödeninceye kadar her ay için ayrı ayrı Hazine Müsteşarlığınca açıklanan bir önceki aya ait Türk Lirası cinsinden iskontolu ihraç edilen Devlet iç borçlanma senetlerinin (DİBS) aylık ortalama faizi bileşik bazda uygulanarak gecikme zammı hesaplanmaktadır.
Sigorta prim teşviklerinin kaybedilmesi
Sigorta primlerinin süresinde ödenmemesi durumunda ortaya çıkan bir diğer önemli risk cari ayda yararlanılacak olan istihdam teşviklerinin kaybedilmesidir.
İstihdamın artırılması ve kayıt dışı istihdamın engellenmesi gibi amaçlarla sosyal sigortalar alanında birçok teşvik getirilmiştir. En genel ifadesiyle bu teşviklerde, teşvikin kapsamındaki işverenlerin ödemesi gereken primlerin bir kısmı ya da tamamı çeşitli fonlardan ya da Hazine’den karşılanmaktadır. Ancak teşvikten yararlanabilmek için işverenlerin bazı yükümlülükleri yerine getirmesi aranmaktadır.
Bu yükümlülüklerden biri de teşviklerden (5510, 15510, 6111 vd.) yararlanmak isteyen işverenlerin ödeme vadesi geçmiş borcunun olmamasının yanı sıra cari ay primlerinin de yasal süresi içinde ödenmiş olmasıdır.
Dolayısıyla, SGK prim ödemelerinin 1 gün bile olsa geç ödenmesi cari ayda yararlanılacak istihdam teşviklerinin kaybedilmesine yol açacaktır ki, çalışan sayısı fazla olan işyeri için bu önemli bir mali risk oluşturmaktadır.
Asgari ücret desteğinden yararlanamama
Asgari ücret artışlarına bağlı olarak ortaya çıkan işgücü maliyetlerinin aşağıya çekilmesi amacıyla, 2016 yılından buyana belli şartlarla işverenlere İşsizlik Sigortası Fonu’ndan asgari ücret desteği sağlanmaktadır.
Bu çerçevede, gerekli şartların sağlanması durumunda işverenler 2024 yılı Ocak-Aralık döneminde işçi başına aylık 699,90 TL asgari ücret desteğinden yararlanmaktadırlar.
Ancak, asgari ücret desteğinden yararlanabilmek için aranılan şartlardan biri de cari ay sigorta primlerinin yasal süresinde ödenmesidir.
Dolayısıyla, SGK prim ödemesinin süresinde ödenmemesi durumunda o ay asgari ücret desteğinden de yararlanılamayacaktır.
Kamu ihalelerine katılamama
Kamu ihale mevzuatına göre, isteklilerin kamu ihalelerine katılabilmeleri için ihale tarihinde tüm Türkiye genelinde kesinleşmiş sosyal güvenlik borcu olmadığına dair işyerinin kayıtlı bulunduğu Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü/Sosyal Güvenlik Merkezi’nden “borcu yoktur” yazısı alması gerekmektedir.
Bu çerçevede, Kamu İhale Kurumu ve SGK tarafından belirlenmiş limiti aşan kesinleşmiş sosyal güvenlik borcu bulunan istekliler kamu ihalelerinden ihale dışı bırakılmaktadır.
Dolayısıyla, işverenlerin SGK primlerini süresinde ödenmemeleri ve ihale tarihinin de borcun olduğu döneme denk gelmesi durumunda ihale dışı bırakılma riski ile karşı karşıya kalacaklardır.
Sonuç olarak;
SGK primlerinin yasal süresinde ödenmemesi durumunda icra takip ve haciz işlemlerinin yanı sıra gecikme cezası, gecikme zammı, istihdam teşviklerinin ve asgari ücret desteğinin kaybedilmesi, kamu ihalelerine katılamama gibi büyük mali riskleri de gündeme getirdiğinden, işverenlerin SGK prim ödemelerini süresinde yapmaya dikkat etmeleri gerekmektedir.
Celal ÖZCAN
https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/sgk-prim-odemesi-1-gun-gecikirse-ne-olur/738867
İLK DEFA ÇALIŞMAYA BAŞLANILAN TARİHİN TÜRKİYE’DE İLK İŞE GİRİŞ TARİHİ OLARAK KABUL EDİLDİĞİ AKİT ÜLKELER LİSTESİ
Sıra |
Ülke Adı |
Sözleşmenin Yürürlük Tarihi |
1 |
Almanya |
01.11.1965 |
2 |
Arnavutluk |
01.02.2005 |
3 |
Avusturya |
01.12.2000 |
4 |
Azerbaycan |
09.08.2001 |
5 |
Belçika (*) (01.09.2018’den önce ilk defa Belçika’da çalışmaya başlayanlar için) |
01.05.1968 Tadil: 01.09.2018 |
6 |
Bosna Hersek |
01.09.2004 |
7 |
Çekya |
01.01.2005 |
8 |
Fransa |
01.08.1973 |
9 |
Gürcistan |
20.11.2003 |
10 |
Hırvatistan |
01.06.2012 |
11 |
Hollanda |
01.02.1968 |
12 |
İsviçre |
01.02.1972 |
13 |
İtalya |
01.08.2015 |
14 |
Kanada |
01.01.2005 |
15 |
Kebek |
01.01.2005 |
16 |
K.K.T.C. (*) (01.10.2020’den önce ilk defa K.K.T.C.’de çalışmaya başlayanlar için) |
01.01.2005 Tadil: 01.10.2020 |
17 |
Kuzey Makedonya |
01.07.2000 |
18 |
Kore Cumhuriyeti |
01.06.2015 |
19 |
Lüksemburg |
01.06.2006 |
20 |
Slovakya |
01.07.2013 |
21 |
Tunus |
01.04.2018 |
22 |
İran |
01.05.2023 |
Açıklama:
(*) 01.09.2018 tarihinde tadil edilen Türkiye Belçika Sosyal Güvenlik Anlaşmasında ve 01.10.2020 tarihinde tadil edilen K.K.T.C Sosyal Güvenlik Anlaşmasında bu ülkelerdeki çalışma/sigortalılık tarihinin Türkiye’de başlangıç alınacağına ilişkin düzenleme bulunmamaktadır. Bu nedenle, Belçika’da 01.09.2018, K.K.T.C’ de 01.10.2020 tarihinden sonra ilk defa çalışmaya başlayanlar için bu ülkelerdeki çalışma başlangıcı, Türkiye’de ilk işe giriş tarihi olarak dikkate alınmayacaktır. Ancak bu sözleşmelerin tadilden önceki hükümleri nedeniyle Belçika’daki çalışma/sigortalılık başlangıcı 30.09.2018 (dahil),
K.K.T.C. de ise 30.09.2020 (dahil) tarihinden önce olanlardan 3201 sayılı Kanuna göre bu ülkelerdeki çalışma/sigortalılık sürelerini borçlananların bu ülkelerdeki ilk işe giriş tarihi, Türkiye’de de ilk işe giriş tarihi olarak alınmaya devam edilecektir.
Bağımsız Denetime Tabi Olacak Şirketlere İlişkin Eşik Değerler
Yeni Türk Ticaret Kanunu kapsamında bağımsız denetime tabi olacak şirketlere ilişkin usul ve esasların belirlendiği 2012/4213 sayılı Bakanlar Kurulu Kararında bağımsız denetime tabi olacak şirketler ve denetime tabi olmanın ölçütleri belirlenmişti. Daha sonra, 2014/5973, 2014/7149, 2016/8549, 2018/11597 sayılı Bakanlar Kurulu Kararları ve son olarak 6434 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile bağımsız denetime tabi olacak şirketler için ilgili yıllarda uygulanacak ölçütler yeniden belirlenmişti.
Bu kez 06 / 04 / 2024 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 8313 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararı ile 01/01/2024 ve sonrasında başlayan hesap dönemlerinde uygulanmak üzere, anılan ölçütler yeniden belirlenmiştir.
Yapılan değişikliklere göre; 01.01.2024 tarihinden sonra başlayan hesap dönemlerinde bağımsız denetime tabi olmak için uygulanacak ölçütler ve halen uygulanmakta olan ölçütler (parantez içinde belirtilmiştir) aşağıdaki gibidir:
“A. Tek başına veya bağlı ortaklıkları ve iştirakleriyle birlikte aşağıdaki üç ölçütten en az ikisini art arda iki hesap döneminde aşan şirketler:
-
Aktif toplamı 150 milyon (75 milyon) Türk Lirası,
-
Yıllık net satış hasılatı 300 milyon (150 milyon) Türk Lirası,
-
Çalışan sayısı 150 (150)
Ancak, aşağıdaki şirketler için bu değerler şöyledir:
1) Sermaye piyasası araçları bir borsada veya teşkilatlanmış diğer piyasalarda işlem görmeyen ancak 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu kapsamında halka açık sayılan şirketler için bu eşik değerler:
i) Aktif toplamı 30 milyon (30 milyon) Türk Lirası,
ii) Yıllık net satış hasılatı 40 milyon (40 milyon) Türk Lirası,
iii) Çalışan sayısı 50 (50) kişi,
2) Ekli (II) sayılı listede belirtilen şirketler için eşik değerler:
i) Aktif toplamı 60 milyon (60 milyon) Türk Lirası,
ii) Yıllık net satış hasılatı 80 milyon (80 milyon) Türk Lirası,
iii) Çalışan sayısı 100 (100) kişi,
-
Ekli I sayılı listede yer alan şirketler. (Bu şirketler herhangi bir kritere tabi olmaksızın bağımsız denetime tabi tutulacaktır.)
Uygulamaya ilişkin esaslar
6434 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı’nda uygulama usul ve esaslarını belirlemeye Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu (Kurum) yetkili kılınmış olup, anılan Kurum “Bağımsız Denetime Tabi Olacak Şirketlerin Belirlenmesine Dair Cumhurbaşkanı Kararına İlişkin Usul Ve Esaslar”ı belirlemiş ve bunlar 16.01.2023 tarihli ve 32075 sayılı (1. Mükerrer) Resmî Gazete’de yayımlanmıştı. Kurumun bu belirlemeleri de dikkate alındığında uygulama aşağıdaki gibi olacaktır:
A grubunda belirtilen Şirketler yukarıda aktif toplamı, yıllık net satış hasılatı ve çalışan sayısı bakımından yeniden belirlenen üç ölçütten en az ikisinin sınırlarını art arda iki hesap döneminde aşmaları durumunda 1.1.2024 tarihinden itibaren bağımsız denetime tabi olacaklardır. Birbirini takip eden yıllarda sınırları aşılan iki ölçütün aynı ölçüt olması şart değildir. Örneğin birinci yılda aktif toplamı ve çalışan sayısı ölçütü aşılmış, ikinci yıl ise net satış hasılatı ve çalışan sayısı ölçütü aşılmışsa müteakip dönemden itibaren bağımsız denetime tabi olunacaktır. Hesap dönemi takvim yılı olan şirketler açısından 2024 yılı hesap dönemi finansal tablolarının bağımsız denetime tabi olup olmadığının belirlenmesinde 31.12.2022 ve 31.12.2023 tarihli bilanço ve 2022 ve 2023 hesap dönemine ilişkin gelir tablosu kullanılacaktır. (Bu tablolarda yer alan aktif toplamının 150 milyon ve üstü Türk Lirasını net satış hasılatının ise 300 milyon ve üstü Türk Lirasını aşıp aşmadığına bakılacaktır.) Özel hesap dönemine tabi şirketler açısından ise; 2024 yılı içinde başlayıp 2025 yılı içinde sona erecek hesap dönemine ilişkin finansal tablolarının bağımsız denetime tabi olup olmadığının belirlenmesinde 2023 yılı ve 2024 yılı içinde biten hesap dönemlerine (örneğin, 01.07.2022- 30.06.2023 ve 01.07.2023-30.06.2024 hesap dönemine) ilişkin bilanço ve gelir tabloları kullanılacaktır.
Öte yandan, 2023 hesap döneminde bağımsız denetime tabi olacak şirketler için, 6434 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararı’nda belirlenen ve yukarıda parantez içinde belirtilen eşik değerler geçerlidir.
Eşik değerleri aştığı için bağımsız denetime tabi şirket, art arda iki hesap döneminde üç ölçütten en az ikisine ait eşik değerin altında kaldığı ya da bir hesap döneminde bu ölçütlerden en az ikisine ait eşik değerlerin %20 veya daha fazla oranda altında kaldığı takdirde müteakip hesap döneminden itibaren bağımsız denetim kapsamından çıkacaktır.
Bağımsız denetime tabi olunup olunmadığının belirlenmesinde, şirketler ile bağlı ortaklıkları ve iştiraklerinin aktif toplamı ve net satış hasılatı hesaplanırken şirketin tabi olduğu mevzuat uyarınca hazırlanmış olan son iki yıla ait finansal tablolar (öncesinde bağımsız denetime tabi değilse, vergi mevzuatı çerçevesinde kamu idarelerine sunmak üzere hazırlanan (Kurumlar Vergisi Beyannamesi ekinde Vergi Dairesi’ne verilen son iki yıla ilişkin bilanço(kanımızca, 2023 yılı enflasyon düzeltmesi öncesi bilanço) ve gelir tablosu) dikkate alınacaktır. Bağlı ortaklık ve iştirak tanımları ise yürürlükteki mevzuata göre (öncesinde bağımsız denetime tabi değilse, Tek Düzen Hesap Planı’ndaki tanıma göre) belirlenecektir. Tek Düzen Hesap Planına göre;
- İştirakler bir ortaklıktaki en fazla %50 oranında olan sermaye payları veya oy haklarının izlenmesinde kullanılır. İştirak edilen ortaklıklarda iştirak ilişkisinden bahsedebilmek için sermaye payı dikkate alınmaksızın sahip olunan oy hakkı veya yönetime katılma hakkının en az % 10 oranında bulunması gerekir.
-Bağlı ortaklıklar ise, işletmenin doğrudan veya dolaylı olarak yüzde 50 oranından fazla sermaye ya da oy hakkına veya en az bu oranda yönetim çoğunluğunu seçme hakkına sahip olduğu iştiraklerin sermaye paylarının izlendiği hesaptır.
Şirketlerin bağımsız denetime tabi olması belirlenirken, varsa şirketin bağlı ortaklıkları ve iştirakleri de birlikte dikkate alınacaktır. Bu durumda olanlarda “aktif toplamı” bulunurken; şirket kendi aktif toplamından bilançosundaki bağlı ortaklıklarının ve iştiraklerinin kayıtlı değerini çıkarmak suretiyle ulaştığı tutara, bağlı ortaklıklarının aktif toplamının tamamını ve iştiraklerinin aktif toplamından kendi iştirak hissesi payına düşen kısmını ekleyecektir. İlgili yıllara ilişkin “net satış hasılatı”nın hesaplanmasında ise; şirket kendi satış hasılatına, bağlı ortaklıklarının net satış hasılatının tamamını ve iştiraklerinin net satış hasılatından kendi iştirak hissesi payına düşen kısmını ekleyecektir. Ayrıca bu belirlemeler yapılırken; grup içi işlemlerden doğan varlık, borç, gelir ve giderlerden,
- Bağlı ortaklıklarla olanların tamamı,
- Şirketin ve bağlı ortaklıkların doğrudan iştirakleriyle olanlarının ise hisselerine düşen payı
elimine edilir. Grup içi işlemlerin kısmen veya tamamen elimine edilmesi ihtiyaridir.
Şirketin bağlı ortaklıkları aracılığıyla dolaylı olarak sahip oldukları bağlı ortaklıklar ve iştirakler de şirketin bağlı ortaklığı ve iştiraki olarak değerlendirilecektir. Örneğin; A Şirketinin B Şirketinde %70, B şirketinin ise C ve D şirketlerinde sırasıyla %60 ve %15 oranlarında oy hakkına sahip olduğu durumda, A Şirketi aktif toplamını ve yıllık net satış hasılatını hesaplarken, C şirketini bağlı ortaklığı, D şirketini de %15 oranında oy hakkına sahip olduğu iştiraki olarak değerlendirecektir.
Şirketlerin veya bağlı ortaklıkların iştiraklerinin sahip olduğu bağlı ortaklıklar ve iştirakler, ilgili iştirakin finansal tablolarındaki değerleri üzerinden dikkate alınır. Bu sebeple, şirketin veya bağlı ortaklıkların iştiraklerinin bağlı ortaklıkları ve iştirakleri eliminasyon işlemlerine dahil edilmeyecektir.
Şirket aktif toplamı ve net satış hasılatı hesaplanırken, yurt dışında kurulmuş olan bağlı ortaklıklarının ve iştiraklerinin aktif toplamları ve net satış hasılatları da yukarıda açıklanan çerçevede hesaplamalara dahil edilecektir.
Şirketin “ortalama çalışan sayısı”nın belirlenmesinde, şirketin ilgili dönemler (son iki yıl) için verdiği muhtasar beyannamelerinde bildirdiği aylık çalışan sayıları toplamının yıllık ortalaması dikkate alınacaktır. Çıraklık ve mesleki eğitim sözleşmesi kapsamında şirkette mesleki eğitim gören çıraklar ve staj yapan öğrenciler çalışan sayısının hesabında dikkate alınmayacaktır. Ortalama çalışan sayısı belirlenirken, ana ortaklığın ve bağlı ortaklığın çalışan sayılarının toplamı dikkate alınacaktır. İştiraklerde çalışanlar ise, şirketin iştirakteki hissesi oranında dikkate alınacaktır. Keza, yurt dışında kurulmuş olan bağlı ortaklıklar ve iştiraklerde çalışanlar da bu çerçevede dikkate alınacaktır.
Cumhurbaşkanlığı Kararı uyarınca denetime tabi olma şartlarını taşımayan bir şirket, sadece ana ortaklığının, bağlı ortaklığının veya iştirakinin Cumhurbaşkanlığı Kararı kapsamında denetime tabi olması nedeniyle denetime tabi olmaz. Ana şirketin bağımsız denetime tabi olması durumunda, bağlı ortaklıklarının ve/veya iştiraklerinin ayrıca bağımsız denetime tabi olup olmayacağı her bir bağlı ortaklık ya da iştirak şirketi için ayrı ayrı değerlendirilecektir. Bu durumdaki şirketlerin kendi bağlı ortaklıkları ve iştirakleri de dikkate alınarak yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde belirlenecek ölçütlerin aşılması halinde, bunlar için de münferiden bağımsız denetim yapılacaktır.
“Birden fazla takvim yılına sirayet eden inşaat ve onarma işleri” yapan şirketlerde aktif toplamının hesabında, Tekdüzen Hesap Planında yer alan “170-177 Yıllara Yaygın İnşaat ve Onarım Maliyetleri” dikkate alınmayacaktır. Bu şirketlerin yıllık net hasılatının hesabında ise, Tekdüzen Hesap Planında yer alan “350-358 Yıllara Yaygın İnşaat ve Onarım Hakediş Bedelleri” hesaplarına, sadece, ilgili dönemde kaydedilen tutar kısmı yıllık net satış hasılatına eklenecektir. Bu kapsamda yapılan işin bitimindeki hesap döneminde ise, 350-358 nolu hesaplardan dönem gelir tablosuna aktarılan kısım yıllık net hasılatın hesabında dikkate alınmayacaktır.
Ek: I ve II Sayılı Listeler
-
Sayılı Liste
6434 sayılı Cumhurbaşkanı Kararına ekli (I) sayılı listede[3] yer alan ve aşağıda gösterilen şirketler, herhangi bir ölçüte bağlı olmaksızın bağımsız denetime tabi kılınmışlardır.
1) 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu uyarınca Sermaye Piyasası Kurulunun düzenleme ve denetimine tabi şirketlerden;
a) Yatırım kuruluşları,
b) Kolektif yatırım kuruluşları,
e) Portföy yönetim şirketleri,
ç) İpotek finansmanı kuruluşları,
d) Varlık kiralama şirketleri,
e) Merkezi takas kuruluşları,
f) Merkezi saklama kuruluşları,
g) Veri depolama kuruluşları,
ğ) Derecelendirme kuruluşları,
h) Değerleme kuruluşları,
ı) Sermaye piyasası araçları bir borsada veya teşkilatlanmış diğer piyasalarda işlem gören veya işlem görmeleri amacıyla Sermaye Piyasası Kurulu’nca onaylanmış geçerlilik süresi bulunan izahname veya ihraç belgesi bulunan anonim şirketler,
i) Bir borsada veya teşkilatlanmış diğer piyasalarda işlem görmemekle birlikte halka arz edilmeksizin pay hariç sermaye piyasası aracı ihraç eden (ihraç ettikleri sermaye piyasası araçlarının itfa edildiği hesap döneminin sonuna kadar) veya bu amaçla Sermaye Piyasası Kurulunca onaylanmış geçerlilik süresi bulunan ihraç belgesi olan anonim şirketler.
2) 19.10.2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu uyarınca Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun düzenleme ve denetimine tabi şirketlerden;
a) Bankalar,
b) Derecelendirme kuruluşları,
c) Finansal holding şirketleri,
ç) Finansal kiralama şirketleri,
d) Faktoring şirketleri,
e) Finansman şirketleri,
f) Varlık yönetim şirketleri,
g) Finansal holding şirketlerinde ve bankalarda 5411 sayılı Kanun’da tanımlandığı şekliyle nitelikli paya sahip olan şirketler,
ğ) Tasarruf finansman şirketleri.
3) 03.06.2007 tarihli ve 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu ile 28.03.2001 tarihli ve 4632 sayılı Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu kapsamında faaliyet göstermekte olan sigorta, reasürans ve emeklilik şirketleri.
4) Borsa İstanbul piyasalarında faaliyet göstermesine izin verilen; yetkili müesseseler, kıymetli madenler aracı kurumlan, kıymetli maden üretimi veya ticaretiyle iştigal eden şirketler.
5) 10.02.2005 tarihli ve 5300 sayılı Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu’na göre kurulan lisanslı depo işletmeleri ile 11.08.1982 tarihli ve 2699 sayılı Umumi Mağazalar Kanunu’na göre kurulan umumi mağazalar.
6) 15.02.2011 tarihli ve 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun uyarınca Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun düzenleme ve denetimine tabi şirketlerden;
a) Aşağıdaki hak veya lisanslardan en az ikisine sahip olan medya hizmet sağlayıcı kuruluşlar:
– Karasal ortamdan ulusal televizyon yayını yapma hakkı.
– Uydu televizyon yayın lisansı.
– Birden fazla ile yönelik olarak kablolu televizyon yayın lisansı.
-
b) İnternet ortamında isteğe bağlı yayın hakkına sahip olan medya hizmet sağlayıcı kuruluşlar.
7) Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’ndan lisans, sertifika veya yetki belgesi alıp bu Kurum düzenlemelerine tabi olarak faaliyet gösteren ve söz konusu düzenlemeler uyarınca bağımsız denetim yükümlülüğü bulunan şirketler.
8) 20.06.2013 tarihli ve 6493 sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun uyarınca Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın düzenleme ve denetimine tabi ödeme kuruluşları ve elektronik para kuruluşları.
9) 08.06.1984 tarihli ve 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname kapsamında faaliyet gösteren kamu iktisadi teşebbüsleri ve bağlı ortaklıkları.
-
Sayılı Liste
1) Çağrı merkezi şirketleri hariç olmak üzere, 15.01.2004 tarihli ve 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu, 05.11.2008 tarihli ve 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu, 09.05.2013 tarihli ve 6475 sayılı Posta Hizmetleri Kanunu ve 6102 sayılı Kanun’un 1525 inci maddesi kapsamında Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu düzenleme ve denetimine tabi olan şirketler;
2) Gayri faal olan veya faaliyetleri geçici olarak durdurulan veya iptal edilmiş olan (gerekli ana sözleşme değişiklikleri ve benzeri prosedür işlemleri henüz gerçekleştirilmemiş olanlar dâhil) iştirak ve şirketler hariç olmak üzere, TMSF’nin[5] iştirakleri ile mülga 4389 sayılı Bankalar Kanunu ve 5411 sayılı Kanun kapsamında TMSF tarafından denetimi ve yönetimi devralınan şirketler,
3) Sermayesinin en az %50’si belediyelere ait olan şirketler,
Akif AKARCA YMM/ Dr.Mehmet ŞAFAK YMM
Emisyon Primleri İstisnası Ve Sorunları
Kurumlar Vergisi Kanunu’nun (KVK) 5/1-ç bendi ile anonim şirketlerin kuruluşlarında veya sermayelerini artırdıklarında çıkardıkları payların bedelinin itibarî değeri aşan kısmı kurumlar vergisinden istisna edilmiştir. Bu istisna daha önce eski KVK’da da yer almaktaydı.
Anonim şirketler kuruluşunda veya sermaye artırımlarında hisselerini, ana sözleşmelerinde belirtilen itibari değerle (nominal bedelle) ihraç edilebileceği gibi, itibari değerlerinin üzerinde bir bedelle de ihraç edilebilirler. Hisselerin itibari değerinin üzerinde bir bedelle ihraç edilmesi halinde, ihraç değeri ile itibari değer arasında oluşan olumlu fark, Vergi Hukukunda emisyon primi (Ticaret Hukuku’nda agio, Tek Düzen Hesap Planı’nda ihraç primi) olarak adlandırılmaktadır. Emisyon primi, hisselerin ilk ihracında, bir başka anlatımla hukuk âleminde doğumunda oluşabilen bir primdir (kazançtır). Yoksa, hissedarların elinde bulunan hisse senetlerini veya kurumların iştiraklerine ait hisse senetlerini, maliyet bedelinin üzerinde bir bedelle satmaları halinde oluşan kazanç, emisyon primi olarak değerlendirilemez.
Bana göre, bu istisna olmasaydı da, bu kazanç yine vergiye tabi tutulamazdı. Çünkü kurumlar içinde geçerli olan Gelir Vergisi Kanunu’nun 38. maddesine göre ticari kazanç; teşebbüsteki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerler arasındaki müspet farktır. Ancak kazanç hesaplanırken, dönem içinde işletmeye işletme sahiplerince ilave edilen değerler nazara alınmaz. Dolayısıyla emisyon primi de işletmeye ilave edilen bir değer olduğundan kazanç hesaplamasında dikkate alınmayacaktı. Kanunda bu istisnaya yer verilmesinin sebebinin, uygulamada tereddüdü ortadan kaldırmak ve konuyu açıklığa kavuşturmak amaçlı olduğunu düşünüyorum.
Anonim şirketlerin hisse senetlerini itibari kıymetlerinden yüksek bir bedelle ihraç edebilmeleri için, ana sözleşmelerinde bu konuda bir hüküm bulunması veya genel kurul tarafından bu yönde bir karar verilmesi gereklidir (TTK md. 347). Kayıtlı sermaye sistemini seçmiş bulunan şirketlerin de hisse senetlerini ihraç primi içerecek şekilde ihraç etmeleri mümkündür. İhraç primi, ticaret hukukunda eski veya mevcut hisse sahipleri ile yeni hisse alacaklar arasındaki mali adaleti sağlamaktır.
Ticaret Kanunumuza göre, emisyon primi yedek akçe niteliğindedir. Nitekim 519. maddede, "her yıl safi karın yüzde beşi, ödenmiş sermayenin yüzde yirmisine ulaşıncaya kadar genel kanuni yedek akçeye ayrılır" denildikten sonra, belirtilen sınıra ulaşılsa dahi bu yedek akçelere, "yeni payların çıkarılması dolayısıyla sağlanan primin çıkarılma giderleri, itfa karşılıkları, ve hayır amaçlı ödemeler için kullanılmamış kısmı"nın ekleneceği hükme bağlanmıştır.
KVK. 8/1-a maddesinin menkul kıymet ihraç giderlerinin kurum kazancının tespitinde gider unsuru olarak nazara alınacağını açıkça hükme bağlaması dolayısıyla, ihraç giderlerinin TTK md. 519 hükmüne rağmen, kurumlar vergisinin matrahının tespitinde gider olarak nazara alınması ve emisyon primi istisnasından yararlanacak tutarın tespitinde ise nazara alınmaması gerekmektedir. Ticari bilanço açısından böyle olmakla birlikte, burada KVK md. 5/3’de yer alan “vergiden istisna kazançları elde etmek için yapılan giderlerin istisna dışı kazançlardan indirilemeyeceği”ne ilişkin düzenleme uyarınca yeni payların ihraç giderlerinin, emisyon primine isabet eden kısmının, kurum kazancının tespitinde kanunen kabul edilmeyen gider olarak nazara alınması gerektiği söylenebilirse de burada, emisyon primi olmasaydı da, sermaye artırımı ve hisse senedi ihraç masraflarının yine aynen yapılacağı, emisyon primine özgü bir giderin söz konusu olmadığı, bu nedenle bu giderlerin tamamının gider yazılabileceğini rahatlıkla savunmak mümkündür.
Bu konuda tereddüt yaratan konulardan biriside, emisyon priminin ve/veya kanuni yedek akçelerin kâr olarak dağıtılıp dağıtılamayacağı konusudur. Mevcut düzenlemeye göre istisna olan emisyon priminin, dağıtılması veya sermayeye eklenmesinin istisna uygulaması üzerinde bir etkisi yoktur. Dolayısıyla emisyon primi istisnasından yararlandırılan (kayıtlarda genel kanuni yedek akçe statüsünde ihraç primi olarak gözüken) tutar, vergi mevzuatı açısından istenilirse sermayeye eklenebilir, istenirse dağıtılabilir.
Dağıtım konusundaki sınırlamalar vergi hukukunun dışında, Ticaret Kanunu’ndadır. Ticaret Kanunu’na göre emisyon primi de bir tür kanuni yedek akçe olduğuna göre, emisyon priminin dağıtılıp dağıtılamayacağı sorusunu, kanuni yedek akçelerin rejimine göre cevaplamak gerekmektedir. Ticaret Kanunu’na göre, genel kanuni yedek akçelerin ödenmiş sermayenin yarısına kadar olan kısmı, sadece geçmiş yıl zararlarının kapatılmasında, işlerin iyi gitmediği zamanlarda işletmeyi devam ettirmeye veya işsizliğin önlenmesine yahut sonuçlarının hafifletilmesine elverişli önlemler alınmasında kullanılabilir. Şirket genel kurulu, kanuni yedek akçelerin ödenmiş sermayenin yarısını aşan kısmı üzerinde dilediği yönde tasarruf edebilir. Bir başka deyişle genel kurul bu aşan kısmın dağıtılmasına veya sermayeye eklenmesine karar verebilir. Bu nedenle emisyon priminin dağıtılıp dağıtılamayacağı sorusunun, kanuni yedek akçe tutarının ödenmiş sermaye ile karşılaştırılması sonucu oluşacak duruma göre yanıtlamak gerekmektedir.
Ancak emisyon primi, kanuni yedek akçelerin ödenmiş veya çıkarılmış sermayenin yarısını aşması dolayısıyla dağıtılacak veya önce sermayeye eklenip daha sonra sermaye azaltılması yoluyla dağıtılacak olursa, bana göre, ortaklar tarafından işletmeye konulan değer iade edildiğinden, stopaja gerek yoktur. Ancak idari anlayış burada stopajın yapılması gerektiği yönündedir.
Bütün bu sorunlar yetmiyormuş gibi, bir de geçen yıl emisyon primleri, ek kurumlar vergisinin matrahına alındı. Kanaatimce bu da, yanlış oldu ve vergileme prensiplerine ters düştü. İstisna olmasaydı dahi, kanaatimce vergiye tabi tutulamayacak bir kazancı, bir yandan açıklığı sağlamak için istisna ile vergi dışı bırakırken, bu defa ek vergi ile vergilendirmenin olmaması gerekirdi. Bildiğim kadarı ile emisyon primi dolayısıyla ek vergi ödeyip, Anayasaya aykırılığı sebebiyle dava açanlar var. Bu durumda, son sözü Anayasa Mahkemesi söyleyecek.
Kurumlar vergisi beyan döneminde olmamız dolayısıyla bu bilgileri tekrar sunayım istedim. Bumin DOĞRUSÖZ
https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/emisyon-primleri-istisnasi-ve-sorunlari/738691
Şirketlerin Yurtdışında Ödedikleri Vergilerin Mahsubu
Küreselleşen dünyada işletmeler global pazarda yer almak, vizyonlarını geliştirmek, rekabet gücünü artırmak, büyümek gibi bir çok gerekçe ile yabancı pazarlara yatırımlar yapmakta ve bu yatırımlar nedeniyle gelirler elde edilmektedir.
Elde edilen gelirler nedeniyle kârlılık oluşması halinde ise işletmeler vergi ile karşı karşıya kalmaktadırlar. Ülkemizde tam mükellef kurumlar, gerek yurt içinde, gerekse yurt dışında elde ettikleri kazançların tamamı üzerinden vergilendirilirler. Böyle olunca da şirketler tarafından yurt dışında ödenen vergilerin Türkiye’de hesaplanan vergiden mahsubu gündeme gelmektedir.
Yurt dışında elde edilen kazançlar sonuç hesaplarına aktarılmalıdır
Yabancı ülkelerde elde edilen kazançların mahsubu için yurtdışında ödenen verginin kurumlar vergisi ve benzeri bir vergi olması ve söz konusu kazançların Türkiye’de genel sonuç hesaplarına aktarılması gereklidir. Türkiye›de genel sonuç hesaplarına intikal ettirilen kazançlardan mahallinde ödenen kurumlar vergisi ve benzeri vergiler, Türkiye›de hesaplanacak kurumlar vergisinden mahsup edilecektir. Söz konusu vergilerin yabancı para cinsinden ödenmesi durumunda, Türkiye’de genel sonuç hesaplarına intikal ettirildiği tarihteki Merkez Bankası döviz alış kuru esas alınacaktır.
Mahsupta sınır var
Yabancı ülkelerde ödenen vergilerin mahsup edilecek tutarı, yurt dışında elde edilen kazançlara ilgili dönem kurumlar vergisi kanununun 32. Maddesinde belirtilen kurumlar vergisi oranının uygulamasıyla bulunacak tutardan fazla olamaz. Ayrıca, yurt dışında ödenen vergilerin zarar ya da istisnalar nedeniyle Türkiye’de kurum kazancı oluşmadığından ilgili yılda indirilememesi halinde, mahsup hakkı izleyen üçüncü hesap dönemi sonuna kadar kullanılabilecektir.
Mahsup sırası
Yurt dışında ödenen vergiler, Kurumlar Vergisi Kanununa göre hesaplanan kurumlar vergisinden öncelikle mahsup edilecek, artan tutarın bulunması halinde yurt içinde kesinti suretiyle ödenen vergiler ve geçici vergi mahsup edilecektir.
İstisna kazançlar mahsup edilemez
Yurt dışında elde edilen kazançların Türkiye’de kurumlar vergisinden istisna edilmiş bir kazanç olması halinde, bu kazançlar üzerinden yurt dışında ödenen vergilerin yurt içinde hesaplanan kurumlar vergisinden mahsup edilmesi mümkün değildir.
Yurt dışında ödenen vergilerin tevsiki
Yabancı ülkelerde ödenen vergilerin, Türkiye’de hesaplanacak vergiden indirilebilmesi için; bu vergilerin ilgili ülkede ödendiğine dair tevsik edici belgelerin yetkili makamlardan alınarak mahallindeki Türk elçilik veya konsoloslukları, yoksa mahallinde Türk menfaatlerini koruyan ülkenin aynı nitelikteki temsilcileri tarafından tasdik edilmesi gerekmektedir. Ayrıca, Apostil (Apostılle) şerhi taşıyan belgeler de Lahey Konferansının tüm üye ve taraf ülkelerinde tevsik edici belge olarak kabul edilmektedir.
Çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmaları
Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmaları, aynı kazanç unsurunun her iki ülkede de vergilendirilmesini önleme anlaşmalarıdır. Vergi ödenen yabancı ülke ile Türkiye arasında Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasının olup olmadığı dikkate alınarak anlaşma var ise anlaşma hükümlerine uyulması gerekmektedir. Türkiye’nin taraf olduğu bazı anlaşmalarda, bazı kazançların Türkiye’de vergiden istisna edildiği görülebilmektedir. Bu durumda, yurt dışında ödenen vergilerin Türkiye’de hesaplanacak kurumlar vergisinden mahsup edilmesi mümkün değildir.
Mahmut Bülent YILDIRIM YMM
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
https://www.dunya.com/kose-yazisi/sirketlerin-yurtdisinda-odedikleri-vergilerin-mahsubu/723368
2023 ve Sonrası Hesap Dönemlerine İlişkin Elektronik Finansal Raporlama (EFR) Tablo Formatları Güncellendi
2023 ve Sonrası Hesap Dönemlerine İlişkin Elektronik Finansal Raporlama (EFR) Tablo Formatlarının Güncellenmesi
Bilindiği üzere, 23/11/2023 tarih ve “Bağımsız Denetime Tabi Şirketlerin Finansal Tablolarının Enflasyona Göre Düzeltilmesi Hakkında Duyuru” başlıklı Kurum duyurusuna göre, finansal tablolarının hazırlanmasında Türkiye Finansal Raporlama Standartları veya Büyük ve Orta Boy İşletmeler İçin Finansal Raporlama Standardı (BOBİ FRS)’yi uygulayan işletmelerin 31 Aralık 2023 tarihinde veya sonrasında sona eren yıllık raporlama dönemine ait finansal tablolarının “Türkiye Muhasebe Standardı 29 Yüksek Enflasyonlu Ekonomilerde Finansal Raporlama” ile “BOBİ FRS Bölüm 25 Yüksek Enflasyonlu Ekonomilerde Finansal Raporlama”da yer alan ilgili muhasebe ilkelerine uygun olarak enflasyon etkisine göre düzeltilerek sunulması gerekmektedir.
Bu bağlamda, enflasyon muhasebesine geçişle birlikte EFR kapsamında bildirimi yapılacak olan BOBİ FRS ve TFRS finansal tabloları için tablo formatları güncellenmiştir.
Güncellenen finansal tablo formatlarına ulaşmak için Tıklayınız |
Kaynak: KGK
TMS 29 Uygulama Rehberi, KGK Tarafından Güncellendi
Bilindiği üzere Kurumumuz tarafından 23 Kasım 2023 tarihinde finansal tabloların tabloların enflasyon düzeltmesine tabi tutulacağına dair duyuru yayımlanmıştır. 24 Kasım 2023 tarihinde ise, ilgili paydaşlarımızın enflasyon düzeltmesinde izleyeceği adımlara, uygulayacakları esaslara yardımcı olmak üzere “Yüksek Enflasyonlu Ekonomilerde Finansal Raporlama Hakkında Uygulama Rehberi” (Rehber) yayımlanmıştır.
Akabinde ikisi online ortamda, birisi İstanbul’da ve birisi Ankara’da yüz yüze olmak üzere dört adet enflasyon muhasebesi eğitimi gerçekleştirilmiş, Rehber’in ilk haline ilişkin gelen görüş-öneriler, dairemize ait mail adresine gelen sorular dikkate alınmış ve bu kapsamda uygulamada ortaya çıkabilecek sorunların daha kapsamlı bir biçimde ele alınabilmesi için Rehberin içeriğinde güncelleme yapılmıştır.
Rehberin güncel haline ulaşmak için Tıklayınız |
Kaynak. KGK
IBAN ÖDEMELERİ MERCEK ALTINDA, EMANET IBANCILAR YANDI!
Canlı Varlıklar Ve Muhasebesi Örnek Uygulama
Canlı varlık, yaşayan bitki veya hayvanlardan, benzer hayvan veya bitkilerin oluşturduğu gruplardır.
Tekdüzen Hesap Planına göre canlı varlıklar; tüketilebilir, taşıyıcı ve olgunlaşmış-olgunlaşmamış canlı varlıklar ile bir yıldan kısa sürede değerlenecek canlı varlıklar ve bir yıldan uzun sürede değerlenecek canlı varlıklar şeklinde sınıflandırılmaktadır.
Tüketilebilir Canlı Varlıklar: Hasat edilen veya canlı varlık olarak satışa konu olan varlıklardır. Örnek olarak; çiftliklerde yetiştirilen balıklar, mısır, buğday gibi mahsuller ile kereste olarak kullanılması için yetiştirilen ağaçları verebiliriz.
Taşıyıcı Canlı Varlıklar: Tarımsal ürünler değil taşıyıcıdırlar. Kendi üzerlerinde tarımsal ürün hasat edilmektedir. Örnek olarak; kendisinden süt üretilen hayvanları, üzüm asmaları, meyve ağaçları verebiliriz.
Olgunlaşmış Canlı Varlıklar: Olgunlaşmış canlı varlıklar; hasat edilebilir özellik kazanmış (tüketilebilir canlı varlık) veya düzenli aralıklarla hasat edilebilmeleri mümkün olan varlıklardır.
Olgunlaşmamış Canlı Varlıklar: Olgunlaşmamış canlı varlıklar ise hasat edilebilmeleri mümkün olmayan varlıklardır. Olgunlaşmış canlı varlıklara örnek olarak; sığır, at ve meyve ağaçlarını verebiliriz. Olgunlaşmamış canlı varlıklara ise buzağı, tay, yetişen ağaçları örnek olarak verebiliriz
Bir Yıldan Kısa Sürede Değerlenecek Canlı Varlıklar: Dönen varlıklar grubunda yer alan canlı varlıklardır. En çok bir yıl içinde canlı varlık olma özelliğini yitirecek yani satılacak veya işletmede kullanılacak canlı hayvan veya bitkilerden oluşur.
Bir Yıldan Uzun Sürede Değerlenecek Canlı Varlıklar: Duran varlıklar grubunda yer alan canlı varlıklardır. Bir yıldan daha fazla sürede işletmede kalacak olan canlı hayvanlar veya bitkilerdir
Canlı varlıklar değişim kapasitesine sahiptir. Canlı varlıkların değişimleri yönetilebilir ve ölçülebilir. Canlı varlıklar bu özellikleri nedeni ile Tekdüzen hesap planında dönen varlıklar ve duran varlıklar özel bir grup oluşturması gerekir.
Canlı varlıkların, doğma, büyüme, olgunlaşma gibi değişime uğrama özelliğine sahip olmaları ve bunların değerleme ve muhasebeleştirme ilkelerinin vergi mevzuatı ve standarda göre farklı olması, muhasebeleştirilmelerini zorlaştırmaktadır. Standardın önerdiği gerçeğe uygun değer ilkesi ile vergi yasalarımızın istediği maliyet esası ile değerleme konusu, canlı varlıkların muhasebe kayıtlarında karışıklığa neden olmakta ve tekdüzen kayıt ilkesi konusunda sıkıntı yaşanmaktadır. Bu karışıklığın giderilmesi için aşağıda görüleceği üzere hesap planında yer alan dönen varlık ve duran varlık hesapları önerilmiştir.
VUK’ a göre Canlı varlıklar için yapılan tüm harcamalar maliyet esasına göre canlı varlığın maliyeti olarak düşünülüp ilgili canlı varlık için açılan hesaba borç olarak kaydedilmektedir.
TMS 41 standardına göre canlı varlıklar net gerçeğe uygun değer ile değerlendikten sonra maliyet değeri ile karşılaştırılır. Karşılaştırma sonucu ortaya çıkacak olumlu veya olumsuz farklar satış hasılatı ile ilişkilendirilerek gelir-gider tablosuna aktarılır. Canlı varlık değerleme farklarının 60 hesap grubunda boş bırakılan 603- 609 kodlu hesaplardan olan 603 Tarımsal Ürün Değerleme Azalışı, 604 Tarımsal Ürün Değerleme Artışı, 605 Canlı Varlık Değerleme Artışı ve 606 Canlı Varlık Değerleme Azalışı adı altında artış ve azalışlar için açılacak olan, alt hesaplarda izlenebilir. Üretim Giderlerinin 635 Canlı Varlık Üretim Giderleri Hesabı ile Satılan canlı varlık maliyetlerinin 624 Satılan Canlı Varlık Maliyeti Hesabı’nda izlenmesi uygun olacağı görüşü genel kabul görmüştür.
Buna göre; Dönen varlıklarda 16. grup, duran varlıklarda 21. grup kullanılabilir
Canlı varlıklardan elde edilen süt, yumurta, meyve vb. ürünler 15 Stoklar grubundaki hesaplarda izlenir.
Değer artış ve azalışlarının ertelenen vergi ve vergi varlığı kayıtları
Canlı varlıkların gerçeğe uygun değer ile değerlemesinden dolayı meydana gelen artışlar, vergi mevzuatı açısından vergiye tabi tutulmazlar. Bu açıdan, TMS12 standardına göre ertelenmiş vergi yükümlülüğü ortaya çıkmaktadır. Ertelenen Vergi Yükümlülükleri; Vergilendirilecek geçici farklar nedeniyle gelecek dönemlerde ödenecek vergi tutarıdır. Başka bir ifadeyle, gelecek dönemlerde ödenecek kurumlar vergisi rakamına ilave edilecek tutarlarıdır. Ertelenen Vergi Varlıkları ise; Gelecek dönemlerde ödenecek kurumlar vergisi rakamından indirilecek tutarlarıdır. Bu durumda canlı varlıkların değer artışlarından ortaya çıkacak farklar 484 Ertelenmiş Vergi Yükümlülükleri hesabında, azalışlar ise 284 Ertelenmiş Vergi Varlığı hesabında izlenmesi uygun olacaktır.
- CANLI VARLIKLAR
160 TARLA BİTKİLERİ
161 BAHÇE BİTKİLERİ
162 CANLI KÜMES HAYVANLARI
163 CANLI SU HAYVANLARI
164 CANLI BÜYÜKBAŞ HAYVANLAR
165 CANLI KÜÇÜKBAŞ HAYVANLAR
168 DİĞER CANLI VARLIKLAR
169 CANLI VARLIKLAR DEĞER DÜŞÜKLÜĞÜ KARŞILIĞI (-)
- CANLI VARLIKLAR
210 MEYVE AĞAÇLARI
211 MEYVE VERMEYEN AĞAÇLAR
212 CANLI KÜMES VARLIKLARI
213 CANLI SU VARLIKLARI
214 CANLI BÜYÜKBAŞ HAYVANLAR
215 CANLI KÜÇÜKBAŞ HAYVANLAR
217 BİRİKMİŞ AMORTİSMANLAR (-)
218 YAPILMAKTA OLAN CANLI VARLIK YATIRIMLARI
219 CANLI VARLIKLAR DEĞER DÜŞÜKLÜĞÜ KARŞILIĞI (-)
220 VERİLEN AVANSLAR
284 ERTELENMİŞ VERGİ VARLIĞI
484 ERTELENMİŞ VERGİ YÜKÜMLÜLÜĞÜ
6 GELİR TABLOSU HESAPLARI
600 YURTİÇİ SATIŞLAR
601 YURT DIŞI SATIŞLAR
602 İHRAÇ KAYDIYLA SATIŞLAR
603 TARIMSAL ÜRÜN DEĞERLEME AZALIŞLARI
604 TARIMSAL ÜRÜN DEĞERLEME ARTIŞLARI
605 CANLI VARLIK DEĞERLEME ARTIŞLARI
606 CANLI VARLIK DEĞERLEME AZALIŞLARI
624 SATILAN CANLI VARLIK MALİYETİ
635 CANLI VARLIK ÜRETİM GİDERLERİ
Örnek Uygulama:
XYZ A.Ş. Tarım işletmesi süt ve süt ürünleri üretimi yapmaktadır. İşletme süt üretmek amacıyla 15.02.2016 tarihinde bir tanesi 10.000,00 TL’den bir adet düveyi peşin olarak satın almış ve düve için (Düve, yetişme çağındaki olgunlaşmamış inek) ödenen bu bedel düvenin gerçeğe uygun değeri olarak kabul edilmiştir. 31.12.2016 tarihine kadar söz konusu düve için, 3.000,00 TL direkt ilk madde ve malzeme, direkt işçilik ve genel üretim gideri yapılmıştır.
31.12.2016 tarihi itibariyle düve süt vermeye başlamıştır.
Öte yandan 31.12.2016 tarihi itibariyle söz konusu ineğin net gerçeğe uygun değeri 14.000,00 TL olduğu belirlenmiştir.
01.01.2017- 31.12.2017 tarihleri arasında amortisman hariç olmak üzere inek için 1.600,00 TL direkt ilk madde ve malzeme, direkt işçilik ve genel üretim gideri yapılmıştır. (Amortismanlar bu tutara dahil değildir. 31.12.2017 tarihinde ineğin net gerçeğe uygun değeri 12.000,00 TL olarak tespit edilmiştir. Öte yandan 31.12.2017 tarihine kadar inekten üretilen sütlerin net gerçeğe uygun değeri 1.800,00 TL olarak tespit edilmiştir. VUK’ na göre ineklere ait amortisman oranı %20’ dır.
Örnekle ilgili muhasebe kayıtları TMS 41’e göre yapılacak, ancak TMS 41 ile VUK arasında farlılıklar olduğunda, farlılıkları ortaya koymak adına hem TMS 41’e göre hem de VUK yasasına göre muhasebe kayıtlarına yer verilmiştir.
-------------------------15.02.2016 --------------
150 İLK MADDE VE MALZEME HS 10.000,00
150.15 Büyükbaş Canlı Varlıklar
102 BANKALAR 10.000,00
Süt üretmek amacıyla 1 adet düve alış kaydı
----------------------------15.02.2016-------------
710 DİREKT İLK MAD. VE MALZ. GİD. HS 10.000,00
710.10.Yetişme Dönemindeki Düve
150 İLK MAD. VE MALZ. HS 10.000,00
150.15 Büyükbaş Canlı Varlıklar
Düvenin Gider Hesabına Devri
----------------------------31.12.2016 ---------------
710 DİREKT İLK MAD. VE MALZ. GİD.HS 500,00
720 DİREKT İŞÇİLİK GİDERİ HS 1.500,00
730 GENEL ÜRETİM GİDERLERİ HS 1.000,00
102 BANKALAR 3.000,00
Dönem içinde düve için yapılan giderler
-----------------------------//-----------------------
Yukarıda TMS 41’e göre yapılan muhasebe kayıtları, VUK hükümlerine göre yapılması gereken muhasebe kayıtları ile aynı olduğundan; sadece TMS 41’e göre muhasebe kayıtları yapılmış VUK göre muhasebe kayıtlarına yer verilmemiştir. Ancak giderlerin yansıtılması ve ineklerin süt verecek çağa gelmesi nedeniyle yapılacak muhasebe kayıtları TMS 41 ve VUK göre farklılık arz ettiğinden aşağıda söz konusu farlılıkları göstermek adına hem TMS 41’e göre hem de VUK göre muhasebe kayıtlarına yer verilmiştir.
TMS 41’e göre muhasebe kayıtları
--------------------------31.12.2016 -------------
218 YAPILMAKTA OLAN CANLI VARLIK YATIRIMLARI 13.000,00
218.01 Yetişme Dönemindeki Düve
711 D. İLK MAD. MALZ. GİD. YANS. HS 10.500,00
721 DİREKT İŞÇİLİK GİD. YANSIT. HS 1.500,00
731 GENEL ÜRETİM GİD. YANSIT. HS 1.000,00
Giderlerin ilgili bilanço hesabına yansıtılması
--------------------------31.12.2016 ------------------
214 CANLİ BÜYÜKBAŞ VARLIKLAR 14.000,00
214.01 Verim dönemindeki inek
218 YAPILMAKTA OLAN CANLI VARLIK YATIRIMLARI 13.000,00
218.01 Yetişme Dönemindeki Düve
605 CANLI VARLIK DEĞERLEME ARTIŞLARI 1.000,00
605.01. Canlı Varlık Değer Artışı
İneğin süt verecek çağa (olgunlaşması) gelmesi
----------------------------//---------------------------
VUK yasasına göre muhasebe kayıtları
--------------------------31.12.2016 ------------------
258 YAPILMAKTA OLAN YATIRIMLAR 13.000,00
218.01 Yetişme Dönemindeki Düve
711 D. İLK MAD.MALZ. GİD. YANS. HS 10.500,00
721 DİREKT İŞÇİLİK GİD. YANSIT. HS 1.500,00
731 GENEL ÜRETİM GİD. YANSIT. HS 1.000,00
Giderlerin yansıtılması
--------------------------31.12.2016 ------------------
257 DİĞER MADDİ DURAN VARLIKLAR 13.000,00
257.01 Verim dönemindeki inek
258 YAPILMAKTA OLAN YATIRIMLAR 13.000,00
218.01 Yetişme Dönemindeki Düve
İneğin süt verecek çağa (olgunlaşması) gelmesi
----------------------------//---------------------------
İnekler 31.12.2016 tarihinde olgunlaşmış olarak kabul edildiğinden, ilgili duran varlık hesabına alınmıştır. THP de duran varlık niteliğinde küçük ve büyükbaş canlı varlıkların izlenmesinde kullanılan özel bir hesap olmaması nedeniyle, uygulamada canlı varlıkların izlenmesinde 257 DİĞER MADDİ DURAN VARLIKLAR hesabı kullanılmaktadır. Bize göre, tüm duran varlıklar için, gün esasına dayalı kıst amortisman uygulaması doğru maliyet hesaplaması ve bilgi amaçlı muhasebe için en uygun yöntem olmakla birlikte, 31.12.2017 tarihinde aktife alınsa da VUK yasasına göre inekler için %20 amortisman ayrılması gerekmektedir. Bu nedenle aşağıdaki gibi bir kayıt yapılmalıdır.
----------------------------31.12.2016 ---------------
730 GENEL ÜRETİM GİDERLERİ HS 2.600,00
730.10. Büyükbaş Canlı Varlık Amortisman Gider.
257 BİRİKMİŞ AMORTİSMANLAR 2.600,00
257.10. Büyükbaş Canlı Varlık Amortisman Gider
Amortisman Giderleri(13.000,00x%20=2.600,00)
-----------------------------//-----------------------
Küçük ve büyükbaş canlı varlıkların VUK ve THP ile TMS 41’ e göre muhasebe kayıtları arasındaki tutar farkı, bilanço ve gelir tablosu açısından şöyledir.
Canlı varlıkların THP ve VUK yasasına göre;
Bilançoda 256 Diğer Maddi Duran Varlıklar Hesabında amortisman işleminden dolayı (13.000,00- 2.600,00) = 10.400,00 TL olarak gözükecektir.
TMS 41’e göre;
214 Canlı Büyükbaş Varlıklar hesabında 14.000,00 TL olarak gözükecektir.
Ayrıca VUK yasasına göre hesaplanan amortisman tutarı, dönem karını, TMS 41’e göre 2.600,00 TL daha düşük gösterecektir. Bu sonuca göre VUK esas alınarak tutulan muhasebede işletme hem finansal olarak daha zayıf gözükecek, hem de o yıl 2.600,00 TL daha az kar eden bir işletme olarak değerlendirilecektir.
01.01.2017 ile 31.12.2017 tarihleri arasında gerçekleşen işlemlere ait muhasebe kayıtları; TMS 41 ve VUK yasasına göre şöyle olacaktır.
TMS 41’e göre muhasebe kayıtları
----------------------------31.12.2017 ---------------
710 DİREKT İLK MAD. VE MALZ. GİD. H S 400,00
720 DİREKT İŞÇİLİK GİDERİ HS 1.000,00
730 GENEL ÜRETİM GİDERLERİ HS 200,00
102 BANKALAR 1,600,00
İnek bakımı için yapılan giderler
----------------------------31.12.2017 ---------------
151 YARI MAMUL-ÜRETİM HS 1.600,00
151.10. Süt
711 D. İLK MAD.MALZ. GİD. YANS. H 400,00
721 DİREKT İŞÇİLİK GİD. YANSIT. HS 1.000,00
731 GENEL ÜRETİM GİD. YANSIT. HS 200,00
Maliyetlerin bilanço hesabına aktarılması
----------------------------31.12.2017 ---------------
152 MAMULLER HS 1.800,00
152.01. Süt 1.600,00
151 YARI MAMUL-ÜRETİM HS
151.10. Süt
604 TARIMSAL ÜRÜN DEĞERLEME ARTIŞLARI 200,00
604.01. Tarımsal Ürün Değer Artışı
Sütün gerçeğe uygun değerle kaydedilmesi
----------------------------31.12.2017 ---------------
606 CANLI VARLIK DEĞERLEME AZALIŞLARI 2.000,00
606.01. Canlı Varlık Değer Azalışı
214 CANLİ BÜYÜKBAŞ VARLIKLAR 2.000,00
214.01 Verim dönemindeki inek
İneğin gerçeğe uygun değer ile değerlemesi
-----------------------------//-----------------------
VUK yasasına göre muhasebe kayıtları
----------------------------31.12.2017 ---------------
710 DİREKT İLK MAD. VE MALZ. GİD.HS 400,00
720 DİREKT İŞÇİLİK GİDERİ HS 1.000,00
730 GENEL ÜRETİM GİDERLERİ HS 200,00
102 BANKALAR. 1.600,00
İneğin bakımı için yapılan giderler
----------------------------31.12.2017 ---------------
730 GENEL ÜRETİM GİDERLERİ HS 2.600,00
730.10. Büyükbaş Canlı Varlık Amortisman Gider.
257 BİRİKMİŞ AMORTİSMANLAR 2.600,00
257.10. Büyükbaş Canlı Varlık Amortisman Gider
Amortisman Giderleri(13.000,00x%20=2.600,00)
----------------------------31.12.2017 ---------------
151 YARI MAMUL-ÜRETİM HS 4.200,00
151.10. Süt
711 D. İLK MAD.MALZ. GİD. YANS. HS 400,00
721 DİREKT İŞÇİLİK GİD. YANSIT. H 1.000,00
731 GENEL ÜRETİM GİD. YANSIT. HS 2.800,00
Maliyetlerin bilanço hesabına aktarılması
-----------------------------//-----------------------
----------------------------31.12.2017 ---------------
152 MAMULLER HS 4.200,00
152.01. Süt
151 YARI MAMUL-ÜRETİM HS 4.200,00
151.10. Süt
-----------------------------//-----------------------
VUK ve THP ye göre 01.01.2017 ile 31.12.2017 tarihleri arasında inekler için katlanılan giderler,152 Mamuller hesabında 4.200,00 TL olarak görülmektedir. TMS 41’e göre süt canlı varlık olmadığı için
152 Mamuller hesabında izlenmesinde bir sakınca yoktur. Ancak TMS 41’e göre sütün maliyeti 1.600,00 TL’dir. Bununla beraber, süt bu tutar üzerinden değil net gerçeğe uygun değer üzerinden kayıtlanmalıdır ki; bu tutarda 1.800,00 TL’dir. Net gerçeğe uygun değer ile TMS 41’e göre hesaplanan sütün maliyet değeri arasındaki fark, Tarımsal Ürün Değerleme Farkı olarak gelir tablosuna aktarılmaktadır. VUK yasasına göre belirlenen maliyet bedeli ile TMS 41’e göre belirlenen maliyet bedeli arasındaki farkın nedeni, VUK yasasına göre küçük ve büyükbaş canlı varlıklara %20 amortisman hesaplanıp, bu tutarın maliyete dahil edilmesidir.
ÖRNEK UYGULAMA:
ABC hayvancılık işletmesinin faaliyetlerine ilişkin bilgiler aşağıda belirtildiği gibidir:
1) 01.04.2017 tarihinde işletmede bulunan koyunlar doğum yapmış, 5 adet kuzu doğmuştur. Bu kuzuların bir tanesinin gerçeğe uygun değeri 350.-TL'dir.
2) Kuzular belli bir olgunluğa erişmiştir.
Gerçeğe uygun değer, (2.000,00-1.750,00=250,00) değer artışı hesaplanmıştır.
3) Yıl sonundaki her biri için gerçeğe uygun değeri 400.-TL olduğu tespit edilmiştir.
4) Belli bir olgunluğa erişmiş olan kuzular satılacak duruma gelmiş “koyun olmuş” ve tanesi 450+%8 KDV'ye peşin olarak satılmıştır.
1)____________________ 01/04/2017 ____________________
218 YAPILMAKTA OLAN CANLI VARLIK YAT. 1.750.00
218 01 Kuzu
605 CANLI VARLIK DEĞ. ARTIŞ. 1.750.00
5 adet*350.00= 1.750,00
Kuzuların doğması ve gerçek değere göre kaydı.
2)____________________ 31/12/2017 ____________________
218 YAPILMAKTA OLAN CANLI VARLIK YAT. 1.750.00
218 02 Koyun
218 YAPIL.OLAN CANLI VAR.YAT. 1.750.00
218 01 Kuzu
Kuzuların belli bir olgunluğa erişme kaydı.
……………………………………………..//……………………………………………
3)____________________ 31/12/2017 ____________________
218 YAPILMAKTA OLAN CANLI VARLIK YAT. 250.00
218 02 Koyun
605 CANLI VARLIK DEĞ. ARTIŞ. 250.00
Gerçeğe uygun değer kaydı.
4)____________________ 31/12/2017 ____________________
165 KÜÇÜKBAŞ HAYVANLAR 2.000.00
165 01 Koyun
218 YAPIL.OLAN CANLI VAR.YAT. 2.000.00
218 02 Koyun
Koyunların satılma aşamasına gelme kaydı.
5)____________________ 31/12/2017 ____________________
102 BANKALAR 2.430.00
600 YURT İÇİ SATIŞLAR 2.250
391 HES. KDV 180
Koyun satış kaydı.
6)____________________ 31/12/2015 ____________________
620 SATILAN MAMUL MALİYETİ 2.000.00
163 KÜÇÜKBAŞ HAYVANLAR 2.000,00
163 01 Koyun
Satılan mamul maliyeti kaydı
…………………………………………//………………………………………………..
23.03.2018
YMM/BD HASAN SANCAK
KAYNAK
- VUK
- TMS-41
- THP
- Osman Tuğay