Bu ay verilecek ikinci geçici vergi beyanlarında ilk defa enflasyon düzeltmesinin geçici vergiye etkisini fiilen yaşayacağız. Türkiye’de genel olarak işletmelerin aktiflerini borçla finanse ettiği iddia edilmektedir.
Aktiflerini borçla finanse eden şirketler enflasyon düzeltmesi yaptıklarında, aktif kalemlerde değerlenebilecek kalemler (makina ve demirbaşlar, stoklar, yapılmakta olan yatırımlar) fazla olacak ve pasifte aktifi dengeleyecek kadar parasal olmayan kıymet daha az olacağından (pasifte aktiflerin değerlemesinden gelen kârı dengeleyecek kadar zarar yaratacak sermaye kalemi yoksa, pasif borç ağırlıklı ise) vergi matrahları artacak.
Amortismanlar da değerlenmiş tutarlar üzerinden hesaplanacağı için bir miktar gider de yaratacak ama gelir tarafı ağır basacak, borçlanarak sabit kıymet yatırımı yapan reel sektörün, enflasyon düzeltmesi sonrası kârları artacağından, reel sektörden alınan vergi artacaktır.
Enflasyon düzeltmesi yapıldığında, aktif kalemlerde değerlenebilecek kalemler (duran varlıklar, makina ve demirbaşlar) fazla ise ve pasifte aktifi dengeleyecek kadar parasal olmayan kıymetiniz yoksa (pasif borç ağırlıklı) ise 2024 yılından itibaren vergi matrahlarınız artacak. Amortismanlar da değerlenmiş tutarlar üzerinden hesaplanacağı için bir miktar gider de yaratacak ama gelir tarafı ağır basacak.
Henüz elde edilmemiş, kabaca rafta- depoda duran malın, duran varlıkların, demirbaş, makina ve teçhizatların durduğu yerde (enflasyon düzeltmesi nedeniyle) artan değeri üzerinden, ortada realize edilmiş bir gelir yokken, fiktif bir kazanç üzerinden vergi ödenmesinin Anayasamızda ifadesini bulan vergileme prensiplerine aykırı olduğu ileri sürülmektedir.
Mali İdare yayınladığı basın açıklamasında; ”Kanun hükmüne istinaden 2023 bilançoları enflasyon düzeltmesine tabi tutulmuş ve mükellefler, geçici vergi dönemleri dahil 2024 hesap döneminden itibaren iktisadi kıymetlerinin düzeltilmiş tutarları üzerinden amortisman ayırmaya başlamış, stoklarını değerlenmiş maliyet bedelleri ile dikkate almış ve düzeltmeye tabi tutulan kıymetlerin satılması durumunda da, maliyet bedeli olarak bu kıymetlerin düzeltilmiş tutarlarını esas alarak işlem yapmıştır” dolayısıyla artık geri dönüş yok mealinde açıklamada bulunmuştur.
Bu konuda bir şey yapılacaksa bir denge içinde yapılmalıdır.
“Enflasyon düzeltmesinin vergi matrahını azaltan hükümlerinin uygulanıp vergi matrahını artıran hükümlerinin uygulanmamasını beklemek doğru bir yaklaşım olur mu? veya “Adilane çözüm ne olur?” sorusu önemli bir konu olarak önümüzde duruyor.
Zeki GÜNDÜZ
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.