I. Giriş

Vergi ve vergi ödevi kavramları açıklanırken, bunların temelinde yatan vergi ilişkisinde taraflardan birinin üstün kamu gücüyle hareket ettiği ve dolayısıyla vergi ilişkisinin zora dayandığı[1] tartışmasızdır. Bu gerçek karşısında, zora maruz kalan vergi yükümlülerinin, içlerinde bulundukları durumdan kurtulmaya yönelik bir tavır içerisinde bulunmaları oldukça doğaldır. Bu nedenledir ki, elde ettikleri gelirden, yaptıkları harcamalardan ve uhdelerinde bulunan servetten vergi alınmasından imtina etmek üzere, vergi yükümlüleri vergi kaçırma, vergiden kaçınma ve vergiyi yansıtma gibi çeşitli yollara başvurmak suretiyle, vergiye karşı tepki göstermektedirler[2]. Buna karşılık, ilişkinin öteki tarafında bulunan vergi idaresi ise olabildiğince etkin şekilde vergi toplamakla görevlidir[3]. Vergilendirme ilişkisinin iki tarafı arasındaki bu menfaat çatışması karşısında, verginin etkin toplanmasını sağlamak üzere bir yöntem, vergi toplanmasına mâni olan belirli fiilleri kabahat ve suç olarak tanımlayarak cezalandırmayken, vergiye uyum sağlayan mükelleflerin ödüllendirilmesi de başka bir yöntemdir.

Vergi hukukumuzda ise etkin vergi toplanmasını sağlamak adına, vergi kabahatleri, suçları ve cezaları kabul görmekle birlikte, vergiye karşı tepki göstermeyen, bir başka ifadeyle uyumlu vergi yükümlüleri için önceden herhangi bir ödüllendirme öngörülmemişti. Ancak bu yaklaşım, 08.03.2017 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 6824 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun (“6824 sayılı Kanun”)’un 4. maddesi ile terk edilmiştir. Zira anılan hüküm ile Gelir Vergisi Kanunu (“GVK”)’nun mülga mükerrer 121. maddesi “Vergiye uyumlu mükelleflere vergi indirimi” başlığıyla tekrar düzenlenmiş; anılan maddede, vergisel ödevlerini yerine getirme şeklinde özetlenebilecek bir çerçevede, belirli şartları sağlayan vergi yükümlülerine yüzde 5 oranında indirim yapılacağı öngörülmekle, etkin vergilendirmeyi sağlama amacıyla cezalandırmanın yanında ödüllendirme de vergi sistemimizde bir yöntem olarak kabul edilmiştir. Bu düzenlemenin yapılmasında, sıkça başvurulan vergi aflarının vergi cezalarının caydırıcılığını hafifletmesine[4]müdahale etmek motivasyonu olduğu ileri sürülebilir.

II. Genel olarak vergiye uyumlu mükelleflere vergi indirimi ve kapsamı

GVK’nın tekrar düzenlenen mükerrer 121. maddesinin 1. fıkrasında, vergiye uyumlu mükelleflere, müteakip fıkrada belirtilen ve özü itibarıyla vergiye uyuma ilişkin birer ölçüt teşkil eden şartların sağlanması halinde yıllık gelir veya kurumlar vergisi beyannameleri üzerinden tarh olunan verginin, 1 milyon Türk Lirası’nı geçmemek kaydıyla %5’inin indirileceği düzenlenmiş; böylece bahse konu vergi indiriminin uygulamasının vergi türleri, mükellefler ve miktarı yönünden sınırları belirlenmiştir.[5]

İlk olarak belirtilmesi gerekir ki vergi indirimi uygulaması gelir vergisi ve kurumlar vergisi ile sınırlandırılmıştır. Bir başka ifadeyle, gelir vergisi ve kurumlar vergisi dışında kalan vergi türleri için GVK’nın mükerrer 121. maddesi kapsamında bir vergi indirimi öngörülmemektedir.

Bahse konu vergi indirimi uygulamasından yararlanabilecek mükellefler ilkesel olarak gelir vergisi mükellefleri ve kurumlar vergisi mükellefleri olmakla birlikte, mükellefler yönünden kapsam, gelir türleri ve faaliyet gösterilen sektör gibi çeşitli hususlar üzerinden kısıtlanmıştır. Öyle ki gelir vergisi mükelleflerinden yalnızca ticari, zirai ve mesleki faaliyeti nedeniyle gelir vergisi mükellefi olanlar vergi indiriminden yararlanabileceklerdir. Anılan maddenin 1. fıkrasının son cümlesinde ise vergi indiriminin uygulamasında yalnızca ticari, zirai ve mesleki faaliyetler neticesinde elde edilen gelirin esas alınacağı ifade edilmiştir. Bahse konu iki hükmün sistematik yorum metoduyla irdelenmesi halinde, yasa koyucunun vergi indiriminden yararlanacak gelir vergisi mükellefleri yönünden, gelir kavramının içeriğini teşkil eden kazanç ve irat türleri üzerinden bir ayrıma gittiği görülmektedir.

Bu noktada, ticari, zirai ve mesleki faaliyetler üzerinden elde edilen gelir kavramının açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Ticari faaliyetlerden elde edilen gelirler, GVK’nın 37. maddesi gereği ticari kazanç kapsamına; zirai faaliyetlerden elde edilen gelirler, GVK’nın 52. maddesi gereği zirai kazanç kapsamına ve son olarak, mesleki faaliyetler üzerinden elde edilen gelirler, GVK’nın 65. maddesi gereği serbest meslek kazancı kapsamına girmektedir. Bu durumda, salt ücret, menkul sermaye iradı, gayrimenkul sermaye iradı ve diğer kazanç ve iratlar olmak üzere, GVK kapsamında sayılan diğer gelir unsurlarını elde eden mükelleflerin vergi indirimi kapsamı dışında bırakıldığı sonucuna ulaşılmaktadır. Gerçekten de bu sonuç, anılan Kanun’un mükerrer 121. maddesinin 1. fıkrasının son cümlesinden teyit edilebilmektedir. Zira bahse konu hükümle, gelir vergisi mükellefleri için indirim tutarının hesaplanmasında, ticari, zirai ve mesleki faaliyetlerden kaynaklanan beyan konusu kazançların toplam gelir vergisi matrahına oranının esas alınacağı kurala bağlanmıştır.

Diğer yandan, kurumlar vergisi mükellefleri yönünden ise kazanç ve irat türleri üzerinden bir ayrıma gidilmesi söz konusu değildir. Zira kurumlar vergisi, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu (“KVK”)’nun 1. maddesinde öngörüldüğü üzere, kurum kazancı üzerinden alınmakta olup; anılan maddenin 2. fıkrası uyarınca kurum kazancı, gelir vergisinin konusuna giren tüm gelir unsurlarını, bir başka ifadeyle GVK’da sayılan tüm kazanç ve irat türlerini kapsamaktadır.[6] Dolayısıyla mevcut mevzuat gereği, kurumlar vergisi yönünden vergiye uyum indirimi uygulamasında kazanç ve irat türleri üzerinden bir ayrıma gidilmesi mümkün değildir. Ancak, yasa koyucu, finans ve bankacılık sektörlerinde faaliyet gösteren kurumlar vergisi yükümlüleri ile sigorta ve reasürans şirketleri ile emeklilik şirketleri ve emeklilik yatırım fonlarını vergi indirimi uygulamasının kapsamı dışında bırakmıştır.

Son olarak, GVK’nın mükerrer 121. maddesinde, vergi indirimi miktar yönünden sınırlandırılmıştır. Buna göre vergi indiriminin miktar olarak üst sınırı, anılan hükmün son fıkrası gereği yeniden değerleme oranına göre güncellenmekte olup; 2019 yılı için 1.200.000 Türk Lirası olarak uygulanmaktadır.[7]

III. Genel olarak vergiye uyumlu mükelleflere vergi indiriminin şartları

GVK’nın mükerrer 121. maddesinin 2. fıkrasında, bahse konu indirim müessesesinden yararlanılmasında aranacak şartlar üç bent halinde aşağıdaki şekilde sayılmıştır:

1. İndirimin hesaplanacağı beyannamenin ait olduğu yıl ile bu yıldan önceki son iki yıla ait vergi beyannamelerinin kanuni süresinde verilmiş (Kanuni süresinde verilen bir beyannameye ilişkin olarak kanuni süresinden sonra düzeltme amacıyla veya pişmanlıkla verilen beyannameler bu şartın ihlali sayılmaz.) ve bu beyannameler üzerine tahakkuk eden vergilerin kanuni süresinde ödenmiş olması (Her bir beyanname itibarıyla 250[8] Türk lirasına kadar yapılan eksik ödemeler bu şartın ihlali sayılmaz. Vergi kanunları gereğince, tecil edilerek belirlenen şartların gerçekleşmesine bağlı olarak terkin edilecek vergilerin, şartların sağlanamaması halinde kanunlarında belirlenen tecil süresinin sonunu takip eden on beşinci günün bitimine kadar ödenmesi şartıyla bu şart ihlal edilmiş sayılmaz.),

2. (1) numaralı bentte belirtilen süre içerisinde haklarında beyana tabi vergi türleri itibarıyla ikmalen, re’sen veya idarece yapılmış bir tarhiyat bulunmaması (Yapılan tarhiyatların kesinleşmiş yargı kararlarıyla veya 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun uzlaşma ya da düzeltme hükümlerine göre tamamen ortadan kaldırılmış olması durumunda bu şart ihlal edilmiş sayılmaz.),

3. İndirimin hesaplanacağı beyannamenin verildiği tarih itibarıyla vergi aslı (vergi cezaları dâhil) 1.000 Türk lirasının üzerinde vadesi geçmiş borcunun bulunmaması,

Yer verilen düzenlemeler uyarınca, mükelleflerin bahse konu vergi indiriminden faydalanabilmeleri için;

  • İndirimin hesaplanacağı yıl ile önceki iki yıla ait vergi beyannamelerinin süresinde verilmiş olması,
  • Süresinde verilmiş olan bahse konu beyannameler üzerine tahakkuk eden vergilerin yine süresinde ödenmiş olması,
  • İlgili mükellef hakkında, beyannamenin ait olduğu yıl ve önceki iki yıla ilişkin olarak beyana tabi vergiler yönünden re’sen, ikmalen yahut idarece gerçekleştirilmiş bir tarhiyat bulunmaması,
  • İlgili beyannamenin verildiği tarihte, vergi cezaları da dahil olmak üzere, vergi aslı 1.000 Türk Lirasını aşan bir vergi borcunun olmaması,

şartlarını sağlamaları gerekmektedir.

Anılan hükmün 2. fıkrasında sayılan şartların yanında, müteakip 3. fıkranın da bir olumsuz şart olarak değerlendirilmesi mümkündür[9]. Zira anılan hükümde, indirimin hesaplanacağı yıl ile önceki dört takvim yılında 213 sayılı Vergi Usul Kanunu (“VUK”)’nun 359. maddesinde düzenlenen kaçakçılık suçlarını işlediği tespit olunan mükelleflerin vergi indiriminden yararlanamayacağı ifade edilmiştir.

Kabul edilmesi gerekir ki GVK’nın mükerrer 121. maddesi, yasama tekniği ve kullanılan belirsiz terimler yönünden uygulamada çeşitli sorunlara yol açma potansiyeli barındırmaktadır.[10] Çalışmanın devamında ise uygulamada sıkça soruna yol açtığına tanık olunan indirimin hesaplanacağı yıl ve son iki yılda verilen beyannameler üzerine tahakkuk eden vergilerin ödenmiş olması şartı üzerinde durulacaktır.

IV. İndirimin hesaplanacağı yıl ve son iki yılda verilen beyannameler üzerine tahakkuk eden vergilerin ödenmiş olması şartı

Daha önce değinildiği üzere, GVK’nın mükerrer 121. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen şartlar arasında “indirimin hesaplanacağı yıl ve son iki yılda verilen beyannameler üzerine tahakkuk eden vergilerin ödenmiş olması” da sayılmış olup, anılan hükümde şu şekilde ifade edilmiştir:

1. İndirimin hesaplanacağı beyannamenin ait olduğu yıl ile bu yıldan önceki son iki yıla ait vergi beyannamelerinin kanuni süresinde verilmiş (Kanuni süresinde verilen bir beyannameye ilişkin olarak kanuni süresinden sonra düzeltme amacıyla veya pişmanlıkla verilen beyannameler bu şartın ihlali sayılmaz.) ve bu beyannameler üzerine tahakkuk eden vergilerin kanuni süresinde ödenmiş olması (Her bir beyanname itibarıyla 250 Türk lirasına kadar yapılan eksik ödemeler bu şartın ihlali sayılmaz. (Ek cümle:18/1/2019-7162/3 md.) Vergi kanunları gereğince, tecil edilerek belirlenen şartların gerçekleşmesine bağlı olarak terkin edilecek vergilerin, şartların sağlanamaması halinde kanunlarında belirlenen tecil süresinin sonunu takip eden on beşinci günün bitimine kadar ödenmesi şartıyla bu şart ihlal edilmiş sayılmaz.),

Bahse konu şartın tam anlamıyla anlaşılabilmesi için, “indirimin hesaplanacağı beyannamenin ait olduğu yıl ile bu yıldan önceki son iki yıla ait vergi beyannameleri” ifadesinin zaman yönünden ve vergi türleri yönünden kapsamının belirlenmesi gerekmektedir.

  • Zaman yönünden kapsam:

Zaman yönünden kapsam genel itibarıyla herhangi bir yorumlama faaliyeti gerektirmeyecek derecede açıktır. Anılan hükümde, indirimin hesaplanacağı yıl ile önceki iki yılı kapsayan bir süreden bahsedilmektedir. Bir örnek ile açıklamak gerekirse, 2018 yılı için beyanname veren mükellefin söz konusu şartı sağlayıp sağlamadığı araştırılırken, beyannamenin ait olduğu ve indirimin hesaplanacağı yıl olan 2018 yılı ile önceki iki yıl olan 2017 ve 2016 yılları esas alınacaktır.

  • Vergiler yönünden kapsam:

Bahse konu şartın vergiler yönünden kapsamı ise GVK’nın mükerrer 121. maddesinin 5. fıkrasıyla belirli bir açıklığa kavuşturulmuştur. Öyle ki anılan hükümde, madde metninde yer alan vergi beyannamesi ve vergi terimlerinden, Maliye Bakanlığı’na verilmesi gereken beyannameler ile bu beyannameler üzerine tahakkuk eden vergilerin anlaşılması gerektiği kurala bağlanmıştır. Beyan üzerine tahakkuk eden vergiler ile kast edilen esas itibarıyla, beyana dayanan tarh usulünün uygulandığı vergilerdir. Zira mükellefin matrahı kendiliğinden vergi idaresine bildirmesi şeklinde basitçe tanımlanabilecek beyana dayanan tarh usulünde, tarh işlemi ile tahakkuk aşaması bir arada gerçekleşmektedir.[11] O halde, inceleme konusu edilen şartın, indirimin hesaplanacağı yıl ve son iki yılda beyana dayalı tarh usulüne tabi vergilerin ödenmiş olması şartı olarak anlaşılması gerekmektedir.

Uygulamada bahse konu şartın vergiler yönünden kapsamına ilişkin karşılaşılan sorunlardan birisi, beyannamelerden kaynaklanan ve mükelleflerce ödenmeyen maktu damga vergileridir. Öyle ki tahakkuk eden verginin mahsup yoluyla giderilmesi yolunu benimseyen mükelleflerin ciddi bir tutar teşkil etmeyen ve beyannameden kaynaklanan maktu damga vergisini ödemeyi unuttukları yahut ihmal ederek geç ödedikleri sıklıkla görülmektedir.

Vergi idaresi ise damga vergisinin beyana tabi bir vergi olduğu ve beyannamelerden kaynaklanan maktu damga vergisinin de beyanname üzerine tahakkuk ettiği savlarıyla uygulamaya yön vermektedir.[12] Bu bağlamda vergi idaresince, beyannamelerden kaynaklanan maktu damga vergisini ödemeyen mükelleflerin, indirimin hesaplanacağı yıl ve son iki yılda verilen beyannameler üzerine tahakkuk eden vergilerin ödenmiş olması şartını sağlamadıkları gerekçesiyle vergi indiriminden yararlanılmasına engel olunmaktadır.

Halbuki vergi idaresinin yaklaşımı bahse konu şartın vergi türleri yönünden kapsamını yasada öngörülenin ötesine genişletmektedir. Yukarıda tespit edildiği üzere, indirimin hesaplanacağı yıl ve önceki iki yıla ilişkin tahakkuk eden vergilerin zamanında ödenmiş olmasına yönelik şartın vergiler yönünden kapsamı, beyana dayalı tarh usulünün geçerli olduğu vergilerdir. Her ne kadar damga vergisi uygulamasında beyana dayalı tarh usulü kabul edilmekteyse de beyannamelerden kaynaklanan damga vergileri herhangi bir beyan üzerine tarh ve tahakkuk etmemektedir. Bir başka ifadeyle bahse konu damga vergileri beyana tabi vergi niteliğinde değildir. Kaldı ki süreç bakımından değerlendirildiğinde, bahse konu damga vergisi ilgili beyannamenin konusuna da girmemektedir. Somut bir örnekle açıklamak gerekirse, kurumlar vergisi beyannamesi veren bir mükellefin, beyan ettiği matrah kurumlar vergisi matrahıdır. Dolayısıyla, tahakkuk fişinde bu beyannameden kaynaklanan damga vergisine de yer verilmesi, bahse konu damga vergisinin ilgili beyanname ile bildirilmiş ve bu beyanname üzerine tahakkuk etmiş bir vergiymiş gibi değerlendirilmesine dayanak teşkil etmez.

Öte yandan, güncellik arz eden konuya ilişkin ihtilaflarda yargının yaklaşımının net şekilde tespit edilmesi pek mümkün değildir. Ulaşılabilen sınırlı sayıda karardan hareketle, en azından vergi mahkemelerinin eğiliminin vergi idaresinin yaklaşımına yukarıda yöneltilen eleştirilerle aynı doğrultuda olduğu söylenebilir.

KDV beyannamesinden kaynaklanan damga vergisini süresinde ödemeyen mükellefin vergiye uyum indiriminden yararlandırılmamasına karşı başvurduğu dava yolunda, Aydın Vergi Mahkemesi’nce verilen kararda;

… beyanname verilmesinden kaynaklı olarak alınan damga vergilerinin vadesinde ödenmemiş olmasının, beyanname ile beyan edilen vergi borcunun ödenmemesi sonucu doğurmayacağı…

gerekçesine dayanılarak, indirimin hesaplanacağı yıl ve son iki yılda verilen beyannameler üzerine tahakkuk eden vergilerin ödenmiş olması şartının ihlal edilmediğine hükmedilmiştir.[13] Yine aynı konuda ilişkin olarak Ankara 4. Vergi Mahkemesi nezdinde açılan bir davada, bahse konu şartın ihlal edilmediğini tespit ederek, mükellefin vergi indiriminden yararlandırılmaması sonucunu doğuran dava konusu işlemin telafisi güç zararlar doğurabileceği gerekçesiyle yürütmesinin durdurulmasına karar verilmiştir.[14]

Son olarak değinilmesi gerekir ki, vergi idaresinin konuya yaklaşımının, vergiye uyumlu mükelleflere vergi indirimi uygulamasının gerekçesi ve amacı ile bağdaşmadığıdır. Halbuki, VUK’un 3. maddesinde açıkça ifade olunduğu üzere, vergi kanunları lafzı ve ruhu ile hüküm ifade edecek; lafzın yeterince açık olmadığı hallerde, hükmün düzenlenmesindeki amaç, hükümlerin kanun yapısındaki yeri ve diğer maddelerle olan bağlantısı dikkate alınarak yorum yapılacaktır. 6824 sayılı Kanun’un genel gerekçesinde, vergi indirimi düzenlemesinin vergiye gönüllü uyumun artırılması amacıyla teklif edildiği açıklanmaktadır. O halde, vergiye uyumlu mükelleflere vergi indirimi uygulamasında vergiye gönüllü uyumun arttırılması amacının vergi idaresince gözetilmesi gerekmektedir. Ne var ki, cüz’i bir tutara denk gelen ve mükelleflerce ihmal edilen anılan damga vergisinin süresinde ödenmemesi yahut geç ödenmesine karşın vergiye çok büyük oranda uyum sağlamış mükelleflerin vergi indiriminde yararlandırılmasının düzenlenmenin amacına uyacağı değerlendirilmektedir.

Nitekim, yukarıda yer verilen mahkeme kararlarında da aynı yönde gerekçelere yer verilmektedir. Aydın Vergi Mahkemesi anılan kararında;

Olayda, davacı tarafından ihtirazi kayıtla verilen 2017 yılına ait kurumlar vergisi tutarı üzerinden hesaplanacak %5 oranında indirim hakkından yararlandırılmamasının sebebi, 2016/12 ve 2017/8 dönemlerine ilişkin düzeltme amacıyla verilen KDV beyannameleri üzerine tahakkuk eden toplamda 67,80 TL damga vergisinin süresinden sonra ödenmesi ve söz konusu indirimden faydalanabilmek için getirilen şartın ihlal edildiğinin ileri sürüldüğü görülmekte olup, kanunların lafzı ve amacıyla hüküm ifade ettiği, söz konusu yasa metninin amacının ise vergisel yükümlülüklerini düzenli olarak yerine getiren mükelleflerin ödüllendirilmesi ve vergisel yükümlülüklerini düzenli olarak yerine getirilmesinin teşviki amacına yönelik olduğu, davacının ihtirazi kayıtla beyan ettiği … TL kurumlar vergisi üzerinden hesaplanacak %5 indirim hakkından yararlandırılmamasının salt belirtilen 67,80 TL damga vergisi tutarının süresinden sonra ödenmiş olması sebebine dayandırılmasının, yasanın konuluş amacına aykırı olacağı,…

gerekçesine yer vermiştir[15]Benzer şekilde, Ankara 4. Vergi Mahkemesi’nin yürütmenin durdurulması yönündeki kararında da vergi idaresi uygulamasının yasanın amacına aykırılık teşkil edeceği gerekçesine dayandığı görülmektedir[16].

VI. Sonuç

İşbu makalede bahse konu vergi indiriminin yalnızca indirimin hesaplanacağı yıl ve son iki yılda verilen beyannameler üzerine tahakkuk eden vergilerin ödenmiş olması şartına odaklanılmış olup; söz konusu şartın zaman ve vergi türleri yönünden kapsamına dair belirsizliklerin ortadan kaldırılmasına çabalanmıştır.

Bu şartın sağlanıp sağlanmadığı hususunda yalnızca beyana tabi vergiler yönünden bir inceleme yapılabileceği tespit edilmiştir. Ancak yasa hükmünün yarattığı belirsizlikler dolayısıyla bahse konu şartı vergi türleri bakımından kapsamını genişleterek yorumlayan vergi idaresi, mükellefler nezdinde telafisi zor hatta imkânsız zararlara yol açmakta; aynı zamanda sık çıkan af yasalarıyla halihazırda aşınmış bulunan vergiye uyumu güçlendirmeye yönelik vergi indiriminin etkinliğini azaltmaktadır. Av. Barış Can Erdemir https://www.vergidegundem.com/


[1]BİLİCİ, Nurettin, BİLİCİ, Adem; Kamu Maliyesi, Yenilenmiş 2. Baskı, Seçkin Yayınevi, Şubat 2013, s. 148.

[2]Ayrıntılı bilgi için, bkz. a.g.e., s. 185 vd.

[3]KARAKOÇ, Yusuf; Vergi Anlaşmazlıklarının/Uyuşmazlıklarının Çözüm Yolları (Vergi Yargılaması Hukuku), Gözden Geçirilmiş ve Genişletilmiş 3. Baskı, Yetkin Yayınları, Ankara 2015, s. 33.

[4]ÖNCEL, Mualla, KUMRULU, Ahmet, ÇAĞAN, Nami; Vergi Hukuku, Gözden Geçirilmiş, Değişiklikler İşlenmiş 26. Bası, Turhan Kitabevi, Ankara 2014, s. 224.

[5]GVK’nın mükerrer 121. maddesinin 1. fıkrasının ilk cümlesi şu şekildedir: 

Ticari, zirai veya mesleki faaliyeti nedeniyle gelir vergisi mükellefi olanlar ile kurumlar vergisi mükelleflerinden (finans ve bankacılık sektörlerinde faaliyet gösterenler, sigorta ve reasürans şirketleri ile emeklilik şirketleri ve emeklilik yatırım fonları hariç olmak üzere), bu maddenin ikinci fıkrasında belirtilen şartları taşıyanların yıllık gelir veya kurumlar vergisi beyannameleri üzerinden hesaplanan verginin %5’i, ödenmesi gereken gelir veya kurumlar vergisinden indirilir.

[6]KVK’nın “Verginin konusu” başlıklı 1. maddesinin 2. fıkrası şu şekildedir:

“Kurum kazancı, gelir vergisinin konusuna giren gelir unsurlarından oluşur.”

[7]Detaylı bilgi için, bkz. 305 Seri No’lu Gelir Vergisi Genel Tebliği. (30642 sayılı ve 31.12.2018 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.)

[8]İndirimden yararlanabilmenin birinci şartında yer alan 250 TL ibaresi, 30 Ocak 2019 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 7162 sayılı Kanun’un 3. maddesiyle değiştirilen halidir. Bu değişiklik öncesinde ilgili tutar 10 TL olarak uygulanmaktaydı.

[9]GVK’nın mükerrer 121. maddesinin 3. fıkrası şu şekildedir:

İndirimin hesaplanacağı beyannamenin ait olduğu yıl ile önceki dört takvim yılında 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 359’uncu maddesinde sayılan fiilleri işlediği tespit edilenler, bu madde hükümlerinden yararlanamazlar.

[10]GVK’nın mükerrer 121. maddesinin ihtiva ettiği teknik sorunlara bir örnek olarak verginin zamanında ödenmesi ve 1000 Türk Lirası tutarından fazla vergi borcu bulunmama şartlarının çakışması gösterilebilir. Bkz., ŞİRİN, Hakan; “Vergiye Uyumlu Mükelleflere Vergi İndirimi Uygulamasındaki Garip Hata”, Dünya Gazetesi. (https://www.dunya.com/kose-yazisi/vergiye-uyumlu-mukelleflere-vergi-indirimi-uygulamasindaki-garip-hata/428213, E.T. 10 Haziran 2019)

[11]ÖNCEL, KUMRULU, ÇAĞAN, s. 99.

[12]Vergi idaresinin söz konusu yaklaşımıyla karşılaşmış bir başka uygulamacı için, bkz. ÇIRAK, Mesut; “Vergiye Uyumlu Mükelleflere Getirilen %5 Vergi İndiriminde Yaşanan Farklı Uygulama”, Yaklaşım Dergisi, S.311, Kasım 2018, s. 112 vd.

[13]Aydın Vergi Mahkemesi’nin 2018 yılında vermiş olduğu bir karar.

[14]Ankara 4. Vergi Mahkemesi’nin 2019 yılında vermiş olduğu bir karar.

[15]Aydın Vergi Mahkemesi’nin 2018 yılında vermiş olduğu bir karar.

[16]Ankara 4. Vergi Mahkemesi’nin 2019 yılında vermiş olduğu bir karar.

Leave a comment

Make sure you enter all the required information, indicated by an asterisk (*). HTML code is not allowed.

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • 1 TL için 532.000 TL Fazla Vergi Ödeme Riski Sosyal içerik üreticilerinden ile Appstore, Google Play üzerinden gelir elde…
  • BORSAYA AÇILAN ŞİRKETLER AÇISINDAN EMİSYON PRİMLİ PAYLARA YÖNELİK ÖRNEK UYGULAMA EMİSYON PRİMİ TİCARİ KARA DÂHİL DEĞİLDİR. ÖZKAYNAKLAR ARASINDA 520 PAY…
  • Yatırım Teşvik Belge Kapsamında KDV İstisnası Yatırım Teşvik Belgesi Sahibi Mükellefe Belge Kapsamındaki:· Makine Ve Teçhizat İthal…
Top