Çalışma ilişkileri günümüzde giderek daha karmaşık bir hal almakta. Çalışacak kişinin bir işverenle anlaşarak, işverenin işyerinde çalışmaya başlaması halen ağırlığını korusa da sürece işçinin anlaştığı işverenden farklı aktörler dahil olmakta ve işçinin kimin için çalıştığı belirsizleşmektedir. İş hukuku bu noktada sürece dahil olan diğer aktörleri belirlemeye ve işçiye karşı onların sorumluluklarını düzenlemeye çalışmaktadır.
Kurulan bu ağ içinde asıl işveren, ödünç alan işveren, iş sözleşmesini veya işyerini devralan işveren gibi sözleşme yapılan işveren dışında diğer birtakım işverenleri de barındırmaktadır. Alt işverenlik ilişkisi başka bir işverenin sürece dahil olduğu en yaygın model olarak karşımıza çıkmaktadır.
Alt işverenlik ilişkisi kurma ihtiyacı üretimin çeşitlenmesi ile doğmuştur. Üretim çıktıları daha karmaşık bir yapıya ulaştıkça nihai ürünü tek bir kişinin yapması zorlaşmış, uzmanlığına göre başka işverenlerin de devreye girme zorunluluğu doğmuştur. Buna nihai üretimin yapılması için zorunlu olmasa da üretimi destekleyen yan faaliyetler eklenince alt işverenlik uygulamaları giderek yaygınlaşmıştır. Bir örnekle açıklamak gerekirse inşaat işi yapan bir işveren bundan 30 yıl öncesinde binayı yaparak işi tamamlamış sayılsa da bugün o inşaatta asansör sistemlerinin, ısıtma ve soğutma sistemlerinin kurulması neredeyse zorunluluk haline gelmiştir.
Kötüye kullanım...
Ne var ki amacı işverenin uzmanlık alanının dışında kalan işlerin yapılmasını sağlamak olan alt işverenlik birçok işveren için sadece maliyetleri düşürme amacıyla kurulmaya başlanmış, işçilerin bireysel ve toplu iş hukukundan kaynaklanan haklarının önünde bir engel oluşturmaya başlamıştır.
Bunun temel nedeni de işverenlerin aslında uzmanlık alanı içinde kalan işleri küçük parçalara bölerek, iş hukukunun işçiler lehine belirli sayılara göre belirlenen haklarını dolanmaya çalışmalarıdır. Gerekli hatta zorunlu olarak doğan bir kurum kötüye kullanılmaya başlanmıştır.
Kötüye kullanımın önüne geçilebilmesi için İş Kanunu alt işverenlik ilişkisinin kurulmasını belirli şartlara bağlamıştır. Alt işverene verilen iş, asıl işin bir parçası ise, verilen iş işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren bir iş olmalıdır ya da verilen iş mal veya hizmet üretiminin yardımcı işlerinden olmalıdır. Asıl iş üretimin zorunlu unsurdur. Asıl işverenin faaliyet alanına göre belirlenir.
Yardımcı iş, işyerinde yürütülen mal veya hizmet üretimine ilişkin olmakla beraber, doğrudan üretim organizasyonu içerisinde yer almayan, üretimin zorunlu bir unsuru olmayan, ancak asıl iş devam ettikçe devam eden ve asıl işe bağımlı olan iştir.
Bunun dışında kurulan alt işverenlik ilişkileri muvazaalı olarak değerlendirilmektedir.
Kanuna aykırı durum
Kanun birtakım durumları doğrudan muvazaalı alt işverenlik ilişkisi olarak saymıştır. Bunlara örnek olarak; asıl işverenin işçilerinin hakları kısıtlanarak alt işveren yanında çalıştırılması, asıl işverenin daha önce çalışanı olan bir kişi ile alt işverenlik ilişkisi kurması sayılabilir.
Fakat bu durumların dışında da alt işverenlik ilişkisinin muvazaalı olup olmadığı araştırılabilir. Muvazaa Borçlar Kanununda düzenlenmiş olup, tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacıyla ve kendi gerçek iradelerine uymayan ve aralarında hüküm ve sonuç meydana getirmesi arzu etmedikleri görünüşte bir anlaşma olarak tanımlanabilir. Üçüncü kişileri aldatmak kastı vardır ve sözleşmedeki gerçek amaç gizlenmektedir.
Asıl amaç işçi temini
Alt işverenlik ilişkisinde de genellikle muvazaa, işçi teminini gizlemek amacıyla yapılmaktadır. Muvazaanın diğer kriterleri, asıl işverenin alt işveren işçileri üzerinde yönetim hakkını doğrudan kullanması, asıl işverenin işçi sayısını düşürerek yasal sayılara ulaşmamak için alt işvene iş vermesi, işçilerin değişen alt işverenler yanında kesintisiz olarak çalışmaya devam etmeleri, asıl işin teknolojik uzmanlık gerektirmediği halde alt işverene verilmesi, asıl işin yardımcı iş şeklinde gösterilerek alt işverene verilmesi olarak sayılabilir.
Asıl işveren ve alt işveren arasındaki sözleşmenin muvazaalı olması halinde, alt işveren işçileri, başlangıçtan itibaren asıl işveren işçileri sayılacaktır. Bunun anlamı alt işveren işçilerinin asıl işverenin emsal işçileri ile kendileri arasında oluşan ücret ve diğer hakları geçmişe dönük olarak talep edebilmeleridir.
Ayrıca yararlanamadıkları diğer bütün hakların maddi karşılığını talep edebilmeleridir. Bu kişilere asıl işverenin işçilerine uygulanan maddi ve sosyal hakların tamamı uygulanır. Dolayısıyla alt işverenin işçileri, asıl işverende aynı veya benzer işi yapan işçilerin sahip olduğu bütün ekonomik ve sosyal haklara sahip olur.
Sorumluluğu kaldırmaz
Kurulan alt işverenlik ilişkisi hukuka uygun olsa da asıl işverenin birtakım sorumlulukları bulunmaktadır. Bu durumda alt işverenin işçileri kendi işçileri sayılmasa da ücret farkı ödemek zorunda kalmasa da alt işverenin işçilerine ödenmek zorunda olan ücretlerin ödenmemesinden, iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanmasından ve çalışanların izinlerini kullanmasından asıl işveren de sorumludur.
Bu nedenle asıl işverenler alt işverenlerin işçileri için de güçlü bir takip sistemi kurarak haklarının alt işveren tarafından yerine getirildiğini denetlemek zorundadırlar. Cem Kılıç
http://www.milliyet.com.tr/yazarlar/cem-kilic/alt-isverenlik-her-iste-olmaz-2707248/