6102 sayılı Kanun’un “Ortakların Sorumluluğu” başlıklı 602. maddesine göre şirket, borç ve yükümlülükleri dolayısıyla sadece malvarlığıyla sorumludur. Burada hüküm sınırlı sorumluluğa uygun olarak düzenlenmiştir. 6762 sayılı Kanun’un 529 ilâ 531. maddeleri, Kanun’un pay bedellerinin tamamının ödenmesi sistemini kabul etmesi dolayısıyla gereksiz hâle gelmişlerdir. Bahse konu hükümler kapsamında, şirket mukavelesinde aksine hüküm bulunmadıkça ortakların; koymayı taahhüt ettikleri sermayeleri itibari değerleri nispetinde para olarak ödemeye mecbur oldukları, sermaye koyma borcunu tayin edilen müddet içinde yerine getirmeyen ortak, temerrüt faizini ve şirket mukavelesine cezai bir şart konmuşsa bunu da ödemekle mükellef oldukları ifade edilmekteydi.
Mülga Kanun’un 522. maddesi şirketin feshini, ihbar ve infisahı düzenlemektedir.
“Madde 522- Ortaklardan birinin iflası halinde iflas idaresi en az altı ay önce ihbar etmek şartıyla şirketin feshini isteyebilir. Ortaklardan birinin payını haczettirmiş olan alacaklı da ayni hakka sahiptir.
Böyle bir ihbar neticesinde şirket infisah ederek tasfiye haline girerse tasfiye memurları, aleyhine takibat yapılan ortağa düşen tasfiye payını iflas idaresine veya icra dairesine vermeye mecburdurlar.”
Söz konusu madde ile ortaklardan birinin iflası durumunda madde metninde belirtilen şartların sağlanmasıyla beraber şirketin feshinin istenebileceği ve ortaklardan birinin payını haczettirmiş olan alacaklının da aynı hakka sahip olacağı hüküm altına alınmıştı. Bu durum, limited şirket ortağının şahsi borçları nedeniyle alacaklıya şirketin fesih ve tasfiyesi isteyebilme imkânı sunmaktaydı.
Ancak 6102 sayılı Kanun’da bu veya buna benzer bir düzenlemeye yer verilmemekle beraber, konuyla ilgili olarak “Ortakların Kişisel Alacaklıları” başlıklı 133. madde hükme bağlanmıştır;
“MADDE 133- (1) Bir şahıs şirketi devam ettiği sürece ortaklardan birinin kişisel alacaklısı, hakkını şirketin bilançosu gereğince o ortağa düşen kâr payından ve şirket fesh olunmuşsa tasfiye payından alabilir. Henüz bilanço düzenlenmemişse alacaklı bilançonun düzenlenmesi sonucunda borçluya düşecek kâr ve tasfiye payı üzerine haciz koydurabilir.
(2) Sermaye şirketlerinde alacaklılar, alacaklarını, o ortağa düşen kâr veya tasfiye payından almak yanında, borçlularına ait olan, senede bağlanmış veya bağlanmamış payların, 09.06.1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun taşınırlara ilişkin hükümleri uyarınca haczedilmesini ve paraya çevrilmesini isteyebilirler. Haciz, istek üzerine, pay defterine işlenir.
(3) Bunun dışında, alacaklılar, tüm ticaret şirketlerinde alacaklarını, ortağın şirketten olan diğer alacaklarından da alabilme ve bunun için haciz yaptırabilme yetkisini de haizdir.
(4) Yukarıdaki hükümler borçlu ortakların şirket dışındaki mallarına alacaklıların başvurmalarına engel olmaz.”
Bu hüküm, uygulamanın gereksinimlerine cevap verecek şekilde ve Yargıtay kararlarına göre Mülga Kanun’daki hükümlerden farklı düzenlenmiştir. Özellikle birinci fıkra, Mülga Kanun’un aksine, haklı ve doğru olarak sadece şahıs şirketlerine özgülenmiştir. 6762 sayılı Kanun’daki sermayesi paylara bölünmüş şirketlerle anonim şirketlere ve “hisse senetleri”ne özgülenmiş bulunan ikinci fıkra “sermaye şirketleri” ibaresi kullanılarak limited şirketleri ve senede bağlanmamış payları da kapsayacak tarzda genişletilmiştir. Haczedilecek ve paraya çevrilecek payın anonim, limited ve paylı komandit şirkete ait bulunması veya senede bağlanmış olup olmaması, herhangi bir hüküm farkı yaratmaz. Hükmün bir diğer yeniliği, haczin ve paraya çevrilmenin hangi hükümlere göre yapılabileceğinin açıklığa kavuşturulmasıdır. Nihayet, haczin talep halinde pay defterine işlenebileceği belirtilerek aleniyete kavuşması, bu yolla şeffaflığın sağlanmasına olanak verilmiştir.
Görüldüğü üzere söz konusu hükümle, limited şirket ortağının şahsi borçları nedeniyle alacaklının şirketin fesih ve tasfiyesini isteme hakkı düzenlenmemiştir. Bu durumda mülga Kanun’dan farklı olarak limited şirket ortağının şahsi borçları nedeniyle şirketin feshi mümkün değildir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 16.12.2014 tarih ve E.2014/13799, K.2014/19878 sayılı Kararı da bu duruma işaret etmektedir;
“Limited şirket ortağının şahsi borcu nedeniyle alacaklının şirketin fesih ve tasfiyesi istemine ilişkin davada; dava tarihinde mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 522. maddesi yürürlükte bulunmadığından ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda limited şirket ortağının şahsi borçları nedeniyle alacaklının şirketin feshe tasfiyesini isteme hakkı düzenlenmediğinden, mahkemece davalı şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilmesi isabetsizdir.”
Anılan davaya ilişkin karar tarihinde 6102 sayılı Kanun yürürlükte bulunduğundan, limited şirket ortağının şahsi borçları nedeniyle alacaklının şirketin feshini isteme hakkı bulunmamaktadır. Ufuk ÜNLÜ* Yaklaşım / Ağustos 2019 / Sayı: 320