Mehmet Özdoğru
Başarılı Amatör Sporculara Aylık Bağlanması
I-GİRİŞ:
24/6/2008 tarihli ve 5774 sayılı Başarılı Sporculara Aylık Bağlanması ile Devlet Sporcusu Unvanı Verilmesi Hakkında Kanunun; 28 Mayıs 2009 Tarihli Resmi Gazete Sayı: 27241 Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünden Başarılı Sporculara Aylık Bağlanması ve Devlet Sporcusu Unvanı Verilmesi Hakkında Yönetmelik ile 5774 sayılı Kanunun Madde:3 dayanak gösterilerek,Yönetmelik Madde:6 Şeref aylığı aşağıdaki şekilde tanımlanmıştır.
- Ø Ömür boyu hak mahrumiyeti cezası almadıkları ve başarı derecelerinin doping dahil herhangi bir sebeple geçersiz olarak kabul edilmediği Genel Müdürlük tarafından belgelendirilecek veya bildirilecek olanlara; Maliye Bakanlığına yazılı olarak müracaatları halinde ve başarı derecesinin kazanıldığı tarihten önceki bir tarih olmamak kaydıyla, 40 yaşını doldurdukları tarihten başlatılmak üzere ve Türk vatandaşlığını korudukları müddetçe Bakanlar Kurulu kararı ile "Sporcu Şeref Aylığı" bağlanır
- Ø Bu sporcu engelli ise vücut fonksiyonlarının en az % 40’ını kaybetmiş olan Amatör sporculardan, 1/7/2005 tarihli ve 5378 sayılı Engelliler ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 5 inci maddesi çerçevesinde alacakları sağlık kurulu raporu neticesinde engel durumuna göre tüm vücut fonksiyonlarının en az % 40’ını kaybetmiş olduğuna Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığının 1/7/1976 tarihli ve 2022 sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanunun 8 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca oluşturmuş olduğu sağlık kurullarınca karar verilenlere yaş kaydı aranmaksızın bu fıkradaki usul ve esaslara göre aylık bağlanır ve ödenir.
- Ø Engellilik durumunun geçici olduğu anılan sağlık kurulunca karara bağlananlar, 40 yaşını doldurdukları tarihe kadar üç yılda bir muayeneye tabi tutulurlar. Engellik durumu ortadan kalkan veya % 40’ın altına düşenlerin aylıkları, rapor tasdik tarihini takip eden aybaşından itibaren kesilir ve haklarında "Sporcu Şeref Aylığı hükümleri uygulanır.
- Ø Teknik direktör,antrenörlere şeref aylığı bağlanması,Sporcu şeref aylığı bağlanmasını gerektirecek bir başarı derecesi bulunan milli takım teknik direktörlerinin ve antrenörlerinin aylık bağlanmasına hak kazanmaları ile ilgili bilgi ve belgeler Genel Müdürlük tarafından kayıt altına alınır ve aylık bağlanma işlemleri bu Genel Müdürlükçe takip edilir.
- Ø Sporcu Şeref Aylığının bir aylık tutarı, 16 yaşından büyük işçiler için uygulanan 30 günlük net asgari ücretin;(01.01.2017 Net Asgari ücret:270,74 TL.)
II-Ferdi Başarı Elde Eden AMATÖR SPORCULARA Bağlanacak Şeref Aylığı Miktarları:
- a) Olimpiyat oyunlarında ferdi olarak;
a-1)Birinci olan amatör sporculara % 200’ü(2.541,48 TL.),
a-2)İkinci olan amatör sporculara % 160’ı(2.033,18.TL),
a-3)üçüncü olan amatör sporculara ise % 140’ı(1.779,04 TL.),
- b) Dünya şampiyonalarında ferdi olarak;
b-1)Birinci olan amatör sporculara % 140’(1.779,04 TL.),
b-2)İkinci olan amatör sporculara % 120’si(1.524,88 TL.),
b-3)Üçüncü olan amatör sporculara ise % 100’ü(1.270,74 TL.),
- c) Avrupa şampiyonalarında ferdi olarak;
c-1)Birinci olan amatör sporculara % 100’ü(1.270,74 TL.),
c-2)İkinci olan amatör sporculara % 80’I(1.016,60 TL.),
c-3)Üçüncü olan amatör sporculara ise % 60’ı(762,44 TL.),
olarak tespit edilir.
III-Takım Sporları ile Başarı Elde Eden AMATÖR SPORCULARA Bağlanacak Şeref Aylığı Miktarı:
Olimpiyat oyunları ile Dünya veya Avrupa şampiyonalarında takım sporlarında takım halinde birinci, ikinci veya üçüncü olan amatör sporculara, aynı seviyedeki bir şampiyonada ferdi başarıları sebebiyle aylık bağlananların başarı dereceleri esas alınarak hesaplanacak aylık tutarının %75’i oranında aylık bağlanır.
- a) Olimpiyat oyunlarında ferdi olarak;
a-1)Birinci olan amatör sporculara % 200’ü %75 (1.906,11 TL.),
a-2)İkinci olan amatör sporculara % 160’ı %75 (1.524,89.TL),
a-3)üçüncü olan amatör sporculara ise % 140’ı %75 (1.334,28 TL.),
- b) Dünya şampiyonalarında ferdi olarak;
b-1)Birinci olan amatör sporculara % 140’ı %75 (1.334,28 TL.),
b-2)İkinci olan amatör sporculara % 120’si %75 (1.143,66 TL)
b-3)Üçüncü olan amatör sporculara ise % 100’ü %75 (953,06 TL.)
- c) Avrupa şampiyonalarında ferdi olarak;
c-1)Birinci olan amatör sporculara % 100’ü %75 (953,06 TL.),
c-2)İkinci olan amatör sporculara % 80’i %75 (762,45 TL.),
c-3)Üçüncü olan amatör sporculara ise % 60’ı %75 (571,83 TL.),
olarak tespit edilir.
IV-Takım Sporları ile Başarı Elde Eden AMATÖR SPORCULARI Çalıştıran Teknik Direktör ve Antrenörlerine Bağlanacak Şeref Aylığı Miktarı:
Takım sporlarında takım halinde olimpiyat veya dünya şampiyonu olmuş amatör sporcuların milli takım teknik direktörlerine ve antrenörlerine ise bu sporculara bağlanan aylık oranında aylık bağlanır.
(1.906,11-1.334,28 TL.)
V-Başarılarından Dolayı Birden Fazla Ödül Hak Etmiş İseler Şeref Aylığı Olarak En Yüksek Olanı Bağlanır:
Amatör sporcular ile milli takım teknik direktörlerinin ve antrenörlerinin bu Yönetmelik kapsamında belirtilen derecelerden birden fazlasına sahip olmaları halinde, kendilerine sadece sahip oldukları derecelerden en yüksek olanının karşılığı olan aylık bağlanır.
VI-Sporcu Şeref Aylıklarının Aile Bireylerine Bağlanması:
Sporcu şeref aylığı almakta iken ölen amatör sporcular ile şeref aylığı için belirtilen şartları taşıyan 40 yaşını doldurmamış olmaları sebebiyle henüz aylık bağlanmaksızın ölen amatör sporcuların; 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu hükümlerine göre ölüm aylığı bağlanması şartlarını haiz olan eşlerine bu şartları haiz olmaya devam ettikleri müddetçe, aylık bağlanan eşin ölümü veya aylık bağlanması şartlarını kaybetmesi halinde ise yine 5510 sayılı Kanun hükümlerine göre ölüm aylığı bağlanması şartlarını haiz çocuklarına bu şartları haiz olmaya devam ettikleri müddetçe aylık bağlanır. Eş veya çocuklara bağlanacak aylıkların ödenmesine, hak sahiplerinin Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığına yazılı talepleri üzerine ve ölüm tarihini izleyen aylık ödeme döneminden itibaren başlanır. Aylık ödenmesine ilişkin şartlara, ölüm tarihinden daha sonraki bir tarihte haiz olanlara ise, bu şartlara haiz olduktan sonraki yapacakları müracaatı izleyen aylık ödeme döneminden itibaren aylık ödenmeye başlanır.
- Ø Eşe bağlanacak aylık tutarı, şeref aylığı olarak belirlenen aylık tutarının %75’ni
- Ø Çocuklar için bağlanacak aylığın toplam tutarı ise, şeref aylığı olarak belirlenen aylık tutarının % 50’sinin hesaplanması sonucu bulunacak tutardır.
- Ø Aylığa müstahak birden fazla çocuk olması halinde, yukarıda belirtilen yönteme göre yapılacak hesaplama neticesinde bulunacak tutar çocuklar arasında eşit olarak paylaştırılır.
- Ø Evlenmesi sebebiyle yönetmelik hükümleri gereğince bağlanmış aylıkları kesilmiş olanlardan tekrar dul kalanlara, evlendikleri eşlerinden dolayı gelir veya aylık bağlanmasına hak kazanamamış olmaları kaydıyla aylıkları yeniden bağlanır.(Kız çocukları)
- Ø Dul eşe yeniden aylık bağlanması durumunda aylık bağlanmış olan çocukların aylıkları kesilir.Burada Dul eş evlenir,ikinci evliliğinden sosyal güvenlik kurumundan aylık gelir alamaz ise ilk eşinden doğan şeref aylığını almak isterse dul kalan yetim kızın maaşı iptal olur.
- Ø Eş ve çocuklara bağlanacak aylıklar, ölen amatör sporcunun ödemiş olduğu prim veya kesenekler karşılığında sosyal güvenlik kurumları tarafından bağlanacak aylık ya da gelirlere hak kazanılmasında veya aylık ya da gelirlerin miktarının hesabında dikkate alınmaz.Kısacana amatör sporcu ölüm aylığına hak kazanmış ise şeref aylığından ayrı bir hesaplamaya tabi olur.
VII-Aylık Bağlanması İçin İstenilen Belgeler:
- a) Başvuru dilekçesi,
- b) Engelli olmaları nedeniyle 40 yaşından önce aylık bağlanacak sporcular için sağlık kurulu raporu,
- c) Aylık talebinin vasi tarafından yapılması hallerinde mahkemeden alınmış vasilik kararı.
Başvuru dilekçesi aylık talebinde bulunanın kendisi veya gerekli hallerde kanuni temsilcileri tarafından doldurulup imzalanır.
VIII-Bildirim Yükümlülüğü:
1) Aylık almakta olanlar veya aylık sahiplerinin vasi, kayyum, veli veya vekilleri, aylıkların kesilmesini gerektiren durumları üç ay içinde Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirmekle yükümlüdürler.
2) Bu bildirim yükümlülüğüne uymayan aylık sahipleri, vekil, vasi, veli ya da kayyumlar yersiz ödenen aylıklar sebebiyle ortaya çıkan kamu zararından sorumludurlar.
IX-Gereksiz Yere Ödenen Aylık veya Fark Aylıklarının Geri Alınması:
Aylık veya aylık farkı hakkını kaybedenlere, aylıklarının kesilmesini gerektiren tarihten sonraki dönemler için yapılan ödemeler, Sosyal Güvenlik Kurumunun bildirimi üzerine İl Defterdarlığı teşkilatı tarafından hak sahiplerinden tahsil edilir.
X-Fazladan Ödenmiş Aylık veya Aylık Farklarının Geri Alınması:
Aylık alanlara her ne suretle olursa olsun istihkaklarından fazla ödenen aylık ya da aylık farkı tutarları Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından daha sonra ödenecek aylıklarından tahsil edilir.
XI-Zamanaşımı ve Aylıkların Durdurulması:
Maaşı hak ettirildiği tarihten itibaren aralıksız olarak bir yıl boyunca aylıklarını almayan hak sahiplerinin aylıkları durdurulur.
Aylıklarını beş yıl boyunca almayanlarınki kesilir. Bu süreden sonra başvuranların aylık istekleri yeni başvuru olarak değerlendirilir ve bunlara geçmiş süreler için bir ödeme yapılmaz.
XII-Aylıkların Ödeme Zamanı, Vergi Muafiyeti ve Haczi ile Hazineden Tahsili:
- Ø 5774 sayılı Kanuna ve bu Yönetmeliğe göre bağlanan aylıkların ödeme dönemleri, 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun aylık ödeme dönemine ilişkin hükümlerine uygun olarak belirlenir. Bu aylıklar hiçbir vergi ve kesintiye tabi tutulmaz ve nafaka borçları hariç hiçbir suretle haczedilemez.
- Ø Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı tarafından yapılan ödemeler, faturası karşılığında iki ay içerisinde Hazineden tahsil edilir.
XIII-GEÇİCİ MADDE İLE DÜZENLEME
GEÇiCi MADDE 5 ‒(Ek: 20/2/2014-6525/32 md.) (1) 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinin (A) bendinin (2), (3) ve (6) numaralı alt bentlerindeki şartlar hariç, diğer şartları taşıyan ve 65 yaşını doldurmuş veya ölmüş olmaları sebebiyle spor müşaviri olarak atanamayanların kendileri ya da bu Kanunun 4 üncü maddesi uyarınca aylık bağlanan eş ve çocuklarına, bu Kanun hükümlerine göre bağlanan aylıklar % 100 oranında artırılarak ödenir.
Sonuç:
Devlet Sporcusu unvanı, Kurulun uygun görüşü, Genel Müdürlükten sorumlu Bakanın teklifi ve Cumhurbaşkanının onayı ile verilir.
Başarılı Amatör sporcular Ülkemiz Bayrağını ,Marşını göğüsümüzü kabartarak yükseltip ve dinledikleri için Devlet Sporcusu ünvanı almakla kalmayıp aynı zamanda Şeref Aylığı almaya hak kazanırlar.
Bu hak aylığı kendilerine 40 yaşını doldurdukları taktirde Maliye Bakanlığı tarafından belirlenen kriter ölçüsünde bağlanır.
Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından Maliye Bakanlığı ile yapılan protokol çerçevesinde şeref aylığı ödemesi yapılır.
Bu ödenen tutarlar hazineden tahsil edilir.
Sadece başarılı amatör sporculara verilen bu aylık aynı zamanda onları hazırlayan Teknik Direktör ve Antrenörlerine de belirlenen kriter doğrultusunda Şeref Aylığı bağlanır.
Bireysel olarak amatör sporculara bağlanan Şeref Aylığı takım halinde yarışmalara katılan amatör sporculara ,teknik direktörlerine ve antrenörlerine de bağlanır.
40 yaşını doldurmamış daha sonra dan engelli olan amatör ve başarılı Devlet Sporcularına engel ölçütleri dikkat alınarak Şeref Aylığı bağlanır.
Aynı hak Teknik Direktör ve Antrenörleri içinde geçerlidir.
Bu şekilde şeref aylığı alanlar aynı zamanda Sosyal Güvenlik Kurumundan prim ödeyerek çalışma sürelerine ait kazanılmış emekli aylıklarını da alabilirler.
Şeref aylığı Devlet Sporcu ünvanı ile Maliye Bakanlığı tarafından Hazine tarafından verilirken(Ödül Maaşı olarak),diğeri Sosyal Güvenlik Kurumundan yapılan prim ödemeleri sonucu hak edilen aylıktır.
Vefat etmeleri halinde Şeref aylığı hak sahiplerine Sosyal Güvenlik Kurumu mevzuatı esas alınaraktan ödenir.
Bunun yanında hak sahiplerine ölen Devlet Sporcusunun Sosyal Güvenlik Kurumundan hak edilen ölüm aylığı da ayrıca ödenir.
Devlet Sporculuğundan dolayı hak sahibinin kız çocuğu şeref aylığı alıyorsa evlenme yardımını toplu alarak alamaz.
Dul eş eşinden dolayı Şeref Aylığı alırken tekrar evlenirse,evlendiği eşi de vefat eder ve ölüm aylığı bağlanmaz ise ilk eşinden daha önce aldığı Şeref Aylığını tekrar bağlatabilir.
Dul kızına bağlanan Şeref Aylığı dul eşe tekrar bağlandığından dolayı kesilir.
Burada dullardan öncelik eşe tanınmıştır.Kanun sadece bir tanesine maaş bağlamayı izin vermekte,Sosyal Güvenlik Hukukumuzda artan oran nispetinde Dul eş,evlenip boşanmış dul kız çocuğu,artan hisse oranında muhtaç anne ve babaya aylık bağlamayı hükmediyor.
Şeref aylığında sporcuyu yetiştiren Devlet sporcusu bekarken vefat ederse anne ve babasına aylık bağlanmıyor.
Şeref aylığı alanlara sağlık yardımı Genel Sağlık Sigortası esaslarına göre verilir.
Diğer haklar:
- Ø Devlet Sporcusu seçilenler VIP salonlarını kullanabilirler
- Ø "Hususi Damgalı Pasaport" verilir
- Ø Devlet Demiryollarının yurt içi hatlarında, Denizyolları şehir hatlarında, belediyelere, belediyeler tarafından kurulan şirketlere ya da belediyeler tarafından yetki verilen özel şahıs veya şirketlere ait şehir içi toplu taşıma araçlarında ücretsiz olarak seyahat
- Ø 5774 sayılı Kanun gereğince aylık bağlanan amatör sporculardan, belediyelerce tahakkuk ettirilecek su ücreti %50’den az indirim içermemek üzere belediye meclisleri tarafından belirlenecek tarife üzerinden alınır.
Kaynak:
- 5774 sayılı Başarılı Sporculara Aylık Bağlanması ile Devlet Sporcusu Unvanı Verilmesi Hakkında Kanun,
- Başarılı Sporculara Aylık Bağlanması ve Devlet Sporcusu Unvanı Verilmesi Hakkında Yönetmelik Vedat İlki
Çalışana Yıllık İzin Vermeyen İşveren Yandı!
İşçinin kullanamadığı yıllık izin ancak iş sözleşmesi feshedildiğinde paraya dönüştürülebilir. Ancak işveren izin kullandırmıyorsa, buna dair yazılı belgelerle kendisine dava açılarak, kıdem tazminatı talep edilebilir.
6 SORU CEVAP
1- Soru: İşverenden yıllık iznimi kullanmak istiyorum ancak iş yoğunluğunu gerekçe göstererek buna izin vermiyor. Bu izinlerin parasını isteyebilir miyim? (Yusuf Sonsırma)
Cevap: İşçinin yıllık iznini kullanamaması halinde paraya dönüşmesi söz konusu değildir. Ancak kullanılmayan yıllık izin süreleri iş sözleşmesi feshedildiğinde paraya dönüştürülebilir. Yani işçi işten ayrılmadan işverene ‘benim izinlerimin parasını öde’ diyemez. Ancak işvereninizin size bu izinleri kullandırmadığına dair yazılı belgelerle dava açarak kıdem tazminatınızı talep edebilirsiniz.
Son çalışma süresi önemli
2- Soru: 5 yıl önce işyerimden ayrılarak yurtdışına çıkmıştım. O zaman işveren kıdem tazminatı ödemişti. Geçen yıl Türkiye’ye dönünce yine aynı işyerinde işe başladım. Önümüzdeki ay emekli olacağım. Kıdem tazminatımı yalnızca bir yıllık çalışmam karşılığı mı alacağım? (Kadir S.)
Cevap: Emekli olurken yalnızca bir yıllık dönem üzerinden kıdem tazminatınızı ödenecek. Yargıtay kararları da kıdem tazminatı ödenmiş dönemleri dikkate almıyor ve son çalışma süresi üzerinden ödenmesi gerektiğine hükmediyor.
Malüllük aylığı kesilebilir
3- Soru: Geçen yıl malulen emekli oldum. Önce SSK’lı olarak çalışıyordum. Ancak eşimin işleri bozuldu. İş bulup çalışmam gerekiyor. Çalışmaya başlarsam malullük aylığım kesilir mi? (Fidan Yiğit)
Cevap: Malulen emekli olan kişiler malullük aylığı alırken eski adıyla SSK’lı, yeni adıyla 4/a’lı olarak çalışırlarsa malullük aylıkları kesilir. Eski adıyla Bağ-Kur’lu yeni adıyla 4/b’li olarak çalışırlarsa malullük aylıkları kesilmez. SSK’lı olarak çalışacaksanız malullük aylığınızın kesilmesi gerekecek.
Fazla mesainizi kanıtlamalısınız
4- Soru: İşyerindeki fazla çalışmalarımız her ay sabit olarak gösteriliyor. Bir arkadaşımız dava açtı ve daha fazla mesai yaptığını ispatladı. Biz de bu nedenle dava açıp fazla mesailerimizi alabilir miyiz? (Aytunç S.)
Cevap: İşçi eğer bordroda gösterilenden daha uzun süre fazla mesai yaptığını iddia ediyorsa bu iddiasını ispatlamak zorundadır. Dava açmak istiyorsanız ve fazla mesai süreniz doğru değilse, bu bordroları şerh koyarak imzalamanız yerinde olacaktır.
KREŞ AÇMA ZORUNLULUĞU VAR
5- Soru: Vakıf üniversitesinde çalışıyorum. 150’den fazla kadın personel var, ancak kreş hizmeti yok. Haklı fesihle tazminat alabilir miyim?
Cevap: Yargıtay kreş açma zorunluluğu olan işyerinde daha önce yazılı olarak kreş hakkını işverenden talep eden kadın işçinin kıdem ve ihbar tazminatı alabileceğine hükmetti. Siz de şartlara uygunsanız, iş sözleşmenizi bu nedenle feshettiğinizi ifade ederek kıdem ve ihbar tazminatınızı talep edebilirsiniz.
İşe iadede 6 ay şartı
6 Soru: Geçen hafta işten çıkartıldım. 5 aydır çalışıyordum. İşe iade davası açmak istiyorum. Bunun için kaç gün sürem var? (Ahmet Kaptan)
Cevap: İş güvencesi kapsamındaki işçiler en az 6 aydır işverene bağlı çalışanlardır. 5 ayda dava açılamaz. Okan Güray Bülbül
Kiralanan Binek Otoların KDV'leri Gider Veya Maliyet Yazılması
Danıştay 3. Daire,
Esas No: 2009/445
Kanun No: 2011/7534
Kiralanan Binek Otoların KDV leri Gider Veya Maliyet Yazılması Mümkündür.
- Kiralama Faaliyetinde Kullanılmayan Taşıtların KDV Lerinin Gider Ya Da Maliyet Yazılması Yönünde Seçimlik Hak Bulunmaktadır.
- Kiralama Faaliyetinde Kullanılan Araçların İse MTV Si Gider Yazılabilir.
- Vergi Mahkemesi Kararı Onanmıştır.
Ali ÇAKMAKCI/taxauditingymm.com
4/1-(a) ve (b) Kapsamındaki Sigortalıların Tahsis Uygulamaları
T.C.
SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANLIĞI
Emeklilik Hizmetleri Genel Müdürlüğü
Sayı : 98547999-010-E.4756824
Tarih: 21/09/2017
Konu : 4/1-(a) ve (b) Kapsamındaki Sigortalıların Tahsis Uygulamalarında Tereddüt Edilen Hususlar
GENEL YAZI
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri kapsamındaki sigortalılar ile bunların hak sahipleri hakkında Kanunun 54 üncü ve 96 ncı maddeleri ile 2330 sayılı Nakdi Tazminat Kanununun 4 üncü maddesine ilişkin uygulamalarda;
Kanunun 96 ncı maddesiyle ilgili olarak; Kurumumuzdan gelir/aylık almakta olan sigortalı/hak sahiplerine yersiz ödenen gelir/aylıkların tespitinde,
Kanunun 54 üncü maddesinde düzenlenen ve hak sahiplerine hak kazandıkları ölüm gelir/aylıklarından tercih ettikleri gelir ve aylığın ödenmesine ilişkin tercih sisteminin ne şekilde uygulanacağı ile tercih edilen aylıkların başlangıç tarihinin tespitinde,
SGK Genelgesi 2017/25 (Yersiz Ödemelerin Tahsili)
4/1-(a) ve 4/l-(b) sigortalıları yönünde tereddüt yaşandığı ve farklı uygulamaların yapıldığı yine, vazife malullüğü aylığı bağlanmış olan sigortalıların bu aylık öncesi ve sonrası hizmetleri ile engellilik ve hastalık hallerinin sonraki emeklilik işlemlerinde ne şekilde değerlendirileceğine ilişkin 6495 sayılı Kanunla değişik 2330 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin ikinci fıkrasının uygulama usul ve esasları belirlenmiş olup, anılan konulardaki işlemlerin aşağıdaki açıklamalar doğrultusunda yapılması gerekmektedir.
1- Yersiz Yapılan Gelir/aylık Ödemelerinin Tespiti İle Tahsiline İlişkin İşlemler
Bilindiği üzere, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun “Yersiz Ödemelerin Geri Alınması” başlıklı 96 ncı maddesi;
“Kurumca işverenlere, sigortalılara, isteğe bağlı sigortalılara gelir veya aylık almakta olanlara ve bunların hak sahiplerine, genel sağlık sigortalılarına ve bunların bakmakla yükümlü olduğu kişilere, fazla veya yersiz olarak yapıldığı tespit edilen bu Kanun kapsamındaki her türlü ödemeler;
a) Kasıtlı veya kusurlu davranışlarından doğmuşsa, hatalı işlemin tespit tarihinden geriye doğru en fazla on yıllık sürede yapılan ödemeler, bu ödemelerin yapıldığı tarihlerden,
b) Kurumun hatalı işlemlerinden kaynaklanmışsa, hatalı işlemin tespit tarihinden geriye doğru en fazla beş yıllık sürede yapılan ödemeler toplamı, ilgiliye tebliğ edildiği tarihten itibaren yirmi dört ay içinde yapılacak ödemelerde faizsiz, yirmidört aylık sürenin dolduğu tarihten sonra yapılacak ödemelerde ise bu süre sonundan,
itibaren hesaplanacak olan kanunî faizi ile birlikte, ilgililerin Kurumdan alacağı varsa bu alacaklarından mahsup edilir, alacakları yoksa genel hükümlere göre geri alınır.” hükmünü amirdir.
Buna göre, tahsis uygulamaları yönünden yapılan yersiz aylık ödemeleri aşağıda belirtilmiş olup, bunlar;
– Aylığın iptali,
– Aylık miktarının yanlış hesaplanması,
– Aylığın belirli bir sürede sehven ödenmesi,
– Aylık başlangıcında yapılan hatalar,
– Aylığın yanlış statüde bağlanması,
– Ölüm dosyalarında hak sahipleri arasında muvafakat ve yersiz ödemeler,
şeklinde gruplandırılmıştır.
1.1. Aylığın İptali
Aylığın iptali, sigortalıların kasıtlı veya kusurlu davranışlarından veya Kurumun hatalı işlemlerinden kaynaklanan nedenlerle bağlanmaması gereken bir aylığın bağlandığının tespit edilmesi sonucu, aylığın başlangıç tarihi itibariyle iptal edilmesidir.
Aylığın iptalinin, sigortalıların kasıtlı veya kusurlu davranışlarından kaynaklanması durumunda; bağlanan aylık başlangıç tarihi itibariyle iptal edilecek ve 5510 sayılı Kanunun 96 ncı maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında yersiz ödeme tespit tarihinden geriye doğru 10 yıllık sürede ödenen aylıklar tespit edilerek tahsili yoluna gidilecektir.
Örnek 1: En son özel sektörde çalışırken Kurumumuza 01/04/2009 tarihinde yaşlılık sigortasından tahsis talebinde bulunan ve tarafına toplam 5135 prim ödeme gün sayısı üzerinden 01/05/2009 tarihi itibariyle 4/1-(a) kapsamında yaşlılık aylığı bağlanan sigortalının 01/04/2017 tarihinde dosyasının tetkikinde; aylık bağlama işlemlerinde dikkate alınan 900 günlük hizmetin sahte olduğu tespit edilmiştir. 900 günlük hizmetin iptali sonucu sigortalının tahsis talep tarihi itibariyle aylık bağlama koşulları oluşmadığından aylığın iptali gerekmektedir.
Bu durumda, sigortalıya yapılan yersiz ödemeler sigortalının kasıtlı veya kusurlu davranışından kaynaklandığından, 5510 sayılı Kanunun 96 ncı maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi gereğince yersiz ödeme tespit tarihinden geriye doğru 10 yıllık sürede yapılan ödemelerin tespit edilerek;
01 /04/2017-yersiz ödeme tespit tarihi
…………….10
—————
01/04/2007 -Borç başlangıç tarihi
Sigortalıya 01/05/2009 tarihinden itibaren aylık bağlandığından, bu tarih itibariyle yapılan yersiz ödemelerin borç kaydedilerek yasal faizi ile tahsili gerekmektedir.
Aylık iptalinin Kurumun hatalı işlemlerinden kaynaklanması durumunda; bağlanan aylık başlangıç tarihi itibariyle iptal edilecek ve 5510 sayılı Kanunun 96 ncı maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında yersiz ödeme tespit tarihinden geriye doğru 5 yıllık sürede ödenen aylıklar tespit edilerek tahsili yoluna gidilecektir.
Örnek 2: En son kamu sektöründe çalışırken Kurumumuza 14/08/2010 tarihinde yaşlılık sigortasından tahsis talebinde bulunan ve tarafına toplam 5100 prim ödeme gün sayısı üzerinden 15/08/2010 tarihi itibariyle 4/1-(a) kapsamında yaşlılık aylığı bağlanan sigortalının 15/05/2017 tarihinde dosyasının tetkikinde; aylık bağlama işlemlerinde dikkate alınan 450 gün hizmet süresinin başka bir sigortalıya ait olduğu anlaşılmıştır. Söz konusu hizmet süresinin toplam prim ödeme gün sayısından düşülmesi halinde sigortalının tahsis talep tarihi itibariyle aranan prim ödeme gün sayısı koşulu oluşmadığından aylık alma hakkı düşmüştür.
Bu durumda, sigortalıya yapılan yersiz ödemeler Kurumun hatalı işlemlerinden kaynaklandığından, 5510 sayılı Kanunun 96 ncı maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi gereğince yersiz ödeme tespit tarihinden geriye doğru 5 yıllık sürede yapılan ödemelerin tespit edilerek;
Tasfiye Halindeki Şirketlerin Ortaklarının Sigortalılığının Sona Ermesi Ve Bildirimi
5510 sayılı Yasa’nın 9. maddesinin birinci fıkrası (b) bendi (3) numaralı alt bendi ile Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği’nin 14. maddesi (2) numaralı fıkrasının (e, f, g, ğ) bentlerinde ve 2013/11 sayılı Genelge’de tasfiye halindeki şirketlerin ortaklarının sigortalılıklarının ne zaman ve nasıl sona ereceği, kim tarafından hangi sürede bildirileceği belirtilmiştir. Buna göre;
Şirketin tasfiyesine ortaklar kurulu tarafından karar verilmesi durumunda, şirket ortaklarının sigortalılıkları; talebi halinde tasfiyenin başlanmasına karar verildiği tarihte, sigortalının talebinin olmaması halinde ise tasfiyenin sonuçlandığına ilişkin tasfiye kurulu kararının ticaret sicil memurluğuna tescil edildiği tarihte sona erecektir. Bu tarihler sigortalılarca veya ticaret sicil memurluklarınca en geç on gün içinde işten ayrılış bildirgesiyle Kuruma bildirilecektir. Ancak tasfiyenin kapatılmasına tasfiye kurulunca karar verildikten sonra sigortalılarca verilecek taleplerde sigortalılığın sonlandırılma tarihi tasfiye kurulu kararının ticaret sicil memurluğuna tescil edildiği tarihten geriye gitmeyecektir.
Tasfiyenin açılmasına mahkemece karar verilen şirket ortaklarının sigortalılıkları, sigortalının talebi halinde mahkemenin karar tarihinde, sigortalının talebinin olmaması halinde ise tasfiye kurulu kararının ticaret sicil memurluğunca tescil edildiği tarihte sona erecek, bu tarih ticaret sicil memurluğunca veya sigortalılarca en geç on gün içinde işten ayrılış bildirgesiyle Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirilecektir. Ancak tasfiyenin kapatılmasına mahkemece karar verildikten sonra sigortalılarca verilecek taleplerde sigortalılığın sonlandırılma tarihi mahkeme karar tarihinden geriye gitmeyecektir.
Mahkeme kararı ile tasfiyenin açılmasına, ortaklar kurulu kararı ile tasfiyenin başlamasına karar verilen şirketlerin ortaklarından hizmet akdi ile çalışmaya başlayanların sigortalılıkları, çalışmaya başladıkları tarihten bir gün öncesinden itibaren sona erer ve bu tarih sigortalılarca, on gün içinde Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü/Sosyal Güvenlik Merkezine bildirilir.
Sigortalıların Kanun’un 4. maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentlerinde yer alan sigortalılık statülerine aynı anda tabi olacak şekilde çalışmaları halinde, 01.03.2011 tarihinden itibaren (a) bendi kapsamındaki sigortalılık geçerli sayılacak, (b) bendi kapsamındaki sigortalılık (a) bendine tabi çalışmanın başladığı tarihten bir gün önce sona erdirilecektir. Ancak, sigortalılık hallerinin çakışması nedeniyle Kanun’un 4. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki sigortalılığı esas alınanlar, yazılı talepte bulunmak ve Kanun’un 82. maddesine göre belirlenen prime esas kazanç alt sınırı ve üst sınırına ilişkin hükümler saklı olmak kaydıyla, esas alınmayan sigortalılık statüsü kapsamında talep tarihinden itibaren prim ödeyebilirler.
Tasfiye süresi devam eder iken sigortalının Kanun’un 4. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki sigortalılığının sona ermesi halinde ise tasfiyenin devam etmesi nedeniyle Kanun’un 4. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalılığın sona erdiği tarihi takip eden gün itibariyle Kanun’un 4. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamındaki sigortalılığı yeniden başlatılacaktır. Ancak, hastalık ve analık hükümlerinin uygulanmasında sigortalılık yukarıda belirtilen tarihleri takip eden onuncu günden başlanarak yitirilmiş sayılmaktadır.
Örnek 1: A şirketinin tasfiyesine ortaklar kurulu tarafından 11.05.2017 tarihinde karar verilmiş ve bu karar 15.05.2017 tarihinde Kuruma bildirilmiştir. Şirket ortağı Mehmet bey sigortalılığının sona erdirilmesi talebinde bulunması halinde sigortalılığı 11.05.2017 tarihinde sona erdirilecektir.
Örnek 2: B şirketinin tasfiyesi tasfiye kurulunca sonuçlandırılarak ticaret sicil memurluğuna 15.03.2017 tarihinde tescil ettirilmiştir. Şirket ortaklarından herhangi biri tasfiye sürecinde sigortalılıklarının sonlandırılmasına ilişkin talepte bulunmadığından sigortalılıkları 15.03.2017 tarihinde sona erdirilecektir.
Örnek 3: C şirketi hakkında Mahkemece 20.01.2016 tarihinde tasfiyenin açılmasına karar verilmiş ve bu karar 27.01.2016 tarihinde Kurum kayıtlarına intikal etmiştir. Şirket ortağı Celal beyin sigortalılığının sona erdirilmesi talebinde bulunması halinde sigortalılığı 20.01.2016 tarihinde sona erdirilecektir. Mustafa CENGİZ Yaklaşım / Ekim 2017 / Sayı: 298
Malulen Emeklilikte Şartlar
Çalışma hayatında çalışma gücünün kaybedilmesi önemli bir mağduriyet doğurmaktadır. Malûllük sigortası, ilk defa sigortalı çalışmaya başlanılan tarihten sonra malul kalan ve bu nedenle çalışma gücünü kısmen veya tamamen yitiren sigortalıların gelir kayıplarını gidermek amacı ile kurulmuş bir sigorta koludur.
Çalışma gücü kaybı nedeniyle iş bulmakta ve çalışmakta zorlananların, diğer sigortalılara göre daha erken emekli olmalarının bir yolu da malulen emekliliktir.
Malullük durumunda sigortalıya malullük aylığı bağlanması, aylıkla birlikte sağlık yardımı verilmektedir.
4-1/a (SSK) ve 4-1/b (Bağ-Kur) sigortalılarından geçirdiği iş kazası veya tutulduğu meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünün en az yüzde 60’ını kaybettiği SGK sağlık kurullarınca tespit edilenlere malullük aylığı bağlanması için yeni bir sağlık kurulu raporu istenmeyecektir. Ancak, bunlardan malullük aylığının başlayacağı tarihten önce kontrol muayenesi sonucu iş göremezlik derecesi yüzde 60’ın altına düşenlere malullük aylığı bağlanmayacaktır.
Sigortalı olduğu tarihten sonra maluliyet gerektiren hastalığa yakalanıp, en az 10 yıllık sigortlılık süresi, toplam 1800 gün prim ödemesi ve çalışma gücünün veya iş kazası veya meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünün en az yüzde 60’ını kaybettiği tespit edilen sigortalılar malulen emekli olabilmektedir. Sigortalı olduğu tarihte bu şekilde malulen emeklilik gerektiren rahatsızlığı olanlar malulen emekli olamazlar. Örneğin, doğuştan iki gözü görmeyen bir sigortalı yüzde 60’tan fazla bir çalışma gücü kaybı olmasına rağmen malulen emekli olamayacaktır. Yani, doğuştan engelli olanlar malulen emekli olamaz. Bu durumda olanlara engelli vergi indirimi belgesi almaları durumunda yaşlılık sigorta kollarından daha kolay şartlarla aylık bağlanır.
Çalışma gücünü en az yüzde 60 oranında yitirildiği, SGK tarafından yetkilendirilen sağlık hizmet sunucularının sağlık kurullarınca düzenlenecek raporlar ve dayanağı tıbbi belgelerin incelenmesi sonucu, SGK Sağlık Kurulu’nca tespit edilen ilk defa sigortalı çalışmaya başlanılan tarihten sonra çalışma gücünü kaybeden (malul sayılan) kalan sigortalılara maluliyetle ilgi haklar tanınmaktadır.
Malullük, yaşlılık ve ölüm gibi kalıcı bir etkiye sahiptir. Bu nedenle malullük sigortasından yapılan yardımlar süreklilik taşır. Malul duruma düşenlere aylık bağlanmasının temelinde, çalışma gücünü kısmen yada tamamen yitiren sigortalıya ekonomik açıdan maddi destek sağlanması yatar.
Malul duruma düşmesi nedeniyle çalışamayan, çalışamadığı içinde gelirden mahrum kalan sigortalıya uzun vadeli sigorta kollarından, malullüğün devamı süresince aylık bağlanır. Malullük sigorta kolundan aylığa hak kazanmak için yaşlılık aylığı bağlanması şartlarına oranla daha kısa sigortalılık süresi ve daha az prim ödeme gün sayısı aranır.
Sigortalı olarak ilk defa çalışmaya başladıkları tarihte malul sayılmayı gerektirir oranda çalışma gücü kaybı olanlara malullük aylığı bağlanmaz.
İlk defa sigortalı olduğu tarihte çalışma gücü kayıp oranı malul sayılmayı gerektiren oran olan yüzde 60’tan daha az olanların çalışma gücü kayıp oranları daha sonra yüzde 60’ın üzerine çıkmışsa bunlar hakkında da malullük sigortası uygulanır ve malullük aylığına hak kazanırlar.
Sigortalı olarak ilk defa çalışmaya başladıkları tarihte malul sayılanlar, son sigortalılık türünden değil, primi ödenmiş son yedi yıl içinde en çok hangi statüde sigortalılık mevcutsa, o şartlardan aylığa hak kazanırlar.
Malulen emekli olanlar hem aylık alıp, hem de çalışamazlar. Yani, malulen emekli olanlar yeniden çalıştıkları takdirde malullük aylıkları kesilecektir. Bu nedenle aylıkları kesilenlerin, işten ayrılarak yeniden tahsis talebinde bulunmaları halinde bunların kontrol muayenesine tabi tutulması gerekmektedir. İbrahim Işıklı
https://www.dunya.com/kose-yazisi/malulen-emeklilikte-sartlar/385576
‘İşe İade’De Yeni Dönem
Başvuru nasıl?
İş sözleşmesi fesh edilen işçi fesih bildiriminde sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin geçerli bir sebep olmadığı iddiasıyla işe iade edilmek için fesih bildiriminin tebliğinden itibaren bir ay içinde işe iade talebiyle arabulucuya başvuracak. Arabulucu üç hafta içerisinde kararını verecek.Arabuluculuk faaliyeti sonucunda anlaşmaya varılamaması halinde son tutanağın düzenlendiği tarihten itibaren iki hafta içerisinde işe iade için başvuru yapan işçi iş mahkemesinde dava açabilecek.
Dava açılamayacak
Arabulucuya başvurmadan doğrudan iş mahkemesinde dava açıldığında mahkeme davayı usulden reddedecek. Mahkeme kararını taraflara tebliğ edecek. Kesinleşen ret kararının resen tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde arabulucuya başvurulabilecek.
Konular neler ?
- Yıllık izin ücreti
- Kıdem tazminatı
- İhbar tazminatı
- Kötüniyet tazminatı
- Ayrımcılıktazminatı
- Sendikal tazminat
- Ücret
- Fazla çalışma ücreti
- Ulusal bayram ve genel tatil ücreti
- Cezai şart
- Avansın iadesi
- Eğitim gideri
Nasıl dava açılır ?
İş kazası ve meslek hastalığından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat davaları ile bunlarla ilgili rücu davaları hakkında arabulucuya başvurulmadan doğrudan iş mahkemesinde dava açılabilecek. Arif Temir
http://www.gunes.com/yazarlar/arif--temir/se-iadede-yeni-donem-823171
Vergi İnceleme İstem Yazısının İnceleme Esnasında 2 Defa Yapılması Gereği
Vergi incelemesi sırasında mükelleften defter ve belge isteme yazısı uygulamada 2 kez mükellefe tebliğ edilmesi ve buna göre sonucun belirlenmesi gerekmektedir. Özellikle, gizleme fiili, iddiasıyla mükelleflerin defter ve belgelerini müfettişe sunmadığı iddiasıyla gizleme fiili ile işlenen vergi kaçakçılığı suçunun oluşması, defter ve belgelerin vergi incelemesi için talep edilmiş ve mükellef tarafından ibraz edilmemiş olmasına bağlıdır. 213 sayılı VUK md. 134 hükmüne göre vergi incelemesinin amacı ödenmesi gereken vergilerin doğruluğunu araştırmak, tespit etmek ve temVin etmektir. VUK md.135 hükmüne göre vergi incelemesi ile ilgili incelemeye yetkili olan mercilere defter, kayıt ve belgelerin ibraz edilmemesi halinde, VUK md.359/a-2 hükmüne göre düzenlenen gizleme şeklindeki vergi kaçakçılık suçu oluşabilmektedir.
3568 sayılı yasaya göre YMM’lerin sınırlı yetkilerine dayanılarak istedikleri defter ve belgelerin ibraz edilmemesi ise gizleme kapsamında değerlendirilmez. Ancak, durumun vergi dairesine bildirilmesi halinde vergi dairesi tarafından defter ve belgelerini YMM’e ibraz etmeyen ilgili hakkında VUK’nun mük.355.maddesine göre özel usulsüzlük cezası kesilir.
Suçun oluşumu için defter ve belgelerin vergi incelemesi için ve inceleme sırasında istenilmesi gerekir. Örneğin, defter ve belgelerin vergi incelemesi için değil de, mükellefin işini terk etmesinden dolayı iptali için istenilmesi durumunda gizleme şeklindeki vergi kaçakçılığı suçu oluşmaz.
Öte yandan, yoklama ve arama sırasında defter ve belgelerin ibraz edilmemesi, YMM’lerin VUK’nun 256.maddesinden kaynaklanan sınırlı yetkililerine dayanarak istedikleri defter ve belgelerin ibraz edilmemesi veya yetkili vergi inceleme elemanları tarafından istenilmiş olmakla birlikte vergi incelemesi haricinde bir amaç için istenilen defter ve belgelerin ilgililere sunulmaması hallerinde gizleme şeklindeki vergi kaçakçılığı suçundan söz edilemez.
Özetle, bir fiilin gizleme olarak değerlendirilmesi için;
1) Defter ve belgelerin varlığının noter tasdik kayıtlarıyla sabit olması
2) Defter ve belgelerin düzenlenme, koruma ve ibraz zorunluluğunun mecbur olması(örneğin defteri kebir için böyle bir zorunluluk yoktur)
3) İbrazın vergi incelemesi konu ve kapsamında talep edilmiş olması
4) Defter ve belgelerin vergi incelemesine yetkili kişilerce inceleme amaçlı istenilmiş olması
5) İbraz isteminin muhafaza süresi içerisinde yapılması
6) İbraz edilmesi için süre verilmesi
7) İbraz yazının mutlak surette yetkili kişi veya kişilere usulüne uygun tebliğ edilmiş olması
8) İlk ibraz talebinin ardından özel usulsüzlük cezası kesilmesi ve ibraz için tekrar bir süre verilmiş olması
9) İbraz edilmeme halinde bunun haklı bir nedene dayanmaması
10) Defter ibraz yazısının mutlak surette 5 yıllık tarh zamanaşımı içerisinde yapılmış olması
11) Tarh zamanaşımı (yani 5 yılı geçtikten sonra) defter ve belge ibraz yazısı tebliğ edilemez. (Örneğin 2017 yılı içerisinde 2011 yılı defter ve belgeleri istenilemez)
12) Gerçek ve tüzel kişilere defter ve belge istem yazısı usulüne uygun olarak tebliğ edilmeden, defter ve belgelerin ibraz edilemediği ileri sürülerek resen tarhiyat yapılamaz. (Bkz. Dnş.4.D. kararı, 15/3/2004 gün ve E:2003/1233-K:2004/461 sayılı karar)
Sonuç olarak, Defter ve belge ibraz yazıları son derece önemli olup, bu yazıları süresi içerisinde yanıt verilmelidir. Bu yazılar üzerinde dikkatlice durulmalıdır. Yazıların gerekleri mutlaka yerine getirilmelidir.[1] Defter ve belge ibraz yazılarına yanıt verilmemesi halinde bunu hukuki, cezai ve vergisel sonuçları bulunmaktadır. Asliye ceza mahkemesi ve cezalı tarhiyatlar açısından konu çok çok önem taşımaktadır. Bu nedenle, defter ve belge ibraz yazılarının süresi içerisinde gereklerinin ilgili mercilere sunulması gerekir.
- Defter ve belge ibrazı müddeti içerisinde yapılamıyorsa bunun nedenleri ilgililere iletilmelidir.
- Mücbir sebep hali, defter ve belgelerin zayi, defter ve belgelerin hiçbir şekilde notere tasdik ettirilmemiş olmaması gerekir. Nazlı Gaye Alpaslan Güven
Vergi Tarhiyatı İçin Tespit Şartı Var Mı
I-GİRİŞ
Son yıllarda vergi idaresi tarafından mükelleflere özel usulsüzlük cezası kesilerek bu cezalar yine mükelleflere tarh ve tebliğ edilebilmektedir. Öyle ki bu cezalar gerek yaygın denetim tip tutanaklarına göre veya zaman zaman da vergi inceleme raporlarına dayalı olarak mükelleflere tarh ve tebliğ edilebilmektedir. Vergi inceleme raporlarına dayalı olarak önerilen bu cezalı tarhiyatlar için tarhiyat öncesi uzlaşma talep edilerek bu cezalar makul bir rakama çekilerek üzerinde uzlaşma sağlanabilmektedir. Ancak, vergi dairesi tarafından yapılan cezalı tarhiyatlarda ise cezanın dayanağı yoklama fişi veya “yaygın denetim tip tutanağı” olması nedeniyle bu tür cezalar genellikle vergi usul kanunun 376. Maddesi kapsamında indirim konusu yapılarak cezanın 1/3’ü indirilebilmektedir. Doğal olarak bu tür cezalarda VUK 376. Madde de yer alan indirim yerine, tarhiyat öncesi uzlaşma talep edilmesi daha uygun bir yol olarak gözükmektedir.
Zaman zaman da VUK 371. madde talepli olarak verilen beyannamelere hem usulsüzlük cezası ve hem de aynı anda özel usulsüzlük cezası kesilebilmektedir. Fiilin tek olmasına karşın kesilen ceza sanki iki ayrı fiil varmışçasına iki ayrı ceza kesilmektedir. Pişmanlıkla verilen beyannamelere farklı iki cezanın kesilmesi de ayrı bir tartışma konusudur. Bu konuda yargıya intikal eden birçok dosyada açılan davalar mükellefler lehine neticelenmektedir. Örneğin, en son verilen bir vergi mahkemesi kararından Zonguldak Vergi Mahkemesi E:2008/496-K:2008/894 sayılı kararında bir mükellefin pişmanlıkla verdiği 2007 yılı gelir vergisi, 200712. dönem KDV ve 2008 yılı 1 dönem geçici vergi beyannameleri için pişmanlıkla verilmesi üzerine vergi dairesi özel usulsüzlük cezası kesmiştir. Öte yandan, dosya kapsamında mükellefe kesilen cezalar şu gerekçelerle ortadan kaldırılmıştır(1):
“Bu durumda; yukarıda yazılı yasal düzenlemeye göre mükellef hakkında bilgi vermeme fiilinden dolayı özel usulsüzlük cezası uygulanabilmesi için öncelikle bu bilginin yetkili makamlarca yazılı olarak istenilmesi, buna ilişkin yazıda münasip bir süre tayin edilmesi, süresinde cevap verilmediği veya eksik veya yanıltıcı mahiyette bilgi verildiği takdirde haklarında kanunun ceza hükümlerinin uygulanacağı hususunun yazılı olarak tebliği gerekli olduğu halde, idarece bu gereğe uyulmadığı ve kanunda belirtilen ve ceza kesmeyi gerekli kılan unsurlar mevcut olmadan, söz konusu bildirimin gerekçesiyle davacı adına kesilen özel usulsüzlük cezalarında yasal isabet görülmemiştir.”
Bu çalışmamızda daha çok kesilen cezanın uzlaşma konusu edilmesi veya VUK 376. Madde indiriminden ziyade fiilin cezayı gerektirip gerektirmediği yönlerine ağırlık verilerek kesilen cezanın hukuken geçerli olup olmadığı yönleri incelenecektir.
II-CEZAYI GEREKTİRİR FİİLİN KAVRANMASI
213 sayılı VUK’nunda ceza kesilmesinin koşulu madde hükmünde yer verilen belgelerin düzenlenmediğinin, kullanılmadığının ve bulundurulmadığının saptandığına ilişkin hukuken geçerli bir tespitin mevcut olması esası ilkesi geçerlidir. Özellikle özel usulsüzlük cezalarında bu cezanın tarh edilebilmesi için yasada yer alan belgelerin tanzim edilmediğinin somut olarak saptanması zorunludur. Genellikle idari cezalarda da geçeri olan ilke, cezayı gerektiren fiilin bütün unsurlarıyla fiil tamam olmadan failin cezalandırılamayacağı yolundaki ceza hukuku ilkesi gereğince varsayım yada kıyas yoluyla ceza uygulanması olanağı bulunmadığından mükellefler adına kesilen özel usulsüzlük cezalarında isabet görülmemektedir.
Diğer bir ifade ile VUK’nun 353/1 md. Hükmüne göre özel usulsüzlük cezası kesilebilmesi için, satılan emtianın veya yapılan işin hem satıcısının ve hem de alıcısının ile tespiti zorunludur(2).
Danıştay 4. Dairesi tarafından verilen bir kararda yer alan gerekçe aynen şöyledir:
“Bu nedenle özel usulsüzlük cezasını kesilmesini öngören ve bu cezanın kesilmesine ilişkin koşulları düzenleyen yasa hükmünde belirtilen unsurlar uyuşmazlık konusu olayda bir arada gerçekleşmemiş bulunduğundan idari cezalar için de geçerli olan “cezayı gerektiren fiilin tüm unsurları tamam olmadan failin cezalandırılamayacağı” yolundaki genel ceza hukuki ilkesinin varsayım ya da kıyas yolu ile ceza tayinine olanak tanımadığı, dolayısıyla yükümlü adına kesilen özel usulsüzlük cezasının usul ve yasaya uygun olmadığı sonucuna ulaşılmaktadır.”
Gerek vergi mahkemeleri tarafından verilen en son kararlarda ve gerekse Danıştay tarafından verilen pek çok kararlarında konu artık müstakar hale gelmiş bulunmaktadır. Bütün kararlarda cezayı gerektirir fiilin bütün unsurları ile tamamlanması ve tespiti esas alınmaktadır. Böylece ceza kesilebilmesi için cezayı gerektirir fiilin bütün unsurları ile vücut bulması gerekecektir.
III-BİR TESPİTTE TUTANAK İLE (3) AYRI MÜŞTERİYE YAPILAN SATIŞLAR İÇİN BELGE DÜZENLENMEDİĞİ İDDİASI İLE HER BELGE İÇİN AYRI AYRI ÖZEL USULSÜZLÜK CEZASI KESİLMESİ
Yapılan bir denetimde mükellef üç ayrı müşteriye yapılan satış nedeniyle belge vermediği tespit edilerek her bir belge için özel usulsüzlük cezası tarh edilerek mükellefe tebliğ edilmiştir. Konuyu yargıya yansıtan mükellef açtığı dava sonucunda yerel mahkeme aşağıdaki gerekçelerle tarhiyatı terkin etmiştir. Kararın gerekçesi şöyledir:
“Olayda tek bir tutanakta yer alan bilgilerin her biri ayrı bir tespit sayılıp, bunlar için ayrı ayrı özel usulsüzlük cezası kesilmiştir. 1.4.2000 günlü tutanakta üç ayrı nihai tüketiciye yapılan ekmek satışı için ödeme kaydedici cihaz fişi düzenlenmediği tespit edilmiş, düzenlenmeyen ödeme kaydedici cihaz fişi sayısı dikkate alınarak (30.000.000*3) 90.000.000 lira özel usulsüzlük cezası kesildiği anlaşılmıştır. Ancak ortada aynı nitelikte birden fazla belgenin düzenlenmemesine ilişkin tek bir tespit bulunduğundan, tespit sayısı esas alınarak sadece bir özel usulsüzlük cezası kesilmesi gerekirken ayrı ayrı özel usulsüzlük cezası kesilmesinde isabet görülmüştür.”(3).
Özetle yıllardır yaygın denetimlerde tek bir tutanak ile birden çok müşterilere fatura, perakende satış fişi, yazar kasa fişi vb. belge düzenlenmediği gerekçesiyle kesilen özel usulsüzlük cezaları tek fiil sayılarak birden çok kişiye özel usulsüzlük cezası kesilmesi konusu artık yerleşik bir karar haline gelmiştir(4).
IV-BİR BÖLÜM MAL ALIMININ SAHTE BELGE İLE BELGELENDİĞİ GEREKÇESİ İLE ÖZEL USULSÜZLÜK CEZASI KESİLEBİLMESİ İÇİN HEM ALICIDA HEM DE SATICIDA TESPİT YAPILMASI GEREKLİLİĞİ
Uygulamada vergi incelemeleri sırasında bir kısım emtia alımının sahte belge ile belgelendirildiği gerekçesiyle mükellefe özel usulsüzlük cezası kesilebilmektedir. Ceza kesilmesi sırasında inceleme elemanları toplam belge tutarı üzerinden 213 sayılı VUK’nun 353/1 md. Hükmüne göre %10 tutarında özel usulsüzlük cezası kesilmesini önermektedir. Sonuçta, bu şekilde kesilen ceza bir takvim yılı içerisinde örneğin 2008 yılı için 68.000 YTL tavana kadar kesilebilmektedir. Sonuçta bu tür cezalarda tespit açısından gerek alıcı ve gerekse satıcılar cephelerinde ayrı ayrı tespit edilmesi ve buna göre ceza kesilmesi gerekecektir. Sadece alıcı mükellefin alış kayıtları üzerinden hareket edilerek ceza kesilmesi hukuka uyarlı görülmemektedir(5).
“Özel usulsüzlük cezası kesilmesine dayanak alınan maddede öngörülen nitelikte ve davacı şirketin emtia alımında kullandığı faturaların içeriği itibariyle gerçek olmadığına dair bir tespit yapılmamıştır. Bu durumda idari cezalar için de geçerli olan, cezayı gerektiren fiilin tüm unsurları tamam olmadan failin cezalandırılamayacağı yolundaki ceza hukuku ilkesi gereğince de varsayım ya da kıyas yoluyla ceza uygulanması olanağı bulunmadığından davacı şirket hakkında kesilen özel usulsüzlük cezasında isabet görülmemiştir.”(6).
V-ÖZET VE DEĞERLENDİRME
Gelir İdaresi Başkanlığı, bütün vergi dairesi başkanlıklarına bir genelge yollayarak bundan böyle yerleşik hale gelen Danıştay kararları ile ilgili olarak özellikle yaygın vergi denetimlerinde bir tutanak ile birden çok belge düzenlenmediği iddiası ile özel usulsüzlük cezası kesilmesinin önlenmesi duyurulmalıdır. Yaygın denetimlerde bu tür tutanaklar yerine daha somut ve gerçekçi tespitlerin yapılması hedef alınmalıdır.
Diğer taraftan gerek vergi incelemelerinde ve gerekse benzeri denetimlerde rastlanılan bir kısım emtia alımı dolayısıyla sahte belge iddiası ile tutanaklar veya raporlar düzenlenebilmektedir. Bunun sonucu olarak da sadece alıcı mükellef nezdinde düzenlenen tutanaklara istinaden özel usulsüzlük cezaları kesilebilmektedir. Oysaki böyle bir mal alım-satımı ilişkisinde özel usulsüzlük cezası kesilebilmesi için her iki mükellef cephesinde ayrı ayrı tespitlerin yapılarak buna göre ceza kesilip kesilmeyeceğine karar verilmesi en rasyonel bir uygulama olacaktır. Nazlı Gaye Alpaslan Güven
(1) Zonguldak Vergi Mahkemesinin vermiş olduğu E:2008/496-K:2008/894 sayılı kararı.
(2) Dnş. 4. D. 14/10/20006 gün ve E:2006/2999-K:2006/2298 sayılı kararları
(3) Dnş. 4. D. 12/4/2001 gün ve E:2001/657-K:2001/1510 sayılı kararları
(4) Dnş. 4. D. 6/10/1988 gün ve E:1987/6098-K:1988/3361 sayılı karar
(5) Dnş. 4. D. 12/4/2001 gün ve E:2001/656-K:2001/1511 sayılı karar
(6) İzmir 4. Vergi mahkemesi, 26/11/2007 gün ve E:2007/645-46-K:2007/1261-62 sayılı kararları.
Yurt dışındaki iş kazasında da yardım alınır
İş kazası, sigortalının işyerinde bulunduğu sırada, işveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle, görevli olarak başka bir yere gönderilmesi nedeniyle, kadın çalışanların süt izinlerinde veya işverenin sağladığı taşıtla işe geliş ve gidişi sırasında uğradığı kazadır. İş sağlığı ve güvenliğinde temel politika, iş kazalarının oluşmadan önlenmesi olmakla birlikte iş kazası meydana gelirse kişinin bu kazanın sonuçlarından hem madden hem manen en az zararla kurtulması amaçlanmaktadır. Bu nedenle iş kazasında önleyici politikaların yanı sıra tazmin edici ve giderici politikalar da bir arada yürütülmektedir.
Her şeyden önce sağlık
Kişinin iş kazasına uğraması halinde, diğer bütün giderici ve tazmin edici yardımlardan önce sağlığının eski düzeyine kavuşturulması amaçlanmaktadır. Bunun için çalışanın iş kazasına uğraması halinde genel sağlık sigortasından, sigortalıya tüm sağlık yardımları sağlanmaktadır. Bu kapsamda, sigortalıya acil sağlık hizmetleri; ilk yardım ve tıbbi anlamda acil yardım kapsamında yapılması gereken her türlü yardım, teşhis ve tedavi hizmetleri; klinik muayeneler, laboratuvar tetkik ve tahlilleri, tıbbi müdahale ve tedavileri, hasta takibi, rehabilitasyon hizmetleri, organ, doku, kök hücre nakli, hücre tedavileri, tedavi için gerekli ilaç, araç ve gereçlerin sağlanması; kan ve kan ürünleri, kemik iliği, aşı, ilaç, ortez, protez, tıbbi cihazlar ve gerekiyorsa tedavi için başka yere gönderilme Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanmaktadır.
Sigortalı çalışamadığı sürece ücreti SGK’dan alır
Sigortalı kazaya uğradıktan sonra tedavi sürecinin sonuna kadar geçici iş göremezlik ödeneği almaya hak kazanır. Kaza ve akabinde tedavi sonucunda kişinin meslekte kazanma gücünü en az yüzde on kaybetmiş olduğunun tespiti halinde ise geçici iş göremezlik ödeneğini müteakip kişiye sürekli iş göremezlik geliri bağlanır. Geçici iş göremezlik ödeneği, sigortalı yatarak tedavi görüyorsa günlük kazancının yarısı, ayakta tedavi görüyorsa günlük kazancının üçte ikisi kadardır. Sürekli iş göremezlik geliri ise kişinin meslekte kazanma gücü kaybına bağlı olarak en fazla aylık kazancının yüzde yetmişi oranında olacaktır. Fakat ne var ki çoğu zaman kişinin iş kazası nedeniyle uğradığı zarar sadece sosyal güvenlik yardımlarıyla karşılanmayacak düzeyde olmaktadır. Bu durumda ise karşılanmayan bölüm işverenin iş kazasında kusurlu olması halinde işverenden maddi tazminat olarak dava yoluyla talep edilmelidir. Mahkeme yaptığı incelemede, kazanın doğurduğu tüm zararı bilirkişiler aracılığıyla hesaplatmakta, Sosyal Güvenlik Kurumu’nun yaptığı ve yapacağı ödemeleri belirli değerler üzerinden tespit etmekte, bakiye zararın kusuru oranında işverenin ödemesine hükmetmektedir.
Tazminat nasıl belirlenir?
İşverenin ödemekle yükümlü tutulacağı tazminat hesaplanırken sadece bu kişinin Türkiye’de çalışsaydı alacağı emsal ücrete göre hesaplama yapılmamaktadır. Sigortalının alacağı tazminat yurt dışında çalıştığı dönem bakımından kazaya uğradığı işin muhtemel bitme süresi de gözetilerek yurt dışında aldığı ücretine göre, sonrası dönem yani yurt dışındaki işinin bitip yurda döndükten sonraki dönem bakımından ise ilgili meslek odalarından öğrenilecek olan yurt içerisindeki emsallerinin aldığı ücrete göre hesaplanmaktadır.
Hak sahipleri de yardım alır
İş kazası sonucunda çoğunlukla sadece sigortalının kendisi değil bakmakla yükümlü olduğu kişiler de zarara uğramakta, iş kazasından olumsuz etkilenmektedir. Bu durumu öngören kanun koyucu, sigortalının iş kazası sonucu ölmesi halinde eşine, çocuklarına ve duruma göre ana ve babasına da gelir bağlanmasını emretmiştir. Ölüm geliri denilen bu gelir, sigortalıya yaşaması halinde bağlanan sürekli iş göremezlik gelirinin belirli oranlarda bakmakla yükümlü olduğu kişilere dağıtılmasıdır. Eşe duruma göre yüzde 50 ile yüzde 75 oranlarında, çocukların her birine yüzde 25 oranında, artan pay olursa ana ve babaya yüzde 25 oranında gelir bağlanır. Ana ve babanın gelir alabilmesi, kendilerinin aylık gelirlerinin asgari ücretin net tutarının altında kalmasıdır. Bu gelirlerin yanı sıra sigortalının ölmesi halinde, hak sahiplerine cenaze giderleri ve kız çocuğun evlenmesi halinde evlenme ödeneği verilmektedir.
Yurt dışındaki iş kazaları...
5510 sayılı Kanun’a yurtdışında iş kazasına uğrayanlar belirli koşullar altında sigorta yardımlarından yararlanabilir. Kural olarak sigortalılar, Türkiye’de yaşadıkları ve hizmet akdine göre çalıştıkları takdirde sosyal sigorta haklarından yararlanır. 506 sayılı Kanun döneminde, sigortalının ülke dışında meydana gelen iş kazası nedeniyle, bu kazanın sonucuna bağlanan yardımlardan yararlanabilmesi, Sosyal Güvenlik Kurumu’na yükümlülükler getiren sosyal güvenlik sözleşmesi veya kısa vadeli sigorta kollarını da kapsayan topluluk sigortaları bulunması halinde mümkün olabilmekteydi. Fakat 5510 sayılı Kanun bu konuda farklı bir düzenleme getirmiş olup, işverenlere ikili sosyal güvenlik sözleşmesi olmayan ülkelerde çalıştıracakları Türk işçiler için kısa vadeli sigorta kolları ile genel sağlık sigortası primi ödeme zorunluluğu getirdi. 01.10.2008 tarihinden sonra, sosyal güvenlik sözleşmesi olmayan ülkelerde iş üstlenen işverenlerce yurtdışındaki işyerlerinde çalıştırılmak üzere götürülen Türk işçiler kısa vadeli sigortaya tabi oluyor. Bu işçilerin kazaya uğraması halinde sosyal güvenlik yardımlarından yararlanabiliyor. Cem Kılıç
http://www.milliyet.com.tr/yazarlar/cem-kilic/yurt-disindaki-is-kazasinda-da-2534732/