Çok değerli eserleri ile vergi hukuku ve idari yargı alanlarının gelişimine büyük katkılarda bulunan ve güncel görüşlerini kendi web sitesinde her daim yayınlayan Danıştay E. Başsavcısı Turgut Candan’ın sitesindeki son yazısından Adalet Bakanlığı’nca “Yargı Hizmetlerinin Etkinliğinin Artırılması Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi Taslağı” hazırlandığını, Taslak ile İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun (İYUK) 46/1-“b” bendinin Anayasa Mahkemesi’nin 26.7.2023 gün ve E.2023/36, K:2023/142 sayılı kararı ile iptal edilmesi dolayısıyla İYUK’un dört maddesinde çeşitli değişikliklerin öngörüldüğünü öğrendim.
Bilindiği gibi söz konusu Anayasa Mahkemesi kararı ile bölge idare mahkemesi kararlarının temyiz yolu açık olanlarının belirlenmesinde kullanılan parasal ölçüte ilişkin düzenleme iptal edilmişti. İptal gerekçeleri , “Kurala konu parasal sınırın her yıl yeniden değerleme oranına göre güncellenmesi nedeniyle temyize açık kararların belirlenmesinde -işlem veya eylem tarihi, idareye başvuru tarihi, dava tarihi, ilk derece mahkemesi karar tarihi veya istinaf merciinin karar tarihi gibi- farklı tarihlerden hangisinin esas alınacağının kanunda açıkça belirlenmemiş olması” ve “Bu kapsamda tutarı itibarıyla önemsiz olduğu kabul edilemeyecek vergi, tam yargı veya iptal davasında, ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak bölge idare mahkemesince yeni bir hüküm kurulması durumunda, kural nedeniyle bu hükmün denetlenememesinin kişilere aşırı külfet yüklediği, Danıştayın iş yükünün azaltılması amacı ile davacıların hükmün denetlenmesini talep etme haklarını kullanmadaki menfaatleri arasındaki dengenin bozulduğu” şeklinde özetlenebilir.
İptal edilen düzenleme zamanında istinaf mahkemeleri ve temyiz daireleri, yeniden değerleme oranına göre belirlenmiş temyiz sınırını, istinaf mahkemesinin karar tarihinde geçerli olan sınıra göre belirlemekteydi. Anayasaya aykırılık iddiası ile konuyu Anayasa Mahkemesine taşıyan mahkemenin (Samsun BİM 2. Vergi Dava Dairesi), bu hususa da dikkat çekerek böyle bir uygulamanın (uygulamaya elverişli kanun düzenlemesinin) tabii hâkim ilkesine de aykırılığına dikkati çekmiş olmasına rağmen, Anayasa Mahkemesi, yeterince Anayasaya aykırılık saptaması yaptığından konuyu ayrıca bu açıdan da değerlendirmemiştir. (Ben de konunun bu açıdan incelenmemiş olmasını kararın bir eksikliği olarak geçmiş yazılarımda eleştirmiştim)
Şimdi bahsettiğim Kanun Teklifi Taslağı’nda bu konuda getirilmesi öngörülen düzenleme, yine aynı uygulamayı yasal dayanağa kavuşturmaya çalışmaktadır. Taslakta yer alan düzenlemeyle; “istinaf veya temyiz yoluna başvurulabilecek kararların belirlenmesinde ise ilk derece mahkemesi veya bölge idare mahkemesince nihai kararın verildiği tarihteki parasal sınır esas alınır” hükmünün getirilmesi amaçlanmaktır.
Getirilmek istenen düzenlemeyi “tabii hâkim ilkesi” ile bağdaştırmak mümkün değildir.
“Kanunî hâkim” veya “olağan hâkim” ilkesi de denen tabii hâkim ilkesi, bir uyuşmazlık hakkında karar verecek olan hâkimin o uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olmasını öngören bir ilkedir. “Hâkim terimi yerine “mahkeme” terimini koyarak söylersek “tabii mahkeme” veya “olağan mahkeme”, yargılanacak olayın meydana geldiği anda, o olayın yargılanması için kanunla kurulmuş mahkeme demektir. Buna göre, bir uyuşmazlık, ancak uyuşmazlığın doğumu anında görevli ve yetkili olan mahkeme tarafından yargılanabilecektir(1). Bir başka anlatımla hangi uyuşmazlıklarda hangi mahkemelerin görev ve yetkili bulunacağının, uyuşmazlık ortaya çıkmadan önce, belirli bir olayla bağlantılı olmaksızın, herkes için genel ve soyut kurallarla kanunda öngörülmüş olmasını ifade etmektedir(2). Bu noktada yetkili ve görevli mahkeme ibaresinin, kanun yollarını da kapsadığını da ifade edelim.
Tabiî hâkim ilkesi Anayasa’nın 37. maddesinde “Hiç kimse kanunen tâbi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz” şeklinde ifade olunmuştur.
Şimdi getirilmek istenilen düzenlemede, tabiî hakim ilkesinden uzaklaşılmakta, kanun yolları kanunla belirlenir halden çıkartılmakta ve tamamen vergi ve istinaf mahkemelerinin takdirine bırakılmaktadır. Davanın açılışında belli olmasına rağmen, düzenleme taslağı ile ve istinaf ve temyiz sınırlarının her yıl yeniden değerleme oranına göre değişir olması sebebiyle, bir ihtilafın istinaf veya temyiz mercilerine taşınıp taşınamayacağı mahkemelerin karar tarihine göre belirlenir hale getirilmektedir. Dolayısıyla vergi ve istinaf mahkemeleri, istinaf veya temyiz sınırı dahilinde olan bir ihtilafta kasım veya aralık ayında karar vermek yerine, ocak ayında karar vermekle istinaf veya temyiz yolunu kapatarak kararlarını kesin hale getirebileceklerdir. Bu sonuç ise davanın açılışında öngörülemeyen bir sonuç olacaktır. Örneğin bir İstinaf Mahkemesi, Temyiz Dairesi’nin yerleşik içtihadı aleyhine vereceği kararı izleyen yıla erteleyerek kesin hale getirmeyi tercih edebilme olanağına kavuşacaktır. Davanın açılışında avukatına “davasının temyiz merciine kadar gidip gitmeyeceğini” soran müvekkiline avukatın cevap verebilme olanağı, pek çok halde ortadan kalkacaktır.
Bu nedenle burada olması gereken, istinaf ve temyiz sınırlarının davanın açılış tarihinde geçerli sınırlar şeklinde olması ve hüküm kesinleşinceye kadar değişmemesidir. Taslaktaki tabiî hâkim ilkesini ihlal eden düzenlemeden vaz geçilmelidir. Zira Anayasa Mahkemesi içtihatları ile ters düşeceğini düşündüğüm bu taslak düzenlemesinin ileride iptale sebebiyet verebileceği unutulmamalıdır.
Üstelik getirilen düzenlemenin sadece Danıştay’ın iş yükünü azaltmak gibi, adalet arayışında olanları ilgilendirmeyen gerekçenin de bilimsel bir izahı yoktur. Son yıllarda benimsendiği anlaşılan ve davada adalete ulaşma amacını bir kenara iten hızlı yargılama ve çabuk karar anlayışından vaz geçilmelidir. Yargılamada çabukluk elbette önemlidir, ancak tarafları tatmin edici adil sonuca ulaşma amacı bu uğurda görmezden gelinecek bir amaç değildir. Bumin DOĞRUSÖZ
https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/iyukta-tabii-hakim-ilkesi-yok-mu-oluyor/720293
-----
(1) Kemal Gözler, Sulh Ceza Hakimlikleri ve Tabiî Hâkim İlkesi, Güncek Hukuk Dergisi s: 10/130 (Ekim 2014) sf: 46 vd.
(2) Ahmet Caner Yenidünya, “Kanuni Hâkim Güvencesi ve Doğal Hâkim İlkesi”, https://caneryeniekonomim.com/kanuni-hakim-guvencesi-ve-dogal-hakim-ilkesi/