T.C
YARGITAY
21. Hukuk Dairesi
Esas No: 2018/1794
Karar No: 2019/648
Tarihi: 06.02.2019
» Üst Düzey Yönetici Kavramı
» Üst Düzey Yöneticinin Prim Borçlarından Sorumluluğu
» Şirket Yönetim Kurulu Üyelerinin Haklı Neden Savunması Yapabileceği
Davacı, davalı Kurum tarafından düzenlenen ödeme emirlerine konu borçlardan sorumlu olmadığının tespitiyle ödeme emirlerinin iptaline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme bozmaya uyarak, ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.
Dava ödeme emrinin iptali istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulü ile … SGM’nin 21/10/2015 tarih 14841890 sayılı ödeme emrine konu alacaklardan 2014/12, 2006/10,11, 2007/1, 2008/1,3, 2009/6 ve 2013/8 dönemlerine ilişkin borca dair ödeme emirlerinin iptaline, Dava konusu 2005/1, 2006/5 dönem borçlarına ilişkin ödeme emirlerinin iptali talebi yerinde görülmediğinden reddine, karar verilmiştir. Mahkemece, bozma ilamına uyularak yazılı biçimde hüküm kurulmuş ise de mahkemenin bozma ilamının gereğini tam olarak yerine getirmediği ve vardığı sonucun dosya kapsamına uygun olmadığı anlaşılmaktadır. Dosyadaki kayıt ve belgelerden; dava konusu ödeme emrinin 2004/12, 2005/1-2006/5 2006/10,11, 2007/1-2008/1, 2008/3-2009/6, 2013/8 dönemlerine ilişkin olduğu, 02.11.2015 tarihinde tebliğ edildiği ve eldeki davanın 02.11.2015 tarihinde açıldığı, davacının 15.09.2006 tarihli … 32. Noteri tasdikli hisse devri sözleşmesi ile dava dışı borçlu … Kargo Limited şirketteki hisselerinin tamamını devrettiği, dava dışı borçlu …Kargo Ltd. Şti. ‘nin 09.07.2009 tarihinde iflasına karar verilerek dava ile ilgili verilen tüm tedbirlerin kaldırılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır. 6183 sayılı Yasanın 35. maddesine göre; limited şirket ortakları şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar ve bu kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulurlar. Ortağın şirketteki sermaye payını devretmesi halinde, payı devreden ve devralan şahıslar devir öncesine ait amme alacaklarının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur. Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda pay sahiplerinin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur. Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 80, 5510 sayılı Kanunun 88 ve 6183 sayılı Kanunun mükerrer 35. maddesi olup, davadaki sorunun bu maddeler ile birlikte değerlendirilerek çözüme kavuşturulması gerektiği ortadadır. 6183 sayılı Yasa’nın 58/1. maddesine göre ise, “Kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahıs, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde alacaklı tahsil dairesine ait itiraz işlerine bakan vergi itiraz komisyonu (İş Mahkemesi) nezdinde itirazda bulunabilir.5510 sayılı Kanun’un yürürlük süresiyle ilgili 108/1-c maddesinde, Kanun’un 88. maddesinin 01/07/2008 tarihinde yürürlüğe gireceği belirtilmiştir. Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Kanunun 80/12. maddesinde sigorta primlerini haklı sebepleri olmaksızın birinci fıkrada belirtilen süre içerisinde tahakkuk ve tediye etmeyen kamu kurum ve kuruluşlarının tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri mesul muhasip, sayman ile tüzelkişiliği haiz diğer işverenlerin üst düzeydeki yönetici ve yetkililerinin kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olacakları bildirilmiştir. Yerleşmiş Yargıtay uygulamaları ile öğretide kabul edildiği üzere “üst düzey yönetici” kavramından anlaşılan şirketin mali ve idari konularında tek başına emir ve tasarruf yetkisine sahip özel şekilde kendisine yetki verilen kişidir. Türk Ticaret Kanunu‘nun 317. maddesine göre anonim şirketlerde şirketi yönetmek ve temsil etmek yönetim kuruluna aittir. Anonim şirkette primlerin ödenmesinde müteselsilen sorumlu üst yönetici ve yetkiliden söz edebilmek için primlerin tahakkuk ve ödenmesinde yetkili üst düzey yönetici olması, yönetim kurulu başkanı, başkan yardımcısı gibi unvan taşıması veya temsil ve ilzam yetkisine sahip yönetim kurulu üyesi olması gerekir. Ödeme emrinin iptali istemine ilişkin olarak anılan maddeye dayalı olarak açılacak dava “menfi tespit” niteliğinde olup, ”böyle bir borcu olmadığı” veya “kısmen ödendiği” veya “zamanaşımına uğradığı” iddiaları dışında başka bir itiraz nedeni ileri sürülemeyecektir.5510 sayılı Kanunun 88/20. maddesinde de Kurumun sigorta primleri ve diğer alacakları haklı bir sebep olmaksızın bu Kanunda belirtilen sürelerde ödenmez ise kamu idarelerinin tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri, tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dahil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni temsilcilerinin Kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olacakları bildirilmiştir. 5510 sayılı Kanunun 88/20. maddesi 506 sayılı Kanunun 80/12. maddesinden farklı olarak, tüzelkişiliği haiz işverenlerin üst düzeydeki yönetici ve yetkilileri yanında, şirket yönetim kurulu üyelerini de sorumlu tutmaktadır. 5510 sayılı Kanunun 88/20. maddesinde; açıkça, haklı sebepler olmaksızın deyimine de ver verilmiştir. Yönetim kurulu üyeleri tarafından primlerin ödenememesi haklı bir neden sonucu ise, prim borcundan ötürü şahsen sorumlu tutulamazlar. Diğer bir anlatımla şirketin prim borcundan müteselsilen sorumlu olan yönetim kurulu üyeleri, borcun haklı nedenle ödenemediği savunmasında bulunabilirler ve haklı nedenin varlığı halinde, prim borcundan dolayı Kuruma karşı işverenle birlikte mütesesilen sorumlu tutulamazlar.
Haklı nedenlerin neler olduğu konusunda, 5510 sayılı Kanunda bir açıklık bulunmamaktadır. Hangi hallerin haklı sebep teşkil ettiği, her bir davadaki özel koşullar ile hukuki ve maddi olayların özelliklerine göre mahkemece belirlenecektir. Bu belirleme yapılırken; diğer yasalardaki düzenlemelerden yararlanılmalı ve bilhassa Sosyal Güvenlik ilkeleri göz önünde tutulmalıdır.
Öte yandan; iflasın ertelenmesi, İcra ve İflas Yasasının 79’uncu maddesinde düzenlenmiş olup, “borca batık durumda olan (aktifi pasifini karşılamayan) bir sermaye şirketi veya kooperatif hakkında, Ticaret Mahkemesi’nce iflas kararı verilmeyerek, önerilen iyileştirme projesi çerçevesinde borca batık durumdan kurtulmalarını sağlayan ve iflaslarını önleyen bir kurum”dur. Anılan Yasanın 179/b,I maddesi uyarınca, erteleme kararı üzerine borçlu aleyhine 6183 sayılı Yasaya göre yapılan takipler de dâhil olmak üzere hiçbir takip yapılamaz ve evvelce başlamış takipler de durur. Bu sonuç yasadan doğduğundan, mahkemenin kararında ayrıca belirtmesine gerek olmadan ve ilan edilmese dahi gerçekleşir. Bu bağlamda; İcra ve İflas Yasasının 179’uncu maddesi uyarınca iflasının ertelenmesine karar verilen ve malvarlığının korunması için gerekli tedbirler alınan şirketten, anılan Yasanın 179/b maddesindeki “Erteleme kararı üzerine borçlu aleyhine 6183 sayılı Kanuna göre yapılan takipler de dâhil olmak üzere hiçbir takip yapılamaz…” düzenlemesi uyarınca primler tahsil edilemeyecektir. Söz konusu tahsil imkânsızlığı, doğrudan Kanundan doğduğundan, yönetim kurulu üyeleri yönünden, 5510 sayılı Yasanın 88’inci maddesinde yer alan “haklı sebep” kavramı kapsamında kabul edilebilecektir. Ancak, 5510 sayılı Kanunun 88. maddesinin 1. fıkrasında; “4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen sigortalıları çalıştıran işveren, bir ay içinde çalıştırdığı sigortalıların primlerine esas tutulacak kazançlar toplamı üzerinden bu Kanun gereğince hesaplanacak sigortalı hissesi prim tutarlarını ücretlerinden keserek ve kendisine ait prim tutarlarını da bu tutara ekleyerek en geç Kurumca belirlenecek günün sonuna kadar Kuruma öder.” Hükmü yer almakta olup, önce prime esas kazançlara ilişkin Kurum Tebliği, ardından bu tebliği yürürlükten kaldıran İşveren Uygulama Tebliği, bu süreyi ‘takip eden ayın sonuna kadar’ olarak belirlemiştir. Bu madde çerçevesinde, erteleme sürecinden öncesine ilişkin prim borçları yönünden, borcun ait olduğu ayı takip eden ay sonu itibariyle tahakkuk ve tediye, dolayısıyla da müteselsil sorumluluk gerçekleştiğinden sonradan şirket yönünden verilen iflasın ertelenmesi kararı üst düzey yöneticinin sorumluluğunu etkilemeyecektir. Bir başka deyişle; iflasın ertelenmesi süreci öncesine ait prim borçları için şirketin iflasının ertelenmesi, üst düzey yönetici yönünden haklı neden oluşturmayacaktır.
Somut olayda; tahsil imkanı araştırması yönünden kurumun iflas masasına alacak kaydı yaptırıp yaptırmadığı anlaşılamamakta olup, dava dışı borçlu şirkete tedbir konulduğu bilgisine göre tedbir tarihleri ve davacının haklı sebeple ödememe durumunun olup olmadığının araştırılmadığı ve davacının yalnızca hissedar olması durumunda ödeme emrindeki borç miktarının hisse oranında düzenlenip düzenlenmediği anlaşılamamaktadır.
Yapılacak iş;
1- Dava dışı borçlu şirkete iflas erteleme kapsamında konulan tedbirleri araştırmak ve davacının haklı sebeple ödememe halinin olup olmadığını araştırmak
2-Tahsil imkanı yönünden kurumun iflas masasına alacak kaydı yaptırıp yaptırmadığını araştırmak
3- Davacının yalnızca hissedar olduğu durumda ödeme emrinin hisse oranında düzenlenip düzenlenmediğini araştırmak. Tüm bu araştırmalar sonucu zamanaşımına uğrayan dönem, haklı sebep durumu ve davacının istifa tarihi de dikkate alınarak toplanan tüm delilleri birlikte değerlendirerek sonucuna göre karar vermekten ibarettir. Kabule göre de ödeme emirlerinde; dava konusu ödeme emri 2004/12, 2005/1-2006/5 2006/10,11, 2007/1-2008/1, 2008/3-2009/6, 2013/8 dönemlerine ilişkin olup hüküm kurulurken dönem aralıkları dikkate alınmadan hüküm kurulması hatalıdır.(Örneğin; 2005/1-2006/5 dönemi 2005/1. aydan başlayıp 2006/5. ay dahil aralıksız devam eden bütün ayları kapsadığı dikkate alınarak.) Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin eksik araştırma sonucu yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. O halde davacı ve SGK vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 06/02/2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.