Değerli okurlar, talil nedeniyle bir süre yazılarıma ara vermiştim ama bu sene de vergi gündemi tatil yapmadığı için telefonlarımız susmadı ve tatildeyken de işten kopamadık. Yapılan düzenlemelerin mali tatile denk gelmiş olması da ne kadar güzel bir tesadüf!
Seçim sonrası değişen ekonomi yönetiminin gerek 6 Şubat’ta yaşadığımız depremlerin yarattığı finansman ihtiyacını gerek her geçen gün daha da bozulan bütçeyi toparlamak için vergi artışlarına gideceği bekleniyordu. Nitekim öyle de oldu!
Önce vergi artışları öngören ve bazı vergi istisnalarını kaldıran bir kanun teklifi sunuldu. Ardından KDV oranlarında, şans oyunları vergisinde, maktu harçlarda ve yurt dışından getirilen cep telefonlarından alınan harçta, tüketici kredilerindeki BSMV oranında ve borsada işlem görmeyen şirketlerin hisse geri alımlarında uygulanan stopaj oranında artışlar yapıldı. En son bu hafta sonu petrol ürünleri ve doğalgazda uygulanan ÖTV oranlarında ciddi artışlar yapıldı. 2023 yazına yağmur gibi yağan vergiler damga vurmuş oldu ama bu vergi yağmuru öyle yaz yağmuru gibi kısa sürmeyecek, Muson yağmurları gibi arkası gelmeye devam edecektir.
Yapılan vergi artışlarını değerlendirmeden önce bir tespiti yapmak gerekmektedir. Gerek deprem gerek bütçe açığını kapatmak için yapılan vergi artışlarının önemli yükü ağırlıklı olarak düşük ve orta gelirliler üzerine yüklenmektedir. Dolayısıyla, “rasyonel zemine” dönme adına yapılanlar daha ziyade dolaylı vergi artışları şeklinde olmuştur. Bu artışların da enflasyonu daha da artıracağı, gelir dağılımını daha da bozacağı, ekonomide bir miktar soğumaya neden olacağında şüphe yok. Mali disiplin için atılan adımların vergi artışlarına yoğunlaşması, kamu harcamalarının kısılmasının göz ardı edilmesi enterasan bir durum. Önümüzdeki yıl yapılacak yerel seçimler nedeniyle kamunun harcama ayağında daha da artış olacağında şüphe yok. Dolayısıyla, acı reçeteyi kimin içeceği şimdiden belli gibi. IMF’siz bir IMF programı uygulandığı şeklinde dile getirilen görüşler nispeten haklı gözükse de bu açıdan eksik. Zira IMF programlarında kamu harcamalarına da kısıtlama getirilirdi. Yeni ekonomi yönetiminin bugüne kadar attığı adımların en büyük eksiği, neyin niye yapıldığını planlı, programlı, şeffaf bir şekilde ortaya koyan kapsamlı bir “ekonomik programın” açıklanmamış olmasıdır.
Şimdi gelelim 7456 sayılı Kanunla getirilen vergisel düzenlemelerin değerlendirmesine. Yazıyı uzatmamak adına düzenlemelerden ikisine değinip diğerlerini başka yazılara bırakacağım.
Kanunla yapılan ilk düzenleme, motorlu taşıtlardan (mevcut ve ilk defa tescil olacak) bir defaya mahsus olmak üzere 2023 yılı için Ek Motorlu Taşıtlar Vergisi (MTV) getirilmesi oldu. Vergi artışı da %100 oranında. Ek MTV, halihazırda trafikte olan araçlar için Ağustos ve Kasım aylarının sonuna kadar iki taksitte, yıl sonuna kadar ilk defa tescil edilecek araçlar için ise tescil anında ödenen MTV ile birlikte tek seferde ödenecek. Kanunda deprem bölgesindeki taşıtlara ve depremzedelere yönelik muafiyet ve istisnalar unutulmamış.
Ek MTV, 1999 ve 2003 yıllarında benzer düzenlemeler ile daha önce de konulmuştu ve Anayasa Mahkemesine (AYM) taşınmıştı. 1999 yılında Marmara depremi nedeniyle çıkarılan 4481 sayılı Kanun’la getirilen Ek MTV’yi Anayasa Mahkemesi 1999/51 E. 2001/63 K. sayılı kararıyla bu verginin “kamu yararı” amacıyla getirildiğini söyleyerek iptal etmemişti. 2001 ekonomik krizi sonrasında 2003 yılında çıkarılan 4837 sayılı Kanunla getirilen Ek MTV’yi ise AYM 2003/48 E., 2003/76 K. sayılı kararıyla, motorlu taşıtlar vergisinin Vergi Usul Kanunu'na göre yeniden değerleme oranı uygulanmak suretiyle zaten güncelleştirilerek alındığı, güncelleştirilen yeni miktar üzerinden 2003 yılında ikinci kez ek vergi tahakkuk ve tahsil edilmek suretiyle vergi yükünün araç sahipleri aleyhine ağırlaştırıldığı, gelir ve kurumlar vergisi yükümlüleri gibi diğer vergi mükelleflerine de yansıtılmadığı gerekçesiyle Ek MTV’yi iptal etmişti. İptal sonrası 4962 sayılı Kanunla yeniden getirilen Ek MTV’yi ise AYM 2023/73 E. 2023/86 K. sayılı kararıyla, ek motorlu taşıtlar vergisine ilişkin hükmün iptali nedeniyle ortaya çıkan ve uygulanmakta olan ekonomik program hedeflerini tehlikeye düşüren gelir kaybının telafisi amacıyla düzenleme yapıldığı açıklanmakta ise de bunun olağanüstü koşulların zorunlu kıldığı bir neden olmadığı gerekçesiyle iptal etmiştir. Özetle, AYM geçmişte deprem nedeniyle getirilen Ek MTV’yi kamu yararı gerekçesiyle Anayasa’ya aykırı bulmamışken, ekononmik kriz nedeniyle getirilen Ek MTV’leri iptal etmiştir. AYM bir içtihat değişikliğine gitmezse, bu yeni Ek MTV de deprem nedeniyle getirildiğine göre yapılacak bir başvuruyu kamu yararı gerekçesiyle reddedebilir. Diğer taraftan, taksitlendirme açısından halihazırda tescil edilmiş olan araçlarla yıl içinde yeni tescil edilecek araçlar arasında yapılan ayırımın eşitlik ilkesine aykırılığı ileri sürülebilir.
Ek MTV’ye karşı dava açmayı düşünenler için bir hatırlatma: Kanunda halihazırda tescil edilmiş olan araçlar açısından Ek MTV’nin Kanun’un yayım tarihi olan 15 Temmuz 2023’de tahakkuk ettirilerek tebliğ edilmiş sayılacağı belirtilmiş. Dolayısıyla, bu vergiye karşı dava açma süresi kanunun yayımlanmasıyla başlamış bulunmaktadır. Ancak araya adli tatil girdiğinden dava açma süresi adli tatil sonrasında 7 Eylül’de bitecektir.
7456 sayılı Kanun ile yapılan diğer bir düzenleme, Cumhurbaşkanının ÖTV Kanunu’nun ekindeki 1 sayılı listede bulunan mallara (petrol ürünleri ve doğalgaz) ilişkin ÖTV oranlarını yarısına kadar artırma yetkisinin 5 katına kadara çıkarılması ve maktu ÖTV tutarlarının her yıl Ocak ve Temmuz aylarında yurt içi ÜFE oranında otomatik artırılacak olmasıdır.
Kanun değişikliği Resmi Gazete’de henüz yayımlanmışken daha mürekkebi kurumadan 7390 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile ÖTV Kanununa ekli I sayılı listedeki ürünlerin ÖTV oranları yaklaşık olarak 3 katına çıkarıldı. Bu oran artışları nedeniyle akaryakıt ürünlerinde 6 TL’lik bir artış oldu ve Kararın Resmi Gazete’de yayınlanmasıyla eş zamanlı olarak ÖTV oran artışları tüketiciye satılan benzin ve motorinin pompa fiyatına da hemen yansıtıldı. I sayılı listedeki mallarda ÖTV, ithalatta ve rafineriler dahil üreticiler tarafından satış anında doğan (alınan) tek seferlik bir vergidir; dolayısıyla benzin istasyonlarının alışlarına henüz bu oran artışları yansımış değilken benzinin pompa fiyatının anında artmış olması eleştiriye açık bir konudur.
Petrol ve doğalgazda yapılan bu ÖTV artışları, tabiri caizse iğneden ipliğe herşeyin fiyatını artıracak, enflasyonu körükleyecektir. Bundan sonra akla gelen ilk soru ise sırada hangi ürünlerin ÖTV oranlarının artırılacağıdır. Bahisleri açalım...
Sözün özü: Tüpten bir defa çıkan macun geriye sokulamaz. Numan Emre ERGİN