Bazı mükellefler nezdindeki sınırlı-kısa olan incelemeler sonradan tam vergi incelemesine dönebilmektedir. Bu durumda ise kapsayıcı bir inceleme tutanağı genel olarak alınmamaktadır. Bu durum aşağıdaki şahsi düşüncelerimize göre mükelleflerin haklarını yasaya aykırı şekilde kısıtmakta, hak kayıplarına yol açabilmektedir.
VUK’un 140/2. Bendinde “incelemeye başlama tutanağı” için sadece genel olarak “vergi incelemesi” tabirinin geçmesi, sınırlı bir şekilde incelemeye alınan mükelleflerin tam incelemeyi kapsayıcı şekilde yeniden tutanak almadan sonradan sınırsız, ölçüsüz, kamu yararı ve hukuki güvenliği zedeleyecek şekilde başka dönem ve konuların da incelenmesine tezahür edemez.
Yasal defter ve belgelerin ibrazı bu sınırlı inceleme gerekçesi ile talep edilmektedir.. Aksi düşüncede, incelemenin yoğunluğu, yaratacağı iş yükü ve diğer gerekçelerle incelemenin işyerinde yapılması gibi yasal hakların kullanma imkanı olacaktı.
Kaldı ki, sınırlı inceleme konusu dışındaki konu ve/veya dönemlere ilişkin yasal defter ve belgelerin ancak böyle bir vergi incelemesine dayanılarak ibrazı talep edilebilir. Aksi durumda, ne vergi inceleme elemanının bunları talep etme hakkı, ne de inceleme ve tespitlerde bulunma hakkı mevcuttur. Bu kuralın aksini düşünmek, usule aykırı vergi incelemelerinin gerçekleşmesine neden olacaktır.
Vergi inceleme elemanının başka konu veya olayları incelemesi, tespit veya ifadeler alması, mahrem kalması gereken konulara yasal açıdan bir incelemeye başlama tutanağı olmadan girmesi ve tespitler de bulunması/banka hesaplarını incelemesi/ifadeler alması/karşıt incelemeler yapması hukuken mümkün değildir. Zira, yasal defter ve belgelerimizin hangi kurallar çerçevesinde, hangi mahremiyet kuralları içerisinde, hangi nedenle tevdi/ibraz edildiği mevcut incelemeye başlama tutanağı ile hukuken tesis edilmiştir. Aksi durumda, incelemeye başlama tutanağı almayı zorunlu kılan bir kurala ihtiyaç duyulmayacaktır. Bu şart, kanundan kaynaklanan, emredici ve mükellef haklarına sirayet eden bir şarttır.
Mevcut durum, usulün esasa olan üstünlüğünü de ortadan kaldırmıştır.
Hukuki güvenlik ilkesi olarak telakki edilen bu Anayasal güvencenin ihlali, mükellefin hukuka olan güvenini zedeleyerek mülkiyet hakkının yasaların verdiği yetkiler dışında etkilenmesine yol açmaktadır.
Aksi düşünce tarzı benzer şekilde aramalı bir incelemenin mahkeme kararı olmadan gerçekleşmesinden, zamanaşımına uğramış dönemlerin yetkisiz şekilde incelenmesinden, azami yasal süreleri aşacak şekilde incelemelerin tamamlanmasından, incelemenin nerede, nasıl yapılacağı gibi usul yönünden emredici kurallara aykırılıktan hiçbir farkı bulunmamaktadır.