Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

T.C.

HAZİNE VE MALİYE BAKANLIĞI

Gelir İdaresi Başkanlığı

  

VERGİ USUL KANUNU SİRKÜLERİ/168

 

Konusu: 17 Mayıs 2024 günü sonuna kadar verilmesi gereken 2024 I. Geçici Vergi Dönemine (Ocak-Şubat-Mart) ait Gelir ve Kurum Geçici Vergi Beyannamelerinin verilme ve ödeme sürelerinin uzatılması.

Tarihi: 15/5/2024

Sayısı: VUK-168/ 2024-6

1. Giriş:

Bakanlığımıza iletilen talepler nedeniyle, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 28 inci maddesindeki yetkiye dayanılarak 17 Mayıs 2024 günü sonuna kadar verilmesi gereken 2024 I. Geçici Vergi Dönemine (Ocak-Şubat-Mart) ait Gelir ve Kurum Geçici Vergi Beyannamelerinin verilme ve ödeme sürelerinin uzatılması bu Sirkülerin konusunu oluşturmaktadır.

2. Gelir ve Kurum Geçici Vergi Beyannamelerinin Verilme ve Ödeme Sürelerinin Uzatılması:

17 Mayıs 2024 günü sonuna kadar verilmesi gereken 2024 I. Geçici Vergi Dönemine (Ocak-Şubat-Mart) ait Gelir ve Kurum Geçici Vergi Beyannamelerinin verilme süreleri ile bu beyannameler üzerine tahakkuk eden vergilerin ödeme süreleri 22 Mayıs 2024 Çarşamba günü sonuna kadar uzatılmıştır. Söz konusu uzatma, ilgili geçici vergi dönemi itibarıyla beyanname verme tarihi 17 Mayıs 2024 günü sonu olan özel hesap dönemine tabi mükellefleri de kapsayacaktır.

Duyurulur.

 

Çarşamba, 15 Mayıs 2024 10:30

KIDEM TAZMİNATINA HAK KAZANMA ŞARTLARI

A- Kıdem tazminatına başvuracak çalışanın işverene ait işyerlerinde minimum 1 (bir) yıl kesintisiz bir şekilde çalışmış olmasıdır.

B- Çalışanın sözleşmesinin işveren veya çalışan tarafından kıdem tazminatına hak kazandıracak şekilde sona erdirilmesidir.

Bunlar;

1- İşveren tarafından 4857 sayılı İş Kanunu 25/II maddesi dışında (ahlak ve iyiniyetli hallerine aykırılık dışındaki) fesih halleri.(4857/25-I,III)

2- İşçi tarafından haklı nedenlerle derhal fesih hakkı. (4857/24)

3- İşçinin vefatı.

4- Muvazzaf askerlik nedeniyle fesih.

5- Yaşlılık aylığı (Emeklilik) nedeniyle fesih.

6- Kadın işçinin evlenmesi nedeniyle fesih.

7- Yaş dışında yaşlılık aylığı bağlanması için öngörülen sigortalılık süresini ve prim ödeme gün sayısını tamamlayan işçilerin SGK ‘dan alacakları evrakla işyerine başvurup kendi istekleri ile işten ayrılmaları halinde.

Kıdem tazminatına hak kazanılır.

ORHAN KOTAN

T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Başmüfettişi

Linkedin paylaşımından Alıntı yapılmıştır
Çarşamba, 15 Mayıs 2024 10:22

DEFTER BELGELERİN VERGİ MAHKEMESİNE İBRAZI

(2013/3 Esas, 2019/1 Karar Sayılı 08.02.2019 Tarihli Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu Kararı )

I-) Mücbir Sebep Varlığı İbraz Etmeme Fiili

Mücbir Sebebin Varlığı Halinde, Davacıdan Defter Ve Belgelerini Vergi İncelemesine İbraz Ederek Alış Belgelerini Defterlerine Kaydettiğini Belgelemesi Beklenemeyeceği Gibi Katma Değer Vergisi İndirimleri Kabul Edilmeyen Davacının, İndirim Uygulama Koşullarından İkincisi Olan, İndirim Konusu Yapılan Vergilerin Alış Belgelerinde Ayrıca Gösterilmiş Olmasını Kanıtlama Yükümlülüğü De Bulunmadığından, İbraz Ödevinin Yerine Getirilmediği Gerekçesiyle Yapılan Tarhiyatların Terkini Gerekir.

Iı-) Mücbir Sebep Olmaksızın İbraz Etmeme Fiili

Daha Önce Vergi İdaresine İbraz Edilmeyen Defter Ve Belgelerin, Gerçek Bir Ticari Harekete Ve Teslime Dayanıp Dayanmadığı Konusundaki Saptama Ancak, Her Türlü İmkan Ve Yetki İle Donatılmış Vergi İdaresi Tarafından Yapılacak İncelemeyle Ortaya Konulabileceğinden, Vergi Mahkemesine Sunulacak Defter Ve Belgeler Hakkında Vergi İdaresinin Bilgi Ve Tespitlerine Başvurulması Bu Amacın Sağlanması İçin Gereklidir. Yaptığı Vergilendirmeye Karşı Açılan Davanın Tarafı Olan Vergi İdaresinin, Ancak Yargılama Sırasında Ulaşabileceği Defter Ve Belgeler Hakkında Gerek Biçimsel Yönden, Gerekse Belgelerin Temsil Ettiği Hukuki Muamelelerin Gerçekliği Konusundaki Saptamaları, Kendisine Vergi Usul Kanunu’nun Tanıdığı Yetki Ve Tekniklere Göre Yapacağında Kuşku Yoktur. Vergi Mahkemesi Tarafından, Yukarıdaki Saptamalardan Sonra Durum Gerektirdiği Takdirde Diğer Kanıtların, 2577 Sayılı Kanun’un 31. Maddesinin Birinci Fıkrası Uyarınca Elde Edilmesi Mümkündür. Burada Yargı Organınca, İdarenin Yerine Geçerek Herhangi Bir İnceleme Yapılmamakta, Ödenmesi Gereken Verginin Doğruluğu Konusunda Yargısal Denetim Yapılmakta Olup, Bu Da İdari Yargılama Usulü Kanunu’ndan Doğmaktadır.

Mücbir Sebep Olmaksızın Defter Ve Belgelerini, Vergi İncelemesine Yetkili Olan Vergi Müfettişlerine İbraz Etmeyen Katma Değer Vergisi Mükellefleri Adına Yapılan Cezalı Tarhiyatlara Karşı Açılan Davalarda; Davacılar Tarafından, Vergilendirme Dönemine İlişkin Yasal Defterler Ve Belgelerin Vergi Mahkemesine Sunulabileceğinin İleri Sürülmesi Halinde, Bu Defter Ve Belgeler Davacıdan İstenilip, Defterlerdeki Kayıtlar İncelenip, Bu Kayıt Ve Belgeler Hakkında Davanın Diğer Tarafı Olan Vergi İdaresinin Görüşü Ve Saptamaları Da Alınarak Yapılacak Hukuki Değerlendirmeye Göre Karar Verilmesi Gerekir. Vergi Usul Kanunu’nun 367. Maddesine Yer Alan Ve Aynı Fail Tarafından Aynı Fiille/Farklı Fakat Bağlantılı Fiille İşlenen Vergi Kaçakçılığı Suçu İle Vergi Kabahatine İlişkin Adli Yaptırım Ve İdari Yaptırıma İlişkin “Ceza” Süreçlerinde Kamu Otoritelerinin Kararlarında Karşılıklı Bağlamazlık Öngören Kural Anayasa Mahkemesi Tarafından İptal Edilmiştir. Bu Durumda Asliye Ceza Mahkemesi Açısından Da Kastın Olmadığı Noktasında Lehe Delil Olur.

ERSAN KARACA

ERSAN KARACA YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİR

Çarşamba, 15 Mayıs 2024 07:53

FAKİR ŞİRKETLERİN ZENGİN PATRONLARI!

Türkiye’de, sermaye yetersizliği nedeniyle bilançosu bozuk ancak sahipleri zengin olan çok sayıda şirket bulunmaktadır. Mali durumu bozuk olan bu tür şirketler çoğunlukla zarar beyan ettiklerinden dolayı vergi ödememekte, haksız rekabete yol açmaktadır.

Mevcut şirket sayısı ve sermaye sorunu Yeni Türk Ticaret Kanunu’na (TTK) göre, artık şirketler tek ortaklı ve asgari sermaye ile kurulabiliyor.

Türkiye’de 2024 mart sonu itibarıyla Ticaret Bakanlığı verilerine göre toplamda 1.467.789 olan sermaye şirketlerinin 1.260.143 adedi limited şirket ve 207.646 adedi anonim şirket olarak faaliyet göstermektedir. Bu şirketlerin çoğu ise aile şirketleridir. 7887 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile anonim ve limited şirketler için azami sermaye tutarları aşağıdaki gibi artırılmış olup, düzenlemenin yürürlük tarihi 1 Ocak 2024 olarak belirlenmiştir. Buna göre;

-Anonim şirketler için sermaye tutarı en az 250.000 TL olarak belirlenmiştir (Önceki tutar 50.000 TL)

-Kayıtlı sermaye sistemini kabul etmiş bulunan halka açık olmayan anonim şirketler için başlangıç sermayesi tutarı en az 500.000 TL olarak belirlenmiştir. (Önceki tutar 100.000 TL).

- Limited şirketler için ise sermaye tutarı en az 50.000 TL olarak belirlenmiştir. (Önceki tutar 10.000 TL) Özellikle birçok aile şirketi asgari sermaye tutarıyla kurulmakta ve yıllarca bu asgari sermaye ile faaliyetlerini sürdürmektedir. Bu durumdaki şirketlerin aktifleri büyüdükçe sermaye ihtiyacını karşılamak için sermaye artışı yerine ortaklarına borçlanmak veya piyasaya borçlanmak suretiyle faaliyetlerine devam etmektedir.

Şirketler; özvarlıklarının üç katından fazla ortaklarına borçlandığı durumda, vergi mevzuatı açısından “örtülü sermaye” TTK açısından ise “borca batıklık” yönünden sorun yaşamaya devam edecektir. Öte yandan birçok şirket, çok düşük sermaye ile yıllarca faaliyetine devam ettiği halde, bankalardan çok yüksek miktarlarda aldıkları kredileri ortaklarının şirket dışı mal varlıklarını teminat göstererek çözmektedir.

Konkordato uygulaması gözden geçirilmeli

Yeterli sermayeye sahip olmayan şirketler zor duruma girdiklerinde bu zorluğu konkordatonun yaratacağı avantajlarla gidermeye çalıştığı görülüyor. Hal böyle olunca, konkordato ilan ederek alacaklılara ödeyeceği borçta indirim yaptırıp taksitlendiren ödeme planları yapılmakta. Konkordato uygulaması, bir şirketi iflastan korurken alacaklı olan başka işletmelerin iflasının önünü açma tehlikesi taşıdığından, konkordato müessesesinin borçlu kadar alacaklıyı da gözetecek şekilde yeniden düzenlenmesi gerekiyor.

Patronlara bir uyarım bir de önerim var Uyarım: bilindiği gibi, “enflasyon düzeltmesi” adı altında 31/12/2023 tarihinde uygulamaya konulan enflasyon muhasebesi sonrası sermayesi (özvarlığı) yetersiz olan şirketleri 1/1/2024 ten itibaren ciddi vergi yükü bekliyor. Şöyle ki, enflasyon düzeltmesi sonrası aktifteki (stoklar ve sabit varlıklar) artışlar pasifteki (öz varlıklar) artıştan fazla ise fark vergilendirilecek. Bakanlığın son düzenlemesiyle, 2024 birinci geçici vergi dönemine enflasyon düzeltmesi uygulanmayacak, ancak ikinci ve sonraki geçici vergi dönemlerine ve yıllık kurumlar vergisine uygulanacaktır.

Önerim; sermaye yetersizliği olan şirketlerin 30/6/2024 tarihinden önce nakit sermaye artışına gitmeleri veya varsa ortaklara borçlar hesabını sermayeye ilave etmeleridir. Bazı şirketler, sermaye artışını sermaye yedekleri veya geçmiş yıl karlarından karşılamaktadır, ancak bu şekilde yapılan artışlar öz varlıkta herhangi bir artışa yol açamayacağı için anlamsız kalacaktır. Asıl olan dış kaynaktan sermaye artışını yapmaktır.

Dolayısıyla, 30/6/2024 tarihinden önce, tüm şirketler geçici bilanço çıkararak enflasyon düzeltmesi sonucu oluşacak farkları tespit etmeli ve çözüm bulmalıdır. Enflasyon düzeltmesinin tenkit edilen birçok olumsuzlukları yanında, en önemli olumlu yanı ise öz varlığı zayıf olan şirketlerin sermayelerini artırmayı teşvik ederek mali tablolarını düzeltmeye katkısı olacaktır.

Talha APAK

https://www.dunya.com/kose-yazisi/fakir-sirketlerin-zengin-patronlari/727078

Çarşamba, 15 Mayıs 2024 07:50

GAYRİMENKUL YATIRIM ORTAKLIKLARI

Gayrimenkul yatırım ortaklıkları, gayrimenkullere, gayrimenkul projelerine, gayrimenkule dayalı haklara ve sermaye piyasası araçlarına yatırım yapabilen, belirli projeleri gerçekleştirmek ya da belirli bir gayrimenkule yatırım yapmak amacıyla kurulabilen ve izin verilen diğer faaliyetlerde bulunabilen, gelirleri kurumlar vergisinden istisna tutulmuş sermaye piyasası kurumlarıdır.

Ülkemizde kayıtlı sermaye sistemine tabi anonim şirket statüsünde kurulma zorunluluğu olan ve tescili takiben 3 ay içinde halka arz başvurusu yapmak zorunda olan gayrimenkul yatırım ortaklıkları (GYO) ilk kez Türkiye’de 1995 yılında kurulmuş olup, 2024 itibarıyla toplam sayısı 48’e yükselmiştir.

GYO’ların ekonomiye katkısı

-Uluslararası piyasalarca tanınmış bir yatırım enstrümanının varlığı ile yatırımcıların daha rahat hareket edebilmelerine imkân sağlaması,

-Banka finansmanı dışında, gayrimenkul yatırımlarına ayrı bir finansman imkânı sağlaması,

-Yüksek standartlarda ve kalitede gayrimenkul üretimi nedeniyle sorumluluk taşıyan gayrimenkul üretimini ve profesyonel yönetimi teşvik etmesi,

-Gayrimenkul yatırımlarında borçlanma sınırlamaları nedeniyle riskli yatırım kararlarının önüne geçilmesi,

-Borsa şirketleri olması dolayısı ile şeffaflık, istikrar ve likidite kurallarına uygun çalışma zorunluluğu,

-Borsanın gelişmesine, büyümesine ve gayrimenkul sektörünün borsa içindeki derinliğinin artmasına katkısı.

Yatırımcıya katkısı

-Tüm dünyaca tanınan ve kabul edilmiş bir yatırım aracı olması nedeniyle özellikle büyük gayrimenkul yatırımcılarını çekebilme özelliği taşıması, 

-Değişik türdeki gayrimenkul yatırımları ve borçlanma sınırlamaları nedeniyle negatif sermaye riskini ortadan kaldırması ve sonuçta da düşük riskli bir gayrimenkul yatırım imkânı sunması,

-Kiracıların ya da gayrimenkulün bütünlüğünü bozmadan ve riske atmadan yatırımcıların istedikleri an ve istedikleri büyüklükte borsadan alım satım yapabilmelerine olanak sağlaması,

-Halka açık olmaları nedeniyle kâr dağıtımı yapan ve bu yolla yatırımcılarına sürekli ve uzun süreli bir gelir akışı sağlayabilen bir araç olmaları,

-Borçlanma sınırlamalarının da yatırımcıyı hak ettiği kârların borç geri ödemesine gitmemesi yönünden korumasını sağlaması. 

-Küçük yatırımcı için minimum maliyetle ( sadece bir hisse bedeli ile ) çok büyük yatırımlardan pay alabilme imkanı sağlaması,

-Küçük yatırımcıların daha önce sadece çok büyük yatırımcıların sahip olabileceği yüksek getirili projelerden pay alabilmelerine imkan sağlaması,

-Sürekli bir gelir akışı sağlamaları nedeniyle emeklilik fonları için ek bir yatırım alanı olarak ortaya çıkması.

GYO’ların diğer sektörel katkıları

 -İnşaat yapma yasakları nedeniyle proje geliştirme süreçlerinde küçük yatırımcının hak ve menfaatini korur nitelikte davranmaları,

-Hâlihazırda 44 ülkede uygulanan ve özellikle Avrupa ülkeleri tarafından son yıllarda gayrimenkul sektöründeki krizden çıkış için yeni yeni uygulamaya koyulan bu aracın ülkemizde uzun yıllardır kullanılıyor olmasının yarattığı güven ortamı,

-Bağımsız denetim yükümlülüğü sebebiyle yarattığı şeffaflık ve hesap verebilirlik yoluyla inşaat ve gayrimenkul sektörünün kayıt içine alınması,

-Halka açık olma ve kurumlar vergisi istisnasının yarattığı ortam sebebiyle gerçek değerlerinden işlem yapması dolayısıyla sektörde emsal oluşturması dolayısıyla ülke vergi gelirlerine katkısı,

-İslami finans araçları dahil pek çok finansal enstrümanı üretebilecek bir araç olması, 

-Merkez Bankası Enflasyon Raporunda önemle altı çizilen barınma sorununa çözüm için kurumsal konut sahipliği yoluyla konut kiralama portföyü oluşturabilme potansiyeli, 

-Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisi raporunda ortaya çıkan en güvenilir yatırım aracı özelliğinin küçük yatırımcılarca da aktarılabilmesi.

Sonuç…

 Sermaye piyasası üzerinden finansmana erişmek ve bunu gayrimenkul projelerinde kullanmak önemlidir. Gayrimenkul sektörünün devamlılığı ve değer yaratması hem yatırımcısı hem de ülke ekonomisine katkısı açısından faydalıdır.

Dünyadaki örneklerine baktığımızda son derece verimli ve tercih edilen bir finansal enstrüman olan GYO’ların farklı nitelikteki gayrimenkul projelerine yatırım yaptıkları da görülmektedir. Örneğin, bugün dünyanın en büyük gayrimenkul yatırım ortaklığı lojistik ve depolama alanında faaliyette bulunan ve piyasa değeri 100 milyar doları aşan ABD merkezli Prologis’tir.

Ülkemizde de TSPB tarafında açıklanan GYO verileri bize bina niteliğindeki yatırımların başlıca lojistik (yüzde 3,43), perakende (yüzde 14,26), otel (yüzde 4,34), ofis (yüze 15,20) ve konut (yüzde 4,85) alanlarında dağılım gösterdiğini işaret etmektedir. Dolayısıyla, GYO’lara sadece konut üretimi alanında faaliyette bulunan kollektif yatırım kuruluşları şeklinde yaklaşmak hatalıdır; düzenli gelir yaratarak ekonomiye katkı sağlamaları dikkate alındıklarında mevcut statülerinin korunması önemlidir.

Not: Sağladığı bilgi ve görüşler için Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Derneği’ne teşekkür ederim.

Prof. Dr. Ali HEPŞEN

This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

https://www.dunya.com/kose-yazisi/gayrimenkul-yatirim-ortakliklari/727082

Sermaye şirketlerinin nakit sermaye artırımlarında faiz indirimi olanağı sağlayan düzenlemeyle ilgili bugüne kadar 10’dan fazla makale yazdım. Uygulama zorluğu veya ihtilaf yaratan çok konu var. Bu konularda yeni gelişmeler oldukça yazmaya çalışıyorum.

Bugün, faiz indiriminde sıkça karşılaşılmayan bir konudan bahsedeceğim. Gelirlerinin %25 veya fazlası kira gelirinden oluşan şirketlerde faiz indirim oranı konusu.

Kira gelirlerinin hangi durumlarda/şirketlerde pasif nitelikli olduğu, bir başka ifadeyle bu gelir türünün her durumda pasif nitelikli olup olmadığı tartışmalı bir konu.

Kanunda kira geliri dışında faiz, kâr payı, lisans ücreti ve menkul kıymet satış geliri gibi gelirler de sayılıyor ama bu makalede kira gelirleriyle sınırlı kalacağım.

Konuyla doğrudan ilgili bir özelge vardı, yeni tarihli de bir yargı kararı çıktı. Bunları aşağıda özetleyip, konuyu değerlendirmeye çalışacağım.

Düzenlemenin özeti

2015 yılında yasalaşan 6637 sayılı Kanun’la yapılan düzenlemeyle, yeni kurulan veya nakit sermaye artıran şirketlerde, konan veya artırılan sermaye üzerinden, Merkez Bankası tarafından ilgili yıl için açıklanan bankalarca açılan TL cinsinden ticari kredilere uygulanan ağırlıklı yıllık ortalama faiz oranı dikkate alınarak hesaplanacak tutarın % 50’sinin, kurumlar vergisi matrahından indirimine olanak sağlandı.

Daha sonra 2021 yılında yapılan düzenlemeyle, sermaye artışının yurt dışından getirilen nakitle karşılanan kısmı için oran %75’e çıkartıldı, 2022 yılında yapılan değişiklikle de indirim olanağı beş yılla sınırlandırıldı.

Öte yandan, düzenlemeyle Bakanlar Kurulu’na (mevcut halinde Cumhurbaşkanı’na) verilen yetki kapsamında önemli düzenlemeler yapıldı. Bakanlar Kurulu,kanunun kendisine verdiği yetkiyi 2015 yılında 2015/7910 sayılı Kararla kullanarak, indirim oranını birçok işlem için farklılaştırdı. Bu kapsamda, gelirlerinin % 25 veya fazlası şirket faaliyetiyle orantılı sermaye, organizasyon ve personel istihdamı suretiyle yürütülen ticari, zirai veya serbest meslek faaliyeti dışındaki faiz, kâr payı, kira, lisans ücreti, menkul kıymet satış geliri gibi pasif nitelikli gelirlerden oluşan sermaye şirketleri için oran sıfır olarak belirlendi.

Mali İdare’nin görüşü

Faaliyeti gayrimenkul alım-satım, kiralama ve inşaat hizmetleri olan ve gelirlerinin tamamı kira gelirlerinden oluşan bir kuruma verilen özelgede, nakit sermaye artırımında faiz uygulamasında kira gelirlerinin pasif nitelikli gelir olarak kabul edileceği belirtildikten sonra, kurumun gelirlerinin %25 veya fazlasının şirket faaliyeti ile orantılı sermaye, organizasyon ve personel istihdamı suretiyle yürütülen ticari, zirai veya serbest meslek faaliyeti dışındaki faiz, kâr payı, kira, lisans ücreti, menkul kıymet satış geliri gibi pasif nitelikteki gelirlerden oluşması halinde nakdi sermaye artışından kaynaklanan faiz indirimi oranının yüzde sıfır olarak uygulanacağı açıklandı. (04.01.2017 tarih ve 2757 sayılı özelge.)

Özelge metninden Gelir İdaresi’nin görüşünün açık olduğu, kira gelirinin pasif gelir unsuru olarak değerlendirildiği anlaşılıyor.

Danıştay kararı

Konuyla ilgili olarak benim tespit edebildiğim bir tane Danıştay Kararı var.

Danıştay Kararında yer alan Vergi Mahkemesi Kararı özetinde, ilgili Genel Tebliğe ve bir özelgeye atıf yapılıyor. Özelgenin tarih ve sayısını göremiyorum ama yukarıda özetlediğim 2017 tarihli özelge olduğu anlaşılıyor. Kararda yer alan özetten, özelgeyi Vergi Mahkemesi’nin de yukarıda benim anladığım şekilde anladığı anlaşılıyor.

Gelelim yargı kararına.

Danıştay Üçüncü Dairesi, Vergi Mahkemesi’nin, Bakanlar Kurulu Kararı’nda faaliyeti dışında gelir elde eden mükelleflerden bahsedildiği, davacı şirketin ana sözleşmesinde faaliyet konularından birinin de kira geliri olduğu, elde edilen kira gelirlerinin pasif nitelikli gelir değil ticari kazanç olarak nitelendirilmesi gerektiği, dolayısıyla faiz indirimi koşullarını sağlayan şirketin faiz indiriminden yararlanabileceği gerekçeleriyle, ihtirazi kayıtla verilen beyanname üzerine tahakkuk eden kurumlar vergisinin ihtirazi kayda konu edilen kısmında hukuka uyarlık bulunmadığı yönündeki kararını hukuka uygun bularak idarenin temyiz istemini reddediyor. (Danıştay Üçüncü Dairesi’nin 10.10.2022 tarih ve E:2019/2633 K:2022/3657 sayılı Kararı.) 

Kişisel değerlendirmem

Pasif nitelikli gelir kavramının vergi mevzuatımızda bir tanımı yok. Kavram vergi mevzuatına Kurumlar Vergisi Kanunu’nun kontrol edilen yabancı kurum kazancı ile ilgili 7. maddesinde girdi. Aynı kavram daha sonra nakit sermaye artırımında faiz indirimi uygulamasıyla ilgili Bakanlar Kurulu Kararı’nda aynen yer aldı.

Pasif gelir kavramının bir tanımı yok ama Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 7. maddesinde ve faiz indirimi uygulamasıyla ilgili Kararda, hem pasif nitelikli gelirler ucu açık olarak örnekleme yoluyla sayılmış durumda, hem de bu gelirlerin niteliğine ilişkin bir çerçeve çizilmiş durumda. Bu çerçeveye göre, sayılan gelirlerin her durumda pasif nitelikli olmadı açık.

Sayılan gelirlerin pasif nitelikli sayılabilmesi için, gelirin “şirket faaliyetiyle orantılı sermaye, organizasyon ve personel istihdamı suretiyle yürütülen ticari, zirai veya serbest meslek faaliyeti dışındaki” gelirlerden olması gerekiyor. Dolayısıyla, şirketin esas faaliyeti kapsamında, düzenlemelerde sayılan gelirleri elde etmek üzere, bu faaliyetle orantılı sermaye, organizasyon ve eleman istihdamı suretiyle yürütülen ticari faaliyet sonucu elde edilen gelirin pasif nitelikli olduğu söylenemez.

Somut konuyla ilgili en iyi örnek zannediyorum araç kiralama faaliyeti olabilir. Bu faaliyet sonucu elde edilen gelir kira geliri. Ancak faaliyette, faaliyetin niteliği gereği faaliyetle orantılı sermaye, organizasyon ve eleman istihdamı gerekiyor, gelirin kaynağı olan faaliyete doğrudan katılım olmak zorunda ve gelir doğrudan operasyon geliri.

Yukarıda özetlediğim özelge ve yargı kararına konu taşınmaz alım satımı, kiralaması ve inşaat hizmetleri faaliyeti de araç kiralama faaliyetiyle aynı. Söz konusu faaliyet sonucu elde edilen kira gelirinin, sadece kira geliri olduğu için pasif nitelikli gelir sayılması görüşüne katılmıyorum. Recep BIYIK

https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/nakit-sermaye-artisi-faiz-indiriminde-pasif-gelir-tanimi/742993

Kamuoyunun sonucunu merakla beklediği birbirinden önemli ek MTV, Ek Vergi, Kur Korumalı Mevduat (KKM) İstisnası ve Finansman Gider Kısıtlaması (FGK) davaları bir bir sonuçlanmaya başladı.

Öncelikle Anayasa Mahkemesi, Ek MTV ve Ek Vergi düzenlemelerini Anayasaya aykırı bulmadı ve iptal etmedi! (Anayasa Mahkemesi’nin 28/9/2023 tarihli ve E:2023/131, K:2023/160, 14.03.2024 tarihli ve E:2023/169, K:2024/82 sayılı Kararları). Danıştay 3. Dairesi ise, 19 Seri No.lu KVK Tebliği’nin KKM kapsamında yabancı paraların dönem sonu değerlemesinden kaynaklanan kur farkı kazançlarına ilişkin istisna başlıklı bölümünü iptal etti (Danıştay 3. Dairesi’nin 29.11.2023 tarihli ve E.2023/3106, K.2023/4982 sayılı Kararı).

Bu kararlar sonrasında hemen herkes finansman gider kısıtlaması (FGK) Tebliği’nin önemli bölümlerinin iptali ile ilgili davaların sonucunu merakla beklemeye başladı!

Tam da bu sırada maalesef Danıştay’dan şirketleri şoke eden FGK kararları geldi!

Finansman gider kısıtlaması tam olarak ne?

FGK düzenlemesi ile, şirketler tarafından kullanılan yabancı kaynaklara ilişkin faiz, komisyon, vade farkı, kâr payı, kur farkı ve benzeri giderlerin belirlenen oran (şu an için yüzde 10) kadarlık kısmının kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak dikkate alınmaması öngörülüyor. Yalnız bu düzenleme tüm şirketleri değil, kullandıkları yabancı kaynakları öz kaynaklarını aşan şirketleri ilgilendiriyor.

FGK düzenlemesi nasıl?

FGK’ya ilişkin düzenlemeler, Gelir Vergisi Kanunu (GVK) ve Kurumlar Vergisi Kanunu (KVK)’nda yer alıyor (GVK. Mad. 41/9, KVK. Mad. 11/1-i). Maliye, bu kısıtlamaya ilişkin usul ve esasları çıkardığı bir Tebliğ ile belirlemiş bulunuyor (18 Seri No.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği (Seri No: 1)’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ)

Kredi kuruluşları, finansal kuruluşlar, finansal kiralama, faktoring ve finansman şirketleri dışında, kullanılan yabancı kaynakları öz kaynaklarını aşan işletmelerde, aşan kısma münhasır olmak üzere, yatırımın maliyetine eklenenler hariç, işletmede kullanılan yabancı kaynaklara ilişkin faiz, komisyon, vade farkı, kâr payı, kur farkı ve benzeri adlar altında yapılan gider ve maliyet unsurları toplamının yüzde 10'unu aşmamak üzere Cumhurbaşkanı’nca kararlaştırılan kısmı kanunen kabul edilmeyen gider (KKEG) olarak kabul ediliyor.

3490 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile, söz konusu oran, 1 Ocak 2021 tarihinden itibaren başlayan vergilendirme dönemi kazançlarına uygulanmak üzere, yüzde 10 olarak belirlendi.

Çok sayıda dava açıldı!

FGK, kullandıkları yabancı kaynakları öz kaynaklarını aşan şirketlere ek bir yük getiriyor. Şu an şirketlerin büyük bir bölümünde kullanılan yabancı kaynaklar öz kaynaklarını aşmış durumda. Yani şirketlerin büyük bir kısmı finansman gider kısıtlamasının kıskacı altında! Bu nedenle, FGK ile ilgili yürütmeyi durdurma talepli (YD) çok sayıda iptal davası açıldı.

3490 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile 18 Seri No.lu KVK Tebliği’nde yer alan ve iptali istenilen düzenlemeler şu şekilde:

- 1 Ocak 2021 tarihinden önce kullanılan banka kredilerine ilişkin faiz, komisyon, vade farkı, kâr payı, kur farkı ve benzeri giderlerin 2021 yılı ve sonrasında finansman gider kısıtlamasına tabi tutulması,

- 18 Seri No.lu Tebliğin “11.13 Finansman Gider Kısıtlaması” başlıklı bölümünde yer alan “Yabancı kaynaklar”, “11.13.2 Finansman gider kısıtlamasının uygulanacağı dönem”“11.13.3 1/1/2013 tarihinden önce yapılan borçlanmalara ilişkin finansman giderlerinin durumu”“11.13.8 Finansman gideri yanında finansman gelirinin de bulunması” başlıklı bölümleri.

Bu davalara artık Danıştay 3. Dairesi bakıyordu!

FGK düzenlemesinden olumsuz etkilenen mükellefler tarafından 3490 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı’nın 2 ve 3. Maddeleri ile 18 Seri No.lu Tebliğin yukarıda belirtilen bölümlerinin iptali ile dava sonuçlanıncaya kadar yürütmesinin durdurulması istemiyle açılan davalara ilk zamanlar Danıştay 4. Dairesi bakıyordu ve bu konuda açılan davalarda YD taleplerini reddetmişti. Ancak, YD ret kararlarını veren Danıştay 4. Dairesi’nin görev alanı değiştirilerek, idari dava dairesi olarak görevlendirildi ve bu davalara esas yönünden Danıştay 3. Dairesi’nin bakmasına karar verildi.

Bu durum, bu dava açanlarda bir umut ışığına neden olmuştu. Ancak, Danıştay 3. Dairesi’nin FGK’ya bakış açısı da, aynen 4. Daire gibi oldu! Danıştay 3. Dairesi, FGK konusunda açılan davalarda YD taleplerini reddetti! (Danıştay 3. Dairesi’nin 12.10.2023 tarihli ve E.2023/3124, 11.12.2023 tarihli ve E.2023/9997, 25.12.2023 tarihli ve E.2023/10751, 25.12.2023 tarihli ve E.2023/10707, 25.09.2023 tarihli ve E.202379049 sayılı Kararları) Bu davaları Gazetemizde 28 Temmuz 2023 tarihinde yayınlanan “Danıştay’dan Finansman Gider Kısıtlamasına YD Ret!” ve 2 Ağustos 2023 tarihinde yayınlanan “Maliye Finansman Gider Kısıtlamasında 2 – 0 Önde!” başlıklı iki köşe yazımızla gündeme getirmiştik.

Danıştay VDDK yapılan itirazları reddetti!

Danıştay VDDK, Danıştay 3 ve 4. Daireleri tarafından verilen YD ret kararlarına karşı yapılan itirazları reddetti (Örneğin, Danıştay VDDK’nın 11.10.2023 tarihli ve İtiraz No:2023/11 sayılı Kararı). 

Bu arada verilen bir mahkeme kararı Maliye’yi şok etti!

Maliye, finansman gider kısıtlaması düzenlemesiyle ilgili Danıştay tarafından verilen YD ret ve itiraz ret kararları sonrasında oldukça rahatlamıştı! Ancak, bir Vergi Mahkemesi tarafından verilen sürpriz karar Maliye’yi oldukça şaşırttı! Bu kararda; bilançonun kısa vadeli yabancı kaynaklar ve uzun vadeli yabancı kaynaklar başlıklı kısımlarında yer alan ve işletmenin finansman gideri gerçekleştirmediği 355-Personele Borçlar, 360-Ödenecek Vergi ve Fonlar, 361-Ödenecek Sosyal Güvenlik Kesintileri, 380-Gelecek Aylara Ait Gelirler, 320-Satıcılar, 329-Diğer Ticari Borçlar, 340-Alınan Sipariş Avansları, 369-Ödenecek Diğer Yükümlülükler, 381-Gider Tahakkukları hesaplarında takip edilen unsurların yabancı kaynak olarak nitelendirilemeyeceği ve finansman gideri kısıtlamasının hesabında dikkate alınamayacağı belirtildi (Bursa 1. Vergi Mahkemesi’nin 25.10.2023 tarihli ve Esas No:2022/1402,  Karar No :2023/869 sayılı Kararı).  Maliye, kendisini oldukça şaşırtan bu kararı istinaf yoluyla Bölge İdare Mahkemesine taşıdı.

Danıştay 3. Dairesi’nin esastan verdiği kararlar borçlu şirketleri şok etti!

Danıştay 3. Dairesi, FGK ile ilgili açılan davalarda esastan karar vermeye başladı, ilk kararlar Maliye lehine, şirketler aleyhine!

FGK uygulaması ile ilgili 18 No.lu Tebliğin “Yabancı kaynaklar”, “11.13.2 Finansman gider kısıtlamasının uygulanacağı dönem”“11.13.3 1/1/2013 tarihinden önce yapılan borçlanmalara ilişkin finansman giderlerinin durumu” başlıklı bölümlerinin iptaline ilişkin olarak açılan davalar esastan reddedildi.

Söz konusu kararların özetleri şu şekilde:

Yabancı kaynak tanımına ilişkin karar:

“Yabancı kaynak tanımı bakımından 5520 sayılı Kanunun 11. maddesinin birinci fıkrasının (i) bendinde herhangi bir istisnaya veya ayrıma yer verilmediği, tek düzen hesap planında dikkate alınan yabancı kaynak tanımının 18 Seri No.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği'nde yer alan tanım ile aynı olduğu, muhasebe işlemlerinde de aynı yabancı kaynak tanımının kullanıldığı, doktrinde de bu tanımlamaya ilişkin herhangi bir ihtilaf bulunmadığı, Kanun ve madde gerekçesi dikkate alındığında, bilançonun unsurları arasında yer alan öz kaynak ve yabancı kaynakların baz alındığı ve Tebliğinde mezkur kanunun verdiği yetki çerçevesinde yabancı kaynak tanımının sınırlarında herhangi bir değişiklik yapmadan normlar hiyerarşisine uygun şekilde teşekkül ettiği, dava konusu Tebliğde de yabancı kaynakların, bilançonun kısa vadeli yabancı kaynaklar ve uzun vadeli yabancı kaynaklar toplamını ifade edeceğine ilişkin tanımlama yapıldığı, bu tanımın finansman gider kısıtlaması uygulaması bakımından nasıl anlaşılması gerektiği ve uygulanacağı, hangi hesapların bu kapsamda değerlendirilmesi gerektiği, bir gider veya maliyet unsurunun gider kısıtlamasına konu edilmesi için bunların yabancı kaynak kullanımına ve bu kaynağın kullanım süresine bağlı olarak doğmuş olması gerektiğine ilişkin açıklamalar yapıldığı, dolayısıyla Tebliğ ile yapılan düzenlemenin davalı Bakanlığa verilen usul ve esasları düzenlenme yetkisi kapsamında olduğu ve bu durumun fonksiyon gasbı oluşturmadığı, davalı idarece kendisine Kanun ile verilen yetki kapsamında, kurumlar vergisi beyannamesinin verilmesi gereken yasal tarih esas alınmak suretiyle uygulamada birlik sağlanması amacıyla düzenleme yapıldığı,  (…) kanunun uygulama alanını sınırlamadığı gibi kanunda belirtilen hukuki durumu açıklamaya yönelik olduğu ve üst hukuk normlarına aykırılık taşımadığı anlaşıldığından, iptali istenilen Tebliğe ilişkin düzenlemede hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.” (Danıştay 3. Dairesi’nin 11.12.2023 tarihli ve E.2023/3088, K.2023/5459 sayılı Kararı).

FGK’nın uygulanacağı dönem ve 2013 öncesi borçlanmalara ilişkin karar:

“01/01/2013 tarihi itibarıyla finansman gider kısıtlaması düzenlemesinin ilgili Kanunda yer aldığı ancak, uygulanacak oranın 3490 sayılı Cumhurbaşkanı Kararıyla 01/01/2021 tarihinden itibaren başlayan vergilendirme dönemi kazançlarına uygulanmak üzere belirlendiği, dolayısıyla vergilendirme dönemi kapanmadan finansman gider kısıtlaması oranının yürürlüğe girdiği, 2020 ve önceki yıllarda kurum kazancının tespitinde dikkate alınmış olan finansman giderlerinin finansman gider kısıtlamasına tabi tutulmasının söz konusu olmadığı ancak aynı yıllarda alınıp 2021 yılında kesinleşen kısımlarının ise finansman gider kısıtlamasına tabi tutulması gerektiği, Cumhurbaşkanının maddede öngörülen yetkisini bir süre kullanmamış olmasının kendisine verilen yetkiyi ortadan kaldırmadığı, Kanunla konusu ve sınırları belirlenerek her takvim yılı başında, Cumhurbaşkanınca Kanunla verilen yetkiye dayanılarak belirli bir oranın belirlenmesi ihtimali ve beklentisi bulunduğunun kabul edilmesinin makul ve mantıklı sayılabileceği bir konuda, bu oranın Kanunun yürürlük tarihinden sonra belirlenmiş olmasının mükellefler açısından öngörülemez ya da objektif olarak tahmin edilebilecek bir haklı beklentinin veya bir kazanılmış hakkın ihlal edildiği sonucunu doğurduğu iddiasına itibar edilmesinin mümkün olmadığı, kurum kazancının vergilendirmesinde vergilendirme döneminin yıllık olduğu ve söz konusu düzenlemenin 2021 takvim yılı içinde ve ilk geçici vergilendirme dönemi kapanmadan önce belirlenmesi ve düzenlemenin yılın başından itibaren yürürlüğe konulmasının, benimsenen vergi sisteminin bir sonucu olduğu dikkate alındığında, davacının iptalini istediği Tebliğin davaya konu olan kısmının, Cumhurbaşkanı kararının geriye yürütülmesi sonucuna doğurduğu iddiası yerinde görülmemiştir. Kurumlar vergisi matrahını etkileyecek nitelikteki bir düzenlemenin vergiyi doğuran olay henüz gerçekleşmeden uygulamaya girmesi ve ilgili yıla ilişkin olarak da uygulanması kuralın geçmişe yürümesi ve hukuki güvenlik ilkesinin ihlali anlamına gelmeyecektir. Bu itibarla, söz konusu düzenlemelerin ilgili Kanun maddesinin Hazine ve Maliye Bakanlığı'na verdiği hak ve yetki kapsamında uyulması gereken usul ve esasların belirlenmesine ilişkin olarak yapıldığı ve kanundan alınan açık yetkiye dayandığı, öte yandan söz konusu yetkiye istinaden çıkarılan tebliğin ilgili düzenlemesinde yapılan belirlemenin de idarenin takdir yetkisi kapsamında olduğu, kanunun uygulama alanını sınırlamadığı gibi kanunda belirtilen hukuki durumu açıklamaya yönelik ve üst hukuk normlarına aykırılık taşımadığı anlaşıldığından, iptali istenilen tebliğe ilişkin düzenlemede hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.” (Danıştay 3. Dairesi’nin 11.12.2023 tarihli ve E.2023/3107, K.2023/5468, aynı tarihli ve E.2023/3102, K.2023/5464, aynı tarihli ve E.2023/3103, K.2023/5465 sayılı Kararları).

Davacılar bu kararlara itiraz ederek konuyu VDDK’ya taşıdı! 

Davacı şirketler, bu kararlara karşı Danıştay VDDK’ya itirazda bulundu. İtiraz süreci devam ediyor. Kısa bir hatırlatma: Danıştay VDDK, daha önce bu konuda açılan YD talepli davalarda Danıştay 3 ve 4. Daireler tarafından verilen YD ret kararlarına karşı yapılan itirazları reddetti.

Reel sektör FGK’ya oldukça tepkili!  

FGK, kullandıkları yabancı kaynakları öz kaynaklarını aşan şirketlere ek bir yük getiriyor.

Şu an ülkemizdeki şirketlerin büyük bir bölümünde kullanılan yabancı kaynaklar öz kaynaklarını aşmış durumda. Yani şirketlerin büyük bir kısmı finansman gider kısıtlamasının kıskacı altında, durum oldukça vahim! Reel sektör de, bu nedenle FGK’ya ciddi tepkili!

Abdullah TOLU

Abdullah TOLU
Vergi Kurdu

https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/danistaydan-borclu-sirketler-icin-sok-karar/743009

31.12.2023 Tarihli bilançoların düzeltilmesi esnasında düzeltmesini unuttuğunuz veya düzeltme katsayısı yanlış uygulamaktan kaynaklı hatalı işlemlerinizi 2024 yılı kayıtlarınızda düzeltebilirsiniz.

Örneğin, düzeltmeye tabi tutulması gereken verilen sipariş avansı hesabının düzeltme işlemine tabi tutulmaması nedeniyle ortaya çıkan gelir etkisini 159 hesaba borç, 570 veya 580 hesaba alacak yazmak suretiyle düzeltme karı artırabilir veya düzeltme zararını azaltarak işlem yapabilirsiniz.

Başka bir örnek vermek gerekirse kayda alınan emtia karşılığının düzeltme katsayısının yanlış uygulanması nedeniyle gider etkisinin diğer değişle enflasyon fark hesabının olması gerekenden az daha az hesaplandığı bir durumda, düzeltme için 570 veya 580 hesaba borç, 525 hesaba alacak verilmek suretiyle gider etkisi olması gereken duruma getirilir. Böylelikle düzeltme karı azalmış veya düzeltme zararı artmış olur.

Soner Ülgen

Linkedin paylaşımından Alıntı yapılmıştır

Gelir Veya Kurumlar Vergisi Beyannameleri Üzerinden Hesaplanan Verginin %5'i, Ödenmesi Gereken Gelir Veya Kurumlar Vergisinden İndirilir. Bunu 1 Veya 5 Puan İndirimli Kurumlar Vergisi Oran İndirimi İle Karıştırmamak Gerekir. Üst Tutar 6.900.000,00 TL’dir.

İndirimin Hesaplanacağı Beyannamenin Ait Olduğu Yıl İle Bu Yıldan Önceki Son 2 Yıla Ait Vergi Beyannamelerinin Kanuni Süresinde Verilmiş Olması Gerekir. Bu Durumda Aşağıdaki Beyannameler Süresinden Sonra 1 Gün Dahi Geç Verilirse 3 Yıllık % 5 Vergi İndiriminden Yararlanılamaz.

- Gelir Vergisi Beyannamesi
- Kurumlar Vergisi Beyannamesi
- Geçici Vergisi Beyannamesi
- Muhtasar Beyanname
- Muhtasar Ve Prim Hizmet Beyannamesi
- Katma Değer Vergisi Beyannamesi
- Özel Tüketim Vergisi Beyannamesi

> Kanuni Süresinde Verilen Bir Beyannameye İlişkin Olarak Kanuni Süresinden Sonra Düzeltme Amacıyla Veya Pişmanlıkla Verilen Beyannameler Bu Şartın İhlali Sayılmayacaktır. (Bu beyannameler üzerine tahakkuk eden bütün vergilerin de vergi indiriminin hesaplanacağı beyannamenin verildiği tarih itibarıyla ödenmiş olmaları gerekmektedir.)

> Kanuni Süresinde Verilen Bir Beyanname Yoksa Kanuni Süresinden Sonra Veya Pişmanlıkla Verilen Beyannameler Bu Şartın İhlali Sayılır. ( İdarenin Görüşü)
KONUYA İLİŞKİN YARARLANILAN KAYNAK: MALİ ÇÖZÜM DERGİSİ MAYIS-HAZİRAN 2024 / BEYANNAMENİN BİR GÜN GEÇ VERİLMESİ Nesimi YAŞAR)

ERSAN KARACA

ERSAN KARACA YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİR

28/02/2024 tarihli ve 32474 Sayılı Resmi Gazete’de “Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ (Tebliğ No: 2008-32/34)'de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (No: 2024-32/69)” yayımlandı. Söz konusu Tebliğ ile dövizli ödeme yapılabilecek haller daha da gevşetildi. Son tebliğ ile birlikte dövizli ödeme yapılabilecek hallerin tamamı aşağıdaki gibidir.

1- Döviz Ödeme yapılacak Haller

  1. Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile vatandaşlık bağı bulunmayan kişilerin taraf oldukları hizmet sözleşmeleri,
  2. İhracat, transit ticaret, ihracat sayılan satış ve teslimler ile döviz kazandırıcı hizmet ve faaliyetler kapsamında yapılan hizmet sözleşmeleri,
  3. Türkiye’de yerleşik kişilerin yurtdışında gerçekleştirecekleri faaliyetler kapsamında yapılan hizmet sözleşmeleri,
  4. Türkiye’de yerleşik kişilerin kendi aralarında akdedecekleri; Türkiye’de başlayıp yurtdışında sonlanan, yurtdışında başlayıp Türkiye’de sonlanan veya yurt dışında başlayıp yurtdışında sonlanan hizmet sözleşmeleri.
  5. Türkiye’de yerleşik kişilerin Kültür ve Turizm Bakanlığından belgeli konaklama tesislerinde akdedeceği konaklama hizmet sözleşmeleri.

- Türkiye’de yerleşik kişilerin kendi aralarında akdedecekleri; döviz cinsinden maliyet içeren eser sözleşmelerinde, sözleşme bedelini ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerini döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırmaları mümkündür.

- Türkiye’de yerleşik kişilerin kendi aralarında akdedecekleri; taşıt satış sözleşmeleri dışında kalan menkul satış sözleşmelerinde sözleşme bedelini ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerini döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırmaları mümkündür.

Ancak söz konusu sözleşmelere ilişkin aşağıda belirtilen haller dışında kalan ödeme yükümlülüklerinin Türk parası cinsinden yerine getirilmesi ve kabul edilmesi zorunludur:

* 19/4/2022 tarihinden önce akdedilen menkul satış sözleşmelerinin ifası kapsamında 19/4/2022 tarihli ve 31814 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ (Tebliğ No: 2008-32/34)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Tebliğ No: 2022-32/66)’in yürürlük tarihi öncesinde dolaşıma girmiş bulunan döviz cinsinden kıymetli evraklar kapsamındaki

ödeme yükümlülükleri.

* 19/4/2022 tarihinden önce düzenlenmiş faturalar kapsamındaki ödeme yükümlülükleri.

Borsa İstanbul A.Ş. Kıymetli Madenler ve Kıymetli Taşlar Piyasasında döviz cinsinden gerçekleştirilen kıymetli maden ve kıymetli taş alım satım işlemleri ile bu işlemlerin takası kapsamındaki ödeme yükümlülükleri.

* 8/12/2004 tarihli ve 25664 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Dış Ticaret Sermaye Şirketi Statüsüne İlişkin Tebliğ ve 2/7/2004 tarihli ve 25510 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Sektörel Dış Ticaret Şirketleri Statüsüne İlişkin Tebliğ kapsamında, aracılı ihracat sözleşmesine dayanarak Dış Ticaret Sermaye Şirketleri (DTSŞ) veya Sektörel Dış Ticaret Şirketleri (SDTŞ) üzerinden gerçekleştirilecek ihracatlar ile 17/8/2022 tarihli ve 5973 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile yürürlüğe konulan İhracat Destekleri Hakkında Karar kapsamındaki İhracat Konsorsiyumu ve 24/8/2022 tarihli ve 5986 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile yürürlüğe konulan E-İhracat Destekleri Hakkında Karar kapsamındaki E- gerçekleştirilecek ihracatlara yönelik menkul satış sözleşmeleri kapsamındaki ödeme yükümlülükleri.

* Gümrük beyannamesine tabi tutulan ihrakiye satış ve teslimi dahil 27/10/1999 tarihli ve 4458 sayılı Gümrük Kanunundaki transit ve gümrük antrepo rejimleri ile geçici depolama ve serbest bölge hükümlerinin uygulandığı malların teslimine ilişkin akdedilen menkul satış sözleşmeleri kapsamındaki ödeme yükümlülükleri.

* Serbest bölgede faaliyet gösteren firmalar ile dış ticaret işlemleri kapsamında yapılan menkul satış sözleşmesine konu malların teslimine ilişkin ödeme yükümlülükleri.

* Türkiye’de yerleşik kişilerin kendi aralarında akdedecekleri; taşıt kiralama sözleşmeleri dışında kalan menkul kiralama sözleşmelerinde sözleşme bedelini ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerini döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırmaları

mümkündür.

- Türkiye’de yerleşik kişilerin kendi aralarında akdedecekleri; bilişim teknolojileri kapsamında yurt dışında üretilen yazılımlara ilişkin satış sözleşmeleri ile yurt dışında üretilen donanım ve yazılımlara ilişkin lisans ve hizmet sözleşmelerinde sözleşme bedelini ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerini döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırmaları mümkündür.

- 4490 sayılı Türk Uluslararası Gemi Sicili Kanunu ile 491 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda tanımlanan gemilere ilişkin finansal kiralama (leasing) sözleşmelerinde, sözleşme bedelinin ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerin döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılması mümkündür.

- 32 sayılı Kararın 17 ve 17/A maddeleri kapsamında yapılacak finansal kiralama (leasing) sözleşmelerine ilişkin bedellerin döviz cinsinden kararlaştırılması mümkündür.

- Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile vatandaşlık bağı bulunmayan Türkiye’de yerleşik kişilerin taraf olduğu iş sözleşmelerinde, sözleşme bedelinin ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerinin döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılması mümkündür.

- Kamu kurum ve kuruluşlarının veya Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı şirketlerinin taraf olduğu gayrimenkul satış ve gayrimenkul kiralama dışında kalan sözleşmelerde, sözleşme bedelinin ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerin döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak (Değişik ibare:RG-19/4/2022-31814) kararlaştırılması, ödenmesi ve kabul 

Edilmesi mümkündür.

- Kamu kurum ve kuruluşlarının taraf olduğu döviz cinsinden veya dövize endeksli ihaleler, sözleşmeler ve milletlerarası andlaşmaların ifası kapsamında gerçekleştirilecek olan projeler dahilinde; yükleniciler veya görevli şirketlerin ve bunların sözleşme imzaladığı tarafların üçüncü taraflarla akdedeceği veya bahsi geçen projeler çerçevesinde akdedilecek, gayrimenkul satış sözleşmeleri ve iş sözleşmeleri dışında kalan sözleşmelerde, sözleşme bedelinin ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerinin döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılması mümkündür.

- 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun kapsamında gerçekleştirilen işlemlere ilişkin olarak yapılan sözleşmelerde sözleşme bedelinin ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerinin döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılması mümkündür. Bu işlemlerle ilgili olarak bankaların taraf olduğu sözleşmelerde, sözleşme bedelinin ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerin döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılması mümkündür.

- 32 sayılı Karar hükümleri saklı kalmak kaydıyla, 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu ile bu Kanuna dayalı olarak yapılan düzenlemeler çerçevesinde sermaye piyasası araçlarının (yabancı sermaye piyasası araçları ve depo sertifikaları ile yabancı yatırım fonu payları da dahil olmak üzere) döviz cinsinden oluşturulması, ihracı, alım satımı ve yapılan işlemlere ilişkin yükümlülüklerin döviz cinsinden kararlaştırılması mümkündür.

- Dışarıda yerleşik kişilerin Türkiye’de bulunan; şube, temsilcilik, ofis, irtibat bürosu, doğrudan veya dolaylı olarak yüzde elli ve üzerinde pay sahipliklerinin veya ortak kontrol ve/veya kontrolüne sahip bulunduğu şirketler ile serbest bölgedeki faaliyetleri kapsamında serbest bölgelerdeki şirketlerin işveren veya hizmet alan olarak taraf olduğu iş ve hizmet sözleşmelerinde, sözleşme bedelinin ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerinin döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılması mümkündür.

- Türkiye’de yerleşik yolcu, yük veya posta taşıma faaliyetinde bulunan ticari havayolu işletmeleri; hava taşıma araçlarına, motorlarına ve bunların aksam ve parçalarına yönelik teknik bakım hizmeti veren şirketler; sivil havacılık mevzuatı kapsamında havalimanlarında yer hizmetleri yapmak üzere çalışma ruhsatı alan veya yetkilendirilen kamu ya da özel hukuk tüzel kişiliği statüsündeki kuruluşlar ile söz konusu kuruluşların kurdukları işletme ve şirketler ile doğrudan veya dolaylı olarak sermayelerinde en az yüzde elli hisse oranına sahip olduğu ortaklıkların Türkiye’de yerleşik kişilerle döviz cinsinden veya dövize endeksli bedeller içeren gayrimenkul satış, gayrimenkul kiralama ve iş sözleşmeleri haricindeki sözleşmeleri akdetmeleri mümkündür.

2- Döviz Ödeme yapılmayacak Haller

Yerleşik kişiler kendi aralarında akdedecekleri; aşağıda belirtilenler dışında kalan danışmanlık, aracılık ve taşımacılık dâhil hizmet sözleşmelerinde, sözleşme bedelini ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerini döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştıramazlar.

Y.M.M. Murat GÖKTAŞ

www.ndgdenetim.com

Page 4 of 1211

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • SERMAYE TAAHHÜDÜNÜN SÜRESİNDE ÖDENMEMESİ Türk Ticaret Kanununun 332. Maddesi Uyarınca Anonim Şirketler Asgari 250.000,00…
  • 2023 Yılında Yapılan Enflasyon Düzeltmesi, 2024 Yılında Ortaya Çıkacak "ENFLASYON DÜZELTMESİ KARINI" Etkiler Mi? CEVAP : HAYIR 2- 2023 yılında yapılan enflasyon düzeltmesi, 2024…
  • İNDİRİMLİ KURUMLAR VERGİSİ 32/A MADDESİ KAPSAMINDA VERGİ ZİYAI CEZASI İndirimli Kurumlar Vergisi uygulamasında; KVK 32/A maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen…
Top