Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
Cumartesi, 25 Kasım 2017 10:59

İşverene Asgari Ücret Desteği Sona Eriyor

İşverenler tarafından merakla beklenen asgari ücret desteğinin sürüp sürmeyeceği konusunda hükümetten net bir açıklama geldi. 

Maliye Bakanı Naci Ağbal, 2018 yılı bütçesinde 1 Ocak 2018'den sonraki dönemlerle ilgili bir asgari ücret desteği öngörüsünün bulunmadığını ifade ederek, 2017 yılındaki dönemlere ilişkin muhtemelen gelecek yılın ocak, şubat, mart aylarında yapılacak destekleme ödeme ödeneğini 2018 yılı bütçesine koyduklarını dile getirdi.

Ağbal, 2016 yılında asgari ücret artışını yaptıktan sonra bu destek ödemesini geçici olarak bir defalığına getirdiklerini, daha sonra bunu ikinci kez uzattıklarını hatırlatarak, "Bu sene bunun geçici bir tedbir olduğunu düşünerek bu konuyla ilgili Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bütçesine bir ödenek ayrıca koymadık ama hiç ödenek konulmadığı şeklinde bir açıklama yapılmış ama bu açıklama doğru değil, 2017'den kalan ödemeleri yapacağız." şeklinde konuştu. 

İşverene çalıştırdığı işçi başına hükümet tarafından 100 TL asgari ücret desteği veriliyordu. 

Kaynak: AA

Cumartesi, 25 Kasım 2017 10:55

SGK Arabuluculuk Sözleşmeleri Genel Yazı

T.C.

SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANLIĞI

Sigorta Primleri Genel Müdürlüğü

Sayı : 35158785-309/06-202.99-E.5882267

Tarih: 21/11/2017

Konu : Arabuluculuk sözleşmeleri

GENEL YAZI

6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun;

“Tanımlar” başlıklı 2’nci maddesinin (b) bendinde, “arabuluculuk” sistematik teknikler uygulayarak, görüşmek ve müzakerelerde bulunmak amacıyla tarafları bir araya getiren, onların birbirlerini anlamalarını ve bu suretle çözümlerini kendilerinin üretmesini sağlamak için aralarında iletişim sürecinin kurulmasını gerçekleştiren, uzmanlık eğitimi almış olan tarafsız ve bağımsız bir üçüncü kişinin katılımıyla ve ihtiyarî olarak yürütülen uyuşmazlık çözüm yöntemi olarak tanımlanmıştır.

“Tarafların Anlaşması” başlıklı 18’inci maddesinin birinci ve ikinci fıkrasında, arabuluculuk faaliyeti sonunda varılan anlaşmanın kapsamı taraflarca belirlenir; anlaşma belgesi düzenlenmesi hâlinde bu belge taraflar ve arabulucu tarafından imzalanır.

Taraflar arabuluculuk faaliyeti sonunda bir anlaşmaya varırlarsa, bu anlaşma belgesinin icra edilebilirliğine ilişkin şerh verilmesini talep edebilirler. Dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulmuşsa, anlaşmanın icra edilebilirliğine ilişkin şerh verilmesi, asıl uyuşmazlık hakkındaki görev ve yetki kurallarına göre belirlenecek olan mahkemeden talep edilebilir. Davanın görülmesi sırasında arabuluculuğa başvurulması durumunda ise anlaşmanın icra edilebilirliğine ilişkin şerh verilmesi, davanın görüldüğü mahkemeden talep edilebilir. Bu şerhi içeren anlaşma, ilam niteliğinde belge sayılır.

Hükümleri bulunmakta olup, 12/10/2017 tarihli, 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 24 üncü maddesi ile 6325 sayılı Kanunun 18 inci maddesine eklenen dördüncü ve beşinci fıkralarla, taraflar ve avukatları ile arabulucunun birlikte imzaladıkları anlaşma belgesinin icra edilebilirlik şerhi aranmaksızın ilam niteliğinde belge sayılacağı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılması hâlinde üzerinde anlaşılan hususlar hakkında taraflarca dava açılamayacağı hükümleri yer almıştır.

Öte yandan, aynı Kanunun 1’inci maddesinin ikinci fıkrasındaki; “Bu kanun, yabancılık unsuru taşıyanlar da dahil olmak üzere, ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri iş ve işlemlerden doğan özel hukuk uyuşmazlıklarının çözümlenmesinde uygulanır…” hükmü ile arabuluculuk yöntemi ile çözümlenebilecek uyuşmazlıkların kapsamı belirtilmiştir.

Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere, iş hukukuna ilişkin işçi ve işverenin, aralarındaki özel hukuk uyuşmazlıklarına ilişkin arabulucuya başvurmaları mümkün bulunmaktadır.

Diğer taraftan, 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun “Dava şartı olarak arabuluculuk ” başlıklı 3 üncü maddesinde, “Kanuna, bireysel veya toplu iş sözleşmesine dayanan işçi veya işveren alacağı ve tazminatı ile işe iade talebiyle açılan davalarda, arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.” hükmü yer almaktadır.

Bu itibarla, 6325 Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununa istinaden işveren-işçi ilişkisinden kaynaklanan, bireysel veya toplu iş sözleşmesine dayanan işçi veya işveren alacağı ve tazminatı ile işe iade talebine ilişkin bir uyuşmazlığın arabuluculuk süreci sonucunda anlaşma ile sona ermesi durumunda, taraflar ve avukatları ile arabulucunun birlikte imzaladıkları anlaşma belgesinin icra edilebilirlik şerhi aranmaksızın ilam niteliğinde belge sayılması gerektiğinden, imzalanan arabuluculuk anlaşma tutanağının mahkeme kararı niteliğinde sayılarak Kurum iş ve işlemlerinde mahkeme ilamı vasfında kabul edilerek işlem yapılması gerekmektedir.

Bilgi edinilmesini ve gereğini rica ederim.

Cumartesi, 25 Kasım 2017 10:51

Torba Yasa’da Bütün Maddeler Kabul Edildi

Genel Kurulda bugün kabul edilen maddelere göre, finansal kiralama ve finansman şirketleri tarafından, doğmuş veya doğması beklenen zararlarını karşılamak amacıyla ayrılan karşılıkların tamamı, ayrıldıkları yılda kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak kabul edilecek.

Kitle fonlaması suretiyle halktan para toplanması, Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) tarafından faaliyet izni verilen kitle fonlama platformları aracılığıyla gerçekleştirilecek ve kanunun izahname ya da ihraç belgesi hazırlama yükümlüğüne ilişkin hükümlerine tabi tutulmayacak.

Halka açık ortaklıklarda payları borsada işlem gören ortaklıklar ile kitle fonlaması suretiyle halktan para toplayan ortaklıklar hariç olmak üzere pay sahibi sayısı 500’ü aşan anonim ortaklıkların payları halka arz olunmuş sayılacak.

Sermaye piyasası kurumlarına, kitle fonlanmasına aracılık eden ve elektronik ortamda hizmet veren Kitle Fonlama Platformları ekleniyor. 

Kitle fonlama platformlarının kurulabilmesi ve faaliyete başlaması için SPK’dan izin alınacak. Bu platformların kuruluşlarına, ortaklarına, pay devirlerine, çalışanlarına, her bir fon sağlayıcısı tarafından yatırılabilecek veya proje sahipleri ile girişim şirketleri tarafından toplanabilecek paranın azami limitine ve faaliyetleri sırasında uymaları gereken diğer ilke ve esaslar ile toplanan fonların ilan edilen amacına uygun olarak kullanıldığının kontrolü ve denetimine ilişkin esaslar, SPK tarafından belirlenecek.

SPK’dan izin alınmaksızın kitle fonlama platformları aracılığıyla halktan para toplandığına veya Türkiye’de yerleşik kişilere yönelik olarak internet aracılığıyla yurt dışından kaldıraçlı işlem ve kaldıraçlı işlemlerle aynı hükümlere tabi olduğu belirlenen türev araç işlemleri yaptırıldığına ilişkin bilgi edinilmesi halinde, internet sitesine erişim engellenecek.

Tüzel kişiliği kaldırılan köylerde Emlak Vergisi Kanunu’na göre alınması gereken emlak vergisi ile Belediye Kanunu uyarınca alınması gereken vergi, harç ve katılım paylarının alınması, 31 Aralık 2017’den 31 Aralık 2020’ye erteleniyor.

Elektrik dağıtım şirketlerinin denetimleri haricinde de genel aydınlatma kapsamında tespit edilen yanmayan, yerinde olmayan armatür veya direklere ilişkin eksiklerin giderilmesine ilişkin süre verilecek. Belirlenen sürelerde eksiklerin giderilmemesi durumunun tespiti ile belirlenen her bir direk veya armatür için Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının Enerji Piyasası Düzenleme Kuruluna bildirmesini müteakip, Kurul tarafından 500 lira idari para cezası verilecek.

Tespit edilen eksikliklerin giderilmesine ilişkin verilecek süreler ve eksikliklerin tespit esasları yönetmelikle belirlenecek.

Verilen idari para cezaları, tebliğinden itibaren 1 ay içinde ödenecek.

Genel aydınlatma giderlerinin bakanlık bütçesine konulacak ödenekten ve ilgili belediyeler ile il özel idarelerinin genel bütçe vergi gelirleri payından karşılanmasına ilişkin Bakanlar Kuruluna verilen yetki 31 Aralık 2020 yılına kadar uzatılıyor.

Türkiye Demiryolu Ulaştırmasının Serbestleştirilmesi Hakkında Kanun’un geçici maddesinde düzenleme yapılarak, TCDD’ye 2019 yılından itibaren finansman desteği yapılmasının önünde engel teşkil eden 5 yıllık süre, 2020 yılı sonuna kadar uzatılıyor.

Tasarıyla, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’a “Uzlaşma” başlığı altında yeni madde ekleniyor.

Buna göre, kanunda öngörülen idari para cezaları hakkında, ceza muhatabı tarafından, tespit edilen aykırılıkların kanun hükümlerine yeterince nüfuz edememekten veya kanun hükümlerini yanlış yorumlamaktan kaynaklandığının veya yargı kararı ile idarenin ihtilaf konusu olayda görüş farklılığının olduğunun ileri sürülmesi durumunda Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, idari para cezasının muhatabı ile uzlaşabilecek.

Reklam Kurulunca verilen idari para cezaları hariç, Bakanlık tarafından verilen idari para cezaları ile valiliklerin verdiği idari para cezalarına karşı uzlaşma talebinde bulunulabilecek.

Uzlaşma talebi, idari para cezası kararının tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde, henüz idari yargı yoluna müracaat edilmemiş idari para cezaları için yapılacak. Uzlaşma talebinde bulunulması halinde, dava açma süresi duracak.

Uzlaşma sağlanmaması halinde süre kaldığı yerden işlemeye başlayacak, yeniden uzlaşma talebinde bulunulamayacak. Yapılan uzlaşma talepleri, uzlaşma komisyonları tarafından değerlendirilecek. Uzlaşma komisyonlarının tutacakları uzlaşma tutanakları kesin olup gereği idarece derhal yerine getirilecek. Ceza muhatabı, üzerinde uzlaşılan ve tutanakla tespit olunan hususlar hakkında dava açamayacak ve hiçbir merciye şikayette bulunamayacak.

Üzerinde uzlaşma talebinde bulunulan idari para cezaları hakkında peşin ödeme indiriminden yararlanılamayacak.

Uzlaşma konusu yapılan idari para cezaları, uzlaşma gerçekleştiği takdirde, uzlaşma tutanağı uzlaşma anında tebliğ edilecek ve tebliğden itibaren 15 gün içinde ödenecek. 

Uzlaşma komisyonlarının başkan ve üyelerine, bu komisyonlardaki çalışmaları dolayısıyla verilecek huzur hakkı ve huzur ücreti ile buna ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığının uygun görüşü alınarak belirlenirken, komisyona yapılacak başvurular ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenecek.

Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’da, Gümrük ve Ticaret Bakanlığının yetkisine ilişkin düzenlemeye gidiliyor. 

Buna göre, kamu kurum ve kuruluşları, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve diğer gerçek ve tüzel kişiler, elektronik ticaretin gelişiminin izlenebilmesi ve değerlendirilebilmesi amacıyla Bakanlık tarafından istenilen bilgileri Bakanlıkça oluşturulan sisteme bildirecek. 

Buna aykırı hareket eden gerçek kişiler ile özel hukuk tüzel kişileri hakkında 5 bin liradan 20 bin liraya kadar cezai yaptırım uygulanabilecek. 

Bakanlık, ticari elektronik ileti onaylarının alınmasına ve reddetme hakkının kullanılmasına imkan tanıyan bir elektronik sistem kurmaya veya kurdurmaya yetkili olacak. Bu Kanun çerçevesinde alınan onaylar, Bakanlıkça belirlenen süre içinde sisteme aktarılacak.

Sisteme aktarılmayan onaylar geçersiz kabul edilecek. Alıcılar sisteme kaydedilen onayları Bakanlıkça belirlenen süre içinde kontrol edecek. Bu sürenin bitiminden sonra gönderilen ticari elektronik iletiler onaylı kabul edilecek. Alıcılar tarafından reddetme hakkı bu sistem üzerinden kullanılacak. 

Belediyeler ve bağlı kuruluşları ile sermayesinin yüzde 50’sinden fazlası belediyelere ait şirketler ve il özel idarelerinin ödemekle yükümlü olduğu ve özelleştirme işlemleri sırasında TEDAŞ’a devredilmiş elektrik tüketiminden kaynaklanan yapılandırılmamış alacaklar ile Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun kapsamında yapılandırıldığı halde düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla ihlal edilmiş olan alacakların asılları ile bu alacaklara bağlı feri alacaklar yerine düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar (bu tarih dahil) Yİ-ÜFE aylık değişim oranları esas alınmak suretiyle hesaplanacak tutarın ilk taksiti, 2018 yılının ocak ayından başlamak üzere 24 ayda 24 eşit taksitte ödenecek.

Bu süre içinde ödenen taksitlere herhangi bir zam ve faiz hesaplanmayacak.

Hesaplanan taksit tutarlarının süresinde ödenmemesi halinde ise bu tutara ödemede gecikilen her ay ve kesri için geç ödeme zammı uygulanacak.

– Tarımsal sulamada elektrik alacakları

TEDAŞ’ın tarımsal sulamada kullanılan elektrik tüketiminden kaynaklanan alacaklarından (özelleştirme devir işlemleri sırasında TEDAŞ’a devredilmiş olan alacaklar), Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun kapsamında yapılandırılmış olanlara ilişkin de düzenleme yapılıyor.

Bu alacaklardan yapılandırılmış olanlar için 2020 ocak ayı sonuna kadar TEDAŞ’a iletilmek üzere dağıtım/perakende satış şirketlerine veya TEDAŞ’a yazılı başvuruda bulunulması halinde bu alacaklar da yapılandırılacak. Bu kapsamda yapılandırılan alacakların ilk taksiti 2020 ekim ayının son gününe kadar ödenmek üzere ve her yıl ilk taksitin tekabül ettiği ayda toplam 5 eşit taksitte ödenecek.

Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun kapsamındaki tarımsal sulamadan kaynaklanan TEDAŞ alacaklarına ilişkin ilk taksit ödeme süreleri üçer yıl uzatılacak.

Bu kapsama giren alacaklarla ilgili düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren başvuru, taksit ödeme veya kesinti suretiyle yapılacak tahsilatta geçen sürelerde, ilgili kanunlarda ön görülen zaman aşımı süreleri işlemeyecek.

24/11/2017 tarihli ve VUK-96 / 2017-9 sayılı Vergi Usul Kanunu Sirküleri ile, Vergi Usul Kanununun mükerrer 28 inci maddesindeki yetkiye dayanılarak; 24 Kasım 2017 günü sonuna kadar verilmesi gereken Katma Değer Vergisi Beyannamelerinin verilme süreleri 27 Kasım 2017 Pazartesi günü sonuna kadar uzatılmıştır.

 

Tarih: 24/11/2017
Sayı: VUK-96 / 2017-9

T.C.

MALİYE BAKANLIĞI

Gelir İdaresi Başkanlığı

  

VERGİ USUL KANUNU SİRKÜLERİ/96

Konusu: 24 Kasım 2017 günü sonuna kadar verilmesi gereken Katma Değer Vergisi Beyannamelerinin verilme sürelerinin uzatılması

Tarihi: 24/11/2017

Sayısı: VUK-96 / 2017-9

1. Giriş:

Bakanlığımıza iletilen talepler nedeniyle, Vergi Usul Kanununun mükerrer 28 inci maddesindeki yetkiye dayanılarak; 24 Kasım 2017 günü sonuna kadar verilmesi gereken Katma Değer Vergisi beyannamelerinin verilme sürelerinin uzatılması bu sirkülerin konusunu oluşturmaktadır.

2. Katma Değer Vergisi Beyannamelerinin Verilme Süresinin Uzatılması:

24 Kasım 2017 günü sonuna kadar verilmesi gereken Katma Değer Vergisi Beyannamelerinin verilme süreleri 27 Kasım 2017 Pazartesi günü sonuna kadar uzatılmıştır.

Beyanname verme sürelerinin uzatılması ödeme süresini etkilemeyeceğinden, mükelleflerin beyan ettikleri vergileri kanuni süresinde (27 Kasım 2017, Pazartesi) ödeyecekleri tabiidir.

Duyurulur.

  

Adnan ERTÜRK

Gelir İdaresi Başkanı

 
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2016/23571 E. , 2017/15684 K. 16.10.2017 Tarihli Kararı
"Fesih nedeninin, şirket içi müşteri bilgi, belge ve tekliflerini kişisel mail adresine göndermesi ve taşınabilir hard diske kopyalaması suretiyle doğruluk ve bağlılığa aykırı davranışta bulunması iddiası olup, tanık anlatımlarından feshe konu kopyalama işleminin yönetici bilgisi ve izni ile gerçekleşmesinin mümkün olduğunun, ancak davacının fesih öncesi alınan savunmasında; işten ayrılması konusunda baskı uygulandığını, haklarını alabilmek ve koruyabilmek için mailleri davada kullanmak üzere sakladığını ikrar ettiğinin, davacının bu davranışının davalı işverenin güvenini kötüye kullanmak, işverenin ticari sırlarını ortaya çıkarma riskini doğurmak niteliğinde olup, davalı işveren feshinin haklı nedene dayandığının anlaşılmasına göre davacının yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine......" Av. Alper Yılmaz

Yurt içinde döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak gerçekleştirilen işlemlerde vergiyi doğuran olayın gerçekleştiği tarih ile tahsilat tarihi arasında ortaya çıkan lehe kur farklarının faturalandırılması ve kur farklarına ilişkin KDV konusu mükellefler açısından bir türlü benimsenemeyen, vergi incelemelerinde ise eleştiri ve tarhiyata konu olan bir husus olarak sıklıkla karşımıza çıkmaktadır.

Peki; döviz kurlarının başını alıp gittiği bu günlerde ödeme aracı olarak döviz cinsinden düzenlenen vadeli çek kullanılması ve çekin ciro silsilesi ile el değiştirmesi durumunda kur farkı takibi kimler tarafından nasıl yapılacak, kur farkı faturası kimler arasında düzenlenecek, kur farkına ilişkin KDV yükümlülüğü kimde olacaktır?

Mali İdare’nin bakış açısıyla;

Konuyu Mali İdare’nin verdiği muktezalar çerçevesinde değerlendirmek en az kafa karıştıran yol olacaktır diye düşünüyorum. İdare’nin müstakar hale gelen muktezalarında dövizli işlemlere ilişkin yaklaşımı dövizli çekler için de aynı olup tahsil tarihine kadar oluşan lehe kur farkları için KDV’li fatura düzenlenmesi gerektiği yönündedir. Ancak muktezalarda kur farkının faturalanması açısından önem arz eden konu; döviz cinsinden düzenlenen çeklerin ciro edildikleri veya kırdırıldıkları tarih itibariyle ödenmenin gerçekleşmiş sayılmasıdır. Diğer bir ifade ile çeklerin ilk ciro edildikleri veya kırdırıldıkları (ödemenin gerçekleştiği) tarih itibariyle lehe kur farkı oluşan taraf KDV’li kur farkı faturasını düzenleyecek ancak çekin nihai olarak tahsil edildiği tarihe kadar oluşacak kur farklarının ilk işlemle veya KDV matrahı ile ilişkisi bulunmadığından cirantalar arasında kur farkı için fatura düzenlenmesine gerek bulunmayacaktır.

Muktezalarda yer alan açıklamalara göre; kur farkına ilişkin faturalaşma vergiye tabi işleme doğrudan taraf olanlar arasında gerçekleştirilecek olup çekin ciro tarihinden sonra oluşacak kur farkları ilk işlemin matrahında herhangi bir değişiklik meydana getirmeyeceğinden ciro silsilesindeki diğer kurumlar arasında kur farkı nedeniyle faturalaşma olmayacaktır.

Özetle;

- Bedelin döviz cinsinden tespit edildiği vadeli satışlarda çeklerin vadesinden önce ciro edilmesi veya kırdırılması durumunda ödeme gerçekleşmiş sayılacak ve ciro tarihindeki kur ile ilk işlemin gerçekleştiği kur arasındaki fark için “kur farkı geliri elde eden” tarafından KDV’li fatura düzenlenecek,

- Dövizli çeklerin vade tarihinden önce firma tarafından mal ve hizmet alımındaki ödemelerde ciro edilerek kullanılması halinde; çeklerin vadesinden önce birkaç kez el değiştirmesi durumunda oluşan kur farkları için çeki düzenleyenler ile çeki elinde bulunduranlar arasında kur farkı faturası düzenlenmesine ve KDV hesaplanmasına gerek bulunmayacaktır.

Mükellefin gözünden;

Teoride farklı tarihlerde verilen muktezalarla netlik kazandırılan bu konu, pratikte mükellefler açısından oldukça zorlu bir takip sürecini de beraberinde getirmektedir. Aylık olarak onlarca, belki de yüzlerce dövizli işlem yapan bir firmada her bir dövizli işlem için vade ve tahsil tarihi takibi yapılması, dövizli çeklerle düzenlenen alım/satım faturaları arasında illiyet bağı kurulması ve dövizli çeklerin ciro edildiği veya kırdırıldığı tarihe kadar oluşan kur farklarının işlem bazında hesaplanması, faturalanması, muhasebeleştirilmesi oldukça zahmetli ve hataya açık bir uğraş gerektirmektedir. Bunun yanı sıra, dövizli çeklerin ciro edildiği/kırdırıldığı tarihte ödenmiş sayılması hususu da çeklerin vadesi geldiğinde ödenmemesi ve şüpheli alacağa dönüşmesi durumunda vergisel açıdan hatalı bir yaklaşım olacaktır.

Sözün özü;

Son yıllarda vadeli çek düzenlenebilmesi, çeklere reeskont hesaplanabilmesi, hamiline yazılı çeklerin vergi ödeme aracı olarak kullanılamaması gibi değişen ve gelişen uygulamalarına ilaveten; İdare’nin dövizli çeklerdeki kur farklarının faturalanması konusunu da tekrar değerlendirmesi, hatta tüm dövizli işlemler için kur farkı faturası uygulamasını yeniden gözden geçirmesi hızla artan döviz kurları karşısında zorlanan mükelleflerin finansman yükünü hafifletmese de vergisel yükümlülüklerini bir nebze rahatlatır mı, ne dersiniz? Tuba Gedik

https://www.dunya.com/kose-yazisi/ciro-edilen-dovizli-ceklerin-kur-farki-ve-kdvsi-yukumluluk-kimde/391904

KDV Kanununun geçici 20/1. Maddesine göre, 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanununa göre teknoloji geliştirme bölgesinde faaliyette bulunan girişimcilerin kazançlarının gelir veya kurumlar vergisinden istisna bulunduğu süre içinde münhasıran bu bölgelerde ürettikleri ve sistem yönetimi, veri yönetimi, iş uygulamaları, sektörel, internet, mobil ve askeri komuta kontrol uygulama yazılımı şeklindeki teslim ve hizmetleri KDV’den müstesnadır. İstisnanın usul ve esasları ile ilgili olarak 60 Sıra No.lu KDV Sirkülerinde açıklamalar yapılmıştır.[1]

Diğer taraftan, konu ile ilgili olarak Maliye Bakanlığı; program ve lisans cinsleri itibariyle istisnadan faydalanabilecek bedele ilişkin olarak en az alt limit saptamaya, istisna uygulanacak yazılım programlarını tanımlamaya ve uygulamaya ilişkin ilke ve yöntemleri tespit etmeye yetkilidir.

Yasa hükmüne göre, teknoloji geliştirme bölgelerinde faaliyette bulunan bir şirketin veya gerçek kişinin:

1) Bölgede ürettiği “hastane bilgi yönetim sistemleri yazılımı program” satışı ile bu yazılıma yönelik güncelleme işi Kanunun geçici md. 20/1 hükmüne göre KDV ‘den istisna olacaktır. Güncelleme dışında bu yazılımla ilgili verilen bakım, destek (otomasyon) hizmetleri istisna kapsamında yer almamaktadır.

2) Bölgede ürettiği eğitim yazılımları Kanunun geçici md. 20/1 hükmüne göre KDV’den istisna olacaktır. Ancak, bu yazılımı teknoloji geliştirme bölgesinde faaliyette bulunan firmadan alan firmaların satışları genel hükümler çerçevesinde KDV’ye tabi tutulacaktır.

3) Kanunun geçici md. 20/1 hüküm kapsamındaki teslim veya hizmetleri KDV’den istisna olacak, web sitesi aracılığıyla verdiği reklam hizmeti ise bu kapsamda yer almadığından KDV’ye tabi tutulacaktır.

4) İşlevlerini yerine getirmek için yazılım kullanan ürün, aygıt, eşya vb. donanımlar ile bu donanımlara ilişkin hizmetler istisna kapsamına girmemektedir.

5) Bölgede ürettiği yazılımı farklı kişilere satması ya da satışın CD veya elektronik ortamda yapılması istisna uygulanmasına engel değildir. Ancak, bu yazılımın bayilerce satışında istisna uygulanmayacaktır.

6) Bölgede üretilen yazılımın Kanunun 11 ve 12. Maddeleri kapsamında ihraç edilmesi halinde, bu ihracata ilişkin yüklenilen KDV’nin kanunun 32. Maddesine göre indirim ve iade konusu yapılması mümkün bulunmaktadır (Bkz. KDV Kanunu Geçici Md. 20/2). Nazlı Gaye Alpaslan

http://www.hurses.com.tr/Haber-Teknoloji_gelistirme_bolgelerinde_KDV_istisnasi-15390.htm


[1] Bkz. KIZILOT, Şükrü, KDV Kanunu Uygulaması, Yaklaşım Yayıncılık, Ankara 2012, S.1772-1773

İnsan onuruna yaraşır bir çalışma hayatının ilk adımı sağlıklı bir işyeri ile mümkündür. İşçilerin maruz kaldıkları sağlık risklerinin belirlenmesi, mevcut sağlık durumunun korunması, gelecekteki risklerin belirlenmesinde en önemli görev işyeri hekimlerine düşmektedir.

İşyeri hekimleri çalışanların sağlık gözetimi ve çalışma ortamının gözetimi ile ilgili işverene rehberlik yapmak zorundadırlar. İşyerinde meydana gelen iş kazası ve meslek hastalıklarının nedenlerinin araştırılması ve tekrarlanmaması için alınacak önlemler konusunda işverene önerilerde bulunmalıdırlar.

İşyeri hekimler verdiği sağlık hizmeti için Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan (SGK) ücret talep edemiyor. Ancak işyeri hekimleri reçete yazabilmekte ve bu reçeteler belirli koşullarda SGK tarafından karşılanmaktadır. İşyeri hekimleri veya birden fazla işyerine hizmet veren ortak sağlık birimlerince sadece yetkili oldukları işyerlerinde 4(a) ve 4(b) sigortalılarına sigortalılara usulüne uygun reçete yazmışlarsa, bu reçetede yazan ilaç bedelleri SGK tarafından karşılanmaktadır. Eğer bu işyeri kamu kurumu niteliğindeyse, 4(c) kapsamındaki sigortalılar için de reçete edilen ilaçlar karşılanmaktadır.

***
e-Reçete zorunlu

SGK artık e-Reçete uygulamasını kullanıyor. İlaç bedellerinin karşılanması ve doktorların e-Reçete yazabilmeleri için elektronik imza almaları gerekiyor. Diğer yandan işyeri hekimliklerinde e-Reçete düzenlenebilmesi için MEDULA sistemine bağlı teknik alt yapının sağlanması zorunludur. İmzalı e-reçete uygulamasına 31.12.2017 tarihinde geçilmesi zorunlu olacağından işverenlerin ve işyeri hekimlerinin gerekli işlemleri bu tarihe kadar tamamlamaları gerekiyor.

***
Bilgi bankasına kayıt

Öncelikle işyerlerinde çalışan 4/a statüsündeki kişiler için düzenlenecek reçetelerin karşılanabilmesi için, işyeri hekiminin Sağlık Bakanlığı Doktor Bilgi Bankası uygulamasında kaydı olması gerekiyor. Doktor Bilgi Bankası’na kayıtlı olmayan işyeri hekimlerinin İl Sağlık Müdürlükleri'ne müracaat edilmeleri gerekiyor.

Doktor bilgi bankasında kayıtlı işyeri hekimlerinin İSG-KATİP üzerinden de görevlendirilmesi ön şartlardan biridir. Reçetelendirilmiş ilaç bedellerinin karşılanması için İşyeri hekiminin reçete düzenlediği kişinin çalıştığı işyeri ile İSG-KATİP üzerinden sözleşmesinin bulunması gerekmektedir. Sözleşme durumu İSG-KATİP sistemine girilerek e-devlet şifresi ile giriş yapılarak ilgili kontrol edilebilmektedir. OSGB’de çalışan işyeri hekimlerinin ise ilgili işyerine ataması bulunmalıdır.

***
Elektronik imzanın yetkili birimlerden alınması şart

Sosyal Güvenlik Kurumu artık elektronik sisteme geçilmesi için çalışmalar yapıyor. Bu nedenle diğer kamu kurumlarında olduğu birçok işlem elektronik imza ile yapılmaya başlıyor. E-reçete yazılabilmesi için işyeri hekimin şahsına ait elektronik imza alması şart.

Elektronik imza veren kurumlar Bilgi Teknolojiler Kurumu tarafından kabul görmüş olmalıdır. Bu anlamda yetkili hizmet sağlayıcılar Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun internet sayfasında yer almaktadır. Resul Kurt

https://www.dunya.com/kose-yazisi/isyeri-hekiminin-yazdigi-receteler-nasil-karsilanacak/391907

İşveren tarafına asgari ücret komisyonunda diretilecek olan 2 Bin Lira net rakamına sıcak bakılmayacaktır.

Özellikle işverenler tarafından 100 Lira asgari ücret desteği bekleniyor.

100 Lira asgari ücret desteği aslında mayınlı bir tarla.

Burada işverenler dikkat etmedikleri nokta,bu destekte eksik SPEK bildirimiyle 100 Lira destek ortadan kalkıyor.

İşveren tarafı özellikle TBMM yasallaşmasında 2016-2017 yıllarına ait geriye dönük incelemelerde 100 TL desteklerini SPEK hatasından kaybedebilir.

Bunun için kanun maddesine geçici madde eklenerek işverenin kasıt ve kusuru ile bilerek eksik prim suçu işlenmesi gerekir.

Hata ile bilinçsiz bir şekilde SPEK hata yapılmışsa hata yapılan ayların düzeltilmesi istenilmeli,süre verilmeli bu sürede hatalar ortadan kaldırılması halinde 100 Lira teşvik geri istenmemeli,şayet verilen sürede yerine getirilmemesi halinde hata yapılan aylara ait 100 Lira teşvik geri istenebilir.

Mayınlı tarlayı fark etmeyen işverenleri ileri de tehlikeli günler bekler.

NET 2000 LİRA ASGARİ ÜCRET NEDEN OLMAZ

TİSK Yönetim Kurulu Başkanı Kudret Önen, asgari ücret tespit çalışmalarında enflasyonun tek belirleyici olmaması gerektiğini savundu. Önen, “İşsizlik oranları, verimlilik artışı, küresel, ekonomik ve siyasi gelişmeler, ekonomik riskler, rekabet gücü gibi belirleyici diğer değişkenler de dikkate alınmalı” dedi. Önen, asgari ücretin siyasi polemikler üzerinden gündeme gelmesinin doğru olmadığını belirtti. Önen, 2016’daki yüzde 30’luk asgari ücret artışının etkilerinin işletme dengeleri üzerindeki etkisinin halen devam ettiğini savundu.

Özellikle asgari ücrette ortaya çıkan %30’luk 2016 yılındaki artış nedeniyle bir çok firma rekabet anlamında sıkıntı yaşamıştır.

Özellikle son yıllarda asgari ücret üzerinde yapılan spekülasyonlardan dolayı işveren kesimi rahatsız olmaktadır.

2017 yılında asgari ücret desteğinin hayata geçirilmesi,istihdam seferberliğinde olumlu olmasına rağmen,ekonomik çevrelerce finans çerçevesinde dolardaki ani dalgalanmalar ithal ikamesiyle hammadde temin eden işverenleri zor durumda bırakmıştır.

İhracatçı firmalar ise Ortadoğu da belirsiz pazarlar,Rusya da tarımsal ürünlerde iadeler,AB ülkelerine ihracatta en büyük rakip olan Çin ürünleri çıkmaza sürükleyerek,istihdam daralması,üstüne üstlük mültecilerin çalışma hayatında yer alırken,kalifiye işçilerin iş bulamaması da ayrı bir sorun yaratıyor.

İş Kur projeleri ile istihdama can suyu taşıma,esnaf ve sanatkar camiasının likidete sıkıntıları,yeniden değerleme oranı ile artan vergisel oranlar,İPC bununla birlikte Asgari Ücrettin yüksek tutulmasıyla birlikte başta Asgari ücrete bağlı SPEK,İPC ve diğer uygulamalarla birlikte işverenler Net 2000 Bin Lira asgari ücret masaya gelirse 2016 yılında olduğu gibi masadan kalkar.

Olası Net 2000 Lira Asgari Ücret Maliyeti

2017 ASGARİ ÜCRET

2018 ASGARİ ÜCRET

ARTIŞ ORANI

GÜNLÜK ARTIŞ

BRÜT

1.777,50

BRÜT

2.533,00

%42,50

25,18

İŞÇİ PRİMİ

248,85

İŞÇİ PRİMİ

354,62

%42,50

3,53

İŞÇİ İŞSİZLİK

17,78

İŞÇİ İŞSİZLİK

25,33

%42,50

0,25

GELİR VERGİSİ

226,63

GELİR VERGİSİ

322,96

%42,50

3,21

DAMGA VERGİSİ

13,49

DAMGA VERGİSİ

19,23

%42,50

0,19

NET

1.270,75

NET

1.810,87

%42,50

18,00

AGİ

133,31

AGİ

189,97

%42,50

1,89

NET

1.404,06

NET

2.000,84

%42,50

19,89

İŞVEREN SGK

364,39

İŞVEREN SGK

519,27

%42,50

5,16

İŞVEREN İŞSİZLİK

35,55

İŞVEREN İŞSİZLİK

50,66

%42,50

0,50

TOPLAM MALİYET

2.177,44

TOPLAM MALİYET

3.102,93

%42,50

30,85

SGK TEŞVİK %5

-88,88

SGK TEŞVİK %5

-126,65

%42,50

-1,26

İŞVEREN TEŞVİKLİ MALİYET

2.088,56

İŞVEREN TEŞVİKLİ MALİYET

2.976,28

%42,50

29,59

Bu tabloya bakan işveren kesimi %42,50 artışı kesinlikle kabul etmeyerek masadan kalkacaktır.

Kısaca her yıl olduğu gibi bu yılda net üzerinde yoğunlaşması olacaktır.

Fakat 2000 Net asgari ücret ilerleyen yıllara doğru kalır diye düşünüyorum. Vedat İLKİ

https://alitezel.com.tr/index.php?sid=yazi&id=8959

Devlet işini kaybeden çalışanlara, zor durumda olan işverenlere, ücreti ödenmeyen çalışanlara ve doğum yapan kadınlara destek sağlıyor. Bu kapsamda işsizlik parası, ücret ödenmesi, kısa çalışma ödeneği ve yarım çalışma ödeneği adı altında ödemeler yapıyor. Bu ödemelerle  işsizliğin ekonomik ve sosyal etkilerinin asgari düzeye indirilmesi amaçlanıyor. Devletin bu kapsamda yapmış olduğu ödemelerin miktarı oldukça yüksek. Çalışma Ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Jülide Sarıeroğlu’nun Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan Ve Bütçe Komisyonundaki açıklamalarına göre  sadece işsizlik sigortası fonundan işsizlere 2002 yılından 2017 yılı Ekim ayı sonuna kadar 17, 8 milyar lira ödeme yapılmıştır. Devletin yapmış olduğu ödemelerin çeşitlerini ve miktarlarını açıklayalım. 

İşsizlik parası 

İşsizlik parası, işsiz kalan çalışanların belirli bir süre hayatlarını sürdürmelerini sağlayan önemli bir gelir kaynağıdır. İşsizlik parasına hak kazanabilmek için belirli şartları sağlamak gerekiyor. Buna göre iş sözleşmesinin sona ermesinden önceki son 120 gün prim ödeyerek sürekli çalışmış olanlardan, son üç yıl içinde; 

- 600 gün sigortalı olarak çalışıp işsizlik sigortası primi ödemiş olan sigortalı işsizlere 180 gün, 

- 900 gün sigortalı olarak çalışıp işsizlik sigortası primi ödemiş olan sigortalı işsizlere 240 gün, 

- 1080 gün sigortalı olarak çalışıp işsizlik sigortası primi ödemiş olan sigortalı işsizlere 300 gün, 

Süre ile işsizlik ödeneği ödeniyor. 

İşsizlik ödeneği için 2002 yılı mart ayından 2017 yılı Ekim ayı sonuna kadar yaklaşık 8 milyon 962 bin kişi başvurmuş, bunlardan  5 milyon 706 bin kişiye 17,8 milyar lira ödeme yapılmıştır. 

Kısa çalışma ödeneği 

işyerinde çalışanların işten çıkmasını önlemek ve işyerinin devamlılığını sağlamak için işçilere ödenmek üzere işverenlere para yardımı yapılıyor. Bu yardıma kısa çalışma ödeneği deniliyor. Kısa çalışma ekonomik ve zorlayıcı sebeplerle işyerindeki haftalık çalışma sürelerinin geçici olarak en az üçte bir oranında azaltılması veya süreklilik koşulu aranmaksızın işyerinde faaliyetin tamamen veya kısmen en az dört hafta süreyle durdurulması hallerinde, işyerinde üç ayı aşmamak üzere sigortalılara çalışamadıkları dönem için gelir desteği sağlayan bir uygulamadır.  Kısa Çalışma Ödeneği uygulamanın başladığı 2005 yılından itibaren 2017 yılı Ekim  ayı sonuna kadar 228 bin 405 kişiye yaklaşık 212 milyon lira kısa çalışma ödeneği ödenmiştir. 

İşçilere ücret ödemesi 

İşçinin, iş ilişkisinden kaynaklanan ve işverenin konkordato ilan etmesi, işveren için aciz vesikası alınması, iflası veya iflasın ertelenmesi nedenleri ile ödeme güçlüğüne düşmesinden önceki ödenmeyen en fazla üç aylık temel ücrete ilişkin alacakları Türkiye İş Kurumunca  Ücret Garanti Fonu'ndan ödeniyor. Ücret Garanti Fonu kapsamında, uygulamanın başladığı 2005 yılından  2017 yılı Ekim  ayı sonuna kadar 68 bin 543 kişiye yaklaşık 159 milyon lira ödeme yapılmıştır. 

Yarım çalışma ödeneği 

4447 sayılı Kanuna göre işçiye, haftalık çalışma süresinin yarısı kadar verilen ücretsiz izin süresince doğum ve evlat edinme sonrası yarım çalışma ödeneği ödenir. Yarım çalışma ödeneğinin amacı kadınların çalışma hayatından kopmasını önlemektir.  Doğumdan önce 8 hafta ve doğumdan sonra 8 hafta olmak üzere toplam 16 haftalık(çoğul gebelikte 18 haftalık) sürenin bitiminden itibaren  kadın işçilere istekleri halinde; 

- Birinci doğumda 60 gün, 

- İkinci doğumda 120 gün, 

- Sonraki doğumlarda ise 180 gün, 

- Çocuğu engelli doğan anneye bir yıl, 

Yarım çalışma ödeneği ödenecek.Yarım ücretin günlük tutarı asgari ücret kadar (59,25 TL)  oluyor. 

2016 yılı nisan ayından 2017 yılı Ekim ayı sonuna kadar 10 bin 997 kişi yarım çalışma ödeneğine başvurmuş, 10 bin 371 kişiye 17,5 milyon lira ödeme yapılmıştır. Arif Temir

http://www.gunes.com/yazarlar/arif--temir/herkese-yardim-var-833298

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • 1 TL için 532.000 TL Fazla Vergi Ödeme Riski Sosyal içerik üreticilerinden ile Appstore, Google Play üzerinden gelir elde…
  • BORSAYA AÇILAN ŞİRKETLER AÇISINDAN EMİSYON PRİMLİ PAYLARA YÖNELİK ÖRNEK UYGULAMA EMİSYON PRİMİ TİCARİ KARA DÂHİL DEĞİLDİR. ÖZKAYNAKLAR ARASINDA 520 PAY…
  • Yatırım Teşvik Belge Kapsamında KDV İstisnası Yatırım Teşvik Belgesi Sahibi Mükellefe Belge Kapsamındaki:· Makine Ve Teçhizat İthal…
Top