Pandemi sürecinden olumsuz etkilenen işletmelerin maliyet yükünü hafifletmek ve istihdamı korumak amacına yönelik olarak işverenlere 4447 sayılı Yasa’nın Ek 2’nci maddesi ile 4857 sayılı Yasa’nın geçici 10’uncu maddesiyle getirilmiş olan; Kısa çalışma yaptırma/çalışanları zorunlu ücretsiz izine çıkarma yetkisinin dürüstlük ilkesine aykırı olarak kullanılmasının yaratacağı olası hukuki sonuçları bu yazımızda ele alacağız.
Dürüstlük ilkesi, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 2’nci maddesinde düzenlenmiştir. Söz konusu Yasa maddesinde; “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz’’ denilmektedir.
Dürüstlük ilkesi, kısa çalışma/ücretsiz izin dolayısıyla yapılmış (yazımızın girişinde belirttiğimiz) yasal düzenlemelerin hakkaniyete ve adalete aykırı sonuçlar doğuracak şekilde katı uygulanmasına cevaz vermeyecek en temel hukuk ilkesidir.
Bu bağlamda işveren, kısa çalışma/ücretsiz izne çıkarma uygulamasını yaparken dürüstlük ilkesini gözetmek mecburiyetindedir.
Başka bir anlatımla işveren kısa çalışma yaptıracağı/ ücretsiz izne ayıracağı çalışanları belirlerken objektif davranmalı, keyfi tercihler yapmamalıdır.
Öte yandan, işveren yüksek ücretli işçilere kısa çalışma yaptırmak/ ücretsiz izine ayırmak ve bunların yerine de düşük ücretli işçiler istihdam etmek gibi, işletme maliyet yükünü işçilere haksız olarak yansıtacak uygulamalardan kaçınmalıdır.
Kısa çalışma/ücretsiz izin dürüstlük ilkesine aykırı uygulanırsa işçinin:
- Ücreti ile kısa çalışma ödeneği/nakit ücret desteği arasındaki fark kadar mahrum kaldığı gelir kaybı için alacak davası açması,
- Ücretsiz izin yasal sürecinin bitimi sonrası için hüküm doğurmak kaydıyla kıdem tazminatını talep edebilmesi, (4857 sayılı Yasa M.24/ıı-e)
- Eşitlik ilkesine aykırı davranışa maruz kalmışsa ayırımcılık tazminatı istemesi, (4857 sayılı Yasa M.5)
mümkündür. Ahmet Metin AYSOY - SGK E Başmüfettişi