Yıllara Sari İnşaat ve Onarma işinden elde edilen faiz ve kur farkı gelirleri ile bu işlerde çalışan kişilere ödenen ücretler üzerinden sağlanan SGK teşviklerinin vergiye tabi olup olmadığı, ne zaman beyan edilmesi gerektiği halen vergi mevzuatında gri alan olarak beklemektedir. Mali idare ile yargı bu konuda farklı görüşler benimsemektedirler.
Gelir İdaresi Başkanlığı’nın 15/02/2018 tarih ve 62030549-120[42-2014/228]-158888 Sayılı özelgesinde “Şirketinizin taahhüt ettiği yıllara sari inşaat işi nedeniyle elde ettiği hakedişlerin bankalarda değerlendirilmesi sonucunda ortaya çıkan kur farkları, faiz ve repo gelirlerinin, yıllara sari inşaat işi ile ilişkilendirilmemesi gerekmekte olup bu gelirlerin tahakkuk ettiği ilgili dönemler itibarıyla kurum kazancının tespitinde dikkate alınması gerekmektedir.” ibaresine yer vererek mükellefin faiz ve kur farkı geliri elde etmesinin yıllara sari inşaat ve onarma işinden bağımsız bir ilave gelir unsuru olduğunu ve ilgili dönemlerinde bu gelirlerin beyan edilmesi gerektiği görüşünü savunmuştur.
Danıştay 4. Dairesi’nin 08/06/1994 tarih ve Esas No:1994/581, Karar No:1994/3495 sayılı kararında ki görüşü; “Olayda yıllara yaygın inşaat işiyle ilgili olarak döviz cinsinden elde edilen hak edişlerin bankalarda durması sonucu değer değişikliğinden lehe oluşan kur farklarının, inşaat işi dışında ayrı bir ticari organizasyon sonucu elde edilmemiş olması karşısında, hakedişin bir unsuru, türevi olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Bunun sonucu olarak da hakedişler hangi hesaba kaydedildi ise kur farklarının da o hesapla ilişkilendirilmesi başka bir anlatımla inşaat işinin sonunda elde edilen vergiye tabi kazancın belirlenmesinde hak edişlerle birlikte göz önünde tutulmasının kabulü gerekir. Yıllara yaygın inşaat işi nedeniyle alınan istihkaklardan bankada mevduat olarak tutulan meblağ karşılığı elde edilen faiz geliri, yapılan inşaat işinden elde edilen gelirden ayrı, başka bir kaynaktan elde edilmiş gelir niteliğinde sayılamayacağından, inşaat işinden ayrı yıllık dönemler itibariyle vergilendirilmesi gereken gelir olarak nitelendirilmesi yerinde görülmemiştir. Söz konusu kur farkı ve faizler işin bitiminde kar ve zararı etkileyeceğinden, inşaat işlerine ait gelirin bir unsuru olarak, inşaat hesabıyla ilişkilendirilerek işin bitim tarihi itibariyle vergilendirilmesi, Gelir Vergisi Kanunu’nun 42’nci maddesi gereğidir. Bu yüzden aksi yönde verilen mahkeme kararında isabet görülmemiştir.”
Danıştay 4. Dairesi emsal karar niteliğindeki 27/10/2003 tarih ve Esas No:2003/1545, Karar No:2003/2569 sayılı kararında da “Gelir Vergisi Kanunu’nun 42’nci maddesinde de, birden fazla takvim yılına sirayet eden inşaat ve onarma işlerinde kâr veya zararın işin bittiği yılda kati olarak tespit edilip tamamının o yılın geliri sayılarak mezkur yıl beyannamesinde gösterileceğinin kurala bağlandığı, anılan maddelere göre yıllara yaygın inşaat ve onarma işlerinde vergi alacağı işin bittiği yılda doğacağından yükümlü kurumun elde edilen hakedişleri repo hesaplarında, döviz mevduat hesabında değerlendirerek ve devlet tahvili alarak elde etmiş olduğu faiz gelirleri ve kur farklarının inşaat işi dışında ayrı bir organizasyon sonucu elde edilmemiş olması ve bu gelirlerin işin bitiminde kar veya zararı etkileyecek olması karşısında başka bir kaynaktan elde edilmiş gelir olarak nitelendirilemeyeceği gerekçesiyle tarhiyatın kaldırılmasına karar verilmiştir.” ifadesi ile görüşünü net bir şekilde belirtmiştir. İki ayrı görüş de değerlendirildiğinde yıllara sari inşaat ve onarma işinden elde edilen faiz ve kur farkı gelirleri Maliye’nin görüşüne göre farklı bir gelir unsuru olarak değerlendirilip ilgili dönemlerinde mi beyan edilmelidir, Danıştay’ın görüşüne göre faiz ve kur farkı gelirleri inşaat işlerine ait gelir hesaplarıyla ilişkilendirilmek suretiyle işin sona erdiği yılda mı beyan edilir? Her ne kadar idarenin yıllara sari inşaat işleri ile ilgili SGK teşvikleri konusunda bir özelgesine rastlanılmamış ve bu konuda bir yargı kararına ulaşılamamış ise de, SGK teşviklerinin de faiz ve kur farkı geliri mantığında değerlendirilmesi gerekir. Bizimde katıldığımız yargı kararları ile uyumlu bir düzenleme yapılarak, zor günler geçiren inşaat sektörü için bir gri alanında aydınlığa kavuşturulması yararlı olacaktır. ZÜBEYİR ÜLGER