Mükellefler aleyhine ikmalen veya re’sen yapılan tarhiyatlardan doğan uyuşmazlıkları, yargı yolu dışında, idari aşamada kısmen de olsa sonlandıran müesseselerden birisi, uzlaşma yoludur. Uzlaşma müessesesi vergi ve ceza için uzlaşılan tutarı aşan vergi borcu ve ceza borcunu ortadan kaldıran bir müessesedir. Uzlaşılan tutarı aşan vergi ve/veya ceza borcu, ödeme koşuluna bağlı olmaksızın kalkar. Öte yandan uzlaşılan tutarlar artık dava konusu yapılamaz.
Uyuşmazlık aşamasındaki borcu sonlandıran müesseselerden birisi de son yılların moda müessesesi olan “yapılandırma müessesesi”dir. Vergi ihtilafının bulunduğu aşamaya göre ve bu defa kanunla belirlenmiş oranlarda indirimler yapılarak vergi ve/veya ceza borcu silinmektedir. Ancak bu silinme, uzlaşmanın aksine, borçlu tarafından vaat edilen ödemelerin süresinde yapılması koşuluna bağlıdır. Yapılandırmalarda ayrıca, uyuşmazlığın yargıya intikal etmiş olması halinde, davadan feragat ile yargı aşaması da sonlandırılmaktadır.
Uzlaşma veya yapılandırmaya başvuranların en önemli tereddüt konusu genelde, uzlaşmanın veya yapılandırmaya müracaatla davadan feragat etmenin, fiilin veya vergiyi doğuran olayın kabullenilmesi anlamına gelip gelmediği şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Nitekim bu yollara başvurmayı düşünenlerin tarafıma da sorduğu soruların başında bu husus gelmekte, hatta uzlaşma tutanağına veya yapılandırma başvurularına “uzlaşmanın/müracaatın ikrar anlamına gelmediği yönünde ihtirazi kayıt koyup koyamayacakları” sorusu ile sıkça karşılaşmaktayım. Eminim bu tip sorulara pek çok meslektaşım da muhatap olmuştur.
Konunun özellik ve önemi
Kanaatimce bu soruya yanıt, “kural olarak evet, ikrar anlamına gelir” şeklinde olması gerekmektedir. Ancak uygulamada, uzlaşan veya uyuşmazlığı yapılandırma ile gideren herkesi de vergi suçlusu veya suçunu kabul eden olarak görmek mümkün değildir. Çünkü bu hukuki yollara mükellefler, risk almak istememeleri, içtihat istikrasızlığı karşısında haklı da olsa davayı kazanabileceği yönünde tereddüt sahibi olmaları, şirketin satılacak olması dolayısıyla bilançonun risklerden temizlenmek istenmesi, yapılandırma kanunlarının çok büyük ödeme kolaylıkları sunması, bazen avukat ve yargılama masrafları, uzun yargı süresince dava ile uğraşmak istenilmemesi gibi pek çok sebeplerle de başvurabildiği de unutulmamalıdır.
Buna karşılık uzlaşmanın veya yapılandırmanın ikrar anlamına gelip gelmeyeceği, gerçekten önemli bir konudur. Özellikle bu konu, çeşitli vergiler için veya aynı verginin çeşitli dönemleri için bağlantılı şekilde yapılan tarhiyatlar açısından daha da önem taşımaktadır. Örneğin aynı konudan kaynaklanan hem kurumlar vergisi hem de KDV tarhiyatının yapıldığı veya yine aynı konudan kaynaklanan sebeplerle hem geçici vergi hem de kurumlar vergisi ve stopaj tarhiyatının yapıldığı hallerde bunlardan birisi için -örneğin miktarının düşüklüğü veya risk alınamayacak derecede yüksekliği sebebiyle- uzlaşılması, diğerlerinin dava konusu yapılması yahut bir kısmı için yapılandırmaya müracaat edilirken diğerleri için davanın sürdürülmesi hallerinde, ikrar konusu daha da önem taşımaktadır.
Bu konudaki görüşümü yazdım. Gelelim idari anlayışa ve yargı bakışına.
İdari anlayış ve yargı bakışı
İdari düzenlemelerde bir kısım tarhiyatlar için uzlaşılmasının veya yapılandırmaya başvurulmasının, bağlantılı diğer tarhiyatlar (yahut davalar) açısından ikrar anlamına geleceğine dair bir düzenlemeye rastlamadım. Ancak buna rağmen, bazı inceleme elemanlarının raporlarında aksi yönde yorumlara zaman zaman az da olsa rastlamaktayım.
Yargı anlayışına baktığımızda, yargının da önceleri bir kısım tarhiyatlar için uzlaşılmasının veya yapılandırmaya başvurulmasının, bağlantılı diğer tarhiyatlar (yahut davalar) açısından ikrar anlamına gelmeyeceği yönünde kararları söz konusu iken yakın tarihlerde verilen bazı kararlarda bu görüşün terk edildiği ve yapılandırmaya müracaatın ikrar anlamını taşıdığı görüşünün benimsendiği görülmektedir.
Örneğin, bir mükellef aleyhine kâr payını beyan etmediği gerekçesi ile yapılan gelir vergisi tarhiyatı aleyhine açılan davada “şirket adına 2010 yılı için yapılan gelir (stopaj) tarhiyatına karşı dava açılmayıp uzlaşma yoluna gidilmesi ve uzlaşmanın sağlanmış olması nedeniyle şirketin kayıt dışı bir kazancının bulunduğunun tartışmasız olduğu ve şirketçe bu kazancın dağıtılmayıp şirket içerisinde bırakıldığının da ispatlanamadığı ” gerekçesi ile verilen Vergi Mahkemesi kararı Ankara Bölge İdare Mahkemesi 1. Vergi Dava Dairesi’nce onanmıştır (E.2017/1022 K.2018/241 T.7.2.2018).
Transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıttığı gerekçesi ile yapılan cezalı kurumlar vergisi ve kâr dağıtımına bağlı stopaj tarhiyatları karşısında şirketin kurumlar vergisi yönünden açtığı davalarda 7143 sayılı Kanun’un yapılandırma hükümlerinden yararlandığı ancak stopaj davasını sürdürdüğü bir olayda, Vergi Mahkemesi’nin stopaj tarhiyatı hakkında söz konusu örtülü kazanç dağıtımının kanıtlanamadığı gerekçesi ile verdiği kabul kararı, Danıştay 3. Dairesi tarafından “kurumlar vergisi tarhiyatı hakkında Vergi Mahkemesi kararıyla, davacının 7143 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına İlişkin Kanun’dan faydalandığı gerekçesiyle karar verilmesine yer olmadığına karar verildiği ve bu hüküm fıkrası aynı hukuksal nedenler ve gerekçeyle Dairemizce de uygun görülmesi dolayısıyla, tarhiyatın kurumlar vergisine ilişkin kısmı yapılandırılmış olmakla kayıt ve beyan dışı bırakıldığı saptanan kazancın örtülü biçimde dağıtıldığının kabulü gerekeceğinden, aksi yöndeki gerekçeyi hükme esas alan Vergi Mahkemesi kararının gelir (stopaj) vergisinin kaldırılmasına ilişkin hüküm fıkrasının bozulması”na karar verilmiştir (E.2019/5434 K.2020/4664 T.17.11.2020).
Demek ki artık, uzlaşırken veya ihtilaflı borçlar için yapılandırma yaparken iki defa düşünmek, sonuçlarını da dikkate almak gerekmektedir. Bumin DOĞRUSÖZ
https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/uzlasmak-veya-yapilandirmak-ikrar-midir/700516