Son yıllarda vatandaşlarımızın geniş kesimlerinin tepkisine konu olan hadislerden biri de, telefonla bir başkasının borcu için, alacaklı tarafça yapılan aramalar olmaktadır. Vatandaşın bir yakının (babasının, kardeşinin, kuzeninin, akrabasının vb.) borcu için vatandaş sanki borç ile bir ilgisi varmışçasına sıklıkla arandığı olabilmektedir. Vatandaşın tepkisine neden olan bu uygulama, yasal olarak da dayanaksız iken, borçlu dışındaki kişilerin kişisel verisi olan telefon, e-posta, adresinin tespiti ve ısrarla borçlu olmayanı, borçlu gibi muhatap alma yolu tercih edildiği durumlar maalesef görülebilmektedir. Bu paralelde, telefonla aramaktan da öteye geçilerek, borçlu dışında, borçlu olmayan kişilerin adresinde haciz yapılmak istenmesi şeklindeki işlemlere de rastlanabilmektedir.
Haciz işleminin temel muhatabı borçlu olmalıdır
Bir icra işleminin temelde iki tarafı vardır. Bunlar alacaklı ve borçludur. Borçluya karşı icra takibi yapılabilirken, borçlu dışındaki kişilerin de hacze muhatap edildiği örneklere rastlanabilmektedir. Burada kastettiğimiz borçlunun adresinde rastlanan ve bir başkasına ait bir mala uygulanan haciz değildir. Burada malın bir başkasına gerçekten ait olup olmadığı tartışması gündeme gelir ve “istihkaka konu mallar” olarak söz konusu malların haczedilip edilemeyeceği konusu tartışılabilirdir. Burada özellikle kastettiğimiz, borçlu ile akraba olunması vb. sebeplerle, borçlu adresinde yapılan hacizle tahsilat sağlanamadığı için, sırf borçluyu çevresi nezdinde zora sokarak ödemeye zorlama planıyla kurgulanan hacizlerdir. Bu tür haciz talepleri konusunda İcra Müdürleri dikkatli davranmalıdır. Alacaklı tarafça bildirilen adrese nereden ulaşıldığı belgesiyle anlaşılabilmelidir. Nasıl edinildiği şüpheli olan adreslere ilişkin haciz taleplerine şüpheli yaklaşılmalıdır. Borçlu ile adresin bağı alacaklı tarafça ortaya konulmadığı sürece adreste haciz girişimi gündeme gelmemelidir. Özellikle bu tür hacizlerle üçüncü kişilerin borçlu değilken, icra takibi tarafı gibi rahatsız edilmemesi uygun olur.
Şirket borcu için, evde haciz uygulanamaz
Bir şirketin borçlu olduğu durumlarda, haciz işleminin muhatabı o şirketin tüzel kişiliğidir. Örneğin, (A) isimli alacaklı B….AŞ. unvanlı şirketten alacaklı ise, haciz işlemi uygulanabilecek olan yerler B…AŞ’nin ticaret sicilde kayıtlı faaliyet adresi, deposu, şubesi gibi şirkete ilgisi açık olan ve şirkete ait adreslerdir. Bir şirketin borcu için, şirketin adresi dışında özellikle şirket pay sahiplerinin şahsi adreslerinde, ev adreslerinde haciz tatbiki söz konusu olmamalıdır. Bu noktada, icra müdürlerinin şirketlerin borçlu olduğu dosyalarda, evde haciz uygulanması talebini kural olarak red etmesi daha isabetli tavır olur. Haciz talepleri karşısında, belirtilen adresin borçlu ile olan bağını ve ilgili adresin haksız bir haciz uygulaması ile borçlu dışı üçüncü kişilerin, yaşamlarına müdahale niteliği oluşturup oluşturmayacağı dikkate alınmalıdır. Alacağı tahsil etme çabası, bir başkasının hayatına, yaşamına müdahaleye evrilmemelidir.
Bir şirketin borcu için, başka bir şirket adresinde haciz talebi varsa, haciz talebi icra müdürünce özenle incelenmelidir
A şirketinin B’ye borcu olabilir. A şirketinin de A1-A2 isminde iki ortağı bulunabilir. Alacaklı taraf olan B’nin, A’nın borçları için A1 – A2’nin adreslerinde haciz talebi varsa, önce bu haciz talebinin makul gerekçesi alacaklı tarafça ortaya konulmalıdır. Adrese gidildiğinde ise, borçlu A şirketinin orada varlığına daha en başta açık delil bulunmadığı sürece, adreste evrak kontrolü, evrak arama vb. sürece girilmemelidir. Dikkat edilmelidir ki, bu tür bir durumda evrak araması, dolapların, kasanın açtırılması gibi işlemler uygulanmamalıdır. Bir adreste suç şüphesi halinde dahi evrak arama işlemini emniyet/polis kendi kararı ile yapamazken, bu konuda hakim kararı aranırken, haciz mahallinde bulunan bir icra memurunun, hakimlerce takdir edilen ve delillere bağlı olarak değerlendirdiği bir konuda takdir yetkisi kullanması, hukuken risklidir. Haciz anında evrak arama, bilgisayarlarda e-posta kontrolü gibi işleyişin ayrıntılı bir şekilde düzenlenmesi ve bu konuda karar şartlarının somutlaştırılması gerekir.
Alacağı tahsil hedefini ve muhatap borçlu kişiyi aşan, aile bireylerinin bireysel acı çekmesine neden olacak hacze müsaade edilmemelidir
Borçlu ailesiyle birlikte yaşıyor olabilir. Özellikle ev hacizleri, duygusal tepkilerin de yoğun olabileceği yerlerdir. Bu haliyle, kanunumuzda da haczi mümkün olmayan mallar sınıfında bulunmasa da, haczedilmesi aile içindeki diğer kişileri de incitecek, onların özellikle sağlığını ve yaşam ihtiyaçlarını etkileyecek eşyaların haczine, bu alandaki mevcut yasal düzenleme genişletilerek engel olunmalıdır. Bir örnek olarak; evde yatakta istirahati gereken bir hasta varsa (örneğin; borçlunun annesi), bu hasta evde, hastane tipi özel hasta yatağında dinleniyor ise, başka bir yatakta yatabileceği savıyla hastane tipi bir yatağın haczine müsaade edilmemelidir. En özetiyle haczin, tahsilat amacı çerçevesini aşan, borçlu ve hattan ondan öte diğer aile fertlerine, akrabalarına zarar veren bir aşamaya evrilmemesine yüksek özen gösterilmelidir. İcra iflas kanununda yapılacak yeni düzenlemelerde, özellikle borçlu dışındaki kişileri taciz eden haciz uygulamasına, hakim kararı ile uygunluk olmadığı sürece sert bir duvar örülmelidir. Keza kişisel verilerin, ticari sırların korunmasının öneminin net olduğu günümüzde, evrak araştırması gibi kararların verilebilmesi için koşullar ağırlaştırılmalıdır. Bu tür kararlar icra memurlarınca alınamamalıdır. Sonuç olarak, borçludan alacağı tahsil hedefi taşıyan bir icra anlayışının, borçlu yakın ve akrabalarını rahatsız eden kötü uygulamalara dönmemesi, haciz hedefini aşan bir şekle bürünmemesi için, tüm uygulayıcılar daha hassas davranmalı ve bu alanda, haksız uygulama yapanların şahsi yaptırımlara da uğrayacağını netleştiren yeni yasal düzenlemeler de yapılmalıdır. Dr. Av. Umut METİN - MTN Hukuk Yönetici Ortağı
https://www.dunya.com/kose-yazisi/borclunun-yakinlari-borctan-sorumlu-degildir/618801