Vergi daireleri tarafından resen kapatılan şirketlere son zamanlarda e-beyanla ilgili pek çok tarhiyat yapılmaktadır. Bazen, tüzel kişiliği sonlanan veya tasfiyesi biten şirketlere de geçmiş dönemlerle ilgili cezalı tarhiyatların yapıldığı sıklıkla görülmektedir. Böyle bir durum karşısında şirketin dava ehliyeti açısından uygulamada çeşitli problemlerle karşılaşılmaktadır. Bir Danıştay kararında ise şirketin gayrifaal durumda olması bu şirketin çıkarlarının korunması açısından vergi yasaları uyarınca adına tesis edilen işlemlere karşı “dava açma” ehliyeti bulunduğu hakkında karar verilmiştir.[1]
Tüzel kişiliği sona eren bir şirketin hukuk aleminde mevcudiyetinden söz edilemez. Tüzel kişiliğin tasfiyesinin tamamlanmış olması, bir başka şirket ile birleşmiş olması veya mahkeme kararı ile kapatılmış olması halinde kapatıldığı veya ticaret sicilinden silindiği tarih artık bu tüzel kişilik açısından ölüm tarihidir. Ölüm tarihinden evvel tahakkuk etmiş olan vergiler açısından bir sorun bulunmamakta yasalarımız[2]bu konuda açık düzenlemeler içermektedir. Ancak ölüm tarihinden evvelki bir dönem için sonradan tarhiyat yapmak gerekirse bu defa tarhiyat kime yapılacaktır? Çünkü tarhiyat bugün yapılacaktır, zamanaşımı hükümleri gereğince 5 yıl geriye dönük tarhiyat yapılabilir.[3] VUK’nun tarhiyata ilişkin tüm düzenlemeleri yükümlü veya vergi sorumlusuna ilişkin olup kapanan tüzel kişiler açısından nasıl bir yol izleneceği açık bırakılmıştır. Vergi idaresinin uygulamasında kapanan yükümlü veya vergi sorumlusu adına tarhiyat yapılması, tahakkuk eden ve ödenmeyen vergiler açısından da yasal yetkililere gidilmesi öngörülmüş, bugüne kadar yıllardır da bu yol izlenmiştir.
Ancak yerleşik hale gelen yargı kararları bu yolu kapatmıştır. Çünkü durum yargıya intikal ettiğinde bu kez ilk bakılan yer Ticaret Kanunu olmuştur. Yargı, ticaret sicilinden kaydı silinen tüzel kişiliği artık “ölü” olarak görmekte, onu, olmayan, yok hükmünde değerlendirmektedir. TTK’nuna göre şirketlerin tüzel kişilikleri ticaret sicilinden silinmeleri ile son bulur. Nitekim Danıştay’da kararlarında hep bu dayanaktan yola çıkmıştır.
Vergi daireleri, kapanan şirketler adına tarhiyatlar yapmakta ve yapılan tarhiyatları muhatap bulamadıklarından ilanen tebliğ ederek vergi ve cezaları tahakkuk etmekteydiler. Kapanan şirketin yetkililerine veya ortaklarına (Limited şirket) ödeme emirleri yine şirket adına tebliğ edildiğinde bu kez açılan davalarda mahkemeler ehliyet yönünden davanın reddine karar vermeye başladılar. Çünkü davalarda ilgili öncelikli olarak 2577 sayılı İYUK’nun 2. maddesi uyarınca ehliyetsiz kişiler tarafından açılması halinde davanın reddine karar verilmesi öngörülmüştür. Mahkemelerde; kapanmakla tüzel kişiliği sona eren şirketin temsilinin söz konusu olamayacağından eski ortak, eski yetkili veya tasfiye memuru tarafından olmayan şirketi temsilen açılan davanın ehliyetsizlik nedeniyle görülemeyeceği sonucuna varmıştır. Danıştay ise kapanan şirketin; haklara sahip olması, borçlu kılınması mümkün olmadığından kapanan şirket adına tarh ve ceza kesme işlemleri tesis edilemeyeceğinden düzenlenen ödeme emirlerinin de hukuka uyarlık göstermediğini belirtip, işin esası incelenerek karar verilmesi gerekirken davayı sırf ehliyet yönünden reddeden mahkeme kararını bozmuştur.[4] Yine bir başka kararda, dava konusu ihbarnamelerin iptaline karar verilmesi gerekirken davayı ehliyet yönünden reddeden mahkeme kararında isabet görülmediği karar bağlanmıştır.[5]
Konuyla ilgili bir yargı kararında aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilerek tüzel kişiliği sonlanan şirkete tarhiyat yapılamayacağına karar verilmiştir.
Kararın hüküm fıkrası kısaca şöyledir:
“……..
Dava dosyasının incelenmesinden; …. Ltd. Şti.nin tasfiyesinin sona erdiği dönem olan 2004 yılına ait Ba-Bs formlarının ilgili dönem tasfiye memuru olan davacı tarafından davalı idareye verilmediğinin tespitinden bahisle salınan özel usulsüzlük cezasına karşı görülmekte olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Yukarıda açıklanan kanun metninde de anlaşılacağı üzere, mük. 355. inci madde hükmüne göre yükümlüler adına ceza uygulanabilmesi için, Maliye Bakanlığınca mükerrer 257. madde uyarınca getirilen zorunluluklara uyulmaması ya da süresi içinde bilginin verilmemesi veya eksik ve yanlış bilgi verilmesi halinde cezaya muhatap olacaklarının yazı ile ilgililere bildirilmesi gerekmektedir. Bu nedenle, yazılı bildirim şartı yerine getirilmeksizin kesilen cezada yasal isabet bulunmamıştır.
Açıklanan nedenlerle; davanın kabulüne, özel usulsüzlük cezasının terkinine, ……..” şeklinde karar verilmiştir.[6]Nazlı Gaye Alpaslan
[1] Dnş. 4. D.nin, 27.10.2009 gün ve E:2009/6044-K2009/5180 sayılı karar. Bu karar için bkz. Lebib Yalkın Mevzuat Dergisi, Eylül 2011, Sayı:93, s. 303-305.
[2] 213 sayılı VUK ve 6183 sayılı AATUHK ve KVK md.17, hükmünde 5904 sayılı kanunun 6. maddesi ile eklenen fıkra. Yürürlük tarihi için bkz. 3.7.2009
[3] 213 sayılı VUK md.114.
[4] Dnş. 4. D.nin, 07.04.2005 tarih ve E:2004/639-K:2005/578 sayılı kararı.
[5] Dnş. 9. D.nin, 03.11.2010 tarih ve E:2008/6803-K:2010/5846 sayılı kararı.
[6] İzmir 2. Vergi Mahkemesinin, 30.09.2011 gün ve E:2011/346-K:2011/1622 sayılı kararı.