Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

Tam Gün Çalışanlar, Günde 30 Dakika Mola Vermelidirler

Ertelenen Aralık 2016 Sigorta Primleri Ödeme Son Günü 07 Kasım 2017 dir. (BUGÜN)

Aynı yıl ve dönem hakkında önce takdir komisyonu kararına istinaden, daha sonra vergi inceleme raporuna dayalı tarhiyat önerilmesi ve sonuçları

213 Sayılı VUK ’nun 138 mad. hükmüne göre, vergi incelemesi 5 yıllık tarh zamanaşımı dahilinde yapılabilmektedir.

İnceleme, neticesi alınmamış hesap dönemi de dahil olmak üzere, tarh zamanaşımı süresi sonuna kadar her zaman inceleme yapılabilir.

Evvelce inceleme yapılmış veya matrahın resen takdir edilmiş olması yeniden inceleme yapılmasına ve gerekirse tarhiyatın ikmaline mani değildir.

Son zamanlarda, vergi daireleri tarafından sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge kullanmış olduğu iddiasıyla şüpheli faturaların düzeltme beyannamesiyle geri çekilmesi ve neticede bu faturaların gelir vergisi, KDV, geçici vergi yönünden düzeltilmesi resmi yazıyla talep edilmektedir. Söz konusu yazılarda: ”Bu itibarla, bu yazımızın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde aşağıda belirtilen döneme/dönemlere ilişkin olarak hakkında olumsuz rapor/olumsuz tespit bulunan mükelleflerden yapmış olduğunuz alımlara ilişkin işlemin gerçekliğini KDV Genel Uygulama Tebliğinin (IV/E-5) bölümündeki açıklamalara göre ispat etmeniz veya ilgili dönem beyanlarınızı Tebliğ’de belirtildiği şekilde düzeltmeniz halinde hakkınızda özel esaslar uygulanmayacaktır. Yazımızın tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içerisinde Dairemize bilgi verilmemesi, işlemin gerçekliğinin ispatlanmaması veya beyanlarınızın düzeltilmemesi halinde ise sahte belge veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge kullanma tespiti dolayısıyla özel esaslara ilişkin hükümler Dairemizce resen uygulanacaktır.” Şeklindeki yazı tebligatları mükelleflere tebliğ edilmektedir.

Vergi daireleri tarafından mükelleflere tebliğ edilen yazılarda ayrıca:

Mal veya hizmet satın alınan problemli fatura sahibi mükellefin vergi dairesi, vergi kimlik No, unvanı, faturanın dönemi, fatura tutarı, KDV’si ayrıntılı olarak belirtilmektedir.

Sonuç olarak söz konusu yazılara göre, düzeltme beyannamesi veren mükellefler hakkında gerekli işlemler yapılarak, düzeltme beyannamesi üzerine tahakkuk fişleri düzenlenmekte ve problemli faturalar geri çekilmektedir.

Öte yandan problemli faturayı düzeltmeyen mükellefler ise, takdir komisyonlarına matrah takdiri için sevk işlemi yapmaktadır. Bazı mükellefler ise, bu gibi durumlarda takdir komisyonlarına sevk edilmeyip vergi incelemesi için vergi müfettişliğine havale edilmektedir. Bazı hallerde önce takdir komisyonu tarafından takdir edilen matrahlar üzerinden cezalı tarhiyatlar yapılmaktadır. Daha sonra yine aynı dönemle ilgili vergi inceleme raporuyla aynı yıl ve dönem için cezalı tarhiyatlar önerildiği görülmektedir. Bu durum akla mükerrer tarhiyat yapılmış olduğu sonucunu ortaya koymaktadır. Bu durumda gündeme 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 116 ila 124. Maddelerinde düzenlenen vergi hatası realitesi ortaya çıkmaktadır. Nazlı Gaye Alpaslan Güven

http://www.hurses.com.tr/Haber-Takdir_komisyonu_kararina_istinaden_vergi_inceleme_raporuna_dayali_tarhiyat_onerilmesi_ve_sonuclari-15055.htm

Salı, 07 Kasım 2017 09:21

Düşük Emekli Aylığı

Okurumuz bağlanan emekli aylığından şaşkınlığını gizleyemiyor neden bu kadar düşük maaş diyerek.

Sigortalımız ise gerekli olan süreleri zamanında tamamlamış ne kadar çok fazla günü olsa da primlerini taban dediğimiz matrahtan ödenmiştir.

Yıllar

Günler

99

1150

2000-2008/09

2939

2008/10

3330

7419

Yıllar

ABO

99

70%

2000-2008/09

55%

2008/10

41,22%

Sigortalının emekli aylığı hesaplanırken 99 dönemi Kısmileştirme yapılmış, alt sınır aylığı kontrol edilmiştir.

2000 ila 2008/09 Dönemi için de kısmileştirme alt sınır aylığı kontrol edilmiş, ikinci alt sınır aylığı kontrolü ile 521,81 TL altında kaldığı tespit edilmiş o döneme ait emekli aylığı 634,59 TL. olarak bulunmuştur.

2008/10 Döneminden sonrası için alt sınır aylığı olduğundan ABO değeri de %  41,22 ulaştığı için 256,78 TL. Bulunmuştur.

634,59+256,78=891,37 TL. 2017 Yılı zamları olan %4,73+%5,89 ve Ek ödeme tutarı %4 eklenerek 1.028,06 TL. Emekli aylığı bağlanacaktır.

Şayet bu sigortalı için aranan prim günü 5525 günü ikili sistem de maaş hesaplamasıyla tamamlamış olsa idi.

Yıllar

Gün

99

2375

2000-2008/09

3150

2008/10

0

5525

Yıllar

ABO

99

70%

2000-2008/09

45%

2008/10

0

Yukarıdaki tabloya göre 521,81 TL az emekli maaşı bağlanmayacağı için günümüze göre de maaş güncellenerek 2017 Yılı zamları ve ek ödeme ile birlikte 1.327,93 TL. emekli aylığı bağlanacaktır.

Çalışarak emekli aylığı düşmüş mü? Vedat İlki

https://alitezel.com.tr/index.php?sid=yazi&id=8941

Kâr payları, sermayeye dönüşen servetin getirisidir. Mevcut vergi rejimine göre kurumların dağıttıkları kârlar iki aşamada vergilendirilmektedir. Birinci aşamada kâr dağıtımı yapan kurum, tutarına bakmadan kâr payını elde edenin gelir vergisine mahsuben yüzde 15 gelir vergisi kesintisi yapmak zorundadır. İkinci aşamadaki vergilendirme ise bu kâr payını elde edenler tarafından verilen beyanname ile gerçekleşmektedir. Bu aşamadaki vergilendirmede, GVK’nın 22/2’nci maddesi kar paylarının yarısını vergiden istisna kılmıştır. GVK’nın 86/1-c maddesi ise kalan tutarın beyanını gelir vergisi tarifesinin ikinci gelir dilimindeki tutarı aşmasına bağlamıştır. Bu tutar, 2017 yılı gelirleri için 30 bin TL’dir. Bu noktada sadece kâr payları değil, GVK’nın 86/1-c maddesinde belirtilen Türkiye'de tevkifata tâbi tutulmuş olan; birden fazla işverenden elde edilen ücretler, menkul sermaye iratları ve gayrimenkul sermaye iratları toplamına bakılmaktadır.

Ancak konuyu dağıtmamak adına kazancın sadece kâr paylarında oluştuğunu kabul edelim. Hülasa 2017 yılı için şayet 30 bin TL’yi aşan bir kâr payı elde edilmemişse, beyanname verilmesi yasa gereği mümkün olmadığından yüzde 15 oranındaki kesinti bu yatırımcılar yönünde nihai ve kesin bir vergilendirmeye dönüşmektedir.

Kâr payının beyanının zorunlu olduğu durumlarda ise hesaplanan vergiden kesinti tutarının yarısı değil tamamı düşülmektedir. Mahsup sonrası artan vergi ise, GVK’nın 121’inci maddesi uyarınca mükellefe iade olunmaktadır. Böyle olunca da küçük yatırımcı büyük yatırımcıya göre daha yüksek oranda vergilendirilmiş olmaktadır. Bir örnek üzerinde açıklamak gerekirse, 30 bin TL olan beyan sınırında yani brüt 60 bin TL brüt kâr payı elde eden bir yatırımcı 7 bin 826 TL stopajla yüzde 15 oranında nihai bir vergi yükü üstlenecektir. Oysa bu yatırımcıya iyilik yapılmayıp beyan zorunluluğu getirilmiş olsaydı, istisna nedeniyle 2 bin 476 TL iade alacaktı. Başabaş noktası 187 bin 400 TL’de yakalanmaktadır. Yani 187 bin 400 TL altındaki brüt kâr paylarından iade çıkarken, ancak bu tutar aşıldıktan sonra yüzde 15’lik kesintiyi aşan bir ödeme çıkmaktadır.

Oranlara vurursak 60 bin TL brüt kâr payı elde eden bir yatırımcı yüzde 15 oranında vergilendirilirken, 80 bin TL brüt kâr elde eden yatırımcı 2 bin 385 TL iade alarak vergi yükünü yüzde 10’a düşürmektedir. Başabaş noktası olan brüt 187 bin 400 TL’ye kadar vergi yükü yüzde 15’in altında kalmaktadır. Brüt 1 milyon TL kâr payında ise vergi yükü yüzde 16,6 olarak gerçekleşmektedir. Özetle 60 bin 1 ila 187 bin 400 TL arasında brüt kar elde edenler 60 bin TL’ye kadar brüt kar payı elde edenlere göre daha az vergilendirilmektedirler.

Bu durum Anayasamızın vergilendirmede mali gücü temel alan 73’üncü maddesi ile kanun önünde eşitliği düzenleyen 10’uncu maddesine açıkça aykırılık oluşturmaktadır. Aykırılık yaratan hüküm gelir vergisi tarifesinin ikinci gelir dilimindeki tutarı aşmayan kar paylarına beyanname vermek yasağı getiren GVK’nın 86/1-c’deki hükümdür. Anayasa Mahkemesinin kararlarına göre mali güce göre vergilendirme ilkesi, yükümlülerin ekonomik ve kişisel durumlarının göz önüne alınmasını gerektirir. Aynı zamanda vergide eşitlik ilkesinin uygulama alanı olarak görülen mali güce göre vergilendirme ile mali gücü fazla olandan, mali gücü az olana göre daha fazla vergi alınır. Vergide eşitlik ilkesi ise mali gücü aynı olanlardan aynı, farklı olanlardan ise farklı vergi alınması esasına dayanır.

Şu halde böyle bir vakıa, Yüksek Mahkeme'nin önüne gittiği anda bu haksız vergilendirmeyi yaratan hüküm iptal edilecektir. Ancak bu hükmün, Anayasa Mahkemesi'ne kadar götürülmesi uzun ve zahmetli bir merasim gerektirmektedir. Bir kere bu şekilde vergilendirilen bir mükellef yasal süresinde ihtirazi kayıtla gelir vergi beyannamesi vermelidir. Bu talep vergi dairesi tarafından kabul görmeyeceğinden, ihtirazi kayıtan sonraki otuz gün içerisinde dava açmalıdır. Davaya bakan vergi mahkemesi uyuşmazlığı uygulanan hükmü, anayasaya aykırılığı gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi'ne taşıması gerekmektedir.

Görüldüğü üzere bütün bunların bir araya gelmesi o kadar kolay değildir. Üstelik Anayasa Mahkemesi kararına kadar, bu haksız vergilendirme mevcut haliyle aynen devam edecektir. Kurumlar vergisi mükellef sayısının 750 bin 259 olduğu dikkate alınırsa, bu uygulama kurum sayısını kat ve kat aşan yatırımcıyı ilgilendirmektedir. Dava yolunu tercih eden yatırımcı çıkar mı bilinmez. Hazır, Torba Tasarı’da dağıtılmamış kârların vergilendirilmesine yönelik bir düzenleme yapılmışken, bu adaletsiz vergilendirme bu arada giderilemez mi? Yusuf İleri

https://www.dunya.com/kose-yazisi/kar-paylarinda-buyuk-yatirimcilara-gore-kucuk-yatirimcilar-daha-agir-vergilendiriliyor/389740

Çalışma hayatının içerisinde zaman zaman çalışanlar arasında veya çalışanlar ile amirleri arasında hoş karşılaşmayan konuşmalar olabiliyor. Bu konuşmalar  bazen işyeri düzenini olumsuz etkileyebiliyor.Bazen karşımızdaki insana  sinirlendiğimiz zaman “adamın sinirini bozma ne yapacaksan yap” şeklinde sözler söyleyebiliyoruz. Bu sözün kime karşı söylendiği nerede söylendiği önem arz ediyor. Çarşıda pazarda sokakta bir tanıdığımıza söylediğimiz zaman bu tür konuşmalar herhangi bir sonuç doğurmayabilir. Ancak sonuç doğuran durumlarda var. Örneğin işçi olarak bir işyerinde çalışıyorsanız ve  amirinize karşı bu tür sözler söylemişseniz işten atılabilirsiniz. 

Yargıtay kararı  

Yargıtay’ın telefonda sinirimi bozma ne yaparsan yap şeklinde söylenen bir sözle ilgili vermiş olduğu karar” davacının iş sözleşmesi davalı işverence izin almadan işyerini 3 saat önce terk etmesi ve kendisini uyaran amirine telefonda adamın sinirini bozma ne yaparsan yap şeklinde karşılık vermesi nedeniyle feshedilmiştir. Davacının daha önce işyeri düzenini bozan bir davranışta bulunduğuna dair her hangi bir bilgi ve belge bulunmamaktadır. Bu nedenle, davacının sözü edilen eylemleri fesih için haklı neden teşkil etmezse de, geçerli bir neden olduğundan işe iade isteğinin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kabulü hatalıdır.” şeklindedir(Yargıtay 9.Hukuk Dairesinin 06.02.2006 tarih ve Esas No:2006/262, Karar No: 2006/2267 sayılı kararı). 

Aman dikkat! 

Yargıtay kararında da görüldüğü üzere  olay çok ciddi. Patrona karşı işyerindeki amirlerine karşı söylenen “adamın sinirini bozma ne yaparsan yap” şeklindeki sözler çalışanın işinden atılmasına sebep olabilir. Bu nedenle işyerinde arkadaşlarımıza, amirlerimize ve patrona karşı konuşacağımız sözlere dikkat etmemiz gerekiyor. Arif Temir

http://www.gunes.com/yazarlar/arif--temir/sinirimi-bozma-sozu-calisani-isten-attirir-829324

Mesleki Yeterlilik Belgesi (MYB) tehlikeli ve çok tehlikeli sınıftaki işyerlerinde çalışanlar için 63 meslekte zorunlu hale geldi. İlk etapta sıvacı, kalıpçı, inşaat boyacısı, betoncu, ahşap kalıpçı gibi daha çok inşaat sektöründeki mesleklerde zorunluluk başladı. Daha sonra enerji, metal, otomotiv sektörlerindeki meslekler de kapsama girdi. Sıvacı, kalıpçı, inşaat boyacısı, betoncular için MYB zorunluluğu 26 Mayıs 2016’da başlamıştı.

63 MESLEĞE ÇIKACAK

25 Mart 2017’den itibaren ise 8 meslekte daha MYB zorunluluğu devreye girdi. Konuyla ilgili tebliğler yayımlandıktan sonra 12 aylık bir geçiş süreci oluyor. Bu süre içerisinde işçilerin ve işverenlerin MYB alması bekleniyor. Eylül 2018’de birlikte belge zorunluluğu 63 meslek için geçerli olacak. Otomotiv sektöründeki bazı meslek grupları için yeterlilikler tanımlandı ve mesleki yeterlilik belgesi zorunlu hale geldi. Bu meslekler için 25 Eylül 2018’de mesleki yeterlilik belgesi zorunluluğu devreye girecek.

KONTROL ETMEK ZORUNDA

Mesleki yeterlilik belgesinin zorunluluk haline geldiği tarihten sonra tebliğde yer alan mesleklerde istihdam edilen kişilerin MYB olmadan çalıştırılması halinde işverene idari para cezası uygulanıyor. Bu nedenle işveren işyerinde bu mesleklerde çalışan kişilerin mesleki yeterlilik belgesi olup olmadığını kontrol etmek zorunda. Eğer işçinin mesleki yeterlilik belgesi bulunmuyorsa işveren bu işçiyi geçerli nedenle, yani kıdem tazminatı ödeyerek işten çıkartabilir. İşçinin kıdem tazminatı hakkı doğmuşsa işveren bu nedenle çıkarttığı işçiye kıdem tazminatını ödemek zorundadır.

Belge ve sınav ücreti devletten

Tebliğ kapsamında yer alan mesleklerde, 21/9/2006 tarihli ve 5544 sayılı Meslekî Yeterlilik Kurumu Kanunu kapsamında yetkilendirilmiş sınav ve belgelendirme kuruluşlarının gerçekleştireceği sınavlarda başarılı olan kişilerin 31/12/2017’ye kadar belge masrafıyla sınav ücretinin tamamı, 1/1/2018’den 31/12/2019’a kadar ise belge masrafıyla sınav ücretinin yarısı işsizlik sigortası fonundan karşılanıyor. Destek bugünlerde Meclis’ten geçecek

Tazminatını alamayabilir

İşçi bu işverene bağlı olarak en az bir yıl çalışmamışsa kıdem tazminatını da alamayacak. Mesleki yeterlilik belgesi bulunmaması nedeniyle işten çıkartılan işçi işe iade davası açsa bile bu davayı kazanamayacak ve işine geri dönemeyecektir. Dolayısıyla bu zorunluluk işçiler için bir anlamda tehlikeye de yol açabiliyor. İşçiler buna dikkat etmeli.

20 bin TL’ye kadar ceza var

Mesleki yeterlilik zorunluluğu bulunan mesleklerde istihdam edilen kişilerin mesleki yeterlilik belgesi bulunmadan çalıştırılması halinde işverene belgesi olmayan her bir işçi için 527 TL idari para cezası uygulanıyor. Dolayısıyla işveren 40 tane sıvacıyı mesleki yeterlilik belgesi olmadan çalıştırırsa 20 bin TL’nin üzerinde idari para cezası ödemek zorunda kalacak. Belgesi bulunan işçiyi çalıştıran ve 6111 sayılı Kanun uyarınca sağlanan sigorta prim teşvikinden faydalanma koşullarını sağlamış bir işveren, belgeli işçi çalıştırdığı için 54 aya kadar teşvikten yararlanabilir. İşçi ve işverenlerin hem zorunluluğu yerine getirmek, hem de maliyet avantajı için ellerini çabuk tutmaları gerek. Okan Güray Bülbül

http://www.aksam.com.tr/yazarlar/okan-guray-bulbul/dikkat-yeterlilik-belgesi-olmayan-isinden-olabilir/haber-676751

Salı, 07 Kasım 2017 09:01

Yeni Dönemin Vergi Hukuku

Bilindiği gibi, anayasamızda önemli değişiklikler yapan ve –anayasa hukukçularının rejimi nitelendirme ve adlandırma tartışmalarını bir kenara bırakarak - cumhurbaşkanlığı sistemi olarak adlandırılan düzenlemeler öngören 6771 sayılı Kanun 16 Nisan’da halk oylaması ile kabul edildi. Bu değişiklikler ile yürütme organı anayasada yeniden şekillendirildi. Bu değişikliklerden doğrudan en fazla etkilenen hukuk dalı ise, ilkeleri anayasa ile belirlenen vergi hukukudur. Bu defa bu etkileşimi irdelemeye çalışacağız. Ancak baştan belirtelim, bizi ilgilendiren veya aktaracağımız değişiklikler, TBMM ve Cumhurbaşkanı seçiminin yapılacağı - seçimler öne alınmadığı takdirde - 3.11.2019 tarihinde yürürlüğe girecektir. (Yazımda kısaltma anlamında olmak üzere yürürlük sonrasına yeni dönem diyeceğim)

Anayasamızın 8. maddesine göre “yürütme yetkisi ve görevi Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından anayasa ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir” iken yeni dönemde bakanlar kurulunun kaldırılması sebebi ile yürütme yetkisi ve görevi artık Cumhurbaşkanı tarafından anayasa ve kanunlara uygun olarak kullanılacak ve yerine getirilecektir.

Buna bağlı olarak da, Anayasanın vergilendirme ilkelerini düzenleyen hükmünde (md. 73) yer alan vergilerin yasallığı ilkesine istisna olarak Bakanlar Kurulu'na tanınmış veya tanınabilecek yetkiler de yeni dönemde artık Bakanlar Kurulu tarafından değil, Cumhurbaşkanı tarafından kullanılacaktır. Peki, Cumhurbaşkanı bu yetkisini nasıl kullanacaktır? Bu sorunun yanıtı için önce Anayasa'nın 104. maddesini incelemek gerekmektedir.

Söz konusu maddede “Cumhurbaşkanı, yürütme yetkisine ilişkin konularda Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi çıkartabilir” hükmü yer almıştır. Ancak cümlenin devamında “Anayasanın ikinci kısmının (…) dördüncü bölüm(ün)de yer alan siyasi haklar ve ödevler Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile düzenlenemez” hükmü yer almıştır. Anayasanın vergilendirme ilkelerini düzenleyen 73. maddesi ise söz konusu dördüncü bölümdedir. Bu düzenlemeler irdelendiğinde konumuza ilişkin olarak mevcut anayasaya benzer düzenlemeler öngörüldüğü görülmektedir.

Mevcut anayasaya göre 73. madde ile Bakanlar Kurulu'na tanınan yetkiler, Bakanlar Kurulu Kararları ile kullanılırken, Bakanlar Kurulu bu yetkilerini Kanun Hükmünde Kararname şeklinde kullanamıyor. Çünkü yeni dönemde Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi için getirilen sınırlamanın bir benzeri Kanun Hükmünde Kararnameleri düzenleyen mevcut düzenlemede de yer almaktadır.

Bu düzenlemelerden anladığım uygulamada “Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi”nin dışında Cumhurbaşkanı tarafından yayımlanacak “kararnameler” de olacaktır. Bunlara “olağan kararnameler” de diyebiliriz. Şöyle de diyebilirim. Cumhurbaşkanı asli düzenleme yetkisini Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile –yasama tarafından yetkilendirildiği – türev düzenleme yetkisini ise olağan kararnameler ile kullanacaktır.

Bu görüşümüzü, Anayasa Mahkemesi'ne Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri'nin anayasaya uygunluğu denetimini yapma yetkisini veren yeni dönemde uygulanacak 148. madde de teyit etmektedir. Bu düzenlemeye göre Anayasa Mahkemesi Cumhurbaşkanı Kararnameleri'nin anayasaya aykırılık iddialarını inceleyecektir. Anayasaya aykırılık iddiası ancak asli düzenlemelerde ileri sürülebilecek bir iddiadır. Yeni dönemin 104. maddesindeki “kanunda açıkça düzenlenen konularda Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi çıkartılamaz” hükmü dolayısıyla asli düzenleme, ancak kanun ile yapılmış düzenleme olmadığında söz konusudur. Kanunlara aykırılık iddialarını inceleme yetkisi, Anayasa Mahkemesi'ne ait değildir.

Kanunların verdiği yetkilere göre, bir başka deyişle türev düzenleme yetkisine göre kabul edilebilecek olağan kararnamelerin ise genelde kanunlara aykırılığı söz konusu olabilir. Böyle bir iddiayı inceleme görevi ise yine Danıştay’a ait olacaktır. Örneğin Cumhurbaşkanı hiç olmayan yeni bir vergiyi Cumhurbaşkanı Kararnamesi ile ihdas ederse, verginin yasallığı ilkesine (Anayasa md. 73/3) aykırılığı söz konusu olacak ve bu iddiayı Anayasa Mahkemesi inceleyecektir. Buna karşılık Cumhurbaşkanı KDV Kanunu'nun vergi oranını yüzde 40’a kadar çıkartma yetkisini veren düzenlemesine dayanarak bir ürünün vergi oranını yüzde 42 olarak belirleyen bir Kararname –olağan kararname- yayınlarsa bu kararname anayasaya aykırı değil, yetki unsuru dolayısıyla kanuna aykırı olacak ve konuyu inceleme görevi Danıştay’da olacaktır.

Ancak uygulamada asli kararname (Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi) ile olağan kararname arasında bir adlandırma farklılığı olmadığı takdirde, kararnamelerin nitelendirilmesi sorunu çıkacaktır. Tıpkı vergi hukukunda genel tebliğ veya sirkülerlerin, mükellef hukukunu etkileme açısından bağlayıcı olup olmadığının belirlenmesinde olduğu gibi.

Hiç şüphesiz bu konularda netlik biraz uyum veya uyarlama kanunlarının çıkması biraz da içtihatlarla sağlanacaktır.

Söz konusu değişikliklerden etkilenecek en önemli konu “vergi hukukunun kaynakları” konusudur. Mevcut anayasaya göre olağan dönemlerde kanun hükmünde kararnameler vergi hukukuna kaynak olamazken, olağanüstü dönemlerde olağanüstü halin ilan sebebine bağlı olarak vergi hukukuna kaynaklık edebilmektedir.

Anayasa değişikliklerinin yürürlüğe girmesi ile birlikte kanun hükmünde kararname müessesesi tarihe karışmaktadır. Dolayısıyla anayasa değişikliklerinden sonra ne bir kanun hükmünde kararname çıkartılması ne de vergi hukukuna kaynaklık edebilmesi mümkün olmayacaktır. Ancak anayasa değişikliklerinin yürürlüğünden önce çıkartılmış kanun hükmünde kararnameler, hukuk sistemimizdeki varlığını sürdürmeye devam edecektir.

Anayasa değişiklikleri ile birlikte “tüzük” müessesesi de varlığını yitirecektir. Yönetmelik müessesesi ise varlığını sürdürecektir. Kamu tüzel kişileri ve bakanlıkların yanı sıra Cumhurbaşkanı da, kanunların ve Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri'nin düzenlediği konularda yönetmelik yayınlayabilecektir. Vergi hukukunda vergilendirmeye yönelik yönetmelik çıkartılması mümkün olmamakla birlikte teknik konuların yönetmelikle düzenlenebileceği unutulmamalıdır. Burada, kanunun verdiği yetkiye dayalı bağlayıcı genel tebliğlerin de aslında birer yönetmelik olduğu veya yönetmelik formatında yayınlanması gerektiğine ilişkin öğretideki görüşleri de unutmamak gerekir.

Değişikliklerle birlikte sıkıyönetim müessesesi yürürlükten kalkmakla birlikte, olağanüstü hal müessesi bazı değişikliklerle birlikte varlığını sürdürecektir. Anayasa’da belirlenmiş hallerde Cumhurbaşkanı altı ay için olağanüstü hal ilan etme yetkisine de kavuşmaktadır. Mevcut anayasadaki olağanüstü dönem kanun hükmünde kararnamelerinin yerini Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi almaktadır. Bu kararnameler açısından Cumhurbaşkanı, geçen yazımızda söz ettiğimiz olağan dönem Cumhurbaşkanı Kararnameleri için geçerli sınırlamalarla bağlı olmadığından, olağanüstü hallerde çıkartılacak kanun hükmünde kararnamelerle vergi konularının düzenlenmesi mümkün olabilecektir.

Öte yandan mevcut anayasanın 167. maddesi uyarınca, dış ticaretin ülke ekonomisi yararına olmak üzere düzenlenmesi amacıyla ithalat, ihracat ve diğer dış ticaret işlemleri üzerine vergi ve benzeri mali yükümlülükler dışında ek mali yükümlülükler koyma ve bunları kaldırma konusunda Bakanlar Kuruluna 2976 sayılı Kanun'la verilen yetkiler de, anayasa değişikliklerinin yürürlüğe girmesi ile birlikte Cumhurbaşkanı'na geçecektir. Cumhurbaşkanı'nın bu yetkisi de bana göre Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile değil, olağan kararname ile kullanılacak türden bir yetki olup, hukuka aykırılık iddialarının incelenme yeri de Danıştay olmak durumundadır. Bumin Doğrusöz

https://www.dunya.com/kose-yazisi/yeni-donemin-vergi-hukuku/389738

Gelir İdaresi Başkanlığınca, 483 Sıra No.lu VUK Genel Tebliğinin 3. ve 6. maddeleri ile getirilen “Mevcut Eski Nesil ÖKC’lerin 10 Yıllık Süreyi Aşmayacak Şekilde Mali Hafızaları Doluncaya Kadar Kullanma” ve “ÖKC Kullanım Muafiyeti” imkanlardan yararlanmak isteyen mükelleflerin yapmaları gerekli olan başvurulara ilişkin 15.11.2017 tarihli duyuru yayınlanmıştır. 

Söz konusu Duyuruya aşağıda aynen yer verilmiştir.

  Bilindiği üzere, 30/09/2017 tarih ve 30196 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 483 Sıra No.lu VUK Genel Tebliği ile perakende sektöründe faaliyet gösteren ve belli işletme büyüklüğü ölçülerini aşan ve güvenli bilgi sistemlerini kullanan firmalara, Tebliğde öngörülen şartları sağlamaları koşuluyla eski nesil ÖKC’lerini alış faturası tarihinden itibaren 10 yılı geçmeyecek şekilde mali hafızaları doluncaya kadar kullanma imkanı veya bütün satışlarına e-Fatura veya e-Arşiv fatura düzenlemeleri halinde ise ÖKC kullanma muafiyeti imkanı getirilmiştir.

· Eski nesil ÖKC’lerini alış faturası tarihinden itibaren 10 yılı geçmeyecek şekilde mali hafızaları doluncaya kadar kullanma imkanından yararlanmak için 1.1.2018 tarihine kadar yapılması gerekli başvuru ekranına ulaşmak için tıklayınız.

· Perakende satışlar dahil tüm satışlarına e-Fatura veya e-Arşiv fatura düzenleyerek ÖKC kullanma muafiyetinden yararlanmak için YN ÖKC kullanma mecburiyetinin başlama tarihinden önce bağlı oldukları Vergi Dairesine verilmesi gereken dilekçe ve eklerine ulaşmak için tıklayınız.

· Anılan Tebliğle getirilen imkanlardan yararlanacak mükelleflerin sağlamaları gereken şartlar hakkındaki duyuruya ulaşmak için tıklayınız.

T.C.

AFYONKARAHİSAR VALİLİĞİ

(Defterdarlık: Gelir Müdürlüğü)

Sayı: 63611781-130[28-2017/6]-19
 
15.08.2017

Konu: İcra Dairesince satışı yapılan taşınmazın KDV oranı

İlgi: 11.05.2017 tarihli özelge talep formunuz.

            İlgide kayıtlı özelge talep formunda, ….. Sulh Hukuk Mahkemesi Satış Memurluğunun …. sayılı satış dosyasında tarafınıza satışı yapılan …. Köyü, … Mevkii, … Ada, … Parselde kayıtlı, kullanılmayan ve yapı ömrünü tamamlamış, kargir evin müzayede yoluyla satışında uygulanması gereken katma değer vergisi oranı (KDV) sorulmaktadır.

            KDV oranları, 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 28 inci maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak yayımlanan 2007/13033 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı (BKK) eki (I) sayılı listede yer alan teslim ve hizmetler için % 1, (II) sayılı listede yer alan teslim ve hizmetler için % 8, bu listelerde yer alanlar hariç olmak üzere vergiye tabi işlemler için % 18 olarak tespit edilmiştir.

            Söz konusu BKK eki (I) sayılı listenin 11 inci sırasında, net alanı 150 m²'ye kadar konut teslimlerinde % 1 oranında KDV uygulanacağı belirtilmiştir.

            2016/9153 sayılı BKK ile 2007/13033 sayılı Karara eklenen Geçici 2 nci maddede "Bu Kararın 1 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen vergi oranına tabi konutların, 31/3/2017 tarihine kadar (bu tarih dahil) teslimlerinde, aynı fıkranın (c) bendinde belirtilen vergi oranı"nın uygulanacağı hüküm altına alınmış, daha sonra da 2017/9759 sayılı BKK ile bu süre 30/9/2017'ye kadar uzatılmıştır.

            Bu kapsamda;

            -Net alanı 150 m² ve üstündeki konutların 2016/9153 sayılı Kararın yürürlük tarihi olan 8/9/2016 tarihinden önceki tesliminde % 18, 8/9/2016 ile 30/9/2017 tarihleri (bu tarihler dahil) arasındaki tesliminde % 8 oranında;

            -Büyükşehir Belediyesi olmayan ….. ilinde, net alanı 150 m²'ye kadar konutların tesliminde ise % 1 oranında KDV uygulanması gerekmektedir.

            Bunlara ilaveten, 60 Seri No.lu KDV Sirkülerinde, satılan konutun bahçeli olması halinde 150 m² lik alanın hesabında ilke olarak bahçenin göz önünde bulundurulmayacağı, konutun bağımsız olarak kullanılmaya esas her bir bölümünün tek başına dikkate alınacağı; konutu çevreleyen arsa ve arazinin, bu konutla birlikte değerlendirileceği ve konutun tabi olduğu oranda KDV'ye tabi olacağı; konutla birlikte değerlendirilecek arsa ve arazinin büyüklüğünün ise mahalli örf ve adete göre tespit edileceği; tapu sicilinde bahçeli ev, bahçeli konut gibi ibarelerle kayıtlı taşınmazların üzerinde fiilen ve kullanılabilir halde konut bulunmaması halinde, bu taşınmazların konut olarak nitelendirilmesi mümkün olmadığından, arsa veya arazi sayılmak suretiyle genel oranda (% 18) KDV'ye tabi tutulması gerektiği; öte yandan, tapu sicilinde arsa ve arazi olarak kayıtlı bulunan taşınmazların üzerinde kullanılabilir halde konut olduğu takdirde de bu satışın konut sayılacağı açıklanmıştır.

            İlgide kayıtlı özelge talep formunuz ekinde yer alan taşınmazın açık artırma ilanı ve bilirkişi raporunda; …. İlçesi, …. Köyü, …. Mevkii, … Ada, … Parsel üzerinde bulunan binanın yetmiş yaşlarında olduğu, söz konusu yapının kullanım ömrünü tamamladığı ve keşif günü itibariyle de kullanılmadığı anlaşılmıştır.

            Buna göre, işlem tarihi itibariyle geçerli fiili durumu dikkate alındığında bu tarih itibariyle kullanılamaz halde olan taşınmazın tapuda "kerpiç ev ve arsası" olarak kayıtlı bulunsa dahi, arsa olarak kabul edilmesi ve genel oranda (% 18) KDV'ye tabi tutulması gerekmektedir.

            Bilgi edinilmesini rica ederim.

 (*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • 1 TL için 532.000 TL Fazla Vergi Ödeme Riski Sosyal içerik üreticilerinden ile Appstore, Google Play üzerinden gelir elde…
  • BORSAYA AÇILAN ŞİRKETLER AÇISINDAN EMİSYON PRİMLİ PAYLARA YÖNELİK ÖRNEK UYGULAMA EMİSYON PRİMİ TİCARİ KARA DÂHİL DEĞİLDİR. ÖZKAYNAKLAR ARASINDA 520 PAY…
  • Yatırım Teşvik Belge Kapsamında KDV İstisnası Yatırım Teşvik Belgesi Sahibi Mükellefe Belge Kapsamındaki:· Makine Ve Teçhizat İthal…
Top