Şirketlerin bilançolarında oluşan geçmiş yıl zararları Kurumlar Vergisi Kanunu'nun hükümlerine uygun olarak indirim konusu yapılabilir. Kurumlar Vergisi Kanunu'nun " Zarar mahsubu" başlıklı 9. maddesinde; kurumların elde ettikleri zararın nasıl indirim konusu yapılacağı belirtilmiştir. Buna göre, kurumlar vergisi beyannamesinde her yıla ilişkin tutarlar ayrı ayrı gösterilmek ve beş yıldan fazla nakledilmemek şartıyla geçmiş yılların beyannamelerinde yer alan zararlar indirim konusu yapılabilir.
Söz konusu şartları yerine getiren şirketler zararlarını indirim konusu yapabilirler ancak mevcut zararlar bilanço da gözükmeye devam eder. Bu şartları sağlayamayan zararların ne yapılacağı konusunda Kurumlar Vergisi Kanunu'nda bir düzenleme bulunmaktadır. Yani geçmiş yıl zararlarının indirimi beş yıllık bir süre ile sınırlı olması nedeniyle altıncı yıla sarkan ve indirim imkanı kalmayan geçmiş yıl zararlarının nasıl işlem yapılacağı yasal olarak belirtilmemiştir. Söz konusu zararlarda indirim konusu zararlar gibi bilançoda gösterilmeye devam eder. Geçmiş yıl zararlarının bilançoda gösterilmesinde yasal olarak hiçbir sakınca bulunmamaktadır. Ancak uygulamacılar ve şirket sahipleri geçmiş yıl zararların bilançoda uzun yıllar taşınmasından kaynaklı psikolojik bir rahatsızlık hissetmektedirler. Bu rahatsızlığı ortadan kaldırmak için nasıl bir işlem yapmak ve geçmiş yıl zararlarının bilançoda nasıl gösterilmesi gerektiği konusu uygulamada tartışma yaratmaktadır.
Söz konusu geçmiş yıl zararları, bize göre; geçmiş yıl karlarına ve/ veya yasal yedeklere mahsup edilip bilanço sadeleştirebilir.
Zararın mahsup edilmesine ilişkin Türk Ticaret Kanunu hükümlerinde herhangi bir düzenleme yapılmazken, karın ve yasal yedeklerin kullanım şekline ilişkin düzenlemeler mevcut bulunmaktadır. Türk Ticaret Kanununun 409-1 maddesi uyarınca anonim şirketlerde kârın kullanım şekli ile dağıtılacak kâr ve kazanç paylarının oranlarını belirleme yetkisinin genel kurula bırakıldığı, 519-523 üncü maddelerinde yedek akçelerle ilgili hükümlere yer verilmiş olup, 509-2 maddesinde ise, kâr payı ancak net dönem kârından ve serbest yedek akçelerden dağıtılabileceği belirtilmiştir.
Yani TTK hükümlerine göre böyle bir işlem yapmaya genel kurul yetkilidir. Genel kurul kârın nasıl ve hangi oranlarda dağıtılmasını belirlemeye yetkili olduğundan ve aksine bir hüküm bulunmamasından dolayı, genel kurulun kararı üzerine geçmiş yıl zararları geçmiş yıl karlarından veya yasal yedeklerden mahsup edilebilir.
Peki bu mahsup edilen geçmiş yıl karlarının kâr dağıtımı statüsünde mi değerlendirilmesi gerekir?
Gelir Vergisi Kanunu hükümlerinde vergiyi doğuran olay gelirin elde edilmesiyle gerçekleşmekte olup, gelirin elde edilmesi ticari ve zirai kazançlarda tahakkuk esasına, serbest meslek kazancı, gayrimenkul sermaye iradı ile diğer kazanç ve iratlarda tahsil esasına, menkul sermaye iratları ile ücret gelirlerinde ise hukuki ve ekonomik tasarrufun gerçekleşmesine bağlanmıştır. Dolayısıyla geçmiş yıl zararlarının geçmiş yıl kârlarına ve/veya yasal yedeklere mahsup edilmesi işleminde, nakden veya hesaben yapılmış bir ödeme söz konusu olmadığından, bu mahsup işleminin bir kâr payı dağıtımı olarak değerlendirilmesi bize göre mümkün değilidir. Nitekim Maliye Bakanlığı da vermiş olduğu özelgeler de aynı yönde görüş bildirmiştir. Yapılan işlem bir sadeleştirme işlemi olup, ne şirket nede şirket ortakları için gelir getirici ve/veya gider yaratıcı bir unsur değildir.
Yukarıda açıklanan bu nedenlerden kaynaklı olarak geçmiş yıl zararlarının geçmiş karlarından ve / veya yasal yedeklerden mahsup edilmesi bize göre bir bilanço sadeleştirilmesi işlemi olup, bu işlemin asla kâr dağıtımı olarak kabul edilememesi gerekmektedir. Yılmaz Sezer
https://www.dunya.com/kose-yazisi/bilancolarda-yer-alan-gecmis-yil-zararlari-ne-yapilabilir/378409
T.C. GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI BÜYÜK MÜKELLEFLER VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI Mükellef Hizmetleri Grup Müdürlüğü |
||||
Sayı |
: |
B.07.1.GİB.4.99.16.02-GVK-94-52 |
20/02/2012 |
|
Konu |
: |
Geçmiş yıllar zararlarının geçmiş yıllar karlarından mahsup edilmesi durumunda tevkifat yapılıp yapılmayacağı. |
İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda, 2004 ve 2007 yılı karlarından ayrılan ve olağanüstü yedekler hesabında takip edilen tutarların, geçmiş yıl zararlarından mahsubunun kar dağıtımı sayılıp sayılmayacağı ve tevkifata tabi olup olmayacağı konusunda Başkanlığımız görüşü sorulmuştur.
Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinde, kurumlar vergisinin mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı ve safi kurum kazancının tespitinde, Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır.
Gelir Vergisi Kanununun "Bilanço esasında ticari kazancın tespiti" başlıklı 38 inci maddesinin birinci fıkrasında, bilanço esasına göre ticari kazancın, teşebbüsteki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müspet fark olduğu, bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce işletmeye ilave olunan değerlerin bu farktan indirileceği, işletmeden çekilen değerlerin ise farka ilave olunacağı belirtilmiştir.
Aynı Kanunun 94 üncü maddesinde, maddede belirtilen kişi ve kurumların bentler halinde sayılan ödemeleri (avans olarak ödenenler dahil) nakden veya hesaben yaptıkları sırada, istihkak sahiplerinin gelir vergilerine mahsuben tevkifat yapmaya mecbur oldukları belirtilmiştir.
Gelir Vergisi Kanunu uygulamasında vergiyi doğuran olay gelirin elde edilmesiyle gerçekleşmekte olup, gelirin elde edilmesi ticari ve zirai kazançlarda tahakkuk esasına, serbest meslek kazancı, gayrimenkul sermaye iradı ile diğer kazanç ve iratlarda tahsil esasına, menkul sermaye iratları ile ücret gelirlerinde ise hukuki ve ekonomik tasarrufun gerçekleşmesine bağlanmıştır.
Menkul sermaye iratları açısından vergiyi doğuran olay niteliğinde olan hukuki ve ekonomik tasarrufun gerçekleşmesinde, gelirin sahibi tarafından talep edilebilir hale gelmesi anlamına gelen hukuki tasarruf aşaması, gelirin istendiği anda sahibine ödenecek hale gelmesi anlamına gelen ekonomik tasarruf aşamasınca izlenmekte olup, söz konusu menkul sermaye iradı gelirinin fiilen tahsil edilip edilmemesi gelirin elde edilmesine etki etmemektedir.
Şirketlerin kar dağıtımına ilişkin esaslarını düzenleyen Türk Ticaret Kanununun 364 üncü maddesinin ikinci fıkrası ve 369 uncu maddesinin birinci fıkrasının (2) numaralı bendi uyarınca anonim şirketlerde kar dağıtma yetkisi genel kurula; 536 ncı maddesi uyarınca da kar dağıtımı yetkisi, ortak sayısı 20'den fazla olan limited şirketlerde ortaklar genel kuruluna, ortak sayısı 20 ve daha az olan limited şirketlerde de ortakların yazılı kararına bırakılmıştır.
Aynı Kanunun yedek akçelerle ilgili hükümlerine 466-469 uncu maddelerinde yer verilmiş olup 470 inci maddede ise, kar payının sadece safi kardan ve bu amaçla ayrılmış olan yedek akçelerden dağıtılabileceği belirtilmiştir.
Bu hüküm ve açıklamalara göre, geçmiş yıl zararlarının geçmiş yıl kârlarına ve/veya yasal yedeklere mahsup edilmesi işleminde, nakden veya hesaben bir ödeme bulunmamaktadır. Bu nedenle, geçmiş yıl kârlarının ve/veya yasal yedeklerin geçmiş yıl zararlarına mahsup edilmesi işlemi, kar payı dağıtımı olarak değerlendirilmeyecek ve kar payı dağıtımına bağlı vergi kesintisi yapılmayacaktır.
Bilgi edinilmesini rica ederim.
(*) Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.
(**) İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.
(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.